Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/602 E. 2020/190 K. 02.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/602 Esas
KARAR NO : 2020/190

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 29/01/2015
KARAR TARİHİ : 02/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi özetle; Müvekkili şirketin, … adresinde faaliyet gösteren Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli … işletme unvanlı tesisi ile ilgili olarak, davalı şirketin … nolu abonesi bulunduğunu, elektrik dağıtım ve satış hizmetlerinin tekel konumda olması, tam anlamıyla serbest piyasaya dayanmaması ve idarenin gözetiminde olması nedeniyle tüketicilere serbestlik tanınmadığını, özellikle müvekkili gibi yüksek enerji maliyetleri ile boğuşan konuklama tesisi işletmecileri olan tüketicilerin, Kayıp Kaçak bedelleri ve bu bedel üzerinden tahakkuk ettirilen diğer fon ve vergiden, elektirik kesintisi yaşamamak adına ödemek zorunda kaldıklarını, Davalı işlemleri ile ilgili olarak geriye dönük faturalardaki diğer kalemlere ödemelere ilişkin haklarının ve fazlaya ilişkin haklarının , istirdat haklarının saklı kalmak üzere şimdilik müvekkilinin 01/01/2011 ile 30/11/2014 tüketim dönemlerine ait faturalarındaki tahakkuk ve davalı tarafından tahsil edilmiş olan Kayıp kaçak Bedellerinin ve bu bedel dahil edilerek hesaplandığını, %1 Enerji Fonu, %2 TRT payı, %5 Belediye Vergisi ve %18 KDV içindeki kayıp kaçak toplam bedeline isabet eden farkın en az 200.109,27-TL’nin her bir faturadaki fazla ödenen tutarın ödeme tarihilerinden itibaren yürütülecek değişen oranda avans faizi ile birlikte borçludan tahsiline karar verilmesini ve dava tarihinden itibaren davalı şirket tarafından düzenlecek faturalarda anılan tahakkukların yer almaması ve tahsilatların yapılmaması için öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, dava masrafları ve avukatlık ücretinin davalı yana yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak tensip zaptı ve dava dilekçesinin tebliğ olduğu görülmekle davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesi özetle; Davanın talep konusu açıkça faturalarda belirli olması sebebiyle HMK’nın ilgili maddeleri uyarınca belirsiz alacak davası açılmayacağını kısmi davaya da konu edilemeyeceğini, zaman aşımına uğranılan hakkın söz konusu olduğunu, davacı Şirketin tüketim ve hizmet bedeli karşılığı olmadan kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden de %1 Enerji Fonu, %2 TRT payı, %5 belediye Vergisi ve %18 KDV bedelinin haksız yere tahakkuk ve tahsil edildiği iddiasının mesnetsiz olduğunu, müvekkil şirket tarafından gerçekleştirilen söz konusu işlemin taraflar arasında akdedilmiş sözleşme ve ek protokol hükümlerine ve ilgili mevzuata uygun olduğunu,…, Elektrik Piyasası Kanunu, ilgili mevzuat çerçevesinde ve EPDK tarafından uygulanması kararlaştırılan her türlü vergi, resim, harç vb. kalemleri aylık olarak faturalara ilave edeceğini, … müşteriye tedarik ettiği Aktif Elektrik Enerjisi için belediye tüketim Vergisini Müşteriye enerji tüketimi bedelinin geçerli yasal % de oranında ilgili mevzuatlar çerçevesinde fatura eder ve ilgili Belediye ye beyanname vererek sistem kullanım bedeli ve diğer mevcuat hükümlerine göre değişiklikleri, değişiklerin geçerli olduğu tarihten itibaren faturaya yansıtılacağını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, ilk itirazların ve usule ilişkin karşı beyanları yönünde karar verilmesini, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddini, davanın ücüncü kişi olan … A.Ş.’ye ihbar edilerek, davanın reddine karar verilmesini ve vekalet ücretininin yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 21/03/2016 tarih 2015/102 Esas 2016/249 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne 197.147,32 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair karar verildiği, davalı vekilinin 08/06/2016 tarihli dilekçesi ile temyiz başvurusunda bulunduğu görülmekle Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 08/05/2018 tarihli 2016/11974 Esas 2018/4764 Karar sayılı kararı ile “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar ücret ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile kayıp-kaçak bedelinin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlığın temyiz yolu ile Dairemize geldiği aşamada 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedel maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedel ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. ” hükmü ile mahkememiz kararının HMK’nun 428. Maddesi gereğince davalı yararına bozulmasına karar verilmiş olup mahkememiz dosyasının esas kaydı yapılarak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Tarafların iddia ve savunmaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla bilirkişi elektrik mühendisi … ve mali müşavir …’ya tevdi edilmiş olup bilirkişilerin mahkememize sunmuş oldukları 31/05/2019 tarihli raporunda; bölgedeki hedef kayıp kaçak oranlarını aşar şekilde mükerrer olarak davacıdan fazla kayıp kaçak bedeli tahsil edilip edilmediği, davacı adına düzenlenmiş olan faturalar ve tüm kayıp kaçak bedelinin EPDK krarlarına uygun olup olmadığının tispiti açısından dava dosyası incelendiği, yapılan inclemeye göre faturalarda kayıp kaçak bedeli ayrı bir maliyet kalime olarak davacıdan tahsil edilmediğinin tespit edildiği, bu durumda EF, TRT Payı ve BTV içinde de enerji bedelinden ve kayıp kaçaktan gelen iki farklı oranlarda kayıp kaçak olduğu görüldüğü, davacı taraf talebinde Anayasa Mahkemesi’nin kararına atıf yapılarak mükerrer kayıp kaçak tahsilatlarda, fazladan tahsilat yapan kısmın tahsil edenden geri alınabileceği belirtilmektedir. …’ın sorumlu olduğu bölge için bu oranlar 2011 için %9,12, 2012 yılı için %8,69, 2013 yılı için %8,28 ve 2014 yılı için %7,90 olarak hesaplandığı, bu oranlar sadece …’ın sorumlu olduğu bölgede gerçekleşmiş sarfiyatara göre hesaplanan oranlardır. Yani …’ın sorumlu olduğu tüm tüketicilerin sayaçlarında okunan kwh elektrik tüketimlerinin toplamı ile Teiaş’nın indirici tesislerinde … hatları öncesinde bulunan sayaçlardan okunan kwh tüketimlerin toplamı arasındaki fark bize kwh biriminde gerçekleşmiş kayıp kaçak miktarını vereceğini, eğer bu miktar Tedaş’ın …’a ilettiği toplam kwh sarfiyata bölünürse … için gerçekleşmiş % cinsinden kayıp kaçak oranı elde edileceğini, EPDK’nın yayınladığı bu oranlar olduğunu, tarafların dosyaya sundukları hedef kayıp kaçak tablosunda bu oranlar …’ın sorumluluk alanında %60’lar civarında ve bu oranlarda … bölgesine özgü olduğunu, bu oranın büyüklüğü nedeniyle oluşan kayıp kaçak maliyetini tüm Türkiye genelindeki tüketicilerin paylaştığını, bu da ulusal tarife adı altında hesaplanan TL/kwh biriminde kayıp kaçak birim fiyatı ile tahsil edildiği, hedef kayıp kaçak oranları ise tanımı gereği dağıtım şirketlerinin ulaşmak istedikleri oranlar olduğu, gerçekleşmiş kayıp kaçak oranlarından daha düşük olduğu, hedef kayıp kaçak ve gerçekleşmiş kayıp kaçak oranları dağıtım şirketleri ve … tarafından hesaplanarak EPDK’nın onayına sunulduğunu, Yargıtay kararında anıldığı ve mahkemenin talep ettiği gibi bir hesaplamayı ancak … veya Tedaş’ın yapabileceğini, faturalar üzerinde yazan TL/kWh bazındaki kayıp kaçak birim fiyatıda tüm Türkiye için geçerli olup ulusal tarife mantığında hesaplandığı, Tedaş sorumluluk sahasındaki fatura ile …’ın sorumluluk sahasındaki fatura birim fiyatları her kalemde aynı olduğunu, Anayasa Mahkemesi fatura bileşeneleri EPDK kararlarına uygun ise geri ödenemeyeceğine yönelik karar vermiştir. Raporda yapılan hesaplamallarda kayıp kaçak ayrıştırıldığında davacıdan mükerrer kayıp kaçak tahsil edildiği tespit edildiği, dağıtım şirketleri ve görevli perakende şirketleri EPDK kararlarına harfiyen uymakta olduğu ve her faturada kayıp kaçak bedelini ancak bir kere alabildiği, ilgili kanunlar ile de EF TRT Payı ve BTV içinde %1, %2 ve %5 oranlarda ilave edebildiğini, 6719 sayılı kanun gereği yapılan değişikliklerle 156.452,16 TL kayıp kaçak bedelinin davacıdan tahsili dağıtım faaliyeti içinde sayıldığından kanuna uygun olduğu, kayıp kaçağı aktif enerji bedeli içine dahil ederek oluşturalacak faturalarda mükerrerlik tespit edildiği, ilgili kanunlar ile dağıtım şirketi davacıdan 12.516,17 TL EF, TRT payı ve BTV tahsil ederken Akedaş kayıp kaçağı dahil etmesiyle 20.150,48 TL tahsil edildiği ve bu durumda davacıdan mükerrer tahsil edilen bedelin 120.985,59 +(20.150,18 – 12.516,17) = 128.619,90 TL olarak hesaplandığını, bu bedele %18 KDV ilave edilmesi gerektiğini, KDV içinde de mükerrer yapılan tahsilat bulunduğu ve KDV bedelinin ise 23.151,58 TL oluduğu, davacı tarafın geri iadesini talep edebileceği toplam bedelin 151.771,49 TL olarak hesaplandığı görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Tarafların itirazlarının karşılanması ve bölge dağıtıcısı tarafından sunulan hedef oranları ile raporda belirtilen hedef oranları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve sonuç olarak davacının dava dilekçesindeki talepleri bakımından bozma ilamı doğrultusunda yasa değişikliği dikkate alınarak EPDK tarafından davacının aboneliğinin bulunduğu, bölge için belirlenmiş hedef kayıp kaçak oranını aşan miktar olup olmadığı hususunda taleple bağlılık kuralına uygun olarak davacının dava dilekçesinde belirttiği talepler yönünden hesaplama yapılması ve nihai kanaat bildirilmesi için dosyanın aynı bilirkişilere tevdi edilmiş olup bilirkişi heyetinin mahkememize sunmuş olduğu 10/01/2020 tarihli ek raporunda; Tarafların ve İhbar edilen …’ın dosyaya sundukları yazıların heyet tarafından değerlendirildiği, dosya içeriği hakkında 30.05.2019 tarihli Ek Rapor düzenlendiği, bu raporda davacının dosyaya sunduğu 2011-2014 yılları faturaları incelendiğinde tarafalar arasındaki sözleşmeyle uyumlu olmayan bir şekilde davacıdan mükerrer kayıp kaçak tahsilatı yapıldığı tespit edildiği, Anayasa Mahkemesi’nin kayıp kaçak bedellerinin geri ödenip ödenemeyeceği hususunda verdiği karar özetle; dağıtım şirketleri tarafından hazırlanacak olan dağıtım tarifelerinin elektrik enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm gerçek ve tüzel kişilere eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak hizmetlere ilişkin fiyat, hüküm ve şartlan içerdiğidağıtım tarifelerinin dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti teknik ve teknik almayan kayıp maliyeti kesme – bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tü/n maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluştuğu, dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas olacakları teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranların kayıplon düşürmeyi teşvik edecek şekilde Kurul tarafından belirleneceği. Kurul tarafından belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydıyla teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetlerin dağıtım tarifelerinde yer alacağı ve tüketicilere yansıtılacağı, teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve değiştirilmesi İle oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esasların Kurul tarafından düzenleneceği öngörülmüştür. Bu karardan görüldüğü gibi enerjinin iletimi ve dağıtımında ortaya çıkan ve hiç bir zaman oluşması önlenemeyecek kayıp enerji ile insanların mevzuata aykırı şekilde kaçak olarak kullandığı kaçak enerji, birlikte değerlendirilerek dağıtım faaliyeti içine sokulmuştur. Bu durumda dağıtım bölgeleri için ayrı ayrı belirlenen hedef kayıp kaçak oranında fazla bir şekilde gerçekleşen kayjp kaçak oranı var ise, bu durumda farkın gerçekleştiği dağıtım şirketine EPDK tarafından yaptırım uygulanacağı belirtilmektedir. Anayasa Mahkemesi kararında aradaki farkın o dağıtım bölgesindeki abonelere geri ödeneceği hakkında bir karar verilmediğini, davacı tarafın itiraz yazıları incelendiğinde örnek bilirkişi raporların dosyaya sunulduğu görülüğü, bu raporlarda talep konusu dönemlerdeki faturalardaki kayıp kaçak birim fiyatı ile (TL/kWh) perakende enerji bedeli (TL/kWh) oranlanarak bulunan % rakamı, EPDK’nın % olarak verilmiş hedef kayıp kaçak oranı mukayese edilerek davacının alacağı olacağına kanaat getirildiği, ek raporda belirtildiği gibi oran her zaman dağıtım şirketinin ve davalı Akenerji’nin aleyhine çıkacağı, faturalardaki birim fiyatlar tüm Türkiye geneli düşünülerek hesaplanmış birim fiyatları olduğu, bu faturanın aynısı Güneydoğuda ikamet edenlere de gönderildiği, EPDK’nın yaptığı Güneydoğu ve Doğu da gerçekleşmiş kayıp kaçak oranlarını tüm Türkiye’ye uyarlayarak birim fiyatları hesaplamakta olduğunu, örnek bilirkişi raporundaki gibi basit bir hesaplama ile …’ın sorumluluk sahasında gerçekleşmiş kayıp kaçak oranının, hedef kayıp kaçak oranlarını aştığı kanaatine varılamayacağını, … A.Ş. (…) bölgesinde gerçekleşmiş kayıp kaçak oranlarının, hiçbir zaman hedef kayıp kaçak oranları aşmadığı görüldüğünü,
Sonuç olarak, … bölgesinde hedef ve gerçekleşmiş kayıp kaçak oranları, bu bölgede elektrik kullanan milyonlarca aboneyi aynı anda ilgilendirdiğini, hedef kayıp oranı aşılmış ise milyonlarca abone için aşıldığını, bu sadece davacı tarafı ilgilendirmediğini, EPDK raporlarında … bölgesi için bu oran aşılmadığından ve kayıp kaçak dağıtım faaliyeti içinde olduğundan davacının herhangi bir bedel talep edemeyeceği, dolayısıyla bir hesaplama yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varıldığını, kök raporda tespit edildiği gibi taraflar arasında ikili anlaşma niteliğinde bir sözleşme olduğuna ve kayıp kaçağın davacıdan mükerrer alındığına karar verirse, bu durumda davacının davalıdan KDV dahil toplam 151.771,49 TL alacaklı olduğu görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava; elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden alınmış olan enerji fonu, TRT payı, belediye vergisi ve KDV’nin istirdatına ilişkin alacak davasıdır.
Mahkememizce 21/03/2016 tarih 2015/102 Esas 2016/249 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne 197.147,32 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen hüküm, davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 08/05/2018 tarihli 2016/11974 Esas 2018/4764 Karar sayılı kararı ile karar tarihinden sonra yayımlanan 6719 sayılı yasayla 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun değiştirilen 17. maddesi ile yine aynı kanuna eklenen geçici 19. ve 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının tartışılıp değerlendirilmesi için bozulmuştur.
Karar tarihinden sonra, yargılamanın devamı sırasında, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anılan düzenlemeler somut olay açısından değerlendirildiğinde; kayıp-kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden alınmış olan enerji fonu, TRT payı, belediye vergisi ve KDV’nin abonelerden tahsil edilip edilmemesi ve tarifenin belirlenmesi konusunda yetkili makamın Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu olduğu, bu konuda mahkemelerin yetkisinin bulunmadığı, mahkemelerin yetkisinin sadece bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, getirilen düzenlemeler ile davaya konu edilen bedellerin alınmasının yasal hale getirildiği kanaatine varılarak davanın konusuz kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı vekili 21.09.2018 tarihli dilekçesiyle, Yargıtay bozma ilamına Anayasa Mahkemesinin 28.12.2017 tarih 2016/250 E. 2017/179 K. Sayılı kararı çerçevesinde uyulmasını, hedef kayıp kaçak oranlarını aşar şekilde yapılan haksız tahsilatların ve mükerrer olarak tahsil edilen bedellerin istirdatını, fazlaya ilişkin kısmın konusuz kalması nedeniyle de karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep etmiştir. Ancak bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesine göre; hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başkasına karar veremez. Öğreti ve uygulamada taleple bağlılık olarak adlandırılan bu kural; sadece sonuç istem yönünden değil, sonuç istemi oluşturan her bir alacak kaleminin dayanağını oluşturan vakıalar yönünden de uygulanır. Somut olayda; davacı, davaya konu kayıp-kaçak bedellerin alınmasının yasal olmadığının yargı mercilerince verilen kararlar ile belirlendiğini ileri sürerek, iş bu davayı açmıştır. Diğer bir anlatımla, kayıp-kaçak bedelinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenen tarifelere göre alınması gerekenden fazla alındığı, hedef kayıp kaçak oranlarının aşıldığı, mükerrer tahsilat yapıldığı yönünde bir iddiada bulunmamıştır. Dolayısıyla, davacının sonradan ileri sürdüğü bu talebi, davanın ve talebin değiştirilmesi yasağı kapsamında olduğundan yargılamanın konusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle talep dikkate alınmamıştır. Mevcut dava konusu hakkında da yukarıda anlatılan düzenlemeler doğrultusunda değerlendirme yapıldığında; davanın konusuz kaldığı kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/5200 E. – 2019/115 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih 2013/7-2454 E, 2014/679 K. sayılı kararı ile Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve maktu vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir. Bu nedenle konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilirken davacı lehine maktu vekalet ücreti hükmedilmesine ve yargılama giderlerinin davalıdan tahsil edilmesine karar verilmiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle; konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Konusuz kalan davada KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 3.417,37 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla harç olan 3.362,97 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.916,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden yukarıda açıklanan nedenlerle AAÜT uyarınca 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/03/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸