Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/537 E. 2023/233 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/537 Esas
KARAR NO : 2023/233

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan), Alacak (Ticari Mümessillik Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 23/03/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan), Alacak (Ticari Mümessillik Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından ibraz edilen 11/06/2018 tarihli dava dilekçesinden özetle; Müvekkili ile davalı … Aarasında 01.01.2007 tarihinde Yetkili Satıcılık, Yetkili Servis ve Yedek Parça Yetkili Satıcılık sözleşmesi imzalandığını, 07.07.2017 tarihinde müvekkilinin, davalıya yazı ile başvurarak, “taraflar arasındaki sözleşmeleri karşılıklı mutabakat ile sona erdirmek” arzusunda olduğunu bildirdiğini, çok uzun süre bu talebe sessiz kaldığını fakat 18.10.2017 tarihinde feshi ihbarı kabul ettiğini, sözleşmenin feshi ihbarının kabul tarihi itibariyle sona erdiğini belirttiğini ve araç ve mal sevkiyatını durdurduğu gibi ortak bilgisayar ekranlarını da kapattığını, müvekkilinin 25.10.2017 tarihinde bir ihtarname daha çekerek araç ve yedek parça sevkiyatının yapılmasını yapılmadığı takdirde yasal yollara başvurulacağını belirttiğini, karşı tarafça herhangi bir olumlu yanıt verilmemesi üzerine 3 Kasım 2017 tarihinde zararlarını likide eden yeni bir ihtarname çekerek, 9.750.000,00 TL zarar ile 450.000+KDV tutarındaki yedek parçaların derhal iade alınmasını istediğini, davalının iki ihtarnameye 06.11.2017 tarihinde çektiği ihtarname ile olumsuz yanıt verdiğini, davalının üstüne düşen yükümlülükleri karşılamaması üzerine … 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin…Değişik iş dosyası ile müvekkilinin elindeki yedek parçaların hali hazır durumu ve değerlemesi için tespit yaptırıldığını, bu tespit sonucunda 412.000,00 TL KDV değerinde tamamı kullanıma hazır ve temiz durumda bulunan yedek parça stoğu tespit edildiğini, bu malların iadesi için karşı tarafa daha tespit sırasında malların iade alınması gerektiğinin bildirildiğini, bu görüşmeler neticesinde davalı yanın, sözleşme hükümlerine aykırı olarak ancak 180.000,00 TL tutarında mal alabileceğini belirttiğini ve bu malların listesini yolladığını, davalının kabulünün kendi iddialarına bile ters olduğunu, buna karşın malların yollandığını işbu davanın açıldığı tarihte malların kabul edildiği yönünde kesin bir beyanın müvekkiline ulaşmadığını ve bedel ödenmediğini, müvekkilinin davalıya tam olarak “bayiliği bırakma kararı nedeni ile “taraflar arasındaki sözleşmeleri karşılıklı mutabakat ile sona erdirmek arzusundayız.” Şeklinde bir yazı gönderdiğini, bu yazı üzerinde durulması gereken hususun “karşılıklı mutabakat” beyanı olduğunu, bu anlatımın kendini, taraflar arasında imzalanmış olan her üç sözleşmenin 16. Maddesinde bulduğunu, davacı yanlar arasında imzalanan sözleşmeye göre hareket etmekte iken davalının sözleşmeyi uygulamaktan kaçındığını, taraflar arasında imzalanan üç ayrı sözleşme olduğunu, fakat taraflar arasında yürüyen birbirine bağımlı sözleşmeler olduğunu, her üç sözleşmenin tek merkezde yerine getirildiğini, eğer böyleyse 3 ayrı sözleşmenin bir arada değerlendirilerek hesaplamaların buna göre yapılması gerektiğini, taraf sözleşmelerinin tamamının iki yıllık ihbara dayandığını, davalı yanın sözleşmeyi haksız ve gerekçesiz olarak derhal feshettiğinden, müvekkili firmanın bu iki yılda elde etmesi beklenen kazancını tazmin etmek durumunda olduğunu, müvekkili firmanın ticari kayıtlarına göre, son beş yılda ortalama 18.000,000 TL bedelinde araç sattığını, ortalama 5.200.000,00 TL’lik 2. El araç sattığını, ortalama 4.500,000 TL yedek parça ve servis geliri elde ettiğini, davalı yandan 2.500,000 TL prim elde ettiğini, Eğer sözleşme devam etseydi müvekkilinin ortalama olarak bu gelirlere sahip olacağını, hatta, sözleşme, feshi sürecine girmiş olduğundan daha az stok maliyeti bulunduracağını bu nedenle karlılığının da görece olarak daha fazla olacağını, müvekkilinin sözleşmenin derhal feshi nedeniyle, 570.000,00 TL kıdem tazminatı ödemek durumunda kaldığını, müvekkilinin yedek parçaların alınmaması nedeniyle işçilik ve stoklama maliyeti olarak 200.000,00 TL doğrudan giderde bulunduğunu, tüm bu zararların ileriye yönelik 2 yıl olarak hesaplanması gerektiğini ve karşı tarafça tazmin edilmesi gerektiğini, müvekkilinin hesaplamalarına göre bu kazancın 6.000.000,00 TL’nin Üzerinde olduğunu bu alacağın şimdilik 500.000 TL’lik kısmını talep ve dava ettiklerini, müvekkil şirketin, tam 11 yıl boyunca, … ilinde bir başka bayi olmaksızın hizmet verdiğini, daha önce davalının bu il ve çevresinde bu büyüklükte bir bayisi olmadığını, davacının, fesih ihbarında müvekkiline herhangi bir kusur da atfetmediğini, müvekkilinin başarısız olduğunu da bildirmediğini, müvekkili başarısız olmuş olsaydı ilişkinin 11 yıl sürmeyeceğini, müvekkilinin, yalnızca RKHK’da yapılan değişiklikler nedeniyle tek satıcı olamadığını ama bir tek satıcının üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, bu halde TTK 122. Maddesinin son fıkraya dayanarak kıyasen uygulanması gerektiği kanaatinde olduklarını, otomobil işinin, sürekliliği olan bir iş olduğunu, sıfır olarak alınan otomobilin, sağlayıcıya, ikinci el satışı, yedek parça satışı ve yetkili servis talebi olarak geri döndüğünü, bu durum da, TTK 122 maddesinin aradığı bütün şartlara havi bir sözleşme tip ve uygulaması ile karşı karşıya olduklarını kanıtladığını, bu nedenle, son 5 yılın ortalaması olan 1.742.000,00 TL’lik bedelin müşteri tazminatı olarak ödenmesi gerektiği kanısında olduklarını, müvekkilinin, karşı yana ihbar öneli içinde sözleşmeyi fesih etmek hususunda görüşmek istediğini belirten bir yazı yazarak icaba davette bulunduğunu, davalı yanın, bu talepten 4 ay sonra derhal, önelsiz fesih yoluna gittiğini, müvekkilinin sözleşmeyi bu şekilde sona erdiremeyeceğini bildirdiğini, davalının, fesih iradesini geri almadığını, tüm borç ve yükümlülükler açısından temerrüde düştüğünü belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500.000,00 TL ileriye yönelik zarara ilişkin tazminat ile 5 yılın gelir ortalaması olan 1.742.000,00 TL üzerinden 1.200.000 TL müşteri tazminatına hükmedilmesine, alacaklara temerrüt tarihi olan 03.10.2017 tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmiş olup, davalı tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinden özetle; Dava konusu sözleşmelerin taraflar arasında mutabık kalınarak feshedildiğini, Taraflar arasında akdedilen sözleşmeler yürürlükte iken davacı tarafın sözleşmeleri daha fazla sürdüremeyeceklerinin mevcut işyerini başka bir firmaya devrederek sözleşmelere son vermek istediklerini bildirmiş ve müvekkili şirket yetkilileri ile görüşmelere başlandığını, yapılan görüşmelere istinaden 07.07.2017 tarihli davacı taraf çalışanı …tarafından gönderilen mail ile “05.07.2017 tarihi itibariyle …ve … ile konuşmamıza istinaden bayilik sözleşmesi gereği yasal sürecin başlatılmasını tarafınıza bildirir gereğinin yapılmasının rica ederim.” İfadeleri yer aldığını, davacı tarafça 07.07.2017 tarihli Antetli kağıt ile “Bayiliği bırakma kararı nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmeleri karşılıklı mutabakat ile sona erdirmek arzusundayız. Bu nedenle fesih için işlemlerin başlatılmasının rica ederiz.”” İfadeleri yer aldığını, davacı tarafın yazdığı yazıdan başka anlamlar çıkartmaya çalıştığını, söz konusu yazıya istinaden müvekkili şirketin davacının bayilik faaliyetinin bırakma kararının değerlendirmiş ve mutabakat görüşmelerine başlandığını, nitekim 17.08.2017 tarihli e-mail ile “… bey, bildiğiniz gibi yedek parça için 500 bin TL mektubumuz mevcut olup, servis tüm faaliyetlerine personel eksiltmeden devam etmektedir. Ancak gerek araç gerekse 5008 için alım yapmayı düşünmüyorum. Zira bayram ertesi de satış ekibin azaltacağım, İstenirse konsinye olarak sadece tanıtım için teşhire 5008 sevk edebilirsiniz, tabi ki sizce uygunsa, Sizden önemle ricam 1 milyon TL teminat mektubumuzun acilen iadesidir. Bu arada her müşteriyi kabul etmiyorum, sizlere buraya layık birini seçmeye gayret etmekteyim, para ikinci plandadır. İki adet çok iyi müşteri var, bunlar sizin için iyi bir sürpriz olacak..” ifadesinin yer aldığını, söz konusu maile istinaden 1.000.000 TL teminat mektubunun 22.08.2017 tarihinde bankaya iade edildiğini, mailden de görüleceği üzere devrin ve devir adaylarının kabulünün talep edildiği ve mailden da anlaşıldığı ve ticari kayıtlar ile sabit olduğu üzere 17.08.2018 tarihinden itibaren herhangi bir faturalaşma olmadığını ve araç alımı durarak fiilen bayilik faaliyetine son verildiğini, aradan geçen zamanda davacı tarafından müvekkili kriterlerine uyan bir firma bulunmadığından, mutabakat sağlanarak … 7. Noterliğinin… tarihli ihtarname ile gönderilerek,davacı talebi üzerinde 07.11.2017 tarihinde davacının 500.000 TL teminat mektubunun da bankaya iade edildiğini, mutabakat ve görüşmeler yapılarak sözleşmenin sona erdiğini, davacının talebi üzerine teminat mektuplarının iade edildiği ve araç alımı durdurularak fiilen faaliyetine son verildiğini, açık fesih iradesi taşıyan ve müvekkili şirket ile yapılan görüşmeler çerçevesinde kabul ettiği hukuka uygun fesih işleminden ötürü,davacının haksız kazanç elde etmesinin hukuken korunamayacağını bir an için davacı tarafın gönderdiği yazının fesih iradesi taşımadığı düşünülse dahi davacı tarafın sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmemesi müvekkili şirket tarafından haklı fesih nedeni olduğunu, 08.12.2017 tarihli mutabakat mektubu’na onay verildikten sona hiçbir faaliyette bulunulmadığını, Hali hazırda araç alımının durdurulması, faturalaşmanın sonlandırılması, teminat mektubunun iadesi, araç satmayacağı ve personel azaltacağının beyan edilmesi ve hesap mutabakatının yapılmasının davacı tarafın sözleşmesel yükümlülüğünü yerine getirmeyeceğinin göstergesi olup, bunun haklı fesih nedeni olduğunu, gönderilen ihtardan sonra cevap ile bayilik faaliyetlerine devam ettiğini, araç sevkiyatı yapılarak sistemlerin açılmasının talep ettiklerini, davacının müspet ve menfi zararları aynı zamanda talep edemeyeceğini, taraflar arasındaki sözleşmelerin evvelce iki yıllık feshi ihbar ile zaten feshedildiğini, davacının kar mahrumiyeti talebi haklı bulunduğu düşünülse dahi,taraflar arasında imzalanan 01.01.2007 tarihli Ssözleşmelerin müvekkili şirket tarafından … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile Rekabet Kurumunun… ve … sayılı tebliğleri gereği iki yıllık feshi ihbar süresi verilerek daha evvel fesih edildiğini, söz konusu ihtarname 06.05.2017 tarihinde tebliğ edilmiş olup, 06.05.2019 yılında hüküm ifade edilmek üzere fesih gerçekleştirilmiş olduğunu, bu sebeple davacı tarafın talebi üzerine müvekkili şirket ile mutabık kalınarak feshin gerçekleştiğine dair itirazlarımız ve feshin haklı nedene dayandığına ilişkin itirazları kabul olmaz ise davacı tarafın mahrum kaldığı kar talebinin ancak bu tarihe kadar hesaplanması gerektiğini, Yargıtay içtihatları doğrultusunda davacı taraf bayilik konusunda münhasırlık verilmediğinden portföy tazminatı taleplerinin reddi gerektiğini, Yedek parçaların iadesine ilişkin Yetkili Satıcılık sözleşmesinin (Yedek Parça) sona ermenin sonuçları başlıklı 13.maddesi kapsamında son oniki ay içerisinde alınmış yedek parçaların tespit edilerek iadesi yapılabileceğinin 29.03.2018 tarihli mail ile bildirildiğini, ayrıca ihtarda da ihtar edildiğini, iadesi alınan 181.342,77 TL’nin de ödemesinin 01.06.2018 tarihinde yapıldığını, bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1089 Esas sayılı dosyasına sunulan 21.11.2018 tarihli dava dilekçesinde; Taraflar arasındaki Yedek Parça Yetkili satıcılık sözleşmesinin 13. Maddesi sözleşmenin sona ermesinin sonuçlarının düzenlediğini, buna göre sözleşmenin sona ermesi ile birlikte yedek parça dağıtıcısının 1 ay içinde talep etmesi halinde … stoklarda bulunan yedek parçaları geri alması gerektiğini, ihtar ile geri alınması yönünde talepte bulunulmuş ise de …’tan yanıt gelmediğinin, … 2 . SHM … D.iş dosyasından alınan bilirkişi raporu ile 412.940,51-TL bedel tespit edildiğini, davalının sadece 12 ay içerisinde alınan 181.342,77 TL’yi ödeyerek iade aldığını, parçaların geri alınmaması nedeniyle geriye kalan stokların 41.000 TL’ye satılarak 190.000 TL zararı ortaya çıktığını, bu kısmın davalı tarafından karşılanması gerektiğini, bildirerek 190.000 TL zarardan şimdilik 10.000- TL tutarın 3.11.2017 tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1089 Esas sayılı dosyasına davalı vekili tarafından sunulan 23.01.2019 tarihli davaya cevap dilekçesinde; Yedek parça taleplerinin iadesinin sözleşme hükümlerine istinaden gerçekleşmiş olup, sözleşmenin 13.maddesi kapsamında son oniki ay içinde verilen yedek parçaların iadeleri alınarak parasının ödendiğinin, tüm yedek parçaların iade isteminin haksız olduğunu bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 26/11/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda; Taraflar arasındaki yedek parça yetkili satıcılık sözleşmesinin 13. Maddesi gereğince, son 12 ayda alınan ve fesih durumunda iade alınması gereken yedek parça bedellerinden, 181.342,77 TL’lik yedek parçayı iade alıp bedelini dava tarihinden önce (01.06.2018) ödemiş, ancak Mali bilirkişinin tespitlerine göre ayrıca ihtilaflı kısma ilişkin davacının geri almakla yükümlü olduğu ürün bedeli toplam 18.10.2017 itibariyle 912,37 TL olduğu, (06.05.2017 itibariyle 19.362,88 TL olduğu), Davacı şirketin, 05.07.2017 tarihinden 18.10.2017 tarihli fesih bildirimine kadar, kendi müşterilerine 27 araç sattığı, ancak davalı şirketten araç alımlarını azaltarak yalnızca 2 adet araç satın aldığı, Davacı şirketin 17.08.2017 tarihli e-mail ile talebi üzerine, davalı … tarafından 23.08.2017 tarihli Teminat Mektubu İbranamesi ile 1.000.000 TL tutarındaki teminat mektubunun bankaya iade edildiği, 06.11.2017 tarihli email ile talebi üzerine, davalı Peugeot tarafından 07.11.2017 tarihli Teminat Mektubu İbranamesi ile 500.000 TL tutarındaki teminat mektubunun bankaya iade edilmiş olduğu, 07.07.2017-18.10.2017 döneminde taraflar arasında karşılıklı olarak sözleşmelerin uygulanmasından kaçınma sayılacak somut bir davranışın tespit edilmediği, ancak teminat mektubu iadesi, araç alımının azaltılması ve 5008 modeli için durdurulması, satış ekibini azaltma açıklaması, davacının yerine yeni bayi arayışı gibi sözleşme ilişkisinin sonlandırılmasına ve tasfiyesine yönelik karşılıklı irade açıklamalarının bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmelerde tek taraflı fesih için yıllık feshi ihbar süresi öngörülmekle birlikte, davacının 07.07.2017 tarihinde, bayiliği bırakma ve fesih işlemlerini başlatma konusunda davalı tarafa süresiz öneride bulunduğu, bu öneri davalı tarafından hemen açıkça kabul edilmese de davacının fesih önerisinin karşı tarafça da olumlu karşılandığı, nitekim fesih ve tasfiyeye yönelik karşılıklı somut adımlar atıldığı böylece tarafların sözleşmelerdeki 2 yıllık fesih önelinden anlaşarak vazgeçtikleri, ancak aradaki sözleşme ilişkisinin niteliği ve sürekliliği gereği tasfiye sürecinin uzun sürdüğü, nihayet davalı tarafın, davacının fesih talebine atıf yapan 18.10.2017 tarihli noter ihtarıyla aradaki sözleşme ilişkisinin tamamen sona erdiği, tarafların iki yıllık fesih önelinden vazgeçerek sözleşmenin erken feshi konusunda anlaştığının kabulü halinde, davacı şirketin kazanç kaybı/kar mahrumiyeti talep edemeyeceği, ancak, Mahkeme’nin farklı kanaatte olması halinde, sözleşmenin feshinden önceki 5 yıllık kar/zarar durumu dikkate alınarak, feshin 18.10.2017 tarihinde olması durumunda davacı şirketin 2 yıl için 451.156,37 TL kar mahrumiyeti talep edebileceği, (03.05.2017 tarihli ilk feshi ihtarı esas alındığında ise ihtardan sonraki 2 yıl esas alınarak 348.564,65 TL kar mahrumiyeti talep edebileceği) Davacı şirketin 10 yılı aşkın süreyle fiilen tek yetkili satıcı olarak faaliyet göstermesi gözetilerek ve TTK.m.122’de sayılan koşulların oluştuğu değerlendirilerek, davacının son 5 yılın verilerine göre 225.578,18 TL denkleştirme/portföy tazminatı isteyebileceği bildirmişlerdir.
Mahkememizce tarafların bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazların değerlendirilmesi açısından, önceki bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 26/12/2022 tarihli ek bilirkişi raporundan özetle; Taraflar arasındaki sözleşmenin fesih usulüne ve fesih sürecine ilişkin olarak, kök bilirkişi raporundaki tespit ve kanaatlerinde değişiklik olmadığı, davacı yanın kendilerinin de fesih iradesi taşıdıkları, ancak sözleşmedeki 2 yılık fesih öneline riayet edilmesini istedikleri, buna karşılık davalı tarafın bu süreye uymadan tek yanlı fesih yoluna gitmesi sebebiyle zarar gördüklerine dair beyan ve itirazlarının Mahkeme’nin takdirinde olduğu zaten kök raporda bunun için gerekli hesaplamaların da sonuç kısmında 6 nolu başlık altında “Mahkeme’nin farklı kanaatte olması halinde, sözleşmenin feshinden önceki 5 yıllık kar/zarar durumu dikkate alınarak, feshin 18.10.2017 tarihinde olması durumunda davacı şirketin 2 yıl için 451.156,37 TL kar mahrumiyeti talep edebileceği, (03.05.2017 tarihli ilk feshi ihtarı esas alındığında ise ihtardan sonraki 2 yıl esas alınarak 348.564,65 TL kar mahrumiyeti talep edebileceği)” şeklinde davacı vekilinin beyan ve talebine göre gerekli hesaplamaların da yapılmış olduğu, bu haliyle, davacı vekilinin Mahkeme’den bilirkişi raporundaki alternatif hesaplamanın dikkate alınmasını talep ettiği, takdirin Mahkemeye ait olduğunu, Mali sonuç olarak; davacı tarafından bildirilen hesaplamaya ilişkin itirazlara ilişkin değerlendirmeler ayrıntıları ile davacının kök raporda portföy tazminatına ilişkin yapılan hesaplamaya ilişkin itirazları uyarınca, taraflar arasındaki ilişkide salt acentanın elde ettiği komisyon benzeri davacının prim ve kampanya geliri esas alınarak salt bu tutarlar üzerinden hesaplama yapıldığında son 5 yıllık fiilen prim ve kampanya geliri olarak davacının sunulan kayıtlarında raporlanan tutarlar ortalaması 2.186.534,44 TL “dir. Daha önce kök raporda davalı ile olan ticari ilişkide binek-ticari araç- servis yedek parça- garanti katılım ve prim kampanya gelirleri birlikte ele alınarak, ilgili kısma düşen maliyetler düşüldükten sonra 5 yıl ortalaması 1 yıllık 225.578,18 TL hesaplanan kısmın itirazlar kapsamında iş bu ek raporda acenta için hesaplanan komisyon tutarı gibi davacının davalıdan elde ettiği prim ve kampanya geliri üzerinden hesaplaması yapıldığında ortalama 2.186.534,44 TL tutar söz konusu olacağı, diğer kıstasların davalı tarafından yararlanılan kısmın ve diğer kıstasların ticari defter sunmaması sebebiyle yapılamadığı, takdirinin Mahkemeye ait olduğu, diğer itirazların yeniden hesaplama yapılması matuf itirazlar olmadığına ilişkin değerlendirmeler ile mali bilirkişi uzmanlık alanına girmeyen hususlar ile ilgili takdirin Mahkemeye ait olacağı, Sektörel yönden yapılan incelemelere göre ilgili sözleşme maddelerine göre birleşen davada davacının stoklama ve işçilik zararının oluşmayacağı, davalı tarafından ticari defterlerin sunulmaması nedeniyle diğer zarar kalemleriyle ilgili bir değerlendirme yapılamayacağı, yedek parçaların geri alınmasıyla ilgili güncel fatura bedellerinin dikkate alınmasının isabetli olacağını bildirmişlerdir.
Asıl davada; Davacı, davalı ile 01/01/2007 tarihinde yetkili satıcılık, yetkili servis ve yedek parça yetkili satıcılık sözleşmesi imzalandığını, sözleşmelerin uygun şekilde feshedilmesi ve feshe ilişkin mutabakat sağlanması konusunda 07/07/2017 tarihinde davalıya müracaat edildiğini, davalının sözleşmeyi feshetmek istemediğini bildirdiğini, ancak daha sonra 18/10/2017 tarihli ihtarname ile fesih ihbarını kabul ettiğini ve kabul tarihi itibari ile sözleşmenin son bulduğunu bildirdiğini, bu tarihten sonra mal sevkiyatının durdurulduğunu, sözleşmenin feshi dolayısıyla stoktaki malların geri alınmadığını, müvekkilinin ekranının kapatıldığını, yapılan feshin haksız olduğunu bildirerek sözleşmelerin derhal haksız feshi nedeniyle uğramış olduğu maddi zarar, kar mahrumiyeti ve TTK122. Maddesine göre denkleştirme tazminatı talep etmiş, davalı taraf ise davacının bayiliğini devretmek istediğini, bu sebeple 03/05/2017 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmelerin 2 yıl sonra son bulacağının taraflarına bildirildiğini, bu ihtarnameden sonra davacının kendi isteği doğrultusunda sözleşmenin feshini talep ettiği, davacının feshe yönelik yapmış olduğu bildirimlerden sonra mal alımı yapmadığını, faturalaşmayı durdurduğunu, teminat mektuplarının iade edildiğini, bu nedenle feshin haklı olduğunu, menfi ve müspet zararının bir arada isteyemeyeceğini, mahkemenin feshin haksız olduğunun kabul etmesi durumunda, kar mahrumiyeti hesabının 03/05/2017 tarihinden itibaren 2 yıllık sürenin dolduğu tarih olan 06/05/2019 tarihine kadar hesaplanması gerektiğini bildirmiştir.
Birleşen davada; Davacı, taraflar arasındaki Yedek Parça Yetkili satıcılık sözleşmesinin 13. Maddesi uyarınca sözleşmenin sona ermesi ile birlikte yedek parça dağıtıcısının 1 ay içinde talep etmesi halinde … stoklarda bulunan yedek parçaları geri alması gerektiğini, ihtar ile geri alınması yönünde talepte bulunulmuş ise de …’tan yanıt gelmediğinin, … 2 . SHM … D.iş dosyasından alınan bilirkişi raporu ile 412.940,51-TL bedel tespit edildiğini, davalının sadece 12 ay içerisinde alınan 181.342,77 TL’yi ödeyerek iade aldığını, parçaların geri alınmaması nedeniyle geriye kalan stokların 41.000 TL’ye satılarak 190.000 TL zararı ortaya çıktığını, bu kısmın davalı tarafından karşılanması gerektiğini, 190.000 TL zarardan şimdilik 10.000- TL tutarın 3.11.2017 tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiş, davalı ise son oniki ay içinde verilen yedek parçaların iadeleri alınarak parasının ödendiğinin, tüm yedek parçaların iade isteminin haksız olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Asıl davada; davacı tarafın talebi haksız fesih sebebiyle uğranılan kar kaybı zararı ve denkleştirme tazminatı istemlerine ilişkindir. Davacının taleplerinin değerlendirilmesi açısından ilk olarak taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği ve yapılan feshin tek taraflı mı yoksa karşılıklı anlaşma yolu ile mi gerçekleştirildiğinin tespiti gerekmektedir.
Taraflar arasında 01.01.2007 tarihinde Yetkili Servis Sözleşmesi, Yetkili Satıcılık Sözleşmesi ve Yetkili Satıcılık Sözleşmesi (Yedek Parça)sözleşmeleri akdedildiği, sözleşmelerin süresiz olduğu, taraflar arasındaki Yetkili Servis Sözleşmesinin 10. maddesinin “İş bu sözleşme,en az iki yıl önceden taraflardan herhangi biri tarafından gerekçeli olarak Noter kanalıyla diğer tarafa ihbar edilmek kaydıyla her zaman feshedilebilecektir. Böyle bir fesih ihbarının yapılması halinde Yetkili Servis herhangi bir tazminat talebinde bulunmayacaktır. Taraflar arasındaki ticari ilişkiler hukuken feshi ihbarda belirtilen tarihte sona erecektir.” şeklinde olduğu, Yetkili Satıcılık Sözleşmesi (Yedek Parça)sözleşmesinin 13 maddesinin ;
“…. Distribütör,Yedek Parça Dağıtıcısına teslim ettiği ve sözleşmenin sona erdiği gün Yedek Parça Dağıtıcısının stokunda bulunan yedek parça,donanım,aksesuar ve diğer ürünleri aşağıdaki şarta tabi olarak geri alacaktır.
– Yedek Parça Dağıtıcısı,sözleşmenin sona ermesinden itibaren 1 ay için geri alım için talepte bulunmalıdır.
– Bu yedek parça,donanım,aksesuar ve ürünler,Yedek parça dağıtıcısı tarafından Distrübütörden son onikiay içinde alınmış olmalıdır…. “ şeklinde olduğu görülmüştür.
Davacı taraf sözleşmenin, söz konusu 2 yıllık feshi ihbar süresine uyulmadan davalı şirket tarafından 18.10.2017 tarihinde feshedildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davacı şirketin 07.07.2017 tarihinde sözleşmeyi feshetme konusunda bir öneri getirdiğini, söz konusu 18.10.2017 tarihli ihtarname ile bu önerinin kabul edildiğini, kaldı ki taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin, Rekabet Kurulu’nun 2005/4 ve 2017/3 sayılı tebliğleri gereğince, davalı şirket tarafından davacı şirkete 06.05.2017 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile 2 yıllık fesih öneli verilerek feshedildiği ve zaten sözleşmelerin 06.05.2019 itibariyle sona erdiğini savunmuştur. Somut olayda, davalı şirketin Rekabet Kurulu’nun tebliğleri sebebiyle sözleşmeyi 03.05.2017 tarihinde, davacıya 2 yıllık fesih öneli vererek feshetmesinin, emredici nitelikli rekabet mevzuatı sebebiyle yapılmış bir fesih olduğu, davacı tarafın da sözleşmenin 03.05.2017 tarihli ihtarname ile feshedilmesine itirazı
olmadığı gibi, iki ay sonra sözleşmeyi karşılıklı mutabakatla sonlandırmak istediğini davalı şirkete bildirdiği, davalı tarafın da 5 ay sonra 18.10.2017 tarihinde sözleşmeyi feshettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, tarafların 03.05.2017 tarihli feshe göre bir tasfiye sürecine girmedikleri, nitekim yetkili satıcı olan davacı şirketin, alınan bilirkişi raporlarındaki tespitlerde de belirtildiği şekilde fesih yokmuş gibi fesih tarihinden sonra da araç alım satımına devam ettiği, davacı tarafın 07.07.2017 tarihinde davalı şirkete gönderdiği “bayiliği bırakma kararı nedeni ile taraflar arasındaki sözleşmeleri karşılıklı mutabakat ile sona erdirmek arzusundayız Bu nedenle fesih için işlemlerin başlatılmasının rica ederiz”
şeklindeki beyanı yönünden, davacı tarafın iddiasının, bu konuda bir fesih iradesi koymadıkları, sözleşmelerin “karşılıklı mutabakat” ile sona erdirilmesini hedefledikleri, davalı tarafın, uzun süre sessiz kaldıktan sonra fesih talebinizi kabul ettik şeklinde ihtarname göndermesinin tek yanlı fesih niteliğinde olduğunu iddia ettiği, ancak davacı tarafın davalı şirkete gönderdiği 17.08.2017 tarihli e-postadaki “.. bey, bildiğiniz gibi yedek parça için 500 bin TL mektubumuz mevcut
olup, servis tüm faaliyetlerine personel eksiltmeden devam etmektedir. Ancak “gerek araç gerekse 5008 için alım yapmayı düşünmüyorum. Zira bayram ertesi de satış ekibin azaltacağım, İstenirse konsinye olarak sadece tanıtım için teşhire 5008 sevk edebilirsiniz, tabi ki sizce uygunsa. Sizden önemle ricam 1 milyon TL teminat mektubumuzun acilen iadesidir.
Bu arada her müşteriyi kabul etmiyorum, Sizlere buraya layık birini seçmeye gayret etmekteyim, para ikinci plandadır. İki adet çok iyi müşteri var, bunlar sizin için iyi bir sürpriz olacak…” ifadeleri ile, ilk kez 07.07.2017 tarihinde ilettiği
bayiliği bırakma ve sözleşmeleri sonlandırma iradesini bundan 40 gün sonra da sürdürdüğü ve aradaki ilişkinin tasfiyesine yönelik beyanlarda bulunduğunu gösterdiği, nitekim davacı yanın, bayiliği bırakma iradesini bildirmesi üzerine, davalı
tarafın 22.08.2017 tarihinde 1.000.000 TL’lik teminat mektubunu iade ettiği, ayrıca davacı tarafın kalan teminat mektubunun iadesini talep ettiği, yeni araç almama kararını ve satış ekibini azaltma niyetini açıkladığı, kendi yerine yeni bayi
arayışını bildirdiği, tüm bunların, davacının fesih konusunda davalı tarafa TBK.m.3,4,5 hükümlerine göre süresiz öneride bulunduğunu ve önerisinden dönmediğini, fesih iradesinin karşı tarafça da olumlu karşılandığını, fesih ve tasfiyeye yönelik karşılıklı adımlar atıldığını, ancak aradaki sözleşme ilişkisinin niteliği ve sürekliliği gereği fesih ve tasfiye sürecinin uzun sürdüğünü gösterdiğini, 05.07.2017-18.10.2017 döneminde davacı şirketin müşterilerine 27 araç satmış olmasına karşılık, davalı şirketten araç alımlarını radikal şekilde azaltıp yalnızca 2 araç satın almasının da taraflar arasındaki yazışmalar da dikkate alındığında bu dönemde, davacı şirketin elindeki araç stoklarını tüketerek bayilik ilişkisini sonlandırmak istediği şeklinde değerlendirileceği, böylece tarafların sözleşmelerdeki 2 yıllık feshi ihbar süresinden karşılıklı olarak vazgeçerek, aradaki sözleşme ilişkisini daha kısa sürede sonlandırmayı hedefledikleri kanaatine varılarak sözleşmenin 18.10.2017 tarihi itibari ile karşılıklı mutabakat ile sonlandırıldığını kabul etmek gerekmiştir.
Asıl davada davacının taleplerinden ilki kar kaybı zararının tazminine ilişkin olup, taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı mutabakat ile sonlandırıldığı mahkememizce kabul edildiğinden, sözleşmenin feshinde davalı tarafın kusuru bulunmadığından davacının kar kaybı isteminde bulunamayacağını kabul etmek gerekmiştir.
Asıl davada davacının diğer talebi denkleştirme tazminatıdır.
Genel olarak denkleştirme tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişki devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Somut olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tür tazminat, 5684 sayılı Sigorta Kanunu’nun 23/16. maddesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebileceği şeklinde düzenlenmiştir. Acentenin portföy tazminatı talep edebilmesi için dört koşulun gerçekleşmesi gerekir: 1-Acentelik sözleşmesinin denkleştirme talep edecek şekilde sona ermiş olması, 2-Acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra müvekkilin, acentenin çabasıyla oluşturulan yeni müşteri çevresinden önemli menfaatler elde etmeye devam etmesi, 3-Sözleşmenin sona ermiş olması nedeniyle acentenin, müvekkiline devrettiği yeni müşteri çevresinden gelir elde etme imkanını kaybetmiş olması, 4-Acenteye denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun (hakkaniyetin bir gereği) olması ( Özge Ayan, Acentenin Denkleştirme Talep Hakkı, Seçkin Yayınları, Ankara 2008, s. 146 vd; Arslan Kaya, Ticaret Kanunu Şerhi- Birinci Kitap Ticari İşletme- Yedinci Kısım-Acentelik, 2. Basım, İstanbul 2016, s.247 vd).
TTK’nın 122/5 madde uyarınca, TTK 122.madde hükmü, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanacaktır. Portföy tazminatı talep edebilmek için, öncelikle karşı tarafla tekel hakkı tanınan tek satıcılık vb. bir ilişki içinde olunduğunun ispatı gerekir. Tek satıcılık sözleşmesi; üretici ile tek satıcı arasındaki ilişkileri düzenleyen, üreticinin mallarını belirli bir bölgede tekel şeklinde satmak üzere tek satıcıya göndermeyi üstlendiği, tek satıcının da kendisine gönderilen malların sürümünü artırmak için kendi adına ve hesabına faaliyette bulunduğu, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran isimsiz bir sözleşmedir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 28.09.2016 tarihli 2016/5707 E., 2016/12723 K. sayılı emsal kararı).
Denkleştirme talebinin üst sınırı, 6102 sayılı TTK’nın 122/2. maddesinde şöyle tanımlanmıştır: “Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır”. Üst sınırın hesaplanmasında, ilk basamaktaki hesaplamadan farklı olarak, acentenin her türlü geliri hesaplamaya dahil edilmeli ve bürüt gelir esas alınmalıdır. Üst sınır acentenin alacak talebini sınırlayan bir düzenleme olduğundan, hesaplamanın bu şekilde yapılması hakkaniyete uygun olacaktır.
Davacı şirketin 01.01.2007 tarihinden 18.10.2017 tarihine kadar …’de fiilen tek yetkili satıcı olarak çalışmış olduğu da gözetildiğinde esasa ilişkin koşulların da varlığı halinde TTK.m.122/son hükmü gereğince denkleştirme tazminatı
isteyebileceği, somut olayda mahkememizce tarafların karşılıklı mutabakat sonucu sözleşmeyi sona erdirdiklerinin kabul edildiği, alınan bilirkişi raporlarında da istikrarlı bir şekilde ifade edildiği üzere fesih sonrasında davacı şirketin kazandırmış olduğu müşteriler sebebiyle bir yarar sağlamazken, davalı şirketin önemli menfaatler elde etmeye devam edeceği değerlendirildiğinden davacının denkleştirme tazminatı talebi için gerekli şartların mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.
Denkleştirme tazminatı hesabına ilişkin olarak kök raporda davacının son 5 yılın verilerine göre 225.578,18 TL denkleştirme/portföy tazminatı isteyebileceğinin belirtildiği, taraflarca kök rapora yapılan itirazlar üzerine alınan ek raporda ise davacının kök raporda portföy tazminatına ilişkin yapılan hesaplamaya ilişkin itirazları uyarınca, taraflar arasındaki ilişkide salt acentanın elde ettiği komisyon benzeri davacının prim ve kampanya geliri esas alınarak salt bu tutarlar üzerinden hesaplama yapıldığında son 5 yıllık fiilen prim ve kampanya geliri olarak davacının sunulan kayıtlarında raporlanan tutarlar ortalamasının 2.186.534,44 TL olduğu, daha önce kök raporda davalı ile olan ticari ilişkide binek-ticari araç- servis
yedek parça- garanti katılım ve prim kampanya gelirleri birlikte ele alınarak, ilgili kısma düşen maliyetler düşüldükten sonra 5 yıl ortalaması 1 yıllık 225.578,18 TL hesaplanan kısmın itirazlar kapsamında iş bu ek raporda acenta için hesaplanan komisyon tutarı gibi davacının davalıdan elde ettiği prim ve kampanya geliri üzerinden hesaplaması yapıldığında ortalama 2.186.534,44TL tutar söz konusu olacağı, diğer kıstasların davalı tarafından yararlanılan kısmın ve diğer kıstasların ticari defter sunmaması sebebiyle yapılamadığının bildirildiği görülmüştür. Alınan ek raporun, taraf itirazlarını karşılar nitelikte olup, bilimsel veriler ile uyumlu ve denetime elverişli olduğu kanaatine varılmış olup, her ne kadar bilirkişi heyeti tarafından denkleştirme tazminat talebi yönündem 2.186.534,44 TL hesap edilmiş ise de taleple bağlılık kuralı gereği 1.200.000,00-TL portföy tazminatının davacı tarafından çekilen Beyoğlu 23 Noterliğinin 03/11/2017 tarihli ihtarnamesinde verilen 15 günlük sürenin bitimi olan 18/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden ise , davacı vekili 23/03/2023 tarihli duruşmada birleşen davaya konu talebinden feragat ettiğini beyan etmiş olup aynı tarihte Uyap ortamı üzerinden de bu beyanını yinelemiştir. Davadan feragat HMK. nun 307 ve 309. maddelerin hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve kesin mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını doğuran bir taraf işlemidir. HMK nun 310. maddesi hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatinin mahkemece saptanması halinde feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Davacı vekilinin vekaletnamesindeki yetki durumu incelendiğinde, davadan feragate yetkili olduğu saptanmaktadır. Feragat bildirimi de HMK. nun 310. maddesi hükmüne uygun olarak mahkemece tespit olunmuştur. Bu yasal nedenlerle birleşen davanın feragat sebebiyle reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
Asıl davada;
1-Davanın kısmen kabulüne,1.200.000,00-TL portföy tazminatının 18/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca hesap edilen 81.972‬,00 -TL karar harcından, peşin alınan 29.031,75-TL harçtan mahsubu ile eksik harç olan 52.940,25‬-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından aşağıda dökümü yapılan 10.807-TL yargılama giderinin, davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 7.564,9‬0-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu konuda bir karar oluşturulmasına yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 144.000,00-TL davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın reddedilen kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 73.000,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Birleşen davada;
1-Davanın Feragat nedeniyle reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesince hesaplanan 179,90-TL maktu karar harcının başlangıçta mahkeme veznesine yatırılan 170,78 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 9,12‬-TL nin tahsil kabiliyeti olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına ,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Ücret tarifesinin 13. Maddesi uyarınca davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan vekalet ücreti maktu vekalet ücretinden az olamayacağından 9.200-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/03/2023

Başkan …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Katip …
E-imzalıdır.

K.H. 81.972-TL.
P.H. 29.031,75-TL.
B.H.52.940,25-TL.

Davacı Yargılama Gideri
Posta Gideri 557-TL
Bilirkişi Ücreti 10.250-TL.
Toplam 10.807-TL.