Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/68 E. 2023/218 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/68 Esas
KARAR NO : 2023/218

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/02/2015
KARAR TARİHİ : 07/12/2023

Mahkememizden verilen 09/03/2017 tarih ve 2015/25 Esas 2017/38 Karar sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2020/782 Esas, 2022/442 Karar ve 17/03/2022 tarihli ilamıyla kaldırılmakla, Mahkememiz 2022/68 Esas sayılı dosya numarasına kayıt olan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalılar arasında …’ ın ” … ” adlı edebiyat eserinden esinlenerek oluşturulacak 3 adet senaryonun “… ” nın başına ya da sonuna ek getirmek suretiyle isimlendirilecek film yapımına ilişkin 27/09/2006 tarihli bir sözleşme akdedildiğini, davalılar vekili tarafından mehil tayinine lüzum olmadığından bahisle cayma hakkının kullanıldığını, müvekkili şirkete noter vasıtası ile ihtarda bulunulduğunu, cayma hakkının kullanılmasının şekil şartlarına bağlandığını, Fikir ve Sanat Kanununun 58. Maddesince cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibinin sözleşmede öngörülen edimleri yerine getirilebilmesi için karşı tarafa noter aracılığı ile bildirimde bulunması gerektiğini ve söz konusu edimlerin yerine getirilmesi hususunda münasip bir sürenin verilmesi gerektiğini, dava konusu sözleşmeler uyarınca edimlerin şimdiye kadar ifa edilememiş olmasının davalı tarafın sözleşmede belirtilen onay sürecini aksatmasından ve hazırlanan senaryolara onay vermemesinden kaynaklandığını, ancak davalı tarafça gönderilen ihtarname ile edimin ifa edilememesinin tek sorumlusunun müvekkil şirket olduğunun öne sürüldüğünü, sözleşmelere konu filmlerin ve dizinin yapım sürecinin uzamasında müvekkili şirketin hiçbir kusur ve ihmalinin bulunmadığını, söz konusu olayda süre verilmeksizin cayma hakkının kullanılması şartlarının oluşmadığını beyan ederek; … 16. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı cayma hakkının yasaya aykırı kullanılması nedeni ile geçerli olmadığının tespitine, senaristler ile davalılara ödenen bedeller ve müvekkili şirketin mahrum kaldığı kar sebebiyle müvekkili şirketin uğradığı zararın tespitine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama gideri ve vakelet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilleri tarafından davacı ile yapılan sözleşmeden doğan Yapmama/Kaçınma dahil tüm yükümlülüklerinin eksiksiz olarak yerine getirildiğini, davacı tarafın sözleşme ve ek protokollerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, edimlerini yerine getirmesi için sunulan tüm fırsatlara rağmen karşı tarafın makul ve somut bir çaba göstermediğini, sözleşme uyarınca yapılacak ödemelerin davacı tarafından belirli bir takvime bağlandığını, buna rağmen kısmi ödemeler yapıldığını ve taahhüt edilen tutarların tamamının sürelerinde ve tam olarak tediye edilemediğini, bu sebeple sözleşmeye ek protokoller eklendiğini, protokollerden doğan yükümlülüklerin de davacı tarafından yerine getirilmediğini, davacının sözleşmeden kaynaklı edimlerini 2012 yılının sonuna kadar yerine getireceğine ilişkin sürenin, ek protokoller ile sürenin 2014 yılının sonuna kadar uzatıltığını, sözleşmenin süresinin 31/12/2014 tarihi itibari ile sona erdiğini ve davacının edimlerini yerine getirmediğini, bu sebeple FSEK’nun 58. Maddesi uyarınca cayma hakkının kullanılmasına ilişkin tüm şartların gerçekleştiğini beyan ederek davanın reddine karar verilerek yargılama ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce 03/12/2015 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, senarist yapımcı bilirkişi …, muhasip bilirkişi … ve Hukukçu bilirkişi… dosya tevdi edilmiş, bilirkişilerin 08/04/2016 tarihli raporlarında sonuç olarak: “Her iki tarafın aralarındaki sözleşmeye aykırı bulunup bulunmadığı, sözleşmeye aykırı eylem var ise bunun kim tarafından, hangi tarihte, ne şekilde gerçekleştirildiğine” ilişkin değerlendirmemiz:Taraflar arasında akdedilen Temel sözleşmeye ilk aykırı hareket edenin, 2008 yılı Şubat ayı itibarıyla Davacı taraf olduğu; davacının temel sözleşmede öngörülen süreler içerisinde çekim işlemlerine başlamadığı;bu gecikme ertesinde, taraflar arasında ek sürelerin öngörüldüğü 3 adet yeni protokol imzaladığı anlaşılmaktadır. Ancak temel sözleşme ve ek protokol hükümlerinde davalının film çekim sürecini geciktirdiği iddialarına temel oluşturacak biçimde, davacının kendini koruma altına almak için öngördüğü herhangi bir özel hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca Temel Sözleşme madde 3.2.c. hükmündeki özel düzenleme her 3 ek protokol açışından da geçerli olup; bu hükümde davalının susma yolu ile zımnen onay vermesi öngörülmüştür. Hükme göre, 15 gün içinde onay verilmeyen senaryolar için davacının onay alma mecburiyeti ortadan kalmaktadır. Ancak bu zımni onay kurumuna rağmen, davacının 8 yıl boyunca çekimlere başlayamadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, Temel Sözleşmenin sona erdiği 2008 yılı başında Davacı’nın Davalı’ya karşı maddi yükümlülüklerini de yerine getirmediği görülmektedir. Bu sebeple ek protokol No.l madde 3.3. ve EkProtokol No.2 m.3.3 hükümlerinde mali planlamalar yeniden düzenlenerek; Davaİı’nın alacağı ödemeler taksitlendirilmiştir. Sözleşmenin mali olarak ihlali, ilk olarak, 2008 Şubat ayı döneminde, temel sözleşmeye uyulmayarak gerçekleşmiştir. Davalının ek protokoller aracılığıyla alacağını zamana yayarak taksitlendirdiği anlaşılmaktadır. 2.Süre verilmeden Cayma Koşullarının Somut Olayda Mevcut Olup olmadığına” ilişkin değerlendirmemiz: FSEK m.58 anlamında mehilden muafiyet şartlarından olan “Hakkı kullanmak iktisap eden için imkansızsa” ibaresi, somut olayda davac… aleyhine gerçekleşmiştir. Lâkin davacının “iflas erteleme” davasının ve iyileştirme projesinin sürdüğü hem resmi kanallarca, hem de piyasa ve sektörce bilinen bir gerçektir. Her ne kadar kayyum ve bilirkişi raporlarında davacının finansal durumunun düzeldiği belirtilmekte ise de, Davacı’nm böyle yüksek bütçeli 3 film + bir TV dizisini öngörülen sürelerde yapabilmesinin ekonomik açıdan imkânsızlaştığı kanaatine varılmıştır.3.”İflas ertelemesi davasının süre verilmeden cavma için yeterli ekonomik gerekçeyi taşıyıp taşımadığı” sorusuna ilişkin değerlendirmemiz:Davacının bu kadar borç altında her biri en az 5-10 milyon TL maliyet içeren 3 yapımı ve yine her bir bölümü en az 600.000 ila 1.000.000 TL arası bir bütçe içeren TV dizisini yapabilmesi ekonomik olarak makul görülmemektedir. 2011 itibarıyla gücünü ve sektördeki ağırlığını, prestijini ve güvenilirliğini kaybeden davacı, 2014 ve 2015 yıllarında tamamen zayıflamış hali ile bu filmleri yapmasının mümkün olmayacaktır. Bu sektör gerçeği, Davalı tarafından da muhtemelen bilinmekte ve bu inançsızlıkla 8 yıl verilen süre dışında ek bir mehil süresi verilmesine gerek duyulmamıştır. Dolayısıyla iyileştirme projesine rağmen, bu boyutta bir yapımı karşılayacak finansal yapı ve olanaklara davacının sahip olmadığı ve kısa zamanda da olamaycağı gerçeği karşısında mehil vermeksizin caymanın şartlarının somut vermeksizn caymanın şartlarının somut olayda oluştuğu düşünülmektedir. 4.”Sözleşmeve konu film için, davacı tarafın var ise yaptığı harcamaların tarih, sebep ve miktarlarının ne olduğuna” ilişkin değerlendirmemiz:Dava dosyasmda yer alan davacı …’in: …’ye tarihinde 02.04.2010 tarihinde 100.000TL İle 03.01.2011 ve 25.11.2011 tarihlerinde 150.000TL olmak üzere, toplam 250.000TL; …’e 04.01.2013 ile 06.12.2013 arası dönemde 70.000TL ve 02.01.2014 ile 31.10.2014 arası dönemde 87.000TL olmak üzere toplam 157.000TL; Davalı … ’a 04.10.2006 ile 25.07.2014 arası dönemde toplam 603.678,75 TL; Davalı … Ltd. Şti’ne 04.10.2006 ile 31.07.2013 arası dönemde toplam 385.814,75 TL ödeme yaptığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafın yaptığı harcamaların sözleşme gereği olduğu; davalının mali haklarını devrettiği şirket, eğer sözleşme şartlarını yerine getiremezse aradan geçen zamandaki kaybını telafi edebilme maksadı taşıdığı anlaşılmaktadır. Ancak Ek Protokollerde yer alan bilgilerden davalının bu ödemelerin bir kısmını Davacı’dan alabildiği görülmektedir.Davacı ayrıca, bu eseri çekebilmenin ilk basamağı olan eser haklarını satın almanın dışında, senarist kişilere paralar ödemiş; ancak ödeme karşılığı yapılan işler (yazılan senaryolar) yarım kalmıştır. Ancak bu nevi ödemelerin davalı tarafın kusurlu ve borca aykırı davranışları sebebi ile karşılıksız kaldığına yönelik herhangi bir delil dosyada bulunamamıştır. Ajanca Temel Sözleşme m.3.3.e hükmünde süre sonunda hak sahibinin cayması durumunda avans aldığı bedellerin iade edilmeyeceği öngörülmüştür.5.”Film yapım sürecinin uzamasının film yapılmamasının neden kaynaklandığını, çekimlere başlanmama sebebinin ne olduğu, eğer var ise bundan dolayı davacının iddiasının ne olduğuna” ilişkin değerlendirmemiz: Yapılan incelemelerde yukanda da sıkça bahsedildiği üzere bu iddiaların somut bir delil ile ispatlanamadığı görülmektedir. Dosya içeriğindeki belge ve tanık beyanlarına bakıldığında ise Davalı’mn yapım sürecinin uzamasına yol açacak herhangi bir davranışına rastlanmamaktadır. Zaten sektör tecrübesi olan hak sahibi açısından, bu filmlerin bir an önce çekilmesi çok daha kazançlı olacaktır. Ayrıca Temel Sözleşme m.3.2.c hükmündeki 15 günlük sürede cevap vermeme halinde zımni rıza göstermiş sayılmaya; Ek Protokol No.l m.3.2. hükmündeki sunulan senrayoyu kabul etmiş sayılmaya; Ek Protokol No.3 m.3.2.’teki senaryoya onay vermeye ilişkin hükümlerden de davalının irade beyanın sürecin hızlanmasına yönelik olduğunu göstermektedir. Bu süreçte çekimlerin tamamlanamamasmın sebebi olarak davacının kaynak yetersizliği ve finansman bulamayışı olduğu düşünülmektedir.” şeklinde görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
04/05/2016 tarihli ara kararın 1 nolu ara kararı uyarınca davacının itirazlarının tartışılması amacıyla ek rapor tanzimi için tevdi edilmiş, bilirkişi heyetinin 28/10/2016 tarihli ek raporunda özetle: “Davacı vekilinin iddia ettiği tüm hususlar birbirine benzeyen hatta çoğu neredeyse aynı olan konuları tekrar etmektedir. Bu yüzden de tekrar tekrar bu konulara aynı cevaplar verilmemiş, değinilen tüm konuların cevapları yeterince işbu ek raporda ve önceki esas olan detaylı raporumuzda fazlasıyla açıklanmış ve anlatilmıştır. Netice itibarıyla değerlendirme sonucum sabit olup, son karar ve yargı sayın mahkemenin ve sayın hakimindir” şeklinde görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
Mahkememizin 2015/25 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda 09/03/2017 tarih ve 2015/25 Esas 2017/38 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından 30/03/2018 tarihli dilekçe ile kararın istinaf edildiği, istinaf üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2020/782 Esas, 2022/442 Karar ve 17/03/2022 tarihli ilamıyla Mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verildiği, ilgili ilam gereğince dosya mahkememize tevzi olarak 2022/68 Esas numarasını almış olduğu anlaşılmış olup, yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce 26/01/2023 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bilirkişi heyetinin 05/05/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının, 2014 yılında 42.502.031,21 TL olarak gerçekleşen toplam gelir tutarının 2015 yılında 5.577.017,94-TL olarak gerçekleştiği, 2014 yılında 8.110.386,46-TL Faaliyet Zararı gerçekleştiği, 2015 yılında ise 1.107.148,38-TL Faaliyet Karı gerçekleştiği, 2014 yılında firmanın finansman kaynağı olarak kısa vadeli borçlanma yaptığı, dönem sonu itibariyle 2014 yılında 13.192.031,17-7L dönem zararı oluştuğu, 2015 yılında ise 5.386.400,75 dönem kari gerçekleştirdiği, davacının 2014 ve 2015 yıllarında Cari Oran analizinde nakit açığının mevcut olduğu, Kaldıraç Oranı incelendiğinde yüksek finansal riske sahip olduğu, davacının 2015 yılında yeni sözleşmeler inşaa ettiği, bazı sözleşmelerin borca karşılık yapıldığı ancak iş anlamında 2015 yılında firmada bir canlanma gözlenebileceği, dönem itibariyle iflas erteleme davasının ve iyileştirme projesinin sürdüğü, kayyum raporlarında finansal durumun iyileştiği belirtilmiş ise de yüksek bütçeli 3 adet film , 1 Tv dizisinin öngörülen sürede yapılabilmesinin ekonomik açıdan imkansızlaştığı, davacının mükellefiyetinin devam etmediği, izleyen yıllarda şirket kapanışının gerçekleştiği, davacı şirketin mali durumunun cayma hakkının kullanıldığı tarih itibarıyla sözleşme hükümlerini yerine getirebilecek durumda olamayacağı, mehil verilmeden cayma hakkının kullanılmasının yerinde olabileceği, davacının dava konusu yapımları karşılayacak finansal yapı ve olanaklara sahip olmadığı ve kısa zamanda da olamayacağı gerçeği karşısında mehil vermeksizin caymanın şartlarının somut olayda oluştuğu şeklinde görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
5846 sayılı FSEK’nun 58.maddesinde “Mali bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse, kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse icabı hale göre münasip bir zaman içinde hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir. Cayma hakkını kullanmak istiyen eser sahibi sözleşmedeki hakların kullanılması için noter vasıtasiyle diğer tarafa münasip bir mehil vermeye mecburdur. Hakkın kullanılması, iktisap eden kimse için imkansız olur veya tarafından reddedilir yahut bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum yoktur. Verilen mehil neticesiz geçerse veya mehil tayinine lüzum yoksa noter vasıtasiyle yapılacak ihbar ile cayma tamam olur. Cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamaz. İktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağır ise hakkaniyet gerektiği hallerde iktisap eden, münasip bir tazminat istiyebilir. Cayma hakkından önceden vazgeçme caiz olmadığı gibi bu hakkın dermeyanını iki yıldan fazla bir süre için meneden takyitler de hükümsüzdür.” belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı ile davalılar arasında 27/09/2006 tarihli sözleşme ile bu sözleşmenin eki olduğu belirtilen sırasıyla 08/10/2008, 02/10/2009 ve 13/05/2011 tarihli ek protokollerin düzenlendiği, 27/09/2006 tarihli sözleşmenin 2.maddesinde sözleşme konusunun yazar …’ın …adlı eserinden esinlenerek oluşturulacak üç adet senaryonun Hababam Sınıfının başına ya da sonuna ek getirmek suretiyle isimlendirilecek üç adet film yapımından ibaret olduğunun, 3.2 maddesinde sözleşmeye konu filmlerin yazılacak senaryolarının davalıya gönderileceğinin, davalının 15 gün içerisinde senaryolar hakkındaki görüşlerini bildiriceğinin, davalının görüşlerini bildirmesi halinde gerekli düzenlemelerin yapılacağının, 15 günlük süre içerisinde cevap verilmemesi, sessiz kalınması halinde senaryoların kabul edilmiş sayılacağının, 3.3.e maddesinde onay verilen senaryonun çekimlerine 12 ay içerisinde başlanacağının, sözleşme süresinin 2012 yılının sonu olduğunun ve senaryoların onay için davalıda kaldığı sürenin sözleşmede belirlenen süreye ekleneceğinin yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde bu süre sonunda davalının dilerse sözleşmeden cayabileceğinin ve avans olarak alınan bedellerin iade edilmeyeceğinin, bu ana sözleşmeye ek 08/10/2008 tarihli protokolün 3.2 maddesinde davalının birinci yapım için kendisine sunulan senaryoyu kabul ettiğinin, 3.4 maddesinde sözleşmeye konu filmlerin yanında ayrıca bir televizyon dizisi de yapılacağının, 02/10/2009 tarihli ikinci ek protokolün 3.2 maddesinde sözleşme süresinin 2 yıl uzatılarak 2014 yılının sonu olduğunun belirtildiği, davalılar tarafından davacıya gönderilen … 16. Noterliğinin … tarih … yevmiye numaralı ihtarname ile davacının sözleşme ve protokollerde belirlenen vadelerde filmlerin ve dizinin çekimine başlamadığının, davalıların zarara uğradığının beyan edilerek cayma hakkının kullanıldığı, davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde davalıların davacı ile aralarında düzenlenen sözleşmeden caydıklarının, cayma hakkının kullanılırken 5846 sayılı FSEK’nun 58.maddesi kapsamında mehil verilmesi gerektiğinin ancak davalılarca mehil verilmediğinin, davacının sözleşmede belirlenen sürede edimini ifa edememesinin sebebinin sözleşmede belirlenen onay sürecinin davalı tarafça aksatılmasından, senaryolara onay vermemesinden dolayı olduğunun, davacının kusurunun bulunmadığının, davalıların sözleşmeden caymasının haksız ve kötüniyetli olduğunun, sözleşme kapsamında davalılara ve dava dışı senaristlere ödemeler, masraflar yapıldığının, davacının kazanç kaybının bulunduğunun, zarara uğradığının beyan edilerek caymanın geçerli olmadığının tespiti ve tazminat talepli bu davanın açıldığı, davacı tarafça senaryoların davalıya gönderildiği, davalının senaryoları kabul etmediği ve reddettiği bu nedenle filmlerin ve dizinin çekimine başlanamadığı beyan edilmiş ise de dosya incelendiğinde davacı tarafça senaryoların davalıya gönderildiği iddiasına ilişkin 04/08/2014 ve 10/10/2014 tarihli iki adet e- mail delil olarak gösterildiği bu tarihlerden önce davalıya senaryo gönderildiğinin ve davalı tarafça reddedildiğinin davacı tarafça ispat edilemediği, taraflar arasında ilk sözleşmenin 27/09/2006 tarihinde düzenlendiği, 02/10/2009 tarihli ikinci ek protokolün 3.2 maddesinde sözleşme süresinin 2 yıl uzatılarak 2014 yılının sonu olduğunun belirtildiği, 08/10/2008 tarihli protokolün 3.2 maddesinde davalının birinci yapım için kendisine sunulan senaryoyu kabul ettiğinin de belirtildiği ancak ilk sözleşmenin düzenlendiği tarihten cayma ihtarnamesinin gönderildiği tarihe kadar geçen 8 yıllık süre içerisinde davacı tarafça filmlerin ve dizinin yapılmadığı tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafça, davalının senaryolara kötüniyetle onay vermediğine, filmlerin ve dizinin yapılamamasında, sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilememesinde davalının kusuru bulunduğuna, davalıdan kaynaklandığına ilişkin iddiaların ispat edilemediği, davacı tarafça sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmediği, davacı tarafça davalılar tarafından cayma hakkı kullanılırken sözleşmedeki hakların kullanılması için mehil verilmediği beyan edilmiş, davalılar tarafından cayma hakkının kullanıldığı ihtarname incelendiğinde davacıya mehil verilmediği anlaşılmış ise de 5846 sayılı FSEK’nun 58/2 maddesinde “Hakkın kullanılması, iktisap eden kimse için imkansız olur veya tarafından reddedilir yahut bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum yoktur.” belirtilerek cayma hakkı kullanılırken mehil verilmesi gerekmeyen durumların düzenlendiği, İstanbul Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2020/782 Esas, 2022/442 Karar sayılı kararı doğrultusunda davacının 2014 ve 2015 yılına ait ticari defterlerinin incelendiği, bu hususta bilirkişilerden rapor alındığı, bilirkişilerce sunulan 05/05/2023 tarihli raporun mahkememizce denetime elverişli ve uygun bulunduğu, alınan rapor ve ana sözleşme ile protokollerde belirlenen sözleşme süresi birlikte değerlendirildiğinde cayma hakkının kullanıldığı tarihte davacı şirketin mali durumunun sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye uygun olmadığının anlaşıldığı, bu nedenle davalılar tarafından cayma hakkı kullanılırken mehil verilmesine gerek olmadığı, davalılar tarafından cayma hakkının usulune uygun ve haklı olarak kullanıldığının anlaşıldığı, davacı tarafça cayma hakkının davalılar tarafından kötüniyetli olarak kullanıldığının ispat edilemediği, davacı tarafça sözleşme kapsamında davalılara ve dava dışı senaristlere ödenen bedeller ile kazanç kaybı yönünden zarara uğradığı beyan edilerek tazminat talebinde bulunulmuş ise de 27/09/2006 tarihli sözleşmenin 3.3.e maddesinde davacı tarafından yükümlülükleri yerine getirilmemesi halinde bu süre sonunda davalının dilerse sözleşmeden cayabileceğinin ve avans olarak alınan bedellerin iade edilmeyeceğinin düzenlendiği, yine 5846 sayılı FSEK’nun 58.maddesi kapsamında yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafın kusursuz olduğunun veya davalıların daha ağır kusurlu olduğunun davacı tarafça ispat edilemediği bu hususlar da birlikte değerlendirildiğinde davacının ödediği bedeller ve kazanç kaybına ilişkin tazminat talebinde bulunamayacağı anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 269,85 TL karar harcından peşin yatırılan 170,78 TL’nin mahsubu ile kalan 99,07 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-Davalılar tarafından yapılan 300,00 TL ( posta gideri ) yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07/12/2023

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza