Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/779 E. 2018/408 K. 10.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/779 Esas
KARAR NO : 2018/408

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/08/2017
KARAR TARİHİ : 10/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 21/08/2017 muhabere tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin … Kurumu A.Ş’den olan 5.280 Dolar alacağı bulunduğunu, … Kurumu A.Ş.’den olan alacağını bu miktar üzerinden 10.02.2010 tarihinde alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi ile davalı … ve Paz. Tic. AŞ’ye devir ve temlik ettiğini, davalı şirketin ödemelerini yapmaması üzerine takibe geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu bildirerek davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu icra takip dayanağı sözleşmenin tümüyle değerlendirildiğinde; her ne kadar sözleşme başlığında ” Alacağın Temliki ” dense de alacaklının değişmemesi, tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle alacağın temliki değil borcun naklinin ( yüklenilmesinin ) söz konusu olduğunu, alacağın devri ( temliki ) devredenle devralan arasında yapılan tasarruf işlemi niteliğinde bir sözleşme ile alacağın, devredenin mal varlığından devralanın mal varlığına geçirilmesi olduğunu, alacağın devri ile birlikte alacaklının değişeceğini, alacağın devralana geçeceğini, alacağı devreden borcun ifasını isteyemeyeceğini, bu hakkın yeni alacaklının olduğunu, borç ilişkisinin dışında kalan bir şahsın, alacaklı ile anlaşarak, borçluya ait ifa yükümlülüğünü üzerine alıp borçluyu borçtan kurtarmasına ise borcun nakli (yüklenilmesi) denildiğini, borcun naklinde, borcun nakli sözleşmesinin yapılması ile bu sözleşmenin konusunu teşkil eden borcun, borcu devralana geçeceğini, borcun naklinde, borç varlığını sürdürmeye devam ederken, borcu devreden eski borçlunun, borçlu olmaktan çıkarak, yerine borcu devralan yeni borçlunun geçeceğini, dava konusu somut olayda, taraflar arasında imzalanan sözleşme değerlendirildiğinde, anılan sözleşmede sözleşmenin başlığının ” Alacağın Temliki”, müvekkili … temlik alan, davacı taraf temlik eden olarak kabul edilmesine rağmen; alacaklının değişmemesi, tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle, izah ettikleri çerçevede alacağın temliki değil, borcun nakli ( yüklenilmesi ) işleminin söz konusu olduğunu, sözleşmede alacağın temliki denilmesine ve müvekkili … A.Ş.’nin temlik alan olarak kabul edilmesine rağmen, … A.Ş.’nin, alacağın temlik edildiği yeni alacaklı değil, davacı tarafın Tasfiye Halinde … Kurumu A.Ş.’ndeki alacağını ödemekle yükümlü olan ve borcu devralmış olan yeni borçlu olduğunu, dayanak sözleşmede müvekkili … A.Ş. ‘nin davacı tarafın kendisine temlik ettiği tutarı taksitler halinde yine davacı tarafa ödeyeceğinin yazılı olduğunu,. buna göre alacağın devrinde devralanın hem bir alacağı devralması ve hem de alacağı devreden ( temlik eden ) şahsa bir ödeme yaptığını kabul etmeye imkân olmadığını, sözleşmeye bakıldığında, devreden borçlunun yani Tas. Hal. … Kurumu A.Ş.’nin borçlu sıfatının ortadan kalktığını, borcun müvekkili … A.Ş.’ne geçtiğinin görüldüğünü, … Kurumu A.Ş.’nin borcunun müvekkili … A.Ş.’ne devrini, davacı tarafın kabul ettiğinin de sözleşmeden anlaşıldığını, dava dışı … Kurumu A.Ş. ‘nin tasfiye sürecinin devam ettiğini, kar ve zarara hesabı sahiplerine tasfiye sürecinde alacak isabet edip etmeyeceği ve edecekse bu alacağın miktarının ancak tasfiye sonucunda belli olacağını, Yargıtay 11.HD.’nin 2010/4581 E., 2011/15524 K. Sayılı, 21.11.11 tarihli kararında; “… 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin davalı tasfiye halinde … Kurumu A.Ş.’nin faaliyet izninin 10.02.2001 tarihinde kaldırılarak tasfiyeye girdiği, davacı hesabının niteliği gereği tasfiye işlemleri sonucunda bir alacak kalırsa ancak alacak talebinde bulunabileceği, tasfiye sürecinin sonuçlanmadığı, alacağın muaccel hale gelmediği gerekçesiyle davalı Tas.Hal…. Kurumu A.Ş. hakkındaki davanın zamansız açıldığından davanın reddine…” karar verildiğini ve iş bu kararın onandığını, tasfiye süreci devam etmekteyken davacı katılım hesabı sahibinin tasfiye sonucunu beklemeden icra takibi başlatmasının, dava açması vs. yollarla talepte bulunmasının yasal olarak mümkün olmadığını, sözleşmeye konu borç/alacakların tasfiyeye tabi olduğunu ve alacağın muaccel olmadığını, tasfiye işlemlerinin Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu’nun aldığı karar uyarınca gerçekleştiğini bildirerek haksız, mesnetsiz, yasal dayanaktan yoksun ve zamansız ikame olunan davanın reddine, davacı aleyhine % 20 ’den aşağı olamamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; … Kurumu’ndan olan 3.kişi olan temlik alan davacının alacağı tahsili için yapılan takibe itirazın iptali ve icra inkar tazminat taleplidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/5732 esas, 2014/11490 karar sayılı ilamında; “…Dava konusu hukuki uyuşmazlıklarda mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, taraflar arasında kâr ve zarara katılma ortaklığı ilişkisinin bulunduğu, bu hukuki ilişki süreci içerisinde davalının faaliyet izninin BDDK’nın 10/02/2001 tarihli 171 sayılı kararı ile kaldırıldığı ve davalının tasfiye sürecine girdiği, bu durumda hesabın niteliği gereği tasfiye işlemleri sonucunda bir alacak kalırsa hak talebinde bulunabileceği, davalı finans kurumunun halen tasfiye halinde olduğu, tasfiyesi sonuçlanıp kâr ve zarar durumu belirginleşmeden alacak talebinde bulunulmayacağı, dava tarihi itibariyle tasfiyenin sonuçlanmadığı ve alacağın muaccel hale gelmediği, dolayısıyla davalı şirket hakkındaki davanın zamansız açıldığı” şeklinde karar verilmiştir. Somut olayda dava dışı … Kurumu A.Ş’nin faaliyet izninin BDDK’nın 10/02/2001 tarihli 171 sayılı kararı ile kaldırıldığı ve finans kurumunun tasfiye sürecine girdiği, … Kurumu A.Ş’nin tasfiye sürecine girmesinden sonra davalı şirket ile aralarında sözleşme düzenleyerek finans kurumundaki tüm hak ve alacakların davalı şirkete devrine karar verildiği, her ne kadar sözleşme başlığı “Alacağın Temliki” ise de, borçlunun değişmesi nedeniyle borcun nakli işleminin söz konusu olduğu, bu şekilde taraflar arasında kâr ve zarara katılma ortaklığı ilişkisi bulunduğu, hesabın niteliği gereği tasfiye işlemleri sonucunda bir alacak kalırsa hak talebinde bulunulabileceği, finans kurumunun hâla tasfiye halinde bulunduğu, tasfiye sonuçlanıp kar ve zarar durumu belirginleşmediğinden alacak talebinde bulunulamayacağı, bu şekilde dava tarihi itibariyle tasfiye sonuçlanmadığından alacağın muaccel hale gelmediği anlaşılmakla davacının davasının reddine, kötü niyet tazminat talepleri oluşmadığından davalının bu yöndeki taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacının davasının REDDİNE, kötü niyet tazminat talepleri oluşmadığından davalının bu yöndeki taleplerinin reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 35,90 TL’nin, peşin alınan 233,81 TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 197,91 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13.maddesi gereğince hesaplanan vekalet ücreti, maktu vekalet ücretinden az olamayacağından 2.180-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.10/04/2018

Katip …

Hakim …

Harç Beyanı
K.H.= 35,90 TL
P.H.= 233,81 TL
İ.H= 197,91 TL