Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/991 E. 2020/409 K. 16.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/991 Esas
KARAR NO : 2020/409

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/11/2017
KARAR TARİHİ : 16/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin taşıma, lojistik ve depolama aracılık ve operasyon hizmetlerini organize eden bir firma olduğunu, davalı …Ş. 02/01/2017 tarihinde dava dışı … tarafından tek ortaklı olarak kurulan aynı alanda faaliyet gösteren bir firma olduğunu, dava dışı …’in müvekkili şirkette eski bir çalışan olduğunu, diğer davalılarında müvekkili şirkette eski çalışanı olduğunu, davalıların müvekkili şirketin yıllardır çalıştığı müşteri bilgileri ile tedarikçilerdeki kontak ilişkileri kullanmalarından dolayı müvekkilinin itibarını kaybettiğini, haksız rekabetin tespiti ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla şimdilik 5.000 TL maddi tazminat, davalı …’in 6 aylık brüt maaşı olan 40.680,00 TL tutarındaki ceza-i şart ile …’in 6 aylık brüt maaşı olan 59.700 TL olmak üzere şimdilik 105.380 TL bedelin tazmini ile yargılama masrafları ile vekalet ücretininde davalı taraflara yükletilmesini istemiştir.
Davacı vekili 03/02/2020 havale tarihli beyan dilekçesi ile 5.000 TL tazminat dava değerini 24.076,57 TL bedele yükselterek harcını yatırdığı anlaşıldı.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 3 ortaklı bir şirket olduğunu, davalılar yönünden davanın tefrikinin gerektiğini, tefrik neticesinde davalı şahısların adresi itibariyle Bakırköy Adliyelerinin yetkili olduğunu, davacının iddia ettiği gibi haksız rekabetin varlığına ilişkin talebin gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirket davacı şirket gibi aynı sektörde faaliyet gösteren yüzlerce firmadan biri olduğunu, davalı şahıslar yönünden dava şartının oluşmadığını savunarak haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
Dosyamız kapsamında taşıma ve lojistik uzmanı, iş hukuk, SGK uzmanı ile mali müşavir bilirkişi heyetinden oluşan 12/02/2019, 06/11/2019, 17/02/2020 havale tarihli kök ve ek raporları dosyamıza sunulmuştur.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; davacın şirketin taşıma lojistik depolama hizmetleri ile iştigal ettiği, davalıların haksız davranışları nedeniyle uğramış oldukları maddi zararın ve davalı … ve … rekabet yasağı ihlali nedeniyle cezai şart alacağının davalılardan tahsiline ilişkin tazminat davasıdır.
Haksız rekabet TTK m. 54 ve devamında düzenlenmiş olup rekabet ortamını güvence altına almak için getirilmiş bir hüküm olup m. 55/b-2 ‘‘Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltilebilecek yararlar sağlayarak ve önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak’’ şeklindedir. Bu halin varlığı uyuşmazlıkta tespit edilirse TTK 56/1-b kapsamında haksız rekabetin men’ine karar verilebilir.
Somut olay değerlendirildiğinde; davalıların cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunduğu görülmüş ve davalılardan …’nin … diğer davalı …’in … yerleşim yerlerinin olduğu iddia edilerek yetkisizlik kararı verilmesi istenmişse de davaya konu olan haksız rekabetin niteliği itibariyle bir haksız fiil olması ve HMK. 16. Maddesinde haksız fiilden doğan davalardaki yetkinin özel yetki olması hasebiyle HMK.16 maddedeki dava açılabilecek yerlerin seçimlik olarak belirlendiği ve haksız fiilden doğan davalarda zarar görenin yerleşim yerinde de dava açılabileceğinden, davacı zarar gören … Ltd.Şti’nin yerleşim yerinin … olması sebebiyle mahkememizin yetkili olduğu sonuç ve kanaatine varılarak yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Davacı ve davalı şirketin 2016 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırılmış olduğu ve usulüne uygun tutulduğu HMK 222/2 maddesi kapsamındaki koşulları taşıdığı, davacı tarafından incelemeye sunulan 2015 ve 2016 yıllarına ait mizan dökümleri ile davalı tarafından sunulan “…” başlıklı dökümün karşılaştırılması neticesinde davacının dava dilekçesinde bildirdiği … , … ve … firmalarının davalı şirkette kaydının mevcut olduğu, sunulan kayıt dökümlerine göre bu firmalara toplam 221.205,67 TL tutarında fatura tanzim edildiği, davacı şirketin 2015 ve 2016 yıllarında kayıtlı olan 14 adet firmasının da davalı şirkette mevcut olduğu, toplam 206.922,44 TL tutarında fatura tanzim edildiği, davalı şirketin 2017 yılına ilişkin gelir tablosuna göre şirketin karlılık oranları kapsamında dava dilekçesinde bildirilen 3 şirkete ilişkin elde edilen karın 12.439,91 TL, diğer tespit edilen şirketlere ilişkin elde edilen karın 11.636,66 TL olmak üzere toplam 24.076,57 TL olarak hükme elverişli teknik bilirkişi raporuyla tespit edilmiştir.
Davalı … Anonim Şirketinin ana sözleşmesinin ve kuruluşunun 02.01.2017 tarihinde tescil edildiği, şirket yetkililerinin … ve … olduğu görülmüştür.
Davalılar … ve …’e ilişkin SGK kayıtlarının incelenmesinde …’in davacı şirketten 02.01.2017 tarihinde çıkışının olduğu ve davalı … firmasında 10.01.2017 tarihinde işe girişinin kayıtlandığı, …’in davacı şirketten 05.01.2017 tarihinde çıkışının olduğu ve davalı … firmasında 10.01.2017 tarihinde işe girişinin kayıtlandığı görülmüştür.
Davacı şirketin müşteri … firmasının Mayıs 2017’den itibaren kendileri ile çalışmadığı davalı … ile çalıştığını iddiası yönündne yapılan teknik mali bilirkişi incelemesinde, müşteri … firmasının davacı şirket ile 2016 yılında 824.893 TL olan cirosunun 2017 yılında 32.976 TL’ye düştüğü, buna karşılık davalı … şirketinin bu müşteri yönünden 2017 yılı cirosunun 8.766,56 TL olduğu tespit edilmiştir.
Yine bu üç firma dışındaki diğer müşteriler yönünden davacı şirket, davalı … şirketinin davalı şahısları ayartarak müşterileri kendisine bağladığını iddia etmiş olup yapılan teknik mali inceleme bilirkişi incelemesinde, davalı … şirketinin, davacı şirketin 2016 yılı müşterilerinden 14 adedi ile çalışmaya başladığı ve 206.922,44 TL ciro yaparak 11.636,66 TL kar elde ettiği tespit edilmiştir.
Sonuç olarak, davalı … şirketinin TTK 55.b.2 maddesinde yer alan “Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, hak etmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak” şeklindeki haksız rekabete neden olan kurala aykırı davrandığı kanaatine hükme elverişli mali bilirkişi raporundaki tespitler dikkate alınarak varılmıştır.
6098 Sayılı TBK. 445. maddesi “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” şeklindedir.
Davalılar ile davacı arasındaki hizmet sözleşmesinin 6. maddesinde “üretim, proje ve iş sırları gibi bilgileri işten ayrıldıktan sonra 2 yıl boyunca kullanamayacağı ve başkalarına açıklayamayacağı aksi yıllık brüt maaş tutarının yarısı kadar cezai şart ile birlikte şirketin uğrayacağı tüm zararların tazmin edileceği” şeklinde rekabet yasağına ilişkin hüküm düzenlenmiştir.
Y. 11. HD. 16/12/2019 T. 2019/1461 E. 2019/8220 K. Sayılı ilamı; “…Ancak, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması yeterlidir. Bu itibarla mahkemece, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunup bulunmadığı hususunda bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
…TBK’nin 445/1 fıkrasında bu tür sözleşmeler bakımından yer, zaman ve işin türü bakımından sınırlama öngörüldüğü gibi, aynı maddenin ikinci fıkrasında da mahkemece aşırı nitelikteki rekabet yasağı hükümlerinin kapsamı veya süresi bakımından sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, mahkemece taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün TBK’nin 445/2. maddesi çerçevesinde değerlendirilip, tartışılarak bir sonuca gidilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklindedir.
Davalı …’in davalı …. Şti işyerinde 20.10.2011 tarihinde imzaladığı belirsiz süreli iş akdi ile işe başladığı, 01.04.2013 tarihinde 20.10.2013 tarihli iş sözleşmesinin yerine yeni iş akdinin imzalandığı, iş akdinde davalı işçinin “satış uzmanı” olarak unvanının belirtildiği, SGK’ya yapılan bildirimde davalı işçinin “…” kısmına “…” kodunun girilmiş olduğu, davalı işçinin davacı işverene hitaben vermiş olduğu 02.01.2017 tarihli dilekçe ile iş akdini sonlandırmak istediğine ilişkin beyanını sunduğu, işverenin davalı işçinin talebine istinaden 02.01.2017 tarihi itibariyle davalı işçinin işten ayrılışını işten ayrılış bildirgesi ile SGK’ya bildirdiği, işten ayrılış bildirgesinde sigortalı işten ayrılış kodunun “03 (Belirsiz süreli iş akdinin işçi tarafından feshi)” olarak bildirildiği, bunun davalının işyerine vermiş olduğu dilekçesi ile uyumlu olduğu, davalı işçi için en son aylık 6.780,00 TL brüt ücret bildiriminde bulunulduğu, bunun 2017 yılı tavan ücreti olan 13.331,25 TL’den düşük olduğu, aldığı ücret ile unvanının birbiri ile uyumlu olduğu, davalı …’ın ilk iş akdi 2011 yılında imzalandığı ancak 2013 yılında yeni bir iş akdi imzalandığı ve davalı …’ın görevinin”satış uzmanı” olduğu tespit edilmiştir. Davalı …, davacı … firmasındaki görevi nedeni ile işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı elde ettiğinden bu bilgilerin kullanılması davacı şirketin önemli bir zararına yol açabileceğinden taraflar arasındaki iş akdinde yer alan rekabet yasağına ilişkin hükmün ve belirlenen cezai şartın geçerli olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı …’ın, davacı … firmasından ayrıldıktan bir hafta sonra 10.01.2017 günü davalı … şirketinde çalışmaya başladığı tespit edilmiş olup 02.01.2017 tarihinde kurulan davalı … şirketinde, davacı … firmasının müşterilerine 2017 yılında hizmet verdiği mali rapordaki tespitlerden anlaşılmakla davalı …’ın davacı … firmasında çalışırken elde ettiği bilgileri kullandığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle davalı …, taraflar arasındaki iş akdinde yer alan rekabet yasağı şartını ihlal ettiğinden davacı …’nın TBK 446. maddesine dayalı cezai şart talebi yerindedir.
Davalı …, davalı …. Şti işyerinde 01.04.2014 tarihinde imzaladığı belirsiz süreli iş akdi ile işe başladığı, iş akdinde davalı işçinin “operasyon müdürü (İstanbul)” olarak unvanının belirtildiği, SGK’ya yapılan bildirimde davalı işçinin “…” kısmına “…” kodunun girilmiş olduğu, davalı işçinin davacı işverene hitaben vermiş olduğu 05.01.2017 tarihli dilekçe ile iş akdini sonlandırmak istediğine ilişkin beyanını sunduğu, işverenin davalı işçinin talebine istinaden 05.01.2017 tarihi itibariyle davalı işçinin işten ayrılışını işten ayrılış bildirgesi ile SGK’ya bildirdiği, işten ayrılış bildirgesinde sigortalı işten ayrılış kodunun “…” olarak bildirildiği, bunun davalının işyerine vermiş olduğu dilekçesi ile uyumlu olduğu, davalı işçi için en son aylık 9.550,00 TL brüt ücret bildiriminde bulunulduğu, bunun 2017 yılı tavan ücreti olan 13.331,25 TL’den düşük olduğu, aldığı ücret ile unvanının birbiri ile uyumlu olduğu, davalı …’in ilk iş akdini 2013 yılında imzaladığı, ikinci sözleşmedeki görevinin “operasyon müdürü” olduğu, diğer davalı yönünden yukarıdaki paragrafta açıklanan gerekçeler ile “davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması” kriterinin somut olayda her iki davalı açısından gerçekleştiği kanaatine varıldığından haksız rekabete neden olunduğu ve rekabet yasağının ihlal edildiği anlaşılmıştır.
Y. 11. HD. 2015/8395 E. ve 2016/3470 K. Sayılı ilamı; ‘‘.. Ancak sözleşmede yer alan düzenlemeye göre, davalı işçinin, davacı şirket ile aynı konuda faaliyet gösteren başka şirket ve kurumlarda sözleşme konusuyla aynı içerikte faaliyet gösteremeyeceği ifade edilmiş, rekabet yasağının sektörel olduğu, şirketin zararı olup olmadığına bakılmaksızın rekabet yasağına aykırılık halinde cezai şartın ödenmesi öngörülmüştür. Davalı, davacı şirkette Manisa İli sınırları içinde satış yönetici olarak çalışırken, yeni işe başladığı şirkette de satış müfettişi sıfatıyla çalışmakta ve çalışma sahası da … İli … İlçesi olarak öngörülmüştür. Her ne kadar rekabet yasağı sözleşmesinde mahal yönünden açık bir sınırlama yapılmamış ise de, davalının aynı il sınırları içinde, aynı sektörde ve aynı sıfatla başka bir şirkette çalıştığı ortadadır. Ayrıca, davacı şirkette satış yöneticisi konumunda olan davalının, davacı şirketin müşteri çevresi hakkında bilgi edindiği ve bu bilgilerin kullanımının davacı şirket aleyhine zarar doğurabilecek nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, mahkemece sözleşmeye geçersizlik atfedilemeyeceği nazara alınarak, sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin hükmünde belirtilen süre içerisinde davalının davacı şirket zararına yol açacak şekilde rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunup bulunmadığının tespiti ve 6098 sayılı TBK’nun 445/2. maddesi değerlendirilerek sonuca varılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.’’ şeklindedir.
Davalıların haksız rekabete konu olan rekabet yasağı sözleşmesinin TBK. m. 445 hükmüne uygun olmadığına ilişkin itirazlarının olduğu görülmüştür. TBK m. 445’e göre sözleşme tarafları arasında rekabet yasağı sözleşmesinin usulüne uygun olabilmesi için ‘‘Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün kurum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsam veya süresi bakımından sınırlayabilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Davacı …. Şti ile ile davalı … arasında 01.04.2013 tarihinde, davacı …. Şti, diğer davalı … arasında 01.04.2014 sözleşmede rekabet yasağına ilişkin hükümlerde şirketle ilgili proje, üretim ve iş sırları ile bilgiler açısından rekabet yasağının tür bakımdan sınırlandırılmasına gidildiği tespit edilmiş, zaman bakımından ise sözleşmenin sona ermesinden itibaren 2 yıl boyunca rekabet yasağı yükümlülüğünün devam edeceği belirtilerek TBK m. 445 de yer alan zaman kriterine de uyulduğu tespit edilmiştir. Ancak yer bakımından rekabet yasağı sözleşmesinde herhangi bir hükmün yer almadığı görülse de davalıların davacı ile aynı iş kolunda çalışan rakip firma ile … Ltd. Şti’den ayrıldıktan hemen sonra sözleşme yapması ve rakip firmanın … Ltd. Şti ile aynı şehirde … faaliyet göstermesi bakımından sözleşmede yerin belirtilmemiş olması hususu rekabet yasağını geçersiz hale getirmeyecektir. Davacı şirket ile davalı şirketin İstanbul Avrupa yakasında bulunması ve her iki şirketin lojistik işi yapması nedenleriyle sözleşmede yer hükmü mevcut olmasa bile rekabet yasağı sözleşmesi geçerli olacaktır. Bu bakımdan davalının rekabet yasağının geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet konusunda açılacak olan davaların TTK m. 60 kapsamında dava hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halükarda bu hakların doğumundan itibaren üç yıl içinde açılması zorunludur aksi halde haksız rekabete ilişkin talepler zamanaşımına uğrar.
Hükme elverişli kök rapordaki tespitler neticesinde, davalıların davacıya ait olan müşteri portfoyünden 14 tane birbirinden farklı müşteriyi kendi müşteri portföyüne eklediği ve bundan 24.076,57 TL kâr elde ettiği, davalıların söz konusu hareketleri bir haksız fiilin varlığı olgusunu somut olarak gösterdiğinden davacıya karşı gerçekleştirmiş oldukları haksız rekabetin varlığı tespit edilmiş olup TTK m. 55/2 kapsamında davalıların rekabet yasağını ihlal ettiği kanaatine varılmakla haksız rekabet sonucunda oluşan zarar bakımından davacının dava dilekçesinde ilk olarak 5.000 TL lik bir zarar talep ettiği, akabinde ise bilirkişi raporunda tespit edilen miktar üzerinden 03/02/2020 tarihinde ıslah dilekçesi vererek zararının 24.076.57 TL bedel üzerinden davasını ıslah etmiş ise de TTK m. 60 kapsamında haksız rekabetin gerçekleştiği tarih ve ıslah tarihi bakımından haksız rekabetin gerçekleştiği tarih olan yeni şirkette işe giriş tarihi olan 10.01.2017 ile ıslah tarihi olan 03.02.2020 tarihi arasında 3 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği anlaşıldığından ıslah edilen miktar yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Bu nedenle davacının dava dilekçesiyle talep ettiği 5.000 TL tazminatın davalılardan dava tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı ile davalı arasında sözleşmeye konu olan cezai şart bakımından geçerli bir sözleşme ilişkisinin varlığı tespit edilmiş olup sözleşmeye aykırılık sebebiyle cezai şartın davalılar tarafından ödenmesi gerektiği kanaatine varılarak davalıların davacı şirkette çalıştıkları süre ve aldıkları ücret dikkate alınarak …’in 16/09/2011 ile 02/01/2017 arasında 5 yıl 17 gün “satış uzmanı” olarak çalıştığı, aldığı son ücretin 6.780 TL olduğu, diğer davalı …’in “operasyon yöneticisi” olarak 33 ay çalıştığı, aldığı son ücretin 9.950 TL olduğu tespit edilmekle bilirkişi raporunda davalı … yönünden cezai şartın 40.680 TL olduğu ve diğer davalı … yönünden ise cezai şartın 59.700,00 TL olduğu hesaplanmış ise de davacı zararının 24.076,57 olduğu gözetilerek TBK m. 182/3 kapsamında mahkememizce re’sen %50 takdiri indirim yapılmış olup buna göre davalı … yönünden 20.340,00 TL cezai şartın ve davalı … yönünden 29.850,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak bu davalılardan alınarak davacı şirkete verilmesine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
A-Davalıların haksız rekabetlerinin tespiti ile davalı şirketin TTK 55/b-2 maddesine uygun olarak haksız rekabetlerinin menine, diğer davalıların ise rekabet yasağı sözleşmelerindeki hükümlere bu sözleşmelerle belirlenen şart ve sürede uymalarına,
B-20.340,00 TL ceza-i şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine,
C-29.850,00 TL ceza-i şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
D-5.000 TL zararın davalılardan dava tarihi itibariyle işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline,
E-Islah talebine konu 19.076,57 TL bedel yönünden davacının davasının zamanaşamı nedeniyle reddine,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 7.198,51 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.799,63 TL + 1.186,37 TL ıslah harcından oluşan toplam 2.986,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.212,51 TL harcın davalılardan … ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 1.799,63 TL peşin harç ile 1.186,37 TL ıslah harcından oluşan toplam 2.986,00 TL harcın davalılardan … ile …’den tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine, (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı …Ş.’nin bakiye 341,55 TL harca kadar müştereken ve müteselsilen sorumlu olması kaydıyla,)
4-Davacı tarafından yapılan; posta, tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücretinden oluşan toplam 3.748,70 TL yargılama giderinden davanın kabulü reddi oranında yapılan yargılama neticesinde 3.174,10 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
Bakiye kısmın davacının üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 13.961,10 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine, (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı …Ş.’nin 3.400 TL vekalet ücretine kadar müştereken ve müteselsilen sorumlu olması kaydıyla)
6-Davalılar duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalılara verilmesine,
7-Davalılar tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 16/09/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”