Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/870 E. 2021/455 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/870 Esas
KARAR NO : 2021/455

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 29/08/2013
KARAR TARİHİ : 03/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 …Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen 29/08/2013 tarihli dava dilekçesiyle; davalıların kusurlu fiilleri sebebiyle müvekkili şirketin uğradığı toplam 25.653.993,42-TL tutarında maddi zararın davalılardan müteselsilen tazmini talepli olduğu; … ve …’in davacı şirkette 01/09/1997 tarihinden itibaren genel müdür olarak 15/04/1998-29/12/2015 tarihleri arasında %35 hissedar ve yönetim kurulu üyesi, 26/12/2012 tarihine kadar imza yetkilisi olduğu, …’nun müvekkili şirketin nezdinde mali raporlama denetim müdür olarak 20/11/2006 tarihinde göreve başladığını, 01/07/2012 tarihi itibariyle Mali İşler Grubunun başında Baş Mali İşler Müdür … olarak finans ve mali işler departmanından sorumlu genel müdür yardımcısı tayin edilmiş olduğunu, …’nun bu görevinde doğrudan … ve …’e bağlı olarak hizmet vermekte gerçekleştirildiği işlemleri bu davalılara raporlamakta olduğunu, müvekkili şirket yönetim kurulu üyelerinin Türkiye de ikamet etmeyen yabancı kişilerden oluşturulmuş olup, şirketin idaresini şirketin üst düzey yetkilileri davalılar … , … ve …’na bırakmış oldukları bu suretle müvekkili şirketinin imza yetkilisi ve genel müdür sıfatına sahip …, … ile baş mali işler müdürü sıfatına sahip …’na itimat etmiş oldukları, … araştırma danışmanlık ve turizm limited şirketi 15/01/1999 tarihinde piyasa ve kamuoyu araştırma alnında faaliyet göstermek üzere ticaret siciline kaydolmuş olup; … un şirketin %80, …’ın %20 oranında ortağı olduğu, müvekkili şirketin idaresini üstlenen davalıların müvekkili şirketin yabancı üst düzey yetkililerine verdiği yanıltıcı bilgiler uyarınca , yabancı yetkililerin … müvekkili şirkete taşeron saha hizmeti ve bordro hizmeti verdiğini bilmekte olduğunu ancak 01/11/2011 tarihine kadar … müvekkiline saha hizmeti vermediğini, sadece müvekkili şirkete söz konusu hizmeti verdiği izleniminin yaratılmış olduğunu, … tarafından müvekkili şirkete saha hizmetleri ve araştırma projeleri adı altında milyonlarca TL tutarında fatura kesilmiş son olarak müvekkili şirketin üst düzey yetkililerinin senelerdir kendisinden saha hizmeti alındığını bildirdikleri prestijden hizmet almaya devam etmeleri yönünde davalılar tarafından ikna edildiğini 01/11/2011 tarihinde … ile saha araştırma hizmetleri sözleşmesinin imzalanmış olduğunu, 2012 yılında … Grubunun gönderdiği iç denetçinin şirketin bazı finansal usulsüzlüklere karışmış olabileceği yönündeki tespiti üzerine müvekkili şirkette detaylı bir inceleme gerçekleştirilmiş olduğunu inceleme neticesinde … ile imzalanan 2011 tarihli sözleşme öncesi …esasen müvekkili şirkete 2011 öncesinde doğrudan saha hizmeti vermediğini, yalnızca müvekkili şirketin çalışanlarının maaşlarının bir kısmını part-time çalışan ve moderatörlerin ücretlerini ödemek ve müvekkili şirketin bazı çalışanlarını bordrosunda göstermek üzere kurulduğunu ve tek faaliyetinin bu olduğunu prestijin 2011 tarihine kadar esasen gerçek anlamda fiziki bir ofisinin dahi bulunmadığını … müvekkili şirketine doğrudan doğruya saha hizmeti sunmadığı halde saha hizmetleri açıklaması altında ayda en az 6-7 defa olmak üzere yıllarca fatura kestiği, bu faturaların bedellerinin müdür sıfatına sahip davalılar tarafından … ödendiği ve müvekkili şirketin aldatıldığının tespit edilmiş olduğunu, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere davalıların kusurlu sözleşmeye aykırı fiilleri sonuncunda 25.428.419-TL nin Prestije yapılan fazla ödeme nedeniyle , 225.574,42-TL. Sinin ise Prestije tahsis edilen araçlar sebebiyle olmak üzere müvekkili şirketin uğramış olduğu toplam 25.653.993,42-TL. Tutarındaki zararın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tazminine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …’in usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; davacı şirketin 1987 yılında Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş bir anonim şirket olduğu, saha araştırma hizmetleri alanında faaliyet göstermekte ve şirketin tüm paylarının Almanya’da mukim bulunan Alman Kanunlarına göre kurulmuş … (…) şirketine ait olduğu şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamının …’nın da yöneticileri konumunda bulunan yabancı uyruklu kişiler olduğunu, müvekkili … in 1997-2005 yılları arasında Şirketin % 14,45 oranında pay sahibi olduğunu ve 2006 yılı ile 2012 yılları arasında şirketin iki genel müdüründen biri olarak görev yapmış olduğu, diğer genel müdürün diğer davalılardan … olduğunu, diğer davalı … şirketi olup müvekkillerinin ne bu şirket ne de ortakları ile herhangi bir hukuki yada özel bir ilişkisinin bulunmamakta olduğunu, Türk Ticaret Kanunu uyarınca davacı şirketin asli yetkili organının genel kurul ve asli yönetim organının da yönetim kurulu olduğunu, davacının iddia ettiği üzere tüm dünyada aktif olarak yer alan global Türkiye biriminin yönetiminin tamamının yönetim kurulu üyelerinin hiçbir işlem veya eylem yada eylemsizlikten haberdar olmadığının iddia edilmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu bildirmiştir.
Davalı … Ltd. Şti’ye usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ve hukuki ilişkinin 1999 yılında başlamış olduğunu, davacı tarafından veri paylaşım sisteminin tek taraflı ve mesnetten yoksun şekilde fiili olarak kesildiği 04/02/2013 tarihi ve akabinde 12/02/2013 tarihinde şeklen sözde gönderilen haksız fesih ihtarına kadar sürmüş saha araştırma hizmeti olduğunu taraflar arasındaki bu hukuki ve ticari ilişkinin en başından beri inceleme ve denetime elverişli şekilde resmi kayıt ve belgelerle yürütülmüş olduğu, dolayısıyla müvekkilinin kesinlikle davacı ile ne kayıt dışı ne de başka bir gayri meşru amaca yönelik bir işi ya da iş birliğinin olduğunu, tam aksine müvekkili için davacının tek, davacı içinde müvekkilinin en büyük çalışma ortaklarından biri olduğunu, bu da davacının müvekkili arasında en başından ve yıllarca süren her iki şirketin tüm kurul ve organları tarafından bilinen, kabul görüp yürütülen kapsamlı bir çalışma iş birliği ve güven ilişkisinin olduğunu göstermekte olduğunu, nitekim bu köklü çalışmanın uzunca bir süre yazılı bir sözleşme olmaksızın sürdürülmüş sonraki yıllarda ise yazılı sözleşmeye dönüştürülmüş olduğunu gerek yazılı olmayan dönemde gerekse yazılı hale dönüştürüldüğünü dönemde tarafların gizli yada açık yahut ima yoluyla dahi olsa birlerine karşı hiçbir konuda endişe kuşku yada serzeniş dile getirmiş olmadığını, davanın hiçbir fiili ve hukuki dayanağı olmadığı, bu amaçla ileri sürülenlerin de delil niteliğine haiz olmadığını açıklamış bulunmakta olduğunu, bu noktada herhangi bir kabul anlamına gelmemek üzere zamanaşımı itirazını da arz etmek istedikleri, nitekim iddia şekline göre dahi davacının 2006 yılından buyana zaten kendisinin iş ve eylemi niteliğindeki durumu bilmekte olduğunu, bu maddeye dayalı sorumluluk iddiasının 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, dava tarihi itibarıyla zamanaşımının dolduğunun açık olduğu hususlarının belirlenmiş olduğunu bildirmiştir.
Davalı … ve …’na usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; huzurdaki davanın davacısı tarafından davanın davalıları hakkında birtakım gerekçelerle suç duyurusunda bulunulmuş olduğunu, bu nedenle huzurdaki dava konusu vakıalar ile aynı vakılarını içeren işbu soruşturma dosyasının ve işbu soruşturma neticesinde haklarında dava açılması halinde işbu davalılar bakımından ceza yargılamasının sonucunun beklenmesinin zaruri olduğunu, bu nedenle bu hususun bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davanın anonim şirket yöneticilerinin iddia edilen kusurlu davranışları nedeniyle şirketin uğradığı iddia edilen zararın tazminine yönelik olduğundan, ikame edilen işbu davanın Türk Ticaret Kanunundaki zamanaşımı sürelerinin dolmasından çok sonra açıldığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, ibraz edilen 27/10/2020 tarihli raporda: … Ve … Ltd. Şti. Nin ilişkisinin 1999 yılından 2012 yılına kadar devam etmiş olduğunu, …nin … Ltd. Şti. Ve diğer davalılar hakkında iddia ettiği hususlarının 13 yıllık sürecin sonunda … Ve … Ltd. Şti. Hakkında vergi müfettişi tarafından düzenlenmiş olan ve her iki mükellefi de kusurlu bulan vergi tekniği raporlarının ardından gerçekleşmiş olduğu, … Nin sürekli olarak iç ve dış denetiminin yapılmış ve eksiklerinin tespit edilerek yönetim kurulun haberdar edilmesine karşın ikili maaş sistemi uygulamasının bir süre daha sürdürülmeye devam ettirilmiş olduğunu, zararın dayanağı olarak sunulan bağımsız denetim şirketi raporunda söz konusu şirket tarafından düzenlendiğini, bu verilerin doğruluğu hakkında bir araştırma yapılmamış olduğunu belirtmiş olduğu verilerle düzenlendiğini, bu verilerin doğruluğu hakkında bir araştırma yapılmamış olduğunu belirtmiş olması nedeniyle bu rapordaki verilerin kesin delil netiliğinde olmadığı, TTK md. 342’ye istinaden davalı gerçek kişilere yöneltilen sorumluluk bakımından davacı şirketin ticaret sicil kayıtları incelendiğinde davalılardan … nun tazminat talep edilen dönemde şirkette müdür olarak görev almadığı gibi yine bu döneme ilişkin şirket adına onun iradesini ortaya koymaya yetkili olmadığı anılan davacının sorumluluk davasında pasif husumet ehliyeti bulunmadığı, değer davalılar … ve … ise sorumluluk atfetilen döneme ilişkin yine şirketin ticaret sicil kayıtlarından anlaşıldığı üzere kendilerine bırakılan sınırlı alanda şirketin iradesini ortaya koyma yetkileri olduğunu bu alan ile sınırlı olmak üzere şirketin organı sıfatını taşıdıkları ve pasif dava ehliyetini haiz oldukları, sorumluluk davasının şartları olan zarar, illiyet bağı kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık ve kusur unsurunun bir arada bulunması gerektiği, davacının zarar ve illiyet bağı unsurlarını ispat edemediği, davacı ile diğer davalı … şirketi arasındaki çalışanların çift unsurlarını ispat edemediği, davacı ile diğer davalı … şirketi arasındaki çalışanların çift bordro uygulaması kanuna aykırılık teşkil etse dahi diğer sorumluluk koşulları bir arada bulunmadığından davalı çalışanların bu zarar kalemi bakımından sorumlu tutulamayacağı, araç kiralamasından kaynaklı zarar bakımından ise sorumluluğun davalı … a yöneltilebileceği, dosya kapsamındaki bilgi belge ve yukarıda sorumluluğa ilişkin yaptığımız açıklamalar davacı şirketin başından bu yana yapılan çifte maaş uygulaması filinden ve bunun kimin tarafından yapıldığından haberdar olduğu yönünde olup, 2011 yılı dahil zaman aşımı süresinin dolduğu, mahkememiz aksi kanaatte olaması halinde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımının dolacağı hususunun dikkate alınması gerektiği, davada pasif husumet dava dışı yönetim kurulu üyeliren değil TTK md. 342 hükmüne istinaden şirkette sınırlı bir alanda organ sıfatını haiz müdürlere yöneltilmiş olup TTK mad. 380 e göre bilançonun tasdikine ilişkin genel kurulun tarafından verilen kararının aksi kararlaştırılmadıkça müdürleri de kapsamadığını düzenlemesinden hareketle ve davacı şirket genel kurullarında müdürlerin ibra kapsamında olmadığına dair bir açıklık bulunmadığı dikkate alınarak davalı müdürlerin ibra edildikleri ve şirket tarafından her iki zarar talebi bakımından da sorumluluk davası açılamayacağı, davalı tüzel kişi … şirketine yöneltilen sorumluluk bakımından davacı tarafından davalı … sözleşme öncesi şirket zararına gerçekleştirdiği tüm fiillerin BK m 41 uyarınca haksız fiil, sözleşme sonrasında gerçekleştirdiği fiillerin ise eBk . 96 uyarınca sözleşmeye aykırılık teşkil etmekte olduğu ileri sürülmekteyse de Türk Borçlar Hukukunun temel prensiplerinden olan şekil serbesti gereği sözleşmeler kanununda veya sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı, sürece herhangi bir şekle tabi olmadığından 01/11/2011 tarihli yazılı sözleşme öncesi hukuki ilişkinin sözleşmeden kaynaklandığı, davacı davalı şirket ile olan ilişkisinde iradesinin sakatlandığını zira 01/11/2011 tarihinde yazılı sözleşme imzalanması konusunda davalılar tarafından aldatıldığını ileri sürmekteyse de iki tarafı tacir olan ve basiretli davranma yükümlülüğü altında bulunan sözleşme taraflarından davacının gerek 2011 tarihli sözleşme esnasında gerekse davalı şirket ile çok daha öncesine dayanan ticari ilişkisi boyunca aldatıldığını ileri sürmesinin basiretli davranma yükümlülüğünün ihlali anlamına geleceği davalı şirketin sorumluluğu bakımından borca aykırılık ve zarar şartlarının ispatlanamadığı dikkate alındığında sorumluluğun diğer koşulları ile illiyet bağı ve kusur unsurları gerçekleşmiş olsa da davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği, davacının bir diğer iddiası ise davalı şirketin sözleşmede belirtilen tutardan fazla fatura kesmesi nedeniyle 1.023.492-TL. Tutarındaki zarara ilişkin olup, davacı tarafından bu faturalara süresinde itiraz edilmediği, içeriğinin kabul edildiği ve ispat yükünün dönmesi nedeniyle faturada belirtilen hizmetin alınmadığının davacı tarafından kanıtlanması gerektiği bu hususun kanıtlanmadığı sonucuna varılmış olduğunu bildirmişlerdir.
… C.Başsavcılığının… soruşturma nolu dosyasının uyap ortamından gönderildiği, davalılardan …’un ve … yetkililerinin, ve davacıların yönetim kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu kişiler hakkında vergi usul kanununa muhalefet suçundan … 52 Asliye Ceza Mah. … E. Sayılı dosyası ile dava açılmış olduğu görülmüştür.
BK 74.maddesi uyarınca ceza hakiminin kusur değerlendirmesi ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de; hukuki olguların tespiti açısından ceza mahkemesinden verilen karar hukuk hakimini bağlayacağından davalılar hakkında dolandırıcılık suçundan … 15 Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında yargılama devam ettiğinden burda tespit edilecek olan hukuki olgular mahkememiz açısından bağlayıcı olacağından … 15 Ağır Ceza Mahkemesinin … E.sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmiştir.
… 15 Ağır Ceza Mahkemesinin … esas … karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; “… …A.Ş.nin 1987 yılından bu yana pazar araştırmaları konusunda faaliyet gösteren bir firma olduğu , … A.Ş. ile sanıklar … ve …’in hissedarı oldukları … Limited Şirketi arasında 1997 senesinde ortak bir girişim kurulduğu , şirket ünvanının… Araştırma A.Ş. olarak değiştirildiği , 2005 yılında da ünvan değişikliğine gidilerek yukarıda adı geçen sanıkların yönetim kurulu üyeliği sıfatlarının sona erdiği , buna karşın 26/12/2012 tarihine kadar sanıklar … ve …’in genel müdür olarak , sanık …’nun ise finans müdürü olarak şirkette istihdam edildikleri , 01/11/2011 tarihinde yürürlüğe girmek üzere sanıklar …ve …’ın hissedarı oldukları … Limited Şirketi arasında piyasa araştırmaları yapılmak üzere sözleşme düzenlendiği , .. grubunun gönderdiği iç denetçiler tarafından yapılan incelemede , …’un sahibi olan sanık …’ın , diğer sanıklarla birlikte hareket ederek haksız çıkar sağdıkları ve katılan şirketi zarara uğrattıkları iddiasıyla , sanıklar … , … , … hakkında nitelikli dolandırıcılık ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçlarından TCK.nın 158/1-h ve 155/2 maddeleri gereğince ; sanıklar … ve… hakkında ise nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK.nın 158/1-h maddesi gereğince cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış ise de ; Mahkemece aldırılan 21/11/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda … ile … LTD. ŞTİ.nin arasındaki ticari ilişkinin … tarafından yapılan denetim raporlarında da belirtildiği üzere bilindiği ve düzenli olarak denetlendiği , sanıklar tarafından yapılan herhangi bir usulsüzlüğün tespit edilmediğinin belirtilmesi dikkate alınarak , sanıkların savunmalarının aksine , üzerlerine atılı suçları işlediklerine dair mahkumiyetlerine esas teşkil edecek her türlü şüpheden uzak , kesin , inandırıcı ve yeterli delil elde edilmediğinden CMK.nın 223/2-e maddesi nedeniyle sanıkların ayrı ayrı beraatlerine…” karar verildiği, kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 22. Ceza Dairesinin Onaması ile birlikte 12/12/2018 tarihinde kesinleşmiş olduğu görülmüştür.
6103 sayılı TTK nun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki kanunun 2. Maddesinde;” 1- Bu Kanunda aksi öngörülmemiş veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse:
a) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır. b) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukukî fiiller, bağlayıcılıkları ve hukukî sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tâbidir. c) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır.” ve 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında ki Kanunun 1. Maddesinde;” Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Davalıların sorumluluğunu doğuran olayların gerçekleştiği tarihler 6762 sayılı TTK ve 818 sayılı BK. ‘nun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelmiş olduğundan mahkememizce Somut olayda; 6762 sayılı TTK ve 818 sayılı BK nun hükümleri uygulanmıştır.
Davacı vekiline 6762 sayılı TTK’nun 341 M. Uyarınca davalılar …, … ve Cemile Elçil ÜNER aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde genel kurul kararı varsa sunması konusunda iki haftalık süre verilmiş, davacı vekili tarafından yöneticiler aleyhine sorumluluk davası açılması konusunda alınmış bulunan genel kurul kararı mahkememize ibraz edilmiş olduğundan açık yargılama devam olunmuştur.
6762 sayılı TTK’nun 336, 337 ve 340 maddesi atfıyla davalı şirketin müdürleri aleyhine açılan sorumluluk davasında uygulanması gereken TTK’nın 309. maddenin son fıkrasında (6102 s. TTK m.560) yazılı zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir. sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkının davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, ancak,6102 sayılı TTK’nin 560. maddesinin 2. cümlesine göre eylem TCK’ya göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa tazminat davasına da bu zamanaşımının uygulanacağının düzenlendiği, davalı gerçek kişiler …, … , … aleyhine hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma , tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerini dolandırmak suçundan dava açıldığı, TCK nun 66/1 maddesine göre uzamış dava zamanaşımı 15 yıl olduğundan zamanaşımı itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Davalı gerçek kişiler aleyhine açılan davada; 6762 sayılı TTK’nın 342. maddesi uyarınca icracı müdürler bakımından yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dair hükümler uygulanacaktır. Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Dolayısıyla, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 342. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 336. maddesindeki düzenlemeler gereği davalı gerçek kişiler yönünden sorumluluk koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, davalı tüzel kişi … bakımından TBK nun 96. Maddesindeki düzenleme uyarınca sözleşmesel ilişkiye aykırılık olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davacı tarafından davalıların sorumluluğuna ilişkin davalı … Ltd şirketi’ne fazladan ödenen 25.428,419-TL ve davalılar tarafından prestije tahsis edilen araçlar nedeni ile ödenmek zorunda kalan 225.574,42-TL nin tahsili talep edilmiştir. Davacı ile davalı … arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; … tarafından saha hizmeti başlığı altında davacıya faturalar kesildiği, davacı tarafından saha hizmetinin sunulmadığı ileri sürülmekte ise de; davacının 10 yıl boyunca kesilen faturaları kabul ettiği faturalara ilişkin her hangi bir itirazda bulunmadığı, davacı tarafından da dosyaya ibraz edilen fazlaya ödemeye ilişkin denetim şirketinden alınan raporlarda da davacı ile davalı … arasında 1999 yılından bu yana devam eden sözleşmesel ilişkide davalı prestijin sunduğu asıl hizmetin çalışanlara çift bordro uygulaması ile davacı şirkete bir takım vergi avantajı sağlaması olduğu, … grup tarafından yapılan düzenli denetimler sonucunda hazırlanan raporlar da da davalı gerçek kişiler tarafından yapılan her hangi bir usulsüzlüğün tespit edilemediği, davacı ile davalı … arasında yazılı olarak akdedilen 2011 tarihli sözleşmeye kadar devam eden hukuki ilişkide davalının sunacağı hizmetin ne olacağının da belirlenmediği bu hizmetlerin sunulup sunulmadığının denetlenmesinin mümkün olmadığı, davalı gerçek kişilerin prestije yapılan fazla ödemeyi usulsüz bir şekilde gerçekleştirdikleri ispat edilemediğinden şirket müdürü olarak görev yapan … ve … açısından davalı … ltd şirketine fazladan yapıldığı iddia olunan 25.428,419-TL lik tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı şirket adına davalılardan … tarafından kiralanan araçlar diğer davalı … tahsis edilmiş bu yol ile şirketin mal varlığında azalmaya yol açıldığı, bu zarara yol açan yöneticinin davalı … olduğu anlaşılmakla … tahsis edilen araçlar nedeniyle 225.574,42-TL lik şirket zararının davalı …’dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Davalılardan …’nun tazminat talep edilen dönemde şirkette müdür olarak görev almadığı, şirket adına şirket iradesini ortaya koymaya yetkili olmadğı, bu sebep ile … için TTK nun 342. Maddesi kapsamında sorumluluk davası açılamayacağı anlaşıldığından … adına açılan davanın husumet nedeni ile reddine karar vermek gerekmiştir.
TTK nun 342. Maddesine istinaden sınırlı alanda organ sıfatına haiz müdürlere yöneltilmiş olan davada TTK nun 380. Maddesi uyarınca bilançonun tasdikine ilişkin genel kurul tarafından verilen kararın aksi kararlaştırılmadıkça müdürleri de kapsadığı düzenlenmiş olup, davacı şirketin genel kurullarında bilançonun tasdik edilmiş olması ve bilançonun gerçeği yansıtmadığına dair her hangi bir iddia ve veride bulunmaması bakımından davalı müdürlerin ibra edildikleri ve şirket tarafından her iki zarar kalemi açısından sorumluluk davası açılamayacağı bilirkişi raporunda belirtilmiş ise de; sadece bilançonun onaylanmış olması müdürlerin ibrası sonucunu doğurmayacağından, Şirket yönetiminin zarara yol açan işlem ve eylemleri genel kurulda tüm açıklıkla ve ayrıntılarıyla açıklanıp irdelenmişse yapılan ibra gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliği taşıyacağından, bu şekilde bir ibranın varlığı halinde ise zarara neden olsalar dahi sorumlular aleyhine sorumluluk davası açılamayacağı, somut uyuşmazlıkta şirket genel kurullarında davada ileri sürülen iddialar açısından açık bir ibra yapılmadığı anlaşıldığından bilirkişi kurulunun sorumluluk davası açılamayacağı yönündeki görüşünden mahkememizce ayrılınılmıştır.
Davacı ile davalı … şirketi arasında 2011 yılına kadar yazılı bir sözleşme imzalanmadan ticari ilişki sürdürülmüş , 2011 yılından sonra ise yazılı sözleşme yapılarak ticari ilişki yürütülmüştür. Yazılı sözleşmenin 2011 yılında yapılmış olması 2011 yılından önce gerçekleşen hukuki ilişkinin sözleşmesel ilişki olmadığı anlamını taşımaz. Davacı ile davalı şirket arasında sözleşmesel bir hukuki ilişki bulunmakta olup, TBK nun 96. Maddesine göre bu ilişkinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı tarafından kendisine fazla fatura kesilmesi dolayısıyla zarara uğradığı iddiası ileri sürülmüş ise de bu iddia ispat edilememiştir. Ticari ilişkinin kurulduğu tarihten itibaren davacı tarafından davalı … tarafından kesilen hiçbir faturaya itiraz edilmediği gibi 1999 yılından itibaren çalışanlara çifte maaş uygulaması kapsamında yazılı olunma zorunluluğu bulunmayan sözleşmesel ilişki kapsamında saha hizmeti başlığı altında yüksek tutarlı faturalar kesilmiş böylece davacı taraf vergi avantajı sağlamış davalının kesmiş olduğu yüksek miktarlı faturalara da itiraz etmemiş, basiretli bir tacir gibi davranarak almadığı hizmet karşılığında uzun yıllar boyunca kesilen faturalara itiraz etmeyen davacının borca aykırılık oluştuğunu ispat edemediği sonucuna varılarak davalı … adına açılan davanın da reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamının ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davanın Kısmen Kabulüne, … açısından davanın husumetten reddine, 225.574,42-TL nin davalılardan …’dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine, diğer davalılar açısından açılan davanın reddine , Fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın Kısmen Kabulüne, … açısından davanın husumetten reddine,
2- 225.574,42-TL nin davalılardan …’dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Diğer davalılar açısından açılan davanın reddine , Fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Harçlar yasası uyarınca belirlenen 15.408,98-TL karar harcından, peşin alınan 438.106,10-TL harçtan mahsubu ile bakiye 422.697,11-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 15.408,98TL harç ile aşağıda dökümü yapılan 5.072,00-TL yargılama giderinin, davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 50,072-TL’nin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … tarafından yapılan 100- TL yargılama giderinin, davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 99,00-TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 24.240,21-TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılardan … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 4.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-Davalılar … ve … Ltd Şirketi açısından dava tümden reddedilmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret tarifesinin 13. Maddesinin 4. Fıkrası uyarınca 4.180,00-TL maktu vekalet ücretinin bu davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
8-Davalı … açısından dava kısmen reddedildiğinden Avukatlık asgari Ücret tarifesinin 3. Maddesi gereğince karşı taraf vekili yararına takdir olunan vekalet ücretinden fazlaya hükmedilemeyeceğinden 24.240,21-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekil ile temsil ettiren …’a verilmesine,
9-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,,
Dair davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.. 03/06/2021
Başkan …
E imzalıdır.
Üye …
E imzalıdır.
Üye …
E imzalıdır.
Katip …
E imzalıdır.

Harç Beyanı
K.H.= 15.408,98- TL
P.H.= 438.106,10-TL
İH= 422.697,11-TL
Davacı yargılama gideri
4500 TL bilirkişi ücreti
572 TL tebligat gideri
5.072 TL Toplam yargılama gideri

Davalı … yargılama gideri
100 TL tebligat gideri

Davalı … yargılama gideri
117-TL.tebligat gideri
Davalı … yargılama gideri
28-TL.

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.