Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1078 E. 2020/235 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1078 Esas
KARAR NO : 2020/235

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 16/08/2000
KARAR TARİHİ : 12/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 16/08/2000 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı ve davacı bankanın Genel Müdür, Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Müdür Yardımcısı ve sair üst düzey görevlerde bulundukları dönemde … tarih, …) sayılı Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporunda açıklandığı üzere bankaca gerçekleştirilen Mimaroba Batıköy projesinde, yasaların ve yönetmeliklerin kendilerine yüklendikleri sorumlulukları yerine ettirmediklerini, müddebir bir tacir gibi davranmayarak 24/02/200 tarihi itibariyle 155.020.699,00 TL’ye baliğ olan bankanın zararına yol açtıklarını, dava konusu edilen projede davalılarca gerçekleştirilen zarar doğrucu işlemlerin raporda 29/12/1990 tarih, 1913 sayılı önergeyi imzalayan Emlak Portföy başkanlığı Planlama Grup Müdürü …i, Müşterek Teşebbüsler Müdürü …, Genel Müdür Yardımcısı … ile … tarih, … sayılı yönetim kurulu kararını imzalayan dönemin Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı …., Yönetim Kurulu Üyeleri …, …, …, … ve …’nun müvekkili banka ile müteahhit firma arasında akdedilen … tarihli sözleşme gereği götürü bedel üzerinden ödenmemesi gerektiği halde alan hesaplarına dahil edilen teraslar v.s. Nedeniyle 12.643.327 m2 alan için firmaya usulsüz ödeme yaptırdıklarını, bu projede davalılarca alınan kararlara istinaden, alan hesaplarında yapılan hatalı ve çelişkili uygulamalar soncunda alan hesabına dahil edilmemesi gerekirken geçici ve ara hakedişlerle firmaya yapılan fazla ödeme tutarının 24.02.2000 tarihi itibariyle 155.020.699,00 TL’ye ulaştığını, yol açılan banka zararının çok büyük olması nedeniyle zararın tazminini temin zımmında davalıların malvarlıkları üzerine yargılama sonuna kadar tedbir konulmasına karar verilmesini, beyan ederek davanın kabulü ile davalıların yol açtığı 155.020.699,00 TL zararın 24/02/2000 tarihinden itibaren T.C. Merkez Bankası Reeskont faiz haddi oranı üzerinden faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılara usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş olup, davalılar …, … ve … vekili tarafından sunulan 24/10/2000 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi dava konusu projede doğmuş bir zararın olmadığını, aksine karın varlığının söz konusu olduğunu, davacının muhasebe ve bilanço kayıtlarındaki karının adete inkar eder zarar iddiasının bizzat kendi tespitleri doğrultusunda çelişkili ve geçersiz olduğunu, davacı tarafından yapıldığı gibi fiyat analiz müdürlüğünün kar veya zarar belirlemede yetkilerinin bulunmadığını, davacı tarafından ikame edilen davada zamanaşımı bulunduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili tarafından sunulan 06/12/2000 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; yönetici durumunda bulunan müvekkilinin göreve getirilişleri kararnameyle ve atama yoluyla yapıldığını, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi dava konusu projede doğmuş bir zararın olmadığını, aksine karın varlığının söz konusu olduğunu, davacının muhasebe ve bilanço kayıtlarındaki karının adete inkar eder zarar iddiasının bizzat kendi tespitleri doğrultusunda çelişkili ve geçersiz olduğunu, davacı tarafından yapıldığı gibi fiyat analiz müdürlüğünün kar veya zarar belirlemede yetkilerinin bulunmadığını davacı tarafından ikame edilen davada zamanaşımı bulunduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve davalı … vekili tarafından sunulan 18/12/2000 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından usulsüz ödeme yaptıkları iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının astronomik bir zararın varlığını ve tazmini talep ettiğini, davanın diğer bir nitelendirme ile davacı banka ile Yönetim Kurulu Üyeleri arasındaki bir “sorumluluk davası” olarak ikame edilmesi karşısında bu sorumluluğun tabi olacağı zamanaşımı süresinin tespiti bakımından bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda, davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerekeceği, dava dilekçesinde tazmini istenilen zararın hesaplanma yöntemi ve tutar olarak miktarının nasıl bulunduğu açıklanmadığını, müvekkillerine isnat edilen usulsuz ödeme yaptıkları iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının dava dilekçesinde atıf yapmakla yetindiği müfettiş raporlarında yer alan bazı iddialar ve vakıaların gerçek dışı olduğunu, davaya konu edilen büyüklükteki geniş kapsamlı projelere ilişkin işlerin bu yönetmeliğin kapsamı dışında tutulduğunun açıkça ifade edildiğini, davacının uğradığı iddia edilen zararın varlığını ispatlamakla yükümlü olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar …, …, …, …’in cevap dilekçesi sunmamış oldukları görülmüştür.
Dosyanın mahkememizce yapılan yargılaması neticesinde verilen 2000/1008 Esas ve 2008/35 Karar sayılı 11/01/2008 tarihli karar ile “…5411 Sayılı Yasanın 142/1.Maddesinde; “fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafınan açılacak hukuk davalarına Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla Asliye Ticaret Mahkemesi bulunması halinde, bu davalar 1 ve 2 numaralı Asliye Ticaret Mahkemeleirnde görülür.” Şeklinde düzenleme mevcuttur bu düzenlemeden hareketle davacı banka tarafından, davacı bankanın tasfiye halinde olup anılan madde kapsamında bulunması dolayısı ile şirket yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerine karşı açtığı bu sorumluluk davasına bakma görevine İstanbul 1 veya 2 nolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine girdiğinden davanın anılan mahkemelerde görülmesi gerektiği düşünülmüş ve bu nedenle mahkememizin görevsizliğine…” karar verilmiş, mahkememizce verilen görevsizlik kararı gereği dosyamız İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilerek dosyanın İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/208 Esas sırasına kaydı yapılarak yargılamaya bu dosya üzerinden devam olunmuştur.
Dosyanın İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması neticesinde verilen 2014/208 Esas ve 2014/261 Karar sayılı, 11/12/2014 tarihli karar ile “…davacı tarafça bankayı zarara uğrattıkları iddia edilerek davacı bankada genel müdür, genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak çalışan davalılardan zararın tazminin istendiği, ancak bu davanın 16/08/2000 tarihinde açılmış olup mahkememizin görevinin Bankacılık Yasasına 4672 sayılı yasa ile eklenen 14/5-d bendi gereğince 12/05/2001 tarihinden itibaren başladığı yine 4672 sayılı yasanın geçici 1. Maddesinde göreve ilişkin 4389 sayılı kanunun 14. Maddesinin 5 numaralı fıkrasına bu yasayla eklenen “d”” bendi hükmünün bu kanunun yürürlüğünden önce açılan davalar bakımından uygulanmayacağının belirtildiği anlaşıldığından davanın dava tarihi itibari ile İstanbul 5. ATM’nin görevli bulunması…” gerekçesi ile dosyanın merci tayini için Yargıtay ilgili dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizin görevsizlik kararı ve İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin karşı görevsizlik nedeniyle merci tayini hususundaki kararlar doğrultusunda Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2016/2507 Esas, 2016/8458 Karar sayılı ve 06/10/2016 tarihli ilamı ile davanın 25/09/2000 tarihinde, 4672 sayılı kanunun yürürlüğünden önce açıldığı gibi aynı yerdeki birden fazla asliye ticaret mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi değil, iş bölümü ilişkisi olduğu ve davalıların işbölümü itirazında bulunmadıkları gerekçesi ile 6100 sayılı HMK’nın 21 e 22. Maddeleri gereğince uyuşmazlığın mahkememizde görülmesine karar verilerek yargı yeri olarak mahkememiz belirlenmiş ve Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2016/2507 Esas, 2016/8458 Karar sayılı ve 06/10/2016 tarihli ilamı kapsamında mahkememize tevzi edilerek yargılamaya 2016/1078 Esas sayılı dosyamız üzerinden devam olunmuştur.
Dosyamız tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, banka kayıtları ve dosya incelenerek herhangi bir zarar oluşup oluşmadığı, davacının davalılardan alacaklı olup olmadığı, varsa miktarının nelerden itibaren ve ne kadar olduğu konusunda resen tayin edilen Emekli Bankalar Yeminli Baş Murakıbı …, Emekli Bankalar Yeminli Baş Murakıbı … ve İnşaat Yüksek Mühendisi Dr. …’a tevdii edilmiş olup, bilirkişi heyeti 16/04/2018 tarihinde; Teras alanları bedelinin bankaca tespit olunacak birim fiyatla ödenmesi yerine götürü bedel alan hesabına dahil edilerek ödenmesi nedeniyle oluşacak farkın, henüz onaylanmamış kesin hesaplardan veya yüklenicinin ara hakkedişlerinden yapılan blokelerden ve/veya var ise bloke ve ipoteklerinden kesilmemesi durumunda banka zararına sebep olabileceği, ilk olarak bu yolun tüketilmesi gerektiği, aksi halde zarara sebebiyet veren sorumlu yönetici ve personeller aleyhinde hukuki yollara başvurularak yasal süreçlerin başlatılabileceği kanaatinde olunduğu, bunların yanı sıra önemli olan hususun davacı tarafından yüklenici firma (…) aleyhinde 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan ve 21/04/2011 tarihinde kesinleşen 2007/601 Esas sayılı dosyadaki 2009/430 Kararı göz önüne alındığında, zararının tazmini için açılan davaların mükerrerliği çerçevesinde değerlendirilmesi taktirinin mahkemeye bırakılmasının uygun olacağı, 29/12/1990 tarih ve 1913 sayılı önerge ve bu önerge uyarınca imzalanan 29/12/1990 tarih ve 39/2000 sayılı yönetim kurulu kararının dava konusu ile ilişiksiz olduğu, dolayısıyla bu önergeyi ve yönetim kurulu kararını imzalayan davalılar için kanuni, akdi ve hesabi koşulların oluşmadığı hususunu rapor etmişlerdir.
Mahkememizce bilirkişi raporunun hüküm vermeye elverişli olmadığı, önceki bilirkişi raporundan ayrılma nedenlerinin gerekçeleriyle açıklanmadığı, önceki raporda bankanın satışlardan kar ettiğinin tespit edildiği, buna ilişkin rapordan ayrıntılı bir açıklamanın bulunmadığı dikkate alınarak davacının itirazlarının değerlendirilmesi suretiyle paranın bankaya olan maliyeti hususunun dikkate alınmak suretiyle önceki bilirkişi heyetinden hüküm vermeye elverişli ve denetime açık ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyeti 10/01/2019 tarihinde; dava konusu olan teras alanlarının götürü bedel üzerinden yüklenici Yonca İnşaata ödenmesi sebebiyle oluşmuş olan banka zararı ile ilgili olarak banka müfettişleri ve teftiş kurulu tarafından hazırlanan raporlarda 4.861,060 m2 villa terasları için fazla yapılan ödemenin 1999 yılı götürü bedel TL/m2 fiyatları ile tutarlarını 703.615.976.903 ETL (eski TL) olduğu, projenin kar ve zararına ilişkin olarak dava konusu alan hesaplarında yapılan hatalı ve çelişkili uygulamalar sonucu alan hesabına dahil edilmemesi gereken geçici ve ara hakedişler ile firmaya yapılan 24/02/2000 tarihi itibari ile 155.020.699.000.000 ETL tutarındaki fazla ödemeye sebebiyet verilmesinin bankanın genel muhasebe müdürlüğü ile fiyat analiz müdürlüğünün aynı proje için verdiği rakamlardan farklılığın bir birimde kar, bir diğer birimde zarar olarak gözüktüğü, bu farklılığın hesap yöntemlerinden kaynaklandığı, kök raporlarında da belirttiği üzere bakanlar kurulu kararı ile kurulan ve kamu iktisabi teşebbüsü niteliğindeki bankanın kar ve zararının Türk Ticaret Kanununu, Vergi Usul Kanunu, Gelir vergisi Kanunundaki ilgili maddeleri esas alınarak belirlenebileceği, bankanın görev ve yetkilerinin tanımlandığı yönergeye göre de bankanın her türlü işlemleri ile birlikte inşaat faaliyetleri ile birlikte kar zarar hesaplarını yapma görev ve yetkisinin de genel muhasebe müdürlüğünde olduğu, bu gerekçeler ile de mevcut yasal düzenlemeler mesnet alınarak yetkilendirilmiş birim tarafından yapılan kar zarar hesaplarının geçerli sayılabileceği, Yargıtay 11. H.D.’nin 2016/13781 Esas, 2016/9848 Karar sayılı ilamının henüz kesinlik kazanmadığı, banka tarafından “…” projesinin 1, 4 ve 5 etapları ile ilgili eksik ve kusurlu işler dolayısıyla müteahhit firma … A.Ş. Aleyhine İstanbul 3 ATM’de açılan 2017/601 Esas sayılı dosya ile yapılan yargılama sonucunda ayıplı ve eksik işlerden kaynaklanan 88.909.500.000 ETL zararın müteahhitten tahsiline karar verildiği, Villa teras alanları için sözleşme hükümlerine aykırı olarak yükleniciye geçici ve ara hakedişlerle ödenmiş olan 703.615.189.976 ETL olmak üzere ıslah tarihinden itibaren işleyen faizi ile birlikte toplam 792.524.639.976 ETL’nin davalı Yonca İnşaattan alınarak davacı emlak bankasına verilmesine, bunun ile birlikte yüklenicinin kesin hakediş alacağı ile hakedişlerinden yapılan bloke ve avans teminatı karşılığı olarak toplam 188.678.139.967 ETL alacaklı olduğu, takas mahsubu işlemi ile alacağının borcundan düşüldüğü ve neticesinde alacak toplamı olan 792.524.639.976 ETL’den asıl dava ile verilen 88.909.500.000 ETL’nin düşmesi sonucu kalan 703.615.139.976 ETL ‘den de davalının takas mahsubunu istediği 188.678.130.000 ETL’nin düşmesi ile bakiye 514.937.009.976 ETL’nin ıslah tarihi olan 12/05/2005 tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faizi ile davalı … alınarak davacı Emlak Bankasına verilmesine karar verildiği, yüklenicinin ayıp ve kusurlu işleri için açılan davada villa teras alanlarının götürü bedel fiyat üzerinden hesap edilmesinden dolayı yükleniciye yapılan banka müfettişleri ve teftiş kurulu raporlarında da belirtilen 703.615.139.976 ETL’lik fazla ödemenin de talep edilmesi ile davanın ıslah edildiği ve temyiz sonrası da kesin kararın bu yönde tesis edildiği, davacı tarafından verilen kararın … 26. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamlı icraya konulduğu, herhangi bir tahsilat yapılamadığı, dava konusuna esas banka zararının tazminine ilişkin olarak “…” projesindeki banka ile müteahhit firma arasında akdedilen sözleşme gereği götürü bedel üzerinden ödenmemesi gerektiği halde alan hesaplarında yapılan hatalı ve çelişkili uygulamalar sonucunda alan hesaplarına dahil edilen teraslar ve sair nedeniyle geçici ve ara hakedişlerle firmaya usulsüz ve fazla ödeme yapıldığı savının 3 .ATM’nin 21/04/2017 tarihinde kesinleşen 2007/601 Esas, 2009/430 Karar sayılı dosyasında değerlendirildiği, zararın tazmini için açılan bu davanın mükerrerlik çerçevesinde değerlendirilmesi takdirinin mahkemeye ait olduğu, bankanın idari soruşturma ve inceleme raporlarında da mükerrer defa belirtildiği üzere sözleşme gereği götürü bedel üzerinden ödenmemesi gerektiği halde alan hesaplarına dahil edilmek sureti ile firmaya fazladan ödenen 703.615.976.903 ETL’lik teras alanının 05/05/1997 tarih, 15-541 sayılı yönetim kurulu kararı ile götürü bedel üzerinden ödenmesine karar verildiği, banka zararına sebep olan sorumlulukların bu önerge ve yönetim kurulu kararlarını imzalayanların olduğu, nitekim müfettişlik, görüş ve rapor ve soruşturmalarına göre de bankanın uğramış olduğu zararın tazmini amacıyla 05/05/1997 tarih, 15-541 yönetim kurulu kararını imzalayan dönemin yönetim kurulu üyelerini yanıltmak sureti ile 05/05/1997 tarih ve 8 sayılı önergeyi imzalayan önergeyi hazırlayan bilim müdürü, …, Proje Uygulama ve Kontrol Daire Başkanı, …, Genel Müdür Yardımcısı …, Genel Müdür …’un … Bankasını zararına sebebiyet verdikleri ve bu fiilleri nedeniyle TCK 240. Maddesi ile görevi kötüye kullandıkları sonuç ve kanaatine varıldığı, bu yola ilişkin tesis edilen süreçte görülmekte olan dava konusu olay nedeniyle davalılar aleyhine başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 02/11/1999 tarih, 14/99-171/50 sayılı raporları ile TCK’nun 240. Maddesi uyarınca cezalandırılmaları suretiyle … CBS tarafından suçu duyurusunda bulunulduğu, davalılar hakkında TCK’nun 107/4 maddesi gereğince 5 yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle ek takipsizlik kararı verildiği raporda sorumluluğu öngörülen …, …, …, … hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan dava açıldığı, ancak … 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası ile yargılamaya devam etmekte iken 4656 sayılı yasa kapsamında erteleme kararı verildiği, esas zarara sebep olan sorumlar belirtilmiş olsa da 05/05/1997 tarih ve 541 sayılı Yönetim Kurulu Kararı öncesinde de teras alanlarının götürü bedel üzerinden ödemelerinin peyder pey yapıldığı, onaylı hakedişler ile ilgili davalıların kusursuz sorumlu olup olmadıklarının takdiri mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Yargılama devam ederken 6102 sayılı TTK.yürürlüğe girmiş, TTK nun yürürlüğü ve uygulama şeklindeki kanunun 2.maddesinin A fıkrası uyarınca TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise o kanun hükümleri uygulanacağı belirlenmiş olduğundan, 6762 TTK.nun hükümleri uygulanarak, yargılamaya devam olunmuştur.
TTK.nun 336.maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin ortaklık ile birlikte pay sahiplerine ve ortaklık alacaklarına karşı doğrudan doğruya sorumluluğu düzenlenmiş olup yönetim kurulu üyeleri görevlerini yaptıkları sırada zarar doğuran bir eylem yapmışlarsa, bu eylemden dolayı doğrudan doğruya zarar gören ortaklık ile ortaklar ve alacaklılar bu zararın giderilmesi için yönetim kurulu üyeleri aleyhine doğrudan doğruya dava açabilirler ve zararın tazminini talep edebilirler. Yönetim kurulu üyeleri sorumlu oldukları hallerde ortaklara ve alacaklara verdikleri zararları tüm mal varlıkları ile birlikte ödemek zorundadır. TTK.nun da yönetim kurulu üyeleri için kusurlu sorumluluk ilkesi kabul edilmiş olup, yönetim kurulu üyesi yapmış olduğu eylem dolayısıyla kendisine bir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe gerçekleşen zarardan sorumludur.
TTK’nın 336 ve 337. maddelerine dayalı olarak şirket yöneticileri aleyhine açılan sorumluluk davasında, TTK’nın 340. maddesi yollamasıyla 309. madde hükmü tatbik olunacağı, özel hüküm niteliği taşıyan 309. maddenin son fıkrasında yazılı üç türlü zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu eylem cezayı gerektirir ve Ceza Kanununa göre cezası daha uzun zamanaşımına tabi bulunursa tazminat davasına da o zamanaşımı uygulanır. Kural olarak anonim ortaklığın tazminat isteme hakkının, yönetim kurulu üyelerinin zarar verici işlem veya haksız eylemi yaptıkları anda doğacağı, sonuçları daha sonra ortaya çıkan hukuki işlem ve haksız eylemler söz konusu olduğu hallerle genel olarak zamanaşımını, böyle bir işlem, eyleme bağlanabilen zararın ortaya çıktığı tarihten başlatmak gerekir. (14-15 Nisan 1989 tarihli Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Sorumluluk Davalarında Zamanaşımı ve Başlangıcı, s.29, Prof. Dr. Hikmet Sami Türk). Davacı Emlak tarafından, 02/11/1999 tarih, 14/99-171/50 (22) sayılı Başbakanlık Teftiş Kurulu raporundan “…” projesinde davalıların yasaların ve yönetmeliklerin kendilerine yükledikleri sorumlulukları yerine getirmeyerek 24/02/2000 tarihi itibari ile 155.020.699.000.000 ETL’lik zarara yol açıldığının öğrenildiği, davanın da 15/08/2000 tarihinde TTK’nın 309. Maddesinde belirtilen zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşıldığından, davalıların yapmış oldukları zamanaşımı itirazının reddine karar verilerek açık yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı … 11/01/1989-01/02/1992 tarihleri arasında Genel Müdür Yönetim Kurulu Başkanı, … 08/01/1988-05/01/1991 tarihleri arasında Genel Müdürü Yardımcısı Yönetim Kurulu Üyesi, … 01/01/1988-06/02/1992 tarihleri arasında Yönetim Kurulu Üyesi, … 05/07/1989-08/01/1992 yılları arasında Yönetim Kurulu Üyesi, … 13/09/1989-07/02/1992 tarihleri arasında Yönetim Kurulu Üyesi, Hüseyin … 18/03/1987-20/07/1992 tarihleri arasında Genel Müdür Yardımcısı Yönetim Kurulu Üyesi, … 01/09/1987-14/04/1992 tarihleri arasında Yönetim Planlama Grup MÜDÜRÜ, … 03/06/1988-16/12/1991 tarihleri arasına Genel Müdür Yardımcısı, … 27/04/1989-28/04/1995 tarihleri arasında Müşterek Teşebbüsler Müdürü olarak görev yaptıkları tespit edilmiştir.
…. Köyü, … mevkiinde kayıtlı, taşınmaz üzerinde “…” Projesine tahsis edilen ve toplam 41 adet parselden müteşekkil alanın imar durumuna göre değerlendirilmesi amacıyla … A.Ş. grubuna ait … ile … A.Ş. arasında 30/04/1988 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi imzalanmış, 14/02/1991 tarihli protokol ile 30/04/1988 tarihli sözleşmenin tarafların istifadesine tahsis ettikleri arsa miktarlarının değişimine ilişkin sözleşme imzalandığı, 14/02/1991 tarihli … Bankası Genel Müdürlüğü, …, 3-4 ve 5. kısımları anahtar teslimine kadar yaptırılacak götürü bedelli inşaat için sözleşme akdedildiği, sözleşmenin 1. maddesinde inşaat işinin anahtar teslimi esası ile götürü bedelli-grup, teknik, alt yapı işlerinin ise birim fiyat usulüne bağlı olarak yapılacağının kararlaştırıldığı, anahtar teslimi işlerin götürü bedelinin sözleşmenin 2. Maddesinde tespit edildiği, 25/02/1993 tarihinde “…” projesi kapsamındaki protokol ve ortaklık sözleşmesi fesih edilerek kalan işin inşaat sözleşmesi kapsamında tamamlanması ve gayrimenkul satış protokolünün imzalandığı, bu protokolün 1. Maddesinde 30/04/1988 tarihli “…” Proje ortaklığı sözleşmesini 14/02/1991 onay tarihli protokolün feshi ile bakiye kalan işlerin … tarih ve … yevmiye numarası ile tasdikli protokol ve buna dayalı … kısımların anahtar teslimi esasına göre yaptırılacak götürü bedelli inşaat sözleşmesi kapsamına alınarak Yonca İnşaat tarafından müteahhit sıfatı ile tamamlanmasına yönelik olduğu bu sözleşmenin 5.2 maddesinde; götürü bedelin ödenek birimlerinin tespit edildiği görülmüştür.
25/02/1993 tarihli fesih protokolü ile 30/04/1988 tarihli adi ortaklık sözleşmesi ve 14/02/1991 onay tarihli protokol fesih edilerek 2. Etap 3-4 ve 5. kısım etapları götürü bedel fiyatları %22, birim fiyatlı işlerde %15 indirim yapılarak işin tamamlanmasının esas alındığı, inşaat sözleşmesinde fiyatlar açısından yapılan bu indirimlerden sonra … Grubuna bağlı … A.Ş. kapsamındaki taahhüdün … tarafından 03/03/1993 tarihinde aynı şartlar ile devir alındığı, bu hususun 08/03/1993 tarihinde bankaya bildirildiği, adi ortaklığın tüm aktif ve pasifi ile 20/04/1993 tarihi itibari ile bankaya devir edileceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.
30/04/1988 tarihli adi ortaklık sözleşmesi ve 14/02/1991 tarihli tadilat sözleşmesi davacı banka tarafından 25/02/1993 tarihinde feshedilmiş olup, davalıların 25/02/1993 tarihi itibari ile davacı bankada yönetim görevinde bulunmadıkları, 25/02/1993 tarihli fesih ve kalan işin inşaat sözleşmesi kapsamında tamamlanması ve gayrimenkul satış protokolü sözleşmesinin davalılarca, davacı banka adına imzalanmadığı dosya içeriğinde sabit olmuştur.
Davacı, 30/04/1988 tarihli adi ortaklık sözleşmesinin 14/02/1991 tarihli sözleşme ile tadil edilmesi üzerine alan hesaplarına dahil edilen teraslar nedeniyle 12.643.327 m2 alan için firmaya usulsüz ödeme yapıldığını, geçici ve ara hak edişlerle firmaya yapılan fazla ödeme tutarının 155.020.699 TL’ye ulaştığını bildirerek bu bedelin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davacı tarafından … 3. ATM’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden mahkememiz dosyasında da davaya dayanak oluşturan 14/02/1991 tarihli İnşaat Sözleşmesi ve buna dayalı 25/02/1993 tarihli sözleşme kapsamında … A.Ş.’nin ayıplı olarak yapmış olduğu imalatlardan kaynaklanan zararın tahsili için dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda aldırılan ve karara dayanak kabul edilen bilirkişi raporunda “…31/12/1996 tarih, … sayılı idari soruşturma raporunda açıklandığı üzere sözleşme gereği götürü bedel üzerinden ödenmemesi gerektiği halde alan hesaplarına dahil edilmek sureti ile imalat başlangıcından inşaat bitimine dek imalatların gerçekleştirildikleri tarihlerdeki fiyatlarla peyder pey ödenen alanların toplam 12.643.327 m2 olduğu, bunun 4.861.060 m2’sinin villa teraslarından oluştuğu, söz konusu alanların 1999 yılı götürü bedel, TL, m2 fiyatları ile toplam tutarının 1.547.153.047.880 ETL olduğu, bu tutarın 703.615.976.903 ETL’nin 05/05/1997 tarih, 541 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile götürü bedel üzerinden ödenmesine karar verilen teraslardan oluştuğu, davalı müteahhite 05/05/1991 tarihli 541 sayılı Yönetim Kurul Kararı ile götürü bedel üzerinden ödenmesine karar verilen teras alanları için 703.615.976.903 TL sözleşme hükümlerine aykırı ödeme yapıldığı, bu sebeple Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından düzenlenen soruşturma raporuna katıldıkları, 703.615.976.903 ETL fazla ödenen paranın davalı müteahhit firmadan tahsil edilmesi gerektiği, ayıplı iş bedelinin 88.909.500.000 ETL olduğu, sözleşme hükümlerine göre davalıya fazladan ödenmiş olan 703.615.976.903 ETL ile davacı iş veren idarenin toplam alacağının 792.524.639.976 ETL olarak hesaplandığı, davalı müteahhit firma alacağı olan 188.678.139.967 ETL’nin bu miktardan düşülmesi sonucunda 603.846.500.009 ETL’nin davalı müteahhit firmadan tahsil edilebileceği, davacı idarenin 88.909.500.000 ETL’lik talebi ile bağlı olduğu…” şeklinde rapor sunulduğu, mahkemece yapılan yargılama sonucunda 2005/433 sayılı karar ile rapor doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay onamasından geçerek kesinleşmiş olduğu görülmüştür.
…bul 3. ATM’nin kesinleşen … Esas, … sayılı kararı ve dosya içerisinde bulunan Banka Teftiş Kurulu Soruşturma Raporları doğrultusunda dava dışı müteahhite villa teras alanları için fazladan yapılan ödemenin dayanağının 05/05/1997 tarihli 541 sayılı yönetim kurulu kararı olduğu, bu kararın alındığı tarih itibari ile davalıların yönetimde bulunmadıkları, 29/12/1990 tarih ve 1913 sayılı önerge uyarınca imzalanan 29/12/1990 tarih ve 39/2000 sayılı yönetim kurulu kararında teras alanlarına ilişkin dava dışı müteahhite bedel ödenmesine yönelik bir karar alınmamış olduğu tespit edilmiştir.
Anonim şirketlerde yönetim ve denetim kurulu üyeleri görevleri sırasında sebep oldukları zararlardan dolayı şirkete, pay sahiplerine ve 3. kişilere karşı sorumludurlar. Sorumluluğun doğması bakımından öncelikli koşul zararın gerçekleşmiş olması ve zarar görenin zararın varlığını kanıtlamış olması gerekmektedir. Zararın varlığı sabit ise yönetim ve denetim kurulu üyelerinin zarardan sorumlu olduğu karine olarak kabul edilir. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri ancak kendilerine bir kusur izafe edilemeyeceğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilirler. Somut olayda teras alanlarına ilişkin olarak dava dışı müteahhite yapılan fazladan ödemenin 05/05/1997 tarih, 541 sayılı yönetim kurulu kararına dayandığı, bu tarih itibari ile davalıların görevde olmadıkları, kendilerine bir kusur izafe edilemeyeceği anlaşıldığından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 1.743.982,90 TL harçtan mahsubu ile fazla olan 1.743.928,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar … varisi … ve … kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda tebliğden itibaren 15 günlük sürede TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/03/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

HARÇ BEYANI
54,40 TL K.H.
1.743.982,90 TL P.H.
1.743.928,50 TL İ.H.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1078 Esas
KARAR NO : 2020/235

MADDİ HATANIN DÜZELTİLMESİNE İLİŞKİN TASHİH ŞERHİ

12/03/2020 tarihli kısa kararın hüküm kısmında son paragraf ile “Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere…” şeklinde karar verildiği, verilen karardaki maddi hata düzeltilerek son paragraf hükmünün “Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda tebliğden itibaren 15 günlük sürede TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.” şeklinde tashih edilmesine oybirliği ile karar verilmiştir. 12/03/2020

Başkan Üye Üye Katip
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır

¸ İşbu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden e-imza ile imzalanmıştır.