Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/909 E. 2020/62 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/909 Esas
KARAR NO : 2020/62

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/10/2005
KARAR TARİHİ : 23/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesine sunulan 18/10/2005 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalıların müvekkili şirkette Yönetim ve Denetim kurulu üyeliklerinin bulunduğunu, bu sıfatlarının kullanılmasında kanunun ve ana sözleşmeye aykırı davrandıklarını, bu davranışları sebebiyle müvekkili … A.Ş.’yi zarara uğratan davalılardan TTK.’nun 3099, 336, 337. vesair ilgili madde hükümleri gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 370.000,00 tl alacağın davalılardan sorumlulukları oranında tahsiline karar verilmesini, temlik alan TMSF’nun 01/07/2002 tarih ve 441 nolu kararı ile hisseleri tamamen fona intikal eden ve … A.Ş. İle devir yolu ile birleşen… T.A.Ş.’nin eski hakim ortaklarından ve yöneticilerinden olan Fon alacaklarının tahsili ile fonun … Bankası A.Ş.’den olan alacaklarının tahsili bakımından 4389 sayılı yasanın 15/A maddesine göre müvekkili … A.Ş.’nin temettü hariç, ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devralındığı bilahare 5020 sayılı kanunla değişik 4389 sayılı bankalar kanunun 15/7-b maddesinin uygulanması suretiyle fon alacağına mahsuben TMSF’nin 01/06/2004 tarih ve 268 sayılı kararı ile şirket hisselerinin tamamının fona devredildiğini, müvekkili … A.Ş.’nin 01/07/2005 tarihinde yapılan 2001, 2002 ve 2003 yılları olağan genel kurul toplantısında şirketin zararına neden olan yönetim kurulu üyeleri ve denetim kurulu üyeleri hakkında kişisel sorumluluk davaları açılmasına karar verildiğini, müvekkillerinin … A.Ş.’nin kayıtları, bilanço ve gelir tabloları üzerinde yaptıkları incelemede gerek yönetim denetim kurulu üyesi olarak gerekse üst yönetim kademesinde görev almış kişilerin şirketin zarara uğramasına neden oldukları faaliyetlerin belirlendiğini, ayrıca sorumluluk oranlarının belirlendiğini belirterek toplam 370.000,00 TL zararın davalıların sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
TMSF vekili tarafından dosyaya sunulan 05/11/2008 tarihli dilekçe ile davacı … A.Ş. hakkında 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 134. Maddesi ve 02/09/2006 tarih ve 26277 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tassarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Kontrolündeki Şirketlerin Tasfiyesine Dair Yönetmeliğin 6 ve 7. Maddeleri çerçevesinde ve TMSF Fon Kurul kararına istinaden tasfiyesine karar verildiği, tasfiye işlemlerinin fon eli ile yürütüldüğü bildirilmiş olup, mahkememizce TMSF’nin 5411 sayılı bankacılık kanunun 134. Maddesi ve yönetmeliğin 12. Maddesi gereğince kanuni halef sıfatı ile davaya dahilleri kabul edilmiştir.
Davalılara usulüne uygun dava dilekçesi duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı … vekili 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; şirket hisselerinin tamamının fona devrine ve 2001, 2002 ve 2003 yılı Olağan Genel kurullarının 01/07/2005 de yapılarak şirket yönetim ve denetim kurulu üyeleri için dava açılmasına dair verilen karara bir diyeceklerinin bulunmadığını, dava dilekçesinde işlem tarihlerinin tam olarak açıklanmadığını, müvekkili ile ilgili işlemler için 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden davanın dinlenme olanağının bulunmadığını, TTK 336/1 gereğince Yönetim Kurulu Üyelerinin şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsen mesul olmadıklarını, maddenin 1 ve 5. Bentlerinde yönetim kurulu üyelerinin münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı müteselsilen sorumlu olduklarını, bu hususun kusur sorumluğunun bir ilkesi olduğunu, Yönetim Kurul üyesinin sorumlu tutulabilmesi için kusurlu bir hareketinin olması, zararın oluşumunda üyenin kanuna aykırı tutumunun bulunmasının sorumluluk için gerekli olduğunu, bu şartlar yoksa şahsi sorumluluktan bahsedilemeyeceğini, TTK’nun 336. Maddesinde müteselsil sorumluluktan bahsedildiğini, 338. Madde de kusurlu olmadığını ispat eden üyenin müteselsil sorumluluğa dahil edilmeyeceğinin belirtildiğini, TTK’nun 337. Maddesi gereğince yeni tayin edilen üyenin seleflerinin belli olan yolsuz işlemlerini murakıplara bildirmek mecburiyetinde olduğunu, aksi halde işlemlerden müteselsilen sorumlu olacağının kabul edildiğini, müvekkilinin dava dilekçesinde belirtilen somut iddialar nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını, davacının müvekkilinin 3-a, 3-c, 3-d ve 3-e maddelerindeki işlemler nedeniyle sorumlu olduğunu ileri sürdüğünü, 3-a ya göre şirketin … Banktan kredi kullanmasının bankacılık işlemi olduğunu, yasal bir engel bulunmadığını, … şirket hisselerinin … A.Ş.’den aldığını ve İktisat Bankasına ödediğini, ödenen hisse bedellerinin alış tarihindeki rayiç bedeler olduğunu, kaldı ki İktisat bankasının hisselerini satarken cüzi bir kar koyarak sattığından fahiş bir fiyatla satın alınmadığın, alınan kredinin bankada mevduat olarak tutulmasının da bankacılık işlerinde teamüle aykırı olmadığını, denetçi raporunda kur farkı ve faizin eklendiği kur farkı ve faizin maliyete eklenmesinin yasalara aykırı olmadığını, 3-c şirketin … A.Ş.’den satın aldığı … Tic. Ltd. Şti.’ne kiraladığını, ancak daha sonra tasarrufun iptali davaları açıldığından kiracı şirketin yatları kullanamadığı için kira faturalara kesilmediği ve yenilenen kira akdinde kira miktarının da düşüldüğünü, 3-d şirketin sermaye arttırması ve sermayeye iştirak etmeyen hissedarların artan hisselerinin diğer hissedarların almasının TTK hükümleri gereği olduğ3unu, sermaye arttırımı ile oluşan meblağın grup şirketlerine aktarılmasının şirketler arasındaki alacak borç ilişkisinden kaynaklandığını, bir zararın olmadığını, 3-e 30/11/1999 tarihinde … A.Ş.’den alınan 10 tablonun şirket envanterine girdiğini, şirketin TMSF ye devrinde emtia tespit zaptının tanzim edilmediğini, bu nedenle tabloların ne zaman ve ne sebeple şirketten çıktığının iddia edilmediği gibi belgesinin de bulunmadığın, TMSF’nin 3.5 yıl sonra bu tür bir konuda bir sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, kaldı ki TMSF’nun İktisat Bankasına ve grup şirketlerine ait çok sayıda tablo sattığını, bu tablolar içinde dava konusu tabloların da bulunmasının mümkün olduğunu beyan ederek, ihtiyati haciz talebinin reddine, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, davanın esastan reddine ve yargılama harç ve masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından sunulan 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili hakkındaki davanın dilekçenin 3-b ve 3-d maddelerindeki olaylara dayandırıldığını, halbuki müvekkilinin zikredilen olaylar nedeniyle verdiği bir zararının bulunmadığı gibi zarar oluştuğu kabul edildiğinde dahi bu zararın oluşumunda müvekkilinin kasıt ya da ihmal derecesinde bir kusuru olmadığı ve eylemlerle zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını, müvekkiline sorumluluk isnat edilen ilk iddianın davacı şirketin ana sözleşmesinde yat işletmeciliğiyle ilgili hüküm yokken … A.Ş.’den iki adet yat satın alınması için vekalet verilmesi ve satışın gerçekleşmesinden sonra … Bankasınca açılan tasarrufun iptali davası neticesinde iptal nedeniyle şirketin zarara uğraması hususu olduğunu, tasarrufun iptali davalarının ifade edildiği gibi mal kaçırmak ve muvazaalı işlem yapmakla ilgisinin bulunmadığını, kaldı ki yatları alınması için vekalet verilmesi sırasında şirket ana sözleşmesinde yat işletmeciliği hükmünün bulunmamasının tek başına zarar doğurucu olay olmadığını, bir diğer sorumlu tutulan hususun da müvekkilinin de içinde bulunduğu 04//12/2000 tarihli kararla şirketin genel kurula götürülmesi ve bu genel kurulda alınan kararla sermayenin 330.000.000.000 TL daha arttırılmış olması neticesinde bu sermaye artışı ile şirketin gelen paranın tekrar grup şirketi … Holding A.Ş.’ne aktarıldığı iddiası olduğunu, müvekkilinin buradaki etkisinin bir yönetim kurulu kararı imzalamaktan ibaret olduğunu, zira sermaye arttırımına kara veren organın Genel Kurul olduğunu, artışın da grup şirketine aktarıldığı iddiasını destekler bir delil sunulmadığından, bunun ibrazının gerektiğini, delil sunulduğunda buna cevap haklarını saklı tuttuklarını, 2000 ve 2001 yıllarına ait genel kurularda alınan müvekkili hakkındaki ibra kararlarının bu davada göz ardı edildiğini, davanın ancak geçerliliği olmayan bir ibra halinde açılması mümkün olduğundan, ibraların hükümsüz kabul edildiği yılların bilançolarının incelenmesinde şirketin mali durumunun tam bir doğrulukla bilançoya yansıtılmış olduğunu, genel kurula sunulan bilançoda gizlenmiş bir husus bulunmadığını, ayrıca müvekkiline sorumluluk isnat edilmesi için TTK’nun 309 uyarınca 2 yıllık zaman aşımı süresinin geçmiş olduğunu, zira zarar doğurucu işlemlerden 01/07/2005 tarihinde yani yönetime el konduktan üç yıl sonra yapılan genel kurulda haberdar olduğu iddiasının geçerli olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından verilen 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; TTK’nun 309. Maddesinde 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin bulunduğu huzurdaki davada 2 yıllık zamanaşımının dolduğunu, TMSF’nin yönetime 05/07/2002 tarihinde fiilen el koyduğu ve bu tarihten itibaren yönetim ve denetim yaptığını, bu nedenle faile ve fiile ıttıla tarihinin 05/07/2002 olduğunu, bu nedenle 2 yıl gerçekten sonra açılan davanın reddinin gerektiğini, TTK’nun 341’e göre dava açılmasının ancak yönetim kurulu üyelerinin görevlerine devam ediyor olmaları halinde uygulanabilecek bir hüküm olduğunu, bunun uygulanabilmesi için halen yönetimde olan yönetim kurulu üyelerine de husumet yöneltilmesi gerektiğini, halbuki huzurdaki davada müvekkilinin süresi dolduğu ve şirket yönetiminde de TMSF üyelerinin bulunduğunun ortada olduğu olduğunu, iddia edilen zararı doğuran olaylarla zarar arasındaki illiyet bağının ortaya konulması gerektiğini, davacının müvekkilinin de içinde bulunduğu davalılar hakkında afaki ve hiçbir somu dayanağı olmayan beyanlarla davacı şirketin iddia edilen zarara nasıl sebep olduğunu açıklayamadığı ve fiil ile zarar arasındaki illiyet bağını ortaya koyamadığını, TTK’nun 336. Maddesinde sayılan sorumluluk hallerinden hiç birinin somut olayda mevcut olmadığını, müvekkilinin ibra edilmemesinin son derece afaki olduğunu, objektif iyi niyet kurallarına da aykırı olduğunu, müvekkilinin gerek kendi ve gerekse prosedürü işletmedikleri ve gerekli önlemleri almadığı gerekçesiyle ibra edilmeyerek sorumluluk davacı açılmış olduğunu, müvekkilinin ibra edilmemesinin son derece afaki olduğunu, objektif iyi niyet kurallarına da aykırı olduğunu, müvekkilinin gerek kendi ve gerekse prosedürü işletmedikleri ve gerekli önlemleri almadığı gerekçesiyle ibra edilmeyerek sorumluluk davası açılmış olduğunu, müvekkilinin ibra edilmemesine sebep olan tasarrufların nelerden olduğunun meçhul olduğunu, müvekkilinin 15/03/2001 tarihinde noter vasıtasıyla gönderdiği dilekçe ile istifa ettiğini, dolayısıyla 15/03/2001’den sonraki yönetim kurulunda görev yapmadığını, bu nedenle kendisine isnat edilen c bendindeki işlemlerden sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, zira müvekkilinin şirketten istifasından 6 ay ve bir yıl sonraki işlemler nedeniyle sorumlu tutulmak istenildiğini, ayrıca zarar kalemlerine 15/08/2001 ve 04/12/2000 tarihlerinden itibaren faiz istenilmekte ise de davacı müvekkilini temerrüte düşürmediğinde faizin dava tarihinden başlaması gerektiğini, savunmasında bulunarak davanın öncelikle zaman aşımı nedeniyle reddine ve davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından sunulan 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava konusu işlemler yargılamayı gerektirdiğinden ihtiyati tedbir kararına itiraz ettiklerini, zira mahkemece dava kabul edilmeden ortada vadesi gelmiş veya gelmemiş bir borç bulunmadığını, TMSF 01/07/2002 tarihinde yönetime el koyduğuna göre şirket kayıt ve defterlerini en fazla 2 – 3 ay içinde incelemesini yaparak şirkete zarar veren varsa bunu bilir hale gelmesi gerektiğini, bu süreler dikkate alındığında davanın açılış tarihine göre 2 yıllık zaman aşımının dolmuş olduğunu, yönetim ve denetim kurulu üyeleri aleyhine dava açılması için gerekli genel kurul kararının dosyaya sunulmamış olduğunu, bu sebeple sunulduğunda tekrar cevap verme haklarını saklı tutuklarını, davacının kendi çalışanına hazırlattığı tek taraflı raporu, dava dilekçesine ekleyerek bunun delil olmasını talep ettiğini, halbuki hangi zararın hangi kişi ve işlem, yahut eylem nedeniyle ne zaman gerçekleştiğini izah etmeyen bunların dayanak belgeleri bulunmayan dava dilekçesinin iptalinin gerektiğini, Türk Ticaret Kanununa göre denetçilerin dava açılabilmesinin, davalı denetim ve yönetim kurulu üyelerinin görevde olmaları halinde mümkün olduğunu, halbuki dava konusu olayda, yönetim kurulu üyeleri görevde olmadıklarından davayı denetçilerin açmasının olanaklı olmadığını, müvekkili hakkında davacının c ve e fıkrasındaki soyut iddialala tazminat talep ettiğin, bunlardan ilkinin … ve … isimli yatlarla ilgili kiralama işlemlerinden dolayı doğan 148.000 TL’lik zarardan şimdilik 60.000 TL’nin banka kredi faiziyle birlikte müteselsilen tahsilinin talebi olduğunu, bu yatların kiralandıktan sonra açılan tasarrufun iptali davası nedeniyle kiracının yatları düzenli olarak kullanamadığını, bu nedenle yatların kiracısının ciddi zarara uğradığını, bunun üzerine kiracı … A.Ş. İle … A.Ş. Yetkililerinin bir araya gelerek yaşanan olumsuz olaylara bağlı olarak kullanılan ve kullanılmayan süreler ve kiracının haciz nedeniyle uğradığı zararlar da gözetilerek ticari örf ve adete uygun bir bedel tahsil edildiğini ve kontratın mevcut durum dikkate alınarak 48.000 USD bedelle yenilendiğini, ancak akabinde TMSF davacı şirkete el koyduğundan yatların kiracı şirkete temsilinin yapılmadığını, bun nedenle de teslim edilmeyen ve uygulanmayan bir kira akdine bağlı olarak bir zarar doğrulduğundan bahsetmenin mümkün olmadığını, öte yandan eğer bu durum nedeniyle bir zarar varsa öncelikle bunun kiracı firmadan talep edilerek, buradan bir tahsilat sağlanamadığı takdirde alınacak bir aciz belgesi ile yöneticilerden talep edilmesi gereğine uyulmadığın, böyle bir dava açılmış ise bunun da bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı dava dilekçesinin e bendinde de 30/11/1999 tarihinde grup şirketlerinden … A.Ş.’den D 586198 nolu fatura ile satın alındığı 10 adet yağlı boya tablosunun teslim alınamadığını, bunların KDV hariç bedellerinin 80.898.-80.000 TL’lik alacağının şimdilik 60.000 TL’sini talep ettiğini belirttiği, bu tabloların satın alındığı şirketten hiç teslim alınmadığı ileri sürülüyor ise 5 zaman aşımı süresi dolduğundan bu talebin geçersiz olduğun, TMSF’nin 15/07/2002 de devraldığı şirketin aktif ve pasifleri arasında doğal olarak bu tabloları da almış kabul edilmesi gerektiğini, zira devirde teslim tesellüm belgesi imzalanmadığını, bu nedenle aradan 4 yıl geçtikten sonra sadece tabloların teslim edilmediğinin ileri sürülmesinin iyi niyetle bağdaşmadığı gibi el koyma esnasında bunların teslim almadığını da ispatlaması gerektiğini, zira TMSF tarafından bir kısım tablolar satıldığının bilindiğine göre müzayede konusu tablolar arasında bu tabloların bulunup bulunmadığının tablolar listeleri istenilerek tespit edilmesi gerektiğini, davacının dava konusu tutarlar için bankaların uyguladığı en yüksek kredi faiz uygulanmasını talep etmiş olduğunu, talebin yasaya aykırı olduğunu, dava tarihinden itibaren ancak yasal faiz istenebileceği, savunmasında bulunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil … tarafından sunulan 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; tamamen mücerret iddialara dayalı davanın ve ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin dayanağının bulunmadığını, genel kurul kararına dayanılarak denetçiler tarafından dava açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle denetçilerin aktif husumet ehliyetleri bulunmadığından davanın reddinin gerektiğini, 01/07/2005 tarihinde yapılan 2001, 2002 ve 2003 yılları Olağan Genel Kurul toplantı tutanağı dava dilekçesine eklenmediğinden dava açılabilmesi için gerekli olan ve TTK hükümlerine göre alınmış bir Genel Kurul kararı bulunmadığını, bu konudaki itiraz haklarını saklı tutakları TTK hükümlerine göre denetçilerin dava açması davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin görevde olması halinde mümkün olduğunu, dava konusu tazmin talebinin zaman aşımına uğradığını şirket yönetimine 01/07/2002’de el konulmuş olması nedeniyle davacının fiile ve faile ıttıla kesbettiği tarihin bu tarih olduğunu, davanın ise 2 yıllık zaman aşımı dolduktan sonra açıldığını, ayrıca dilekçede gösterilen tasarruflarla ilgili bir kısım olayların çoğunun 5 yıllık zaman aşımını da geçtiğini, denetçiler veya şirket yönetiminin ancak genel kurul kararında belirtilen sebeplerle sınırlı olarak dava açma yetkisi kazandıklarını, dava dilekçesinde 3-c maddesine cevap olarak TMSF’nin tasarrufun iptali davası açmış olması nedeniyle dava sonuçlanana kadar kira faturası kesilmediğini, ayrıca bankanın fona intikali nedeniyle tüm grup şirketlerine haciz uygulandığını, 3-e maddesine yanıt olarak ise bahsedilen tabloların özelliklerinin düzenlenen faturada belirtilmiş olduğunu, bunların şirket merkezinde bulunuyor olması gerektiğini, 2003 yılında yürütmeyi durdurma kararı ile TMSF’nin şirketi tekrar teslim ettiğini, belli bir süre sonra mahkeme kararı gereği tekrar teslim alınmış olduğunu, belirtilen tabloların bu aşamalarda noksan olduklarının gündeme getirilmediğini, TMSF’nin atadığı yönetim kurulu üyelerinin 3.5 yıllık dönemde kaybolup olmadığının da belirli olmadığını, 3-f’ye cevaba gelince kira tutarının temlik edilmesi ile kiranın gelir yazılmasının birbirinden farklı işlemler olduğunu, kiraların tahsil edilerek gelir yazıldıkları bu nedenle bir zararın söz konusu olmadığını, … kaybettiği davada parayı davacıya ödeyememesi üzerine hakkında iflas davası açıldığını, bu arada davacı … A.Ş.’nin de … A.Ş.’ne sermaye taahhüdü karşılığı borcu bulunduğundan, alacaklı şahsın … iflasından feragat etmesi karşılığı tahsil edilecek kiraları temlik ettiğini, böylece taahhüt borcunu azaltarak … A.Ş.’yi iflastan kurtardığını, yapılan işlemde bir zarar bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … tarafından sunulan 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; denetçi olarak görev yaptığı süre içinde davacı tarafından dava dayanağı olarak gösterilen işlemlerin hiçbirinde imzası bulunmadığı gibi TTK’nun 336. Maddesi gereğince bir şikayetin de bulunmadığını, denetçiler hakkında ancak genel kurulun bilgisine sunulmuş somut olarak ortaya konulmuş ve dava açılmasına karar verilmiş olaylara dayalı olarak dava açılabileceğini, huzurdaki davada sorumluluk gerektirecek bir vakıa ve delil bulunmadığını, bilanço e kar zarar cetvellerinin genel kurulda okunup tartışılarak kabul edilmesi, yönetim kurulu ve denetçilerin de ibra edilmeleri sonucunu doğurduğunu, bu nedenlerle ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin geçerli bir yasal dayanağının bulunmadığını, dava konusu olayın TTK 340 atfıyla 309 madde gereğince zamanaşımına uğradığını, davacı şirket denetçilerinin aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, zira genel kurul kararı ile denetçiler tarafından dava açılmasının mümkün olmadığını, dava açılabilmesi iin gerekli olan TTK hükümlerine göre alınmış bir genel kurul kararının bulunmadığın, 01/07/2005 tarihinde yapılan 2001, 2002 ve 2003 yıllarına ait olağan genel kurulun toplantı tutanağının sunulmadığını, TTK hükümlerine göre denetçilerin ancak davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin görevde olmaları halinde ava açabileceklerini, dava konusu tazmin talebinin TTK 309. Maddesi gereğince 2 ve 5 yıllık zamanaşımına uğradığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … tarafından sunulan 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; TTK’nun 340 ve 309. Maddeleri gereğince dava konusu işlemler bakımından 2 ve 5 yıllık zamanaşımı süreleri dolduktan sonra dava açıldığından davanın reddinin gerektiğini, ihtiyati tedbir isteminin hukuki bir dayanağı bulunmadığından reddinin gerektiğini, müvekkili yönünden dava sebebi sayılan hususların 1998, 1999 ve 2000’de gerçekleştiğini ve bu yıllara ait kar ve zarar hesaplarının da onararak ibra kararları alınmış olduğundan müvekkili hakkındaki sorumluluk davasının dinlenmesine hukuksal bir olanak bulunmadığını, esasen ortada hukuki anlamda doğmuş bir zarar da bulunmadığını, olası bir zarar için ise sorumluluk davası açılamayacağını, … A.Ş. Hisselerinin yüksek fiyattan alındığı iddiasının gerçekten uzak olduğunu, alınan hisseye göre fiyatın yüksek olduğunu kanıtlar herhangi bir delil de sunulmuş olmadığını, şirket genel kurulunun sermaye arttırımına ilişkin ana sözleşme değişikliği kararı vermesi ve bir kısım ortakların rüçhan haklarını özgür iradeleri ile kullanmaları, buna karşın rüçhan hakkı kullanmayanların hisselerinin yeni bir şirkete nominal değerden verilmiş olmasında hukuka aykırı hiçbir yön bulunmadığını, savunmasında bulunarak müvekkili bakımından dava sebebi sayılan hususların 2 ve 5 yıllık zamanaşımı süresini aştığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ve davanın esasa girilmesi halinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili tarafından verilen 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline atfedilen sorumluluğun davacı şirkete ait …’deki … bey yalısının kiraya verilmesi ve bu kira bedellerinden 2003 temmuzdan 2004 temmuza kadar olan ayların tamamı ile Ağustos 2004 kirasının temlik edilmesi sonucu 147.733,62 TL gelirden mahrum kalınarak zarar doğduğu iddiasından oluştuğunu, davacının bu hususu f bendinde izah ettiğini, görüldüğü gibi olayların 2003 yılı içinde cereyan etmesine karşın, müvekkilinin noter ihbarı ile bildirerek 15/08/2001 tarihinde şirketin denetim kurul üyeliğinden istifa ettiğinden, sorumluluğunun bulunmadığını, istifadan önceki dönemde de 2-3 aylık bir süre için görev yaptığı ve bu süre içinde de şirketi zor durumda bırakacak herhangi bir hareketi bulunmadığı ve herhangi bir bağlayıcı imza atmadığını, müvekkilinin kusursuz olduğunu, iddiayı kabul etmemekle birlikte TTK 309 gereğince 2 yıl içinde dava açılmadığından, müruruzaman söz konusu olduğunu, iddianın henüz kanıtlanmamış olduğunu, mücerret bir safhada olduğundan, çözümlenmemiş neticesi yargı sonucunda belirlenecek bir müşahhas alacak mahiyetinde bulunmayan bir alacak için ihtiyati tedbir kararı verilmesinin adaleti yaralamaktan öteye gidemeyeceğini, bu nedenle tedbir isteminin reddinin gerektiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından sunulan 16/01/2006 havale tarihli cevap dilekçesinde: müvekkili …’un denetçilik görevinden 22/03/2001 tarihinde istifa ettiğini, bu dönemde diğer davalıların da yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeleri olmadıklarını, davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, zira denetçilerin dava açabilmelerinin ancak görevde olan üyeler için söz konusu olacağını, pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, zira dava konusu şirketin 2000 yılına ait genel kurulunca onaylanan bilançosu incelendiğinde şirketin kar ettiğinin görüleceğini, bu tarihten sonra sermaye arttırımı sonucu yönetimi devi alan … İletişim olduğuna göre bu aşamada doğan bir zarar varsa bunun sermaye arttırımından değil, şirketin iyi idare edilmemesinden doğmuş olacağından, müvekkilinden değil … A.Ş.’den talep edilmesi gerektiğini, müvekkiline isnat edilebilecek bir kusur bulunmadığını, 14/02/2001 tarihli genel kurulda sermaye arttırımına ortakların katılmaması ile ilgili olarak müvekkiline düşen bir sorumluluk bulunmadığını, sermaye arttırımının hukuka uygun yapıldığını, talep edilen alacak miktarının yerinde olmadığını, davacının her ne kadar da 330.000 TL’lik talepte bulunmakta ise de sermaye arttırımının tümünün bir seferde yapılmadığını, 06/02/2000 de 180.000 TL ve 14/02/2001’de de 150.000 TL sermaye artışı ile 330.000 TL’ye ulaşıldığını, son artışın 05/12/2002 tarihine kadar ödeneceğinin karara bağlandığını, müvekkilinin 22/03/2001 de istifa etmiş olması nedeniyle ve 2000 yılı işlemlerinin ibra edilmiş olması karşısında ancak 45.000 TL’lik kısım için talepte bulunabileceğini, diğer kısımların ödeneceği tarihlerden müvekkilinin görevli olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar … ve …’ın cevap dilekçesi sunmamış oldukları anlaşılmıştır.
… 12. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda bilirkişi kök ve ek raporları doğrultusunda TTK’nun 336. Maddesi gereğince zararın varlığının ispatının davacının yükümlülüğünde olduğu, zararın varlığının belirlenmesi halinde kusursuzluğun ispatının yönetim kurulu üyelerinde olduğu, davacı tarafından zararın inandırıcı bir şekilde ispatlanamaması nedeniyle davalıların sorumluluğunun söz konusu olamayacağı, davalılar tarafından zamanaşımı definde bulunulmuş ise de TTK’nun 309/4. Maddesi gereğince tazminat isteme hakkının davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrenmesinden itibaren 2 yıl olduğu, bu sürenin geçmediği gerekçesi ile zamanaşımı itirazının reddine, ispat edilemeyen davanın esastan reddine karar verilmiştir.
… 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/939 Esas, 2010/712 sayılı 15/12/2010 tarihli kararı davalılar … ve … vekilleri ile davacı … San. A.Ş’nin kanuni halefi sıfatıyla TMSF vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesince verilen 2012/4507 Esas, 2013/10077 Karar sayılı 16/05/2013 tarihli ilam ile davalılar … ve … vekillerinin temyiz itirazlarının reddine ve davacı …San. A.Ş.’nin kanuni halefi sıfatıyla TMSF vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne karar verilmiş bozma ilamında “…davaya ilişkin olarak bilirkişi raporu alındığı, davacı vekilinin bu rapora itirazı neticesinde 05/04/2010 tarihli ek rapor alındığı, davacı vekilinin ek rapora 05/10/2010 tarihli dilekçesi ile itiraz ettiği, mahkemece davacı vekilinin ciddi itirazları üzerinde durulmadan ek rapor doğrultusunda karar verildiği, bu durumda 05/04/2010 tarihli ek rapora karşı davacı vekilinin 05/10/2010 tarihli dilekçesi ile ileri sürdüğü ciddi itirazlarının cevaplandırılması için ek rapor alınması ya da taraflar arasındaki uyuşmazlıkta zarar kalemleri de dikkate alınarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği…” bildirilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Genel Sekreterliğinin 10/12/2011 tarihli iş bölümü yazısı uyarınca dosya İstanbul Kapatılan 38. Asliye Ticaret Mahkemesine tevdi edilmiş, dosyanın İstanbul Kapatılan 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/338 Esas sayılı numarasına kaydı yapılmış ve bu dosya üzerinden Yargıtay 11. Hukuk Dairesince verilen 2012/4507 Esas, 2013/10077 Karar sayılı 16/05/2013 tarihli ilamına uyularak açık yargılamaya devam olunmuştur.
İstanbul Kapatılan 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/338 Esas sayılı dava dosyası mahkememize devredilmiş ve dosyanın yargılamasına mahkememizin 2014/909 Esas sayılı dosyamız üzerinden devam olunmuştur.
Mahkememizin 18/02/2014 tarihli oturumunda davacı vekili, davalı … hakkındaki davayı takip etmeyeceklerini bu nedenle bu davalı yönünden davanın HMK 150. maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasını talep etmiş, davacı vekilinin beyanı üzerine davalı … hakkındaki dava tefrik edilmiş, mahkememizin 2016/226 Esas sayılı dosyamıza kaydı yapılmış ve HMK 150. Maddesi uyarınca takip edilmeyen bu dosya yenileninceye kadar işlemden kaldırılmıştır.
Davalı … hakkındaki tefrik edilen 2016/226 Esas sayılı dosya 18/02/2014 tarihinden itibaren 3 aylık süre içerisinde davacı tarafından başvuruya bırakılmış ve yenilenmemiş olduğu anlaşıldığından, davalı … hakkındaki davanın HMK. 150. Maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren 6545 sayılı kanunun Asliye Ticaret Mahkemelerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin 45. maddesi 1. fıkrasına göre, dosyanın heyete tevdiine ve yargılamanın bundan böyle heyetçe görülmesine karar verilmiş olup, yargılamaya heyetçe devam olunmuştur.
Kök ve ek raporların hüküm vermeye elverişli olmadığı, davacı itirazlarının ayrıntılı şekilde değerlendirilmediği ek raporun kök raporun tekrarı netiliğinde bulunduğu anlaşıldığından, davacının 10 adet tablonun şirketin 05/07/2002 tarihli mizanında yer aldığı, şirket mülkiyetindeki yalının kirasının şirkete ödenmek yerine şirket dışına çıkartıldığı, depozit bankadan kullanılan kredilerle şirketin … A.Ş.’ye hissedar edilmesini, şirketin satın aldığı yatların tasarrufun iptali davasına konu olması ve kira bedellerinin tahsil edilmemesine yönelik itirazları ile dilekçesinde belirtmiş olduğu diğer itirazlarda değerlendirilmek suretiyle davacı şirketin zararının oluşup oluşmadığı, oluştu ise davalıların sorumluluklarının bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınmak üzere yeni bir bilirkişi heyeti olarak Yrd. Doç. Dr. …, Prof. Dr. …, …’a tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti 02/12/2016 tarihli raporlarında; davacı şirket tarafından 17/07/2003 tarih ve 25689 yevmiye nolu Temlik Sözleşmesi ile …’de bulunan yalının kiracısı tarafından ödenecek kira bedellerinin 75.000,00 USD kadarlık kısmının … Tic. A.Ş.’ne temlik edildiği, davacı şirket tarafından söz konusu temlik sözleşmesinin hükümsüzlüğü için 26/09/2003 tarihinde davanın açıldığı, … 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/1092 Esas, 2006/709 sayılı ve 26/09/2003 tarihli kararı ile davanın kabulü ile 15/07/2003 tarihli temlik sözleşmesinin hükümsüzlüğüne karar verildiği, temliğin davacı şirketin herhangi bir borcuna karşılık yapılmamış olduğu, grup firmalarından … A.Ş. İle … A.Ş.’de genel md. olarak görev yapan …’ın bu iki şirketten olan alacakları için söz konusu şirketler aleyhine açmış iflas davalarından feragat etmesi karşılığında söz konusu borcun ödenmesinin davacı şirket tarafından yapılan temlikle ödenmesinin amaçlandığı, davacı şirketin tek gelir kaynağının herhangi bir borç olmaksızın temlik edilmesinin şirket yararına olmadığı, temlikin iptal edilmesine karşılık temlik alandan tahsilinin mümkün görülmediğinden şirket aleyhine zararın oluşmasına neden olduğu, temlik nedeniyle oluşan şirket zararının 15/07/2003 tarihli TCMB döviz satış kurundan TL karşılığı 104.051,03 TL olduğunun (75.000,00 USD * 1,387347=104.051,03 TL) belirlendiği, davacı tarafından talep edilen 60.000,00 TL zarardan 15/07/2003 temlik akit tarihinde şirket yönetim kurulu üyeleri olan …, … ve …’ın sorumlu bulunduğunun değerlendirildiği, denetçilerin sorumluluğunun değerlendirilmesinde kural olarak denetçilerin yönetim kurulu toplantısına katılsalar bile yönetim kurulunca alınan kararlara iştirak etmeyecekleri, denetçiler her yılın sonunda hazırlanan bilanço ve gelir tablosunu tetkik ederek hesapların genel kabul görmüş muhasabe ilkelerine uygun olup, olmadığını denetleyeceğini, denetçilerin sorumluluğunun Mülga TTK 359. Maddede düzenlediği, bu maddeye göre denetçiler kanunu ve esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifelerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen mesul oldukları, denetçilerin oluştuğu iddia olunan zararlardan sorumlu oluğunu belgeleyen somut bir delilin dosyada mevcut olmadığı, dava konusu edilen yönetim kurulu kararlarının tamamıyla yönetim işleviyle ilgili olduğundan, bunu ilk etapta zarar olarak nitelendirmelerinin beklenemeyeceğinin değerlendirildiği, denetçi …’ın 03/07/2003-22/07/2003 arasında 20 gün süreyle denetim kurulu üyeliğine seçildiği, bu karar kısa süre için sorumluluğunun talep edilmesinin makul olmayacağının değerlendirildiği, davalı yönetim kurulu üyeleri …, …, …,…, …, …, … ve …’ın müştereken ve müteselsilen dava tarihi itibariyle sorumlu oldukları tutarların hesaplandığı, bu hesaplama sonucunda davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu toplam miktarın 4.290.531,80 TL olarak hesaplandığı, ancak davacının dava dilekçesinde toplam 370.000,00 TL talep ettiğinin görüldüğü, denetçilerin yönetim kurulunca alınan kararlar nedeniyle mesul tutulamayacağından, işlemlerden sorumluluklarının talep edebilemeyeceği bildirilmiştir.
Mahkememizce davacının rapora yapmış oldukları itirazların değerlendirilmesi ve hukuki nitelendirilmesi mahkememize ait olmak üzere denetçi olan davalıların görev süreleri de belirlenmek suretiyle sorumlu olabilecekleri tazminat miktarının ne olduğunun tespit edilmesi açısından bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyeti 05/01/2018 tarihli ek rapor ile; davacı şirket denetçileri, davalıların davacı şirketi zarar uğrattıkları gerekçesiyle şimdilik 370.000,00 TL’lik maddi zararın işlemiş ve işleyecek en yüksek banka kredi faizi ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiği, yapılan incelemede davalı yönetim kurulu üyeleri …, …, …, …, …, …, … ve …’ın müştereken ve müteselsilen dava tarihi itibariyle sorumlu oldukları tutarın 5.940.531,80 TL olarak belirlendiği, denetçilerin yönetim kurulunca alınan kararlar nedeniyle mesul tutulamayacağından, dava konusu işlemlerden sorumluluklarının talep edilemeyeceğinin değerlendirildiği, davanın kabulü halinde davacının sorumluluk tutarlarına dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceği hususunu rapor etmişlerdir.
Davacı temlik alan TMSF vekili tarafından sunulan 31/01/2018 tarihli dilekçe ile 21/11/2016 ve 25/12/2017 tarihli bilirkişi raporlarıyla yapılan tespitler ışığında şirket zararı olarak belirlenen toplam tutarın 3.352.378,17 TL olduğu, bu nedenle dava konusu 370.000TL taleplerini 3.352.378,17 TL olarak ıslah ettiklerini beyan etmiştir.
Davalılar …, …, …, …, …, …, … davacı şirketin yönetim kurulu üyesi, …, …, … ise davacı şirketin denetim kurulu üyesi olarak görev yapmışlardır.
Davacı, … Ltd. Şti.’den 5.585.000,00 USD ve 730.000.000,00 TL kredi kullanılarak borç yükü altına giren … A.Ş.’nin faiş fiyatla … hislerini almakla zarara uğratıldığını iddia etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda ibraz edilen ek rapor doğrultusunda … A.Ş.’den hisse alınımının … Bankasına kaynak aktarma işlerini gördüğü, davacı şirketin mali yapısını bozduğu, şirketin faiz yükü altına sokulduğu, davacı şirket yararına bir işlem olmadığı, zarar miktarının 1.612.524,67 TL olduğu, 730.000,00 TL’lik kredinin kullanılması yönünde yönetim kurulu üyelerinin almış olduğu bir karar bulunmadığı, bu sebeple 730.000,00 TL’lik zarardan yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olmadıkları, 1.612.524,67 TL’lik zarar dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri …, …’un görev süreleri itibari ile sorumlu oldukları sonucuna varılmıştır.
Davacı, şirket ana sözleşmesinde yat işletmeciliği olmamasına karşın 2 adet yat alınarak 305.000,00 TL’lik zarara uğratıldıklarını iddia etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacı şirketin … A.Ş.’den 2 adet … ve … isimli 260.000,00 TL bedelli yat satın aldığı, fatura bedellerinin davacı kayıtlarında borçlar hesabına alacak olarak geçildiği, şirketin ana sözleşmesinde yat işletmeciliği ile ilgili konu olmamasına karşın 21/03/2001 tarihli yat alınışından önce ana sözleşme değişikliği ile faaliyet konusuna yat işletmeciliğini de ilave edildiği, TMSF tarafından açılan tasarrufun iptali davası sonucunda her 2 yatın icra kanalı ile … A.Ş. Adına satılarak satış bedellerinin TMSF’ye ödenmek üzere icra dosyalarına yatırıldığı, yatların icraen satışı sonucu her iki yatın davacı şirket hesaplarında çıkışlarının yapılarak … A.Ş.’ye olan borçta ters kayıt ile kapatıldığı tespit edildiğinden, davacı şirketin herhangi bir zararının doğmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı, şirket tarafından kiralanan yatların kira bedellerinin 100.000,00 USD’den 48.000,00 USD’ye indirilerek 148.000,00 TL zarara uğranıldığını iddia etmiş, bilirkişi ek raporunda davacı şirkete ait 2 adet yatın 15/08/2001 tarihinde yıllık toplam 100.000,00 USD’ye kiralandığı, kira bedelleri olarak toplam 31.074,00 USD’nin ödendiği, kiracı tarafından ödemelerin eksik ve gecikmeli yapıldığı, 15/06/2002 tarihinden itibaren her iki yatın kira sözleşmesinin 01/07/2002 tarihinden başlamak üzere toplam yıllık 48.000,00 USD’ye düşürüldüğü, 15/06/2002 tarihli yeni kira sözleşmesinin önceki kira süresi dolmadan şirketin 17/06/2002 tarihinde BDDK tarafından TMSF’ye devrinden 2 gün önce yapıldığı, yatlara devir tarihinden sonra el konulduğu, haciz tadbik edilmesinin mümkün olduğu, kiracı şirketin 86.928,00 USD’lik eksik kira bedelini davacı tarafa ödemesi gerektiği, yeni kira sözleşmesi ile şirketin TMSF’ye devrinin yapılacağının öğrenilmesi üzerine yıllık kira tutarının 48.000,00 USD’ye düşürülmesi neticesinde, davacı şirketin 86.928,00 USD zarara uğradığı, 15/08/2001 tarihli kur üzerinden bu zararın 128.160,82 TL olduğu tespit edildiğinden, davacının talebi doğrultusunda yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın sorumlu oldukları sonucuna varılmıştır.
Davacı, şirketin yapılan sermaye artışlarında diğer ortaklarca kullanılmayarak toplam 330.000,0 TL sermaye artışının …Tic. A.Ş.’ne geçtiğini sermaye artışı ile gelen paraların grup şirketi … A.Ş.ne aktarılarak 330.000,00 TL zarar doğduğunu iddia etmiş, bilirkişi ek raporunda 06/12/200 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında sermayenin 120.000,00 TL’den 300.000,00 TL’ye yükseltilmesine, artan 180.000,00 TL’nin … Tic. A.Ş. Tarafından taahhüt edilmesine karar verildiğini, sermaye arttırımı kararı vermeye yetkili organın genel kurul olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin yöneticilerinin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, sermaye arttırımına istinaden yapılan sermaye taahhüdü ödemelerinin …Holdinglere aktarılmasına ilişkin herhangi bir yönetim kararının ya da davalılar yönünden bu yönde verilmiş bir talimatın dava dosyasında bulunmadığı tespit edilmiş olup, sermaye arttırımı genel kurul kararı ile yapıldığından, sermaye arttırımına istinaden yaptırılan sermaye taahhüdü ödemelerinin … aktarılması yönünde herhangi bir yönetim kurulu kararının bulunmaması, davalılar tarafından herhangi bir talimatın verildiğinin de ispat edilememesi nedeniyle davalıların bu nakit aktarımından dolayı herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı, şirket kayıtlarında 80.898,00 TL (157.490,00 USD) bedel ile kayıtlı bulanan 10 adet yağlı boya tablonun şirkete teslim edilmediğini, yönetim kurulu üyeleri …, …, … ile denetçi … tablo bedeli kadar şirketi zarara uğrattıklarını iddia etmiştir. Bilirkişi ek raporu doğrultusunda şirketin TMSF’ye devrolduğu tarihte herhangi bir devir teslim tutanağının düzenlenmediği, ancak 10 adet yağlı boya tablonun davacı defterlerinde maddi duran varlıklar hesabında kayıtlı olduğu, bu tabloların fiziken mevcut bulunmadığı, duran varlıklar hesabında kayıtlı gözüken tabloların fiziken davacı şirkete teslim edilmesi gerektiği, teslim edilmemesinden dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı şirketin …’de bulunan yalısının kira gelirinin temlik edilmesi dolayısıyla zarara uğranıldığı iddiasına yönelik olarak yapılan inceleme sonucunda; davacı şirket tarafından 17/07/2003 tarihli temlik sözleşmesi ile yalının kiracısı tarafından ödenecek kira bedellerinin 75.000,00 USD’ye kadarlık kısmının … Tic. A.Ş.’ne temlik edildiği, davacı şirket tarafından temlik sözleşmesinin hükümsüzlüğüne dayalı … 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas ve…Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda 26/09/2003 tarihli karar ile davanın kabulüne karar verildiği, 15/07/2003 tarihli temlik sözleşmesinin hükümsüz olduğunun tespit edildiği, temliğin davacının herhangi borcuna karşılık yapılmadığı, bu firmalardan … A.Ş. İle…A.Ş.’de genel müdür olarak görev yapmış olan …’ın bu iki şirketten olan alacakları için söz konusu şirketler aleyhine açmış olduğu iflas davalarından feragat etmesi karşılığında borcun ödenmesi amacı ile yapıldığı, davacı şirketin tek gelir kaynağının herhangi bir borç olmaksızın temlik edilmesinin şirketin yararına olmadığı, temliğin iptal edilmesine rağmen temlik alandan tahsilinin mümkün olmadığı anlaşıldığından davacı şirket aleyhine 147.000,00 TL’lik zararın doğduğu sonucuna varılmıştır.
e.TTK.nun 320. maddesinde ile yönetim kurulu üyelerinin görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeni ile yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek durumda olduğu, e.TTK.nun 336 maddesinde yönetim kurulu üyeleri ve yetkililerin kanun veya ana sözleşmelerin kendilerine yüklediği vazifeleri yerine getirmek zorunda olduklarının düzenlendiği, davalılar arasında söz konusu dönemden sonra göreve başlamış kişiler varsa da e.TTK 337. maddeye göre durumun denetçilere bildirilmemesi halinde daha sonra göreve başlayan kişilerin de sorumlu tutulabilecekleri e.TTK.’nun 342. maddesi uyarınca da yönetim kurulu üyesi olmayan yetkililer hakkında da sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı, e.TTK.’nun 359. maddesine göre denetçilerin kanun veya esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifeleri hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu oldukları, denetçilerin yönetim kurulunun faaliyetlerini inceleyip hatalı kanun ana sözleşme, genel kurul kararlarına aykırı kararların değiştirilmesini isteme yetkisine haiz oldukları, bu durumları yıllık raporlarında ortaya koyma yükümlülüklerinin bulundukları, aksi takdirde TTK.nun 359. maddesi uyarınca sorumluluk altına girecekleri, sorumluluğu doğuran fiilin gerçekleşmiş olduğu tarih itibariyle görevde bulunan yönetim kurulu üyelerinin, TTK. 336 ve TTK 359. maddeleri uyarınca gerçekleşen zarardan sorumlu oldukları, denetçi olarak 01/01/1998, 31/12/2001, 03/07/2003, 22/07/2003 tarihleri arasında görev yapan …’in denetçi olarak gerçekleşen zarardan sorumlu olduğu sonucuna varılarak bilirkişi raporundan ayrılınmıştır.
Dava, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin olup, sorumluluğu gerektiren haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren faiz talep edilebilir. …’tan kullanılan kredinin dava dışı şirketlere aktarılmasından kaynaklanan 1.612.524,67 TL’lık zararın 03/11/1998 tarihinde alınan yönetim kurulu kararı ile oluştuğu anlaşıldığından, 1.612.524,67 TL’ye 03/11/1998 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, kiralanan yatlara ilişkin kira bedelinin indirilmesinden kaynaklanan 128.160,82 TL’lik zararın kira bedelinin indirilmesine yönelik olarak düzenlenen 15/06/2002 tarihli kira sözleşmesinin düzenlenmesi ile doğduğu anlaşıldığından, 128.160,82 TL’ye 15/06/2002 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, teslim edilmeyen 10 adet yağlı boya tablodan doğan 80.000,00 TL’lik zararın tabloların şirketin devir alınma tarihi olan 01/07/2002 tarihinde teslim edilmemesi nedeniyle doğduğu anlaşıldığından, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, şirketin kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan 147.000,00 TL’lik zararın temlik sözleşmesinin düzenlendiği 15/07/2003 tarihinde doğduğu anlaşıldığından, 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı ıslah dilekçesinde; yönetim kurulu üyesi …’dan … Ltd. Şti.’den kredi kullanılmasından kaynaklı olarak 1.612.524,67 TL ve 730.000,00 TL olmak üzere toplam 2.342.524,67 TL ve davacı şirketin yapılan sermaye artışlarından kaynaklı olarak 330.000,00 TL zararın tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda … Ltd. Şti.’den kullanılan kredilerden kaynaklı zararın 1.612.524,67 TL olduğu, sermaye artışından kaynaklı olarak herhangi bir zararın doğmadığı sonucuna varıldığından, …’un 1.612.524,67 TL’den bu zararın doğduğu 03/11/1998 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı ıslah dilekçesinde; yönetim kurulu üyesi … Ltd. Şti.’den kredi kullanılmasından kaynaklı olarak 1.612.524,67 TL ve 730.000,00 TL olmak üzere toplam 2.342.524,67 TL, davacı şirketin yapılan sermaye artışlarından kaynaklı olarak 330.000,00 TL, şirket tarafından kiralanan yat kira bedellerinden dolayı uğradığı 147.853,50 TL ve tabloların teslim edilmemesinden dolayı 80.000,00 TL zararının tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda … Bank Ltd. Şti.’den kullanılan kredilerden kaynaklı zararın 1.612.524,67 TL olduğu, sermaye artışından kaynaklı olarak herhangi bir zararın doğmadığı, yat kirasından dolayı davacının zararının 128.160,82 TL olduğu, tabloların teslim edilmemesinden kaynaklanan zararın ise 80.000,00 TL olduğu sonucuna varıldığından, …’nın 1.612.524,67 TL’lik zarardan bu zararın doğduğu 03/11/1998 tarihinden itibaren, 128.160,82 TL’ye 15/06/2002 tarihinden, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı ıslah dilekçesinde; yönetim kurulu üyesi …’den davacı şirketin yapılan sermaye artışlarından kaynaklı olarak 330.000,00 TL, … ve … adlı yatların satın alınmasından kaynaklanan 305.000,00 TL’lik zararının tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, sermaye artışından kaynaklı ve yatların alım ve satımı ile ilgili olarak herhangi bir zararın doğmadığı tespit edilmiş olduğundan, yönetim kurulu üyesi … hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı ıslah dilekçesinde; yönetim kurulu üyesi …’dan davacı şirketin yapılan sermaye artışlarından kaynaklı olarak 330.000,00 TL, … ve … adlı yatların satın alınmasından kaynaklanan 305.000,00 TL’lik zararının tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, sermaye artışından kaynaklı ve yatların alım ve satımı ile ilgili olarak herhangi bir zararın doğmadığı tespit edilmiş olduğundan, yönetim kurulu üyesi … hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı ıslah dilekçesinde; denetim kurulu üyesi …’dan davacı şirketin yapılan sermaye artışlarından kaynaklı olarak 330.000,00 TL’lik zararının tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, sermaye artışından kaynaklı olarak herhangi bir zararın doğmadığı tespit edilmiş olduğundan, denetim kurulu üyesi … hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı ıslah dilekçesinde; denetim kurulu üyesi …’dan şirketin kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan 147.000,00 TL’lik zararın tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, denetim kurulu üyesi …’ın 03/07/2003 tarihi ile 22/07/2003 tarihleri arasında görev yaptığı tespit edildiğinden, görev süresi itibari ile oluşan zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı anlaşıldığından, denetim kurulu üyesi … hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı ıslah dilekçesinde; yönetim kurulu üyesi …’dan şirket tarafından kiralanan yat kira bedellerinden dolayı uğradığı 147.853,50 TL, tabloların teslim edilmemesinden dolayı 80.000,00 TL şirketin kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan 147.000,00 TL’lik zararının tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, yat kirasından dolayı davacının zararının 128.160,82 TL olduğu, tabloların teslim edilmemesinden kaynaklanan zararın ise 80.000,00 TL ve şirekitn kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan zararın 147.000,00 TL olduğu sonucuna varıldığından, …’ın 128.160,82 TL’ye 15/06/2002 tarihinden, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002 tarihinden, 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı ıslah dilekçesinde; yönetim kurulu üyesi …’dan şirketin kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan 147.000,00 TL’lik zararının tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, şirketin kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan zararın 147.000,00 TL olduğu sonucuna varıldığından, …’nun 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı ıslah dilekçesinde; yönetim kurulu üyesi …’dan şirketin kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan 147.000,00 TL’lik zararının tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, şirketin kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan zararın 147.000,00 TL olduğu sonucuna varıldığından, …’ın 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı ıslah dilekçesinde; yönetim kurulu üyesi …’den … Ltd. Şti.’den kredi kullanılmasından kaynaklı olarak 1.612.524,67 TL ve 730.000,00 TL olmak üzere toplam 2.342.524,67 TL, davacı şirketin yapılan sermaye artışlarından kaynaklı olarak 330.000,00 TL, şirket tarafından kiralanan yat kira bedellerinden dolayı uğradığı 147.853,50 TL ve tabloların teslim edilmemesinden dolayı 80.000,00 TL, şirketin kira gelirlerinin temlik edilmesinden doğan 147.000,00 TL, … ve … adlı yatların satın alınmasından kaynaklanan 305.000,00 TL’lik zararının tahsilini talep etmiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda … Ltd. Şti.’den kullanılan kredilerden kaynaklı zararın 1.612.524,67 TL olduğu, sermaye artışından kaynaklı olarak herhangi bir zararın doğmadığı, yat kirasından dolayı davacının zararının 128.160,82 TL olduğu, tabloların teslim edilmemesinden kaynaklanan zararın ise 80.000,00 TL olduğu, kira gelirlerinin temlikinden doğan zararın 147.000,00 TL olduğu anlaşıldığından, …’in 1.612.524,67 TL’lik zarardan bu zararın doğduğu 03/11/1998 tarihinden itibaren, 128.160,82 TL’ye 15/06/2002 tarihinden, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002 tarihinden, 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sorumlu olduğu, … ve … adlı yatların satın alınmasından kaynaklanan 305.000,00 TL’lik zararının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
e.TTK.nun 309.maddesine göre mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu fiil cezayı gerektirip, ceza kanuna göre müddeti daha uzun zamanaşımına tabi ise tazminat davasına da o zamanaşımı tatbik olur. Sorumluluk davasında zamanaşımı süresinin haksız fiilin gerçekleştiği tarih itibariyle değil, davalıların görevlerinin son bulduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 25/06/2015 tarih, 2015/6623 Esas, 2015/8697 nolu kararı ile belirtilmiştir. Davalıların görev sürelerinin bitiş tarihi itibari ile zamanaşımı süresinin dolmadığı, … 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/939 Esas, 2010/712 sayılı 15/12/2010 tarihli kararında da zamanaşımı itirazlarının reddine karar verildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dariesi Başkanlığınca yapılan temyiz incelemesi sonucunda da zamanaşımı itirazının reddine ilişkin herhangi bir bozmanın yapılmadığı anlaşıldığından, davalıların zamanaşımı itirazının da reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi neticesinde; davanın Kısmen Kabulüne, 1.967.685,49 TL’nin davalı …, 1.967.685,49 TL’den sorumlu olmak kaydı ile (1.612.524,67 TL’ye 03/11/1998, 128.160,82 TL’ye 15/06/2002, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002, 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte) davalı … 1.820.685,49 TL’den sorumlu olmak kaydı ile ( 1.612.524,67 TL’ye 03/11/1998, 128.160,82 TL’ye 15/06/2002, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek) davalı … 1.612.524,67 TL’den sorumlu olmak kaydı ile ( 1.612.524,67 TL’ye 03/11/1998 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek), … 355.160,82 TL’den sorumlu olmak kaydı ile (128.160,82 TL’ye 15/06/2002, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002, 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek) … 147.000,00 TL’den sorumlu olmak kaydı ile (147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek), … 147.000,00 TL’den sorumlu olmak kaydı ile (147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek) bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalılar …, …, …, … hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 1.967.685,49 TL’nin davalı …, 1.967.685,49 TL’den sorumlu olmak kaydı ile (1.612.524,67 TL’ye 03/11/1998, 128.160,82 TL’ye 15/06/2002, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002, 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte) davalı …1.820.685,49 TL’den sorumlu olmak kaydı ile ( 1.612.524,67 TL’ye 03/11/1998, 128.160,82 TL’ye 15/06/2002, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek) davalı …1.612.524,67 TL’den sorumlu olmak kaydı ile ( 1.612.524,67 TL’ye 03/11/1998 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek), … 355.160,82 TL’den sorumlu olmak kaydı ile (128.160,82 TL’ye 15/06/2002, 80.000,00 TL’ye 01/07/2002, 147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek) … 147.000,00 TL’den sorumlu olmak kaydı ile (147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek), … 147.000,00 TL’den sorumlu olmak kaydı ile (147.000,00 TL’ye 15/07/2003 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek) bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davalılar …, …, …, … hakkında açılan davanın reddine,
3-TMSF harçtan muaf olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 134.412,59 TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalılar … 43.724,42 TL’sinden, davalı … 40.444,74 TL’sinden, davalı … 35.820,95 TL’sinden, davalı … 7.890,02 TL’sinden, davalı … 3.266,23 TL’sinden, davalı … 3.266,23 TL’sinden sorumlu olmak kaydı ile) tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-TMSF harçtan muaf olduğundan, davacı tarafından yatırılan 4.995,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde TMSF’ye iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan 7.639,50 TL yargılama giderinin davanın kabul edilen kısmına tekabül eden 4.483,62 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalılar … 1.458,52 TL’sinden, davalı … 1.349,12 TL’sinden, davalı … 1.194,89 TL’sinden, davalı … 263,19 TL’sinden, davalı … 108,95 TL’sinden, davalı … 108,95 TL’sinden sorumlu olmak kaydı ile) alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından yapılan 107,00 TL yargılama giderinin davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmına tekabül eden 39,84 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’ya verilmesine, bakiye kısmın davalı … üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı … tarafından yapılan 7,00 TL yargılama giderinin davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmına tekabül eden 0,37 TL tutarın tahsil kabiliyeti bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davalı … tarafından yapılan 7,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı …’e verilmesine,
9-Davalı … tarafından yapılan 7,00 TL yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine,
10-Davalı … tarafından yapılan 7,00 TL yargılama giderinin davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmına tekabül eden 2,78 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine, bakiye kısmın davalı … üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … tarafından yapılan 7,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine,
12-Davalı … tarafından yapılan 7,00 TL yargılama giderinin davanın bu davalı yönünden davanın reddedilen kısmına tekabül eden 2,90 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalı …’e verilmesine, bakiye kısmın davalı … üzerinde bırakılmasına,
13-Davalı … tarafından yapılan 7,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı…’a verilmesine,
14-Davacı TMSF kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 99.243,33 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalılar … 32.283,86 TL’sinden, davalı … 29.862,32 TL’sinden, davalı … 26.448,35 TL’sinden, davalı … 5.825,58 TL’sinden, davalı … 2.411,61 TL’sinden, davalı … 2.411,61 TL’sinden sorumlu olmak kaydı ile) alınarak davacı TMSF’ye verilmesine,
15-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 31.550,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
16-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 48.800,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
17-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 48.800,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
18-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 69.900,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
19-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 81.264,22 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
20-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13. Maddesi uyarınca davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
21-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 70.589,22 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ya verilmesine,
22-Davalı… kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın bu davalı yönünden reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 17.915,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı…’a verilmesine,
23-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile hazır olan davalılar vekili ve davalı asil …’nun yüzüne karşı 15 günlük sürede TEMYİZ yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/01/2020

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır

HARÇ BEYANI:
134.412,59 TL K.H.

DAVACI YARGILAMA GİDERİ
6.600,00 TL B.KİŞİ
1.039,50 TL POSTA
7.639,50 TL TOPLAM YARGILAMA

DAVALI … YARGILAMA GİDERİ
107,00 TL POSTA
107,00 TL TOPLAM YARGILAMA GİDERİ

DİĞER TÜM DAVALILARIN YARGILAMA GİDERİ
HER BİR DAVALI ;
7,00 TL ŞER TL YARGILAMA YAPMIŞLARDIR
¸ İşbu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden e-imza ile imzalanmıştır.