Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/688 E. 2020/642 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/688 Esas
KARAR NO : 2020/642

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 24/07/2018
KARAR TARİHİ : 05/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 24/07/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 13/02/1986 tarihinde sahibi bulunduğu … şirketi adına… Müdürlüğüne başvurarak Vakıflara ait … Mah. … Cad. 423 Ada, 2 parselde kayıtlı …’in firmasına verilmesini talep ettiğini ve tarafına verildiğini, davalıların babasının ortak olması talebi ile … Tic. A.Ş.’yi … 1. Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … sayılı kararı ile kurulduğunu, … Ticaret Sicil Müdürlüğünün …-… sicil no ile 13/06/1988 tarihli sicil gazetesinde ilanı yapılan şirket adına kiralama işleminin devam ettiğini, bu şirkette %15 hissenin kendisini, %10 hisse kızı … adına tescil edildiğini, ilk yönetim kurulu toplantısında … tarih ve 20. Noterin … nosu ile şirket başkanlığına seçildiğini, şirket işlerinin davalıların babası sağlanığında sorunsuz devam ettiğini, 1996 yılından sonra şirketin yaptığı işlerin ve kar payının tarafına verilmediğini, şirkete yapmış olduğu tüm sözlü ve yazılı taleplerinin yanıtsız kaldığını, resmi ve hukuki belgeler mevcut iken davalı şirket yöneticileri tarafından bilgi vermekten kaçınıldığını, mağduriyetine neden olunduğunu bildirerek şirkette kayıtlı hisselerinin tespiti kuruluşundan itibaren şirketin safahatı incelenerek hisse ve kar paylarının tespiti ile şirkete kayyum atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından mahkememize sunulan cevap dilekçesinde özetle; tüzel kişiliğe karşı açılan bu davada şirketin merkezine tebligat gönderilmediğini, tebligat gönderilen kişilerin taraf olmadığını, kişiler yönünden davanın husumet nedeniyle reddini talep ettiklerini, davacının hissedar olduğunu bildirdiği tarihlerin 1989 yıllarına dayandığını, söz konusu tarihten bu yana 30 yıl geçtiğini, aradan geçen bu kadar zaman içinde davacının hissedar olduğu gerekçesi ile müracaat etmemesi, hissedar olduğunu gösteren belgeleri ibraz etmemesi, herhangi bir talepte bulunmaması veya müracaatına karşı verilen cevaplar karşısında bugüne kadar dava açmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yapılan araştırmalarda davacının 1989 yılında hisselerini devrettiği ve hissedarlık sıfatının kalmadığının belirlendiğini, aradan geçen zamanın çok uzun bir süreyi içermesi sebebiyle her genel kurul kararına karşı itiraz hakkı olmasına rağmen, herhangi bir itirazda bulunmaması, hissedar olduğunu gösteren belgeler ile şirket merkezine müracaat etmemesi nedeniyle müracaat haklarının zamanaşımına uğradığını, hak düşürücü sürelerin de dolduğunu, davalıya tebliğ edilmeyen dilekçe ve eklerinde hissedar olduğu iddia ettiği şirketten hisselerini devrettiğinin ikrar edildiğini, şirketin kayıtları ile de birebir uyuştuğunu, davacının vekili olmadığı için kızına ilişkin temsil etmeye çalışmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, şirket kayıtlarına göre davacının hisselerini 12/04/1989 tarihinde devrettiği ve devir keyfiyeti şirket pay defterine işlenmiş olduğunu, devir işlemlerinin noterlik nezdinde yapıldığı bilinmekle birlikte buna ilişkin belgelere de ulaşılmaya çalışıldığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı tarafından davalı olarak … A.Ş.’ne temsilen davanın açılmış olduğu, temsilci olarak da … ve …’ın gösterildiği, ancak … ve ….’ın davalı olarak gösterilmediği anlaşıldığından, … ve …’ın davadaki davalı sıfatlarının çıkarılarak, dosyada davalı olarak …’nin davada yer almasına karar verilmiştir.
Dosyamız tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ile dosya incelenerek davacının şirkette hissedar olup olmadığı, şirketten bir alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarının nelerden ibaret olduğunun tespiti ile rapor alınmak üzere resen tayin edilen Ticaret Hukukçusu Bilirkişi Prof. Dr. … ile Mali Müşavir Bilirkişi …’e tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti 12/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda; davalı şirketin esas sözleşmesinin sermaye başlıklı 6. Maddesine göre payların nama yazılı olacağının hükme bağlandığı, yine aynı maddede şirket hisseleri için 1.000.000,00 TL’lik kupürler bastırılabileceğinin öngörüldüğü, bununla birlikte devir tarihinde şirket hisseleri için pay senedinin bastırılıp bastırılmadığının belli olmadığı, pay senedi bastırılmasının 6102 sayılı TTK’dan önce bir zorunluluk olarak öngörülmediğinden ve davacı tarafından varsa elinde pay senedi dosyaya ibraz edilmediğinden devir tarihinde bu payların çıplak pay olarak pay defterinden izlendiğini kabul etmek gerektiği, dosyaya sunulan davacıya ait payların devrini konu alan sözleşmenin noter huzurunda gerçekleştirildiği, davacının paylarını vekili aracılığıyla devrettiği yine dosyaya sunulan noter huzurunda düzelenmiş bu vekaletnamenin özel bir vekaletname olduğu ve davacıya ait payların devri konusunda dava dışı vekile geniş bir yetki verdiğinin anlaşıldığı, tüm bu hususlar dikkate alındığında davacıya ait nama yazılı çıplak payların davacı vekili tarafından yazılı bir sözleşme ile devredildiği ve noter huzurunda gerçekleşen bu devrin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, davacı tarafından söz konusu devirden belgelerin dosyaya sunulması ile haberdar olunduğu ileri sürülmekteyse de bir anonim şirketin paylarına sahip olan kimsenin 30 yılı aşkın bir süre genel kurula katılmamış olmasının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı, davacının 1996 yılında dava dışı ortak …’ın ölümüne kadar her şeyin yolunda gittiğini daha sonra şirkete alınmadığını ileri sürdüğü, ancak dosyaya ibraz edilen genel kurul tutanaklarından 10/11/1994 tarihinden sonraki olağan ve olağanüstü genel kurul toplantılarına ilişkin hazirun cetvellerinde davacı ve kızına ilişkin kayıt mevcut olmadığının görüldüğü, yine bu bağlamda davacının 1996 yılına kadar pay sahibi olduğunu ispatlayan herhangi bir belgenin dosyada bulunmadığı, pay sahipliğini ispatlayamayan davacının kendisine toplantı daveti yapılmadığı şirkete alınmadığı yönündeki iddialarının da dayanaksız kaldığı, genel kurul toplantısına çağrı pay sahibi olmayan kimselere yapılmayacağı, pay sahibi olmayan birisinin şirkete alınmaması halinin de olağan olduğu, ayrıca davacı beyanlarına göre 1996 yılından itibaren şirkete alınmadığı tarihten bu yana yaklaşık 22 yıl hissedarlığının tespitine ilişkin herhangi bir hukuki girişimde bulunmamış olmasının Türk Medeni Kanunu 2. maddesinde yer alan hakkın kötüye kullanımı yasağı hallerinden hakkın gecikilerek kullanılması yasağının ihlali anlamına da geldiği, netice itibariyle davacının noterde verdiği pay devri bakımından özel yetki içeren vekaletnameye dayalı olarak gerçekleşen devir işleminin geçerli olduğu, davacının şirkete hissedar olmadığının dosyaya ibraz edilen belgeler ile ispat edildiği, bu bağlamda artık pay defterlerindeki kayıtların niteliğinin tartışılmasına dahi gerek olmadığı görüş ve kanaatlerini raporlarında bildirmişlerdir.
Dava dilekçesinde davacı olarak sadece …’in yer aldığı ve … tarafından şirketteki hissesinin tespitinin talep edildiği, davacı olarak dava dilekçesinde yer almayan … için dosyaya vekaletname sunulduğu ve …’inde davacı olduğunun … tarafından bildirildiği, dava dilekçesinde davacı olarak yer almayan … adına vekaletname sunulmuş ise de bir davada taraf değişikliğinin nasıl yapılacağının HMK 124 maddesinde düzenlendiği, HMK 124/1 maddesine göre taraf değişikliğininin, karşı tarafın açık rızasına bağlı olduğu, karşı tarafın bu konuda açık rıza göstermediği, bu duruma itiraz ettiği anlaşıldığından, davacı olarak …’in davaya kabul edilmemesine karar verilmiştir.
Dava dilekçesinde davalı … A.Ş.’ni temsilen davanın açılmış olduğu, temsilci olarak da … ve …’ın gösterildiği, … ve …’ın davalı olarak gösterilmediği anlaşıldığından, … ve …’ın davada davalı olarak yer almadığı, davalı şirket vekilinin davaya cevap verdiği anlaşıldığından, … ve …’ın davalı olarak davaya kabul edilmemesine. tebligatların davalı şirket vekiline yapılarak yargılamaya devam edilmesine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi neticesinde; Davacının davalı şirkete kurucu ortak olarak yer aldığı üyeliğe giriş tarihinin 09.06.1988 olduğu, çıkış tarihinin ise 12.04.1998 olduğu, kaydının kapatılma gerekçesininin 75.000.000TL tutarındaki hissesinin …’a satış olarak gösterildiği, incelemeye sunulan davalı şirkete ait ortaklar pay defterinden tespit edildiği, davacının İstanbul 9 .Noterliğinin 12.04.1989 tarih ve 18919 yevmiye no.lu hisse devir mukavalesi ile hisselerini …’a devrettiği, hisse devrinin …’i adına vekaleten … tarafından yapıldığı,…tarih ve … yevmiye no.lu vekaletnamenin onaylı suretinin noterlikten getirildiği,… tarafından davalı şirketteki hisselerinin devri için dava dışı …’nun vekil tayin edildiği, davacı tarafından hisse devri yapmadığı hisse devir sözleşmesi ile davanın açılmasıyla haberdar olduğu, davalı şirkete devamlı surette gittiği ancak içeri alınmadığı iddiasında bulunulduğu, davalı şirketin esas sözleşmesinin 6. maddesinde şirket hisselerinin nama yazılı olacağının hükme bağlandığı, şirket hisselerinin 1.000.000 TL’lik küpürler halinde bastırılabileceğinin belirlendiği, şirket hisseleri için pay senedi bastırılıp bastırılmadığının belli olmadığı, davacı tarafından da pay senedinin dosyaya ibraz edilmediği, devir tarihinde bu payların çıplak pay olarak pay defterinden izlendiğinin kabul etmek gerktiği, senede bağlanmamış payların da nama yada hamiline yazılı olmalarının mümkün olduğu, TTK 409/2 maddesi gereğince esas sözleşmede aksine hüküm bulunmayan hallerde çıplak payların nama yazılı olduğunun kabul edildiği, TTK.nunda çıplak payın devrine ilişkin herhangi bir hüküm içermemekle birlikte çıplak payın da aynen hisse senedi gibi devredilebileceği, bedeli tamamen ödenmiş çıplak payın alacağın temliki hükümlerine göre devredilebileceği, alacağın temlikinde olduğu gibi yazılı olmasının şekil şartı olduğu, davacının paylarını noter huzurunda vekil aracılığıyla devrettiği bu devrin geçerli olduğu, davacı bu devirden davanın açılmasıyla haberdar olduğunu iddia etmiş ise de anonim şirkette pay sahibi olan davacı 30 yılı aşkın bir süre şirketin genel kurullarına katılmadığı, davacı tarafından 1996 yılında ortak …’ın ölümü ile şirkete sokulmadığını ileri sürmüş ise de davalı şirketin dosyaya ibraz edilen genel kurul tutanaklarının yapılan incelemesinde 10.11.1994 tarihinden sonraki olağan ve olağanüstü genel kurul toplantılarına ilişkin hazirun cetvelinde davacıya ait kayıt bulunmadığı, davacının 1996 yılına kadar pay sahibi olduğunu kanıtlayan herhangi bir belgenin dosyada mevcut olmadığı, davacının pay sahipliğini ispatlayamadığı, davacının kendisine toplantı daveti yapılmadığı şirkete alınmadığı iddialarının dayanaksız kaldığı, davacı 1996 yılından bu yana şirkete alınmadığı ileri sürmüş ise de 22 yıl boyunca hissedarlığının tespitine ilişkin herhangi bir hukuki girişimde bulunmadığı, 22 yıl boyunca sessiz kalındığı TMK 2. maddesinde yer alan hakkın kötüye kullanılması hallerinden biri olan hakkın geciktirilerek kullanılması yasağının ihlal edildiği hüküm vermeye elverişli denetime açık bilirkişi raporu ile anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıda ki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 35,90 TL harçtan mahsubu ile eksik olan 18,5‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan toplam 110,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayacak olan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekili, davacı asil … ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/11/2020
Başkan …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Katip …
E-İMZALI

HARÇ BEYANI
54,40 TL K.H.
35,90 TL P.H.
18,5‬0 TL E.H.
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E İMZA ile imzalanmıştır.