Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1186 E. 2019/1054 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1186 Esas
KARAR NO : 2019/1054

DAVA : Tespit, Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 05/12/2016
KARAR TARİHİ : 24/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tespit, Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 05/12/2016 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı … 30/09/2014 tarihli 2014-7 yönetim kurulu kararı ile %100 bağlı ortaklığı olacak şekilde şirket kurulmasına karar verildiğini, 24/10/2014 tarihinde … A.Ş.’nin kurulduğunu, 23/03/2016 tarihinden önce alınan yönetim kurulu kararı ile sermayenin 100.000.000,00 TL’ye, 19/09/2016 tarihinden önce alınan yönetim kurulu kararı ile sermayenin 165.000.000,00 TL’ye çıkartılmasına artırılan sermayelerin … alacaklarından karşılanmasına karar verildiğini, 30/09/2014 tarihi 2014-7 yönetim kurulu kararında davacı yönetim kurulu üyesi …nın toplantıya çağrılmadığını, bu nedenle kararın yok hükmünde olduğunu, bunun dışında her 3 yönetim kurulu kararının genel kurulun yetkisinde olan kararlar olmasının nedeni ile yok hükmünde olduğunu, davacı müvekkillerinin davalı … %31,85 oranında pay sahibi olduklarını takriben 1/3’üne sahip olduklarını müvekkillerinin azınlıkta kaldığını, yönetim pay sahiplerinin ve bunlar tarafından seçilen yönetim kurulu üyelerinin kanun, esas sözleşme, düzenleyici işlemlere aykırı davrandığını, yüksek faizli krediler alarak kendi şirketlerine aktarıldığını, kar dağıtımı yapılmayarak pay senetlerinin müvekkiline verilmediğini, 25/06/2012 ile 18/02/2015 tarihleri arasında … Yönetim Kurulu üyesi olmasına karşın yönetim kurulu toplantısına davet edilmediğini, kararların gıyabında alındığını, müvekkilinin hiçbir yönetim kurulu toplantısından haberdar edilmediğini, … kuruluş amacının yöneten pay sahiplerince paravan şirket ve perdeleme aracı olarak kullanılması olduğunu bildirerek … A.Ş.’nin kuruluşuna ilişkin 30/09/2014 tarih, … nolu Yönetim Kurulu kararı ile sermayesinin 100.000.000,00 TL ve 165.000.000,00 TL’ye çıkartılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının yoklukla veya mutlak butlanla malul olduğunun tespitine, sermaye artışlarına ilişkin esas sözleşmede değişiklik genel kurul kararının ayrı ayrı yoklukla veya mutlak butlanla malul olduğunun tespitine, davalı …. A.Ş.’nin fesih ile tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılara usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı … A.Ş. tarafından mahkememize sunulan 12/01/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 353/4 uyarınca 3 aylık hak düşürücü sürenin geçmiş olması sebebiyle davanın usulden reddi gerektiğini, davalıların … ya da grup şirketlerine ve yahut yönetim kurul üyelerine açmış oldukları toplam 25 tane dava olduğunu, sermaye arttırımı kararının alındığı genel kurul kararlarının hukuka uygun olduğunu, … ya da diğer bir şirkette gruplaşma olmadığını, 30/09/2014 tarih … nolu yönetim kurulu toplantısına davacı …’nında, diğer yönetim kurulu üyelerine uygulandığı şekilde telefon ile davet edildiğini, …’nın ofisinin de müvekkili şirket merkeziyle aynı yerde bulunduğundan yazılı olarak bir çağrıda bulunma gereği hissedilmediğini, …’nın kişisel husumet nedeniyle katılmamayı tercih ettiğini, toplantıya çağrılmadığı iddiası kabul edilse dahi davacı …’nın oyunun toplantı ve karar nisaplarında etkili olmayacağını ve yönetim kurulu üye sayısının 6 kişiden oluştuğunu, kuruluş ve sermaye arttırımına ilişkin kararların müvekkili şirketin önemli bir miktarda mal varlığının satışı niteliğinde olmadığından bu kararın yönetim kurlu tarafından verilmiş olmasının yerinde olmasını bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …Ş. tarafından mahkememize sunulan 12/01/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 353/4 uyarınca 3 aylık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, şirket kuruluşundan itibaren 2 yıl geçtiğini, davacıların … A.Ş. ile hiçbir ilişkisi olmadığını, pay sahibi ve yönetim kurulu üyesi bulunmadığını bu nedenle fesih ve tasfiyesini istemeyeceklerini, sermaye arttırımı kararının alındığı yönetim kurulu ve genel kurul kararının hukuka uygun olduğunu bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
Dosyanın mahkememizce yapılan yargılaması devam ederken davacının Genel Kurul Kararının iptaline yönelik davasının bu dosyadan tefriki ile başka bir esasa kaydına karar verilmiş olup, tefrik edilen dosya mahkememizin 2017/909 Esas sayılı dosya numarası üzerinden yürütülmektedir.
Dosyamız tüm dosya kapsamı ile … ve …’ün ticari defter e-kayıtları, pay defteri incelenmek sureti ile ortaklık yapılarının tespiti ile … kurulmasının ve … sermaye artışına yönelik kararlarının alınmasının davalı … önemli miktarda şirket mal varlığına satışı veya aktarılması sonucu doğurup doğurulmadığı, iki şirket arasında sermayeye yönelik bir aktarım olup olmadığının tespiti açısından resen tayin edilen Mali Müşavir Bilirkişiler … ve Prof. Dr. …’a tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti; Davalılardan … A.Ş.’nin kurucu ortağı konumundaki davalı … A.Ş. sermayenin %100’ü oranında iştiraki konumundaki … A.Ş.’nde de dolaylı olarak korunmuş durumda bulunduğu; dava konusu sermaye arttırım kararları çerçevesinde … A.Ş. Sermayesinin toplam 164 Milyon TL tutarında arttırılmış olmasının, her iki şirket yönünden de fon kaynağı kullanımı boyutları itibariyle önemli bir finansal hareketi yansıtmakta olduğu, dava konusu sermaye arttırımı kararlarına dayalı finansal hareketlerin öz itibariyle, davalılardan … A.Ş. yönünden işlemlerin başladığı tarihte mevcut varlıklarının aktarılması şeklinde değil “Banka Kredisi” sağlanmak suretiyle gerçekleştirilmiş durumda göründüğü, bu finansal sürecin bir diğer doğal sonucu olarak da davalılardan … A.Ş. Aktifinde “Mali Duran Varlıklar” hesap grubunda raporlanan “Bağlı Ortaklıklar” hesabının 164 Milyon TL kadar arttığı, dava konusu fon akımı verileri ile davalılardan … A.Ş.’nin … Şirketinin tek ortağı konumunda bulunduğu hususları birlikte dikkate alındığında, davacıların ortağı konumunda bulundukları şirket ile diğer davalı şirket arasında Öz Sermayeye yönelik (Öz kaynaklar itibariyle) bir aktarımdan söz etmenin dava tarihi itibarıyla sınırlı olmak üzere finansal yönden olanaklı bulunmadığı, bununla birlikte, davalılardan … A.Ş’nin iştiraki konumundaki diğer davalı şirketin sermaye arttırımı ile ilgili kaynağı BORÇLANMA suretiyle sağlamış durumda görünmesinin ise, özde … A.Ş.’nin borçlanmasından kaynaklanacak finansal riskin … A.Ş. tarafından üstlenilmiş olduğu anlamına geldiği hususlarını 09/05/2019 tarihinde rapor etmişlerdir.
Davacı, davalı … Tic. A.Ş.’nin 30/09/2014 tarihli… nolu yönetim kurulu kararı ile gayrimenkul sektöründe faaliyette bulunmak, gayrimenkul satın almak, satmak kiraya vermek konularında iştigal etmek üzere İstanbul merkezinde 1.000.000,00 TL sermayeli %100 bağlı ortaklık olacak şekilde … A.Ş.’nin kurulması yönünde karar alındığını, bu karar uyarınca … A.Ş.’nin kurularak 24/10/2014 tarihinde … sicil numarası ile … Ticaret Odasına kaydedilerek kurulduğunu, … A.Ş.’nin 01/03/2016 tarihli 2016/01 nolu yönetim kurulu kararı ile 1.000.000,00 TL olan sermayesini 100.000.000,00 TL’ye çıkartılmasına karar verildiğini, … A.Ş.’nin 31/08/2016 tarihli … nolu yönetim kurulu kararı ile şirket sermayesinin 100.000.000,00 TL’dan 165.000.000,00 TL’ye çıkartılmasına karar verildiği, … A.Ş.’nin kuruluşuna ilişkin ve sermayesinin arttırılmasına ilişkin yönetim kurulu kararlarının yönetim kurulu üyesi …’ya çağrı yapılmaksızın ve …’nın katılımı olmaksızın alındığını ve her üç yönetim kurulu kararının TTK’nun 408. maddesinin 2. fıkrasına aykırı olduğunu, Genel Kurulun yetkisi dahilinde olan hususlarda yönetim kurulunca karar alındığını, bu sebeple alınan 3 yönetim kurulu kararının da yoklukla veya mutlak butlanla malul olduğunu, davalı …Ş.’nin fesih ve tasfiyesi gerektiğini iddia etmiştir.
Hükümsüzlük halleri, yokluk ve butlan olarak iki alt kategoride ele alınabilir. Kavram olarak yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen ve kurucu nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir. Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur. Herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır. (Fatih Bilgili, Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku, 2012, 2. Baskı, s.190)
Davalılar tarafından davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açılmadığı savunularak davanın hak düşürücü sürenin geçirilmesi sebebiyle reddi talep edilmiş ise de davacı Yönetim Kurulu Kararlarının yoklukla ya da butlanla malul olduğunun tespitini talep etmiş olup, yönetim kurulu kararının yoklukla ya da butlanla malul olduğu hususunu bir süreye bağlı olmaksızın itiraz şeklinde yada dava yolu ile ileri sürülebileceğinden hak düşürücü süre itirazının reddine karar verilerek açık yargılamaya devam olunmuştur.
6102 sayılı TTK’nun 391. maddesinde; TTK kapsamında anonim şirketlerde yönetim kurulu kararlarının butlanına ilişkin olarak getirilen yeni düzenleme ile yönetim kurulu kararlarının batıl olduğuna ilişkin olarak mahkemeye başvurulabileceğine ve mahkemeden kararın batıl olduğunun tespitinin istenebileceğine hükmedilmiştir. Maddenin devamında yönetim kurulu kararının batıl olması sonucunu doğuracak haller örneklendirilmiştir. Buna göre; (a) eşit işlem ilkesine aykırı olan, (b) anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, (c) pay sahiplerinin özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren ve (d) diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararların batıl olduğu düzenleme konusu yapılmıştır.
… A.Ş.’nin 30/09/2014 tarihli … numaralı Gayri Menkul Sektöründe faaliyette bulunmak, gayrimenkul satın almak, kiraya vermek konularında iştigal etmek üzere İstanbul Merkezli, 1.000.000,00 TL sermayeli %100 bağlı ortaklık olacak şekilde şirket kurulmasına yönelik kararının çağrı usulüne uyulmadığı ve şirketin sermayesinin toptan satışına yol açtığı, TTK’nun 408./f..2 Maddesi uyarınca genel kurulun münhasır yetkisinde olan bir karar olduğu gerekçeleri ile kararın batıl olduğunun tespiti talep edilmiştir.
… Tic. A.Ş.’nin 30/09/2014 tarihi itibari ile yönetim kurulunun; başkan …, Yönetim Kurul Başkan vekili …, Yönetim Kurulu üyeleri …, …, …, … olmak üzere 6 kişiden teşekkül ettiği, kararın davacı … dışındaki başkan ve üyelerin katılımı ile alınmış olduğu görülmüştür.
6102 sayılı TTK’nun 390. Maddesi yönetim kurulunun toplanma esaslarını belirlemiştir. Bu madde uyarınca esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde yönetim kurulunun üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanacağı ve kararlarını da hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alacağı, bu kuralın yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması halinde de uygulanacağı düzenleme konusu yapılmıştır. Yönetim kurulunun toplantıya çağrılması TTK’da herhangi bir şekle tabi tutulmamıştır. Yönetim kurulunun çalışma esasları, toplantı zamanları, çağrının usulü, gündemin hazırlanmasına ilişkin hususlar yönetim kurulunca belirleneceği gibi bunların esas sözleşme ile de düzenlenmesi mümkündür. Toplantıya çağrının yazılı olması koşulu bulunmamaktadır. Çağrı elektronik posta, kısa mesaj,telefon gibi her türlü iletişim vasıtası ile yapılabilir.
Davacı … Yönetim Kurulu toplantısına usulüne uygun çağrı yapılmadığını iddia etmiş, davalı da çağrının yapıldığını savunmuştur. Yönetim kurulu toplantısına çağrı usulü TTK’da bir şekle tabi tutulmamış ise de davalı …’ya yönetim kurulu toplantısına katılım yönünde çağrı yapıldığına yönelik ispat vasıtası sunulmamış olduğundan, davacı …’ya toplantı çağrısı yapılmaksızın Yönetim Kurulunun toplandığı sonucuna ulaşılmıştır. Davalı …nin yönetim kurulu 6 üyeden oluşmaktadır. 30/09/2014 tarihli karar 5 üyenin katılımı ile toplantı ve karar alma nisabı sağlanarak alınmıştır. Alınan karar TTK’nun 390. maddesindeki yönetim kurulunun toplantı ve karar alma nisaplarına uygun ise de davacı yönetim kurulu üyesinin toplantıda hazır olmadığı, kendisine çağrının da yapıldığının ispat edilemediği TTK’nun 390/4 maddesi gereğince üyelerden hiç biri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde yönetim kurulu kararlarının kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı karar şeklinde yazılmış önerisini en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak sureti ile verilebileceği, aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartını oluşturduğu, yasanın bu hükmüne göre çağrısız yönetim kurulu toplantısı yapılması mümkün ise de önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine de yapılması alınacak kararın geçerlilik şartını oluşturduğundan, TTK.’nun 390./4. ve TTK 392./7. maddeleri gereğince 30/09/2014 tarihli yönetim kurulu kararının çağrı usulüne uyulmaması sebebiyle batıl olduğu sonucuna varılmış ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/15625 Esas, 2016/3083 Karar, 21/03/2016 tarihli ilamında “…Yokluğun ve batıllığın tespiti hususunda dürüstlük kurallarına aykırı düşmedikçe paydaşlarda dahil olmak üzere menfaat sahibi tüm ilgililerin herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açabilecekleri, ancak yokluk ve butlanı gerektiren hususun öğrenilmesinden sonra uzun süre sessiz kalıp dava açmayan ilgililer yönünden TMK 2. Maddesi uyarınca dava açma hakkının düşüp düşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği…” bildirilmiştir. Davalı …nin 30/09/2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile … A.Ş.’nin %100 bağlı ortaklık olarak kurulmasına karar verilmiş olup, şirketin kuruluşu 24/10/2014 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğuna tescil edilmiş olup, 31/10/2014 tarihli ticaret sicil gazetesinde de ilan edilmiş ve şirket kuruluşu ile beraber 3. Kişiler nezdinde faaliyete geçmiştir. Davacılar şirketin kurulduğu 2014 yılından itibaren şirketin kuruluşuna ilişkin alınan yönetim kurulu kararının butlanı veya yokluğu konusunda sessiz kalmışlar, aradan geçen 2 yıllık süre sonunda bu davayı açmışlardır. Davacıların dava açmakta uzun süre sessiz kalmış olmaları TMK’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağından yönetim kurulunun …’ya çağrı yapılmaksızın toplanarak karar aldığı ve alınan kararın yok hükmünde olduğu yolundaki taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacılar 30/09/2014 tarihli … A.Ş.’nin kurulmasına yönelik kararın TTK’nun 408./2. Maddesine de aykırı olduğunu, şirketin önemli miktarda mal varlığının elden çıkartılması ve satışı niteliğinde bulunduğunu, önemli miktarda şirket mal varlığının toptan satışına yönelik kararların genel kurul tarafından alınması gerektiğini, bunun genel kurulun devredilemez yetkileri arasında yer aldığını, yönetim kurulunun böyle bir karar almasının yokluk veya butlan oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir.
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda ibraz edilen raporda; davalı …Ş.’nin kurucu ortağı konumundaki davalı …’nin bu şirkette sermayenin %100’ü oranında pay sahibi olduğu, bunun doğal sonucu olarak da davacıların davalı …deki pay sahiplikleri nedeniyle bu şirketteki pay oranlarının …nin %100 oranındaki iştiraki konumundaki … A.Ş.’de de dolaylı olarak korunmuş durumda olduğu bildirilmiş olduğundan, … A.Ş.’nin kurulmasının TTK’nun 408/f.2. maddesi kapsamında kalmadığı, şirketin önemli miktarda sermayesinin toptan satışının sonucunu doğurmadığı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki … A.Ş.’nin kurulması TTK’nun 408/f.2. Maddesine aykırı şekilde Genel Kurul Kararı olmaksızın sağlanmış ise de … A.Ş.’nin kuruluşuna ilişkin alınan yönetim kurulu kararının bu sebebe dayalı olarak butlanını şirket kurulduktan itibaren aradan geçen 2 sene sonra talep etmek TMK’nun 2. maddesi gereğince iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğinden davacının 30/09/2014 tarihli Yönetim Kurulu Kararının butlan veya yokluğunun tespitini talep edemeyeceği, dava açma hakkının uzun süre sessiz kalması sebebiyle düştüğü sonucuna varılmıştır.
Davacılar … A.Ş.’nin 31/08/2016 tarih, 2016/03 nolu yönetim kurulu kararı ile şirket sermayesinin 100.000.000 TL’den 165.000.000 TL’ye çıkarılmasına ve 01/03/2016 tarih ve 2016/01 nolu yönetim kurulu kararı ile şirket sermayesinin 1.000.000,00 TL’den 100.000.000,00 TL’ye çıkartılmasının TTK’nun 408/f.2. Maddesi kapsamında şirket sermayesinin toptan satışını oluşturduğu, bu kararları alma yetkisinin genel kurula ait olduğu, bu sebeple yönetim kurulu kararlarının yokluk veya butlan ile hükümsüz olduğunu iddia etmişlerdir.
TTK’nın 408. maddesinde sayılan ve genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında yer alan, önemli miktarda şirket varlığının toptan satışının, yönetim kurulu tarafından alınan kararlar ve yapılan işlemler ile gerçekleştirilmesi halinde, bu kararın butlanına karar verilebilecektir. … A.Ş.’nin yokluğu veya butlanı talep edilen 01/03/2016 tarih, … nolu yönetim kurulu toplantısında alınan karar şirket sermayesinin 1.000.000,00 TL’de 10.000.000,00 TL’ye çıkartılması ve esas sözleşmenin 6. maddesinin değiştirilmesinin teklif edilmesine, 31/08/2016 tarihli, 2016/03 nolu yönetim kurulu toplantısında alınan kararın da şirket sermayesinin 100.000.000,00 TL’den 165.000.000,00 TL’ye çıkartılması ve esas sözleşmenin 6. Maddesinin değiştirilmesinin teklif edilmesine yönelik olup, kararların icrai nitelik taşımadıkları, sadece sermaye artışlarının teklif edilmesi yolunda kararlar alınmış olduğu anlaşıldığından, … A.Ş.’nin 01/03/2016 tarih, 2016/01 sayılı ve 31/08/2016 tarih, 2016/03 nolu yönetim kurulu kararlarının yokluk veya butlanının tespiti talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacılar … A.Ş.’nin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmişlerdir. TTK’nun 353. maddesinde Anonim şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemeyeceği, ancak, şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olursa, yönetim kurulunun, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, ilgili alacaklının veya pay sahibinin istemi üzerine şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince şirketin feshine karar verilebileceği, mahkeme davanın açıldığı tarihte gerekli önlemleri alacağı, eksikliklerin giderilebilmesi, esas sözleşmeye veya kanuna aykırı hususların düzeltilebilmesi için mahkeme süre verebileceği, Dava dilekçesine deliller ile gerekli bütün bilgiler ekleneceği, yargılama aşamasında delil sunulamayacağı gibi bir davanın beklenilmesi ve bilgi getirtmesi de mahkemeden istenemeyeceği, ancak, somut olayın haklı göstermesi hâlinde, mahkeme, kesin süreye bağlayarak, davacının delil sunma ve bilgi getirtme istemini kabul edilebileceği, davanın acele işlere ilişkin usule tâbî olduğu, davanın, şirketin tescil ve ilanından itibaren üç aylık hak düşürücü süre içinde açılması şart olduğu düzenleme konusu yapılmıştır. Davacı tarafından şirketin … A.Ş.’nin kuruluşuna ilişkin alınan yönetim kurulu kararının kanun hükümlerine aykırı olduğu iddiasına dayalı olarak şirketin fesih ve tasfiyesine yönelik davanın şirketin tescil ve ilanından itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, davacının bu sebebe dayalı olarak şirketin feshini talep edemeyeceği, yine TTK’nun 530. maddesinde uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından birisi mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Sanayi ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinin yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hale getirilebilmesi için bir süre belirleyeceği bu süre içerisinde durum düzeltilmez ise mahkemenin şirketin feshine karar verebileceğinin düzenleme konusu yapıldığı, … A.Ş.’nin organlarında herhangi bir boşluk olmadığı, genel kurul toplantılarının yapıldığı anlaşıldığından, davacının TTK’nun 530. maddesi uyarınca şirketin fesih ve tasfiyesini talep edemeyeceği, TTK’nun 531 maddesinde de şirketin haklı sebeple feshinin talep edilebilmesi için sermayenin en az 1/10’nin veya halka açık şirketlerde 1/20’ni temsil eden payların sahipleri şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceğinin düzenleme konusu yapıldığı, davacılar tarafından … A.Ş.’nin TTK 531. Madde kapsamında feshini gerektirecek haklı sebeplerin gerçekleştiğinin iddia ve ispat edilemediği anlaşıldığından, davacıların … A.Ş.’nin fesih ve tasfiye talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacının davalı şirketlerin yönetim kurulu kararlarının mutlak butlan ve yokluk ile hükümsüz olduğunun tespitine ve davalılardan … A.Ş.’nin fesih ve tasfiyesine yönelik taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 44,40 TL’nin, peşin alınan 29,20 TL harçtan mahsubu eksik harç olan 15,20 TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayacak olan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/10/2019

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

HARÇ BEYANI
44,40 TL K.H.
29,20 TL P.H.
15,20 TL B.H.
¸ İşbu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden e-imza ile imzalanmıştır.