Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/307 E. 2019/939 K. 08.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/307 Esas
KARAR NO : 2019/939

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 18/03/2016
KARAR TARİHİ : 08/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08/01/2016 tarihinde müvekkilinin … plakalı minibüste yolcu konumunda iken .. Mahallesi … Caddesini kesişimine yaklaştığı sırada kontrolünü kaybederek … Caddesini geçip kaldırımın üzerinde çıkarak duvara çarpması neticesinde ölümlü ve yaralanması trafik kazasının meydana geldiğini, davalı sürücü …’nin kusurlu eylemi neticesinde kazanın meydana geldiğini, aracın 13/10/2014 tarihinde fenni muayene bitiş tarihi olduğu ve araç 6 kez muayeneden geçmeyerek trafikten men edilmesine rağmen kaza günü aracın trafikte olduğunu, aracın davalı … şirketi tarafından sigortalandığını, müvekkilinin kaza kapsamında üst çenesinde kayma meydana geldiği, burnu ve elmacık kemiklerinde kırıklar olduğu, eski sağlığına tam olarak kavuşamadığını bu kapsamda fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL manevi tazminatın davalılardan … ve …’den tahsili ile 1.000 TL maddi tazminat bedelininde davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraflara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya karıştığı iddia edilen … plakalı aracın müvekkili sigorta şirketi tarafından 10/06/2015-2016 tarihlerini kapsar şekilde müvekkili sigorta şirketi tarafından trafik sigorta poliçesi ile sigortalandığını, ancak müvekkilinin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında poliçe teminatı kapsamında olduğunu, bu nedenle öncelikle kusur ve maluliyet oranının tespiti gerektiğini, müvekkilinin tedavi giderlerinden sorumlu tutulamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
Davalılar … ile …’ye usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermedikleri gibi duruşmalara da bu davalılar tarafından gelen olmamıştır.
Mahkememiz dosyasında davacının maluliyet oranının tespiti amacıyla İstanbul ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından 26/07/2017 tarihinde düzenlenen raporda özetle; mevcut belgelere göre, Cemil oğlu, 21.09.1988 doğumlu …’ın 08.01.2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 08.01.2016 tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Maluliyet bilirkişi raporunun usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edilmesi neticesinde davacı tarafın beyan ve itirazlarının dosya kapsamında yeniden değerlendirilmesi amacıyla dosya yeniden İstanbul ATK Genel Kuruluna gönderilen dosyaya 12/07/2018 tarihinde tanzim olunan maluliyet raporunda özetle; … hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bildirilen veriler İkinci Üst Kurulca tekrar değerlendirildiğinde; Cemil oğlu, 21.09.1988 doğumlu …’ın 08.01.2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 08.01.2016 tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Dava konusu kazaya ilişkin … 10. Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası üzerinden İstanbul ATK Trafik İhtisas Daire Başkanlığı tarafından tanzim olunan 16/05/2016 tarihli kusur raporunda özetle; sanık sürücü … yönetimindeki minibüs ile seyrini mahal şartlarına göre ayarlamadığı, aracının içerisinde fazla yolcu taşıyarak yolcuların can güveliğini tehlikeye attığı, aracın muayenesinin bulunmadığı dikkate almadığı, eğimli ve zemini ıslak olan yolda direksiyon hakimiyetini kaybederek yol kenarında bulunan saksılara ardından kaldırıma çıkarak yol dışı kaldığı olayda dikkatsiz ve özensiz davrandığından eş değer kusurlu olduğu, minibüs işletmecisi …’nin araç üzerinde gerekli denetimlerin yapıldığını kontrol etmesi, aracın güvenli şekilde yolcu taşıdığından emin olması gerekirken bütün bunlara dikkat etmediği, yolcuların can güvenliğini tehlikeye attığı olayda dikkatsiz ve özensiz davrandığından eş değer kusurlu olduğu, taşıtların trafikteki denetiminden sorumlu olan ve nitekim taşıta makul sayının üzerinde 6 kez muayenesi bulunmadığı gerekçesi ile cezai müeyyide uygulamış bulunan fakat buna rağmen aracın trafiğe çıkmasına izin ver kurum kuruluşun olayda dikkatsiz ve özensiz davrandığından tali kusurludur.
Sonuç olarak; olayda, sanık sürücü …’nin olayda eş değer kusurlu, minibüs işletmecisi …’nin olayda eş değer kusurlu, taşıtların trafikteki denetiminden sorumlu olan kuruluşun tali kusurlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Dava konusu kazaya ilişkin … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası üzerinden Kusur bilirkişisi … tarafından 15/02/2016 tarihinde tanzim olunan kusur raporunda özetle; … plakalı, … marka, … tip, 2003 model, mavi/krem renkli, 14 yolcu kapasiteli minibüs olduğu, yaralanmak ve maddi hasarlı trafik kazasının: 08/01/2016 günü, saat 08:10 sıralarında, …, … mahallesi, … caddesi üzerinde, sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka numaralı, hatlı ticari yolcu minibüsü ile … caddesi istikametine yokuş aşağı indiği sırada, … caddesi kesişimine yaklaştığında hızlanan taşıtın direksiyon hâkimiyetini ve kontrolünü kaybederek, kontrolsüz şekilde kavşağa girerek, … caddesini enine geçerek, karşı taraftaki kaldırıma çıktıktan sonra taşıtın sağ ön kısmı ile beton saksıya çarparak duramadığı ve yola paralel vaziyette kaldırım üzerinde bulunan ağaca sürttükten sonra, 13 numaralı binanın önünden kaldırımdan aşağı düşerek, … çıkmazı sokağını geçerek taşıtın ön kısımları ile Begüm çıkmazında mevcut 2 numaralı binanın yan duvarına çarpması neticesi vuku bulduğu, sürücü …’nin toplu taşımaya mahsus hatlı minibüs kullanma konusunda, kendi ifadesinde de belirttiği üzere, yeterli ve gerekli tecrübeye haiz olduğu, … caddesinin 6m genişliğinde, 7 derece eğimli bir yol olduğu, sürücü …’nin 15 koltuk sayılı yolcu minibüsüne, tecrübeli sürücü olması nedeni ile yol durumunu yönetmelik hükümlerini ve taşıt için belirlenen kapasiteyi bilmesine rağmen ayakta ve oturan olmak üzere taşıtı aşırı derecede yükleyecek şekilde yolcu almış olduğu, … plaka numaralı, … marka, … tip, 2003 model tolu taşımaya tahsis edilmiş taşıtın fren sistemi üzerinde tekniğin ve fennin gerekleri dışında ciddi tehlike arz edecek tipte değişiklikler yapılmış olduğu, taşıtın fren sisteminin ve tüm elemanlarının, güvenli seyir için trafiğe çıkmaya müsaade edilebilir durumun gerektirdiği şartlardan çok uzak bulunduğu, kazanın önden çarpma neticesi şase kollarının deforme olması ve üzerinde bulunan motor gövdesine bağlı elemanların bu darbeden etkilenmesi nedeni ile debriyaj sisteminin kaza öncesi durumunun tam ve kesin tespitinin mümkün olmadığı, kazaya ait tanık ifadelerinde taşıtı motor freni ile yavaşlatmak amacı ile sürücünün müteaddit kereler taşıtı vitese geçirmeye çalıştığı ifadesine istinaden taşıt debriyaj sisteminde de bir hata bulunduğu ya da taşıtın düşük vitese geçirilmesi için çok hızlanmış bulunduğu ihtimallerinin mevcut olduğu, taşıt donanımının vaziyeti dikkate alınarak, taşıtın fazla yükünden dolayı, zaten kifayetsiz durumda olan fren sisteminin, yokuş aşağı vazifesini yeterli derecede yârine getiremediği, bir kısım tanık ifadelerine istinaden taşıtın stop etmesi halinde: sürücünün yüksek viteste vurdurarak taşıtı çalıştırmaya çalıştırmış olabileceği ve hızlanan taşıtı açıklanan sebepler dâhilinde düşük vitese de geçirip yavaşlatamadık, stop etmemesi durumunda da durduğunda vitesi boşa aldıktan sonra kalkışta değil vitesi hareketli halde değiştirmeye kalktığında aynı hadiselerin geliştiği, bunun sonrasında direksiyon hâkimiyeti dışındaki kontrollerini kaybettiği ve kazanın vuku bulduğu, minibüsün altı kez muayene nedeniyle ceza yemiş ve trafikten men durumunda olduğu dikkate alındığında kolluk kuvvetlerinin de bu konuda ihmalinin mevzubahis olduğu, kazanın vuku bulmasında: sürücü …’nin, tecrübeli bir sürücü olarak trafiği tehlikeye düşürecek raddede teknik eksikliği bulunan taşıtla ve kapasitenin üzerinde yolcu alarak 2918 sayılı K.T.K.’nun 47/d maddesinde belirtilen “trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili olan ve yönetmelikte gösterilen diğer kural, yasak, zorunluluk veya yükümlülüklere uyma zorunluluğu” maddesini ihlal etmesi, aynı kanunun 65/a maddesinde yer alan “taşıma sınırı üstünde yolcu alınması yasaktır” kuralını ihlal etmesi, taşıt bakımlarını yaptırdığını da belirtmesi sebebi ile 30. maddede belirtilen “araçların, esasları yönetmelikte belirtilen şekilde ve tarzda teknik şartlara uygun durumda bulundurulması zorunludur”‘ maddesini de ihlal etmesi nedeniyle kazanın oluşumunda %30 oranında kusurlu olduğu, taşıt işletmecisi …’nin sorumluluğu dâhilinde bulunan taşıtın fenni muayenesini yaptırmadan, 30. maddede belirtilen “araçların, esasları yönetmelikte belirtilen şekilde ve tarzda teknik şartlara uygun durumda bulundurulması zorunludur” maddesine riayet etmeden, can ve mal güvenliğini tehdit edecek durumdaki taşıtı toplu taşımaya tahsis etmesi nedeni ile kazanın oluşumunda %40 oranında kusurlu olduğu, toplu taşımaya mahsus taşıtlara yetki belgesi veren ve dolayısı ile bu taşıtların denetiminden sorumlu kurum/kuruluşların kazanın oluşumunda %20 oranında kusurlu olduğu, taşıtların trafikteki denetiminden sorumlu olan ve nitekim taşıta makul sayının üzerinde altı kez muayenesi bulunmadığı gerekçesi ile cezai müeyyide uygulamış bulunan fakat buna rağmen taşıtı trafikten men etmeyen kurum/ kuruluşun da %10 oranında sorumluluğu bulunmaktadır.
Sonuç olarak; kazanın meydana gelmesinde taşıt donanımı üzerinde yapılan ciddi tehlike arz edecek yapıda değişiklikler ve bakım/onarım eksikliğinin ve kifayetsizliğinin esas etken olduğu, kazanın vuku bulmasında taşıt sürücüsü …’nin %30 oranında sorumluluğu bulunduğu, kazada taşıt işletmecisi …’nin %40 oranında sorumluluğu olduğu, toplu taşımaya mahsus taşıtlara yetki belgesi veren ve dolayısı ile bu taşıtların denetiminden sorumlu bulunan kurum/kuruluşların kazanın oluşumunda %20 oranında kusurlu olduğu, taşıtların trafikteki denetiminden sorumlu olan ve nitekim taşıta makul sayının üzerinde altı kez muayenesi bulunmadığı gerekçesi ile cezai müeyyide uygulamış bulunan fakat buna rağmen taşıtı trafikten men etmeyen kurum/kuruluşun da %10 oranında sorumluluğu bulunduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla Aktüer …’a tevdii edilen dosyaya 23/01/2019 tarihinde tanzim olunan bilirkişi raporunda özetle;
KUSUR VE SORUMLULUK DURUMU:
Dosyada sureti mevcut 11.02.2016 tarihli kusur raporu ile olayın meydana gelmesinde; davalı …’nin (davalı … tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalanmış … plakalı araç sürücüsü) %30 oranında kusurlu olduğu, … plakalı aracın işleteni davalı …’nin %40 oranında kusurlu olduğu, toplu taşıma için yetki belgesi veren dava dışı kurumu/kuruluşların %20 oranında kusurlu olduğu, trafik denetimini ve araç muayenelerini denetleme yetkisine sahip olan kurum/kuruluşların %10 oranında sorumlu olduğunun tespit edildiği, bu durumda, davacı araçta yolcu olarak bulunmakta olup her hangi bir kusuru belirlenmemiştir. Gerek Borçlar Kanunu gerekse Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre alacaklı alacağın tamamını veya bir kısmını müteselsil sorumluların tamamında veya bir kısmından talep hakkına sahiptir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2015/9490 E. sayılı kararında ise özetle; “..2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 88. maddesinde; bir motorlu aracın karıştığı kazada 3. kişinin uğradığı zarardan dolayı birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunların müteselsil olarak sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Müteselsil sorumlulukta, BK’nın 142. maddesi uyarınca zarar görenin borçluya başvurma hakkı vardır; dilerse sorumlulardan birine, dilerse hepsine veya bir kısmına karşı dava açabilir. Müteselsil sorumlulukta kural olarak borçlulardan her biri davacıya karşı borcun tamamından sorumlu olur. Somut olayda; davalı araç sürücüsünün karıştığı çift taraflı kaza sonucunda, karşı araçta yolcu konumunda olup kusuru bulunmayan davacı yaralanmıştır. O halde; müteselsil sorumlulardan her biri zararın tamamından sorumlu olup kazaya neden olan müteselsil borçluların kusur durumu kendi iç ilişkilerindeki rücu durumuna ilişkin olduğundan eldeki davada davalı yönünden tam kusura göre tazminata hükmedilmesi gerekirken, kusur oranlaması yapılarak tazminata hükmedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir…” demektedir.
Bu kapsamda; davalıların müştereken ve müteselsilen %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre zarar hesabı yapılarak takdire sunulmuştur.
DAVACININ GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK DÖNEMİ:
Adli Tıp Kurumu tarafından davacının farazi iyileşme süresinin 3 aya kadar uzayabileceği belirlendiği, dava dilekçesinde davacının 2 ay iş ve güçten yoksun kaldığı belirtilmiş olup, söz konusu süre Adli Tıp Kurumu raporundaki sürenin altındadır.
Hastane kayıtlarında ise davacının 10.02.2016 tarihinde işbaşı yapacağı belirtilmektedir. SGK tarafından ise davacıya 08.02.2016 tarihine kadar geçen sürede 1.607,83 TL geçici iş göremezlik ödeneği ödendiği bildirilmiştir.
Bu durumda her ne kadar Adli Tıp Kurumu tarafından davacının farazi olarak iyileşme süresi 3 ay olarak belirtilmiş ise de; bu sürenin dava dilekçesindeki beyanın dahi üzerinde olması, hastane ve SGK kayıtlarına göre davacının fiilen istirahatli kaldığı sürenin belli olması nedeniyle Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenen farazi iyileşme süresine itibar edilmesi mümkün olmamıştır. Bu durumda zorunlu olarak Hastane kayıtlarına itibar edilerek davacının 08.01.2016 olay tarihinden 10.02.2016 tarihine kadar geçen sürede iş ve gücünden kaldığı kabul edilerek anılan tarihler arası geçen 33 günlük geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zararı %100 malul gibi hesaplanacaktır.
DAVACININ SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK(MALULİYET) DURUMU:
Adli Tıp Kurumu tarafından bu olayın davacıda maluliyet gerektirecek bir araz bırakmadığı belirlenmiştir. Bu durumda sürekli iş gücü kaybı nedeniyle zarar hesabı yapma imkanı bulunmamaktadır.
KAZANÇ DURUMU :
SGK hizmet dökümünde kazalının olay tarihindeki aylık brüt ücreti 2.570,26 TL olarak gözükmekte olup, yasal kesintilerden sona neti 1.961,03 TL’dır. Bunun dışında davacının elde etiği ücret ve kazançları gösterir yazılı bir belge bulunmadığından anılan net tutar hesaba esas alınacaktır.
GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ÖDENEĞİ :
SGK tarafından istirahat süresinde davacıya toplam 1.607,83 TL geçici iş göremezlik ödeneği ödenmiştir. 6098 Sayılı Borçlar Kanunun 55.maddesi ile bu konudaki Yargıtay kararları dikkate alındığında; olayın meydana gelmesinde davacının kusursuz olması nedeniyle yapılan ödemenin tamamı rücuya tabi olduğundan, anılan tutar davacının maddi zararından indirilecektir.
MADDİ ZARAR HESABI :
Davalıların müştereken ve müteselsilen %100 kusur durumuna göre davacının geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zarar hesabının 1.961,03 /30 x 33 gün x %100 kusur= 2.157,13 TL, SGK ödemesinin tenzili – 1.607,83 TL, davacının bakiye maddi zararının 549,30 TL olduğu, Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenen 3 aylık farazi iyileşme süresine itibar edilmesi halinde 3 aylık süre için davacının maddi zararının 1.961,03 x 3 ay x %100 kusur = 5.883,09 TL, SGK ödemesinin tenzili – 1.607,83 TL, davacının bakiye maddi zararının 4.275,26 TL’dir.
TEDAVİ GİDERİ TALEBİ:
Davacı tarafından ibraz edilen belgelerde yer alan tedavi giderleri toplamı (80,00+80,00+50,00) = 210,00 TL olduğu, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2015/15835 E ve 04.10.2018 tarihli kararında özetle; “..Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tedavi giderlerinden Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kapsamındaki sorumluluğuna dair hüküm Danıştay 10. Dairesinin 05.10.2010 tarih, … Esas, 2010/7354 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğu yönünden SUT kapsamında değerlendirmeye gidilmesi de doğru değildir. Mahkemece tedavi giderlerine dair faturaların hizmet ile uyumlu ve gerekli olup olmadığı konusunda SUT kapsamında bir değerlendirme yapılmaksızın kaza ile illiyet bağı bulunan ve 6111 Sayılı Kanun kapsamında kalan tüm belgeli tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olacağı dikkate alınması gerekmekte iken bunun gözetilmemesi yerinde değildir….” demektedir.
Bu durumda; davacı tarafından ibraz edilen tedavi giderlerinin belgeli olması nedeniyle Yargıtay kararına göre söz konusu giderlerin tamamından SGK sorumlu olacağından davalıların ibraz edilen tedavi giderlerinden bir sorumluluğu söz konusu olmayacağı, aksi kanaate varılması halinde ise; davacının kusursuz olması nedeniyle 210,00 TL’lik tedavi giderinin tamamının hüküm altına alınması gerekecektir.
DAVALILARIN SORUMLULUK KAPSAMI VE TEMERRÜT TARİHİ:
… plakalı araç davalı … tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalanmıştır. Davalı … şirketi sorumluluğun öncelikle Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk sigortasında olduğu ileri sürülmüştür. Ancak şehirlerarası veya uluslararası ticari olarak yapılan yolcu taşımalarda Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk sigortası yaptırmak zorunlu olup, somut olayda sigortalı araç şehir içi yolcu taşımacılığı yapmaktadır. Bu nedenle davalı … şirketinin zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden işbu dava kapsamında sorumluluğunun bulunduğu, 08.01.2016 kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan tarifeye göre davalının zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden sakatlık ve tedavi gideri teminatları bakımından sorumluluk üst limiti 310.000,00 TL’dir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/16455 ile 2013/2073 E sayılı kararlarında açıkça geçici iş göremezlik zararının zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında ve sakatlık teminatı limitine dahil olduğu belirtilmektedir. Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2015/7731 E. sayılı başka bir kararında ise geçici iş göremezlik zararının zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında, tedavi gideri klozundan talep edilebileceği belirtilmektedir.
Bu durumda; davacının yukarıda belirlenen geçici iş göremezlik zararı poliçe kapsamında ve limitleri içinde kaldığı, dava dosyasında Karayolları Trafik Kanunun 99.maddesine uygun olarak dava tarihinden önce davalı … şirketine yapılmış bir başvuru belgesi bulunmadığından davalı … şirketinin 18.03.2016 dava tarihinden önce temerrüde düştüğü, sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından ise herhangi bir ihtar ve ihbara gerek almaksızın temerrütün 08.01.2016 olay tarihinde olduğu, dava dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunulmuştur.
Sonuç olarak; 08.01.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalıların müştereken ve müteselsilen %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda yaralanan davacı …’ın; geçici iş göremezlik döneminde %100 kazanç kaybı nedeniyle bakiye maddi zararının 549,30 TL olduğu, Adli Tıp Kurumu tarafından davacının malul kalmadığı belirlendiğinden sürekli iş gücü kaybı nedeniyle bir zararının bulunmayacağı, davacı tarafından ibraz edilen tedavi giderlerinin tamamının belgeli olması ve bu konudaki ekli Yargıtay kararına göre belgeli giderlerin tamamından dava dışı SGK’nın sorumlu olması nedeniyle davacının talep edilebilir tedavi giderinin bulunmayacağı, aksi kanaate varılması halinde ise ibraz edilen belgelere göre talep edilebilir tedavi gideri zararının 210,00 TL’den ibaret olacağı, davacının maddi zararı zorunlu trafik sigorta poliçesindeki limitlerin içinde kalmakta olup, manevi tazminat taleplerinin poliçe kapsamında olmadığı, davalı … şirketinin 18.03.2016 dava tarihinden önce temerrüde düştüğü belirlenememiş olup, sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından temerrüdün 08.01.2016 olay tarihinde gerçekleşmiş olacağı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; 08/01/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası kapsamında davacının maddi ve manevi zararlarının tazmine ilişkin davadır.
Dava konusu kazanın 08/01/2016 günü, saat 08:10 sıralarında, … Mahallesi, … Caddesi ile … Caddesi arasında sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka numaralı yolcu minibüsünün … önünden geçerken yanındaki binanın duvarına çarpması neticesi ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında alınan 12/07/2018 tarihli ATK İkinci Üst Kurulu raporuna göre davacının sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 08.01.2016 tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Yine … 10. Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından alınan kusura ilişkin 11/02/2016 tarihli makina mühendisi bilirkişi raporu ile 16/05/2016 tarihli ATK raporlarına göre davacının meydana gelen kazada herhangi bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından ibraz edilen tedavi giderlerinin tamamının belgeli olması nedeniyle belgeli giderlerin tamamından dava dışı SGK’nın sorumlu olacağı dikkate alınarak davacının tedavi gideri yönündeki davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
… plakalı araç davalı … tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalandığı, davalı … şirketi tarafından sorumluluğun öncelikle Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk sigortacısında olduğu ileri sürülmüştür. Ancak şehirlerarası veya uluslararası ticari olarak yapılan yolcu taşımalarda Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk sigortası yaptırmak zorunlu olduğundan somut olayda sigortalı araç şehir içi yolcu taşımacılığı yapmakta olup davalı … şirketinin zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden işbu dava kapsamında sorumluluğunun bulunduğu, 08.01.2016 kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan tarifeye göre davalının zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden sakatlık ve tedavi gideri teminatları bakımından sorumluluk üst limitinin 310.000,00 TL olduğu, hükme elverişli aktüer bilirkişi raporunda Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenen 3 aylık farazi iyileşme süresine itibar edilerek yapılan ve mahkememizce itibar edilen 3 aylık süre için davacının geçici iş göremezliğe ilişkin maddi zararının (1.961,03 x 3 ay x %100 kusur = 5.883,09 TL – SGK ödemesinin tenzili 1.607,83 TL) 4.275,26 TL olduğu, belirlenen geçici iş göremezlik zararının poliçe kapsamında ve limitleri içinde kaldığı, dava dosyasında Karayolları Trafik Kanunun 99. maddesine uygun olarak dava tarihinden önce davalı … şirketine yapılmış bir başvuru belgesi bulunmadığından davalı … şirketinin 18.03.2016 dava tarihinden önce temerrüde düştüğü belirlenmediğinden temerrüt tarihinin dava tarihi olduğu, sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından ise herhangi bir ihtar ve ihbara gerek almaksızın temerrütün 08.01.2016 olay tarihinde olduğu, dava dilekçesinde yasal faiz talep edildiğinden davanın kısmen kabulü ile 1.000 TL maddi tazminatın davalılardan davalı … şirketinden dava tarihinden ve diğer davalılar … ve …’den 08/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafça herhangi bir bedel arttırım dilekçesinin dosyaya sunulmaması nedeniyle maddi tazminat yönünden harca esas bedel olan 1.000 TL bedel üzerinden değerlendirme yapılarak bu bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu kazada davacının herhangi bir kusurunun bulunmaması, 12/07/2018 tarihli ATK raporunda 3 ay iyileşme süresinin bulunduğunun tespit edilmesi, duruşma sırasında tutanağa geçen beyanlar ve mahkemece yapılan gözlemler, davacı tarafın olay tarihindeki aylık brüt ücretinin 2.570,26 TL ve yasal kesintilerden sonra net ücretinin 1.961,03 TL olduğu, davalılardan …’nin ceza dosyasındaki beyanında aylık 5.000 TL gelirinin olduğunu beyan etmesi ve diğer davalı …’nin şoförlük yaparak aylık 1.300 TL gelirinin olduğunun beyan etmesi neticesinde davacının meydana gelen kaza nedeniyle maruz kaldığı acı, elem ve ızdırap gözetilerek mahkememizce yapılan değerlendirmeler neticesinde takdiren 10.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den 08/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 1.000 TL maddi tazminatın davalılardan davalı … şirketinden dava tarihinden ve diğer davalılar … ve …’den 08/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle alınarak davacıya verilmesine,
2-10.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den 08/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 751,41 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 344,97 TL harçtan mahsubu ile bakiye 406,44 TL harcın davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 344,97 TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine, (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 68,31 TL harca kadar davalı …Ş.’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu olması kaydıyla)
5-Davacı tarafından yapılan 1.022,70 TL posta, tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti ile 615,00 TL ATK yatırılan bilirkişi ücretinden oluşan toplam 1.637,70 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine, (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 1.459,34 TL yargılama gideri bedeline kadar davalılar … ve …’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu olması kaydıyla)
6-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen maddi tazminat dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
7-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen manevi tazminat dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
8-Davalı … duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen manevi tazminat dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı … tarafına verilmesine,
9-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK. 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”