Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/322 E. 2022/71 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/322 Esas
KARAR NO : 2022/71

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/04/2018
KARAR TARİHİ : 08/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili şirketin uluslararası nitelikte bir telekomünikasyon şirketi olan davalı şirkete en geniş çerçevede ürün ve hizmet tedariki amacıyla 2004 yılında …’da kurulduğunu, 2006 ve 2009 yılları arasında öncelikle davalı şirkete ait sahalarda montaj ve kiralama hizmeti verdiğini, daha sonra 09.04.2009 tarihli “Ürün ve Hizmet Tedariki Çerçeve Sözleşmesi” gereğince montaj ve kiralama hizmetinin üzerine bakım, revizyon, elektrik, pop noktası hizmetleri de eklendiğini, ana sözleşmeyle de 07.08.2009 tarihinde davalı şirketin bölgesel olarak en büyük Bölge Çözüm Ortağı (BÇO) haline gelindiğini, mobil montaj, digital sayaç ve uzaktan enerji ölçüm projeleri, data center/santral projeleri, mobil site projeleri, roll-out projeleri gibi alanlarda …, … ve …. bölgelerinde başarıyla kuruluşundan bugüne kadar tam bağımlı olarak davalı şirkete hizmet verildiğini, davalı şirketin müvekkili şirketin personeline emir ve talimat vermesi neticesinde asıl işveren pozisyonunda olduğu ve müvekkil şirketin bütün çalışmanın kendisi adına yapıldığını açıkladığını, davalı şirkete verilen hizmetlerin süreklilik arz eden bir iş ilişkisi niteliğinde olduğunu, sonrasında davalı şirketin aralarındaki sözleşmelerle bölgesindeki tüm işleri müvekkil şirkete vermesine rağmen ve sözleşme devam ederken müvekkili şirketle arasındaki iş ilişkisini yazılı fesih ihbarında bulunmaksızın ve haksız bir şekilde 30.09.2017 tarihinde sonlandırdığını, bunca yıl verilen hizmete ve yapılan yatırıma rağmen sözleşmelere ve ticari ilişkilere aykırı bir şekilde ihale yaparak işleri başka bir firmaya verdiğini, menfi ve müspet zararları ile alacaklarının ise ödenmediğini, davalı şirketin aralarındaki iş ilişkisini sözleşmelerde belirtilen sürelere uymadan ve yazılı fesih şartını yerine getirmeden sonlandırarak işi başka bir şirkete vermesinin hukuka ve ticari örf ve adet kurallarına aykırı olduğunu, bundan ötürü davalının temerrüde düştüğünü, işin yeni firmaya devri konusunda protokolün ise hakedişlerinin ödenmeyeceği yönündeki davalı tehdidine rağmen imzalanmadığını beyan ile usulsüz depo ve iş sağlığı ve güvenliği uygulamasından kaynaklanan zararlarının, zam yapılmamasından ve demirbaş yatırımlarından doğan zararlarının, vade farkından, red card uygulamasından, işçi tazminatlarımızdan ve taahhütlü anlaşmalardan doğan menfi zararları gibi, kar kaybından doğan müspet zararlarının ve ayrıca tespit edilecek diğer zararları bakımından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik toplam 110.000,00.TL alacağın muaccel oldukları tarihlerden itibaren işlemiş ve işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap vekili cevap dilekçesi ile davacının mahkemece yapılan ihtarata rağmen dava dilekçesinde bildirmiş olduğu delilleri ibraz etmekten kaçındığını, bu nedenle usulen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde, şirketlerinin sadece davalıya hizmet vermek için kurulduğunu, başka hiçbir şirkete hizmet vermediğini ve bu şekilde çalışmasına davalı tarafından izin verilmediğini belirttiğini, oysa kamuoyunun da bildiği gibi, … tarafından Telsim şirketine 13.02.2004 tarihinde el konulduğunu ve akabinde 13.12.2005 tarihinde birçok yerel ve yabancı firmanın girdiği, ülkedeki tüm televizyon kanallarında yayınlanan bir canlı ihale yapılmış ve ihaleyi kazanan müvekkili şirketin Telsim şirketinin mal, hak ve varlıklarından oluşturulan “Ticari İktisadi Bütünlük” 24.05.2006 tarihinde … Kurumu, Rekabet Kurumu ve Danıştay onayları sonrası devraldığını, oysa davacı şirketin ticaret sicil kayıtlarına göre 27.01.2004 tarihi itibariyle kurulmuş olup, davacının sadece telekomünikasyon sektöründe değil enerji, üretim, dağıtım tesisi projelendirme, enerji üretim ve iletim tesislerinde kullanılacak katı sıvı yakıtların ihracatı, depolaması gibi sair iştigal konularında da faaliyet gösterdiğinin sicil kaydından anlaşıldığını, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi düzenleyen en kapsamlı ve nihai sözleşme olan 01.04.2013 tarihli “İnşaat Yapım Kurulum ve Devreye Alma Hizmetleri için … Satın Alma Sözleşmesi” nin davacı tarafça gizlendiğini, davacı taraf ile dava dışı … Hizmetleri A.Ş arasında ilk olarak 14.04.2006 tarihli “… Mühendislik Kule Bakım ve Onarım İşleri Temin ve Hizmet Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşmedeki hak ve yükümlülüklerin anılan şirketin 24/05/2006 tarihinde müvekkiline devri ile müvekkiline geçtiğini, sonrasında taraflar arasında 07.03.2009 tarihli “Ürün ve Hizmet Tedariki Çerçeve Sözleşmesi” 01.04.2013 yürürlük tarihli “İnşaat işleri / İnşaat & Kurulum / İşletmeye alma hizmetlerinin Satın Alınmasına İlişkin Vodafone Satın Alma Sözleşmesi’ ve ek Protokollerin imzalandığını, son sözleşme ile tarafların hak ve yükümlülükleri yeniden ve daha kapsamlı şekilde düzenlendiğini ve önceki tüm sözleşmelerin bu sözleşme ile uygulanmaz hale geldiğini, bunun davacıya noter kanalı ile gönderilen ihtarnameler, taahhütnameler ve diğer yazışmalar ile de sabit olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin, davacı tarafın da teklif verdiği ihalenin, bir başka firma tarafından kazanılması nedeniyle sona erdiğini, davacının da yer aldığı ancak kazanamadığı ihale sonrasında işin biteceğinin davacı tarafından da müvekkilinin çalıştığı tüm bölge çözüm ortaklarına gönderilen ihale yapılacağına dair mail ile 20.01.2017 tarihinden beri biliniyor olmasına rağmen, hem davacıya sözleşmenin sona ermesi için sözleşmede belirlenen mehlin verildiğini, hem de bu sürecin davacı açısından minimum olumsuzlukla kapanması için çaba gösterildiğini, anılan ihale bildirim maili kapsamında sözleşmenin 30.09.2017 tarihinde münfesih olacağının davacı tarafça da bilindiğini, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin bir çerçeve sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin imzalanmasının her iki tarafa da tek başına ürün ya da hizmet alma/sağlama yükümlülüğü getirmediğini, müvekkili şirket tarafından herhangi bir sipariş verilmediği sürece davacının herhangi bir yükümlülük altına girilmesinin söz konusu olmadığını, sözleşmenin 1.4 maddesinde müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluk olmaksızın ve hiçbir neden belirtmeksizin feshetme hakkı bulunduğunu, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü menfi ve müspet zarar taleplerinin soyut olduğunu ve yerinde olmadığı, davacının iddia ettiği zarar kalemlerine karşılık müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığı, hukuki dayanaktan yoksun bu taleplerin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir iş hacmi taahhüdünün söz konusu olmadığını, sadece çerçeve sözleşme imzalanmasının davacı tarafa kar mahrumiyeti talep etme hakkı vermeyeceğin, davacının fesih sürecinde alacakları ödenmeyerek çeşitli işlemlere zorlandığı beyanının kurgudan ibaret olduğunu beyan ile davacı tarafça HMK nun 119 maddesine aykırı olarak mahkemece yapılan ihtarata rağmen eksiklikler giderilmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve her halükarda haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin davalı tarafından süresinden önce fesih nedeniyle uğranılan menfi ve müspet zararın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce … Nöbetçi ATM’ye talimat yazılarak, talimat mahkemesince re’sen belirlenecek bir mali müşavir, bir inşaat mühendisi ve bir bilgisayar mühendisi tarafından dosya ve davacının defter ve belgeleri incelenerek, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin davalı tarafından süresinden önce feshi nedeniyle davacının müspet ve menfi zararının oluşup oluşmadığı, varsa miktarının ne kadar olduğuna dair rapor düzenlenmesinin istenmesine karar verilmiş, bilirkişi heyeti 12/04/2019 tarihli ön raporunda; dava dosyası için heyetlerine yerinde inceleme yetkisi verildiğini, ancak davacı tarafından yerinde inceleme yapılacak adres bildirilmediğinden ve davacı vekilinin bir çok kez aranmasına rağmen cevap alınamadığından inceleme yapılamadığını, bilirkişi raporunun düzenlenebilmesi için davacının çözüm ortağı olarak faaliyet gösterdiği adreslerin gerek teknik bilirkişilerce gerek ise defterler üzerinde mali müşavirce inceleme yapılması bakımından bildirilmesi gerektiğini bildirilmişlerdir.
Mahkememizce yeniden talimat yazılmış, önceki bilirkişi heyetinde inceleme yapılmış, bilirkişilerce; davalı şirketce tüm Bölge Çözüm Ortaklarını kapsayan bir ihale süreci başlatılmış olduğu, davacı tarafında dahil olduğu bu ihale sonrasında başarısız olunması halinde mevcut sözleşmelerin feshedileceğin kararlaştırılmış olmadığı, keza taraflar arasındaki 07.03.2009 tarihli “Ürün ve Hizmet Tedariki Çerçeve Sözleşmesi” nde belirtilen sürelere uyulmadan ve yazılı fesih şartını yerine getirmeden anılan ihalenin devam eden mevcut sözleşmeyi oradan kaldırmayacağı, taraflar arasındaki 07.03.2009 tarihli “Ürün ve Hizmet Tedariki Çerçeve Sözleşmesi”, davalıya düzenlediği satış faturaları ile davacı yasal defter kayıtları birlikte değerlendirildiğinde …, …, …, …, …, .., …, …, …, … … … 12 il toplamının 2011 yılında 1. Bölge küçültülmesi ile 5 ilin çıkartılmasının ardından 2. Bölge küçültülmesi ile 3 ilin çıkartılması sonucunda davacı şirketin 2009 yılından 2017 yılına kadar geçen sürede Gelir İdaresi Başkanlığı’na (Kurumlar Vergisi Beyannamesi) ile beyan ettiği karlılıklar baz alınarak, anılan illerin olması gereken hasılatları hesaplandığı, davacı şirketin o illerde çalışamaması neticesinde KVB beyan edilen karlılığa oranlanarak davacı şirketin mahrum kaldığı kar 12.173.775,85-TL hesaplandığı, davacının her bir talep kalemi bakımından ayrı ayrı hesaplama yapılmak sureti ile davacının davalıdan 25.601.438,13-TL talep edebileceği 21.10.2019 tarihinde rapor etmişlerdir.
Dosyanın Mali Müşavir Bilirkişi …, Haberleşme Mühendisi Bilirkişi …, Makine Mühendisi …, İnşaat Mühendisi …ve Elektrik Eletronik Mühendisi … e verilerek, dosya ve davalı defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapıp taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin davalı tarafından süresinden önce feshi nedeni ile davacının uğradığı menfi ve münfet zararının olup olmadığı ve var ise miktarına ilişkin rapor düzenlemesinin istenilmesine karar verilmiş, dosyamız bilirkişi heyetine tevdi edilmekle, bilirkişilerce “Taraflar arasında biri 07.03.2009 tarihli diğeri ise 01.04.2013 tarihli iki sözleşme imzalandığının görüldüğünü, davacının sözleşmelerin birbirinden bağımsız olduğunu, davalının aynı nitelikteki hizmetler için daha kapsamlı bir sözleşme yapıldığını iddia ettiği, 07.03.2009 tarihli sözleşmeler incelendiğinde, sözleşmeye konu hizmetlerin aynı nitelikte olduğu, satın alma siparişleri ve tüm faturalaşmaların 01.04.2013 tarihli sözleşme esas alınarak yapıldığı, davacının ne sözleşmenin imzalandığı 01.04.2013 tarihinden önce ne de fesih ihtarnamesinin gönderildiği 31.08.2017 tarihine kadar 01.04.2013 tarihli sözleşmeye bir itirazı da dosyaya sunulu beyanlardan görülmediği, özellikle taraflar arasındaki tüm satın alma siparişi, faturalaşmalar, teminat mektupları ve diğer yazışmalar incelendiğinde 01.04.2013 tarihli sözleşmenin imzalanmasından sonra tüm faaliyetin her iki tarafça da bu sözleşme esas alınarak yürütüldüğü, 07.03.2009 tarihli sözleşmenin fiilen devre dışı bırakıldığı ve taraflarca hükümsüz bırakıldığının değerlendirildiği, her iki sözleşmede yer alan hizmetin kapsamı açısından da bakıldığında birbirini tamamlayan farklı işlere yönelik sözleşmeler olmadıkları aksine aynı nitelik ve kapsamda tanımlı hizmetleri kapsayan sözleşmeler oldukları, bu kapsamda taraflarca mutabık kalınan son sözleşmenin 01.04.2013 tarihli sözleşme olduğunun değerlendirildiği, dava konusu taleplerin 01.04.2013 tarihli sözleşme esas alınarak heyetlerince irdelendiği, 01.04.2013 tarihli sözleşmenin feshi düzenleyen maddelerinde taraflar arasındaki sözleşmenin 1 Nisan 2013 tarihinde yürürlüğe gireceği ve 31 Mart 2018 tarihine kadar yürürlükte kalacağının kabul edildiği, davalı yanın davacı yan tarafından yürütülen hizmetlerinin temini konusunda sözleşme süresi içerisinde ihale açtığı ve davacı yanın da katıldığı ihale sonucunda ihalenin bir başka firma tarafından kazanılması nedeniyle ticari ilişkinin davalı tarafından sona erdirildiğinin anlaşıldığı, taraflar arasında sürekli ve belirli süreli bir sözleşme ilişkisi kurulduğu açık olup, iş bu sözleşmenin sona erdirilebilmesi için ya sözleşme süresinin sona ermiş olması ya da bir haklı ( olağanüstü ) fesih nedeninin ortaya çıkmasının gerekeceği, somut olayda sözleşme süresinin 31 Mart 2018 tarihinde sona ereceği dikkate alındığında, haklı bir sebep olmaksızın sözleşmenin feshedilemeyeceğinin açık olduğu, davalı yanca davacı yana gönderilen … 19, Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamede taraflar arasındaki sözleşmenin 30 Eylül 2017 tarihinde sona ereceğinin bildirildiği, davalı yanın savunmasında haklı bir fesih sebebi ileri sürülmediği gibi, davacı yanın da katıldığı bir ihale sürecinin varlığının sözleşmenin feshi için haklı sebep olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla, taraflar arasındaki 1 Nisan 2013 tarihli sözleşme olağan sona erme döneminden bayönce ve haklı bir neden ileri sürülmeksizin feshedildiğini, takdiri mahkemeye ait olmak üzere taraflar arasındaki sözleşmenin haksız olarak feshedildiği sonucuna varılmış olması halinde, davacı tarafın sözleşmenin feshine bağlı olarak sözleşmenin fesih tarihi olan 30 Eylül 2017 tarihinden sözleşme süresinin sonu olan 31 Mart 2018 tarihine kadar olan 6 aylık süre için mahrum kaldığı kar miktarını talep edebileceği, talimat bilirkişi raporunda yapıla tespitler göz önünde bulundurulduğunda kar mahrumiyetinin 6 aylık bir süre için 1.076.083,40 TL olarak belirlendiği, (davacı tarafın usulsüz depo uygulamaları nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararlara ilişkin olarak) ilgili hükme ve işleyişe göre davacı tarafça sözleşme ilişkisi süresince karşı çıkılmamış olması, işin niteliği gereği depolama hizmetinin de işin parçası olarak kabul edilmesi gerekliliği ve taraflar arasındaki yazışmalar ve sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafın depo maliyetlerini davalıdan talep etmesinin mümkün olmadığı kanaatine varıldığı, (davacı tarafın iş sağlığı ve güvenliği uygulamasından iddia ettiği zararlara ilişkin olarak) taraflar arasındaki yazışmalar, sözleşme hükümleri ve ticari uygulama dikkate alındığında, davacı tarafın iş sağlığı ve güvenliği kapsamında yasal olarak uygulamakla zorunlu olduğu iş sağlığı ve güvenliği harcamalarının maliyetlerini davalı şirketten talep edemeyeceği sonuç ve kanaatine varıldığı; (sözleşme kapsamında yapılan işlerde zam yapılmamış olması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararlara ilişkin olarak) davacı tarafın siparişleri kabulünden ve iş bedellerini de tahsil ettikten sonra birim fiyatlarının arttırılmadığı gerekçesiyle alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığı kanaatine varıldığı; (davacı tarafın faturaların geç ödenmesinden-vade farkından doğan faiz taleplerine ilişkin) istinabe suretiyle alınan raporda vadeye uygun ödeme yapılmaması nedeni ile davacı tarafın davalı taraftan isteyebileceği faiz toplamının 480.668,77 TL olarak belirlendiği, ancak bu faizin/vadenin sözleşmenin fesih tarihinden bir tam yıl öncesi hesaplanması gerektiği, bahse konu bedel belirlenmesinde ilk bilirkişi raporunda davacı tarafın faturaları ve ödeme vadeleri ile ödeme tarihlerini esas alan tablo üzerinde hesaplama yapmaya çalışılmış olsa da, taraflar arasındaki işlem hacmi yoğunluğu nedeniyle bu hesap yapılamadığı, ilgili faiz hesabının davacı kayıtlarından, fesih tarihi öncesi bir tam yıl içerisinde yapılması gerektiğinin mütalaa edildiği; (davacı tarafın usulsüz red card uygulaması nedeniyle uğramış olduğunu iddia ettiği zararlara ilişkin) davalı tarafça davacıya gönderilen söz konusu ihlallere ve red card uygulamalarına ilişkin mailler incelendiğinde, davacı tarafın söz konusu uygulamaya karşı çıkmadığı, aksine söz konusu eksikliklerin giderileceği yönünde savunma ve beyanlarda bulunduğu, dolayısıyla red card uygulamalarının tarafların sözleşmede belirledikleri şekilde ve mutabakatları ile yapıldığı, bununla birlikte bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmede davacı tarafın red card alması nedeniyle iş gönderilmemiş olduğu bu nedenle kar mahrumiyeti hesaplamasının yapıldığının tespit edildiği, davacının bilirkişi raporuna itirazında da bu hususta bir itiraz veya değerlendirmenin yer almadığı, bu nedenle davacı tarafın talebinin ne olduğu konusunda heyetlerince bir kanaat oluşmadığı; (dava dışı işçiler tarafından açılan davalarda hükmedilen tazminat miktarlarından tarafların sorumluluğuna ilişkin) takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacı tarafın işin ifası gereği çalıştırmak zorunda olduğu işçiler tarafından açılan davalarda ödemek zorunda kaldığı tazminatları davalı şirketten talep edemeyeceği kanaatine varıldığı, aksi kanaatte olunması halinde davalı tarafın işçi tazminatlarının yarısından sorumlu olacağının kabulünün gerektiği, ancak belirtmek gerekir ki 21.10.2019 tarihli bilirkişi raporunun ekinde yer alan tablo 12 de sadece tazminatlar değil aynı zamanda işçilik alacaklarının da yer aldığı, davalı tarafın sadece tazminatlar ile sorumlu tutulması gerektiği kanaatine varılmakla birlikte, dava dosyasında davacının talebine esas alınabilecek ödeme belgeleri vs. olmadığı için herhangi bir hesaplama yapılamadığı; (davacı tarafın sözleşmenin tek taraflı feshi nedeniyle dava dışı vadeli anlaşmalardan dolayı uğramış olduğu zararlara ilişkin) raporlarının ilk kısmında erken fesih nedeniyle davacı tarafın sözleşmenin sonuna kadarki dönem için mahrum kaldığı kar miktarını talep edebileceği yönünde kanaat belirtildiği, davacı tarafın söz konusu kar miktarını elde edebilmek için araç kira bedeline ilişkin masraflar katlanması gereken masraflardan olduğu, bu nedenle de menfi ve müspet zararların birlikte talep edilip edilemeyeceğinin mahkemenin takdirinde olduğu; (davacı tarafın bölge daralmaya dayalı kar mahrumiyeti taleplerine ilişkin) davacının sorumlu olduğu illerde azaltmaya gidilmiş olmasına rağmen herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin davalı ile ticari ilişkiye devam ettiği, hatta 1. Bölgedeki küçültmeden sonra 01.04.2013 yürürlük tarihli “İnşaat işleri / İnşaat & Kurulum / İşletmeye alma hizmetlerinin Satın Alınmasına İlişkin … Satın Alma Sözleşmesinin imzalandığı, davacı tarafça sözleşme ilişkisinin devamı süresince söz konusu uygulamalara karşı çıkılmamış olması ve söz konusu uygulamalardan sonra dahi davalı taraf ile sözleşme akdedilmiş olması dikkate alındığında, ticari ilişkinin taraflar arasında oluşan bu güven esası ile yürütüldüğünün değerlendirildiği, nihai takdir mahkemeye ait olmak üzere davacı tarafın sözleşme ilişkisi içerisinde davacının Sorumlu olduğu illerde yapılan değişikliklerden dolayı tazminat talep etme hakkının olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, davacının bu yöndeki zararın tespit edilebilmesi için davalı şirketin davacının sorumluluğundan çıkartılan iller için vermiş olduğu PO miktarının belirlenme si, akabinde söz konusu PO’ların davacı tarafından yerine getirilmesi halinde davacının elde edeceği karın hesaplanmasının gerekeceği, 21.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalarda da bu kapsamda bir verinin yer almadığı, dava dosyasına davacı ve davalı tarafından bu kapsamda herhangi bir delil veya emarede sunulmadığı; (davacı tarafın bonus-performans prim alacağı iddialarına ilişkin) 21.10.2019 tarihli bilirkişi Taporunda davacı tarafın 25.12.2013 tarihli Mail ışığında sözleşme kapsamında 2009-2017 yılları aralığında Performans primine hak kazandığı kanaatine varıldığı ve davacı tarafın 813.043,72 TL performans prim alacağının bulunduğu sonucuna varıldığı, her ne kadar bilirkişilerce performans prim değerlendirilmesi yapılmış ise de dava dilekçesinde yapılan incelemede davacı tarafın performans prim alacağına ilişkin bir talebinin bulunmadığının görüldüğü, nihai takdir mahkemeye ait olmak üzere; davacı tarafın performans alacağı olduğunun değerlendirilmesi halinde, 21.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirlendiği üzere 813.043,72 TL performans prim alacağının bulunduğu sonucuna varıldığı” 30/12/2020 tarihinde rapor edilmiştir.
Aldırılan bilirkişi raporu dosyanın olarak önceki bilirkişi heyetine verilip, taraf vekillerinin rapora karşı itirazları incelenerek, bu itirazları karşılayacak şekilde ek rapor düzenlemelerinin istenilmesine karar verilmiş olmakla, dosyamız önceki bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler; davacı tarafın kök raporlarındaki tespitlerine yönelik itirazları değerlendirildiğinde, kök raporlarında, davacı tarafın taleplerine ilişkin olarak ayrıntılı değerlendirme yapıldığı, davacı tarafın da değerlendirmelere ilişkin somut bir itirazı bulunmadığı, bu nedenle takdiri mahkemeye ait olmak üzere kök rapordaki kanaatlerinin aynen korunduğu; davalı tarafın kök rapora karşı itirazları değerlendirildiğinde, kar mahrumiyetine yönelik itirazlara ilişkin “kök rapordaki tespit ve görüşlerin aynen muhafazasının icap ettiği, davacının, davalıya verdiği mal/hizmet satışları nedeniyle sayın mahkemece de haksız fesih olduğu hakkında kanaat ittihaz halinde kar mahrumiyetinin 1.076.083,40 TL olarak uygulanması gerekeceği yönündeki kanaatlerini korudukları” ; faizi ilişkin itirazlar yönünden “İstinabe suretiyle alınan raporda bu vadeye uygun ödeme yapılmaması nedeni ile davacı tarafın davalı taraftan isteyebileceği faiz toplamı 480.668,77 TL olarak belirlenmiş olup, heyetimizce hazırlanan kök raporda bu faizin/vadenin sözleşmenin fesih tarihinden bir tam yıl öncesi hesaplanması gerektiği gibi faiz oranın da varsa sözleşmede belirtilen şartlar ve oranlar doğrultusunda hesaplanması gerektiğinin mütalaa edildiği”; vade farkından doğan faiz yönünden ” davalı tarafından yapılan geç ödeme nedeniyle uzun süre sessiz kalıp itirazı kayıt olmadan borcun ifasını kabul ettiğinden ancak sözleşmenin fesih tarihinden 1 yıl önceden başlayacak geç ödemeden kaynaklı zararını talep edebileceği, dosyada mübrez belgelerden bu hesaplamanın yapılamadığı ve hesaplamanın da davacı kayıtlarından yapılması gerektiği sonucuna varıldığı”; anlaşmalardan doğan zarar yönünden “kök raporun erken fesih nedeniyle davacı tarafın sözleşmenin sonuna kadarki dânem için mahrum kaldığı kar miktarını tatep edebileceği yönünde kanaat belirtildiği, davacı tarafın söz konusu kar miktarını elde edebilmek için araç kira bedeline ilişkin masrafların katlanması gereken masraflardan olduğu, menfi ve müspet zararların birlikte talep edilip -edilemeyeceğinin takdirinin mahkemeye ait olduğu kanaatlerini aynen muhafaza ettikleri, bu rakamın 40.423, 60 TL alarak hesaplandığı”; performans prim alacağı yönünden “her ne kadar davalı tarafça performans prim alacakları yönünden itirazda bulunulmuş ise de kök raporda da belirtildiği üzere davacı tarafın dava dilekçesinde bu hususa ilişkin bir talebinin bulunmadığı, mahkemece takdir olunması halinde davacı tarafın istinabe yoluyla hesaplanan performans prim alacağı miktarı olan 814.043,732 TL olacaklı olduğu kanaatini koruduklarını” 27/09/2021 tarihinde rapor edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında 07/03/2009 tarihli Ürün ve Tedariki Çerçeve Sözleşmesinin ve 01/04/2013 tarihli İnşaat Yapım Kurulum ve Devreye Alma Hizmetleri için … Satın Alma Sözleşmesinin ve bu sözleşmenin eki protokolün akdedildiği, sözleşme gereği davacının davalının bölge çözüm ortağı olarak çalışma işini üstlendiği, 01.04.2013 tarihli sözleşmenin feshini düzenleyen maddelerine göre sözleşmenin 1 Nisan 2013 tarihinde yürürlüğe gireceği ve 31 Mart 2018 tarihine kadar yürürlükte kalacağının kabul edildiği, davalı tarafça davacının yürüttüğü bölge çözüm ortaklığı işinde yeni bir ihale yapılmasına karar verildiği, bu hususta diğer bölge çözüm ortakları ile birlikte davacıya 20/01/2017 tarihli mail gönderildiği, davacı tarafça ihaleye teklif verildiği, ancak ihaleyi başka bir şirketin kazandığı; davacının yazılı fesih ihbarında bulunmaksızın ve haksız bir şekilde 30/09/2017 tarihinde sonlandırdığından bahisle usulsüz depo ve iş sağlığı ve güvenliği uygulamasından kaynaklanan, zam yapılmamasından ve demirbaş yatırımlarından, vade farkından, red card uygulamasından, işçi tazminatlarımızdan ve taahhütlü anlaşmalardan doğan menfi zararları ile kar kaybından doğan müspet zararlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; davalı taraf sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığını, taraflar arasındaki sözleşmenin çerçeve sözleşmesi olmasından ötürü davacının kar kaybı taleplerinin ve sorumlulukları bulunmadığından diğer taleplerinin yerinde olmadığını beyan ile davanın reddi gerektiğini savunduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının sözleşmeyi feshinin haklı olup olmadığı, davacının sözleşmenin süresinden önce feshi nedeni ile zarara uğrayıp uğramadığı, zararı var ise dava dilekçesinde sayılan menfi ve müspet zararlarının davalıdan tahsilini talep edip edemeyeceği husundan kaynaklanmaktadır. Davacının davalı adına Bölge Çözüm Ortağı olarak çalıştığı ve iş gördüğü hususu dosya kapsamı ile sabit olup, taraflar arasında bu hususta ve ayrıca ticari ilişkinin varlığı hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasında akdedilmiş olan 01/04/2013 tarihli sözleşmede, sözleşmenin süresi ve fesih halinin F Bölümünde düzenlendiği, 1.1.maddede sözleşmenin 01/04/2013 tarihinden 31/03/2018 tarihine kadar yürürlükte kalacağının, 1.3.maddede davalı …’nun tedarikçinin kontrolünde değişiklik olması ve tedarikçinin bir rakip veya Vodafone’un ticaret yapmama kararına dair iç politika geliştirmiş olduğu bir tarafça kontrol edilmesi ile sonuçlanması durumunda, sözleşmeyi tedarikçi-davacıya göndereceği resmi yazılı bildirimle, tedarikçi açısından herhangi bir sorumluluk olmaksızın derhal feshetme hakkına sahip olduğu, 1.4.madde de …’nun sözleşmeyi en az 30 gün öncesinden resmi yazılı bildirimde bulunmak suretiyle, tedarikçi açısından herhangi bir sorumluluk olmaksızın ve nedensiz feshetme hakkına sahip olduğunun düzenlendiği, ilerleyen maddelerde derhal feshe ilişkin hükümlerin düzenlendiği görülmüştür.
Davalının davacıya gönderdiği … 19. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinde taraflar arasındaki sözleşmenin 30/09/2017 tarihinde sona ereceğinin bildirildiği, ayrıca bu tarihten daha önce süresi dolan teminat mektuplarının süresinin uzatılmasının, aksi takdirde teslim edilmeyen şirket malzemelerinin değerinin karşılanması bakımından teminat mektuplarının nakde çevrileceğinin ihtar edildiği; davacının anılan ihtara cevaben … tarih … yevmiye sayılı ihtarında, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirildiği, bu nedenle herhangi bir hizmet bedeli farkı faturası çıkarılmasının kabul edilemeyeceği, muaccel hale gelmiş bir borçlarının olmadığı, işçi alacaklarından dolayı da …’a doğan herhangi bir zarar bulunmadığını, bu nedenlerle yeniden teminat mektubu vermeye gerek olmadığının ihtar edildiği, ayrıca davacının 02/10/2017 tarihli ihtarı ile akde aykırı fesih ve azilden ötürü başka 6.622.982,22 TL nın ve fatura listesi ile bildirilen alacaklarının 3 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği görülmüştür.
Davacı tarafça, şirketlerinin özellikle davalı şirkete en geniş çerçevede ürün ve hizmet tedariki amacıyla 2004 yılında kurulduğu ve süregelen ticari ilişkide davacının asıl işveren pozisyonunu aldığı ve davalı şirkete verilen hizmetlerin süreklilik arz eden bir iş ilişkisi niteliğinde olduğu iddia edilmiş ise de, taraflar arasındaki ticari ilişkinin alt ve üst verenlikten yada taşeronluktan kaynaklanmadığı, 07/03/2009 tarihli Ürün ve Tedariki Çerçeve Sözleşmesi ve 01/04/2013 tarihli İnşaat Yapım Kurulum ve Devreye Alma Hizmetleri için Vodafone Satın Alma Sözleşmesinin incelenmesinden ve tüm dosya kapsamındaki delillerden anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilmiş 01/04/2013 tarihli sözleşmenin, bu tarihte yürürlüğe girip 31/03/2018 tarihine kadar geçerli olacağı düzenlenmiş ise de, sözleşmenin feshi düzenleyen hükümlerinde “… sözleşmeyi en az 30 gün öncesinden resmi yazılı bildirimde bulunmak suretiyle, tedarikçi açısından herhangi bir sorumluluk olmaksızın ve nedensiz feshetme hakkına sahip olduğunun” düzenlendiği görülmüş, davalı tarafça noter kanalı ile davalıya gönderilen 31/08/2017 tarihli ihtar ile sözleşmenin 30/09/2017 tarihinde sona ereceğinin bildirildiği ve bu ihtarnamenin fesih ihtarı niteliğinde olduğu değerlendirilmiş, dolayısı ile feshin sözleşmenin F Bölümü 1.4. bendinde düzenlemesine uygun olduğu, anıldığı şekilde yapılan nedensiz fesih halinde davalı …’un tedarikçi-davacı açısından bir sorumluluğunun olmayacağının düzenlendiği ve tarafların kabulünde olduğu anlaşılmakla, davacının kar mahrumiyeti talebinin yerinde olmadığı, davacının davalıdan sözleşmenin feshi nedeni ile uğradığı menfi ve müspet zararlarının tazminini talep etme hakkının bulunmadığı kanaatine varılmakla, davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.878,53 TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 1.797,83‬ TL nın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 14.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan 110,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede İSTİNAF YOLU açık olmak üzere karar verildi. 08/02/2022

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”