Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/804 E. 2018/1306 K. 25.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/804 Esas
KARAR NO : 2018/1306

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 13/09/2017
KARAR TARİHİ : 25/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 13/09/2017 tarihli dava dilekçesinde; Müvekkili şirkete 208614616 numaralı “Kapsamlı İşyeri Sigorta Poliçesi” ile sigortalı bulunan “… A.Ş.”nin faaliyet gösterdiği ve sigortalının “…” adresindeki işyerinin bodrum katına 02.01.2017 tarihinde yoğun şekilde su sızması nedeniyle hasar meydana geldiğini, hasarın davalıya ait ana su borusunun patlaması sonucunda meydana geldiğini, davalı tarafın 06.03.2017 tarihli yazısında 02.01.2017 tarihinde hasarın meydana geldiği adres ile ilgili bir arıza kaydına rastlanmadığını belirtmiş ise de, aynı davalının 14.03.2017 tarihli yazısmda bu defa 02.01.2017 tarihinde Q1200 mm isale hattında arıza meydana geldiğini ifade ederek su borusunda patlama olduğunu ve bodrum katında herhangi bir hasar görülmediği ile duvardan sızan suların isale hattından olup olmadığının tespiti için sudan numune alıp laboratuvara teste gönderildiği ve laboratuvar analiz sonucunda duvardan sızan suların yeraltı suyu karakterinde olduğunun tespit edildiğinin belirtildiğini, gerek hasar fotoğraflarında ve gerekse ekspertiz raporunda ayrıntılı olarak bilimsel gerekçeleriyle izah edildiği üzere yer altı suyunun kısa sürelerle artıp azalmayacağı aşikar olup, isale hattının patlamasından önce yer altı suyunun bir hasara neden olmadığı ve isale hattı patlayınca yer altı suyunun birden yükselip çeşme şeklinde sızmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek tüm bu nedenlerden dolayı davalı tarafın hasarın meydana gelmesinden sorumlu olduğu ve uğranılan zararı tazminle yükümlü olduğunu, müvekkili şirketçe yaptırılan ekspertiz incelemesi sonucunda poliçe teminatı kapsamında 35.960,05-TL emtia hasarı ile 12.035,00-TL bina hasarı olmak üzere toplam 47.995,05-TL tutarında hasar tespit edildiğini ve bu tutardan 610,00-TL sovtaj bedeli tenzil olunarak 47.385,05-TL müvekkili şirketçe, 26.05.2017 tarihinde sigortalısına ödeyerek müvekkili şirketin, TTK’ nun 1472. maddesi uyarınca halefiyet kuralı gereği sigortalısının yerine geçtiğini ve davalı tarafın hasarın meydana gelmesinden sorumlu olduğundan dolayı zararı tazminle yükümlü olduğunu belirterek fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, 47.385,00-TL tazminatın ödeme tarihi olan 26.05.2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesni talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; davacının tazminat talebine dayanak gösterdiği olguların hizmet kusuru niteliğinde olduğunu, davanın ancak 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu’nun 2. ve 13. maddeleri gereği görevli idare mahkemesinde açılmasını ve davanın reddi gerektiğini, davanın0 süresi içerisinde açılmadığını, tazminat talebinin zarar görenin zararı ve tazmin yükümlüsü kişiyi öğrendiği tarihten itibaren bir yıl sonra zamanaşımına uğrayacağını belirterek davanın “süre yönünden reddi” gerektiğini, yağmur suları ve yer altı suları nedeniyle oluşan zararlarda muhatap müvekkili İSKİ olmadığını, Büyükşehir Belediyesi veya ilgili ilçe belediyesi olduğunu, idareleri aleyhine açılan davanın “husumet yönünden reddi” gerektiğini, dava konusu oluşan hasarın davalı idareye ait ana şebeke borusunun patlaması sonucu meydana geldiğinin gerçeği yansıtmadığını, 02.01.2017 tarihinde … İlçesi, … Caddesinde 1200mm isale hattında meydana gelen arıza sonrası ilgili firma şikayeti üzerine iş yeri bodrum katma duvardan sızan suların hasar verip vermediğinin tetkiki için müvekkili idare ekiplerince gidildiğinde, firmanın bodrum katında herhangi bir hasar görülmediğini ve olay mahallindeki sudan numune alınarak laboratuvara tetkik için gönderildiğini ve laboratuvar analiz sonucunda ise duvardan sızan suların yer altı suyu karakterinde olduğunun belirtildiğini, müvekkili idareye ait hatla ilgisinin bulunmadığını, bu hususun davacıya bildirildiğini, olayda müvekkili idarenin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, bu kapsamda konu incelendiğinde her şeyden önce binalarda her türlü su atık su ve yağmur suyu ile ilgili işlemlerin parsel sınırı içinde bulunan tüm tesislerin yaptırılıp güvenli bir şekilde bağlantılarının sağlanması sorumluluğunun bina sahip veya bina yapım yüklenicilerine ait olduğunu ve bu bağlamda tesisat projeleri ile atık su kanal ve mecra eklerinin …’den izin ve ruhsat alınması gerektiğini, tekniği gereği atık su kanallarının sadece sabit debili atık suların verildiği kanallar olup bu kanallara yağmur sularının bağlanmaması gerektiğini ve yağmur suyu için ya yüzeysel ya da yer altında ayrı kanalların olması gerektiğini, bu nedenle atık su kanallarının yağan yağmurlardan etkilenmemesi sağlanmakta olduğunu, bina sahiplerinin binalarını yaparken su basma seviyeleri altında kalan yerlerde dışarıdan gelecek herhangi bir su baskınına karşı gereken önlemi almakla mükellef olduğunu ve bu nedenle gerek yer altından gerekse bodrum yan duvarlarından gelecek istenmeyen sulara karşı betonarme perde ve gerekli su yalıtımlarının yapılması gerektiğini ve bina çat ve içerisinde oluşacak yağmur sularının bu kanallara bağlama yapılmaması ve yağmur sularının varsa yağmur suyu kanalı ya da cadde ya da sokak yüzey yağmur suyu bağlantılarının yapılması gerektiğini, atık su kanalının görev ve sorumluluğunun …’ye ait olduğunu, “5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesi gereği ” müktesap haklar saklı olmak üzere; içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak, atıksu ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak, bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak işletmek ve işlettirme, kaynak sularını işletmek veya işlettirmek” belediyelerin görevleri arasında olduğunu ve bundan dolayı yağmur suları nedeniyle oluşan Belediyesi veya ilgili İlçe belediyesi olduğunu belirterek açıkladıkları bu nedenle idareleri aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, mülk sahibinin sorumluluğu bulunmakta olduğunu, davalı idarelerinin dava konusu bedelden sorumlu olması için ortada bir zarar olmalı ve bu zarar idarenin eylem ve işleminden kaynaklanmalı, bu zarar ile idari işlem veya eylem arasında uygun nedensellik bağı olması gerektiğini fakat bu şartlar birlikte gerçekleşmediğini, açılan davanın bir tazminat davası olduğunu, Borçlar Kanunu’nun 41.maddesine göre tazminat sorumluğunun doğması için, tazminat talep edilenin zarara neden olayda kasıt, ihmal, teseyyüp veya kusurunun olması; tazminat talep edilen ile hasar arasında bir illiyet bağının bulunması gerektiğini, müvekkili idarenin olayda kastı, kusuru, ihmali bulunmadığını, zararla müvekkili idare arasında bir illiyet bağının kurulmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın hasar bedeli olarak istediği meblağın yüksek olduğunu, meblağa itiraz ettiğini, hasar bedelinin tarafsız bilirkişilerce yeniden belirlenmesini talep ettiğini, davacı tarafın hükmedilmesini talep ettiği tazminata olay tarihinden itibaren faiz istemesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili idarenin davacıya kesinleşmiş bir borcunun olmadığını, dolayısıyla idarenin temerrüdünün söz konusu olmadığından ancak dava tarihinden sonrası için faiz istenebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; Davalı sigorta şirketinden iş yeri sigorta poliçesi bulunan dava dışı şirkete ait işyerindeki hasar bedeli olarak yapılmış olan ödemenin hasara neden olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce, dosyanın inşaat mühendisi …, makine mühendisi … ve sigortacı …’ya verilerek dosya üzerinden inceleme yapıp, dava konusu olayın sigorta poliçesi kapsamında kalıp kalmadığı, olay nedeni ile dava dışı şirket iş yerinde meydana gelen zararın ve bu zarara ilişkin davalının kusuru bulunup bulunmadığı yönünde rapor düzenlemelerinin istenilmesine karar verilmiş olup, ibraz edilen 15.10.2018 tarihli raporda; tüm dosya kapsamı üzerinde yapmış oldukları inceleme sonucunda, dava konusu somut olayda, davanın konusu tahsil edilemeyen sigorta rücu alacağının tahsiline ilişkin olduğu, dava konusu hasarın, sigorta poliçesi kapsamında olduğu, halefiyet prensibi gereği davacı sigorta şirketinin rücu hakkı bulunduğu, dahili su baskını nedeniyle dava dışı şirket işyerinde meydana gelen zararın 47.385,05TL+KDV olduğu, olayın ve zararın oluşumunda …’nin kusurlu olduğu görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dosyada bulunan kapsamlı işyeri sigorta poliçesi örneğinden dava dışı şirket …Tic. A.Ş.’ye ait işyerinin davacı sigorta şirketinden sigortasının bulunduğu, hasar dosyası, ekspertiz raporu ve davalının davacıya verdiği 24.03.2017 tarihli cevabi yazıdan, davacıdan işyeri sigortası bulunan dava dışı … Tic. A.Ş.’ye ait işyerinde 02.01.2017 tarihinde bodrum katına su sızması sonucu hasar oluştuğu görülmüştür.
Davacı, sigorta poliçesi kapsamında sigortalısına 47.385,00 TL ödeme yaptığını, davalıdan rücuen tahsilini istemiştir. Davalı davaya bakmaya idari yargının görevli olduğunu, dava dışı şirketin işyerindeki hasarın kendilerinden kaynaklanmadığını su sızmasının yeraltı suyu olduğunu savunmuştur. Dosyada bulunan laboratuvar sonuç belgesine göre dava dışı şirketin hasar gören iş yerinden alınan su numunesinin yeraltısuyu olduğu rapor edilmiştir.
Dosya üzerinden inşaat mühendisi, itfaiye uzmanı, makina mühendisi ve sigortacı bilirkişi kurulundan rapor aldırılmış, düzenlenen raporda, sigortalı işyerindeki su sızması ve hasarın, davalıya ait isale hattındaki su kaçağı nedeniyle akan suların iş yeri duvarından içeri sızması sonucunda oluştuğu, hasarın meydana gelmesinde davalının %100 oranında kusurlu olduğu, davacının sigortalısının zararını ödemiş olduğunu ve hasarın sigorta poliçesi kapsamında olduğunu rapor etmişlerdir.
Düzenlenen bilirkişi raporunun bilimsel, dosyadaki ekspertiz raporu, laboratuvar raporu ile uyumlu ve denetime açık olması nedeniyle bilirkişi raporundaki tespitin yerinde olduğu, davacının sigortalısına yapmış olduğu ödemenin meydana gelen hasar değeri olduğu sonucuna varılarak, davacının davasının kabulüne, 47.385,00 TL’nin 26.05.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacının davasının KABULÜNE, 47.385,00 TL’nin 26.05.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 3.236,87 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 809,22 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 2.427,65 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 809,22 TL harç ile, yine davacı tarafından yapılan 2.521,50.-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.562,35 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 25/12/2018

Katip

Hakim

Harç Beyanı
K.H.= 3.236,87 TL
P.H.= 809,22 TL
B.H.= 2.427,65 TL

Davacı yargılama gideri
2.400,00 TL bilirkişi ücreti
121,50 TL posta gideri
2.521,50 TL Toplam yargılama gideri