Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/713 E. 2020/405 K. 16.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/713 Esas
KARAR NO:2020/405

DAVA:Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:31/07/2018
KARAR TARİHİ:16/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 17/08/2009 tarihinde sözleşmesi, sözleşmenin 25/05/2012 tarihinde değişiklik protokol ve mutabakatnamesi,12/06/2012 tarihinde … Bayilik sözleşmesi ve 12/06/2017 tarihinde … bayilik sözleşmeleri imzalandığını, imzalanan sözleşmeler kapsamında davalı şirketin müvekkili şirketten satın alacağı petrol ürünlerini ve müvekkil şirketin öngöreceği diğer malları kendi nam ve hesabına iştigal etmek suretiyle satacağı bir servis satış istasyonu işletmeyi taahhüt ettiğini, davalının sözleşmeye aykırı davranarak tonaj alım taahhütlerine uymamış olması nedeniyle müvekkili şirket tarafından …. Noterliğinin 25/01/2018 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek taraflar arasındaki sözleşmelerin haklı sebeple feshedildiğini, sözleşme kapsamında ceza-i şart bedelinin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde davalı tarafından müvekkiline ödenmesinin ihtar edilmesine rağmen davalı tarafından bedelin ödenmediğini, 17/08/2009 tarihli sözleşme kapsamında tonaj taahhüdünün ihlalinden kaynaklanan fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla şimdilik 2.000 USD ceza-i şart ile 1.000 USD kar kaybından oluşan toplam 3.000 USD alacak bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek yargılama masrafları ile vekalet ücretininde davalı taraflara yükletilmesini istemiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili davalı … aleyhine bu davanın yöneltilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davalı …’ın sözleşmenin imzalandığı tarihte sözleşmede imza ve kefaletinin olmadığından müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, sözleşme tarafının müvekkili davalı şirket olduğunu, müvekkili şirketin 23/01/2013 tarihinde dava konusu taşınmazın güncel ortağının … olduğunu, davacının geriye yönelik ceza-i şart talebinde bulunamayacağını, davacının hiçbir itirazı bulunmadan müvekkiline mal vermeye devam ettiğini, sözleşmenin bitiminden itibaren yeniden sözleşme imzalanması içinde ısrarcı davacı tarafın ısrarcı davrandığını, müvekkilinin davacının bayiliğini yaptığı dönemde edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
Kök ve ek bilirkişi heyet raporları dosyamız arasına alınmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; taraflar arasındaki sözleşmeler gereğince tonaj taahhüdünün ihlalinden kaynaklanan ceza-i şart alacağı ile sözleşmelerin ihlalinden kaynaklanan ceza-i şart alacağının ve sözleşmenin başlangıç tarihinden normal bitiş tarihine kadar davacının uğradığını iddia ettiği zarar bedeli ile yoksun kalınan kâr bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ilişkindir.
Türk Borçlar Kanununa hakim olan ilkelerden birisi sözleşme serbesti ilkesidir. Sözleşmenin tarafları kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olmayacak şekilde sözleşmenin içeriğini belirleyebilirler. Taraflar bu kapsamda sözleşmenin ifa edilememesi halinde cezai şart da öngörebilirler. İfaya eklenen cezai şart TBK 179/II de düzenlenmiş olup buna göre; ‘‘Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça fereagat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.’’ hükmü mevcuttur.
Somut olaya bakıldığında; 10/03/2020 tarihinde alınan bilirkişi heyet raporu incelendiğinde, taraflar arasında 17.08.2009, 25.05.2012, 12.06.2012 ve 12.06.2017 tarihlerinde olmak üzere 4 farklı dönemlerde sözleşmelerin imzalandığı …’nun 2002/2 sayılı tebliği uyarınca 18.09.2005 tarihinden sonra yapılan anlaşmaların ise yapıldıkları tarihten itibaren 5 yılın sonunda sona ereceklerinin öngörüldüğü, 17.08.2009 tarihli ve 12.06.2012 tarihli sözleşme … Kararınca kendiliğinden 5. yılın sonunda ereceklerdir. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde ifaya eklenen cezai şartın istenilebilmesi için davacının ihtirazi kaydının ya da noterden cezai şarta yönelik bir ihtarının bulunması gerekir. 17.08.2009 tarihinde sözleşmede yer alan cezai şarta ilişkin hükümlerin daha sonradan akdedilen sözleşmelerde bulunmadığı ve 17.08.2009 tarihli sözleşmenin … Kararı gereğince kendiliğinden son bulduğu görülmekle davalının ileri sürdüğü 2023 yılı 12. ayına kadar sözleşmenin ayakta kaldığı düşünülmüş olsa bile davacının ihtirazı kayıt koymadan her yıl sözleşmeye devam etmesinden ötürü cezai şart talep etmesi mümkün olamayacağından cezai şarta ilişkin davacının talebinin reddi yönünde karar vermek gerekmiştir.
Davacının ortaklık yapısının sözleşmlere aykırı olarak değiştirildiğinden bahisle sözleşmenin ihlali sebebiyle cezai şart talebi değerlendirildiğinde ise davacı …, yeni malik … ve davalı … arasındaki organik bağ neticesinde Rekabet Kurumunun süreye ilişkin ilgili istisnasının ortadan kalktığını bilerek taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklı ticari ilişkiyi sürdürmüş olduğundan taraflar arasında akdedilen 5 yıl süreli Bayilik Sözleşmesinin 12.06.2017 tarihinde son bulması sonrasında 2 ay gibi kısa süreli bir bayilik sözleşmesi daha olmak üzere imza yetkilisi olarak …’le sözleşme imzaladığı dikkate alındığında Davacı …’in kurul kararı sonrası zorunlu olarak yeni sözleşmeleri ortaklık yapısının değiştini bilerek imzalamış olması nedeniyle sözleşmedeki ihlal olarak nitelendirilen bu durumun davacı şirket kabulünde olduğu kanaatine varılarak bu talep yönünden de davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, taraflar arasındaki intifa hakkı …’nun tebliği uyarınca 5 yılın sonunda kendiliğinden sona erdiğinden, taraflar arasındaki sözleşmeler bu 5 yılın sonunda kendiliğinden sona erdiklerinden, taraflar arasında 12.08.2017 tarihinde yeni bir bayilik sözleşmesi imzalandığından ve bu sözleşmede davalının davacının dayanak olarak göstermiş olduğu satın alma taahhüdüne ilişkin bir hüküm ile cezai şarta ilişkin bir hükme yer verilmediğinden; davacının satın alma taahhüdünden kaynaklanan ve yine sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan cezai şart tazminatı taleplerinin yerinde olmadığı, davacı tarafça 2009 tarihli sözleşmenin kefalet başlıklı 16.1 maddesine dayalı olarak davalılardan kefil …’ın da cezai şarttan sorumlu olduğu iddia ediilmiş ise de asıl borçlunun sorumlu olmadığı cezai şarttan kefilinde sorumlu olamayacağı ve yine yinelenen sözleşmeler nedeniyle temeldeki 2009 tarihli sözleşmenin icrai etkisinin kalmadığı anlaşılmakla bu sözelşmeye dayalı olarak cezai şart talep edilemeyeceğinden davalı … ın sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla bu davalı yönünden de davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının kar mahrumiyetine ilişkin talebi değerlendiirildiğinde; 17.08.2009 ve 12.06.2012 tarihli sözleşmeler … Kararınca kendiliğinden sona ermiştir. Ancak 12.06.2017 tarihinde yapılan sözleşme ise belirli süreli bir bayilik sözleşmesidir. Sözleşmenin sona erdiği tarih ise 12.08.2017 olup taraflardan biri tarafından gerçekleşmiş bir haklı veya haksız fesih söz konusu olmaksızın sürenin sonunda bu sözleşme kendiliğinden sona ermiştir. Kâr mahrumiyeti talebinin hukuk düzenince kabul görmesi için ortada yapılmış olan bir haksız feshin olması ve bu haksız fesih sebebiyle elde edilememiş bir menfaatin bulunması gerekir. Olaya bakıldığında tarafların kendi aralarında anlaşarak gerçekleştirmiş oldukları bir sözleşmenin sona erme hali mevcuttur. Bu bakımdan davacının kâr kaybı talebinin reddi yönünde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının davalılar yönünden ayrı ayrı REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 250,86 TL harçtan mahsubu ile bakiye 196,46 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iade edilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalılar duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden davanın reddedilen miktarı itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalılara verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 16/09/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır