Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/308 E. 2018/1111 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/308 Esas
KARAR NO : 2018/1111

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/04/2018
KARAR TARİHİ : 08/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile Ulaştırma Bakanlığı arasında 27/04/1998 tarihinde “… Mobil Telefon Sistemlerinin Kurulması ve İşletilmesi ile ilgili Lisans Verilmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkili şirketin bir takım kodlar ile cep telefonu servis sağlayıcılığı hizmeti verdiğini, davalı şirketinde aynı şekilde imtiyaz sözleşmesi ile faaliyet gösterdiğini ve kendisine tahsis edilen kodlar ile cep telefonuna servis sağlayıcılığı hizmeti verdiğini, her iki şirketin öncelikle 04/10/1999 tarihli “Şebekeler Arası İrtibat ve İşbirliği Sözleşmesi”nin imzalandığını, sözleşmenin yenilenmesi amacıyla 09/10/2003 tarihinde ek protokolün akdedildiğini, hemen akabinde de 21/11/2003 tarihinde de ek protokole ek protokol imzalanmış olduğunu, karşılıklı olarak imzalanan sözleşme ve ek protokoller kapsamında taraflar birbirlerinin abonelerinin karşılıklı konuşma trafiği nedeniyle kendi santrallerinde sonlanan çağrı sonlanması ve SMS sonlanması nedeniyle, aylık ara bağlantı ücreti faturalarını düzenlendiğini ve karşılıklı olarak birbirlerine göndererek mahsuplaşma yaptıklarını, her ay sonunda oluşan tahakkuk nedeniyle iki şirketten hangisi alacaklı ise alacak miktarı kadar mahsup yapıldığını, aylık olarak yapılan mahsuplaşmada … A.Ş. abonelerinin fazlalığı ve bu bağlamda müvekkili şirkette sonlanan … A.Ş. Abonesi Çağrı ve SMS’lerinin çok daha fazla olması nedeniyle genelde müvekkili şirketin alacağının doğmuş olduğunu, davalı şirketin piyasanın hakim operatörü durumunda olması sebebiyle bu konumunu kötüye kullandığını, operatörlere ilişkin verilen kurul kararlarına rağmen söz konusu kurul kararları nedeniyle müvekkili şirkette başlayıp, davalı şirkette sonlanan SMS sonlandırmalarına ilişkin davalı tarafından 2004 ve 2005 yıllarında düzenlenerek gönderilen ve müvekkili şirket tarafından hiçbirinin kabul edilmeyip muhasebe kaydına alınmayan ve iade edilen SMS sonlandırma bedellerine ilişkin faturalar mevcut olduğunu, bu ihtilafın davalı şirketin çoğu 2004 yılında olmak üzere piyasanın bir diğer operatörü olan … A.Ş.’ye kendisinde sonlanan SMS sonlanmaları ile ilgili olarak herhangi bir fatura düzenlemezken, müvekkili şirkete aynı dönemde fatura düzenleyip göndermesinin sebep olduğunu, müvekkili şirkete, söz konusu faturaları davalının piyasadaki hakim operatör olması nedeniyle gerek Telekomünikasyon Kurumu kararları ve gerekse mevzuat uyarınca diğer operatörler arasında ayrım yapılmaması gerektiği, bu nedenle … A.Ş.’ye fatura kesilmezken müvekkili şirkete de fatura kesilmemesi gerektiği düşüncesi ile kayıtlarlara alınmayıp iade edilmeyen, gerek taraflar arasındaki sözleşme ve ek protokoller ve gerekse verilen kurul kararları dolayısıyla müvekkili şirketin davalı …Ş.’den olan toplam 11.351.782,97 TL’lik hesap alacağı bulunduğunu, müvekkili şirketin yönetim ve denetiminin … tarafından devralınması ile dava konusu miktarın …’nin müvekkili şirketten olan alacaklarından mahsubunu teminen alacağın …’ye temlik edildiğini, … tarafından alacağın tahsil edilebilmesi için ödemeye çağrı belgesi düzenlendiğini, davalı … tarafından 6183 sayılı kanun hükümlerine göre gönderilen ödemeye çağrı mektubunun ve fon kurulu kararı için İstanbul 6. İdare Mahkemesinde dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda ödemeye çağrı mektubunun ve fon kurulu kararının iptaline karar verildiği, bunun üzerine 12/01/2018 tarihli temlik sözleşmesi imzalanarak daha önce …’ye temlik edilen müvekkili şirket alacağının yeniden geri temlik alındığını bildirerek 11.351.782,97 TL’lik alacağın …’nin davalıya gönderdiği ödemeye çağrı mektubu olan 10/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin almış olduğu yetkilendirmeler ve İmtiyaz Sözleşmeleri kapsamında mobil elektronik haberleşme hizmetlerini yürüttüğünü, müvekkili şirket gibi davacı şirketin de dava konusu ihtilaf tarihinde ilgili kamu otoritesi ile imzaladığı imtiyaz sözleşmesi kapsamında mobil elektronik haberleşme hizmeti yürütmekte olduğunu, bu hizmetten her iki tarafın abonelerinin birbirleriyle haberleşmesini mümkün kılmak amacıyla taraflar arasında imzalanmış bulunan 04/10/2009 tarihinde “Şebekelerarası İrtibat ve İşbirliği Sözlemesinin düzenlendiğini, akabinde bu sözleşme Erişim ve Arabağlantı Yönetmeliğin geçici 1’inci maddesi gereğince 09/10/2003 tarihinde 04 Ekim 2001 tarihinde imzalanan “… telsim Şebekelerarası irtibat ve İşbirliği Sözleşmesi’ne ek protokol ile tadil edildiğini, … tarafından müvekkili şirkete gönderilen 24/05/2006 günlü karar ile davacının sahip olduğu tüm sözleşme ve protokollerin … A.Ş. ile yenilendiğini ve böylelikle müvekkili şirket ile davacı şirket arasında hukuki ve ticari ilişkinin de sona erdiğini, ardından … tarafından yapılan 10/09/2007 tarihli işlem üzerine müvekkili şirketin davacı ile arasında gerçekleşen ticari ilişki sebebiyle içeriği net olarak bilinemeyen bir cari hesap borcu olduğu iddiası ile bu borcun ödenmesini talep ettiğini, ancak müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından … kurul kararı iptali talepli Danıştay’a dava açıldığını, açılan bu davada iptal kararı verildiğini ve bu kararın onandığını, bu süreçte … tarafından 11/10/2007 tarihli ödeme emrinin düzenlendiğini, müvekkili şirket tarafından İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nde de bu hususta dava açıldığını, bu davada da ödeme emrinin iptaline karar verildiğini ve iptal kararının onandığını ve son olarak mahkememizde görülen işbu davanın müvekkili aleyhine açılmış olduğunu, açılan davaya zamanaşımı, taraf sıfatı yokluğu, dava şartı yokluğu, yetki itirazında bulunmuş ve dava konusu uyuşmalığın tahkim yolu ile çözümlenmesi gerektiğini beyan ile, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı ile davalı arasında 04/10/1999 tarihli Şebekeler Arasında İrtibat ve İşbirliği Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin amacının “Taraflarca TC. Ulaştırma Bakanlığı ile ayrı ayrı 27/04/1998 tarihinde imzalanmış olan … Telefon Sisteminin kurulması ve işletilmesi ile ilgili lisans verilmesine ilişkin imtiyaz sözleşmesi uyarınca Türkiye’de lisans almak sureti ile kurmaya devam edeceği ve işleteceği … Telefon şebekesini, karşı tarafın şebekesini uygun bağlantı noktalarına bağlamak ve her bir tarafın santrallerinin Katma Değerli Telekomünikasyon Hizmetleri Lisans Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde ve sözleşmedeki koşullar ile karşı tarafın şebekesinde yarattığı trafik ile ilgili işletme ve hesaplaşma usul ve esaslarını belirlemek” olduğu şeklinde düzenlendiği, 23/05/2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Erişim ve Ara Bağlantı Yönetmeliği geçici 1. maddesi” uyarınca; taraflar 04/10/1999 tarihinde imzaladıkları Şebekeler Arası İrtibat ve İşbirliği Sözleşmesinin yenilenmesi için 09/10/2003 tarihinde ek protokol ve 21/11/2003 tarihinde de ek protokole ek olan bir protokolü daha imzaladıkları, davacının sözleşme ve ek protokoller kapsamında … A.Ş.’de başlayıp, … A.Ş.’de sonlanan SMS’lere ilişkin … A.Ş. tarafından 2004-2005 yılları arasında düzenlenerek gönderilen faturaların telekomünikasyon kurumunun 10/09/2004 tarih ve 2004/499 sayılı kararlarına uygun olmadığının başka GSM şirketlerini SMS sonlandırma ile ilgili herhangi bir fatura düzenlenmemesine rağmen … A.Ş.’ye fatura düzenleyip göndermesi sebebiyle, bu faturaların kayıtlarına alınmayıp iade edildiği ve taraflar arasındaki sözleşme, ek protokoller, kurul karaları dolayısıyla davalıdan 11.351,782,97 TL’lik alacaklı olduğu iddiasında bulunduğu görülmüştür.
TBK’nın 89/1. maddesinde para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenebileceği düzenleme konusu yapılmıştır. Davacı cari hesap alacağına dayanmakta olup, davacının yerleşim yeri mahkememiz yargı alanında kaldığından, davalının yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Dava dışı … tarafından alacak davacıya temlik edildiğininden, ve alacağın temliki borçlunun muvafakatine bağlı bulunmadığından, davalının taraf sıfatına yönelik itirazının reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin eki niteliğindeki “EK-C” bölümünün faturalar kısmına ilişkin 6.6 maddesinde tarafların herhangi birinin ihtilaf halinde mahkemeye başvurulmasına engel olunamayacağının düzenlendiği, tahkim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için kesin olması gerektiği, bu madde ile tahkim şartının kesinleşmediği, taraflara ihtilaf halinde mahkemeye başvurma hakkı da getirildiği anlaşıldığından, tahkim itirazının reddine karar verilmiştir.
İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/291 Esas, 2006/159 Karar sayılı dosyasındaki dava konularının birbirinden farklı olduğu, davacının eksik mahsuplaşma yapılmasından dolayı uğramış olduğu zararını talep ettiği, mahkememizdeki dava dosyasında da cari hesabından kaynaklanan alacağını talep ettiği, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/291 Esas sayılı dosyasının mahkememiz dosyası açısından kesin hüküm oluşturmayacağı anlaşıldığından, kesin hüküm itirazının da reddine karar verilmiştir.
Dava dışı … tarafından 13/02/2004 tarihinde davacı şirkete el konulmuş, dava dışı … tarafından fon kurumunu 26/07/2007 tarih 2007/356 sayılı kararına istinaden davacının davalıdan olan alacağı davacının …’ye olan borçlarından mahsup edilmek üzere … tarafından devir ve temlik alınmıştır. Temlik alınan alacaklara ilişkin … tarafından 6183 sayılı kanun hükümlerine göre … A.Ş. adına takip başlatılarak, ödeme ve çağrı mektubu gönderilmiş, davalı …’in, TMSF’nin kurul kararının iptali için Danıştay’a yapılan müracaat üzerine, Danıştay 13. Dairesinin 2007/12417 Esas, 2010/385 Karar sayılı dosyası üzerinden yapmış olduğu yargılama sonucunda 10/09/2007 tarih ve ödemeye çağrı mektubu ile bu işlemin dayanağını oluşturan 26/07/2007 tarih ve 2007/356 sayılı fon alacağının tahsili bakımından yarar görülen … A.Ş.’nin muhasebe kayıtlarına göre … Hizmetleri A.Ş.’den olan 11.351.782,97 TL tutarındaki cari hesap alacağının söz konusu alacağın tahsil edildiği tarihte grup borçlarına mahsup edilmek üzere teminat temliki olarak fon tarafından temlik alınmasına, temlik alınan alacağın 6183 sayılı alacakların tahsili usulü hakkındaki kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmesine ilişkin fon kurulu kararının 4389 sayılı yasanın 15/7A maddesi ile fona verilmiş alacaklar kapsamında olmadığı, iki ayrı tüzel kişiliğe haiz şirketler arasındaki sözleşmeden kaynaklanan ve ihtilaflı olan alacağın fon tarafından temlik alınarak 6183 sayılı kanun hükümleri uyarınca takip ve tahsilinin mümkün olmadığı, 26/07/2007 tarih ve 2007/356 sayılı fon kurulu kararında hukuka uyarlılık bulunmadığı gerekçesi ile fon kurulu kararının iptaline 19/01/2010 tarihinde karar verildiği, kararın temyizi üzerinde Danıştay İdari Davalar Daireler Kurulunun 2010/883 Esas ve 2014/276 Karar sayılı 06/02/2014 tarihli ilamı ile Danıştay 13. Dairesinde verilen kararın onandığı,… A.Ş.’nin … aleyhine ödeme emrinin iptaline yönelik İstanbul 6. İdare Mahkemesinde açmış olduğu davada da yapılan yargılama sonucunda 2007/1678 Esas, 2010/533 Karar sayılı ilamı ile “… dava konusu ödeme emrinin dayanağını teşkil eden ödemeye çağrı mektubu ve fon kurulu kararının iptali istemi ile Danıştay 13. Dairesince açılan davada dairenin 19/01/2010 gün, 2007/12417 Esas, 2010/385 sayılı kararı ile dava konusu 10/09/2007 tarih ve 20890 sayılı ödemeye çağrı mektubu ve bu işlemin dayanağını oluşturan 26/07/2007 tarih ve 2007/356 sayılı fon kurulu kararının iptaline karar verildiği, ödeme emrinin dayanağını teşkil eden işlemlerin iptal edildiği, kesinleşmiş bir borçtan söz edilemeyeceği, tesis edilen ödeme emrinde hukuka uyarlılık bulunmadığını….” gerekçesi ile ödeme emrinin iptaline karar verildiği, verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay 13. Dairesinin 2010/2772 Esas, 2015/3698 Karar sayılı 26/10/2015 tarihli ilamı ile İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 2007/1678 Esas, 2010/533 karar sayılı ilamının onanmasına karar verildiği görülmüştür.
… 6. İdare Mahkemesince …’nin 6183 sayılı yasa uyarınca düzenlemiş olduğu ödeme emrinin iptaline dair verilmiş olan kararın, 26/10/2015 tarihinde onanarak kesinleşmesinden sonra … fon kurulu tarafından verilen 28/12/2017 tarih 2017/340 sayılı karar ile fon kurulu tarafından … tarafından temlik edilen … A.Ş.’nin … A.Ş.’den olan 11.351.782,97 TL’lik cari hesap alacağının … A.Ş.’ye geri temlik edilmesine karar verildiği, 12/01/2018 tarihli temlik sözleşmesi imzalanarak …’ye temlik edilen alacağın yeniden davacıya geri temlik edildiği görülmüştür.
Davalı iki haftalık yasal süresi içerisinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde davacının zarar talebi iddiasının 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin olduğu, davanın açıldığı 2018 yılına kadar 818 sayılı BK’nun 60. maddesindeki zamanaşımı sürelerinin dolduğunu bildirerek zamanaşımı itirazında bulunmuş, davacı da 26/07/2007 tarihli fon kurulu kararına göre alacağın … tarafından temlik alındığını, … tarafından …’e ödemeye çağrı mektubu gönderildiğini, çağrı mektubu aleyhine açılan davada verilen kararlar doğrultusunda … tarafından alacağın usulü açıdan tahsil edilememiş olduğunu, 28/12/2017 tarihli 2017/340 sayılı … fon kurulu tarafından verilen geri temlik kararı ile da zamanışımının kesildiği savunularak, zamanaşımı itirazının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Zamanaşımını kesen sebepler TBK 154-157.maddeleri (BK’nun 133-136 maddeleri)’nde gösterilmiştir. Bu maddelere göre zamanaşımı borçlunun bir fiili ile alacaklının bir fiili ile yargılama ve takibe ilişkin bir işlem ile yargıcın emir ve hükmü ile kesilebilir. TBK 154/1 (BK 133/1’e göre) borçlunun borcunu kabul ettiğini gösteren borcun kısmen ödenmesi, güvence verilmesi gibi fiiller bizzat borçlu tarafından veya onun onayı ile 3. Şahıs tarafından yapıldığı takdirde zamanaşımı kesilir. 3. Şahsın borçlunun bilgisi dışında alacaklıya ödemede bulunması zamanaşımını kesmez. TBK 154/2 (BK 133/2) maddesine geöre alacaklı dava veya defi yolu ile mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, veya icra takibinde bulunmuşsa veya iflas masasına başvurmuşsa zamanışımı kesilir. TBK 157/1 (BK 136/1)’e göre bir dava veya defi ile kesilmiş bulunan zamanışımı, dava süresince iki tarafın yargılama ile ilgili her işleminden ve ya yargıcın her kararından sonra kesilir ve yeniden işlemeye başlar. Dava veya defi reddedilirse zamanaşımı kesilmiş olmaz, ancak dava esastan reddedilmişse ve davanın yeniden açılması mümkünse davanın açıldığı gün ile reddedildiği tarih arasında geçen zaman içinde zamanaşımı süresi dolmuş ise TBK 158’de (BK 137’de) belli haller için alacaklı yararına reddin kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek bir ek süre görülmüştür. TBK 158’e göre, dava veya def’i mahkemenin yetkili veya görevli olmaması, yada düzeltilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması sebebiyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuş ise alacaklı 60 günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir. TBK 157/2 (BK 136/2)’ye göre zamanaşımı icra takibi ile kesilmiş ise alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımı kesilince kesilmeden itibaren yeni bir süre işlemeye başlayacağından zamanaşımının kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi kesilen zamanaşımı ile aynıdır. Dava dışı … tarafından davacının davalıdan olan alacağının tahsili için 6183 sayılı yasa uyarınca düzenlenmiş olan 11/10/2007 tarihli ödeme emrinin iptali için açılan davada İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 2007/1678 Esas, 2010/533 Karar sayılı ilamı ile iptal kararı verildiği verilen kararın Danıştay 13. Dairesinin 26/10/2015 tarihli ilamı ile onanarak kesinleşmiş olduğu görüldüğünden, her ne kadar … tarafından ödeme emrinin gönderilmesi ile zamanaşımı süresi kesilmiş ise de, ödeme emrinin gönderilmesine ilişkin işlemin iptaline yönelik açılmış olan İstanbul 6. İdare Mahkemesinde yapılan yargılamada ödeme emrinin dayanağını oluşturan fon kurulu kararının iptaline karar verildiği gerekçesi ile tesis edilen ödeme emrinde hukuka uyarlılık bulunmadığı şeklinde hüküm oluşturulduğu, verilen bu hükmün Danıştay 13. Dairesinin 26/10/2015 tarihili kararı ile onandığı, zamanaşımı süresinin kesilmesine sebep olan işlemin ortadan kalktığı, davacının 2004-2005 yıllarında doğan 11.351.782,97 TL’lik cari hesap alacağını talep ettiği, alacağın bu tarihlerde muaccel hale geldiği, davanın açıldığı 03/04/2018 tarihi itibari ile 10 yılık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu, TBK 158. Maddeye göre de zamanaşımını kesen ödeme emrinin iptaline yönelik davada verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 60 günlük ek süre içinde bile davacı tarafından alacak davasının açılmamış olduğu anlaşıldığından, açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davacının davasının zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 35,90-TL’nin, peşin alınan 193.860,08 TL harçtan mahsubu ile bakiye harç olan 193.824,18 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 178.717,82 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzerekarar verildi. 08/11/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …