Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/85 E. 2022/165 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/85 Esas
KARAR NO : 2022/165

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 20/05/2022
KARAR TARİHİ : 15/12/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …Ş. (“Davalı”, “Şikayet Eden”, “…”) tarafından 4 Şubat 2022 tarihinde müvekkil …’ın (“Davacı”, “Müvekkil”, “Şikayet Edilen”) sahibi olduğu “…” alan adının davalıya devredilmesi talebiyle WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi’ne şikayette bulunduğunu, … dava numaralı dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen İdari Hakem Kararı (“Karar”) ile 2 hakemin oy çokluğuyla Alan Adı Uyuşmazlık Çözümü Politikası’nın (“Politika”) 4(i) maddesi ve Alan Adı Uyuşmazlık Çözümü Politikası için Yeknesak Kurallar’ının (“Kurallar”) 15. maddesi uyarınca ihtilaflı “…” alan adının davalıya devrine karar verdiğini, (EK-1) verilen bu karar haksız, hatalı, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, uyuşmazlık konusu alan adının müvekkile ait olduğunun tespiti gerektiğini, Alan Adı Hukuku, Marka Hukuku ile bağlantılı ve fakat farklı bir alan olup internet ortamında “önce gelen alır (…)” geçerli olduğunu, bu ilkeye göre, başkasına ait unvan, marka veya diğer ayırt edici işaretler başka kişiler tarafından alan adı olarak tescil ettirilebileceğini, bu tescil işlemi için tescil ettirenin “marka”sının bulunması zorunlu bir unsur olarak aranmayacağını, Müvekkile ait alan adı, davalının marka tescil başvurusundan önceki tarihte tahsis edildiğini, kullanımına başlanmış olup davalı tarafın alan adı üzerinde hiçbir hak sahipliği olmadığı gibi müvekkil tarafından haksız rekabet teşkil edecek bir kullanım da mevcut olmadığını, Marka Hukuku’nda tescilden doğan haklar, önceden kullananlara karşı ileri sürülemeyeceğini, burada esasen davalı tarafın kötü niyetli olduğunun ve Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) “Dürüst Davranma” başlıklı 2. maddesi uyarınca hukuk düzeni tarafından kötü niyetin korunmasının mümkün olmadığının vurgulanması gerektiğini, dava süresince uyuşmazlık konusu alan adının devir işleminin durdurularak tedbiren askıya alınmasını, haklı davamızın kabulü ile “istanbulsairport.com” uzantılı alan adı hak sahipliğinin müvekkile ait olduğunun tespitini ve İdari Hakem Kararı’nın iptalini, Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı üzerine bırakılmasını karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil Şirket 22.10.2013 tarihinde, İstanbul Havalimanı projesinin hayata geçirilmesi amacıyla kurulmuş olup 25 yıl süreyle işbu havalimanını işletme hakkına sahip olduğunu, bu kapsamda, …, Türkiye’nin sınırlarını aşarak, uluslararası boyutta birçok ilke imza attığını, ödüllü bahse konu proje günümüzde dünyanın en büyük ve en işlek havalimanlarının başında yer aldığını, davacı işbu davayı süresinde ikame etmemiş olduğunu, davanın öncelikle bu sebeple reddi gerektiğini, davacı tarafından, hakem heyeti kararının kendisine bildirildiği tarihten itibaren 10 günlük süre içerisinde işbu dava ikame edilmemiş olduğundan öncelikle davanın işbu sebeple usulden reddi gerektiğini, dava dilekçesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 119’a aykırı olup davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, huzurdaki davanın konusu da dikkate alındığında müvekkil şirket adına ikame edilen … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi …esas sayılı dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davaya konu tahkim kararı hukuka ve somut durumun gereklerine uygun olup davacının herhangi bir şekilde gerçeği yansıtmayan haksız ve kötü niyetli beyanlarının kabulü mümkün olmadığını, hakem heyeti kararı hukuka uygun olup davacı alan adı müvekkil şirket markaları ile ayniyet derecesinde benzer olduğunu, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline sebebiyet verdiğini, hakem heyeti kararı hukuka uygun olduğunu, davacı’nın alan adı üzerinde hakkı veya meşru bir menfaati bulunmadığını, hakem heyeti kararı hukuka uygun olup davacı tarafından alan adının tescil ve kullanımının kötü niyetli olduğu delilleri ile sabit olduğunu, bu noktada önemli ifade etmek gerekir ki ihtilaf konusu alan adı yalnızca kötü niyetle alınmamış aynı zamanda davacı tarafından kötü niyetle de kullanıldığını, davacı tarafından, …sayılı Hakem Kararı’nın iptali talebiyle açılan davanın öncelikle usulden reddini, her halükarda asılsız ve kötüniyetli davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davacı tarafından, WIPO tahkimi nezdinde verilen … Sayılı kararın iptaline ilişkindir.
Davalı taraf … alan adının kendilerine devredilmesi talebi ile WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi’ne şikayette bulunmuş,… dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen İdari Hakem Kararı ile alan adı uyuşmazlık çözümü politikasının 4(i) maddesi ve alan adı uyuşmazlık çözüm politikası için yeknesak kuralları’nın 15. Maddesi uyarınca … alan adının davalıya devrine karar verildiği, davacının ise işbu dava ile verilen kararın iptaline dair karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2017/3753 Esas, 2020/163 Karar ile 2018/1342 Esas, 2021/443 Karar sayılı ilamlarında “Alan adının aidiyeti ile ilgili uyuşmazlık hakkında daha önce WİPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi tarafından atanan hakemce karar verilmiş ise de, davacının bu davayı açması nedeniyle, … (…) Tüzüğüne (…) göre hakemin kararına karşı yetkili mahkemede itiraz davası açılması halinde, uyuşmazlığın hem ilgili uluslararası hukuk hem de ulusal hukuk bakımından değerlendirilmesi gerektiği, WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi tarafından verilen hakem kararlarının yerel mahkemelerin yetkisini kaldırmadığı anlaşılmaktadır.” demektedir.
Emsal Bölge Adliye Mahkemesi kararlarından da anlaşıldığı üzere … çerçevesinde görülen tahkim yargılamaları ve bu kapsamda verilen hakem kararları klasik tahkim yargılamalarının aksine devlet mahkemelerinin yetkisini ortadan kaldırmamaktadır. Diğer bir anlatımla; klasik tahkim usulünde verilen hakem kararının içerik açısından kontrolünün mümkün olmaması; yani maddi hukuk denetimi yapılamamasına ve sadece belirli nedenlerin varlığı halinde hakem kararlarının iptalinin söz konusu olabilmesine karşılık, … tahkim usulüne göre verilen kararlar yönünden iptal davası prosedürü yürütülmemektedir. (…)
Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, davacı talebine konu tahkim kararının iptali ancak klasik tahkim usulüne göre tarafların aralarındaki sözleşmesel ilişkiye dayalı olarak yürüttükleri tahkim davaları açısından söz konusu olabileceği, bu durumda ulusal tahkimler yönünden HMK madde 439 uyarınca açılacak bir iptal davasının burada hükmolunan özel şart ve usullerle karara bağlanabileceği, nitekim, kanun maddesine bakıldığında da görüleceği üzere, iptal davasının tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde açılacağı ve ancak
“a)Tahkim sözleşmesinin taraflarından birinin ehliyetsiz ya da tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğu,
b) Hakem veya hakem kurulunun seçiminde, sözleşmede belirlenen veya bu Kısımda öngörülen usule uyulmadığı,
c) Kararın, tahkim süresi içinde verilmediği,
ç) Hakem veya hakem kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiği,
d) Hakem veya hakem kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar verdiği veya talebin tamamı hakkında karar vermediği ya da yetkisini aştığı,
e) Tahkim yargılamasının, usul açısından sözleşmede veya bu yönde bir sözleşme bulunmaması hâlinde, bu Kısımda yer alan hükümlere uygun olarak yürütülmediği ve bu durumun kararın esasına etkili olduğu,
f) Tarafların eşitliği ilkesi ve hukuki dinlenilme hakkına riayet edilmediği,
g) Hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmadığı,
ğ) Kararın kamu düzenine aykırı olduğu,” hususlarına ilişkin inceleme yapılabilecği ve bu hallerden biri ile sınırlı olarak iptal kararı verilebileceği belirtilmiştir.
Yine aynı şekilde, … (“…”) uyarınca çözümlenecek klasik tahkim yargılamalarına dayalı iptal davalarında da yetkili bölge adliye mahkemesi tarafından HMK madde 439’a paralel olarak sınırlı bir denetim yapılacak işin esasına girilmeyecektir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle somut olay nezdinde … ve … bakımından klasik tahkim yargılamasının mevcut olmadığı, taraflar arasında da iradi bir tahkim sözleşmesine dayalı herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
… kuralları uyarınca alan adının tescili ile birlikte alan adı sahibi zımni olarak … tahkim usulünü zorunlu olarak kabul etmekte; bu usulden ayrıca haberi olma şartı aranmadan … tahkim usulü kurallarına göre ilerideki ihtilafların çözümleneceği sonucu doğmaktadır.( …) Ancak yukarıda da ifade olunduğu üzere, tahkim sözleşmesine dayanan ve ancak verilen kararın iptale götürülebildiği klasik tahkim usulünden farklı olarak yine … kuralları uyarınca, bu zorunlu tahkim yoluna başvurulması ve/veya tebliğden itibaren 10 günlük süre içerisinde olması şartıyla verilen karardan sonra taraflardan herhangi birinin milli mahkemelerde işin esası hakkında dava açmasını engellememektedir. Bu nedenlerle … kuralları altında yürütülen tahkim sürecine istinaden verilen İdari Hakem Heyeti kararı hakkında iptal davası prosedürü uygulanması ve bu yönde bir inceleme yapılmasının hukuken mümkün olmayacağı değerlendirilmektedir.
HMK 114/1-h maddesi uyarınca davada hukuki yarar dava şartı olup, dava şartlarının her zaman için mahkemelerce re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda davacı tarafından İdari Hakem Heyeti Kararı’nın İptali” talebi ile açılan davanın anılan gerekçeler mucibince hukuki yarar yokluğundan usulden reddine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcı peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı yargılama masrafı yapmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.15/12/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸