Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/454 E. 2021/43 K. 26.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/454 Esas
KARAR NO : 2021/43

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/05/2018
KARAR TARİHİ : 26/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili şirketin … ilinde faaliyet gösterdiğini ve 2008 yılında …, 2009 yılında … ve 2010 yılında … bayiliğini üstlendiğini, 27/04/2015 tarihinde ise davalıların tüm ile birlikte imzalanan sözleşme ile …/… Bayiliğini üstlendiğini ve acentelik sözleşmeleriyle yaklaşık 10 yıldır … ilinde başarılı bir şekilde davalılara hizmet verdiğini, davalılarca her hangi bir olumsuz neden olmamasına karşılık 14/12/2017 tarihinde ihtar ile sözleşmenin 27/04/2018 tarihinde sona ereceğinin taraflarına bildirildiğini ve sözleşmenin haksız olarak sona erdirildiğini, sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle müvekkilinin büyük zarara uğradığını, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik her bir davalıdan ayrı ayrı 500 TL olmak üzere toplam 1.500 TL portföy tazminatının, şimdilik her bir davalıdan ayrı ayrı 500 TL müspet zararın ve ayrıca müvekkilinin ticari itibarının sarsılması nedeniyle uğradığı zarar bakımından her bir davalıdan 35.000 TL olmak üzere toplam 105.000 TL manevi tazminatın tahsiline, müvekkili tarafından davalılara sözleşme gereği verilmiş olan 02/06/2015 tarihli 100.000 TL bedelli teminat mektubu üzerine paraya çevrilmesinin durdurulması bakımından ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 26/10/2020 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile toplam dava değerini 293.215,59 TL na yükseltmiştir.
Davalılar vekili cevabında, müvekkili şirketler ile davacı arasında 27.04.2015 tarihinde 1 yıl süreli olarak Kurumsal Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin birer yıllık süreyle uzama maddesi uyarınca bir defaya mahsus uzayan sözleşme sonrasında müvekkili şirketlerin yasal süresinde bildirimde bulunarak sözleşmeyi 27.04.2018 tarihi itibariyle feshettiklerini, davacı tarafın sözleşmenin erken ve haksız şekilde feshedildiğini iddia ederek, tüm taleplerini bu iddiasına dayandırdığını, öncelikle davacının gerçekleştirdiğini ve ödeyemediğini öne sürdüğü yatırım maliyetleri belirlenebilir olduğundan belirsiz alacak davası açmakta davacının hukuki yararının bulunmaması ve bu dava şartının sonradan tamamlanamayacak olması sebebiyle davanın bu talep yönünden usulden reddine karar verilmesini, somut olayda davacının, ticari bir ilişkiye girmiş, ticari ilişkisi sonucunda eğer bir maliyete katlanmışsa, bunun külfetine katlanmayı da göze almış olması gerektiğini, sözleşmenin taraflarının daha evvel mutabık kaldığı uzamama iradesi ile sonlandırıldığını, bu nedenle de davacının şartları oluşmadığından müspet zararını talep etmesinin mümkün olmadığını, davacı şirketin faaliyet gösterdiği lokasyondaki müşteri portföyü esas itibariyle müvekkili şirketlerin müşteri portföyü olup, bölgede abonelerin davacı … tercihinin sebebinin, davacı şirketin müvekkil şirketlerin ürün ve hizmetlerini pazarlıyor olması, bu ürün ve hizmetlere ulusal düzeyde herkes tarafından duyulan güven ve ilgili olduğunu, bu nedenle davacının portföy tazminatı talebinin yerinde olmadığını, davacının manevi tazminat talebinin de her hangi bir yasal dayanağının olmadığını, davacının tedbir talebinin de teminat mektubunun iptali için haklı bir gerekçe sunmadığından, müvekkili davalılarca sözleşmenin feshinin haklılığına karşı delil ve iddia öne sürülmediğinden reddi gerektiğini beyan ile davanın usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Dava, taraflar arasındaki kurumsal bayilik sözleşmelerinin davalılar tarafından erken feshi nedeniyle uğranılan müspet zararın, portföy tazminatının ve manevi tazminatın davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi HMK.nun 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceğinin veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, HMK.nun 390. maddesine göre tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu, davacının, davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat edecek delillerini sunmadığından haklılığı yapılacak yargılama sonucunda belirleneceğinden reddedilmiştir.
Mahkememizce davalıların davacı ile yaptığı 2008-2009-2010 yıllarına ait sözleşme örnekleri celp edilmekle dosyamıza eklenmiştir.
Dosyanın mali müşavir bilirkişiler;…, …, Prof Dr …, … ve …’a verilerek; davacı ve davalı defterlerinde inceleme yaparak taraflar arasındaki sözleşme kapsamında, sözleşmenin sözleşme hükümlerine aykırı erken feshinin olup olmadığı, erken fesih nedeniyle davacının talep edebileceği portföy tazminatı alacağı olup olmadığı varsa miktarı, davacının müspet zararının olup olmadığı ve varsa miktarına ilişkin inceleme yapıp rapor düzenlemelerinin istenilmesine karar verilmiş olmakla, bilirkişi heyeti; davalı … ve …’in 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, diğer davalı …’un ise ibraz edilen 2014-2015-2016-2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin ise usulüne uygun tutulmadığını, dava konusu sözleşmede davalıların … markası altında birleştikleri anlaşılmışsa da davalılar arasında hukuki yada fiili bir birleştirme söz konusu olmadığını, taraflar arasında 27/04/2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1 yıl süreli bayilik sözleşmesi akdedilmiş olduğunu, sözleşme ile davacıya bayilik verildiğini, davacının davalıların tek yetkilisi olmadığını ve tekel hakkı verilmediğini, sözleşmede süresinin 1 yıl olacağı, 1 yıllık süre sona ermeden 1 ay önce yazılı bildirim de bulunulmaz ise sözleşmenin 1 yıl daha uzayacağını ve bu sürelerin 5 yıldan fazla olmayacağının düzenlendiğini, davalıların olağan fesih hakkını kullanarak sözleşmeyi 30 gün önce değil 4,5 ay önceden fesih bildirimi yaptığını, feshin hakkın kötüye kullanılması olup olmadığı ve feshin geçerli kabul edilip edilmeyeceği hususlarındaki değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğunu, ticari işletmelerinde manevi zararın bulunup bulunmadığı ve tazminat talep edip edemeyeceği hususlarındaki takdirin mahkemeye ait olacağını, teminatların paraya çevrilmesine lüzum bulunmayan durumlarda ve bir risk doğmaz ise teminatın iadesinin gereceğini, teminata ilişkin takdirin mahkemeye ait olacağını, davacının davalılara toplamda 18.568,06 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, mahkemece sözleşmenin haksız feshedildiğinin kabul halinde, davacının TCMB verilerinden 27/04/2018 fesih tarihi itibariyle avans faizi oranının % 9,75 olduğunun görüldüğünü, davacının hesaplanan 74.303,56 TL kar mahrumiyeti alacağına fesih tarihinden itibaren bu oranda ve değişen oranlarda kademeli olarak avans faizi yürütülebileceğini, portföy tazminatı yönünden davacı alacağının 113.921,03 TL olarak hesap edildiğini, fesih tarihinden itibaren bu meblağa da % 9,75 oranında ve değişen oranlarda kademeli olarak avans faizi yürütülebileceğini, mahkemece manevi tazminata hükmedilmesi halinde de yine takdir edilen meblağa aynı tarihten itibaren ve aynı oranda faiz işletilebileceğini 24/02/2020 tarihinde rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 26/10/2020 tarihli dilekçesi ile dava değerini arttırmış 113.912,03 TL denkleştirme tazminatı alacağı, 74.303,56 TL müspet zarar tazminatı alacağı ve 105.000,00 TL manevi tazminat alacağı olmak üzere toplam 293.215,59 TL nın 27/04/2018 fesih tarihinden itibaren % 9,75 ve değişen oranlarda kademeli oranlarda avans faizi işletilerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir
Davacı, 27/08/2018 tarihli dilekçesi ile de; kendilerine kesilen ceza faturalarından dolayı oluşan zarar nedeniyle belirsiz alacak olarak 1.500 TL ek talepte bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde,
Taraflar arasındaki ticari ilişkinin davacının 2008 yılında …, 2009 yılında … ve 2010 yılında … bayiliğini üstlenmesi ve akabinde 27/04/2015 tarihinde … Kurumsal Bayiliğini üstlenmesine ilişkin sözleşmeden kaynaklandığı, ihtilafın da anılan sözleşmenin 14/12/2017 tarihli ihtar ile 27/04/2018 tarihinde davalılarca sona erdirilmesinden kaynaklandığı, davacının sözleşmenin süresinden önce ve haksız feshedildiğinden bahisle, uğradığı portföy zararının, müspet zararlarının ve ayrıca ticari itibarının sarsılması nedeniyle uğradığı manevi zararın davalılardan tahsilini, ayrıca davalılara sözleşme gereği verilmiş olan 02/06/2015 tarihli 100.000 TL bedelli teminat mektubu üzerine paraya çevrilmesinin durdurulması bakımından ihtiyati tedbir konulmasını talep eder olduğu, davalıların sözleşmenin feshinin hukuka ve şekil şartlarına uygun olduğundan ve dolayısı ile davacıya borçlarının olmadığından bahisle davanın reddi gerektiğini savundukları görülmüştür.
Mahkememizce yaptırılan muhasip incelemesinde tarafların 2014-2015-2016-2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarının tümünün birbirini teyit eder nitelikte olmadığının, davacının ticari kayıtlarına göre 31/12/2018 tarihinden itibaren 55,61 TL …’a, 18.573,67 TL …’ya ve 50,00 TL …’e borçlu olduğunun, davalılardan … ve … şirketlerinin defterlerine göre davacıya herhangi bir borçlarının yada davacıdan alacaklarının kalmadığının, davalı …’nın ise davacıdan 7.721,71 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki 27/04/2015 tarihli Kurumsal Bayilik Sözleşmesi’nin incelenmesinden; 4.2 maddesinde sözleşmenin süresinin imza edildiği tarihten itibaren bir yıl olduğunu, tarafların sözleşmenin sona ermesinden önce bir ay önce yazılı bildirimde bulunmadığı takdirde sözleşmenin bir yıl uzamış sayılacağının, hiç bir şekilde beş yıldan fazla olmayacağını, tarafların beş yıllık süre dolması halinde işe devam etmek istedikleri takdirde ise aralarında anlaşarak yeni bir sözleşme imzalayacaklarının düzenlendiğini, sözleşmenin feshi ve sona ermesi hususlarının ise sözleşmenin 25. maddesinde düzenlendiği ve anılan madde 4 nolu bendinde feshin, yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya ihlali hali dışında sözleşmenin süresi içinde her hangi bir zamanda ve sebep göstermeksizin hükmedilen süreler kadar öncesinde bildirimde bulunmak kaydıyla tazminatsız olarak feshedileceğinin düzenlendiği ve ayrıca sözleşmenin 5. maddesinde de sözleşme konusu faaliyette, kurumsal bayiin bölgesindeki tek yetkili olmayacağının, kurumsal bayiye tanınan hak ve yetkilerin hepsi yada bir kısmının her zaman dilenilen yer veya bölgede başka kişilere de tanınabileceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 27/04/2015 tarihli olduğu, bu tarihten sonra 1 yıllık sürenin dolduğu 27/04/2016 ve bu sürenin de bitimi olan 27/04/2017 tarihlerinde feshedilmeyerek 1 yıl daha uzamış olduğu, davalıların 14/12/2017 tarihli yazılı ihtarı ile sözleşmenin 27/04/2018 tarihi itibariyle sona ereceğinin davacıya bildirildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, feshin haklı ve süresinde olup olmadığı, feshin haksız ve süresinden önce olması halinde davacının uğradığı kar ve portföy zararı ile manevi zararının olup olmadığı ve ayrıca bu zararın davalıların sorumluluğunda olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme ile sözleşmenin süresinin 1 yıl olarak düzenlendiği, feshedilmemesi halinde 1 er yıllık dönemler halinde uzayacağı ve her hande 5 yılı geçmeyeceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmenin yapıldığı 27/04/2015 tarihinden sona erdiği 27/04/2018 tarihine kadar anılan düzenlemeye uygun olarak devam ettiği ve davalılarca sözleşmenin sona erdirildiği 27/04/2018 tarihinden 3,5 kadar önce yazılı olarak noter kanalı ile yazılı bildirim yapılarak feshedildiği, buna göre feshin sözleşmenin 25.4 maddesindeki düzenlemeye ve TTK 121. Maddesindeki hükümlere uygun olarak ve süresinde yapıldığı anlaşılmakla, haksız fesihten bahsedilemeyeceğinden, davacının davalılardan kar ve portföy zararı talebinde bulunamayacağı, davacının kendi ticari defterlerine göre davalılara borcu bulunduğundan bu aşamada teminat mektubunun iadesini istemekte de haklı olmadığı ve ayrıca TBK 58. maddesinde kişilik hakları zarar görenin uğradığı manevi zarara karşılık bir miktar paranın ödenmesini isteyebileceğinin düzenlendiği, ancak bunun için borca aykırı davranışın alacaklının kişilik haklarını ihlal ederek manevi bir zarara yol açması gerektiği,somut olayda; sözleşmenin haksız surette erken fesih edilmesi sebebiyle uğranılan zararın tazminin talep edildiği,davacının sözleşmenin erken feshi sebebiyle kişilik haklarının ihlal edildiğini ve onurunun ve ticari itibarının zedelendiğini gösteren somut bir veri ve delil bulunmadığı, ayrıca feshin haklı olduğu, manevi zarar talebinin ıspat edilemediği anlaşıldığından davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, davacının dava dilekçesi dışında 27/08/2018 tarihli dilekçesi ile belirsiz alacak olarak ceza faturalarından doğan zararını da talep etmiş ise de, davacının bu talebi, dava dilekçesinde yer almayan vakıalardan olan yeni bir talep olduğundan, bu davada bu zararını davaya dahil edip talepte bulunması usulen mümkün olmadığından talebin reddine karar verilmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1-Davacının davalılara karşı açmış olduğu maddi ve manevi tazminat davalarının REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin harç, ıslah ve tamamlama harçları toplam 5.044,27 TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 4.984,97 TL nın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen maddi dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 21.625,09 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen manevi tazminat dava değeri itibariyle AAÜT nin 10. Maddesine göre 2. kısmının 2. Bölümü uyarınca hesap olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalılar tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede İSTİNAF YOLU açık olmak üzere karar verildi. 26/01/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”