Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/592 E. 2021/14 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/592 Esas
KARAR NO : 2021/14

DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 22/06/2017
KARAR TARİHİ : 14/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunmuş olduğu 22/06/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’nin … kanunlarına göre kurulmuş bir şirket olduğunu, Türkiye de kurulan ve faaliyet gösteren dava dışı … A.Ş’nin bu şirketin ortaklarından olduğunu, Türkiye de kurulu ve faaliyet gösteren … A.Ş nin davalı şirketin mülkiyetindeki bir kısım paylarının müvekkiline satışına ilişkin olarak … şirketi ile 30/11/2016 tarihli Pay Alım Satım Sözleşmesi akdedildiğini, diğer davalı …’ın payları satışa ilişkin şirketin ortaklarından olduğunu, dava dışı … A.Ş’nin satıcıya ait A grubu %18 e tekabül eden 15.624 adet payının müvekkiline satış ve devrinin taahhüt edildiğini, 30/11/2016 tarihli satış sözleşmesinin 4.maddesinin 4-1 bendinde; payları satışa konu şirketin 68.000.000,00 USD toplam değeri olduğu ve bu değerden 25.000.000,00 USD … Bank kredisi tenzil edildikten sonra kalan 43.000.000,00 USD’nin ve her payı için 430,00 USD’lik bedelin belirlendiğini, buna göre A grubu %18 e tekabül eden 15.624 adet payın pay satış bedelinin 7.740.000,00 USD olarak tespit edildiğini, aynı sözleşmenin 3,3,4-a maddesinde payları satışa konu … A.Ş’nin … Bank’a olan 25.000.000,00 USD borcu dışında kalan sözleşmenin düzenlendiği tarihten önce doğmuş ve bu tarihlerden evvelki zamana ait olan bilimüm satışa konu şirketin her türlü borç, taahhüt ve yükümlülüklerinin bilançoda ve sözleşme tarihindeki mali ve hukuki tablolarda yer alan borç ve taahhütlerin banka kredilerinin ve diğer mükellefiyetlerin payları satışa konu şirketin ifa ettiği faaliyetlerden yaptığı bütün iş ve işlemlerden üretimini yaptığı projelerden vergiden veya yasal mevzuattan kaynaklanan doğmuş veya doğacak borç, taahhüt ve yükümlülüklerinin bütün bunlara ait faiz, vade farkı, gecikme cezası, yargılama gideri, vergisel yükümlülükleri vb.fer’ilerden oluşabilecek farkların alıcı dışındaki ortaklarca üstlenildiği ve bu borçların üstlenenler tarafından ödeneceği, diğer ortakların üstlenmemesi halinde bunların davalı satıcı tarafından ödeneceği , alıcı müvekkilinin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığının kabul ve taahhüt edildiğini, sözleşmenin 4-1 maddesinde; finansal borçların artması halinde veya şirketin başkaca borçları ortaya çıktığı veya mevcut borçların eski ortaklarca ödenmediği takdirde bu borçların satıcı davalı şirkete ait olacağı, satışa konu şirketin devrinin tekrar hesaplanacağı ve alıcı müvekkilinin ödeme yükümlülüğünün azaltılacağı veya azaltılacak ödeme kalmayıp tümü ödenmiş ise bu farkın satıcı davalı tarafından geri ödeneceği hususlarının hükme bağlandığını, müvekkili şirketin 7.740.000,00 USD lik pay satış bedelinin 5.740.000.00 USD lik kısmının sözleşme ile belirlenen tarihlerde ödediği, kalan 2.000.000,00 USD için 28/02/2017 , 30/04/2017 ve 30/06/2017 tarihli keşidecisi … olan 3 adet çek verdiğini, ödeme günü gelen bütün çeklerin müvekkili tarafından ödendiğini, aradan geçen zaman içerisinde satıcı davalının payları satışa konu şirketin mevcut borçlarını ödemediğini, borçlarını ödemediği gibi üstlenmeyi de gerçekleştirmediğini, yabancı bir banka olan NBG Bank’a olan şirketin finansal borcu nedeniyle 30/11/2016 tarihli pay satış sözleşmesinden önceki bir tarihte payları satışa konu şirketin temerrüde düşürüldüğü, hakkında icra takibi başlatıldığı, tek malvarlığı olan gayrimenkule satışa arz şerhi konulduğu, davalı şirketin payları satışa konu şirketteki diğer paylarını da satmaya yönelik girişimlerde bulunduğu, müvekkili tarafından verilen çeklerin de şirket ortağı …’a ciro edildiği, borçların üstlenilmemesinin sözleşmedeki satıcı davalının taahhütlerine aykırı olduğunu, … 12.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı temerrüt ihtarnamesi keşide edilerek davalının edimlerinin ifa etmesinin istendiği bildirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile sözleşmenin 4.maddesi gereğince satışa konu payların uğradığı değer kaybının tespiti ile buna göre pay satış bedelinin sözleşme şartlarında yeniden belirlenmesine, mevcut satış bedelinin tenziline, tenzil edilen bedel kadar borçlu olmadığının tespitine, satış bedelinin tenzili sonucu fazladan yapılan ödeme bedeli ile mevcut alacağı tespit edilerek 30/11/2016 tarihli sözleşme gereğince davalıdan tahsiline, dava tarihi itibariyle ödemesi yapılmamış … Bankası’na ait keşidecisi … AŞ, lehtarı … A.Ş, hamili davalı olan 30/06/2017 keşide tarihli 2.340.000,00 TL bedelli çek ile ilgili müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, bahse konu çekin iptaline, davalılardan alınarak müvekkiline verilmesine, herhangi bir sebepten dolayı çek yaprağının fiziken müvekkiline iadesi mümkün olmaz ise çekin hükümsüz olduğunun tespitine, davalılardan …’ın dava konusu çekin son hamili olması ve aynı zamanda payları satışa konu … A.Ş nin ortağı bulunması sebebiyle sorumlu olduğu bildirilerek kötü niyetli davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı … vekili sunmuş olduğu 17/07/2017 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin sözleşmesel tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, şirketin sözleşme hükümlerini ihlal eden hiçbir davranışı olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede bu borçların ödenmesi için tarih belirlenmediğini, müvekkili şirketin ve diğer ortakların eski borçlarla ilgili davacıya bir taahhüt belgesi vermesinin kararlaştırılmadığını, sözleşmenin akdedilmiş olduğu tarihten itibaren geçen 7 aylık süreçte ülkedeki ekonomik şartların döviz kurunun seyri ve buna bağlı olarak ani değişen piyasa koşulları dikkate alındığında çok kısa olduğunu, milyon dolarlık bir şirketin hisselerini satın alan davacının paydaşı olduğu şirketin borçlarının eski ortaklar tarafından üstlenilmesi ve ödenmesi konusundaki hassasiyetini müzakerelerde ve sözleşmede beyan etmemesinin ticari teamüllere aykırı olduğunu, davacı tarafından sözleşmeye uygun biçimde …Tic A.Ş nin %18 lik hissesi devralınarak şirkete ortak olunduğunu, sözleşme öncesi … Bank’a olan borca ilişkin tutar ve şirkete ait taşınmaz üzerindeki takyidatın beyan edildiğini, bu durumun tapu kaydından da anlaşılabileceğini, hisse devri yapılan şirketin borçlarında bir artış olmadığını, ipotek dışında şirket aleyhine icrai işlemde de bulunulmadığını, sözleşmeye göre ifa etmek zorunda olunan 2.340.000,00 TL tutarlı borcun davacı tarafından ödenmediğini, bu ödemenin yapılmamasının müvekkili şirketin itibarını sarstığını, mevcut hisselerin değerinin düştüğünü, şirket hisselerinin ödeme süresi içerisinde değer kaybetmediğini, aksine değerinin arttığını, davacının hisselerini devralmasından sonra şirketin sahip olduğu taşınmazın imar izni çıktığı gibi taşınmazın yapı ruhsatının da alındığını, şirket hisselerinin piyasa değerinin altında satın alındığını, davacının menfi tespit davası ikame etmesinin hukuken mümkün olmadığını, kötü niyet tazminatı talebinin de hukuka aykırı olduğunu bildirerek açılan davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunmuş olduğu 18/07/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı …Ş ile … A.Ş arasında bulunan ihtilaf dolayısıyla açılan menfi tespit davasında dava konusu edilen çekin davalı … tarafından dava konusundan bağımsız bir ilişkiye dayanarak müvekkiline ciro edildiğini, çeki devralan müvekkilinin cirantanın haklarına sahip olduğunu tahsil kabiliyeti kazandığını, davacının önceki cirantalara karşı sahip olduğu, kişisel def’ileri müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, müvekkilinin bahsi geçen sözleşme ilişkisinin tarafı olmadığını, davacının kişisel def’ilere dayanarak açtığı davada davanın iyiniyetli hamil konumunda olan müvekkiline yöneltilemeyeceğini bildirerek açılan davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce … 10 İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyası getirtilmiş, yapılan incelemesinde; … Bank … tarafından …Tic A.Ş aleyhine 21.069.768,54 isviçre frankı üzerinden (51.875.208,29 TL)’lik ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı, ipotek takibinin dayanağını … Tapu Sicil Müdürlüğünün … tarihli … yevmiye numaralı ipotek resmi akit tablosunun oluşturduğu görülmüştür.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, dosyaya ibraz edilen icra dosyaları ve dava dışı hisseleri satışa konu olan … A.Ş’nin ticari defter ve kayıtları ve dosya incelenmek suretiyle taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4/1 maddesi uyarınca yapılacak hesaplama sonucu davacı alıcının yükümlülüğünü azaltması gerekip gerekmediğinin, varsa miktarının nelerden ibaret ve ne kadar olduğunun tespiti hususunda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, ibraz edilen 08/10/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; … A.Ş’nin Pay Alım Satım Sözleşmesinin imza tarihinden önce finansal borçları ile ilgili olarak banka kredilerinin tutarının 55.043,580 TL olduğu, bu finansal borcun …bank kredi borcu olduğu, 31/12/2018 tarihine kadar yeni bir finansal borcunun oluşmadığı ve 31/12/2018 tarihindeki finansal borcun 95.393,376 TL tutarına ulaşmasının kur artışından kaynaklandığının tespit edildiğini, işletmenin borçları arasında yer alan … kredi ile ilgili diğer kalemin de …bank kredi gider tahakkukları olduğu ve 29/11/2016 tarihinde tutarının 22.601.803,71 TL olup, bu tutarın yine kur artışı sonucu 31/12/2018 tarihinde 77.912,456,14 TL’ye ulaştığının tespit edildiğini, Pay alım satım sözleşmesinde …Ticaret A.Ş’nin değerinin belirlenmesinde 25.000.000 USD tutarındaki borçlar hesaba katılmış olduğundan … kredi gider tahakkukları ve …bank kredi borçları kalemlerinin eski ortakların ödemeyi üstlendikleri borçlar arasında yer almadığı kanaatine varıldığı, işletmeye ait muhasebe kayıtları ve Finansal tablolarının incelenmesi sonucunda 25.000.000,00 USD tutarındaki kredi dışındaki ve Pay alım Satım sözleşmesi imzalanmadan önceki borçlara ilişkin sözleşmenin imzalanmasından sonraki muhasebe hareketleri ve ödemelerin bir kısmının para giriş ve çıkışları şeklinde değil hesap aktarımı yoluyla gerçekleştirildiği, bir kısmının ise eski ortaklar tarafından değil şirket kasasından yapıldığı ve diğer bir kısmının ise hiç ödenmediği tespit edildiği, ilgili dönemde işletmenin 29/11/2016 tarihi itibariyle sahip olduğu borçların 2.785.090,55 TL’sinin hiç ödenmemiş olduğu, 293.302,61 TL’sinin eski ortaklarca değil işletmenin kasasından ödendiği, 29.575.04 TL’sinin eski ortaklarca değil iş avansı olarak mahsup edildiği, 20.051.568,22 TL’sinin hesap aktarımı yoluyla kapatıldığının tespit edildiği, sonuç olarak eski ortakların ödemediği, işletme kasasından ödenen , iş avansı ya da hesap aktarımı yoluyla kapatılarak mahsup edilen borçların toplam tutarının 23.159.536,42 TL olduğu, davacının satın aldığı payların oranının şirketin %18 i olmasından dolayı 23.159.536,42 TL’nin %18’i olan 4.168.716,56 TL davacının alıcı yükümlüğünü azaltıcı tutar olarak hesaplandığı bildirilmiştir.
Mahkememizce davacı ve davalıların bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazların değerlendirilmesi, davacının itirazları kapsamında şirkete ait taşınmaz malın satılarak dava dışı …’ın borçlarının kapatılmasından dolayı şirket pasifinde artış meydana gelip gelmediği, davacının alım taahhütünü düşüp düşülmediği, davalının itirazları kapsamında sözleşmenin 4-2-a maddesi değerlendirilmek suretiyle dava dışı … A.Ş’nin … olan alacağının temlik edilip edilmediği, davacının hisse bedeli alacağına … alacağına tahsil edilip edilmediği, bu borçların şirket hisse bedellerini olumsuz yönde etkileyip etkilemediği yönünde ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, ibraz edilen 30/09/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda; davacı tarafın itirazı kapsamında şirkete ait taşınmaz malın satılarak dava dışı …’ın borçlarının kapatılmasından dolayı şirket pasifinde bir değişiklik olmadığı , İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23.Hukuk Dairesinin 2019/1300 Esas, 2020/991 Karar sayılı ilamında da anlaşıldığını, davalı tarafın itirazı kapsamında sözleşmenin 4-2-a maddesi değerlendirilmek suretiyle da dava dışı … A.Ş’nin … olan alacağının temlik edildiği, ancak bunun şirketin değerini azaltıcı eski ortakların … A.Ş’ye ödenmesi gereken bir tutar olduğu için şirket değerini düşürücü tutar olduğu sonucunu değiştirmediği, … alacağının tahsil edilmediği ve bu borçların şirket hisse bedellerini olumsuz yönde etkileyeceğinin anlaşıldığı, yapılan inceleme sonucunda ilgili dönemde işletmenin 29/11/2016 tarihi itibariyle sahip olduğu borçların 2.805.090,58 TL’sinin hiç ödenmemiş olduğu, 293.302,61 TL’sinin eski ortaklarca değil işletmenin kasasından ödendiği, 29.575,04 TL’sinin eski ortaklarca değil iş avansı olarak mahsup edildiği, 20.801.596,52 TL’sinin hesap aktarım yoluyla kapatıldığının tespit edildiği, sonuç olarak eski ortakların ödemediği, işletme kasasından ödenen, iş avansı ya da hesap aktarımı yoluyla kapatılarak mahsup edilen borçların toplam tutarı 23.929.869,75 TL olduğu, davacının satın aldığı payların oranının şirketin %18’ine eşit olmasından dolayı 23.929.869,75 TL’nin %18’i olan 4.307.376,56 TL davacının alıcı yükümlülüğünü azaltıcı tutar olarak tespit edildiği bildirilmiştir.
Davacı vekili sunmuş olduğu 30/11/2020 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda satışa konu payların uğradığı değer kaybının 4.307.376,56TL olduğunun tespit edildiğini, 2.340.000,00TL bedelle açmış olduğu davayı 1.967.376,56TL TL arttırarak dava değerini 4.307.376,56TL ye arttırmış, 4466164 çek numaralı 30/06/2017 keşide tarihli 2.340.000,00 TL bedelli çek ile ilgili müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, bu çekin iptaline, davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, herhangi bir sebepten dolayı çekin fiziken müvekkiline iadesi mümkün olmaz ise hükümsüzlüğüne ve iptaline, davalı tarafa fazladan yapılan 1.967.376,56 TL ödemenin ödeme tarihinden itibaren işleyen ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından sunulan 15/12/2020 tarihli dilekçe ile, davanın menfi tespit davası olduğu belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının yapmış olduğu usuli işlemin kısmi ıslah niteliğinde olduğu, talebin ıslahı için davacıya HMK.nun 181 maddesi uyarınca 1 haftalık süre verilmesi gerektiği ve bu süre içeresinde ıslahın yapılması gerektiği, mahkeme tarafından 2 haftalık süre tayin edilmiş olsa da kanunla belirlenen sürelerin mahkeme tarafından hataen uzun gösterilmesi halinde davacı lehine herhangi bir hak doğmayacağını, davacının talebini 1 haftalık süre ardından 01/12/2020 tarihinde yatırmış olduğu harç ile arttırdığını, bu sebeple bedel arttırımı yada ıslah talebine muvafakatleri bulunmadığını, süresi içerisinde sunulmayan ıslah talebi nedeniyle ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi gerektiğini, müvekkilinin taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tarafı olmadığından da davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
Davacı davasını HMK 110 maddesi uyarınca davaların yığılması şeklinde açmış, borçlu bulunmadığının tespitini ve alacağı varsa iadesini talep etmiştir. Davasını açarken de fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davasını kısmi dava şeklinde açmıştır.
Davacı 19/11/2020 tarihli celsede; dava bedelini arttıracağını beyan ederek süre talep etmiş, Mahkememizce de davacı vekiline bedel arttırım dilekçesi sunması konusunda 2 haftalık kesin süre verilmiştir. Dava belirsiz alacak davası olarak açılmamış olup, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava şeklinde açıldığından bedel arttırım yapılamayacağından davacının bedel arttırımına ilişkin sunmuş olduğu 01/12/2020 tarihli dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
HMK.nun 181.maddesinde; kısmen ıslaha başvuran tarafa ıslah ettiği usuli işlemi yapması için 1 haftalık süre verileceği, bu süre içerisinde ıslah edilen işlem yapılmaz ise ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği düzenleme konusu yapılmış, Mahkememizce davacıya HMK 181.maddesine uygun olmayan şekilde bedel arttırımı yapması konusunda 2 haftalık kesin süre verilmiş, davacı da verilen kesin süre içerisinde talep arttırım dilekçesi sunmuştur. Bu durumda davacının sunmuş olduğu bedel arttırım dilekçesi – ıslah dilekçesi olarak kabul edilip HMK 181.maddesi uyarınca 1 haftalık süre içerisinde sunulmadığından ıslahın hiç yapılmamış sayılıp sayılmayacağı noktasında uyuşmazlık çıkmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun 2015/(7)9-3666 Esas, 2018/244 sayılı 02/11/2017 tarihli benzer bir uyuşmazlığa ilişkin içtihadında; “…Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı vekilinin mahkemece verilen süre içinde ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 181’inci maddesinde öngörülen 1 haftalık süre geçtikten sonra yaptığı ıslahın usulüne uygun bir ıslah olup olmadığı, mahkemece verilen süre içinde ıslah yapılmamasının sonuçlarının hatırlatılmaması ve davalı tarafın ıslaha itiraz etmeyip, temyiz konusu da yapmamış olması karşısında bu hususun resen bozma nedeni yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın açıklanan niteliğine göre “ıslah” müessesi ile “hak arama özgürlüğü” kavramı üzerinde kısaca durmakta fayda vardır.
Öncelikle ifade edilmelidir ki, ıslah tarihinin 02.10.2012 olması nedeni ile 6100 sayılı HMK’nın ıslaha dair hükümleri dikkate alınacaktır. 6100 sayılı HMK’nın 176’ıncı maddesine göre;”(1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” Madde metninden anlaşılacağı üzere ıslah kısmen ya da tamamen yapılabilir. Kanunun 180’inci maddesi uyarınca davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.Davanın tamamen ıslah edilmesi hâlinde, dava dilekçesi dâhil yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir (HGK, 29.06.2011 gün ve 2011/1-364 E., 453 K.). Davanın kısmen ıslahında ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C: IV, İstanbul 2006 s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava haline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule ilişkin işlemlerdir. Kısmen ıslah, 6100 sayılı HMK’nın 181’inci maddesinde; “(1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere ıslah, davacı veya davalının, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur. 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 36’ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Yine Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesi uyarınca; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16’ncı maddesi ile eklenen ikinci fıkra uyarınca, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” düzenlemesi getirilmiştir. Bu bağlamda anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır. Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda anayasal bir hak tanınırken, devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Bu anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir. Bu kapsamda anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için, devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, ilgililerde kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerekir. Nitekim Anayasa Mahkemesi 20.01.2016 gün ve 2013/7114 Başvuru numaralı kararında “…Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri çerçevesinde izah edildiği gibi davaya iş mahkemesi sıfatı ile bakan Asliye Hukuk Mahkemesinin, kararında bu sıfatı kullanmadığı gibi kanun yolu ve süresini de doğru bir şekilde belirtmediği; mahkemenin kısa kararını, usul hükümlerine uygun olarak tefhim etmediği; ayrıca gerekçesiz verilen kısa kararda, temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren başlaması gerektiğine ilişkin Kanun hükmü ve mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında, temyiz süresini tefhimden başlatarak dilekçenin reddine karar veren HGK’nın değerlendirmesinin, mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içerisinde olduğunun kabul edilemeyeceği; yapılan yorumun, başvurucuların temyiz hakkını kullanmalarını imkânsız kılacak ölçüde ve kanun hükümlerine olağanın dışında bir anlam vermek suretiyle elde edildiği; bu açıdan kararın, başvurucuların mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediği sonucuna varılmıştır.” şeklindeki tespiti ile başvurucuların Anayasa’nın 36’ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile diğer işçilik alacaklarının asıl işveren-alt işveren ilişkisi içinde bulunan davalılardan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, dava konusu edilen işçilik alacaklarının miktarının tespiti ile ilgili bilirkişi hesap raporu alınmıştır. Davacı vekili bilirkişi raporunun dosyaya sunulmasından sonra 20.09.2012 tarihli duruşmada rapora bir itirazının olmadığını, ıslah için süre talep ettiğini belirtmiştir.Bunun üzerine mahkemece aynı tarihli duruşmada; 1-Davacı vekiline dava dilekçesini ıslah etmesi harçlandırması ve karşı yana tebliğ ettirmesi hususunda duruşma gününden 5 gün öncesine kadar kesin süre verilmesine, 2- Davalı vekilinin rapora karşı itirazlarının davacı vekilinin ıslah dilekçesini sunduktan sonra karar verilmesine, Duruşmanın bu nedenle 26/12/2012 günü saat 10.00’a bırakılmasına karar verildi.” şeklinde oluşturulan ara kararı ile davacı vekiline ıslah yapmak üzere bir sonraki duruşma günü olan 26.12.2012 tarihinden beş gün öncesine kadar süre vermiştir. Bu ara kararı gereği davacı vekili, 02.10.2012 harç ve havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu ettiği alacakların miktarını bilirkişi raporu doğrultusunda arttırmıştır. Islah dilekçesi davalı … vekiline 12.10.2012 tarihinde tebliğ edilmiş; davalı vekili 23.10.2012 havale tarihli dilekçesi ile ıslaha karşı itirazlarını sunmuştur.Mahkeme, verilen süre içinde yapılan ıslaha değer vererek alacakları ıslah edilmiş şekli ile hüküm altına almıştır. Bu hâlde, davacı vekili mahkemece kendisine verilen süre içinde kısmen ıslaha başvurup harcını yatırdıktan sonra ıslah dilekçesinin karşı tarafa tebliğini de sağladığına göre, artık bu şekilde mahkeme ara kararına uygun biçimde gerçekleştirilen ıslaha değer verilmesi gerekir, Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı onanmalıdır….” şeklinde içtihat oluşturulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu’nun bu içtihadı doğrultusunda davacı her ne kadar HMK.nun 181.maddesi uyarınca 1 haftalık süre içerisinde ıslah dilekçesini sunmamış ise de; Mahkememizce verilen 2 haftalık kesin süre içerisinde bedel arttırım dilekçesi sunup harcını da yatırıp ıslah dilekçesinin karşı tarafa tebliğini sağlamış olduğundan Mahkememizce oluşturulan ara karara uygun biçimde gerçekleştirilen ıslah dilekçesine değer verilerek davacının yapmış olduğu ıslah kabul edilmiştir.
Dava dışı … Tic. A.Ş nin ortakları arasında yer alan davalı … şirketinin hisselerinin davacı tarafından alınması konusunda davacı ile davalılardan … şirketi arasında 30/11/2016 tarihli pay alım sözleşmesi akdedilmiş olup, bu sözleşme uyarınca; davalı şirketin … Aş deki paylarının A grubu %18 lik kısmına tekabül eden 15.624 adet payının davacı alıcıya satılmış ve satılan payların satış bedeli her türlü vergi ve harçlar dahil toplam 7.740.000-USD olarak belirlenmiştir., Sözleşmenin 4.1 maddesinde, … A.Ş’nin taraflarca mutabık kalınan 68 milyon usd toplam değerinden finansal borçları tenzil edilip kalan tutar … A.Ş’nin toplam paylarının değerini göstereceğini, sözleşme tarihi itibariyle 25 milyon usd beyan edilen … a.ş’nin değerinin 43 milyon usd ve beher pay bedelinin 430 usd (bütün vergi harçlar dahil) olarak belirlendiğini, finansal borçları arttığı takdirde veya şirketin başkaca borcu ortaya çıktığı veya mevcut borçları eski ortaklar tarafından ödenmediği takdirde bu borçların satıcıya ait olup … a.ş’nin değerinin tekrar hesaplanacağı ve alıcının ödeme yükümlülüğünün azaltılacağı veya azaltılacak ödeme kalmayıp tümü ödenmiş ise satıcı tarafından geri ödeneceği, finansal borcu 25 milyon usd’den daha az olarak ödenmesi konusunda ilgili banka ile anlaşıldığı takdirde hisse bedeli azalan banka borcu dikkate alınarak yeniden hesaplanacağı ve alıcı tarafından satıcıya ek ödeme yapılacağı, 4.2 maddesinde satış bedelinin hisse tesliminde 600.000-USD , kalan 1.336-USD nin geçerli pay satış vekaletinin alıcıya teslimine müteakip 20/12/2016 tarihinde nakden kalan 2.000-USD nin ise satış vekaletinin alıcıya teslimi sırasında davacı tarafından tanzim edilmiş … tarafından ciro edilmiş 28 Şubat 2017, 30 Nisan 2017, 30 Haziran 2017, keşide tarihli çekler ile 3 taksit halinde ödeneceği kararlaştırılmıştır.
… A.Ş’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda ibraz edilen kök ve ek raporda; şirkete ait taşınmaz malın satılarak dava dışı …’ın borçlarını kapatılmasından dolayı şirket pasifinde bir değişiklik olmadığı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23 Hukuk Dairesinin 2019/1300 E, 2020/991 Karar sayılı, … 4 İcra Hukuk Mahkemesinin 21/03/2019 tarihli … E, …Karar sayılı ilamının kaldırılmasına yönelik kararında; … Ltd şirketinin borçlu … A.Ş’ye ait .. İli, … İlçesi, … Mah, 154 Ada 112 parsel sayılı taşınmazın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte satışa çıkartılması sonucu açılan ihalenin feshi davasında İİK 150/e maddesi uyarınca satış isteme süresinin dolduğu, düşen takipte yapılan ihalenin feshi gerektiği, alacaklının 18/10/2017 tarihli talebinin sadece kıymet takdiri yapılması ve ipotekli taşınmazın tapu kaydı imar ve çap durumu bilgilerinin celbine yönelik olduğu, açıkça satış talebi bulunmadığı, … Ltd şirketinin takip dosyasına konu alacağı ve ipoteği ihale tarihinden önce … A.Ş’ye tamamen temlik ettiği, alacaklı sıfatı kalmadığı, ihale alıcısı da olmadığı, pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davalı … Ltd Şti’ne yönelik şikayetin pasif husumetten reddini, ihalenin feshi şikayetiyle davanın kabulü ile … 10 İcra Dairesinin … E.sayılı dosyasının 18/09/2018 tarihinde yapılan ihalesinin feshine karar verildiği,satışın gerçekleşmediği şirket pasifinde herhangi bir değişim olmadığı davacının alım taahhüdü ile ilgili düşüş olmadığı,şirket pasifinde bir değişiklik gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Sözleşmenin 4/2-a maddesinde dava dışı … A.Ş’nin ….Ltd Şti’den olan 700.000 USD VE …Tic A.Ş’den olan 3.055.000 USD’lik alacağı ile … tarafından …’a ödenen ve … tarafından …Şirketine ödenen alacağın 49.365 USD toplam 3.804.000 USD’nin satıcı tarafından hisse senetlerinin alıcıya teslimi sırasında alıcının vereceği temlik talimatı ile … Şti ve … A.Ş tarafından satıcıya hisse bedeli olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bilirkişilerce yapılan inceleme sonucunda; pay alım satım sözleşmesinin 4.2 maddesi uyarınca şirketin finansal borçlarında artış olarak gözüken 10.733.742,50 TL tutarın alım satım işleri nedeniyle … A.Ş ‘nin … A.Ş’den olan 3.055.000 USD karşılığı olduğu, bu alacağın temlik edildiği 28/12/2016 tarihli 146 numaralı yevmiye kaydından anlaşıldığı, alım satım sözleşmesinin 3.3.4.a maddesine göre … A.Ş’nin …’ye olan 25.000.000 USD tutarındaki borcu dışında kalan her türlü borç, taahhüt ve yükümlülüklerinin alıcı dışındaki ortaklarca üstlenildiği, …’ın …’ye olan borcu bu kapsamda alıcı dışındaki eski ortakların ödeme yükümlülüğü de olduğu ve şirket değerini düşürücü etkiye sahip olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede şirket değerinin belirlenmesinde eski ortaklara ait olarak kabul edilip kapsam dışı bırakılan bu eski borç nedeniyle şirket değerinin 3.055.000 USD karşılığı 10.733.742,50 TL daha yüksek olarak belirlendiği, bu tutarın şirket alım satımı ile beraber tekrar şirketin alıcısının ödemesi gereken bir tutar olarak değerlendirilmesi gerektiği, … A.Ş’nin borçlarına artış olarak kaydedilmesi gerektiği ve finansal olarak şirketin değerini düşürücü olduğundan alıcının ödeme yükümlülüğünü azaltıcı bir işlem olarak değerlendirilmesi gerektiği, … ait 6.430.312,45 TL’lik alacak ile …’e ait 2.153.911,77 TL’lik alacakların şirketin muhasebe kayıtlarında yer aldığı, bu alacakların ileride alacaklıları tarafından talep edilmeyeceğine ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı, bu sebeple şirket hisse bedellerini azaltıcı bir etkiye sahip olduğu, şirket ortağı … tarafından şirketin … Bankası hesabına yatırılan tutarın işletmenin kasa hesabına aktarıldığı ve ilgili borç ödemelerinin yapıldığı, bu tutarın kasaya yatırılması ile ilgili yapılan yevmiye kayıtlarında bu tutarın ortaklara borçlar hesabına kaydedilmesi ve bu tutarın işletmeye ortak tarafından ödünç verilmiş olduğu, kayıtların bütünü incelendiğinde bunun tespit edildiği, ortak tarafından ödenen bu tutarın öncelikle sermaye taahhüdüne istinaden olduğu, alt hesapta vurgulanan bir öz kaynak hesabına aktarılmış bulunduğu, daha sonra da sermaye yedeklerine kaydedildiği ve ardından yapılan bir başka yevmiye kaydıyla öz kaynaktan tekrar çıkartılarak yeniden ortaklara borçlar hesabına aktarıldığı, öz kaynaklar hesabına ilişkin çok sayıda böyle yevmiye kayıtları bulunduğu, öz kaynak hesaplarına ilişkin bu işlemlerin nihai olarak öz kaynak arttırıcı ve borçları azaltıcı muhasebe işlemleri olarak değerlendirilemeyeceği, 43.000 USD olarak belirlenen alım satım bedelinin 30/11/2016 tarihli 3.4205 USD kuru üzerinden TL’ye çevrilmesi sonucunda 147.081.500 TL olduğu, şirket borçlarının toplam tutarının 29.11.2016 tarihi itibariyle 23.929.869,75 TL olduğu, 23.929.869,75 TL’lik tutarın %18’ine tekabül eden 4.307.376,56 TL’nin davacının ödeme yükümlülüğünü azaltıcı tutar olduğu tespit edildiğinden hüküm vermeye elverişli kök ve ek rapor doğrultusunda davacının satış bedeli olarak 4.307.376,56 TL daha az bedel ödemesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacı tarafından satım bedellerinin bir kısmının karşılığı olarak çek verilmiş, davanın açıldığı tarih itibariyle … numaralı 30.06.2017 keşide tarihli 2.340.000,00 TL bedelli çek ödenmemiş olup, davacı tarafından ödeme yükümlülüğü azalmış olduğu gerekçesiyle bu çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespiti talep edilmiştir.
Yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda; davacının satış bedeli olarak 4.307.376,56 TL daha az bedel ödemesi gerektiği anlaşıldığından 30.06.2017 tarihli 2.340.000,00 TL bedelli çekten dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti gerekmiştir. Davacı çekin iptaline ve istirdatına karar verilmesini talep etmiş ise de TTK 792.maddesi hükmü uyarınca çekin istirdatının talep edilebilmesi için, çekin rıza dışı elden çıkması gerektiği açık olup, somut olayda böyle bir iddia söz konusu olmadığına göre davacının bu madde hükmü uyarınca çekin istirdatını istemesi mümkün değildir. Bu nedenle davacı talebinin İİK 72.maddesi uyarınca menfi tespit ve çeklerin iptali istemi olarak değerlendirilmiş ve davacının 30.06.2017 tarihli 2.340.000,00 TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve çekin hükümsüzlüğünün tespitine karar vermek gerekmiştir.
Davacının 4.307.376,56 TL tutarında pay satım sözleşmesinden kaynaklı ödeme yapmaması gerektiği tespit edildiğinden 4.307.376,56 TL’den çek bedeli olan 2.340.000,00 TL’nin düşümü sonucunda davacının 1.967.376,56 TL’yi fazladan ödediği tespit edildiğinden 1.967.376,56 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … ‘den tahsili ile davacıya ödenmesine, alım satım sözleşmesi davacı ile bu davalı arasında yapıldığından ve satım bedeli bu davalıya ödendiğinden çek hamili olan …’dan 1.967.376,56 TL’nin tahsili talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalılardan … davacı ile diğer davalı arasındaki hukuki ilişkinin tarafı olmadığını, dava konusu edilen … numaralı 30.06.2017 keşide tarihli 2.340.000,00 TL bedelli çeke iyi niyetli hamil olduğunu, davacı tarafından pay alım ve satım sözleşmesinden doğan kişisel def’ilerin iyi niyetli hamil müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini savunmuştur.
Davalı … da diğer davalı …V gibi dava dışı … A.Ş nin ortakları arasında yer almaktadır. Dava dışı şirketin ortağı olan … nin A grubu hisseleri davacı tarafından satın alınmış olup, satın alma sözleşmesinin 4.Maddesine göre satım bedelinin hesap edilmesi …Tic. A.Ş nin finansal değerlerine göre belirlenmiştir. Dava dışı … A.ş nin yetkilisi ve ortakları arasında yer alan …’ ın davadışı şirketin diğer ortağı davalı …V nin yapmış olduğu, işlemleri bilebilecek durumda olduğu, dava konusu edilen çekin … nin A grubu hisselerinin %18’inin satışı karşılığında davacı tarafından verildiğini ve davacı 30/11/2016 tarihli pay alım satım sözleşmesinin 4-1 maddesi uyarınca “… Finansal borçların artması veya şirketin başka borcunun ortaya çıkması veya mevcut borçların eski ortaklar tarafından ödenmemesi durumunda bu borçların satıcıya ait olduğu, …Tic A.Ş’nin değerinin tekrar hesaplanarak alıcının ödeme yükümlülüğünü azaltacak ödeme kalmayıp tümü ödenmiş ise satıcı tarafından geri ödeneceğinin …” kararlaştırıldığını, …Tic A.Ş’nin ortağı ve şirketin yöneticisi olarak bilebilecek durumda olduğu, bu durumda iyi niyet savunmasında bulunamayacağı, TTK 687/1 maddesi “ Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmü haizdir. Aynı yasanın 818/1-e maddesi uyarınca aynı hüküm çekler hakkında da geçerlidir. Buna göre davalı … davacı ile diğer davalı şirket arasındaki pay alım satım sözleşmesini ve çekin pay alım satım sözleşmesi kapsamında verildiğini ve bedelsiz kaldığını bilebilecek durumda olduğundan TTK.nun 687.maddesindeki şahsi def’ilerin hamil davalı …’a da ileri sürülebileceği anlaşıldığından; davalının 30/11/2016 tarihli 2.340.000,00 TL bedelli çek dolayısıyla …’a da borçlu bulunmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Davacıya karşı haksız ve kötü niyetle yapılmış bir icra takibi bulunmadığından İİK.nun 72/5 maddesindeki şartlar gerçekleşmediğinden davacının kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
Davacının 30/06/2017 tarihli 2.340.000,00 TL bedelli çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespitine, çekin hükümsüz olduğunun tespitine,
1.967.376,56 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …V.’den tahsili ile davacıya ödenmesine,
1.967.376,56 TL’nin davalı …’tan tahsili talebinin REDDİNE
Davacının kötü niyet tazminatın talebinin REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 294.236,89 TL nispi karar ve ilam harcından başlangıçta yatırılan 39.961,35TL peşin harçtan ile tamamlama harcı olan 33.597,88 TL’nin toplamı olan 73.559,23 TL’nin mahsubu ile bakiye 220.677,66 TL harcın (110.333,83 TL’sinden davalı … sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 73.559,23 TL harç ile, yine davacı tarafından yapılan 7.276 TL yargılama giderinin (3.638,00 TL’sinden davalı … sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 131.698,77 TL nispi vekalet ücretinin ( 71.117,33 TL’den … sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 99.237,78 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’a ödenmesine,
6-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, talep halinde ve karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı … ve Davalı … vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/01/2021

Başkan …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Katip …
E-İMZALI

HARÇ BEYANI
KH: 294.236,89
PH: 73.559,23 TL
BH:220.677,66 TL

DAVACI GİDERİ
Bilirkişi Ücreti: 6.900,00 TL
Posta gideri : 376,00 TL
Toplam : 7.276,00 TL

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.