Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/912 E. 2019/64 K. 30.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/912 Esas
KARAR NO : 2019/64

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/09/2015
KARAR TARİHİ : 30/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davalı vekili 14/09/2015 tarihinde mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi özetle; müvekkili şirket ve davalı şirket arasında 16/06/2014 tarihinde danışmanlık hizmeti vermesi hususunda sözleşme imzalandığını, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince müvekkili şirket tarafından davalı şirkete 5.000,00 USD’si sözleşmenin imza tarihinde tahakkuk eden, takdim ücreti bedeli olarak, 10.000,00 USD’si ise sözleşmenin imzalandığı Haziran ve faturanın düzenlendiği Temmuz ayı hazırlık süreci avans ücreti bedeli olarak KDV hariç toplam 15.000,00 USD bedelli faturanın tanzim edildiğini, fatura bedelinin taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerine aykırı surette olduğunu, müvekkili şirkete ödenmediğini, fatura bedelinin ödenmemesi nedeniyle … 19. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ve takibin durduğunu beyan etmekle, takibin devamına karar verilmesini, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 24/11/2015 havale tarihli cevap dilekçesi özetle; sözleşmenin imzalanmasından önce davacı şirket yetkilisi olduğu bilinen… ile görüşüldüğünü, sözleşmenin özellikle 2. Maddesinde belirtilen hizmetlerin sunulacağının ifade edildiğini, müvekkili şirketin davacı şirkete vereceği hizmetlerin Yönetim Danışmanlığı ve Lobi faaliyetleri hususunda hizmet verileceğini taahhüt ettiğini, sözleşme konusu hizmetlerin davacı tarafın hizmet vermek için belirlediği her bir ülke veya şirketi yazılı olarak müvekkil şirkete bildirilmesi ile başlayacağını ancak sözleşme imzalanmasından sonra davacı şirketin belirttiği yetkinliklere sahip olmadığını, şirketin yönetim kurulu başkanı ve sahibi olarak görünen kişi ile müvekkili şirket ile irtibatta olan kişinin farklı kişiler olduğunu, söylemler ile somut gerçeklerin birbirini tutmadığının tespit edildiğini beyan etmekle, davacı şirket tarafından 15.000,00 USD tutarlı faturanın gönderildiğini ancak söz konusu faturanın sözleşmeye uygun düzenlenmediği anlaşıldığından iade edildiğini bildirmiştir. Davacı şirketin … Ticaret Odası’nda ki tescil kaydının 05/06/2014 tarihi olduğunu, kendisini davacı şirketin yetkilisi olarak tanıtıp sözleşmede belirtilen yükümlülükleri yerine getirebileceğini belirten …’in şirket yetkilisi olmadığını, esasında … adındaki kuruluşta çalıştığını, müvekkili şirketin yanılmasına sebep olduğunu, müvekkili şirket yetkililerinin durumu karşı tarafa aktardığını, bu şartlarda herhangi bir ticari ilişkilerinin olamayacağını ifade etmişlerdir. Davacının taleplerinin hukuki ve fiili gerçeklikten tamamen uzak olduğunu, haksız ve yersiz olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davaya konu … 19. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; 22/07/2014 tarihinde 37.570,02 TL asıl alacak ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, yıllık avans faizinin %11,75 oranından az olmamak üzere artan oranlarda faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve deliller ile birlikte mahkememiz dosyası bilirkişi heyeti Ekonomi Uzmanı … ve Mali Müşavir …’e tevdii edildiği, bilirkişi heyetinin 08/02/2017 tarihli raporunda; Taraflar arasında 16.06.2014 tarihli bir danışmanlık sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşme uyarınca sözleşmenin imzalandığı tarihte ve hazırlık devresinde KDV hariç 15.000 USD bedel ödeneceğinin kararlaştırıldığını, yine her ay için KDV hariç 5.000 USD avans ödeneceğinin öngörüldüğünü, sözleşme uyarınca düzenlenen KDV hariç 15.000 USD’lik fatura bedelinin ödenmediğini, davalı aleyhine … 19. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla takip başlatıldığı hususlarında bir itilaf bulunmadığını, taraflar arasında itilaf konusu olan ve raporumuzda çözüme kavuşturulması gereken temel problemin faturaya konu hizmetin verilmiş olup olmadığı noktası olduğunu, taraflar arasındaki 16.06.2014 tarihli sözleşmenin3.1.1 maddesine göre: “KDV hariç 15.000 USD (OnbeşbirıAmerikanDoları) takdim ücreti iş bu sözleşmenin imzası ile tahakkuk edecektir. …, bu sözleşmenin imza tarihinde …’a KDV hariç 5.000 USD (BeşbinAmerikanDoları); … ile … şirketi arasındaki sözleşmenin imza tarihinde … ‘a KDV hariç 10.000 USD (OnbinAmerikanDoları) takdim ücreti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder”. Yine sözleşmenin 3.1.2. maddesine göre: “…hazırlık sürecinde …, … ‘a işbu sözleşmenin imza tarihinin içinde olduğu ayda dahil olmak üzere her ay için 5.000 USD (BeşbinAmerikanDoları) avans olarak ödemeyi kabul eder “. Anılan hükümler dikkate alındığında; sözleşmenin imza tarihinde, KDV hariç 5.000- USD’nin takdim ücreti olarak ödenmesi gerektiğinin açık olduğunu, her ay ödenmesi öngörülen 5.000-USD’lik bedelin ise, hazırlık süreci ve avans bedeli olarak öngörüldüğünü; davacının Temmuz ve Haziran ayları için talep etmiş olduğu KDV hariç toplam 10.000 USD’nin haklı görülebilmesi için davacı tarafından hazırlık işlemlerinin yapıldığının bir başka deyişle hizmet verildiğinin ispat edilmesi gerektiğini, bu konuda sadece faturanın düzenlenerek karşı tarafa gönderilmiş olması, taahhüt edilen mal ve hizmetin sözleşmeye uygun olarak ifa edildiğinin kabul edilmesi için yeterli olmadığını, gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir: “Davacı taraf, davalının göndermiş olduğu malların ( 62.684.600 ) TL.lik bölümünü teslim almadığını iddia ettiğine göre davalının teslime ilişkin savunmasının HUMK.nun 288. maddesi uyarınca kesin delillerle kanıtlanması gerektiğini, davalı tarafça düzenlenen faturalar, fatura içeriği malın davacıya teslim edildiğinin kanıtı olmadığını, bu mallarla ilgili sevk irsaliyelerinde teslim alanın isim ve imzasının da bulunmadığını, davacının usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde söz konusu malın teslim alınmış olduğuna dair bir kayıt bulunmadığına göre, davalı defterindeki kayıtların TTK.nun 85. maddesi uyarınca davalı lehine delil teşkil etmeyeceğinin de kuşkusuz olduğunu, bu yönler ve malın teslimi ilişkin kanıt yükümlülüğünün davalı tarafta olduğu gözetilerek, bu konuda davalının varsa başka delilleri toplanmak, aksi halde savunmayı kapsar şekilde davacıya yemin teklifine hakkı olduğu hatırlatılmak ve davacının 25.9.1992 tarihli dilekçesindeki beyanı da dikkate alınmak suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulmak gerekirken, davalı ticari defterlerindeki tek yanlı kayıtlara dayanılarak oluşturulan son bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir” (Y. 19. HD.nin E. 1992/2335 K. 1992/6296 sayı ve 30.11.1992 tarihli kararı). Yargıtay vermiş olduğu bir başka kararında da bu görüşünü şu şekilde ifade etmiştir: “Davacı iki adet faturaya dayalı ve takipten önce yapılan kısmi ödemeyi de düşerek icra takibi yapmış, davalı iş sahibi 03.11.2004 tarihli faturadaki işin yapıldığını kabul ederek kısmi ödemede bulunmuş, 20.09.2004 tarihli faturaya dayalı takibe itiraz etMştir. Yanlar arasında işin kapsamı ve bedeli konusunda yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. 20.09.2004 tarihli fatura 26.01.2005 tarihli ihtarname ekinde davalıya tebliğ edilmiş olup davalı yanca itiraz edilmemiş ise de; TTK nun 23/11. maddesi uyarınca itiraz edilmeyen fatura içeriği kesinleşmiş olmakla birlikte faturaya itiraz edilmemiş olması işin yapılıp teslim edildiği ve alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli deşildir. Faturada yazılı işin yapılıp teslim edildiğinin yüklenici tarafından usulüne uysun biçimde kanıtlanması gerekir. Bu durumda mahkemece 5.410.300.000 TL.lık fatura ile ilgili işin yapılıp teslim edildiği konusunda davacıya delilleri ibraz ettirilip toplanmak, dava dilekçesinde sair deliller denilmek suretiyle yemin deliline de. dayanılmış olduğundan yemin teklifine hakkı olduğu hatırlatılıp işin yapıldığının kanıtlanması halinde sözkonusu faturadaki miktar esas alınarak davanın sonuçlandırılması gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir” (Yargıtay, 15. HD.’nin E. 2006/1981, K. 2007/2571 sayı ve 19.4.2007). Davacının dava konusu faturadan kaynaklanan alacağı talep edebilmesi için faturanın taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak düzenlenmiş olduğunu geçerli delillerle ispat etmesi gerektiğini, yine ispat kuralına ilişkin MK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecbur olduğunu, dolayısıyla anılan hüküm uyarınca da, davacının dava konusu faturayı taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak düzenlemiş olduğunu kanıtlama yükümlülüğü bulunduğunu, Davacı taraf, faturaya konu danışmanlık hizmetinin verildiğini kanıtlamaya yönelik olarak bir takım mail yazışmalarını sunmuştur. Davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri … ve … tarafından yazılan mailler incelendiğinde; davacı tarafından hazırlık işlemlerine başlandığını, davacının aksatmış olduğu herhangi bir durumun bulunmadığını tam aksine davalı tarafından bazı hususların aksatılmış olduğu bu nedenle de davacıdan özür dilendiğinin anlaşıldığı, bu durumda davacının üstüne düşen yükümlülükleri yerine getirmiş olduğu dolayısıyla dava konusu bedeli almaya hak kazandığını, davacının sunmuş olduğu hizmetin tam ve gereği gibi sunulmamış (ayıplı) olduğuna ya da sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğine ilişkin herhangi bir delile rastlanmadığı, tam aksine davalı şirket yetkilisi … tarafından gönderilen 1 Temmuz 2014 tarihli mailde “herşey yolunda teşekkür ederiz. Faturayı aldım fakat ilk ödemeye konu olan 15 bin değil de 5.000 USD lik kısım için faturayı yeniden düzenleyebilir misiniz? Sonrasında muhasebeye işleme aldıracağım” denilerek sözleşmenin gereği gibi yürürlüğe girdiğinin ve sözleşmede kararlaştırılan peşin 5.000 USD’nin ödeneceğinin belirtilmiş olması da varılan sonucu desteklediğini, dolayısıyla sözleşmenin gereği gibi yürürlüğe girdiği ve ayıplı ifa nedeniyle davalı tarafından feshedilmediği dikkate alındığında; davalının sözleşmenin 3.1.2. Maddesi uyarınca ” …hazırlık sürecinde …her ay için 5.000 USD” ödemesi gerektiğini bildirmekle, davacı, icra inkar tazminatına hükmedilmesini de talep ettiğini, İÎK. m. 67/2 hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek, haklı çıkması yasal koşullardan olduğunu, burada borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması da yasal koşullardan olmadığını, icra inkar tazminatı aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırım olduğunu, bunlardan ayrı olarak, alacağın likit ve belli olması gerektiğini, daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olması yeterli olduğunu, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tesbit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulünün zorunlu olduğunu, öte yandan alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir (Y. 13. HD.’nin E. 2003/3743, K. 2003/8165 sayı ve 23.6.2003 tarihli karan). Somut olayda olduğu gibi alacağın sözleşmeye ve faturaya dayanması halinde, alacağın likid, icra inkar tazminatı talebinin de, yerinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, Yüksek Mahkeme vermiş olduğu bir kararında alacağın bir faturaya dayanmasını dahi yeterli gördüğünü: “ÎİK.nun 67/11. maddesine göre icra inkar tazminatının karar altına alınması için borçlunun itirazında haksız olması gerekir. İcra takibi 28.7.1999 tarihli faturaya dayanılarak yapılmıştır. Davalı faturaya itiraz etmediği sibi. ayıp ihbarında da bulunmamıştır. İcra takibi faturaya dayanılarak yapıldığından ödenmeyen miktarda bilinebilecek durumdadır. Bu durumda icra inkar tazminatı verme şartlarının oluştuğunu kabul zorunludur ” ifadelerine yer vererek bu hususu açıkça dile getirildiğini (Y. 15. HD.’nin E. 2002/1293, K. 2002/2703 sayı ve 21.5.2002 tarihli karan) beyan etmekle sonuç olarak; davalının, taraflar arasındaki sözleşmenin imza tarihinde, KDV hariç 5.000-USD’lik bedeli takdim ücreti olarak ödenmesi gerektiğini, sözleşme gereği gibi yürürlüğe girdiği ve ayıplı ifa nedeniyle davalı tarafından feshedilmediği dikkate alındığındında; davalının sözleşmenin 3.1.2 maddesi uyarınca “…hazırlık sürecinde…her ay için 5.000 USD” ödemesi gerektiğini, bu bakımdan davacının takip konusu borç oranında alacaklı olduğunu, icra inka tazminatı şartlarının da gerçekleştiği kanaatini bildirmişlerdir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: Dava; davacı şirketin davalı tarafa vermiş olduğu danışmanlık hizmeti karşılğında düzenlediği faturanın tahsili amacıyla davalı hakkında icra takibi yaptığı, davalı tarafın takibe itirazı nedeniyle açılmış itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasında 16.06.2014 tarihli bir danışmanlık sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşme uyarınca sözleşmenin imzalandığı tarihte ve hazırlık devresinde KDV hariç 15.000 USD bedel ödeneceğinin kararlaştırıldığını, yine her ay için KDV hariç 5.000 USD avans ödeneceğinin öngörüldüğünü, sözleşme uyarınca düzenlenen KDV hariç 15.000 USD’lik fatura bedelinin ödenmediğini, davalı aleyhine … 19. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla takip başlatıldığı, uyuşmazlığın faturaya konu hizmetin verilip verilmediğine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki 16.06.2014 tarihli sözleşmenin 3.1.1 maddesine göre: “KDV hariç 15.000 USD (OnbeşbirıAmerikanDoları) takdim ücreti iş bu sözleşmenin imzası ile tahakkuk edecektir. …, bu sözleşmenin imza tarihinde …’a KDV hariç 5.000 USD (BeşbinAmerikanDoları); … ile … şirketi arasındaki sözleşmenin imza tarihinde … ‘a KDV hariç 10.000 USD (OnbinAmerikanDoları) takdim ücreti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder”. Yine sözleşmenin 3.1.2. maddesine göre: “…hazırlık sürecinde …, … ‘a işbu sözleşmenin imza tarihinin içinde olduğu ayda dahil olmak üzere her ay için 5.000 USD (BeşbinAmerikanDoları) avans olarak ödemeyi kabul eder” şeklindedir. Sözleşmenin bu hükümleri gereğince sözleşmenin imza tarihinde, KDV hariç 5.000- USD’nin takdim ücreti olarak ödenmesi gerektiği, her ay ödenmesi öngörülen 5.000-USD’lik bedelin ise hazırlık süreci ve avans bedeli olarak öngörüldüğü, davacının Temmuz ve Haziran ayları için talep etmiş olduğu KDV hariç toplam 10.000 USD’nin talep edilebilmesi için davacı tarafça sözleşme konusu hazırlık işlemlerinin yapıldığının ispatı gerekmektedir. Tek başına fatura düzenlenmesi taahhüt edilen mal ve hizmetin sözleşmeye uygun olarak ifa edildiğini göstermez. Davacı tarafça 10.000 USD bedel yönünden faturaya konu danışmanlık hizmetinin verildiğini ispat etmek için e-mail yazışmalarının dosyaya sunulduğu, söz konusu yazışmaların incelenmesinde davacı tarafından hazırlık işlemlerine başlanıldığı, davacının aksatmış olduğu kendisinden kaynaklı bir hususun bulunmadığı, davalı tarafından davacıdan özür dilenerek bazı hususların davalı tarafından aksatıldığının tespitinin yapıldığı, davalı tarafça hizmetin ayıplı olduğuna ya da sözleşmenin haklı nedenle fesh edildiğine ilişkin herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığı, davalı şirket yetkilisi … tarafından gönderilen 01/07/2014 tarihli mail içeriğinde “her şey yolunda teşekkür ederiz. Faturayı aldım fakat ilk ödemeye konu olan 15.000 değil de 5.000 USD’lik kısım için faturayı yeniden düzenleyebilir misiniz? sonrasında muhasebeye işleme aldıracağım.” şeklinde beyanın bulunduğu bu beyanla sözleşmenin taraflar arasında yürürlüğe girdiği ve belirlenen peşin 5.000 USD’nin peşin ödeneceğinin kabul edildiği dikkate alındığında davalının sözleşmenin 3.1.2 maddesi uyarınca “Hazırlık sürecinde her ay için 5.000 USD” şeklindeki hüküm uyarınca bu bedelin ödenmesi gerekeceği anlaşılmakla davalının taraflar arasındaki sözleşmenin imza tarihinde takibe konu 5.000 USD’yi (icra takibinde asıl alacak olarak 37.570,02 TL olarak alacağın talep edildiği ve davanın da bu bedel üzerinden açıldığı görülmüştür) takdim ücreti olarak ödemesi gerektiği taraflar arasındaki sözleşmenin 3. Maddesinde belirtilen “Hizmetin gerçekleştirilmesi ve ücretlendirme” başlıklı hükümlerde e-mail faks mektupla yapılan tüm yazışma ve bildirimlerin bu sözleşmenin kapsamında olduğunu taraflarca kabul edildiği ve aylık olarak danışmanlık hizmeti faaliyet raporunun hazırlanacağının kararlaştırıldığı görülmüştür. Sözleşme hükümleri ve taraflar arasında yapılan yazışmalar irdelendiğinde davalının 10.000 USD’lik bedelden de sorumlu olduğu kanaatine varılmış olup, alacak belirlenebilir ve likit olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile takibin 37.570,02 TL üzerinden devamına, 37.570,02 TL’ye takip tarihinden itibaren %11,75 ve değişen oranlarla avans faizi uygulanmasına, %20 icra inkar tazminatı olan 7.514,04 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 2.566,40 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 453,71 TL peşin ve icra dosyasına yatırılan 187,90 TL olmak üzere toplam 641,61 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.927,80 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 453,71 TL peşin harç ile, yine davacı tarafından yapılan 1.555,00 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oluşan toplam 2.008,71 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.482,70 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 30/01/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸