Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1065 E. 2021/488 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1065 Esas
KARAR NO : 2021/488

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ :24/02/2012
KARAR TARİHİ : 10/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 24/02/2012 tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin maliki olduğu un fabrikasının davalı şirket nezdinde 22.06.2010 tarihinde … poliçe numaralı yangın sigortası poliçesi ile sigortalı olduğunu, yağan yağmur nedeniyle oluşan taşkın neticesinde fabrika deposundaki buğdayların hasarlandığını, hasar miktarının 5.094.193,44 TL olduğunu belirterek 5.094.193,44 TL hasar bedelinin, 23.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenilmesine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili tarafından davaya verilen cevap dilekçesinde; Sigortalanan işyerinde sel hadisesinin meydana gelmediğinin açık olduğunu, gerçekten bir zarar var ise de bunun emtianın nem oranının ve dolayısıyla kızışmanın artması ile gerçekleştiğini, Yangın Sigortası Poliçe Genel Şartları’nın A.4.4. maddesi uyarınca bu şekilde meydana gelen hasarın teminat kapsamı dışında olduğunu, su basması olayının gerçekten yaşandığı kabul edilse dahi davacı sigorta ettirenin Yangın Sigortası Poliçe Genel Şartları’nın B.1/1.2 uyarınca gerekli kurtarma ve yardım önlemlerini almadığını ve bu yükümlülüklerini ihlal ettiğini, bunun yanı sıra Yangın Sigortası Poliçe Genel Şartları’nın B.1/1.7 maddesinde yer alan araştırma ve inceleme yapılmasına izin verme yükümlülüğünü ihlal ettiğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davacıya ait un fabrikası ve depolarında gerçekleşen hasarın su basmasından kaynaklandığı, sigorta teminatı kapsamında kaldığı, Yangın Sigortası Poliçe Genel Şartları’nın B8.8.1 hükmüne göre ekspertiz raporunun düzenlendiği 05.03.2012 tarihinden itibaren geçen 1 aylık süre sonu olan 05.04.2012 tarihinde davalı sigorta şirketinin temerrüde düştüğü, davacının ticari defter ve kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda, stoklarında 5.797.863,82 TL’lik malzemesinin bulunduğu, davalının hasarın gerçekleşmesi sebebiyle sigorta teminatı kapsamında bu miktardan sorumlu olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, 5.094.193,44 TL tazminatın 05.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya avans olarak ödenen 1.004.348,08 TL’nin infazda nazara alınarak toplam alacak miktarından mahsubuna karar verilmiştir. Davacı vekili 24/02/2012 tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin maliki olduğu un fabrikasının davalı şirket nezdinde 22.06.2010 tarihinde … poliçe numaralı yangın sigortası poliçesi ile sigortalı olduğunu, yağan yağmur nedeniyle oluşan taşkın neticesinde fabrika deposundaki buğdayların hasarlandığını, hasar miktarının 5.094.193,44 TL olduğunu belirterek 5.094.193,44 TL hasar bedelinin, 23.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenilmesine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili tarafından davaya verilen cevap dilekçesinde; Sigortalanan işyerinde sel hadisesinin meydana gelmediğinin açık olduğunu, gerçekten bir zarar var ise de bunun emtianın nem oranının ve dolayısıyla kızışmanın artması ile gerçekleştiğini, Yangın Sigortası Poliçe Genel Şartları’nın A.4.4. maddesi uyarınca bu şekilde meydana gelen hasarın teminat kapsamı dışında olduğunu, su basması olayının gerçekten yaşandığı kabul edilse dahi davacı sigorta ettirenin Yangın Sigortası Poliçe Genel Şartları’nın B.1/1.2 uyarınca gerekli kurtarma ve yardım önlemlerini almadığını ve bu yükümlülüklerini ihlal ettiğini, bunun yanı sıra Yangın Sigortası Poliçe Genel Şartları’nın B.1/1.7 maddesinde yer alan araştırma ve inceleme yapılmasına izin verme yükümlülüğünü ihlal ettiğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davacıya ait un fabrikası ve depolarında gerçekleşen hasarın su basmasından kaynaklandığı, sigorta teminatı kapsamında kaldığı, Yangın Sigortası Poliçe Genel Şartları’nın B8.8.1 hükmüne göre ekspertiz raporunun düzenlendiği 05.03.2012 tarihinden itibaren geçen 1 aylık süre sonu olan 05.04.2012 tarihinde davalı sigorta şirketinin temerrüde düştüğü, davacının ticari defter ve kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda, stoklarında 5.797.863,82 TL’lik malzemesinin bulunduğu, davalının hasarın gerçekleşmesi sebebiyle sigorta teminatı kapsamında bu miktardan sorumlu olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, 5.094.193,44 TL tazminatın 05.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya avans olarak ödenen 1.004.348,08 TL’nin infazda nazara alınarak toplam alacak miktarından mahsubuna karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2017/4511Esas 2017/9489 karar sayılı 24.10.2017 tarihli ilamı ile onanmıştır.
Davalının Karar Düzeltme talebi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2018/442 E, 2018/8109 Karar sayılı 24/09/2018 tarihli bozma ilamı ile onama kararı kaldırılarak “…
1- Dosya içeriğine, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesinin 2. fıkrası delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, Yangın Sigorta Poliçesi’ne dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, taraflar arasında imzalı sigorta poliçesi kapsamında kalan su baskını nedeniyle, işyerinde oluştuğunu iddia ettiği 7.593 ton buğday emteasının hasar gördüğünü ileri sürerek zararın tazminini talep etmiş; davalı taraf, hasarın su baskını sonucu değil, emteanın kendi bünyesinden kaynaklanan ayıbı nedeniyle hasara uğradığını ve zararın teminat dışı olduğunu savunmuş; mahkeme ise, benimsediği bilirkişi raporundaki tespitlere göre, hasarın su baskını sonucu oluştuğu ve poliçe teminatı kapsamında olduğunu kabul ederek davacı yan lehine tazminata karar vermiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda, davaya konu edilen olayın, poliçe teminatı kapsamındaki su baskını sonucu gerçekleştiği, dosya kapsamına ve sunulu delillere uygun biçimde saptanmış olup, heyet raporu bu yönüyle yerinde görülmüştür. Ancak, davaya konu su baskını nedeniyle davacının depolarında bulunduğu ve hasar gördüğü iddia olunan emteanın miktarı ve bedelleri ile davacı zararının hesaplanması bakımından, mahkemenin benimsediği 09.06.2014 tarihli kök ve 27.10.2014 tarihli ek rapor yeterli ve doğru tespitleri içermemektedir.
Anılan raporlar incelendiğinde; davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemelere göre hasarlı emteanın miktarı ve bedelinin belirlendiği; 2010 yılından hasarın gerçekleştiği 2011 yılına devreden mal bedelleri ile 2011 yılında davacı tarafça satın alınan (davacının yevmiye defterine işlenen faturalara göre) mal bedellerinin toplamından, 2011 yılı içinde üretimde kullanılan mal bedelinin düşülmesiyle belirlenen 5.797.863,82 TL’lik mal stok bedeli oranında davacının zararı olduğu şeklinde görüş bildirildiği görülmektedir. İfade olunan hesaplama yapılırken; davacının depolarında, hasar tarihi itibariyle fiilen bulunması mümkün olan emtea miktarı konusunda değerlendirme yapılmadığı; hasardan hemen sonra davalı sigortacının başvurusu üzerine açılan tespit dosyasında alınan 11.01.2012 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, davacı depolarında yapılan fiili incelemeyle, depo alanları ile depoların hacmine göre alacağı buğday miktarına ilişkin tespitler de dikkate alınarak, hasar görmesi muhtemel emtea miktarının net biçimde saptanmadığı; davacı tarafın hasara yol açan su baskınından hemen sonra 40 tonluk emteayı hasar görmeden kurtardıklarına ilişkin beyan ve kabulü dikkate alınıp, bildirilen bedelin hesaplanan bedelden düşülmediği; yine taraflar arasındaki poliçede yer alan, su baskını hasarları için %2 (50.000 Euro’yu geçmemek kaydıyla) muafiyet bedelinin hesaplamada gözetilmediği görülmektedir.
İfade olunan tüm bu nedenlerle; taraflar arasındaki poliçeyle, davacıya ait un fabrikasının depolarında bulunan buğday emteasının belli limitler dahilinde sigortalandığı; sigorta sözleşmesi gereği, poliçedeki limitlerle sınırlı olmak kaydıyla, davalı sigortacının su baskını rizikosu nedeniyle fiilen oluşan gerçek zarar miktarını tazminle yükümlü olduğu; zarar miktarının belirlenmesinde, riziko tarihinden önce fiilen mevcut olup da olay nedeniyle hasara uğrayan emtea için hesaplama yapılması gerektiği; hesaplama yapılırken, sadece ticari defterlere işlenen faturalardaki mal miktar ve bedellerinin esas alınması ile yetinilemeyeceği ve hasar anında davacı depolarında fiilen mevcut olan emtea miktarı ve bedelinin belirlenmesinin gerekeceği gözetilmelidir. Buna göre de; oluşturulacak başka bir uzman bilirkişi heyetinden, tespit dosyasında alınan 11.01.2012 tarihli bilirkişi raporunda, davacı depolarının alanı ve depoların hacmine göre alabileceği buğday miktarına ilişkin belirlemelerin, davacı yanın su baskınından hemen sonra kurtardıklarını bildirdiği 40 tonluk buğday miktarına ilişkin beyan ve kabulünün bir bütün olarak ele alınması ve hasar tarihinden önceki yıla ait ticari defter ve kayıtlar ile muhasebe belgeleri de incelenmek suretiyle, su baskını olayından önce mevcut olup da olay nedeniyle hasar gören sigortalı emteanın miktar ve bedelinin (davacı tarafça kurtarılan emtea bedeli düşülüp) ayrıntılı biçimde tespiti, poliçedeki muafiyet klozuna göre hasar bedelinden gerekli indirimin yapılması konularında ayrıntılı, gerekçeli, denetime imkan sağlayacak bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm tesisi yerinde olmamıştır.
3-Davalı taraf, davacıya ait işyerinin yol seviyesinden daha düşük seviyede olduğu, depoların konumu itibariyle davaya konu olaydaki gibi su baskınlarına sürekli maruz kaldığı ve yoldan su baskını sebebine dayalı olarak önceki yıllarda dört kez daha farklı sigorta şirketlerinden tazminat aldığı hususlarının, tazminatın belirlenmesinde dikkate alınması gerektiğini savunmuştur. Davacı taraf ise, davalı sigortacının poliçe düzenlemeden önce eksper marifetiyle inceleme yaptığını ve depoların konumuna ilişkin savunmasının bu nedenle dinlenemeyeceğini, davaya konu olay tarihinden önce 2009 yılında gerçekleşen su baskınının ise, dere taşmasından meydana geldiğini iddia etmiştir. Mahkemece de, davacı yanın beyanları yerinde bulunmuş ve daha önceki tarihlerde de su baskınına maruz kalan davacı depolarının sigortalanması konusunda, davalı sigortacının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğundan, sigortacının bu savunmasına itibar edilmemiştir.
Davacının sigortalı işyerinin, önünden geçen karayolundan 1,8 metre düşük kotta yer aldığı dosya kapsamı ile sabit ve tarafların kabulündedir. Davalı sigortacı tarafından sunulan belgelerden; yoldaki kot farkı sonucu, aşırı yağışların su baskınına yol açması nedeniyle 2005, 2006, 2007 ve 2009 yıllarının sonbahar- kış aylarında davacı depolarında hasar oluştuğu, davacının herbir hasar için farklı sigorta şirketlerinden hasar bedeli tahsil ettiği; davaya konu olayın gerçekleştiği 2011 yılı Aralık ayından önce (yaklaşık 6 yıldır) aynı sebepten davacının ticari emteasının hasar gördüğü anlaşılmaktadır. Dosya muhteviyatında yer alan tespit dosyasında alınan 29.12.2011 tarihli inşaat mühendisi bilirkişinin raporunda; “davacı fabrikasının önünde bulunan 300 mm ve 2 X 100 mm çapındaki yüzey sularının tahliyesine ilişkin sistemin hatalı olduğu; yağmur sularının uzaklaştırılması için en uygun çözümün üstü ızgaralı ve açık, yerden yüksek ve temizlenmeye müsait kanal sistemi olduğu; davacıya ait su tahliye borularında zamanla oluşan tıkanma, yetersiz meyil, tesisat boyunca kesit daralması vb. sebeplerden su baskınının gerçekleştiği” yönünde tespitler yapıldığı görülmektedir. Anılan bu raporla tespit edilen hususlara ilişkin olarak mahkeme tarafından herhangi bir inceleme yapılmamış, uzman bilirkişiden rapor alınmamış, basiretli tacir gibi davranması gereken davalı sigortacının sigortaladığı yeri görüp poliçe tanzim etmesi gerektiği gerekçesiyle, davacının müterafik kusuru konusunda irdeleme yapılmadan karar verilmiştir.
Sigorta sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iyiniyeti ve güven esasına dayanan sözleşmeler olup, iyiniyet ve güvenin sözleşme görüşmelerinden başlayıp sözleşme kapsamında oluşan zararın giderimi anına kadar varlığını koruması gerekir. Sözleşmenin her iki tarafı da sözleşmenin diğer yanının hak ve menfaatlerini gözetip korumak ve bu konuda her türlü önleyici tedbiri almak zorundadır. Sigortacı, sigorta teminatında yer alan zararı iyiniyetli biçimde tam olarak karşılamakla yükümlü olduğu gibi, sigortalı da rizikonun gerçekleşmemesi ve gerçekleştiğinde ise sigortacının zarar giderim yükünü hafifletecek her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Bu anlamda; sigortacının, sigorta teminatı verilen rizikolar yönünden gerekli incelemeleri yapıp poliçe tanzim etme konusunda basiretli davranması gerektiği kabulü yerinde olmakla birlikte; malını sigortalatmak isteyen tarafın da, rizikonun oluşmasını engelleyici önlemleri almış olması, malını koruma konusunda sadece sigorta yaptırmakla yetinmemesi ve kendi malını öncelikli olarak kendisinin korumakla yükümlü olduğu konusunda basiretli davranıp önlem alması gerektiği izahtan varestedir.
İfade olunan tüm bu sebeplerle; davalı sigortacının, sigorta poliçesinin tanzimi sırasında riski iyi analiz etme konusunda basiretli davranma zorunluluğu olduğu kadar, işyeri yaklaşık 6 yıldır 4 kez aynı sebeple ve aynı şekilde hasara uğrayan, tacir olan davacı sigortalı yönünden de basiretli davranma zorunluluğunun cari olduğunun gözetilmesi; tespit dosyasında, mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen inşaat bilirkişisinin raporunda, davacının işyerinin önündeki su tahliye sisteminin yetersiz olduğunun saptandığı dikkate alınıp, rapor alınacak bilirkişi heyetine konusunda uzman inşaat mühendisi bilirkişinin de dahil edilmesi; oluşturulacak yeni heyetten, işyerine ait su tahliye sisteminin (işyerinin konumu da dikkate alınarak) yeterli olup olmadığı, yetersizse bu yetersizliğin sebepleri ve tahliye sisteminin yeterli hale getirilmesinin mümkün olup olmadığı ile yapılması gerekenlerin ne olduğu, su tahliye sisteminin yeterli olması halinde dahi davaya konu su baskınının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği (olay günü yağan yağmur miktarına göre) konularında ayrıntılı, gerekçeli rapor alınması; raporla yapılan tespitlere göre, zararın doğumu ya da artmasında davacının müterafik kusurlu olup olmadığının hükümde tartışılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm tesisi de doğru görülmediği… ” bildirilmiştir.
Mahkememizce Tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/442 E. Sayılı bozma ilamı kapsamında davacının ticari defter ve kayıtları ve dosya incelenerek davacının davalıdan alacaklı olup olmadığın tespiti ve hasar tarihinde davacı depolarında fiilen bulunan mal miktarının ne olduğunun tespit edilerek tespit dosyasından alınan 11/02/2012 tarihli bilirkişi raporunda davacı depolarının alanı ve depoların hacmine göre alabileceği buğday miktarına ilişkin belirleme yapılarak kurtarıldığı bildirilen 40 tonluk buğday miktarına ilişkin kabul beyanı ele alınarak hasar tarihinden önceki yıllara ait ticari defter ve kayıtları ile muhasebe belgeleri de incelenmek sureti ile su baskını öncesinde mevcut emtianın miktarı ve bedelinin davacı tarafından kurtarılan emtia bedeli düşülmek sureti ile tespit edilmesine, poliçedeki muafiyet kuralına göre hasar bedelinden gerekli indirimin yapılmasını, tespit dosyasının mahalinde yapılan keşif sonrası düzenlenen inşaat bilirkişi raporu dikkate alınarak davacının iş yerinin önündeki su tahliye sisteminin yetersiz olduğunun saptandığı dikkate alınıp, heyette bulunan Uzman İnşaat Mühendisi bilirkişiden iş yerine ait su tahliye sisteminin iş yerinin konumunda dikkate alınarak yeterli olup olmadığı, yetersiz ise bu yetersizliğin sebepleri ve tahliye sisteminin yeterli hale getirilmesini mümkün olup olmadığı ile yapılması gerekenlerin ne olduğunun, su tahliye sisteminin yeterli olması halinde dahi davaya konu su baskının gerçekleşip gerçekleşmediği, olay günü yağan yağmur miktarına göre ayrıntılı gerekçeli rapor alınarak zararın doğumunda ve artmasında davacının müterafik kusurlu olup olmadığının da tespit edilmesi konusunda yeni oluşturulacak heyetten yeniden rapor alınmasına karar verilmiş olup, ibraz edilen 30/07/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; davacının ticari kayıtları kapsamında olayın meydana geldiği dönem başı mevcudu ve rizikonun gerçekleştiği ana kadarki alımlar ile üretimde kullanılan çıkan miktarlara ilişkin tespit edilenler kapsamında 5.797.863,32 TL’lik ürün mevcudu olduğu, … asliye Hukuk Mahkemesinin… D.iş sayılı dosyasında alınan 11/01/2012 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, hasara konu fiili emtia değerinin 2.112.878,66 TL olarak kabul edilebileceği, nitekim bu hesaplamanın davalı sigorta şirketi tarafından atanan sigorta eksperinin 01/03/2013 tarihli raporunda esas alındığı ve ayrıca 22.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda da bu hesaplamadan hareket ettiği, söz konusu raporda fiili zararın belirlendiği ve dolayısıyla kurtarılan 40 ton buğdayın bu hesaplamaya dahil edilmediği, yapıların bu düzeni karşısında, sel felaketinin daha da yüksek duvarların olması ve kapı girişinin yol tarafından kapatılarak yan tarafa alınması (arka tarafa alınması dere olması nedeni ile mümkün değildir) halinde kısmen engellenebileceği, ancak un fabrikasına araçların girişinin sağlanması için önden kapı olması gerektiği, bu durumda da yüzey sularının kapıdan her zaman girmesinin bekleneceği, bu nedenle zararın oluşumunun veya artmasında davacının kusurunun bulunmadığı, bu kapsamda davalı sigorta şirketinin davacının fiili zararının tespiti için en elverişli nitelikte olan 11/01/2012 tarihli raporda belirlenen 2.112.878,66 TL’lik hasar miktarına, ekspertiz raporunda yapıldığı, belirtilen masraflar eklendikten sonra ulaşılan 2.131.431,17 TL’den muafiyet bedeli (50.000 EURO -122.735,00 TL) indirilmek suretiyle 2.008.696,17 TL tazmin yükümlülüğü bulunduğu, ancak mahkemece kurtarılan 40 ton buğdayın da bu hesaplamaya dahil edildiği sonucuna ulaşılır ise 2.008.696,17 TL’den ayrıca 27.400 TL tenzil edilebileceği bildirilmiştir.
Mahkememizce davacı ve davalının bilirkişi raporuna yapmış olduğu itirazların değerlendirilmesi açısından bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, ibraz edilen 04/08/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda kök rapordaki görüşlerinde bir değişiklik bulunmadığı bildirilmiştir.
Davacı ve davalı vekilinin bilirkişi ek raporuna yapmış oldukları itirazların değerlendirilmesi, ve bilirkişi kök raporuna daha önce yapılan itirazların tam olarak aydınlatılmadığı, tüm itirazları açıklığa kavuşturur şekilde bilirkişilerden 2.ek raporun alınmasına , poliçede yer alan muafiyet tenzilinin Yargıtay bozma ilamı kapsamında bilirkişilerce değerlendirilmesine karar verilmiş olup, ibraz edilen 24/03/2021 tarihli bilirkişi 2.ek raporunda; davacının ticari kayıtları kapsamında olayın meydana geldiği dönem başı mevcudu ve rizikonun gerçekleştiği ana kadarki alımlar ile üretimde kullanılan çıkan miktarlara ilişkin tespit edilenler kapsamında 5.797.863,32 TL’lik ürün mevcudu olduğu, Yargıtay bozma ilamı gereği depoların teknik kapasitesi hesaplandığında depolarda olması muhtemel emtia miktarı 7.450.287 kg ve bedeli 5.103.446,60 TL olduğu, … asliye Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasında alınan 11/01/2012 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, hasara konu fiili emtia değerinin 2.112.878,66 TL olarak kabul edilebileceği, nitekim bu hesaplamanın davalı sigorta şirketi tarafından atanan sigorta eksperinin 01/03/2013 tarihli raporunda esas alındığı ve ayrıca 22.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda da bu hesaplamadan hareket ettiği, söz konusu raporda fiili zararın belirlendiği ve dolayısıyla kurtarılan 40 ton buğdayın bu hesaplamaya dahil edilmediği, yapıların bu düzeni karşısında, sel felaketinin daha da yüksek duvarların olması ve kapı girişinin yol tarafından kapatılarak yan tarafa alınması (arka tarafa alınması dere olması nedeni ile mümkün değildir) halinde kısmen engellenebileceği, ancak un fabrikasına araçların girişinin sağlanması için önden kapı olması gerektiği, bu durumda da yüzey sularının kapıdan her zaman girmesinin bekleneceği, bu nedenle zararın oluşumunun veya artmasında davacının kusurunun bulunmadığı, bu kapsamda davalı sigorta şirketinin davacının fiili zararının tespiti için en elverişli nitelikte olan 11/01/2012 tarihli raporda belirlenen 2.112.878,66 TL’lik hasar miktarına, ekspertiz raporunda yapıldığı, belirtilen masraflar eklendikten sonra ulaşılan 2.131.431,17 TL’den muafiyet bedeli (50.000 EURO -122.735,00 TL) indirilmek suretiyle 2.008.696,17 TL tazmin yükümlülüğü bulunduğu bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacının incelenen ticari defterlerindeki kayıtlara göre hasarın meydana geldiği ana kadar 5.797.863,32TL’lik ürünün mevcut olduğu, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasından alınan 11/01/2012 tarihli bilirkişi raporunda; hasara konu fiili emtianın değerinin 2.112.878,66 TL olarak belirlendiği, eksper raporunda da bu değerin alındığı, 22/05/2013 tarihli bilirkişi raporunda da bu hesaplamadan hareket edildiği, kurtarılan 40 ton buğdayın bu hesaplamaya dahil edilmediği, olay sonrası sele maruz fiili emtia için depodaki ürün miktarının 7.450.287 kg ve hasar gören ürün miktarının 3.084.494,4 kg olup, 0,6850 TL’den 2.112.878,66 TL’lik üründe hasar meydana geldiği, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasındaki tespite göre büyük depo için 6.145.542 kg, küçük depo için 1.304.745 kg olmak üzere toplam 7.450.287 kg üründen hasar gören buğdayın 3.084.494,4 kg olduğu, 40 ton buğdayın kurtarıldığının davacının kabulünde olduğu, bu tutarın talep edilmediği, 40 tonluk emtia bedelinin de hesaplamaya dahil edilmediği, hasarın oluştuğu binanın konumuna göre yol tarafından gelecek bir akışın yapının içine doğrudan girebileceği ve sel gibi büyük akışlarda yapıların düz bir alanda olması nedeniyle herhangi bir şekilde engellenmesinin mümkün olmadığı, yol tarafından araç girişi yapılan kapı tarafından sel suyunun yükselmesi halinde duvarlardan yükselen suyun iç kısma geçebileceği, bu noktada yapıların sel felaketi karşısında duvarlarının daha yüksek olması, kapı girişinin yol tarafından kapatılarak yan tarafa alınması halinde kısmen engellenebileceği, ancak un fabrikasına araçların girişlerinin sağlanabilmesi için önden kapı olması gerektiği, bu durumda yüzey sularının kapıdan her zaman girmesinin beklenebileceği, binanın yapısı ile ilgili olarak sigortalı davacının zararın ortaya çıkmasının önlenmesi için gerekli özeni göstermediğinin söylenemeyeceği, kendisine yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı, bilirkişilerin son ve ek raporlarıyla anlaşıldığından rapor doğrultusunda; Davanın kısmen kabulüne, 2.008.696,17 TL tazminatın 05/04/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, davacıya avans olarak ödenen 1.004.348,08 TL’nin infazda nazara alınarak toplam alacak miktarından düşülmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulüne, 2.008.696,17 TL tazminatın 05/04/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, davacıya avans olarak ödenen 1.004.348,08 TL’nin infazda nazara alınarak toplam alacak miktarından düşülmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 137.214,03 TL nispi karar ve ilam harcından başlangıçta yatırılan 75.648,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 61.565,23 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 75.648,80 TL harç ile, yine davacı tarafından bozmadan önce 4.597,50 TL, bozmadan sonra 3.744,65 TL olmak üzere toplam 8.342,15 TL yargılama giderinin davanın kabul edilen kısma tekabül eden 3.253,43 TL’ sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından bozmadan önce ve bozmadan sonra yapılan toplam 450 TL yargılama giderinin davanın reddedilen kısmına tekabül eden 274,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 99.981,50 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesinin 13.maddesinin 3.fıkrası uyarınca maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda karşı taraf vekili yararına bu tarifenin 3.kısmına göre hükmedilecek ücret davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceğinden 99.981,50 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 15 günlük sürede temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/06/2021

Başkan
E-İMZALI
Üye
E-İMZALI
Üye
E-İMZALI
Katip
E-İMZALI

Harç Beyanı
K.H.= 137.214,03TL
P.H.= 75.648,80 TL
B.H= 61.565,23 TL

Davacı yargılama gideri
Bozmadan önce: 4.597,50 TL

Bozmadan sonra:
3.600TL bilirkişi ücreti
144,65 TL posta gideri
Toplam: 3.744,65 TL
Genel toplam: 8.342,15 TL

Davalı yargılama gideri
Toplam: 450,00 TL

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.