Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1399 E. 2019/1004 K. 15.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1399 Esas
KARAR NO : 2019/1004

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 01/12/2014
KARAR TARİHİ : 15/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin idaresindeki davalı … nezdinde sigortalı … plakalı aracın karıştığı kaza neticesinde müvekkilinin yaralandığını, davalı … şirketinin TTK hükümleri uyarınca kusursuz sorumluluğu bulunduğnuu, kazaya karışan müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve tedavi altına alındığını, vücut foksiyon kaybı, meslekte kazanma gücü kaybı ile efor kaybı ve tedavi süresi, tedaviden sonra tedavi ve bakım giderleri meydana geldiğini, meslekte kazanma gücü kaybı, efor kaybı nedeniyle iyileşme dönemine bağlı maddi tazminat talep edilebileceğine, aracın davalı … şirketine kasko poliçesi ile sigortalı olduğu, sigorta şirketinin maluliyet tazminatının tamamından, tedavi ve bakıcı giderleri tazminatı için teminatın tamamından, ayrıca SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden, meydana gelen zararın tamamından sorumlu olduğunu, müvekkilinin yargılama giderlerini karşılayacak maddi gücü bulunmadığını, davayı adli yardım talepli açma zorunluluğu hasıl olduğunu, geçici ödeme ve avans ödemesi talep ettiklerini belirtilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin 16/04/2019 tarihli beyan dilekçesi ile, dava değerini 1.480,00 TL ıslah ettiğini bildirerek süresinde ıslah harcını yatırdığı anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirkete kasko sigorta poliçesine bağlı İhtiyari Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, sorumluluğun bedeni zararlarda kişi başına 5.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, kusur ve maluliyet durumunun tespiti amacıyla dosyanın ATK’ya sevkine karar verilmesini, sakatlıktan kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin değerlendirilmesi amacıyla aktüer sıfatına sahip bir bilirkişinin görevlendirilmesini, bilinen ve belirlenebilir bir ücret yoksa asgari ücretin baz alınması gerektiğini, tedavi taleplerinin SGK’ndan talep edilmesi gerektiğini, sağlık hizmet bedellerinin SGK tarafından karşılanacağını, geçici iş göremezlik tazminatının tedavi giderleri teminatı içinde değerlendirilmesi gerektiğini, davadan önce müvekkili şirkete müracaat edilmediğinden temerrüdün oluşmadığını, faiz istenemeyeceğini, belgelerin ibrazından itibaren 8 iş günü içinde ödeme yapılacağıni, yükümlülüğün ancak bu tarihte muaccel hale geldiğini, avans faizi isteminin yasaya aykırı olduğunu, haksız fiillerden kaynaklanan taleplerde ancak kanuni faiz uygulanacağını, dava açılmasına sebebiyet verilmediği savunarak haksız davanın reddi ile yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
Dava konusu kaza sebebiyle davacının maluliyetinin tespiti amacıyla … ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından tanzim olunan 27/06/2018 tarihli raporda özetle; Maluliyet oranı ile ilgili olarak; 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu 16.03.2016 tarih 5289 karar nolu mütalaamıza eklenecek bir husus olmamakla; … oğlu, 01/05/1971 doğumlu …’ın 28.12.2010 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı arızası nedeniyle, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve mesLek grup numarası bildirilmemekle Grupl kabul olunarak: Gr1 X (2……33) A %37, E cetveline göre %37.0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği, sorulduğu üzere Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları A.3.2 Sakatlık Teminatı başlığı altında yer alan oranların, teminatın yüzde olarak kaçının ödeneceğine ilişkin oran listesi olup tıbbi maluliyet oranı ile ilgili olmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla Aktüer …’ye tevdii edilen dosyaya 15/07/2016 tarihinde tanzim olunan bilirkişi raporunda özetle; davacı …, kendi kusuru ile zararına sebebiyet verdiği değerlendirilen davacı tarafın tazminat talebinin dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkilerine ilişkin yasal düzenlemelerdir.
6098 Sayılı Kanunun “Sorumluluk” kenar Başlıklı 49. Maddesi “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verin, bu zararı gidermekle yükümlüdür. (2) Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Düzenlemesini amirdir.
Yine 6098 Sayılı Kanunun “Zararın ve kusurun ispatı” kenar Başlıklı 50.maddesi “(1)- Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
(2) Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” Hükmünü düzenlemektedir.
6098 Sayılı Kanunun tazminatın indirilmesine ilişkin 52. Maddesi “(1) Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. (2) Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hakim, tazminatı indirebilir. Düzenlemesini amirdir.
Yasal düzenlemelere paralel düzenlemeler 2918 Sayılı KTK. Da getirilmiştir. KTK. Nun ” İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu” kenar başlıklı 85. Maddesi
– (DEĞİŞİK FIKRA RGT: 27.10.1996 RG NO: 22800 KANUN NO: 4199/28)
Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar….
(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 27.10.1996 RG NO: 22800 KANUN NO: 4199/28)
İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.”
Aynı kanunu İşletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin, sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğun azaltılması kenar başlıklı 86. Maddesine göre;
(DEĞİŞİK MADDE RGT: 27.10.1996 RG NO: 22800 KANUN NO: 4199/29)
İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.
Yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde işleten sıfatıyla KTK hükümleri uyarınca sorumluluk yükletilemeyen hususlarda sigortanın da sorumluluğunun bulunmadığı açıktır.
Sonuç olarak; 28.12.2010 tarihinde meydana gelen ve davacı …’ın % 37 oranında malul kalmasına sebebiyet veren trafik kazasının meydana gelmesinde etken araçta teknik bir arıza, yola ilişkin bir kusur veya başkaca bir dış unsura ilişkin bir bilgi veya belge olmadığından davacı sürücünün kendi kusuruyla kazaya sebebiyet verdiği anlaşılmakla davacı lehine tazminat hesaplamasının yapılamamış olduğu, olaya ilişkin ayrıca kusur raporu alınması ve bu raporla işletene kusur yüklenmesi halinde, yüklenen kusur nispetinde tarafımdan ek rapor düzenleneceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edilmesi neticesinde tarafların beyan ve itirazları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında yeniden değerlendirilmesi amacıyla kök raporu hazırlayan bilirkişinin yanına sigortacı bilirkişi eklenerek heyet halinde 20/11/2017 tarihinde tanzim olunan bilirkişi raporunda özetle; dosya içindeki taraf delilleri incelenmiştir. Kazaya karışan araç … Sigorta AŞ’ne … vadeli … numaralı Trafik Poliçesi ile de sigortalı olmasına karşın, davacı tarafından dava konusu edilen talepte bu poliçeye dayanılmamıştır. Trafik Poliçesi dolayısıyla değerlendirme yapılması da istenmemiş olmakla Trafik poliçesi ve kapsamı yönünden değerlendirmeye yer verilmemiştir.
Esasen kazanın tek taraflı olarak gerçekleşen trafik kazası olması ve talepte bulunan davacının … plakalı araç sürücüsü olması ve tüm kusurun araç sürücüsünde olması, kusurun niteliği itibarıyla araç sürücüsünün kusuru olması, işleten sorumluluğunu gerektirecek araçtan kaynaklı kazaya etkili bir sebep bulunmaması nedeniyle aracın trafik poliçesi ve Kasko Poliçesi teminatına bağlı olarak verilen İhtiyari Mali Sorumluluk Poliçesinden dolayı araç sürücüsünün zarar talepleri poliçeler kapsamında değerlendirilemeyecektir.
Davacı vekilinin 05.08.2016 tarihli “ bilirkişi raporuna itiraz” konulu dilekçesinde taleplerinin Kasko Poliçesinden olduğu belirtilmiş teminat dışı sayılan haller dilekçeye aynen alınmış, talepte bulunmalarına kusurlu olmasının etkisi olmayacağı açıklanarak talepleri ile ilgili karar verilmesi istenmiştir.
Dava dayanağı olarak gösterilen poliçe Kasko Poliçesi olup, poliçe ile hedeflenen öncelikle … plakalı aracın hasarlarının karşılanmasıdır. Davacı araç maliki olmaması nedeniyle araç hasarını talep edemeyecektir. Esasen bu yönde bir talepte bulunmamaktadır.
Poliçede verilen İhtiyari Mali Sorumluluk teminatı ise, 3 şahıs zararlarının karşılanmasına yönelik bir teminat olup, trafik poliçesi limitlerinin zararı tamamıyle karşılamaması halinde başvurulabilecek teminat olup, poliçede 5.000 TL teminat verilmiştir. Davacının araç sürücüsü olması ve 3. Şahıs olmaması ve tüm kusurun kendisinde olması nedeniyle de bu teminat kapsamından bir talep söz konusu olamayacaktır. Davacının talebi ancak poliçede yer alan ferdi kaza teminatından değerlendirilebilecektir.
Poliçenin 4. Sayfasında Ferdi Kaza Klozu altında yer alan düzenlemede; “Bu teminat araç gerek hareket halinde, gerekse park halinde iken, aracın bakımı yapılırken veya araca inilip binilirken meydana gelecek bir kaza sonucunda poliçede detayları belirtilen araçta seyahat eden ve poliçede adedi belirtilen sürücü, yardımcıları ve yolcularını, ölüm ve sürekli sakatlık hallerine karşı poliçede belirtilen sigorta bedeline kadar ilişik Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları dahilinde temin eder.” şeklinde teminat kapsamı belirlenmiştir. Poliçede Ferdi Kaza teminatı 4.000 TL olarak belirlenmiştir.
28.12.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucundaki yaralanma ve maluliyet olayı, poliçe vadesi içinde meydana gelmiştir. Ferdi kaza Sigorta Poliçesi genel şartları 2. Md. de “Bu poliçedeki Kaza tabirinden maksat ani ve harici bir hadisenin tesiri ile sigortalının iradesi dışında ölmesi veya cismani bir arızaya maruz kalmasıdır.” Şeklinde riziko tanımlanmış olup, davacının trafik kazası sebebiyle yaralanması ve malul kalması ani ve harici bir durum olup, poliçe teminatı dahilinde tanımlanan kaza rizikosudur.
Kloz metninde açıkça sürekli sakatlık ve ölüm hallerine karşı teminat verildiği belirtilmiştir. Buna göre davacının tedavi gideri, geçici işgörmezlik ve bakıcı gideri talepleri ferdi kaza poliçesinde sigorta şirketi tarafından teminat kapsamına alınmamıştır.
Davacının sürekli sakatlık tazminatı ile ilgili talebi ferdi kaza poliçesi genel şartları dikkate alınarak teminat kapsamı yönünden değerlendirilebilecektir.
Dava dosyasında aşamada alınan Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Dairesinin 16.03.2016 tarihli raporunda davacının %37 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı tespit edilmiştir.
Ancak ferdi kaza poliçesi yönünden dikkate alınacak maluliyet oranı bu oran değildir. Klozda Atıf yapılan Ferdi kaza poliçesi genel şartlarının 8/B maddesinde sürekli sakatlık için yeralan düzenlemede “İşbu poliçe ile temin edilen bir kaza, sigortalının derhal veya kaza tarihinden itibaren iki sene zarfında daimi surette maluliyetine sebebiyet verdiği takdirde tıbbi tedavinin sona ermesini ve daimi maluliyetin kat’i surette tespitini müteakip, daimi maluliyet sigorta bedeli aşağıda münderiç nisbetler dahilinde kendisine ödenir.”  şeklinde belirtilmiş her bir sakatlık halinin hangi oranlara tekabül ettiği poliçe genel şartlarında liste halinde verilmiştir. Kloz metninde açıkça belirtildiği üzere tazminatın belirlenmesinde Ferdi Kaza Poliçesi Genel Şartları hükümlerine göre tazminatın değerlendirilmesi esas olup, dikkate alınacak maluliyet oranı davacının sunduğu maluliyet raporundaki oran olmayıp, sakatlığın niteliği dikkate alınarak genel şartlarda yer alan cetvel uygulaması ile bulunmaktadır. Bu nedenle davacının uğradığı maluliyetin poliçe genel şartlarının 8.B maddesi altında sıralanan tabloda karşılığı olup olmadığı, eğer davacının yaralanması bu tabloda sayılan hallerden hiçbirine uymazsa bu halde de davacının maluliyetinin “cetvelde zikredilmemiş bulunan maluliyetlerin nispeti, daha az vahim olsalar bile, bunların ehemmiyet derecelerine göre ve cetvelde yazılı nispetlere kıyasen tayin olunur” hükmü nazara alınarak uygulanacak oran tespit edilmektedir. Her halukarda sigorta şirketinin sorumluluğu azami 4.000 TL ile sınırlı tutulmuştur.
Heyetimizde Adli Tıp uzmanı ya da doktor bilirkişi olmaması nedeniyle davacının maluliyetini gerektiren durumun hangi organ ya da hangi hareket kısıtlılığından oluştuğu konusunda kanaat belirtilememiştir.
Bilgi mahiyetinde olmak üzere açıklamalarımızı ve tespit edilecek tazminatın belirlenmesinde izlenmesi gerekecek prosedür hakkında açıklama yapılmıştır.
Poliçe genel şartları 8/B maddesinde açıkça “Daimi maluliyet nisbetlerinin tayininde sigortalının meslek ve san’atı nazarı itibara alınmaz.” Şeklindeki hükümde de belirtildiği üzere, dosyaya ibraz edilmiş olan Adli Tıp raporunda belirtilen ve meslekte kazanma gücü kaybını ifade eden %37 oranın bu poliçeden yapılacak değerlendirmede bir önemi bulunmamaktadır. Öncelikle Adli Tıp raporunda belirtilen ve sürekli sakatlık olarak nitelendirilen sakatlığın davacının vücudunun hangi bölgesine ilişkin olduğunun ve tam kayıp mı kısmi kayıp mı olduğunun doktor bilirkişi tarafından tespit edilmesi gerekmektedir. Örneğin davacının sakatlığı kırılan bir bacağın iyi kaynamaması ise genel şartlardaki karşılığı %30 oran olup talep edilecek tazminat 4.000X%30=1.200 TL’dir. Yine bir bacağın dizden yukarısının kaybı ise bu durumda %50 oran belirlenmiş olup, 4.000X%50=2.000 TL tazminata hak kazanabilecektir.
Dolayısıyla dosyada ferdi kaza teminatından ödenmesi gereken tazminatın tespiti için öncelikle doktor bilirkişinin davacıda oluşan sakatlığın Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları 8/B md. yazılı cetveldeki hangi sakatlığa karşılık geldiğini ve oranını belirlemesine ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bu halde 4.000 TL olan üst limitin (%100 orana gelen) oranlanması yoluyla ödenmesi gerekecek tazminat miktarına ulaşılabilecektir.
Davacının poliçede yer alan Ferdi Kaza Teminatından talepte bulunması için sigortalı araç sürücüsü /yardımcısı/yolcusu olması yeterli olup, kusurluluk/kusursuzluk durumunun teminatın ödenmesi yönünden etkisi bulunmamaktadır.
Sigorta şirketi tarafından gönderilen 31.08.2015 tarihli yazıda, “ davacının davadan önce başvurusu olmadığı, dava dilekçesinin 12.02.2015 tarihinde tebliği üzerine … numaralı hasar dosyası açıldığı” belirtilmiş olduğu, dosyaya dava öncesi başvuruya ilişkin belge sunulmadığı görülmekle, sigorta şirketinin temerrüt tarihinin dava dilekçesinin tebliğ edildiği 12.02.2015 tarihi olabileceği avans faizi talep edilebilecektir.
Sonuç olarak; davalı … tarafından … plakalı aracın 31.12.2009-2010 tarihleri arasında … numaralı kasko poliçesi düzenlendiği, Poliçede kasko, ihtiyari mali mesuliyet, ferdi kaza teminatlarının verildiği, davacının araç sürücüsü olduğu dikkate alındığında poliçe kapsamından talepte bulunabileceği, taleplerinden sadece Sürekli sakatlık ile ilgili talebi yönünden ferdi kaza teminatından değerlendirme yapılabileceği, poliçede yer alan Ferdi Kaza Klozu ile ölüm ve sürekli sakatlık için teminat tesis edildiği, azami limitin %100 oran dikkate alındığında 4.000 TL olarak kararlaştırıldığı, Ferdi Kaza Poliçesi genel şartları 8/B md de yer alan “Daimi maluliyet nisbetlerinin tayininde sigortalının meslek ve san’atı nazarı itibara alınmaz.” Düzenlemesine göre dosyada bulunan ve %37 meslekte kazanma gücü kaybı tespit eden Adli Tıp raporunun poliçe limitinden yapılacak ödemenin miktarının belirlenmesinde etkili olamayacağı, sayın mahkemenin takdir etmesi halinde doktor bilirkişinin davacıda oluşan sakatlığı, Ferdi Kaza Poliçesi Genel Şartları içeriğinde 8/B md. de yeralan cetvele göre belirlemesi tazminat miktarının tespiti için ön şart olacağı, davacı araç sürücüsünün kusur durumunun tazminat talebinde etkili olmayacağı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi neticesinde tarafların beyan ve itirazlarının yeniden dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla dosya Sigortacı …, Makina Mühendisi … ile Aktüer …’a tevdii edilen dosyaya 25/03/2019 tarihinde tanzim olunan bilirkişi heyet raporunda özetle; olay yerine intikal eden … Bölge Trafik Denetleme Şube İstasyon Amirliği’nden Polis Memuru … ve … tarafından düzenlenen “Trafik Kazası Tespit Tutanağı”’na göre; 40.09299,42.35179 koordinatlı olay mahalli yerleşim yeri dışı, D 080-02 devlet karayolu, bölünmemiş, iki yönlü, 7 metre genişliğinde, iki şeritli, asfalt kaplama, yüzey kuru, yatay güzergah hafif virajlı, düşey güzergah eğimsiz, vakit gece, hava ve görüş açık olup, mahalde 150 cm genişliğinde banket, kaza noktasına 100 metre mesafede sağa tehlikeli viraj levhası, kaza sonrası 4 metre banket çökmesi bulunduğu, trafik lambası, aydınlatma, kaldırım, yolda çalışma, görüşe engel cisim, kavşak, geçit, yoldan kaynaklanan sorun bulunmadığı, “Kaza Özeti”’nde; sürücü …’ın idaresindeki … plakalı yüklü kamyon ile … istikametinden … istikametine seyir halinde iken 20+270m kesimine geldiğinde istikametien göre yolun sağındaki 150 cm genişliğindeki banket kısmı üzerine geçip sonra banketten kayıp yolun 10 metre aşağısındaki şarampole düştüğünün, sürücünün araçtan fırlayıp Aras nehrinin kenarındaki kaya parçalarının olduğu alana düştüğü, aracın ise yuvarlandıktan sonra … nehrinin içerisinde ters dönük vaziyette durduğunun belirtildiği, kazanın oluşumunda sürücü …’ın 47/1-d kuralını ihlal etmekten kusurlu olduğunun belirtildiği, çizilen “Kaza Krokisi”nde; kamyonun bölünmemiş, iki yönlü, iki şeritli karayolunun … istikametine sağ kenarında bulunan banket kesiminden aşağıya yuvarlandığı, yolun 100 metre ilersinde sağa tehlikeli viraj levhası bulunduğu, kamyonun şarampole düştüğü noktada banketten kopan toprak ve kaya parçaları olduğu, …nehrine doğru çalılık ve kayalık zeminde kamyon kasasından saçılan alçı torbalarının, nehir kenarında sürücünün, nehir içerisinde de ters devrilmiş kamyonun bulunduğunun resmedildiği,
Sürücü …’ın 1971 doğumlu ve olay günü 39 yaşında olduğu, yeterli (E) sınıfı sürücü belgesine 1989 yılından itibaren haiz olduğu, Polis memurları tarafından tanzim olunan 28.12.2010 tarihli “Tutanak”ta; aracın … nehri içerisinde ters dönük vaziyette olmasından ve aracın şoför mahalline ulaşmanın imkansız olacağı düşünüldüğünden hız kadranına ve takograf bilgilerine bakılamadığının belirtildiği,
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 157/b maddesi-“sürücü kusurlarının tespiti” ile ilgili bendinin; “adli mevzuat ve yargılama hükümleri saklı kalmak üzere, trafik kazalarına karışanların kusur durumları; 2918 sayılı Kanun ve bu Yönetmelikte belirtilen kurallar, şartlar, hak ve yükümlülükler ile asli kusur sayılan haller dikkate alınarak belirlenir. Kaza mahallinde yapılan incelemeler sonunda tespit edilen iz ve delillere ilave olarak kazaya karışanların olay hakkındaki ifadeleri ile varsa tanık ifadeleri de kusur durumunun tespitinde dikkate alınır” şeklinde olduğu, kazada kusurlu hareketlerden herhangi biri, kazaya karışan araç sürücülerinden birden fazlası tarafından yapılmış veya kaza bu hareketler dışında kurallarla, yasaklamalara, kısıtlamalara ve talimatlara uyulmaması nedenlerinden doğmuşsa, karayolunu kullananlar için kusur oranı yönetmelikte belirtilen esaslara göre tespit edileceği (K.T.K. Mad. 84), bu kapsamda; dosya münderecatında mevcut ise sürücü… ile görgü tanıklarının beyanlarının, olay anını gösteren araç içi-dışı kamera görüntülerinin, olay sonrasına ait fotoğraflamaların bulunmadığı, dolayısıyla olayda etkili olabilecek başkaca hususların bilinmediği, sürücü kusuru haricinde tek taraflı kazaya neden veya kazadan önce etkili olabilecek (başka bir taşıtın varlığı, teknik arıza, lastik patlaması, buzlu zemin, yol heyelanı vb.) somut herhangi bir belge/bilgi/bulgu bulunmadığı,
Karayolları Trafik Kanununda ve Yönetmelikte yazılı kayıt ve şartlar dışında ve aksine bir işaret bulunmadıkça yerleşim yeri dışında bölünmüş yollarda şehirlerarası çift yönlü karayollarında kamyonlar için azami hız sınırı 80 km/saat olup (K.T.Y. Mad. 100) sürücülerin aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse belirtilen hız sınırlarını aşmamak zorunda olduğu (K.T.K. Mad. 51), ticari amaçla yük ve yolcu taşıyan motorlu taşıt sürücülerinin, taşıt kullanma sürelerine aykın olarak taşıt kullanması ve bunlara taşıt kullandınlmasının yasak olduğu, taşıt kullanma süreleri ile ticari amaçla yük ve yolcu taşıyan motorlu taşıtları kullanacaklann denetimi ve süre dışı kullanmaya devamı önleyici tedbirlerle ilgili uygulanacak esas ve usuller yönetmelikte belirtildiği (K.T.K. Mad 49), araç kullanma ve dinlenme sürelerine uyma mecburiyetinin düzenlendiği Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 98. maddesine göre; ticari amaçla yük taşımacılığı yapan ve azami ağırlığı 3,5 tonu geçen araçların şoförleri ile ticari amaçla yolcu taşımacılığı yapan ve taşıma kapasitesi şoförü dâhil 9 kişiyi geçen araçların şoförlerinin 24 saatlik herhangi bir süre içinde; toplam olarak 9 saatten ve devamlı olarak 4,5 saatten fazla araç sürmelerinin yasak olduğu, bu şoförlerin sürekli 4,5 saatlik araç kullanma süresi sonunda, eğer istirahata çekilmiyor ise en az 45 dakika mola almalarının mecburi olduğu, bu molalar sürekli 4,5 saatlik araç kullanma süreleri içerisinde en az 15 dakikalık molalar şeklinde de kullanılabileceği, bu molalar süresince şoförlerin başka bir işle meşgul olamayacakları, hareket halindeki bir araçta, feribotta veya trendeki bekleme süresi ile araç kullanılmadan geçen sürenin, başka iş olarak addedilemeyeceği ve alınan molaların günlük dinlenme süresi olarak sayılmayacağı, her 24 saat içerisinde 11 saat kesintisiz dinlenecekleri, bu sürenin biri en az 8 saat kesintisiz olmak üzere iki veya üç ayrı süre halinde kullanılabileceği, ve bu durumda günlük dinlenme süresi 1 saat daha eklenerek 12 saate çıkartılacağı, günlük dinlenme süresi, yataklı ve yapılışlarında özel dinlenme yeri olan araçlar ile şoförün rahat uyuyabileceği şekilde bölümleri bulunan araçlarda, araçlar park yerinde, garajda veya yerleşim yerleri dışındaki karayollarında platform dışında park edip gerekli tedbirler alınarak geçirilebileceği, olay anındaki fizyolojik uyku, yorgunluk vb. durumu bilinmemekle birlikte … plakalı kamyonun takograf verilerine ulaşılamadığından sürücü sürücü …’ın olay anındaki hızı ile daimi kullanma süresinin belli olmadığı,
Uyuşturucu, uyutucu ve keyif verici gibi özelliklere sahip doğal ve sentetik psikotrop maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu (K.T.Y. Mad. 97), olay tarihinde olay tarihinde yürürlükte olan ve 18.07.1997 tarihli ve 23053 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinin; “Uyuşturucu, uyutucu ve keyif verici gibi özelliklere sahip doğal ve sentetik psikotrop maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır. Taksi veya dolmuş otomobil, minibüs, otobüs, kamyon, çekici gibi araçlarla kamu hizmeti, yük ve yolcu taşımacılığı yapan sürücüler ile resmi araç sürücüleri alkollü içki kullanmış olarak bu araçları süremezler. Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kanlarındaki alkol miktarı 0,50 promilin üstünde olanlar araç kullanamazlar.” şeklinde iken 19.02.2014 tarihli ve 28918 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 13. maddesi “Aynı Yönetmeliğin 97 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddeler etkisi altında araç sürme yasağı-MADDE 97- Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0,20 promilin üstünde olan diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” ile günümüzdeki hali aldığı, sürücü …’ın idaresindeki … plakalı kamyonun ticari yük nakli amaçlı olduğu, kaza tutanağına göre saat 21:20’de meydana gelen kazadan 144 dakika (2,4 saat) sonra … Devlet Hastanesi’nde saat 23:44:01’de alkolmetre cihazı ile yapılan kontolünde 11 mg/dl (0,11 promil) alkol tespit edilmesine rağmen el yazısı ile doktor tarafından alkolsüzdür ibaresi yazıldığı, aradaki çelişki anlaşılamamakla birlikte muhtemelen kazazede yaralı sürücünün kullandığı taşıt tipi bilinmediği için hususi otomobil sürücüler için geçerli 0,50 promil sınırının altında kaldığı için yazılmış olabileceği, alkolün (etil alkol) suda kolay çözünebilir olduğu için mide-bağırsak sisteminden kan dolaşımına hızla katılarak tüm dokulara yayıldığı, alkolün % 90-98’i karaciğerden emilirken %2-10’u akciğer, böbrek ve ter yolu ile değişmeden vücuttan atıldığı, en üst kan alkol düzeyine ortalama 45-60 dakikada ulaşıldığı, alkolün etkilerinden en önemli faktör kana karışan miktar olduğu, kan alkol konsantrasyonu ile, gelişen bulgu ve semptomlar arasında genellikle bir korelasyon bulunduğu, kandaki alkol seviyesinin 0,50 promilin üstünde olması halinde bireysel derece farkları olmakla birlikte bütün sürücülerde dikkat düzeyinde azalma, refleks aktivite hızında düşme, doğru karar verebilme yeteneğinde ve psikomotor koordinasyon kapasitesinde azalma oluştuğu, 1,00 promilin üzerindeki alkol seviyesinde ise sürücülerde araç sürme yeteneğinin açıkça bozulacak derecede etkilendiği, 1,50-2,00 promil alkol seviyesinde ataksi, belirgin sarhoşluk, mide bulantısı, sendeleyerek yürüme, koordinasyon kaybı, uyuklamaya eğilim, 2,00-3,00 promil alkol seviyesinde ise letarji, kusma, uyuklama, koma riski ortaya çıktığı, 0,5 promil bir duble rakı, viski, cin veya votka veya 2 kadeh şarap içilmesine, 1 promil ise yaklaşık olarak 2 duble rakı, viski vb. içilmesine, 2,5 promil alkol ise yaklaşık 5 duble rakı, viski vb. içilmesine tekabül ettiği, yapılan araştırmalarda kanında 0,5 promil alkol bulunan sürücünün, hiç alkol almamış sürücüye göre 2 kat daha fazla kaza riski ile karşı karşıya olduğu, alkol miktarı 1,0 promile çıkarsa sürücünün aldığı riskin 10 katına, 1,5 promilde ise yaklaşık 25 katına çıktığı, alkollü olarak trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde “emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde” olup olmadığının tespitinin, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, akomodasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı, dahili muayenesine ait tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olduğu, alkol seviyesine göre sürücünün aracı güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olup olmadığı hususu ise yapılan bilimsel çalışmalarda biyolojik, tıbbi ve istatistiksel bulguların, sürüş deneylerinin sonuçlarının özel olarak göz önünde bulundurulmasıyla yapılan bütüncül değerlendirmede, alkolden kaynaklı araç kullanma yeteneğinin kesin kaybedilmesinin temel değerinin 1,0 promilden başlayacağını kabul etmeyi gerektirdiğinin belirtildiği, bilimsel alanda söz edilen kesin olmayan sınırlar, 1,0 promillik değerin altında kaldığı, kesine yakın olasılıkla, daha yüksek değerdeki alkollü sürücünün, eleme evresinde (kandaki alkolü yakma evresinde) dahi, bugünkü trafiğin olağan beklentilerini yerine getirebilecek düzeyde aracının yönetimine (hakimiyetine), özel sürüş yeteneği veya alkole dayanıklılık halinde dahi sahip olmadığı, alkollü araç kullanmanın güvenli sürüş yeteneğini bozduğu sınırın, başka bir deyişle tehlikelilik sınırı (kim olursa olsun etkileyecek düzey) 1,00 promil kabul edildiği, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’nun bu konudaki raporlarında da 1,00 promil sınırının bu suçlarda ölçüt olarak kabul edildiği ve bu sınırın üzerinde bir değer saptandığında bu kişilerin her halükarda aracı güvenli sürme yeteneğini kaybedecekleri, güvenli araç kullanamayacaklarının, bu değerin altında ise bazı tıbbi saptamalar yapılması gerektiğinin ortaya konulduğu, metabolizma sonucu kandaki alkol düzeyinde bireysel farklılıklar olmakla beraber, bir saatte 0,12-0,18 promil, ortalama 0,15 promil azaldığının tıbben bilindiği, dolayısıyla sürücü …’ın olay anında minimum (0,11+2,44×0,12=) 0,40 promil, maksimum (0,11+2,44×0,12=) 0,55 promil aralığında, ortalama (0,11+2,44×0,15=) 0,47 promil alkollü olduğunu kabulü gerektiği, Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere kazanın münhasıran (salt) alkol nedeniyle meydana gelebilmesi için başkaca unsurların etkili olmaması gerektiği, hava, yol, vakit, görüş vb. dış faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerekmektiği, sürücü üzerinde bazı tıbbi saptamalar yapılmamasına rağmen olay anında ortalama 0,47 promil olarak hesaplanan alkol düzeyinin yasal sınır olan 0,00 promilin üzerinde, ancak temel sınır olan 1,00 promil seviyesinin altında olduğu,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda; karayolu-trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar, trafik-yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleri, şerit-taşıtların bir dizi halinde güvenle seyredebilmeleri için taşıt yolunun ayrılmış bir bölümü, taşıt yolu (kaplama)-karayolunun genel olarak taşıt trafiğince kullanılan kısmı, banket-yaya yolu ayrılmamış karayolunda, taşıt yolu kenarı ile şev başı veya hendek iç üst kenarı arasında kalan ve olağan olarak yayaların ve hayvanların kullanacağı, zorunlu hallerde de araçların faydalanabileceği kısım olarak tanımlandığı (K.T.K. Mad. 3), gabarinin, araçların yüklü veya yüksüz olarak karayolunda güvenli seyirlerini temin amacı ile uzunluk, genişlik ve yüksekliklerini belirleyen ölçüler olduğu, karayollarında trafiğe çıkarılacak araçlarda yüklü ve yüksüz olarak uyulacak boyutlar için azami genişliğin 2,55 metre olduğu (K.T.Y. Mad. 128), tehlikeli bölgenin kişilerin sağlık ve güvenlik yönünden riske maruz kalabileceği, ekipmanında veya çevresinde bulunan bölge, maruz kişinin ise tamamen veya kısmen tehlikeli bölgede bulunan kişi, açık tehlikenin ise mevcut durumda normal davranışta bile her an kazaya açık olan durumlar, olası tehlikenin ise güvenli görünen durumda davranış, durum ve pozisyonun değişmesi ile kaza olasılığı olan durumlar olarak tanımlandığı, katalog değerlerine göre … plaka sayılı kamyon yaklaşık 2500 mm genişliğinde olup 7 metre şerit, 10 metre platform genişliğindeki iki yönlü yolda şeridinde kalarak, yol dışına çıkmadan, tehlikeli şarampol kesimine yönelmeden tehlikesiz ilerlemesinin mümkün olduğu,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu hükümleri uyarınca, araçların yapım ve kullanım bakımından karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uyma zorunluluğunu yerine getirmek üzere, motorlu araçlar ve römorklarına ait aydınlatma ve ışıklı sinyal cihazlarının motorlu araçlara ve römorklarına yerleştirilmesi ile ilgili AT Araç Tip Onayı Belgesi verilmesine ilişkin hükümleri ve bunların uygulanmasına ait usul ve esasları belirlemek amacıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından 10.08.2000 tarih ve 24136 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Aydınlatma ve Işıklı Sinyal Cihazlarının Motorlu Araçlara ve Römorklarına Yerleştirilmesi İle İlgili Tip Onayı Yönetmeliği-(76/756/AT)”’de; farların geometrik görülebilirlik alanı, derece ve açılarla belirtildiği, far menzilimim-farın ışık demetinde, belirli bir aydınlatma şiddetine eriştiği uzaklık, görüş uzaklığının-aydınlatılmış görüş alanında bulunan bir cismin henüz görünebilir olduğu uzaklık olduğu, pratikte menzil olarak klasik halojen kısa huzmeli farların 25-40 metre, uzun huzmeli farlar ise 40-80 metre ilerisini aydınlatacak kapasitede ve ayarda olduğu, araçların sürülmesi sırasında ışıklarının kullanılması bakımından uzağı gösteren ışıkların (uzun huzmeli farlar); yeterince aydınlatılmamış tünellere girerken, benzeri yer ve hallerde uzağı gösteren ışıkların yakılmasının mecburi olduğu, ancak sürücünün yeterli mesafeyi açık olarak görebildiği ve kendi aracının da yeterli uzaklıktan görülebileceği hallerde, uzağı gösteren ışıklar yerine yakını gösteren ışıkların kullanılabileceği, yakını gösteren ışıkların (kısa huzmeli farlar); aydınlatmanın yeterli olduğu kesimlerde kullanılmasının mecburi olduğu, gece vakti far görüş ışığında ilerleyen sürücülerin yakın ilerisi görülmeyen mahallerde yakın ve uzağı gösteren ışıkların ardı ardına ve sıra ile yakılması trafikte seyir güvenliğini arttırdığı, sürücü …’ın çevre aydınlatması bulunmayan dönemeçli mahalde gece vakti gerekli ve yeterli aydınlatma donanımlarına haiz kamyon ile far ışıkları faal halde ilerlediği kabul edildiğinde yol yapısının fark edilip görülebileceği, yolun ve çevresinin gereği gibi etkin şekilde kontrol edilebileceği,
2918 sayılı K.T.K.’nun 52. maddesine göre sürücülerin dönemeçlere girerken, dönemeçli yollarda ilerlerken hızlarını azaltmak, hızlarını yol, trafik, görüş vb. durumuna göre ayarlamaları gerektiği, bilindiği üzere herhangi bir taşıt ile belli bir hızda belli bir yarıçapa sahip viraj dönüldüğünde veya ani sapma manevraları yapıldığında taşıtın ağırlık merkezinden taşıtı dönülen yönün dışına doğru itecek yönde merkezkaç kuvvet etki ettiği, araç gövdesi yayılı yük olduğu kabul edildiğinde motor ve aktarma organları önde olan bir taşıtta ağırlık merkezi ön aksa yakın bir noktada iken yüklü taşıtlarda arka aksa doğru kaydığı, taşıt dinamiğinde az döner (under steering), nötr ve aşırı döner (over steering) taşıt olarak tanımlandıkları, kararlı-nötr duruma getirebilmek ve aynı iz üzerinde kalabilmek için viraj çapına uygun olarak direksiyon sapma derecesinin arttırılması veya azaltılması gerekmektiği, taşıta etki eden merkezkaç kuvvetin taşıtın kütlesi ve hızın karesi ile doğru orantılı olarak değiştiği, hızın etkisinin daha fazla olduğu, taşıtı yörüngesinden çıkarmaya çalışan merkezkaç kuvvetin pnömatik tekerleklerde zemin ile aralarında yan kuvvet oluşturularak karşılandığı, yan kuvvetler 5-6 derecelik direksiyon sapmalarına kadar maksimum mertebede iken artan sapma derecelerinde düşme eğilimi gösterdiği, dolayısıyla ani sert manevralarda kararlı bir iz takibinin ancak hızın kontrolü ve uygun direksiyon sapma derecesi ile sağlanabildiği,
Fren dinamiğinde reaksiyon zamanının, bir şeyin ya da tehlikenin görülüp anlaşılması ile ona karşı etkilenme, yani gerekli tedbiri almaya başlama arasında geçen süre yani sürücünün fren yapmasına neden olan engeli görmesi ile ayağını fren pedalı üzerine koyması arasında geçen süre olduğu, bu sürenin içinde algılama, ne olduğunu fark etme, karar verme, ayağı gaz pedalından fren pedalına geçirme süreleri bulunduğu, bu sürenin sürücünün yeteneklerine, o andaki fizyolojik ve psikolojik durumlarına, şahıslara özgü karakteristikler ile dış etkenlerin çeşitlerine bağlı olarak en az 0,3 ve en çok 1,7 saniye sınırları arasında değişmekte ise de, ortalama olarak 0,5-0,6 saniye kabul edildiği, fren reaksiyon zamanının ise, bir tehlike anında, şoförün fren pedalına basmasından aracın fren sisteminin etki göstermeye başlamasına kadar geçen süre olduğu, mekanik ve hidrolik frenlerde ortalama 0,1-0,2 saniy, havalı frenlerde ise 0,2-0,6 saniye olduğu, toplam reaksiyon zamanının ise, sürücü ve fren reaksiyon zamanlarının toplamı olup tehlike halinde ortalama 0,75 saniye olduğu, araçların, yapım ve kullanma bakımından karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uyması, esasları yönetmelikte belirtilen şekilde ve tarzda teknik şartlara uygun durumda bulundurulması zorunlu olduğu (K.T.K. Mad. 29,30),
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. maddesinin; “belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları zorunludur. Kullanma ve yolların özelliği gözetilerek hangi tip araçlarda sürücülerinin ve yolcularının şehir içi ve şehirlerarası yollarda hangi şartlarda hangi koruyucu tertibatı kullanacakları ve koruyucuların nitelikleri ve nicelikleri ile emniyet kemerlerinin hangi araçlarda hangi tarihten itibaren kullanılacağı yönetmelikte belirtilir” şeklinde olduğu, 09.06.2008 tarih ve 26901 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Karayolları Trafik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 2. maddesi ile de 150. madde; M1 sınıfı otomobil, M1G-N1G sınıfı arazi taşıtları, N1-N2-N3 sınıfı kamyonet, kamyon, çekici, M2-M3 sınıfı minibüs ve otobüslerin bütün koltuklarında emniyet kemeri bulundurulması ve kullanılması zorunlu hale getirilmiş olup günümüzde; “Belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları mecburidir. Sürücü ve yolcular için, nicelik ve nitelikleri bu Yönetmeliğin ekinde yer alan 1 sayılı cetvelde ve Karayolları Trafik Kanununa göre çıkarılan diğer yönetmeliklerde gösterilen koruyucu tertibatlardan; … M1 sınıfı otomobillerin, N1, N2, N3 sınıfı kamyonet, kamyon ve çekicilerin, M2 ve M3 sınıfı minibüs ve otobüslerin bütün koltuklarında bu Yönetmeliğin ekinde yer alan (1) sayılı cetvelde yer alan “Emniyet Kemeri”nin bulundurulması ve kullanılması zorunludur. …” şeklini aldığı, taşıtların değişik kesimleri ile bir engele çarpmaları veya devrilmeleri sırasında taşıt içerisinde bulunanların ani ivme sıfırlaması ve atalet nedeniyle savrulmaları, vücutlarının değişik bölgelerinin araç içerisinde sert komponent yüzeyler ile temas etmelerinin beklenen muhtemel durumlardan olduğu, üç nokta asılışlı emniyet kemer düzeneğinin göğüs bölgesini saran kemer kesimi gerilerek ileriye savrulmaları, bel bölgesini kavrayan kemer kesimi ise koltuktan ayrılmaları engellemek amacıyla tasarlandığı, kaza anında meydana gelen çarpma etkisini vücut yapısındaki en güçlü noktalara yönelterek ve dağıtarak tek noktada toplanmamasını sağladığı, kol kasları 25 kilogramın üzerindeki bir güce genellikle dayanmadığından çarpma etkisi frenlenmesinin, kırılması muhtemel kol ve bacaklar ile imkansız olduğu, mekanik gerdirmeli emniyet kemerleri yaklaşık 6-12 cm sonra harekete geçmekte, ayrıca kıyafetin cinsine, kemerin sıkılığına ve ayarlarına bağlı olarak koruma etkisi değişebildiği, ön koltuktaki sürücü ve yolcuların kaza anında ölüm riskini %40-50 ve arka koltuktaki yolcular için %25 azaltan emniyet kemerlerinin tasarımı ve yerleşiminde insan iskeletinin yapısının özellikleri dikkate alınmasına rağmen tamamen kavraması durumunda boyun, baş bölgesinde, kısmen kavraması durumunda boyun, baş, alt bel, omurga, kullanılmaması durumunda boyun, baş, alt bel, omurga, femur, ayak bileği bölgelerinden yaralanmaların mümkün olduğu, tıp literatüründe seat belt farktürü-emniyet kemeri kırığı adı altında incelendiği, boyun bölgelerindeki travma, emniyet kemeri takılı olsa dahi savrulma esnasında eklem nedeniyle sınırlı serbest hareket kabiliyeti olan başın aniden hareket etmesinden, ön kolon sıkışırken orta ve arka kolonların açılmasından, kompresyon, gerilme, rotasyon ya da makaslama etkilerine maruz kalmasından dolayı meydana gelebildiği,
Karayollarında trafiğin sağdan aktığı, aksine bir işaret bulunmadıkça sürücülerin araçlarını gidiş yönüne göre yolun sağından sürmek (K.T.K. Mad. 46/), trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili olan ve yönetmelikte gösterilen kural, yasak ve zorunluluk veya yükümlülüklere uymak (K.T.K. Mad. 47/d), aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse, belirlenen hız sınırlarını aşmamak (K.T.K. Mad. 51), dönemeçlere girerken, dönemeçli yollarda ilerlerken hızlarını azaltmak, hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş mesafesi, hava, yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara göre düzenlemek (K.T.K. Mad. 52/a,b), taşıt yolunun sağına veya soluna yanaşırken karayolunu kullananlar için tehlike doğurabilecek ve bunların hareketlerini zorlaştıracak şekilde davranmamak (K.T.K. Mad. 67/a) zorunda oldukları, trafik kazalarında; doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma hallerinde asli kusurlu sayıldıkları (K.T.K. Mad. 84/f),
Hadisenin meydana geliş şekline göre; sürücü …’ın yönetimindeki … plaka numaralı torba alçı yüklü kamyon ile hızını hafif dönemeçli yolun icap ve şartlarına uygun şekilde ayarlamadan, yavaşlamadan ilerlediği, tehlikeleri ön görmediği, yolun sağ kenarına yaklaştığını algılayıp zamanında fren ve direksiyon manevrası tedbiri uygulayarak stabil doğrultusunu koruyamadığı, 10 metre platform genişliğindeki kaplama içerisinde kalamayarak direksiyon hakimiyetini ve otomobilin kontrolünü kaybedip yol sağ kenarından yol dışına çıktığı, kendi can güvenliği ve sağlığına göstermesi gereken azami dikkat ve özen gereği emniyet kemeri kullanmayara kamyondan dışarıya fırladığı ve kayalık zemine düşerek vücudunun maluliyetine neden kaburgalarından birden fazla kırık-multiple kot fraktürü şeklinde hayati tehlike geçirecek nitelikte yaralandığı, zararın doğmasına ve artmasında etkili olduğu, dikkatsiz, tedbirsiz, kontrolsüz ve özensiz davranışının olayın meydana gelmesinde ve yarlanması ile sonuçlanmasında %100 oranında tamamen asli kusurludur.
Olayda %100 kusurlu bulunan davacı tarafından kullanılan … plakalı araç davalı tarafından; 31.12.2019-31.12.2010 tarihlerini kapsar şekilde … nolu kasko sigorta poliçesi ile 31.12.2019-31.12.2010 tarihlerini kapsar şekilde … nolu zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalanmıştır.
Davacının olayda %100 kusurlu bulunması nedeniyle gerek Karayolları Trafik Kanunu gerekse Zorunlu Trafik Sigorta poliçe genel şartlarına göre; davacı 29058171 nolu zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden davalıdan maddi zarar talep hakkına sahip değildir.
Genel hükümlere göre de kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi gereği, olayda %100 kusurlu olan davacının kendi kusuruna dayalı olarakta davalıdan … nolu zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden maddi tazminat talep hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle iş bu raporda davacının … nolu kasko sigorta poliçesi kapsamından davalıdan talep edilebilir alacak tutarı belirlenerek takdire sunulacaktır.Kaldı ki; dava dilekçesinde de … nolu kasko sigorta poliçesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunulmuştur.
… nolu kasko sigorta poliçesi ile 5.000,00 TL limitli İhtiyari Mali Mesuliyet Teminatı ve 4.000,00 TL limitli Koltuk Ferdi Kaza Teminatı verilmiştir.
İhtiyari Mali Mesuliyet Teminatı, işleten ve araç sürücüsü dışındaki 3.kişilerin maddi zararının zorunlu trafik sigorta poliçesindeki limiti aşması halinde devreye girecek teminat olup, davalının zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında davacıya karşı bir sorumluluğu söz konusu olmadığından, davacının İhtiyari Mali Mesuliyet Teminatı kapsamında talep edilebilir alacağı söz konusu olmayacaktır.
Davalı tarafından keşide edilen Kasko Sigorta Poliçesi ile 4.000,00 TL limitli Koltuk Ferdi Kaza Teminatı verilmiştir.
Poliçenin açıklama kısmında Ferdi Kaza Teminatına ilişkin olarak “.. araç gerek hareket halinde gerekse park halinde iken, aracın bakımı yapılırken veya araca inilip bilirken meydana gelebilecek bir kaza sonucunda poliçede detayları belirtilen araçta seyahat eden ve poliçede adedi belirtilen sürücü ve yolcuların ölüm ve sürekli sakatlık hallerine karşı poliçede belirtilen azami sigorta bedeline kadar ilişik Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları dahilinde temin eder..” demektedir.
Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesinde; “Daimi Maluliyet Teminatı: İşbu poliçe ile temin edilen bir kaza, sigortalının derhal veya kaza tarihinden itibaren iki sene zarfında daimi surette maluliyetine sebebiyet verdiği takdirde tıbbi tedavinin sona ermesini ve daimi maluliyetin kat’i surette tesbitini müteakip, daimi maluliyet sigorta bedeli aşağıda münderiç nisbetler dahilinde kendisine ödenir.” demektedir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2012/6992 E ile ve 11. Hukuk Dairesinin 2012/2239 E. sayılı kararlarında özetle; “..Ferdi kaza koltuk sigortası bir can sigortası türü olup meblağ sigortası olması itibariyle ölüm halinde limit kadar olmak üzere maktu tazminat ödenir. Mahkemece poliçe kapsamı dikkate alınarak ölüm halinde şahıs başına belirlenen teminat tutarında tazminata hükmedilmesi..” gerekir, “….Karayolu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortasının bu niteliği gereği, anılan sigorta kapsamında ölüm rizikosu nedeniyle, sigortalının hak sahiplerine yapılan ödemenin, sigortalının desteğinden mahrum kalanlar tarafından, zarar sorumlularından talep edilebilecek destek tazminatı hesabından düşülmesi mümkün değildir..” demektedir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2013/6921 ile 2013/9890 E. sayılı kararlarında özetle; olayın meydana gelmesinde taşımacının, sürücü ve yardımcılarının bir kusuru bulunmasa bile poliçede yazılı tutarın beden kayıp gücü oranına göre zarar gören kişilere ödeneceği belirtilmektedir.
Bu durumda poliçe genel şartları ile Yargıtay kararlarına göre davacı olayda %100 kusurlu olsa da kasko sigorta poliçesinde yer alan ferdi koltuk sigorta teminatı kapsamında davalıdan tazminat talebinde bulunmasına engel bulunmamaktadır. Bu nedenle nihai takdir ve değerlendirme Sayın Mahkemeye ait olmak üzere davacının Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesine göre talep edilebilir alacağı belirlenecektir.
Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesinde daimi maluliyet halinde ödenmesi gereken tazminat tutarı, her bir organın işlev kaybına göre teminatın % olarak kaçının ödeneceği şeklinde belirlenmiştir.
Davacıda meydana gelen ve Adli Tıp Kurumu tarafından %37 olarak belirlenen maluliyet oranın tespitinde Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesinde sayılmayan ve buradaki hususlara bire bir uymayan etkenlerde bulunmaktadır.
Adli Tıp Kurumundan bu hususta ek rapor istenmesine karşın Adli Tıp Kurumu tarafından Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesine göre bir tespit yoluna gidilememiş ve ilk raporda ki gibi davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre maluliyet oranının %37 olduğu belirlenmiştir.
Bu hususta başka bir kurumdan veya hekim bilirkişiden rapor alınması halinde de davacıdaki arızanın Poliçe Genel Şartlarının 8/D maddesinde sayılan hususlara bire bir uymaması ve maluliyet tespitine esas alınan arızaların 8/D maddede sayılmayan hususları da içermesi nedeniyle; teminatın oransal olarak ne kadarının ödeneceğinin Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesine göre tespiti mümkün gözükmemektedir.
Zorunlu olarak davacının Ferdi Kaza Sigortası teminatı kapsamında talep edilebilir alacağı ATK tarafından belirlenen %37 maluliyet oranı üzerinden belirlenecektir. Buna göre davacının kasko sigorta poliçesi kapsamında yer alan ferdi koltuk teminatı kapsamında talep edilebilir alacağı 4.000,00 x %37 malululiyet oranı olmak üzere 1.480,00 TL olduğu, dava dosyasında başvuru belgesi bulunmadığından davalının 01.12.2014 dava tarihinden önce temerrüde düştüğü, her ne kadar dava dosyasında … plakalı aracın kullanım amacını gösterir bir belge mevcut değil ise de; aracın kamyon olduğu dikkate alındığında ticari olarak kaydedilmesinin zorunlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; davacının trafik kazası neticesinde maruz kaldığı cismani zarar hakkında açmış olduğu tazminat davasıdır.
Dava konusu kazanın 28.12.2010 günü saat 21:20 sıralarında davacı sürücü …’ın (1971) sevk ve idaresindeki, … adına tescilli, davalı …Ş. tarafından 31.12.2009-31.12.2010 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı ZMS (Trafik) sigorta poliçesi ile ölüm ve sakatlık hallerinde kişi başına azami 175.000,00 TL poliçe limiti ile aynı zamanda 31.12.2009-31.12.2010 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı maksimum ticari kasko sigorta poliçesine bağlı kişi başı bedeni zararlarda 5.000,00 TL azami limitli ihtiyari mali mesuliyet ve 4.000,00 TL azami limitli ferdi kaza klozu ile teminat altına alınmış, torba alçı yüklü … plakalı, … marka, … tipinde, 2007 model, Beyaz renkli ticari yük nakli amaçlı ahşap açık kasa kamyon ile … ili, … ilçesinde bölünmemiş, iki yönlü, 7 metre şerit, 10 metre platform genişliğinde, iki şeritli … devlet karayolunu takiben … istikametinden … istikmatine seyir halinde iken olay mahalli olan 20km+270m kesiminde hafif sağa virajlı kesime geldiğinde yolun sağında bulunan 1,5 metre genişliğindeli banketten kayıp 10 metre aşağıdaki şarampole düştükten sonra kayalı ve çalılık alanda yuvarlanması, akabinde kamyondan dışarıya fırlayıp … nehri kenarında bulunan kaya parçalı alana düşmesi, kamyonun ise … nehrinin içerisinde ters dönerek durması sonucu tek taraflı trafik kazası meydana geldiği, olay sürücü …’ın kaburgalarında birden fazla kırık şeklinde yaralanması ve kamyonda maddi hasar ile sonuçlanmıştır.
Olayda %100 kusurlu bulunan davacı tarafından kullanılan … plakalı araç davalı tarafından; 31.12.2019-31.12.2010 tarihlerini kapsar şekilde … nolu kasko sigorta poliçesi ile 31.12.2019-31.12.2010 tarihlerini kapsar şekilde … nolu zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalanmıştır.
Davacının olayda %100 kusurlu bulunması nedeniyle gerek Karayolları Trafik Kanunu gerekse Zorunlu Trafik Sigorta poliçe genel şartlarına göre davacı … nolu zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden davalıdan maddi zarar talep hakkına sahip değildir.
Genel hükümlere göre de kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi gereği, olayda %100 kusurlu olan davacının kendi kusuruna dayalı olarakta davalıdan … nolu zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden maddi tazminat talep hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının … nolu kasko sigorta poliçesi kapsamında davalıdan talep edilebilir alacak tutarının hesaplanması gerekecektir. Davacı taraf dava dilekçesinde de … nolu kasko sigorta poliçesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunulmuştur.
… nolu kasko sigorta poliçesi ile 5.000,00 TL limitli İhtiyari Mali Mesuliyet Teminatı ve 4.000,00 TL limitli Koltuk Ferdi Kaza Teminatı verilmiştir.
İhtiyari Mali Mesuliyet Teminatı, işleten ve araç sürücüsü dışındaki 3.kişilerin maddi zararının zorunlu trafik sigorta poliçesindeki limiti aşması halinde devreye girecek teminat olup, davalının zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında davacıya karşı bir sorumluluğu söz konusu olmadığından, davacının İhtiyari Mali Mesuliyet Teminatı kapsamında talep edilebilir alacağı bulunmamaktadır.
Davalı tarafından keşide edilen Kasko Sigorta Poliçesi ile 4.000,00 TL limitli Koltuk Ferdi Kaza Teminatı verilmiştir. Poliçenin açıklama kısmında Ferdi Kaza Teminatına ilişkin olarak “.. araç gerek hareket halinde gerekse park halinde iken, aracın bakımı yapılırken veya araca inilip bilirken meydana gelebilecek bir kaza sonucunda poliçede detayları belirtilen araçta seyahat eden ve poliçede adedi belirtilen sürücü ve yolcuların ölüm ve sürekli sakatlık hallerine karşı poliçede belirtilen azami sigorta bedeline kadar ilişik Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları dahilinde temin eder..” hükmü mevcuttur.
Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesinde; “Daimi Maluliyet Teminatı: İşbu poliçe ile temin edilen bir kaza, sigortalının derhal veya kaza tarihinden itibaren iki sene zarfında daimi surette maluliyetine sebebiyet verdiği takdirde tıbbi tedavinin sona ermesini ve daimi maluliyetin kat’i surette tesbitini müteakip, daimi maluliyet sigorta bedeli aşağıda münderiç nisbetler dahilinde kendisine ödenir.”“Daimi Maluliyet Teminatı: İşbu poliçe ile temin edilen bir kaza, sigortalının derhal veya kaza tarihinden itibaren iki sene zarfında daimi surette maluliyetine sebebiyet verdiği takdirde tıbbi tedavinin sona ermesini ve daimi maluliyetin kat’i surette tesbitini müteakip, daimi maluliyet sigorta bedeli aşağıda münderiç nisbetler dahilinde kendisine ödenir.” şeklindedir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2012/6992 E ile ve 11. Hukuk Dairesinin 2012/2239 E. sayılı kararlarında özetle; “..Ferdi kaza koltuk sigortası bir can sigortası türü olup meblağ sigortası olması itibariyle ölüm halinde limit kadar olmak üzere maktu tazminat ödenir. Mahkemece poliçe kapsamı dikkate alınarak ölüm halinde şahıs başına belirlenen teminat tutarında tazminata hükmedilmesi..” gerekir, “….Karayolu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortasının bu niteliği gereği, anılan sigorta kapsamında ölüm rizikosu nedeniyle, sigortalının hak sahiplerine yapılan ödemenin, sigortalının desteğinden mahrum kalanlar tarafından, zarar sorumlularından talep edilebilecek destek tazminatı hesabından düşülmesi mümkün değildir..” demektedir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2013/6921 ile 2013/9890 E. sayılı kararlarında özetle; olayın meydana gelmesinde taşımacının, sürücü ve yardımcılarının bir kusuru bulunmasa bile poliçede yazılı tutarın beden kayıp gücü oranına göre zarar gören kişilere ödeneceği belirtilmektedir.
Bu durumda poliçe genel şartları ile Yargıtay kararlarına göre davacı olayda %100 kusurlu olsa da kasko sigorta poliçesinde yer alan ferdi koltuk sigorta teminatı kapsamında davalıdan tazminat talebinde bulunmasına engel bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesine göre talep edilebileceği anlaşılmakla Adli Tıp Kurumu tarafından Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesine göre bir tespit yoluna gidilememiş ve ilk raporda ki gibi davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre maluliyet oranının %37 olduğu belirlenmiştir. Bu hususta başka bir kurumdan veya hekim bilirkişiden rapor alınması halinde de davacıdaki arızanın Poliçe Genel Şartlarının 8/D maddesinde sayılan hususlara bire bir uymaması ve maluliyet tespitine esas alınan arızaların 8/D maddede sayılmayan hususları da içermesi nedeniyle; teminatın oransal olarak ne kadarının ödeneceğinin Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarının 8/D maddesine göre tespiti mümkün gözükmemektedir. Zorunlu olarak davacının Ferdi Kaza Sigortası teminatı kapsamında talep edilebilir alacağı ATK tarafından belirlenen %37 maluliyet oranı üzerinden aktüer bilirkişi tarafından yapılan değerlendirme neticesinde davacının kasko sigorta poliçesi kapsamında yer alan ferdi koltuk teminatı kapsamında talep edilebilir alacağının 4.000,00 x %37 malululiyet oranı olmak üzere 1.480,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
Davacı sürücünün %100 kusurlu olması nedeniyle davalı tarafından keşide edilen … nolu zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden davacının %100 kusurlu olması nedeniyle davalıdan maddi tazminat talep koşullarının bulunmadığı, davacıya … nolu kasko sigorta poliçesi ile 5.000,00 TL limitli ihtiyari mali mesuliyet teminatı ve 4.000,00 TL limitli Ferdi Kaza Koltuk teminatı verilmiştir. ihtiyari mali mesuliyet teminatı, işleten ve araç sürücü dışındaki 3. Kişilerin maddi zararının zorunlu trafik sigorta poliçesindeki limiti aşması halinde devreye girecek teminat olup, davalının zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında davacıya karşı bir sorumluluğu söz konusu olmadığından, davacının İhtiyari Mali Mesuliyet Teminatı kapsamında talep edilebilir alacağı söz konusu olmamaktadır.
Davalı tarafından keşide edilen kasko sigorta poliçesi ile 4.000,00 TL limitli koltuk ferdi kaza teminatı verildiği, poliçe genel şartları ile yargıtay içtihatları gereğince ferdi kaza koltuk sigortasının bir can sigortası türü olduğundan teminat kapsamındaki limit kadar maktu tazminatın ödenmesi gerektiği, somut olayda taşımacının sürücünün ve yardımcılarının bir kusuru bulunmasa dahi poliçede yazılı tutarın beden kayıp gücü oranına göre zarar gören kişilere ödenmesi gerektiği, bu miktarın da hükme elverişli aktüer bilirkişi raporundan 1.480,00 TL olarak tespit edildiği gözetilerek ve davacı tarafından davalı … şirketine bir başvuru bulunmadığından her ne kadar dava dosyasında … plakalı aracın kamyon olduğu dikkate alındığında ticari olarak kullanıldığı anlaşılmakla davanın kabulü ile 1.480,00 TL’nin dava tarihi olan 01/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M… : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile 1.480,00 TL’nin dava tarihi olan 01/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 101,10 TL karar ve ilam harcından ıslah harcı olarak alınan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 56,70 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL ıslah harcı ile 3.291,60 TL posta, tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücretlerinden oluşan toplam 3.336,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 1.480,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi. 15/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”