Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/107 E. 2020/589 K. 19.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/107 Esas
KARAR NO : 2020/589

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/01/2013
KARAR TARİHİ : 19/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen 30/01/2013 tarihli dava dilekçeside, taraflar arasında 20.08.2009 tarihinde belirsiz süreli bir acentelik sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmenin 02.02.2012 tarihinde davalı … tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin ve sözleşmede belirtilen ihbar süresine uyulmaksızın feshedildiğini, fesih işlemi sonucunda müvekkilinin ciddi bir ticari itibar ve portföy kaybına uğradığını, acentenin üretim yetersizliği veya prim gelirleri ile tazminat ödemeleri arasındaki dengesizlik nedeniyle portföyünün verimli olmaması varsayımının dahi sözleşmenin sigorta şirketi tarafından haklı nedenle feshine sebep oluşturmayacağını belirterek yoksun kalınan kar ve denkleştirme işlemi (portföy tazminatı) sebebiyle şimdilik 1.000-TL maddi ve 1.000 TL manevi tazminatın fesih tarihinden itibaren İşletilecek faiz ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; davacı şirketin müvekkiline verdiği zararın sağladığı yarardan fazla olduğunu, davacı acentenin yıllar itibariyle hasar prim oranlarının 2009 yılında %92, 2010 yılında %76, 2011 yılında %81 ve 2012 yılında %90 olarak gerçekleştiğini, yıllar itibariyle yüksek hasar prim oranı bulunması sebebiyle teknik kar sağlayamayan acente ile çalışmanın müvekkili bakımından çekilmez bir hal aldığını, sözleşme süresi içinde acente bu konuda uyarılmışsa da herhangi bir iyileşme tespit edilemediğinden ve ileride iyileşme ihtimali de görülmediğinden, şirketin daha fazla zarara uğramasına engel olmak amacıyla son çare olarak fesih yoluna başvurulduğunu, davacı acentenin, müvekkilinin ön iznini almadan kendi şahsı adına … Sig.A.Ş.nin acenteliğini yaptığını, defalarca yeni sigortalanacak araçların görülerek fotoğraflanıp arşivlenmesi istenmişse de davacının bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, acentenin sözleşme şartlarına uymaması, müvekkilini zarara uğratması, başka sigorta şirketinin acenteliğini yapması, portföyünü arttırmaması, şirket talimatlarına uymaması nedeniyle sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini bildirerek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 19/11/2014 tarihli 2014/380 Esas 2014/300 Karar sayılı kararı ile “Davanın kısmen Kabulüne, maddi tazminat açısından 26.510,50 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteminin Reddine,” dair karar verilmiş, davacı ve davalı vekillerinin mahkememize sunmuş oldukları temyiz dilekçeleri doğrultusunda mahkememiz dosyasının Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18/11/2015 tarihli 2015/4102 Esas 2015/12210 Karar sayılı ilamı ile ” Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” şeklindeki kararı ile davalının tüm temyiz itirazlarının reddine usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay kararına karşın davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dilekçe ile karar düzeltme istemi ile mahkememize başvurulduğu görülmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30/11/2017 tarihli 2016/2791 Esas 2017/6770 Karar sayılı ilamı ile “1- Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebepler ile taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin davalı tarafça haksız feshedildiğinin anlaşılmasına göre, davalı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen aşağıdaki bent dışında kalan sair karar düzeltme isteklerinin reddi gerekir. Dava, taraflar arasında düzenlenen sigorta acenteliği sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasına dayalı, yoksun kalınan kâr ve portföy tazminatı ile manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, bilirkişi raporuna itibar edilerek portföy tazminatına hükmedilmiş, sair talepler reddedilmiştir. Ancak, hükme temel alınan bilirkişi raporu karar vermeye elverişli değildir. Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Somut olayda sözleşmenin feshinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tür tazminat, mülga 6762 sayılı TTK’nın sigorta hükümlerinde açıkça düzenlenmemiştir. Ancak, anılan Kanun’un 134. maddesinde muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminatın acenteye yahut yukarıdaki hallere göre onun yerine geçenlere verileceği hükme bağlanmıştır. Fesihten sonraki tazminat alacağı bu şekilde belirlenmiştir. Ayrıca, fesih tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve uyuşmazlığa uygulanması gereken 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilecektir. Somut olayda hesaplama yapılırken, davacı acentenin, davalı adına ne tür poliçeler düzenlediği, bu poliçelerin süreleri, davalının acentenin portföyünden ne gibi önemli menfaatler elde edeceği ve hakkaniyet ilkesi gereği portföy tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediği hususları tartışılmamıştır. Bu durum karşısında, taraf delilleri de nazara alınarak portföy tazminatı isteminin açıklanan şekilde değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde fesihten geriye doğru iki yıl içinde davacı tarafından elde edilen brüt kâra göre hesap yapan bilirkişi raporuna dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğinden davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulüyle Dairemizin 18/11/2015 tarihli 2015/4102 Esas 2015/12210 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçeyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki kararı ile dosyanın mahkememize tevzi edilerek 2018/107 Esas sayılı sırasına kaydı yapılarak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davacı acentanın davalı adına ne tür poliçeler düzenlediği, bu poliçelerin süreleri, davalı acentanın portföyünden ne gibi önemli menfaatler elde edileceği ve hakkaniyet ilkesi gereği portföy tazminatı verilmesi gerekip gerekmediği hususlarının tartışılabilmesi açısından bozma ilamı doğrultusunda rapor alınmak üzere dosyanın sigortacı …, bankacı …ve …’e tevdi edilmiş, bilirkişilerin mahkememize sunmuş olduğu 19/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından ihbar süresine uyulmadan haksız olarak feshedildiğini, davacının müsbet ve menfi zarar kapsamında oluşan maddi zararlarının tazmin edilmesi gerektiği, bu kapsamda 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23. Maddesinin 16. Bendinde yer alan düzenleme gereği davacının bu durumda davalıdan iş bu ortalama 1 yıllık komisyonunun kanunun aradığı “kısa bir süre içinde yapacağı işlerle ilgili” komisyon tabirine uygun olarak faaliyet süresi 897 gün olan davacı acentenin takdiren 3 aylık dönem için 6.726,09 TL haksız fesih dolayısıyla komisyon hakkı olabileceği, sigortacılık kanunun 23/16 mad. Uyarınca sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davalı … şirketinin davacı … acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ettiği hususunda davalı sigortacı nezdinde kaldığı kanıtlanmış bir portföyün varlığına dair tespit yapılamadığı görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Mahkememizin 25/03/2019 tarihli duruşmasının 1 numaralı ara kararı uyarınca tarafların itirazlarının karşılanması ve Yargıtay Bozma İlamına uygun olarak rapor hazırlanması ve davacı tarafından davalıya kazandırılan müşterilerin ne kadarını sözleşmenin feshedilmesinden sonra davalı ile ticari ilişki devam ettirdiği, davalının davacının kazandırdığı müşterilerden fesih tarihinden itibaren ne kadar menfaat elde ettiği, davacının fesih tarihinden sonra davalı tarıfın ticari ilişkisini devam ettirdiği müşterilerden dolayı komisyon bedeli alacağı olup olmadığı, miktarının tespit edilmesi ve nihai olarak portföy tazminatının hesaplanması için dosyanın, yeniden oluşturulacak bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiş ve dosay bilirkişi sigortacı Aktüer …, Sigorta Muhasebesinde uzman mali müşavir … ve Sigorta Hukukunda Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı …’a tevdi edilmiş, bilirkişilerin mahkememize sunmuş olduğu 04/07/2019 tarihli raporunda; davalı şirketin tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerin TTK ve HMK ilgili hükümlerine uygun olarak açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, dolayısıyla ticari defterlerinin davalı şirketin lehine delil olabilme niteliği taşıyabileceğini, davalı … tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirilen feshin gerek sözleşmenin 24. Maddesinin belirtilen ve gerekse TTK’nun 121/1 maddesinde yer alan hüküm çerçevesinde 3 aylık fesih öneli verilmeden yapıldığı, acentenin verilen hedefleri gerçekleştirememesi, portföyün verimli olmaması gibi hallerinin “acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda acentenin tazminat hakkının olamayacağı yönündeki iddianın hakkaniyete uygun olmadığı, fesihten sonra yenilenen poliçelerin olup olmadığının tespit edilemediği, gerçekleşen feshin haklı nedenlere dayanmaması ve TTK 122/1-c fıkrasındaki “somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir” hükmü de dikkate alındığında bu kapsamda hakkaniyet gereği davacının en fazla hesaplanan 27.739,34 TL kadar portföy tazminatı talebinde bulunabileceği görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Mahkememizin 08/11/2019 tarihli ara kararı uyarınca dosyanın önceki bilirkişilere tevdi ile tarafların itirazlarının değerlendirilmesi, davalı tarafından sunulan belgeler ve davalı … şirketinin sistem kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılarak, fesihten sonra yenilenen poliçeler hesaplanarak yüzdesel olarak davalının portföyüne ne kadar müşteri geçtiğinin somut, denetime açık ve nihai bir şekilde tespit edilip tazminat miktarının hesaplanması için ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişilerin mahkememize sunmuş oldukları 05/06/2020 tarihli ek raporunda; davalı … şirketinin, gerek sözleşmenin 24. Maddesinde ve gerekse TTK’nun 121/1. Maddesinde yer alan hüküm çerçevesinde 3 aylık fesih öneline uyulmadan tek taraflı olarak fesih işlemini gerçekleştirdiği, acentenin verilen hedefleri gerçekleştirememesi, portföyün verimli olmaması gibi hallerinin “acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda acentenin tazminat hakkının olamayacağı yönündeki iddianın hakkaniyete uygun olmadığı, fesihten sonra acentenin portföyü üzerinden toplam prim tutarı 27.249,66 TL olan 37 adet poliçenin yenilendiği, dolayısıyla davalı … şirketinin sözleşmenin sona ermesinden sonra da acentenin kazandırdığı müşteriler sayesinde önemli bir menfaat elde ettiğinin söylenebileceği, gerçekleşen feshin haklı nedenlere dayanmadığı, TK.122/1-a kapsamında “müvekkil sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaat elde ediyorsa” şartının da gerçekleştiği yönünde kanat hasıl olması sonucunda hakkaniyet gereği davacının kök raporda en fazla hesaplanan 27.739,34 TL kadar portföy tazminatı talebinde bulunabileceği görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe;
Uyuşmazlık konusu taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin hasar prim oranının yüksek seviyede olması nedeniyle feshedilmesinin haklı neden oluşturmadığı, davacının başka bir sigorta şirketinin acenteliğini yapmasına davalının uzun süre ses çıkarmaması nedeniyle bu durumu örtülü olarak kabul ettiği ve bu durumun da sözleşmenin feshedilmesi için haklı bir neden oluşturmadığı, sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği Yargıtay 11. H.D’nin 2016/2791 E. 2017/6770 K. Sayılı karar düzeltme ilamıyla da tespit edildiğinden bu yönde yeniden değerlendirmeye gerek bulunmamaktadır. Bu aşamada uyulmasına karar verilen bozma ilamı doğrultusunda değerlendirme yapmak gerekmektedir. Öncelikle bozma ilamı doğrultusunda; davacı acentenin davalı adına ne tür poliçeler düzenlediği, bu poliçelerin süreleri, davalının acente portföyünden ne gibi önemli menfaatler elde ettiğinin tespit edilmesi ve hakkaniyet gereği portföy tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediğinin tartışılması gerekmektedir.
Portföy tazminatı açısından, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’ nun 23/15-16. maddeleri kapsamında sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davalı … şirketinin, davacı acentenin faaliyeti sonucu önemli menfaatler elde edip etmediği, ya da hakkaniyetin bunu gerektirip gerektirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda bilirkişi incelemesine başvurulmuş olup, bilirkişilerce tanzim edilen raporda; davalının sistem kayıtları üzerinde yapılan incelemede sözleşmenin feshinden sonra davacının portföyünden 37 adet poliçenin düzenlendiği, davalının 27.249,66 TL gelir elde ettiği, acentenin yıllık prim üretiminin 173.501,14 TL olmasına göre yenilenen bu 37 poliçenin prim üretimine oranının %15,7 olduğu, poliçelerin trafik, konut, işyeri, kasko, mesleki sorumluluk sigorta türlerine ilişkin olduğu, davalının fesihten sonra davacının portföyünden önemli bir menfaat elde ettiği, davacının talep edebileceği tazminatın üst sınırının 27.739,34 TL olduğu belirtilmiştir.
Bu durumda 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesine göre sözleşme ilişkisinden sonra sigorta şirketinin acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi koşulunun gerçekleştiği, somut olayın özellik ve şartları ile hakkaniyet ilkeleri uyarınca davacının portföy tazminatı talep edebileceği sonucuna varılmıştır.
Somut olayda, portföy tazminatının üst sınırı davacı acentenin faaliyet süresinde elde ettiği komisyon tutarı ortalaması olan 27.739,34 TL olarak tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki acentelik ilişkinin süresi, davacının bu süre zarfında zaman zaman gösterdiği üstün performans, davalı … şirketine sağladığı müşteri potansiyeli, ürettiği prim, acente sözleşmesinin feshinden sonra yenilenen poliçe sayısının 37 olması ve bu poliçelerin prim tutarının acentenin yıllık prim üretimine oranının %15,7 olması dikkate alınarak hakkaniyet gereği 15.000,00 TL portföy tazminatına hükmedilmiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle; portföy tazminatı açısından davanın kısmen kabulüne, 15.000,00 TL portföy tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, manevi tazminat ve yoksun kalınan kâr talepleri açısından mahkememizce verilen karar temyiz edilmeyerek kesinleştiğinden bu talepler hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Portföy tazminatı açısından davanın KISMEN KABULÜNE, 15.000,00 TL portföy tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Manevi tazminat ve yoksun kalınan kâr talepleri açısından mahkememizce verilen karar temyiz edilmeyerek kesinleştiğinden bu talepler hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 1.024,65 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 34,20 TL + tamamlama harcı olan 435,65 TL harçtan oluşan toplam 469,85 TL’den mahsubu ile bakiye 554,80 TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 469,85 TL peşin harç ve 24,30 TL başvurma harcından oluşan toplam 494,15 TL harcın davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından bozma öncesi yapılan posta, tebligat, ve bilirkişi ücretinden oluşan 2.338,00 TL yargılama gideri ve bozma sonrası yapılan posta, tebligat, ve bilirkişi ücretinden oluşan 3.077,85 TL olmak üzere toplam 5.415,85 TL yargılama giderinden davanın kabulü oranında yapılan hesaplama neticesinde 2.952,97 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
Bakiye kısmın davacının üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan posta, tebligat ücretinden oluşan toplam 105,50 TL yargılama giderinden davanın reddi oranında yapılan hesaplama neticesinde 47,97 TL yargılama giderinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
Bakiye kısmın davalının üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
7-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/10/2020

Katip …
¸¸

Hakim …
¸¸

Harç Beyanı
K.H.= 1.024,65 TL
P.H = 34,20 TL
I.H.= 435,65 TL (ıslah)
B.H.= 554,80 TL

Davacı yargılama gideri
1.908,00 TL bilirkişi ücreti (bozma öncesi)
430,00 TL posta gideri (bozma öncesi)
3.000,00 TL bilirkişi ücreti (bozma sonrası)
77,85 TL posta gideri (bozma sonrası)
5.415,85 TL Toplam yargılama gideri