Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1211 E. 2019/37 K. 24.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1211 Esas
KARAR NO : 2019/37

DAVA : Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/12/2018
KARAR TARİHİ : 24/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen 05/09/2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalı …arasında kira sözleşmesi akdedildiğini, tarafların ek sözleşme ile kira sözleşmesinin bir kısım maddelerini tadil ettiklerini, davalı …nin kira sözleşmesi gereğince ödemekle yükümlü olduğu kira bedellerini süresinde ödememesi üzerine aleyhine ….23.İcra Müd.nün … E.sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı …nin icra takibine itiraz etmiş ise de, bu dosya ile ilgili olarak davacı ve davalılar arasında mutabakat sağlanarak fesih ve ibra protokolü başlıklı 17/07/2012 günlü belgenin tanzim edilip tüm taraflarca imzalandığını, kiracının işbu protokolün imzalanmasından itibaren 30 gün içinde kiralanan yer ile ilgili elektrik, doğalgaz, su ve diğer vergileri ödeyip kapatacağını kabul ve taahhüt eder şeklinde düzenlenmiş olmasına rağmen, taşınmazı ve teslim edilen demirbaş vs.ekipmanı teslim etmediğini, protokol kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesine yönelik tüm sözlü taleplerinin sonuçsuz kaldığını, davalıların yazılı ve sözlü taahhütlerine uymaması üzerine taşınmazı fiilen kullanan kişilerin tespiti amacıyla … Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulduğunu, davalıların, taraflar arasında imzalanmış protokoldeki taahhütlerine uymamaları, taşınmazı fiilen kullanmalarına rağmen herhangi bir bedel ödememeleri, teslim edilen demirbaşları vs.ekipmanı teslim etmemeleri, bu husustaki taleplerin sonuçsuz kalması sebebiyle doğan alacaklarının tahsili amacıyla ….5.İcra Müd.nün … E.sayılı dosyasına icra takibi başlatıldığını bildirerek, davalıların taşınmazı protokolde kararlaştırılan tarihte tahliye ve teslim etmemesi sebebiyle tahliye tarihine dek doğmuş doğan hak ve alacaklarından 10.000 TL’sinin 17/08/2012 tarihinden itibaren davalının protokole ve hukuka aykırı eylemlerinin tespiti amacıyla yapılmak zorunda kalınan 1.366,70 TL tespit giderlerinin 12/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili müvekkili … A.Ş’nin unvan değişikliği yaparak … A.Ş olduğunu, davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin … Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu, aynı taleplerle davacı tarafından … 8 Sulh Hukuk Mahkemesinin … E.sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını ve dosyanın halen derdest olduğunu, derdestlik itirazında bulunduklarını bildirerek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında 07/06/2007 tarihli kira sözleşmesi ve 10/06/2008 tarihli ek sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşmenin 3.5.maddesinde kendisine teslim edilen tüm demirbaş, makine ve teçhizatların protokolün imzalanmasından itibaren 30 gün içinde kiralayana teslim etmeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Davacı, davalıların taşınmazı protokolde kararlaştırılan tarihte tahliye ve teslim etmemesi sebebiyle doğan alacağını talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; Dava konusu uyuşmazlığın Kira Sözleşmesinden kaynaklandığı, uyuşmazlıkta Borçlar Kanunu’nun kiraya ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği, davaya bakmakla görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu, görevin dava şartı olup yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiği anlaşıldığından, Mahkememizin görevsizliğine, dosyanın karar kesinleştiğine ve talep halinde görevli İstanbul Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 2015/1583 Esas, 2015/10783 Karar sayılı 07/12/2015 tarihli ilamında; “….HMK.nun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. Maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda Hakim, kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadın hüküm verilememesi, Anayasanın 36. Maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin, doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasa’nın 36. Maddesi ile 6100 sayılı HMK.nun 27. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmadığı, Olayda temyiz eden davacı vekili uyuşmazlığın 17.7.2012 tarihli fesih ve ibra protokolundan kaynaklandığını ileri sürmüştür.Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığı…” şeklinde hüküm oluşturulmuştur.
Mahkememizce Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 2015/1583 Esas, 2015/10783 Karar sayılı 07/12/2015 tarihli ilamına uyulmasına karar verilmiş olup yargılamaya bozma ilamı doğrultusunda devam olunmuştur.
… 8.Sulh Hukuk Mahkemesinin … E.sayılı dosyası getirtilmiş yapılan incelemesinde taraflar arasında akdedilen kira sözleşmesi kapsamında ödenmeyen aylara ilişkin kira alacağı davası olduğu, Mahkememizde yargılaması görülen davanın ise kira sözleşmesinin fesih ve ibra protokolü kapsamında feshinden sonra doğan ecri misil alacağına yönelik olduğu, her iki davanın konularının farklı olduğu anlaşılmakla derdestlik itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Taraflar arasında akdedilen kira sözleşmesinin 5.1 maddesinde her türlü ihtilaf halinde İstanbul Merkez Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu kabul edildiğinden HMK 17.maddesi uyarınca davalının yetki itirazının da reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; davacı ile davalılar arasında akdedilen kira sözleşmesinin protokol ile feshedildiği, davalıların fesih protokolünün 3.5 maddesine uygun şekilde protokolün imzalandığı, 17/07/2012 tarihinden itibaren 30 günlük süre içerisinde mecuru davacıya teslim etmediği, haksız kullanımlarının mecurunun anahtarının 25/04/2013 tarihli tutanakla davacıya teslim edildiği tarihe kadar devam ettiği, davacının 18/08/2012 ile 25/04/2013 tarihi arası ecrimisil talebinde bulunabileceği, ecrimisil hesabı açısından tarafların emsal kira sözleşmelerini dosyaya sunamadıkları, yapılan araştırmada da; emsal kira sözleşmesinin bulunamadığının tespit edildiği, bu durumda taraflar arasında akdedilmiş olan kira sözleşmesindeki bedel dikkate alınarak taşınmazın bulunduğu konum, imar durumu , … ilinde meydana gelen depremler sebebi ile kullanım durumu değerlendirilmek suretiyle üfe endeksi ortalaması üzerinden hesap edilmiş olan ecrimisil bedelinin kabul edilebilir olduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2014/1375 E, 2017/3553 K, 15/06/2017 tarihli ilamında da belirtildiği şekilde kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde taşınmazın davaya konu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının rayice göre belirleneği, daha sonraki dönemler için ecrimisil değerinin üfe artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilmesi gerektiği, bilirkişilerce taraflar arasında akdedilen kira sözleşmesindeki kira bedelinin piyasa rayiçlerine uygun olduğunun tespitinin yapıldığı, bu bedele üfe artış oranındaki değerlerin uygulanması suretiyle ecrimisil hesabının yapılması gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1.519.698,86 TL’nin anahtarın teslim edildiği haksız fiilin son bulduğu 25/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiş olup, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2018/3786 Esas, 2018/10066 Karar sayılı 16/10/2018 tarihli bozma ilamında; “….01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Somut olayda, taraflar arasında 07/06/2007 tarihli kira sözleşmesi ve 17/07/2012 tarihli fesih ve ibra protokolü konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 17/07/2012 tarihli fesih ve ibra protokolünün 3.1. maddesinde, tarafların, 07/06/2007 tarihli kira sözleşmesi ve ek protokolün, bu protokol şartlarının yerine getirilmesinden itibaren geçerli olacak şekilde kendiliğinden fesholunacağını kabul ve taahhüt ettikleri, yine 3.5. maddesinde, kiracının kendisine teslim edilen tüm demirbaş, makine ve teçhizatları protokolün imzalanmasından itibaren 30 gün içinde kiralayana teslim etmeyi kabul ve taahhüt ettiği düzenlenmiştir. Dava konusu kiralananın 25/04/2013 tarihinde kiraya verene teslim edildiği de uyuşmazlık konusu değildir. Bu durumda, uyuşmazlık kira sözleşmesinden ve kira sözleşmesine bağlı protokolden kaynaklanmaktadır. Dava, 05/09/2014 tarihinde 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiği….” bildirilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay 3 Hukuk Dairesinin 2018/3786 Esas, 2018/10066 Karar sayılı 16/10/2018 tarihli bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği, Tarafların da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilecekleri, Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme dikkate alınacağı, Yargıtay bozma ilamı kapsamında uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, dosyanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK 331.maddesi uyarınca harç ve masrafların görevli mahkemede nazara alınmasına,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 15 günlük sürede temyiz yolu açık olmak oybirliği ile verildi.24/01/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …