Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/671 E. 2020/57 K. 22.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/671 Esas
KARAR NO : 2020/57

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 13/08/2013
KARAR TARİHİ : 22/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı …Ltd Şti arasında 18.10.2004 tarihinde sözleşme yapıldığını, davacı tarafın kuyum mağazasına dava dışı şirket tarafından acenta hizmeti verilmesi ve müşteri getirilmesi hususunda tarafların anlaştığını, sözleşme kapsamında müvekkilinin dava dışı şirkete ön ödeme yaptığını, şirketin aldığı bedele karşılık hizmet vermediğini, müvekkilinden 125.000,00.-Euro fazla tahsilat yaptığını, bu süreçte dava dışı şirketin 25.10.2005 tarihli kararı ile ortaklarının değiştiğini, şirketin el değiştirirken davalı …’nın taahhütname başlıklı belgeyi imzalayarak devir tarihinden önceki borçlardan sorumlu olacağını beyan ettiğini, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas … karar sayılı dosyası ile müvekkili şirketin …’dan alacağının kesinleştiğini, bu davada …’ya açılan davanın ise husumetten reddine karar verildiğini, kesinleşen alacağına istinaden … 2. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden … şirketi aleyhine icra takibine geçildiğini, müvekkili adına icra dosyasına yetki belgesinin alındığını, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada müvekkilinin dava dışı şirketten olan alacağının 15.09.2005 tarihinden öncesine dayalı olduğunun kesinleştiğini, taahhütname başlıklı belgeye istinaden müvekkilinin 15.09.2005 tarihi öncesine dayalı borçları talep etme hakkının bulunduğu hususunun da kesinleştiğini, protokol kapsamında davalıların müvekkiline dava dışı şirketin borcunu ödeme yükümlülükleri olduğunu belirterek 60.000,00.-Euro’nun 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/58 esas sayılı dosyasındaki dava tarihi olan 17.02.2006 tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca yabancı para cinsinden yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılara usulüne uygun tebligat yapılmış olup, davalılar vekili cevap dilekçesinde; öncelikle mahkememizin yetkisine itiraz ederek İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın esası ile ilgili de müvekkillerinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyasının … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/03/2014 tarihli …Esas … Karar sayılı kararı ile “dava dilekçesinin mahkememizin yetkisizliği nedeni ile usulden reddine, davaya bakmaya İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğuna, dava dosyasının kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisnde davacı tarafından başvurması halinde davaya bakmaya yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,” şeklinde karar verilmiş olup mahkememizin 2014/173 Esas numarasına kaydı yapılarak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizin dosyasının 06/04/2016 tarihli 2014/173 esas 2016/307 karar sayılı kararı ile “Mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,” şeklinde karar verilmiş olup davalı vekilinin 12/08/2016 tarihli dilekçesi ile görevsizlik kararına itirazlarını içerir dilekçe sunduğunu ve dosyanın ilgili hukuk dairesi başkanlığına gönderilmesini talep ettiği görülmekle mahkememiz dosyasının Yargıtay 11. Hukuk dairesine gönderildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/15016 esas 2017/480 Karar sayılı kararı ile “…. Ltd. Şti. ile davalılar arasında iddia edilen ilişki TTK’da düzenlenen hisse devrine ilişkin olması nedeniyle TTK. 4 ve 5. maddeleri uyarınca davaya bakmaya Ticaret Mahkemesi görevli olup yazılı gerekçeyle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilerek mahkememizin 2017/671 Esas numarasına kaydı yapılarak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Tarafların iddia ve savunmaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla bilirkişi mali müşavir … ve akademisyen …’e tevdi edilmiş olup, bilirkişilerin mahkememize sunmuş olduğu 05/03/2019 tarihli raporunda; davacı ile dava dışı … Şirketi arasında bir sözleşme imzalandığı, bu sözleşme uyarınca davacının … şirketine belli bir miktar para ödediği, bu paraya karşılık hizmetin verilmediği gerekçesiyle … 2. Atm’nin … Esas sayılı dosyasıyla dava açıldığı, mahkemece davacının alacağına hükmedildiği ve bu alacağın kesinleştiği, davacının açmış olduğu bu davada da davalılardan …’nın da imzalamış olduğu taahhütname gerekçe gösterilerek taraf gösterildiği, ancak mahkemece …’nın sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davayı husumetten reddettiği hususlarında bir ihtilaf bulunmaktadır.
Davacı taraf davalılardan …’nın imzalamış olduğu taahhütname adlı belgeyi gerekçe göstererek dava dışı … şirketine karşı olan ve mahkeme kararı ile kesinleşen alacaktan dolayı davalılardan …’nın ve diğer davalının da sorumlu olması gerdektiğini iddia etmektedir.
Öncelikle davalı şirketin anılan taahhütnamede herhangi bir imzasının yer almamış olması nedeniyle bu şirketin sorumluluğuna gidelemeyeceği açıktır.
Davalı vekilinin de haklı olarak ifade etmiş olduğu gibi 15.09,2003 tarihli Taahhütname incelendiğinde …’nın kefil sıfatıyla taahhütnameyi imzaladığı ancak başkaca herhangi bir imzanın ver almadığı görülmektedir. Kefalet sözleşmesi feri nitelikte bir sözleşme olup, geçerliliği asıl borcun geçerliliğine bağlıdır. Aynı şekilde, kefalet sözleşmesinde kefil olunan miktarın açıkça yazılması gerekmektedir. Oysa davacı tarafından delil olarak gösterilen Taahhütname incelendiğinde bu taahhütnamenin asıl borçlular tarafından imzalanmadığı dolayısıyla da asıl borcun oluşmadığı görüİmektedir. Bu bakımdan anılan Taahhütname ile davalının kefil sıfatıyla sorumluluğuna gidilemeyecek açıktır. İme, bir an önce taahhütnameden asıl borçluların imzasının bulunduğu kabul edilse dahi kefil olunan miktar açıkça belirtilmediğinden, davalının kefil sıfatıyla sorumluluğuna bu nedenle gidilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla davacının davasına dayanak olarak gcsteriniş olduğu Taahhütname nedeniyle davalı …’nın kefaletinin bulunduğu ya da garantör sıfatının oluştuğu söylemek mümkün gözükmemektedir.
Bir bir an için dava konusu taahhütnamenin geçerli bir şekilde oluşturulduğu ve yine kefaletin de geçerlilik şartlarının var olduğu kabul edilse dahi, yine de davalı …’nın sorumluluğuna, kesin hüküm nedeniyle, gidilmesi mümkün değildir.
Gerçekten de, daha önce Davacı tarafından … 2. Ası iye Ticaret Mahkemesirnde açılan davada da davalı …nın … şirketi ile birlikte yine bu davadaki Taahhütname’nin delil olarak gösterilerek sorumluluğuna gidildiği ancak ancak mahkemece ^davalı …’nın imzaladığı 15.09.2005 tarihli Taahhütname incelendiğinde giriş kısmında … … şirketine ait hisse devrinde bulunanların devir alanlara karşı aşağıdaki hususlarda işbu taahhütnameyi vermişlerdir’ şeklinde başladığı, devir edenler …, ….ı.n ve kefil sı fatıyla imzası bulunan … ‘nın … şirketinden nisse davrananlara karşı sorumluluklarının tel irlendi ği, .buna göre 15. 09.2005 tarihine kadar olan tün? borçlardan bu taahhütnamenin 7. maddesi son cümlesinde belirtildiği üzere bu şahısların … şirketinden hisse davrananlara karşı sorumluluk altına girdiği anlaşılmış olup bu Taahhütname ile davalı … davalı … şirketinin borçlarından dolayı Davacı … A.Ş. ‘ye karşı davalı … şirketinin borcuna kefil olma veya borcunu garanti etme şeklinde sorumluluğu üstlenmediği, davalı …’nın sorumluluğu bu tarihten itibaren … şirketinden hisse davralanlara karşı olduğu, davacı şirketin inu/ja tabının davalı … şirketi olduğu ancak … borçlu olup ödeme yapması halinde jbu şirketten hisse devralan yeni ortakların hisse devreden önceki ortaklara dönüp isteme hakkını bulunduğu anlaşılmakla davalı …’nın davacı şirkete karşı herhangi bir sorumluluğu, kefalet veya garanti eden anlamında bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir” şeklinde hüküm kurduğu ve bu hükmün kesinleştiği görülmektedir.
Görüldüğü üzere, sözkonusu mahkeme kararında açıkça dava konusu taahhütname nedeniyle davalı …’nın sorumluluğuna gidilemeyeceğine hükmedilmiş ve verilen karar kesinleşmiştir. Bu şekilde, maddi olayları saptayan mahkeme kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Y. 3. HD’nin E. 2013/2324, K. 2013/4 356 sayı ve 14.03.2 013 tarihli kararı; HGK’nun E, 2004/4-290, K. 2004/269 sayı ve 12.05.2004 tarihli kararı). İlamların ve resmi senetlerin ispat gücüne ilişkin HMK. m, 204/1 hükmüne göre de “ilamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılırlar”. Dolayısıyla anılan karar nedeniyle de davalı …’nın sorumluluğua gidilemeyeceği açıktır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; Dava İİK. m. 120/2’ye göre İcra Müdürlüğünden alınan yetki belgesine dayanarak açılan alacak davasıdır. Davacı, …. Ltd. Şti’den alacağı nedeniyle ilama dayalı olarak … 2. İcra Müdürlüğünde takibe başlamış, takip sırasında davalılara İİK. 89/1 maddesi uyarınca haciz ihbarnamesi gönderilmiş ve davalılar bu haciz ihbarnamesine borçlunun kendilerinden herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığından bahisle itiraz etmişler, bunun üzerine davacıya … 2. İcra Müdürlüğü tarafından İİK. 120/2 maddesi uyarınca takip borçlusunun 3. şahıs davalılardaki alacağının dava edilmesi konusunda yetki belgesi verilmiştir. Bu durumda davacının işbu davayı kendisine borçlu olan …. Ltd. Şti’nin yerine geçerek ve 15.09.2005 tarihli hisse devir sözleşmesine dayalı olarak açtığı anlaşılmıştır.
Davacı ile dava dışı … Şirketi arasında bir sözleşme imzalandığı, bu sözleşme uyarınca davacının … şirketine belli bir miktar para ödediği, bu paraya karşılık hizmetin verilmediği gerekçesiyle … 2. Atm’nin … Esas sayılı dosyasıyla dava açıldığı, mahkemece davacının alacağına hükmedildiği ve bu alacağın kesinleştiği, davacının açmış olduğu bu davada da davalılardan …’nın da imzalamış olduğu taahhütname gerekçe gösterilerek taraf gösterildiği, ancak mahkemece …’nın sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın husumetten reddedildiği anlaşılmıştır.
Davacı taraf davalılardan …’nın imzalamış olduğu taahhütname adlı belgeyi gerekçe göstererek dava dışı … şirketine karşı olan ve mahkeme kararı ile kesinleşen alacaktan dolayı davalılardan …’nın ve diğer davalının da sorumlu olması gerektiğini iddia etmiştir. Ancak davalı şirketin anılan taahhütnamede herhangi bir imzasının yer almamış olması nedeniyle bu şirketin sorumluluğuna gidilemeyecektir.
15.09.2003 tarihli Taahhütnamede …’nın kefil sıfatıyla taahhütnameyi imzaladığı ancak başkaca herhangi bir imzanın bulunmadığı anlaşılmıştır. Kefalet sözleşmesi feri nitelikte bir sözleşme olup, geçerliliği asıl borcun geçerliliğine bağlıdır. Aynı şekilde, kefalet sözleşmesinde kefil olunan miktarın açıkça yazılması gerekmektedir. Ancak davacı tarafından delil olarak gösterilen Taahhütname incelendiğinde bu taahhütnamenin asıl borçlular tarafından imzalanmadığı dolayısıyla da asıl borcun muaccel hale gelmediği, anılan Taahhütname ile davalının kefil sıfatıyla sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Taahhütnamede asıl borçluların imzasının bulunduğu kabul edilmesi durumunda da kefil olunan miktar açıkça belirtilmediğinden davalının kefil sıfatıyla sorumluluğu doğmayacaktır. Dolayısıyla davaya konu edilen Taahhütname nedeniyle davalı …’nın kefaletinin bulunduğu ya da garantör sıfatının oluşmadığı dikkate alındığında bu davalının sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Dava konusu taahhütnamenin geçerli ve kefaletin de geçerlilik şartlarının var olduğu kabul edilmesi durumunda da davalı …’nın sorumluluğuna kesin hüküm nedeniyle gidilemeyecektir.
Davacı tarafından … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada da davalı …’nın … şirketi ile birlikte iş bu davadaki Taahhütname’nin delil olarak gösterilerek sorumlu olduğu iddia edilmiş ise de mahkemece “davalı …’nın imzaladığı 15.09.2005 tarihli Taahhütname incelendiğinde giriş kısmında ‘ … şirketine ait hisse devrinde bulunanların devir alanlara karşı aşağıdaki hususlarda iş bu taahhütnameyi vermişlerdir’ şeklinde başladığı, devir edenler … , … ‘ın ve kefil sıfatıyla imzası bulunan …’nın … şirketinden hisse devralanlara karşı sorumluluklarının belirlendiği, buna göre 15.09.2005 tarihine kadar olan tüm borçlardan bu taahhütnamenin 7. maddesi son cümlesinde belirtildiği üzere bu şahısların … şirketinden hisse devralanlara karşı sorumluluk altına girdiği anlaşılmış olup bu Taahhütname ile davalı …, davalı … şirketinin borçlarından dolayı Davacı … A.Ş.’ye karşı davalı … şirketinin borcuna kefil olma veya borcunu garanti etme şeklinde sorumluluğu üstlenmediği, davalı …’nın sorumluluğu bu tarihten itibaren … şirketinden hisse devralanlara karşı olduğu, davacı şirketin muhatabının davalı … şirketi olduğu ancak …borçlu olup ödeme yapması halinde bu şirketten hisse devralan yeni ortakların hisse devreden önceki ortaklara dönüp isteme hakkının bulunduğu anlaşılmakla davalı …’nın davacı şirkete karşı herhangi bir sorumluluğu, kefalet veya garanti eden anlamında bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir” şeklinde hüküm kurduğu ve bu hükmün kesinleştiği görülmektedir.
Mahkeme gerekçeli kararında dava konusu taahhütname nedeniyle davalı …’nın sorumluluğuna gidilemeyeceğine dair verilen karar kesinleşmiştir. Bu şekilde, maddi olayları saptayan mahkeme kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığından davalı …’nın sorumluluğua gidilemeyecektir.
Neticeden, davalı şirketin davaya dayanak olarak sunduğu taahhütnamede herhangi bir imzasının yer almaması nedeniyle bu şirketin sorumluluğu bulunmadığı, taahhütnamenin kefalet ve garanti şartlarını taşımaması nedeniyle de diğer davalı …’nın da sorumluluğuna gidilemeyeceği, daha önce verilen kesin hüküm nedeniyle de dava konusu taahhütname nedeniyle davalı …’nın sorumluluğuna gidilemeyeceği anlaşılmakla davacının davasının davalı … yönünden esastan reddine, davacının davasının Davalı … A.Ş. yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının davalı … yönünden esastan REDDİNE,
2-Davacının davasının Davalı … A.Ş. Yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.632,45 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.578,05 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 18.593,87 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı … tarafına verilmesine,
5-Pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedilen dava yönünden davalı … A.Ş. duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden AAÜT uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı … A.Ş.’ye verilmesine,
6-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 28,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsil edilerek davalı … A.Ş. Tarafına verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/01/2020

Katip
¸

Hakim
¸