Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1068 E. 2019/1093 K. 01.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1068 Esas
KARAR NO : 2019/1093

DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/11/2012
KARAR TARİHİ : 01/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … bel ağrıları nedeni ile … Tıp Merkezine başvurmuş muayene ve teşhisi Dr…. tarafından yapılarak bel fıtığı teşhisi konulmuş ve ameliyat olması gerektiği kendisine bildirildiğini, ameliyatın önemli olduğu, alanında uzman, bu konuda uzun yıllara dayanan deneyimi olan çok sayıda aynı nitelikteki ameliyatları yapmış ve el becerisi son derece iyi olan Prof. Dr. …’ı tavsiye ederek, ameliyatı davalı … Hastanesinde bu hocanın yapacağı bilgisini verdiği, müvekkilinin kendisine verilen bilgilere ve ameliyatı yapacak hocanın Prof.Dr…. olmasına güvenerek … Hastanesinde bu hoca tarafından ameliyat edilmeyi kabul ettiğini, davalı hastane tarafından müvekkilime Prof.Dr….’ın yapacağı ameliyat için 13.01.2012 günü saat 08:00’da hastanede olması gerektiği bildirildiği, belirtilen gün ve saatte eşi …’un refakatinde … Hastanesine gitmiş ve aynı gün sabah yatışının yapıldığı, gerek eşi gerekse kendisi ameliyat öncesi ameliyatı yapacak Prof.Dr….’dan bilgi almak için yüz yüze görüşmek istediği, Dr…. hocanın yolda olduğunu gelince kendileriyle görüşüp bilgi vereceğini söylediği, daha sonra Dr…. ameliyatı yapacak Prof.Dr….’ın trafik nedeniyle geciktiğini ancak yaklaştığını beyan ederek Prof.Dr….’ın kendisine telefonla ön hazırlık yapması ve hastayı ameliyata hazırlaması konusunda talimat verdiğini beyan ederek hastayı ameliyat odasına almış, hastanın refakatçi eşi …’a hoca gelince sizinle görüşecek denildiği, ancak ameliyat öncesi müvekkil ve eşiyle görüşülmediği gibi ameliyatı Prof.Dr….’ın yaptığı beyan edilmesine rağmen ameliyat sonrası da ısrarlı taleplere rağmen görüştürülmediğini, hastane ve Prof.Dr…. hasta haklarından olan bilgi alma hakkını ihlal ettikleri gibi ameliyat sonrası aşağıda belirtilen gelişmeler ameliyatın Prof.Dr…. tarafından yapılmadığı konusunda ciddi tereddütler uyandırdığını, müvekkilem ameliyat bittikten sonra narkoz etkisinden çıkmamış durumda odaya getirildiği, ameliyat sonrasında hiçbir doktorun uğramaması üzerine müvekkilemin eşi endişelenmiş ve görevli hemşireye, ameliyat yapan doktor ile görüşmek istediğini ilettiklerini, bunun üzerine görüşmeye Dr….’nın geldiği, kendisine ameliyatı Prof.Dr….’ın yapacağı ve ameliyat öncesi gelerek bilgi vereceğinin bildirildiği hatırlatıldığını, bunun üzerine Prof.Dr….’ın acil bir işi çıktığını ve hastaneden ayrıldığını ifade ettiğini, ameliyat günü veya sonrasında ameliyatı yaptığı söylenen Prof.Dr…. ile müvekkilinin veya eşinin görüşmesi mümkün olmadığını, bu durum tek başına özen borcuna aykırılık oluşturmakta ve davalıların sorumluluğunu gerektirdiğini, ameliyattan sonra müvekkilinin ağrıları dinmemiş aksine daha da kötüleştiğini, bitmeyen ağrıları nedeniyle hastaneye başvurularında Dr…. kendisine muhtelif ağrı kesici reçeteleri yazıp ve fizik tedavi önerdiğini, öneri üzerine 23 seans fizik ve nöral terapi uygulandığını, ameliyat sonrası acı ve ızdırapları dinmeyen ve artarak devam eden müvekkilinin 2012 Eylül ayı ortalarında başka bir ortopedi uzmanı akademisyene başvurmuş, yapılan muayene ve çekilmiş MR’lar incelemesi sonucu, kendisine kanalın tıkalı olduğunu, ameliyat bölgesinde ameliyat edilmiş bir görünüm izlenmediği, bu koşullarda fizik tedaviye başlanamayacağı ve bundan sonuç alınmasının mümkün olmayacağı, yeniden ameliyatın zorunlu olduğu, ayrıca bu süreçte yaşamış olduğu büyük acı ve ızdırabın temel nedeninin ameliyatı gerektiği şekilde sonuçlandırılmamış bölgede problemi artıran hatalı fizik tedavi uygulanması olduğu bildirildiğini, ameliyattan önce ve sonra çekilmiş olan MR filmleri ve raporlarında, bel fıtığının aynen yerinde durduğu net şekilde gözüktüğünü, bunun üzerine müvekkilinin yeniden ameliyat olmuş ve ancak bu 2.ameliyat sonrası acı ve ızdırapları sona erdiğini, ameliyatın kararlaştırıldığı şekilde Prof.Dr…. tarafından yapılmadığının kesinlik kazanması halinde anılan kişi ve hastane yetkililerinin güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, sahtekârlık ve resmi evrakta sahtekârlık suçlarından cezalandırılması için yasal yollara başvuru hakkımızı saklı tuttuklarını, bir an için ameliyatın Prof.Dr…. tarafından yapıldığı kabul edildiğinde ise gerçekte eksik ve hatalı olarak yapılmış olması, kitlenin tamamen temizlenmemiş olması, buna rağmen yanlış olarak fizik tedavi uygulamak suretiyle acı ve ızdırabın artmasına neden olunması açıkça davalıların sorumluluğunu gerektirmekte olup, gereksiz yere ikinci defa MR, film, teşhis, tedavi, fizik tedavi ve ameliyat masrafları yaparak maddi ve manevi olarak büyük zarara uğrağını belirterek, manevi tazminat talep hakları ile fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 5.989 TL maddi tazminatın avans işlemlerine ilişkin banka reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Tic.A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı hastanın 03.01.2012 tarihinde hastanenin Nöroloji polikliniğine, son 6 aydır kalçadan sağ bacağa yayılan ağrı yakınması ile başvurduğunu, davacı hastanın, nöroloji umanı tarafından Beyin ve Sinir Cerrahisi Polikliniğine yönlendirildiğini, davacı hastanın, bu tetkik sonuçları ile birlikte 06.01.2012 tarihinde NRŞ uzmanı Dr…. muayene olduğunu, kayıtlara geçirilen muayene bulgularına göre; Sağ laseque 30 +. Sağ ayak dorsifieksiyonu 3/5 bulunınuştur. Bu muayene bulguları ve tetkik neticeleri üzerine davacı hasta ile durum paylaşılarak ameliyat olması gerektiği bilgisi verilmiş, neticede Beyin ve Sinir Cerrahisi uzmanı Prof.Dr…. yönetiminde mikrodiskektomi uygulanması yönünde karara varıldığını, 13.01.2012 tarihinde davacı hasta ameliyat için hastaneye yatırılmış, saat 08:30 da ameliyata alınmıştır. Ameliyatta davacı hastaya Prof.Dr…., Dr…. tarafından skopi ile mesafe tayini yapılarak, parsiyal sağ L4,5 hemilaminektomi uygulanmış, Protrude stenotik mesafe açılıp kök serbestleştirilmiş, saat 10:00 da ameliyata son verildiğini, ameliyat sonrası hastayı takip etmek ve gerektiğinde kendisine bilgilendirmek Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr…. görevlendirildiğini, gün boyu hastanın takibi hastanede bulunan Beyin ve Sinir Cerrahisi uzmanı Dr…. tarafından eksiksiz yapıldığını, 13.01.2012 saat 21:00 sularında Prof. Dr. … hastayı bizzat değerlendirerek hasta kendisine soğuk soğuk terlediğini ve kendisini iyi hissetmediğini söylemiş, diabet hastası olduğu bilindiğinden hastanın kan şekerinin ölçülmesini istendiğini, Prof.Dr….’ın bu istemi üzerine yaptırılan kan şekeri ölçümü neticesinde kan şekerinin 200 mg/dl tespiti üzerine yine Prof.Dr…. nöbetçi hekime haber verilmesini istemiş ve kısa sürede davacı hastanın kan şekeri kontrol altına alındığını, 14.01.2012 tarihinde Prof.Dr…. davacı hasta ile ilgili gerekli bilgileri almış, post op komplikasyon bulunmaması nedeniyle Dr. … tarafından kontrole çağrılmak suretiyle saat 14:10’da taburcu edildiğini, davacı hastanın, 20.01.2012 tarihinde Dr…. tarafından muayene edildiğini, yapılan kontrol muayenesinde İnsizyon temiz bulunmuş, davacı hastanın ağrı tanımlaması sebebiyle Neurontin önerilerek kontrole çağrıldığını, davacı hastanın ameliyatı Prof.Dr…. ve Dr…. tarafından yapıldığını, davacının takip ve tedavisi modern tıbbın gerektirdiği şekilde yapıldığını, ortada tazminat ödenmesini gerektirecek bir hata ve ihmal de söz konusu olmadığını savunarak haksız davanın reddini ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
Diğer davalılara usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen davaya vermedikleri anlaşılmıştır.
Davalı … kendisini bir vekille temsil ettirmiş, davalı … vekili duruşmadaki beyanında ATK raporlarına göre müvekkiline atfı kabil bir kusur olmadığını, bu nedenle davanın reddini talep ettiklerini beyan etmiştir.
Mahkememizin 2012/319 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde 01/07/2015 tarihli mahkeme ilamında; davacı iddiası, davalı tarafın savunmaları, davacının tedavi evrakları, ATK 2. İhtisas Dairesinden alınmış olan kök ve ek raporlara göre , davacının, davalı … Hastanesinde çekilen lomber, MR ve yapılan muayenesi ile bel fıtığı tanısı konulduğu, 13.01.2012 tarihinde bel fıtığı nedeniyle ameliyata alındığı, Sağ L4-5 parsiyel hemilaminektomi yapıldığı, protrüde stenotik mesafe açıldığı ve sinir kökünün serbestleştirildiği, ameliyat sonrasında davacının ağrılarının devam etmesi üzerine fizik tedavi uygulamasına geçildiği, fizik tedaviye rağmen ağrılarının devam etmesi üzerine … Hastanesine başvurduğu, burada 05.10.2012 tarihinde nüks bel fıtığı tekrar ameliyat edildiği, yapılan bu ameliyat sonrasında ağrılarının azaldığı ve nörolojik sekelinin bulunmadığının anlaşıldığını, davalı hastane ve doktor tarafından yapılan bel fıtığı ameliyatı sonrası ortaya çıkan tabloların bu tür ameliyatlardan sonra her türlü özene rağmen oluşabileceği, davalılara yüklenecek herhangi bir tıbbı kusur yada ihmalin olmadığı, davacının ameliyatını gerçekleştirilen sağlık çalışanlarına da atfı kabil bir kusur tespit edilemediği ATK raporu ile sabit olmakla, davacının davasının reddine dair karar verilmiştir.
Mahkeme kararının davacı vekili tarafından 23/11/2015 tarihli dilekçesi ile temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay’a gönderilmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2016/5064 E., 2017/8070 K. sayılı 05/07/2017 tarihli bozma ilamında; “Dava, önerilen ve uygulanan bel fıtığı ameliyatına, el becerisine güvenilen ve ameliyatına gireceği telkin edilen davalı Prof. Dr. …’ın girmediği düşüncesiyle ve beceri eksikliği ile hatalı operasyon sonucu ikinci kez ameliyat olunmasına sebebiyet verilmesi nedeniyle istenilen maddi ve manevi tazminata ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, dosyaya kazandırılan, ATK 2. İhtisas Kurulu Başkanlığı’nın 18.07.2014 tarihli raporunda “Semptomatik bel fıtığının tedavisinde cerrahinin de bir seçenek olduğu, bel fıtığı ameliyatı esnasında fıtık tamamen çıkarılamayabileceği gibi yapılan ameliyat sonrasında da bel fıtığının tekrarlayabileceği, nüks bel fıtığı nedeniyle tekrar ameliyata alınmak zorunda kalınabileceği, kişiye … Hastanesi’nde çekilen lomber MR ve yapılan muayenesi ile bel fıtığı tanısı konulduğu, 13.01.2012 tarihinde bel fıtığı nedeniyle ameliyata alındığı, sağ L4-5 parsiyel hemilaminektomi yapıldığı, protrude stenotik mesafe açıldığı ve sinir kökünün serbestleştirildiği, ameliyat sonrası takiplerinde kişinin ağrılarının devam etmesi üzerine 07.02.2012 tarihinde lomber MR çekildiği, çekilen lomber MR sonrasında fizik tedavi uygulanmasına karar verildiği ve fizik tedavi uygulandığı, kişinin ağrılarının uygulanan fizik tedaviye rağmen devam etmesi üzerine … Hastanesi’ne başvurduğu, burada 05.10.2012 tarihinde nüks bel fıtığı tanısı ile ameliyata alındığı, yapılan bu ameliyat sonrasında ağrılarının azaldığı ve nörolojik sekelinin bulunmadığının anlaşıldığı, kişiye konulan tanı ve yapılan ameliyatların tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, kişide … Hastanesi’nde yapılan bel fıtığı ameliyatı sonrası ortaya çıkan tabloların bu tür ameliyatlardan sonra her türlü özene rağmen oluşabilen her hangi bir tıbbi kusur ya da ihmal izafe edilemeyen “komplikasyon” olarak nitelendirildiği, kişinin ameliyatını gerçekleştiren sağlık çalışanlarına atfı kabil kusur tespit edilmediği..” belirtilmiş; 19.12.2014 tarihli ek raporda da, aynı görüş yinelenmiştir. Hükme esas alınan ATK raporu ve ek rapor incelendiğinde, olaya ve tüm iddialara ilişkin yeterli açıklamayı içermediği görülmekle birlikte, mahkemece, davacının, Prof. Dr. …’ın, ameliyatına girmediği iddiasının incelenmediği, bu iddianın karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, dava konusuna ilişkin tüm hastane evrakı getirtilmek suretiyle, davacının iddialarının eksiksiz karşılanması, ayrıca, davaya konu olayda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında dava konusu hususta uzman, Fizik Tedavi Uzmanı, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı, Nöroşirurji Uzmanı bulunan, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği hususunda, ayrı ayrı davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların ayrı ayrı kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Bozma sonrasında mahkememizin 2017/1068 esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları ile celp edilen delillerin Bozma ilamı neticesinde dosya kapsamında yeniden değerlendirilmesi amacıyla Doç. Dr. …, Doç. Dr. … ile Prof. Dr. …’a tevdii edilen dosyaya 19/08/2019 tarihinde tanzim olunan bilirkişi raporunda özetle; dosyadaki bilgilerden anlaşıldığı kadarı ile davacı 03/01/2012 tarihinde … Hastanesi Fulya Nöroloji polikiniğine 6 aydır devam eden kalça ve sağ bacak ağrısı şikayeti ile başvurmuş, nörolojik muayenede sağ bacak uyluk ve diz fleksiyonunda az miktarda güçsüzlük tespit edilerek Lomber MR ve EMG tetkikleri istenmiştir.
05/01/2012 tarihli Lomber MR’da özellikle L4-5 seviyesinde sağ parasantral submembranöz disk fıtıklaşması görülmüş, EMG tetkikinde de sağda hafif L5 kök etkilenimi tespit edilmiş beyin ve sinir cerrahisi polikinliğine yönlendirilmiştir.
06/01/2012 tarihinde beyin ve sinir cerrahisi uzmanı Op. Dr. … tarafından muayene edilerek ayak bileği dorsifleksiyonunda (ayak bileğini geri çekme hareketi) güçsüzlük ve Laseque testi (bir tür sinir germe testi) pozitif tespit edilmesi üzerine ameliyat olması gerektiği ifade edilmiş ve Prof. Dr. … ile birlikte ameliyat kararı alanmıştır.
13/01/2012 tarihinde hasta mikrodiskektomi yöntemi ile Prof. Dr. … ve Op. Dr. … tarafından ameliyat edilmiş, sağ L4-5 hemilaminektomi ile diskektomi ameliyatı yapılmıştır.
Hasta 14/01/2012 tarihinde taburcu edilmiştir.
20/01/2012 tarihinde ameliyat sonrası kontrol için değerlendirilen hastanın ağrısı olduğunu ifade etmesi üzerine hastaya gabapentin başlanmış, 07/02/2012 tarihinde ikinci kontrolde medikal tedaviye rağmen ağrının devam etmesi üzerine hastadan Lomber MR istenmiştir. Lomber MR da ameliyat sahasındaki değişiklikler iyileşme dokusu, kan elemanları ve disk meteryali ve hemilaminektomi defekti görünmektedir.
27/03/2012 tarihinde yapılan üçüncü kontrol muayenesinde ağrıların kısmen tedaviye yanıt verdiği ancak tam anlamı ile geçmediği bu sebeple hastanın fizik tedavi uzmanına yönderdirildiği ifade edilmektedir.
Hastanın ağrılarının devam etmesi üzerine … Hastanesine başvurduğu anlaşılmaktadır. Burada 27/09/2012 tarihli MR’da daha önce ameliyat olduğu mesafede iyileşme dönemine ait meteryale ek olarak yeni bir fıtık parçası görülmüş ve yeniden ameliyat önerilmiş takiben 05/10/2012 tarihinde hasta yeniden ameliyat edilmiştir. Hasta ikinci ameliyat sonrası ağrılarının gerilediğini bu sebeple ilk ameliyatının eksik ve özensiz yapıldığını belirtmektedir.
Bel fıtığı (lomber disk hernisi), genelde 30-60 yaşlar arasında sık görülmesine rağmen hemen her yaşta ortaya çıkabilir.
Belde vücudun temel iskeletini oluşturan Omur denen kemik yapıların arasında destek görevi yapan, omurganın esnekliğini ve hareket kabiliyetini arttıran, süspansiyon görevi gören, kıkırdak benzeri yapılar bulunur. Bunlara disk denir. Disklerin etrafında kalınca ve sağlam bir kılıf yapı bulunur. Bu kılıf zamanla ve yaşla yapranabileceği gibi ters bir hareket, ağır kaldırma ve benzeri nedenlerle de incelebilir ya da tamamen yırtılabilir. Böyle bir durumda kılıfın içindeki diski oluşturan yapı kılıfın dışına sinir kanalına doğru çıkar ve kanaldaki siniri sıkıştırır. Kanaldaki sinir iki omur arasından çıkarak bacaklara doğru devam eden sinirdir ve bu sebeple basının şiddetine göre bacakta ağrı, uyuşma, kuvvetsizlik gibi problemler oluşabilir. Daha ileri ve büyük basılarda ise idrar kaçırma, her iki bacakta güçsüzlük ve ereksiyon problemleri dahi yaşanabilir.
Özetle klasik anlamdaki bel fıtığı hastalağında bel ağrılarına ek olarak hatta ön planda bacakta ağrı, uyuşukluk ya da güçsüzlük şikayetlerinden en az biri vardır.
Günümüzde bel ağrısı ve bel fıtığı hastalağı beyin ve sinir cerrahisi, fizik tedavi rehabilitasyon ve algıloji bölümlerinin çalışma sahası içinde yer almaktadır.
Bel ağrısından yakınan hasta ilgili doktora başvurduğunda doktor hastayı muayene ederek ağrıya neden olan sebep hakkında fikir sahibi olar. Takiben gerekli görürse teşhisini doğrulamak için röntgen, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), elektromiyografi (EMG) gibi tetkikleri kullanarak tanısını kesinleştirir.
Bel ağrısına sebep olan hastalıkların sadece %3-5 i ameliyat gerektiren rahatsızlıklardır. Muayenesinde kuvvet kaybı diğer tedavilerle geçmeyen uyuşma ve ağrı şikayeti olan hastaların bel MR’larında bu şikayet ve muayene bulgularıyla uyumlu bir bel fıtığı görüntüsü varsa hastaya ameliyat önerilir. Burada kuvvet kaybı durumu özellikle önemlidir. Çünkü kuvvet kaybı olması sinirin artık canlılığını kaybetmeye başladığının bir göstergesidir. Sinir dokusu vücudumuzdaki diğer dokulardan farklı olarak kendini yenileme özelliğine sahip değildir. Yani doku öldüğünde onunla ilgili fonksiyon kaybolur ve çok yüksek ihtimal ile geri gelmez.
Eğer hasta bel ve bacak ağrısı dışında uyuşukluk, güçsüzlük gibi daha ileri şikayetler yok ve MR’ında ciddi bir sinir basısı görülmüyor ise hastalara öncelikle istirhat, ilaç tedavisi ya da fizik tedavi verilir.
Bel fıtığı ameliyatı sonrası iyileşme süreci ve sonuçları ile ilgili bir çok çalışma mevcuttur. Kabacı ameliyat sonrası memnuniyet oranı % 85 ile % 98 arasında değişmektedir. Aynı seviyeden nüks görülme sıklığı ise % 5 ile % 10 arasındadır. Bu sonuçları etkileyen birçok faktör mevcuttur. (Hastanın yaşı, kilosu, omurganın yapısı, mevcut ek hastalıklar, psikolojik durumu, sigorta kullanımı, mesleği, şikayetlerinin ne süredir devam ettiği vb.)
Davacının dosyadaki kayıtlarından ve ifadesinden anlaşıldığı kadarı ile bel ve sağ bacak ağrısı şikayeti ile önce … Hastanesi Nöroloji polikinliğine başvurduğu buradan beyin ve sinir cerrahisi polikinliğine yönlendirildiği anlaşılmaktadır.
Beyin ve sinir cerrahisi poliklinik muayenesinden sağ bacakta sinir germe testinin pozitif olması, ayak bileğinde güçsüzlük olması, lomber MR ve EMG tetkikinde bu bulguları açıklayan patoloji tespit edilmesi nedeni ile hastaya ameliyat takiben 13/01/2012 tarihinde opere edilmiştir.
Devam eden süreçte hasta bacak ağrısı şikayetinin tam olarak geçmediğini ifade etmiş, bu sebeple ilaç tedavisi, sonrasında ise fizik tedavi önerilmiştir.
Dosyadaki kayıtlardan hastanın bu tedavilerden de kısmen fayda görmüş olduğu takiben … Hastanesine başvurduğu, burada çekilen lomber MR’de nüks bel fıtığı tespit edilerek 05/10/2012 tarihinde yeniden ameliyat edildiği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; önerilen ve uygulanan bel fıtığı ameliyatına, el becerisine güvenilen ve ameliyatına gireceği telkin edilen davalı Prof. Dr. …’ın girmediği düşüncesiyle ve beceri eksikliği ile hatalı operasyon sonucu ikinci kez ameliyat olunmasına sebebiyet verilmesi nedeniyle istenilen maddi ve manevi tazminata ilişkin davadır.
Yargıtay bozma ilamına uyularak alınan hükme elverişli 19/08/2019 tarihli uzman bilirkişi heyet raporuna göre, MR bulgularının incelenmesinde disk mesafesine girildiği, lamina defekti olduğu ameliyatın doğru mesafe ve taraftan yapıldığı, ameliyat sonrası ilk 3 ay içinde çekilen MR görüntüleri, iyileşme dokusu oluşumu, kan elemanlarının görüntüleri vb. sebeplerle net bir ifade alınması zor olduğu ancak yapılan değerlendirmede fıtık eksizyonu yapıldığının anlaşıldığı, ameliyat kararı alınırken, hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve tetkikler değerlendirilerek karar verildiği, özellikle güçsüzlük ve EMG tetkikinde sinirin zarar görmeye başladığını gösteren bulguların mevcut olması durumunda ameliyatın önerildiği, hastanın başvurusunda tedavi yöndemi olarak ameliyatın seçilmesinin bu açıdan doğru olduğu, ağrı şikayetinin ise tek başına ameliyat kararı verilmesi için yeterli olmadığı, diğer tedavi yöntemlerine hastanın cevap vermemesi durumunda ameliyat kararının verildiği, ameliyat sonrası ağrı şikayetinin yeterince geçmediği ifade edildiğinde önce medikal tedavi ardından fizik tedavi uygulamasının yapılacağı buna rağmen ağrının devam etmesi durumunda ameliyat seçeneğinin değerlendirilmesi yaklaşımının bu sebeple hatalı olmadığı, bel fıtığı cerrahisinin sonuçlarını değerlendiren birçok çalışma da kabaca ameliyat edilen seviyeden nüks olasılığının % 5 dolaylarında olduğu, ameliyat sonrası devam eden ağrı şikayetinin birçok sebebinin olabileceği, bu sebepler arasında hastanın yaşı, kilosu, omurgasının yapısı, mevcut ek hastalıkları, psikolojik durumu, sigara kullanımı, mesleği, şikayetleri ne kadar süredir devam ettiği, cerrahi müdahale sonrası bakım, cerrahi müdahale ile basının yeterince ortadan kaldırılamamış olması vb. birçok sebebin olabileceği, disk cerrahisi sonrası memnuniyet oranlarının % 85-98 arasında olduğu, hastanın özellikle ağrı şikayetinin ilk ameliyatı sonrası yeterince gerilemediğini ifade ettiği, buna yönelik olarak da ek tedaviler aldığı, daha sonra 05/10/2012 tarihinde özel Balat Hastanesinde ikinci kez ameliyat olduğu, 07/02/2012 tarihli ameliyat sonrası Lomber MR ile 27/09/2012 tarihli Lomber MR karşılaştırıldığında, 07/02/2012 tarihli MR’da L5 siniri kökünün etrafındaki dokulara (iyileşme dokusu, kan elemanları ve disk materyali) ek olarak 27/09/2012 tarihli MR’da sinir dokusu etrafındaki materyale ek olarak nüks fıtık oluşumunu ve L5 sinir kökü basısının izlendiği, bu bilgiler ışığında hastanın yapılan değerlendirilmesinde, ameliyat kararı verilmesine takip eden süreçte fizik tedavi uygulanmasında tıbbi bir hatanın ya da eksikliğin bulunmadığı, nüks ya da rezidü disk hernisinin bu tip ameliyatların bir komplikasyonu olduğu, ameliyat sonrası şikayetlerin tam olarak geçmediği durumlarda ikinci bir ameliyata karar verilmeden önce diğer tedavi yöntemlerinin denenmesinin uygun bir yaklaşım olduğu, nitekim ikinci ameliyatlardaki komplikasyonun gelişme ihtimalinin ilk ameliyatlardan daha fazla olduğu anlaşılmakla davalılara atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 88,95 TL harçtan mahsubu ile bakiye 44,55 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar … Tic. A.Ş. ile … tarafı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı … Hiz. ve Tic. A.Ş. ile … taraflarına verilmesine,
5-Davalılar … ile … tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı … Hiz. ve Tic. A.Ş. tarafından posta, tebligat ve müzekkere masraflarından oluşan toplam 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsil edilerek davalı … Hiz. ve Tic. A.Ş. tarafından verilmesine,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK. 341. maddesi uyarınca YARGITAY yolu açık olmak üzere karar verildi. 01/11/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”