Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/35 E. 2018/831 K. 18.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/35 Esas
KARAR NO : 2018/831

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2017
KARAR TARİHİ : 18/07/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davası Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/607 esas, 2017/487 karar sayılı 30/11/2017 tarihli yetkisizlik kararı üzerine dosya mahkememize tevzii edilmesi neticesinde yapılan açık yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … ile 01.04.2009-30.06.2010 tarihleri arasında acentelik sözleşmesine istinaden acenteliğini yaptığını, bu süreçte son 8 ayında müvekkil nezdinde çalışan …’nın müvekkile karşı açtığı kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma, genel tatil, hafta tatili ve yıllık izin ücreti taleplerinin lehine sonuçlandığını, mahkeme kararına istinaden başlatılan icra takibine istinaden 13.376,00 TL ödemek zorunda kaldığını, …’nın müvekkil işyerinde sadece 8 ay çalıştığını, öncesinde çalışmalarından … Kargo’nun sorumlu olduğunu, fazladan ödenen miktarın iadesi için yapılan ihtarnameye cevap verilmemesi sebebiyle dava açmak durumunda kaldıklarını, …’ya ödenmiş fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL’nin ödeme yapılan 31.10.2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “…’in davacının işçisi olduğunu, işçinin talep ve alacaklarından müvekkilinin sorumlu olmadığını, taraflar arasında akdedilen Acentelik Sözleşmesinin “personel yapısı ve sorumlulukları” na ilişkin hükümlerinde personelin her türlü ücret, prim ve istihkakından ve ayrıca işçi tazminatından acentenin sorumlu olduğunun açıkça düzenlendiğini, acentenin sorumluluğunda olan bu tutarların iade talebinin kabulünün mümkün olmadığını, …’in davacının bünyesinde işe başladığı tarihte, bu tarihten önceki döneme ilişkin varsa hak ve alacakları ile kıdem tazminatının aynen korunduğunu ve bunlara ilişkin sorumluluğun da acente davacıya devredildiğine ilişkin her üç tarafın da imzasına havi devir protokolünün olduğunu savunarak haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
Mahkememizce dava konusu, … 6. İş Mahkemesinde … E sayılı dosyada görülen davada bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, Bilirkişi Raporunda; 21.09.2007-31.03.2009 tarihleri arasında … sicil numaralı … Kargo işyerinde, 01.04.2009-09.12.2009 tarihleri arasında … sicil numaralı davalı … işyerinde çalıştığı tespit edilmiştir.
… 6. İş Mahkemesinin 2014/225 K sayılı kararında, dava dışı işçi …’in 21.09.2007-23.11.2009 tarihleri arasında davalı … işyerinde çalıştığı duruma göre hüküm tesis edildiği, mahkeme kararının Yargıtay 9. HD’nin 2014/18781 E 2015/31545 K sayılı kararı ile onandığı, söz konusu hususların SGK kayıtları ile de örtüştüğü tespit edilmiştir.
Yargıtay İlamı ile onaylanan yerel mahkeme kararına göre dava dışı işçi …’in 21.09.2007-23.11.2009 tarihleri arasında davalı … işyerinde çalıştığı esas alınmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla dosya bilirkişiler SGK hesap uzmanı … ile Mali Müşavir … a tevdii edilen dosyaya 10/05/2018 tarihinde tanzim olunan raporda özetle; taraflar arasında temel uyuşmazlık asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı, bunun işçilik haklarına etkileri ve aradaki sözleşme hükmüne göre işçi alacağının rücu edilebilmesinin mümkün olup olmadığı ile devir halinde sorumluluğun nasıl olacağı hususunda toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki hukuki ilişki incelendiğinde; acente, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasında “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlandığı, bu kapsamda acentelik sözleşmesinin konusu da bir iş görme olup, aracı acente ve ticari işletme adına sözleşme yapma yetkisini haiz acente olmak üzere iki tür acente bulunmaktadır. Her iki acentelik türünde de ticari işletme sahibine tabi olmama (bağımsızlık), acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra etmesi, faaliyetinin süreklilik taşıması ve meslek edinilmiş olması unsurlarının bulunması gerekir. Acentelik sözleşmesinde, müvekkil adına yazılı olarak sözleşme yapma yetkisi verilmediği sürece aracı acentelik söz konusu olacaktır.
Geçerli bir acentelik sözleşmesinde acente, faaliyetini tek başına sürdürebileceği gibi işçi çalıştırmak suretiyle de yerine getirebilir. İşçi çalıştırması durumunda acentenin diğer işverenlerden herhangi bir farkı olmaz. Başka bir anlatımla bir işveren olarak acente, çalıştıracağı işçiler ile iş sözleşmesi imzalamak ve içeriğini belirlemek, işçinin üstlenmiş olduğu iş görme borcunu nerede, nasıl ve hangi çerçevede yerine getireceği konularında yönetim hakkına dayalı olarak işçiye talimat vermek, iş sözleşmesini sona erdirmek gibi işverene ait yetkileri kullanma hakkına sahiptir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur.
Somut olayda, dosya kapsamında bulunan acente sözleşmesi incelendiğinde; acente tarafından verilecek hizmetlere ilişkin fiyatların davalı şirket tarafından tespit edileceği ve acentenin müşterilere verdiğini hizmete ilişkin davalı … A.Ş.’nin denetim hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, davalı … AŞ ile davacı … arasında imzalanan acente sözleşmesinin TTK’na uygun bir acentelik sözleşmesi olduğundan söz edilemeyeceği, gerçekte acente sıfatı verilmek sureti ile davalı … AŞ’nin iş yerindeki faaliyetini sürdürdüğü dikkate alındığında, davalılar arasındaki ilişkinin, 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin altıncı fıkrasınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” şeklinde de yorumlanamayacağı, bu nedenle davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu ve dava dışı işçinin başlangıçtan itibaren davalı … AŞ’nin işçisi olduğu anlaşılmaktadır.
İşyeri devrine ilişkin husus incelendiğinde; işyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanununun 6. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddede, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu, Yasanın 120. maddesi hükmüne göre, 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
Mülga 818 Borçlar Kanununun 145. Maddesin­de düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlu­lardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır.” Yürürlükteki 6098 Sayılı BK 62. Madde, Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur…” hükümleri düzenlenmiştir.
Bu kapsamda müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu olduk­ları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu durum, hem eski hem de yeni yasada aynı şekilde düzenlendiği, asıl işveren- alt işveren ilişkisinin mevcut olduğu durumlarda; asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iliş­kide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Yargıtay onayından geçen Kocaeli 6. İş Mahkemesinin kararı dikkate alındığında, dava dışı işçinin davacı …’nun işçi olduğu duruma göre karar verdiği, davacı tarafın hizmet süresine göre yersiz olarak ödediğini iddia ettiği işçi alacağını davalı …den talep ettiği düşünüldüğünde; İşçi yönüyle davalılar arasındaki ilişki muvazaalı olarak addedilse bile, davalılar arasında yapılan sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğu iddia edilemeyecektir. Taraflar arasındaki hukuki ihtilafın çözümünde sözleşme hükümleri esaslı unsur olacaktır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri incelendiğinde; aaraflar arasında akdedilen Ticari Vekillik Sözleşmesinin VII. Bölüm-Personel kısmında düzenlenen 23. Maddesinde; “a) Vekil, isterse mevcut personeline ek olarak veya işten ayrılan personelinin yerine Aras Kargo Yönetmelik ve talimatlarına bağlı kalmak kaydı ile yeni personel alabilir. Ancak şubelerde çalışan tüm elemanların ücret artışı ve sosyal haklarına ilişkin uygulamalarda Aras Kargo’nun ana ilkeleri dikkate alınır. Vekil buna uymak zorundadır. Ödenen ücret ve sosyal haklar belirlenenin altında olamaz. Vekil işten ayıracağı çalışanının iş akdi feshini işlemlere başlamadan on iş günü önce gerekçesi ile birlikte yazı ile … Kargo’nun ilgili Bölge Müdürlüğü’ne bildirir. b) Vekil, çalıştırdığı tüm işçiler bakımından sosyal sigortalar kanunu ve iş kanunu gereğince yapılması gereken bütün işlemler ve ödemeleri zamanında yapmakla sorumludur. Vekil işveren olarak bu yükümlülüklerini zamanında yerine getirmediği takdirde kendisine verilen işin yürütümünde … Kargo’yu zarara uğratacak sonuçlar doğabileceğinden gereği yerine getirilmeyen bütün işlemler sonucunda bu sözleşmenin 11. Madde[1] hükümleri uygulanır” şeklinde hüküm düzenlenmiştir.
Dosya içeriği belgelerin incelenmesinde, devirden önceki dönemlerden dolayı …işyerinin işçi alacaklarından dolayı sorumluluğunun kalktığına ilişkin bir kayda rastlanmadığı için dava dışı işçi …’dan davacı tarafından ödenmek zorunda kalınan tutardan davalı …işyerinde geçen sürelere (toplam hizmete oranı 0,7015) tekabül eden işçi alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumluluk ilkesi gereğince eşit şekilde sorumlu oldukları anlaşıldığından, tarafların dava dışı işçiden dolayı sorumlu oldukları tutarlar yönünden dava Konusu Alacak Miktarı 13.376,00 TL, davacı yönüyle sorumluluk (13.376 x 0,2985)+(13.376 x 0,7015 x 1/2) = 8.684,37 TL, davalı yönüyle sorumluluk (0,7015 x 13.376,00 x 1/2)= 4.691,63 TL olarak hesaplanmıştır.
Sonuç olarak; davacı …’nun dava dışı işçi …’dan dolayı 13.376,00 TL tutarında işçi alacağı ödemek zorunda kaldığı, söz konusu tutardan; davacı işyerinin, dava dışı işçi …’yı çalıştırdığı 01.04.2009-23.11.2009 tarihleri arasında süreden dolayı 3.992,74 TL ve devraldığı davalı …Ş. işyerindeki 21.09.2007-23.11.2009 tarihleri arasındaki çalışmasından dolayı 9.383,26 TL tutarındaki kısmın yarısı olan 4.691,63 TL ile birlikte toplam 8.684,37 TL’den sorumlu olduğu, davalı işyerinin, dava dışı işçi …’yı çalıştırdığı 21.09.2007-23.11.2009 tarihleri arasındaki süreden dolayı 9.383,26 TL tutarındaki kısmın yarısı olan 4.691,63 TL’den sorumlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; davacı bünyesinde son 8 ayda çalışan işçi ile ilgili olarak iş mahkemesi kararına istinaden ödenmiş olan miktara sözkonusu işçinin daha önce davalı bünyesinde çalışmış olduğundan ödenen miktarın rücuen davalıdan tahsiline ilişkin alacak davasıdır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler gözetilerek hazırlanan 11/05/2018 tarihli mali müşavir ve SGK hesap bilirkişisi tarafından dosyaya sunulan ayrıntılı, irdeleyici ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki sözleşmenin acentelik sözleşmesi olmadığı, dava dışı işçinin başlangıçtan itibaren davalı …Ş.’nin işçisi olduğunun tespit edildiği, 6098 sayılı TBK 62. Maddesi gereğince müteselsil sorumlulukların her birinin alacaklıya yapmış oldukları ödemelerden birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu oldukları, alt iş verenin asıl iş veren ile birlikte müteselsil sorumlu olduğu, kendi iç ilişkilerinde tarafların ayrıca bir sözleşme yapabileceği, uyuşmazlığın sözleşme hükümlerine göre çözülmesi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşme metninde davalı tarafça iddia edilen dava dışı işçinin davacının bünyesinde işe başladığı tarihten bu tarihten önceki döneme ilişkin alacakların davacıya devredildiğine ilişkin bir hükmün olmadığı ve dosya kapsamında böyle bir belgeninde bulunmadığının belirtildiği, devirden önceki dönemlerden önce … Kargo A.Ş. İşlerinin işçi alacaklarından dolayı sorumsuzluğuna dair bir kaydın bulunmaması nedeniyle dava dışı işçi …’ye davacı tarafından ödenmek zorunda kalan bedelden davalı …Ş. İşyerinde geçen sürelere tekabül eden orana göre işçi alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumluluk ilkesi gereğince eşit şekilde sorumlu olunacağından hareketle yapılan usulüne uygun hesaplama neticesinde davalı işyerinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı 21/09/2007 – 23/11/2009 tarihleri arasındaki süreden dolayı eşit paylardan sorumluluk ilkesi gereğince 4.691,63 TL den sorumlu olduğu anlaşılarak ıslah tarihine kadar olan bedele Yargıtay içtihatları gereğince yasal faiz, ıslah sonrası talep edilen bedele avans faizi talep edildiğinden bu miktar yönünden de avans faizine hükmedilmesi gerekeceğinden davanın kabulü ile 1.000 TL’nin 31/10/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek, 3.691,63 TL ye 31/10/2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile 1.000 TL ‘nin 31/10/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek, 3.691,63 TL’ye 31/10/2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 320,49 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL + 63,04 TL ıslah harcından oluşan toplam 94,44 TL harçtan mahsubu ile bakiye 226,05 TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan; 31,40 TL peşin harç, 63,04 TL ıslah harcı ile 1.339,00 TL posta, tebligat, müzekkere, bilirkişi ücretlerinden oluşan toplam 1.433,44 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğten itibaren 2 haftalık sürede HMK. 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/07/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”