Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/248 E. 2019/288 K. 27.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/248 Esas
KARAR NO : 2019/288

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 23/11/2000
KARAR TARİHİ : 27/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin çalışanı olan davalı … nin davalı banka nezdinden açılmış bulunan davacılara ait TL ve döviz hesaplarından 05.10.1999-10.07.2000 tarihler arasında kendisine yetki verilmediği halde bankanın kusurlu davranışlarından istifade ederek,şahsi çıkarları doğrultusunda para çekmek suretiyle davacıyı zarara uğrattığını,davacı tarafından davalı bankaya verilen talimatta davalı …’nin sadece … numaralı hesaptan para çekebileceğinin bildirilmiş olmasına rağmen,davalı çalışanın davacı şirketin bilgi ve onayı dışında şirketin davalı bankada mevcut diğer hesaplarından para çekerek kendisine aktardığını,ve davalıların müşterek eylemleri sonucu davacının zarara uğradığını ileri sürerek 2.700,00 USD asıl alacak ile 9.519,38 TL nin ihtar tarihinden itibaren işlemiş faizleri ve dava tarihinden itibaren işleyecek faizleriyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddi gerektiğini,davacının … numaralı hesap için diğer davalıya verdiği para çekme yetkisinin bu hesabın devamı olan ve aynı işlemler için açılan yeni hesap ve işlemler içinde vermiş olduğunun kabulü gerektiği davacının davalı …’in hesaplarda yaptığı tüm işlemeleri bildiği halde itiraz etmediğini,bu şekilde yapılan işlemler zımnen onayladığını ve davacının 9 ay gibi bir sürede hesapların durumunu bilmediğine ilişkin iddiasının medeni kanunun 2 maddesine aykırı odluğunu,davaya konu olayın tamamen davacının kendi kusuru ve ihmali il.e meydana geldiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …’e usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermediği tespit edilmiştir.
İhbar olunan … vekili beyan dilekçesinde davada sıfatının olmadığını belirterek husumet itirazında bulunmuştur.
Mahkememizin 2000/1435 esas, 2008/500 karar sayılı, 26/05/2008 tarihli kararında; Davanın kısmen kabulüne ve 2.700 USD ve 8.469,00 YTL tutarındaki davacı alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, dolar bazındaki alacağa 13/10/2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işlemiş faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki merkez bankası efektif satış kuru üzerinden YTL karşılığının davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, YTL bazındaki alacağa 13/10/2000 tarihinden itibaren değişen oranlardaki reeskont faizinin uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine yönelik karar verilmiştir.
Davalı … Bankası A.Ş. 29/08/2008 tarihli dilekçesi ile ihbar olunan … vekili ise 01/09/2008 tarihli beyan dilekçeleri ile mahkeme kararını temyiz etmeleri üzerine dosya Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2010/8873 esas, 2010/12947 karar sayılı 12/07/2011 tarihli yargıtay ilamında; ” Mahkemece verilen karar ihbar olunan … vekili tarafından temyiz edilmiş ise de …’ye karşı husumet yöneltilerek açılan bir dava bulunmadığı gibi mahkemece verilen kararda da anılan Kurum ihbar olunan sıfatı ile karar başlığında gösterilmiş, feri müdahil olarak kabulüne de karar verilmemiş bulunup, aleyhinde her hangi bir hüküm de tesis edilmemiş olmasına göre ihbar olunan …’nin bu davada ne tek başına ne de davalılar yanında hükmü temyiz etmekte bir hukuki yararı bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı banka vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, davacı şirketin davalı banka nezdindeki hesaplarından diğer davalı tarafından haksız olarak çekilen paraların tahsili istemine ilişkindir.Davacının davalı banka nezdinde açtırmış olduğu … numaralı mevduat hesabı için kendi çalışanı olan davalı …’e para çekme yetkisini tanıdığı, sonradan bu hesaptan takip edilen bir kısım işlemlerin bu hesaptan ayrılarak yeni bir hesapta takibini istediği anlaşılmıştır.Davacı yeni hesap açılması için davalı bankaya verdiği talimatta personeli olan …’e yeni hesaptan para çekme yetkisi vermemiştir.Bu durumda davalı bankanın davacı tarafından açtırılan yeni hesaptan da çalışanı …’e para çekme yetkisi verip vermediği hususunda davacıdan yazılı talimat isteyerek sonucuna göre işlem yapması gerekirken bu hususu yerine getirmeden başka bir hesap için verilen yetkiyi yeni açılan hesap için de uygulaması hükümet tarafından verilen özel izne bağlı olarak çalışan, kendisine yatırılan mevduatları her türlü sahtecilik işlemine karşı korumak ve mevduat sahibi yararına değerlendirmekle yükümlü bulunan, çalışma ilkeleri ve denetimleri bakımından genel hükümlerden ayrı olarak özel mevzuata bağlı bulunan ve bu nedenlerle sıradan bir ticari işletme olmayıp, bir güven kurumu olan banka için kusur teşkil ettiği gibi davacının döviz mevduat hesabından da davalı …’i ödemelerde bulunulması dayanaktan yoksundur. Bankanın bu nedenlerle davacının hesaplarından kendi personeli tarafından yetkisiz olarak çekilen paradan dolayı sorumluluğu olduğu sonucuna varılması yerinde ise de davaya konu işlemleri yapanın davacının kendi personeli olduğu, bu durumda dürüst, işine bağlı ve kendisine verilen yetkiyi suistimal etmeyen, kendi yararına kullanmayan personel seçiminin davacı tarafa ait olduğu gibi personelin yaptığı işlemlerin etkin bir şekilde denetlenerek usulüne uygun işlem yapıp yapmadığının takibinin de davacı tarafın sorumluluğunda olduğu hususları göz önüne alındığında meydana gelen zararda davacının da müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir.Bu durumda mahkemece, davacının meydana gelen zarardaki müterafik kusurunun tespit edilerek kusuruna isabet eden tutarın oluşan zarardan indirilmesi sonucu davalı bankanın sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, meydana gelen zararın tamamından davalı bankanın sorumlu tutulması somut olaya uygun görülmediğinden kararın bu nedenle davalı banka yararına bozulması ” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında dosya mahkememizin 2011/462 esas, 2012/240 karar sayılı 12/11/2012 tarihli mahkeme kararında; davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne ve 1.350 USD ve 4.234,50 TL tutarındaki davacı alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, dolar bazındaki alacağa 13.10.2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince,işlemiş faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL karşılığının davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, TL bazındaki alacağa 13.10.2000 tarihinden itibaren değişen oranlardaki reeskont faizinin uygulanmasına, fazla talebin reddine yönelik karar verilmiştir.
Davacı vekilinin 26/02/2012 havale tarihli dilekçesi ile mahkeme kararını temyiz etmekle dosya Yargıtaya gönderilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/14885 esas, 2014/16525 karar sayılı 31/10/2014 tarihli ilamında; ” Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin ve davalı… Bankası A.Ş. vekilinin tüm, davalı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak mahkemece … yönünden verilen önceki kararın kesinleştiği gerekçede belirtildiği halde anılan davalının ilk karardaki sorumluluğuna ilaveten yeni sorumluluğuna imkan verecek ve hükmün infazında tereddüte sebep olacak şekilde hükmolunan alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı … Bankası A.Ş. vekilinin tüm, davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı … yararına bozulmasına, ” şeklinde karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; davacı şirketin davalı banka nezdindeki hesaplarından diğer davalı tarafından haksız olarak çekilen paraların tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2010/8873 esas 2010/12947 karar nolu bozma ilamı sonrasında mahkememizin 2011/462 Esas 2012/240 Karar sayılı dosyasından bozma ilamı doğrultusunda aynı bilirkişi heyetinden müterafik kusurun oranının tespiti için ek rapor aldırılmıştır.
Bilirkişiler tarafların olayda yarı yarıya kusurlu olduklarına dair raporlarını vermiş olup rapor taraflara tebliğ edilmiş bir itiraza uğramamış, alınan ek rapor yasal bilimsel ve tarafız olması ve Yargıtay bozma ilamındaki hususu tartışması nedeniyle mahkememizce denetime elverişli görülerek hükme esas alınmıştır.
Delilerin tümü beraber değerlendirildiğinde; davacı şirketin davalı banka nezdindeki hesaplarından diğer davalı tarafından haksız olarak çekilen paraların tahsiline dair olan iş bu davada davacının davalı banka nezdinde açtırdığı … numaralı mevduat hesabı için kendi çalışanı olan davalı …’e para çekme yetkisini tanıdığı, sonradan bu hesaptan takip edilen bir kısım işlemlerin bu hesaptan ayrılarak yeni bir hesapta takibinin istendiği ve davacının yeni hesap açılması için davalı bankaya verdiği talimatta personeli olan …’e yeni hesaptan para çekme yetkisi vermediği, bu durumda davalı bankanın davacı tarafından açtırılan yeni hesaptan da davalı …’e yeni hesaptan para çekme yetkisi verip vermediği hususunda davacıdan yazılı talimat isteyerek sonucuna göre işlem yapması gerekirken bu hususu yerine getirmeden başka bir hesap için verilen yetkiyi yeni açılan hesap içinde uygulaması bankacılık çalışma hayatının bağlı bulunduğu özle mevzuata göre bir güven kurumu olan banka yönünden kusur teşkil ettiği ve davacı hesaplarında kendi personeli tarafından yetkisiz olarak çekilen paradan dolayı davalı bankanın sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu işlemleri yapanın davacının kendi personeli olduğu ve Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi bu durumda dürüst işine bağlı ve kendisine verilen yetkiyi suistimal etmeyen kendi yararına kullanmayan personel seçiminin davacı tarafa ait olduğu, personelin yaptığı işlemlerin etkin bir şekilde denetlenmesinin yani personelin usulüne uygun işlem yapıp yapmadığının takibinin davacı tarafın sorumluluğunda olduğu dikkate alındığında meydana gelen zararda davacınında %50 oranında müterafik kusurunun alınan bilimsel raporla sabit olduğu bu oranın makul bir oran olduğu anlaşılarak müterafik kusurdaki bu oran nedeniyle zarardan bunun indirilmesi sonucunda davalı bankanın 1.350,00 USD ve 4.234,50 TL lik zarardan sorumlu tutulması gerektiği dikkate alınarak Davacı tarafından davalı … Bankası A.Ş. aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, 1.350 USD ve 4.234,50 TL tutarındaki davacı alacağının davalı … Bankası A.Ş.’den tahsili ile davacı tarafa verilmesine, dolar bazındaki alacağa 13.10.2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL karşılığının davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, TL bazındaki alacağa 13.10.2000 tarihinden itibaren değişen oranlardaki reeskont faizinin uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizin 2000/1435 esas 2008/500 Karar sayılı ilamı kesinleşmiş olmakla Yargıtay bozma ilamı dikkate alınarak davalı … yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin 2000/1435 Esas 2008/500 Karar sayılı ilamı kesinleşmiş olmakla davalı … yönünden YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
2-Davacı tarafından davalı … Bankası A.Ş. aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE, 1.350 USD ve 4.234,50 TL tutarındaki davacı alacağının davalı … Bankası A.Ş.’den tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Dolar bazındaki alacağa 13.10.2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL karşılığının davalı … Bankası A.Ş.’den alınarak davacı tarafa verilmesine,
TL bazındaki alacağa 13.10.2000 tarihinden itibaren değişen oranlardaki reeskont faizinin uygulanmasına,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 353,19 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 137,73 TL harçtan mahsubu ile bakiye 215,46 TL harcın davalı … Bankası A.Ş.’den tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 137,73 TL peşin harcın davalı … Bankası A.Ş.’den tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan müzekkere, posta, tebligat, bilirkişi ücretlerinden oluşan toplam 1.322,57 TL yargılama giderinin davalı … Bankası A.Ş.’den tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı … Bankası A.Ş.’den tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve … vekillerinin yüzlerine karşı davalı … yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK. 341. maddesi uyarınca Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 27/03/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”