Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/701 E. 2020/883 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/701 Esas
KARAR NO : 2020/883

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 20/06/2016
KARAR TARİHİ : 30/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın şirketteki hissesini 30.04.215 tarihinde almış ve 30.04.2025 tarihinde müdür atanmış olduğunu, ancak bugüne kadar şirkette hiç bir hak ve menfaat için çalışmadığını, iş ve eylemlerde bulunmadığını, aksine şirketin borçlanmasına, şirket mal varlıklarına haciz uygulanmasına sebep olarak müdürlük ve ortaklık görevlerini yerine getirmediğini, hatta sahte çekler cirolayarak piyasaya sürdüğünün savcılık dosyasından öğrendiğini, uyap sorgusunda da şirketin 2016 yılında 10 adet icrai takipler yapıldığı, SGK ve Vergi dairesine borcu olduğunu öğrendiğini, kendisinin ortaklık ilişkisinin devamının imkansız olduğunu, ortaklıktan çıkma talebini …. 3. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtar ile tebliğ ettiğini, ancak hiçbir işlem yapılmadığını, hisse devir tarihinden sonra şirkette hiçbir sorumluluğu kalmadığından 6/824 hissesinin diğer ortağa veya 3. şahıslara devrine karar verilmesini talebiyle, haklı sebepler ile ortaklıktan çıkmasına, hisse devri tarihi olan 30.04.2015 tarihinden itibaren şirkette hiçbir sorumluluğu kalmadığının tespitine, 6/824 hissesinin şirkete, diğer ortağa veya 3. şahıslara devri ile yargılama giderleri ve vekalet ücretininde davalı taraflara yükletilmesini talep ve dava edilmiştir.
Davalılara usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesinin sunulmadığı gibi duruşmalara da davalılardan gelen olmamıştır.
Davacının iddiaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla mali müşavir ile finans uzmanı hukukçu bilirkişi heyetine tevdii edilen dosyaya 20/12/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; kazanç elde edemeyen ve gayrifaal hale gelen şirketten, davacı açısından haklı sebeple çıkma şartlarının oluştuğu, ancak şirketin gayrifaal hale gelmesi, organsız kalması re’sen terkin edilmesi sonucu, ayrılacak ortağa herhangi bir ödeme yapılması söz konusu olamayacağından şirketin tasfiyesine karar verilmesinin daha uygun olacağı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davacının iddiaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla kök raporu hazırlayan bilirkişi heyetine tevdii edilen dosyaya 13/11/2020 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; kazanç elde edemeyen ve gayrifaal hale gelen şirketten, davacı açısından haklı sebeple çıkma şartlarının oluştuğu, ancak şirketin gayrifaal hale gelmesi, organsız kalması re’sen terkin edilmesi sonucu, ayrılacak ortağa herhangi bir ödeme yapılması söz konusu olamayacağından şirketin tasfiyesine karar verilmesinin daha uygun alacağı, davacının şirketin borçlarından dolayı gerek hisse devrinden önce gerekse de hisse devrinden sonra herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, ancak davacının hisse devir tarihi olan 30.04.2015 tarihine kadar oluşmuş olan kamu borçlarının tamamından, 30.04.2015 tarih ile 22.09.2015 tarihi arasında oluşan kamu borçlarının % 20‘sinden, 22.09.2015 tarihinden sonra oluşan kamu borçlarının ise % 0,72’sinden sorumlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; davacının davalı … Ltd. Şti.’de 6/824 oranında hisse sahibi olduğu, şirketin kötü yönetimi sebebiyle şirket hakkında bir çok icra takibinin olduğu SGK ve vergi dairelerine de yüklü miktarda borcun olduğu gerekçesiyle 30.04.2015 tarihinden itibaren şirkette hiçbir sorumluluğunun kalmadığının tespiti, şirketteki 6/824 oranındaki hissesinin diğer ortağa veya 3. şahıslara devredilmesi talepli haklı sebeple ortaklıktan ayrılma davasıdır.
Limited şirketten çıkma ve çıkarılma hususunu düzenleyen TTK. m. 638/2 hükmüne göre, “her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir”.
Sürekli hukuki ilişkilere son verme imkanı sağlayan haklı sebeple ortaklıktan çıkarma kavramının temelinde, dürüstlük kuralı ve kişilik haklarının korunması ilkesi bulunmaktadır. Zira, hiç kimseden kendisi için çekilmez bir hale gelen bir hukuki ilişkiye devam etmesi beklenemez. Bu nedenle, tarafların şahsını ilgilendiren veya taraflar dışındaki olaylar, sözleşme ilişkisini taraflardan birisi için çekilmez hale getiriyorsa, haklı sebeple çıkarma veya çıkma hakkı doğmaktadır.
Haklı sebep, her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir. Duruma bağlı olarak, şirket ortakları arasındaki anlaşmazlık ve husumet, ortaklıktan çıkma veya çıkarılma için haklı bir neden olarak görülebilir (Y. 11. HD.’nin E. 2000/55, K. 2000/1242 sayı ve 21.2.2000 tarihli kararı; Y. 11. HD.’nin E. 2003/2194, K. 2003/8154 sayı ve 22.9.2003 tarihli kararı). Mali hakların özellikle kar payı hakkının ihlali, ortaklığa katılım, bilgi alma, denetleme haklarının ihlali, amaç ve konunun öznel olarak imkânsız hale gelmesi (TTK. m. 529/1-b), ortaklığın kar elde edemez, mali durumu kötüleşmiş hale gelmesi (TTK. m. 376), organların işlevsiz, çalışamaz hale gelmesi (TTK. m. 530), kötü yönetim, iş göremezlik, kişisel anlaşmazlıklar da haklı sebep olarak sayılmaktadır (Erdem, s. 111 vd.; Y. 11. HD.’nin E. 2004/7433, K. 2005/1213 sayı ve 15.2.2005 tarihli kararı). Ortakların davranışları ortaklığın faaliyetlerini önleyecek, zarara uğratacak yahut karşılıklı güveni sarsmış ve ortaklar artık bir arada olamayacaklar ve ortaklık faaliyetlerini sağlıklı şekilde yürütemeyecekler ise haklı sebeplerin varlığını kabul gerekir.
Davalı şirketin uzun süreden beri herhangi bir kar payı dağıtmaması, tam aksine son dönemlerde zarar etmesi, yine her yıl yapılması gereken olağan genel kurul toplantısının yapılmaması, nerdeyse son üç yıl içinde şirketin herhangi bir organının toplanamaması, şirketin kaydi değerler üzerinden borca batık olmadığı ancak rayiç değer bilançosuna göre kuvvetle muhtemel borca batık olduğu mali ve finans uzmanı heyet raporundan anlaşılmakla kazanç elde edemeyen ve gayri faal hale gelen şirketten davacı açısından haklı sebeple çıkma şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
… 37. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayı ile onaylı Genel Kurul kararının 14.05.2015 tarihinde tescil edildiği, Genel kurul kararı ile Şirket hissedarlarından …’nın şirkette mevcut 24.000 TL hissesini … 37. Noterliği … tarih ve … sayı ile tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesi ile …’a devrettiği, devir neticesinde şirketin ortaklık yapısının … 24.000 TL , … 6.000 TL toplam sermaye 30.000 TL , şirket müdürlüğüne 10 sene …’ın atanmış ve münferit imzası ile şirketi her hususta temsil ve ilzam etmek üzere yetki verildiği, şirketin 22.09.2015 tarihinde tescil edilen ve T.T.S.G. 30.09.2015 tarih 8915 sayılı nüshasında ilan edilen ortaklar kurulu kararı ile şirketin sermayesinin 30.000 TL’den 830.000 TL’ye çıkartılmasına karar verildiği ve şirketin yeni ortaklık yapısının … 824.000 TL, … 6.000 TL olmak üzere toplam sermayenin 830.000 TL olduğu anlaşılmıştır.
Limited şirketlerde esas sermaye payının geçişine ilişkin TTK. m. 595/2 hükmüne göre: “Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur”. Somut olayda devir işleminin genel kurul kararıyla alındığı ve tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda yapılan devir işleminin geçerli olduğu dolayısıyla devir işleminin yapıldığı 30.04.2015 tarih itibariyle davacını davalı şirketteki ortaklık payının % 20 ‘den 22.09.2015 tarihindeki sermaye artışına katılmaması sebebiyle % 0,72 oranına düştüğü görülmüştür.
Limited şirketlerde ortakların sorumluluğuna ilişkin TTK. m. 573/2 hükmüne göre: “Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler”. Dolayısıyla davacının şirketin borçlarından dolayı gerek hisse devrinden önce gerekse de hisse devrinden sonra herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bununla birlikte tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden, kanuni temsilcileri sorumlu tutulmuştur. Ancak vergi borcunun temsilciden istenebilmesi için öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren “aciz vesikasının” düzenlenmiş olması gereklidir (6183 SK. m.75). Kanuni temsilcilerin kim olduğu konusu ise tüzel kişinin türüne göre değişmektedir. Anonim şirketler ve kooperatiflerde kanuni temsilciler yönetim kurulu başkan ve üyeleri iken limited şirketlerde şirketin müdürü, kolektif şirketlerde ise ortakların her birisidir.
Limited şirketlerde kanuni temsilciler şirket müdürleri ise de getirilen bir düzenleme ile kanuni temsilciye ilaveten ortaklar da kamu borcundan sorumlu tutulmuştur. Buna göre limited şirketin mal varlığından tahsil edilemeyen kamu alacakları ortaklardan, ortaklık payı oranında istenebilecektir (6183 SK. m.35. Ayrıca bkz.; Y. 11. HD’nin E. 2013/10208, K. 2014/76 sayı ve 6.1.2014 tarihli kararı).
Somut olayda teknik bilirkişi heyeti tespitine göre şirketin kaydi değerler üzerinden borca batık olmadığı ancak rayiç değer bilançosuna göre kuvvetle muhtemel borca batık olduğu anlaşılmakla şirketin mali yapısının borçları ödeyecek durumda olmadığı tespit edildiğinden şirketin borçları ödemeden aciz olduğu kanaatine varılmıştır.
… Sosyal Güvenlik Merkezinin … tarihli müzekkereye cevap yazısında; şirketin 01.04.1986 tarihinde kanun kapsamına alınmış olduğu, 30.09.2016 tarihi itibariyle kanun kapsamından çıktığı bildirilmiş ve ekli 10.10.2019 tarihi itibariyle şirketin borçlarına ilişkin dökümlerin mali bilirkişi tarafından incelenmesi neticeisnde şirketin 2007/6 -2016/10 dönemleri arasında toplam 87.303,61 TL asıl ve gecikme zamlarıyla 195.065,01 TL borcunun olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda davacının hisse devir tarihi olan 30.04.2015 tarihine kadar oluşmuş olan kamu borçlarının tamamından, 30.04.2015 tarih ile 22.09.2015 tarihi arasında oluşan kamu borçlarının %20‘sinden, 22.09.2015 tarihinden sonra oluşan kamu borçlarının ise % 0,72’sinden sorumlu olduğunun kabulü gerekmekle Davacının haklı nedenle ortaklıktan çıkarılmasına, davacının davalı şirket borçlarından 30/04/2015 hisse devir öncesi ve sonrası sorumlu olmadığının tespitine, davacının 30/04/2015 – 22/09/2015 tarihleri arasındaki davalı şirketin kamu borçlarının % 80 oranından ve 22/09/2015 tarihinden sonra davalı şirketin kamu borçlarından % 99,28 sorumlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafça hisselerinin şirkete, diğer ortağa veya üçüncü kişiye devri talep edilmiş ise de mahkememizce şirket ortaklar kurulunun yerine geçilerek karar verilemeyeceğinden ve şirketin tasfiyesi de talep edilmediğinden bu taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Kaldı ki davacı taraf kendi iradesiyle kendi hissesini her zaman satabilecektir. Bunun dışında mahkeme, şirket ortaklar kurulu yerine geçerek davacı hisselerinin şirkete devrine karar veremeyeceği gibi diğer hissedarları da davacı hissesini almaya zorlayamayacağından bu talepler hakkındaki davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının haklı nedenle ortaklıktan çıkarılmasına, davacının davalı şirket borçlarından 30/04/2015 hisse devir öncesi ve sonrası sorumlu olmadığının tespitine, davacının 30/04/2015 – 22/09/2015 tarihleri arasındaki davalı şirketin kamu borçlarının % 80 oranından ve 22/09/2015 tarihinden sonra davalı şirketin kamu borçlarından % 99,28 sorumlu olmadığının tespitine, davacının diğer taleplerinin reddine,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının davalılardan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davalılar tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan; posta, tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücretlerinden oluşan toplam 1.369,5‬0 TL yargılama giderinin davalılardan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen davanın niteliği itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı asilin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK. 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 30/12/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”