Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/97 E. 2022/54 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/97 Esas
KARAR NO : 2022/54

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/05/2019
KARAR TARİHİ : 14/04/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; müvekkilinin … tescil nolu “…” ve … tescil nolu “…” ibareli markalarının bulunduğunu, davalının müvekkili ile aynı alanda iştigal eden bir şirket olup kötüniyetli şekilde müvekkilin markaları ile karıştırılmaya yol açacak … nolu “…’ve … nolu … ibareli markaları tescil ettirdiğini, bu nedenle davalı markalarının smk 6/9 kapsamında kötüniyetli tescil edilmiş olması sebebiyle hükümsüzlüğünü, söz konusu markalarla ilgili kullanımların markaya tecavüz ettiğinin tespitine men ve ref’ine ve davalının müvekkiline ait sloganlar ile de iltibas yaratması ve reklamlarında aldatıcı unsurlara yer verilmesi sebebiyle davalının kullanımlarının men ve refine karar verilmesini, öncelikle ve acilen ve davalıya tebligat yapılmaksızın müvekkilimizin haklarının acilen ve etkinlikle korunması gereği ve oluşan zararın telafisinin ileride mümkün olmamasının kuvvetle muhtemel olması nedenleriyle: dava konusu tpmk nezdinde … sayılı ”…” ve … sayılı “…” markalarının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için duruşma gününden önce ve davalılara tebligat yapılması beklenmeksizin teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu hususun tpmk markalar dairesi’ne bildirilmesini; davalıya ait … , … , … ve … ibareleri ve benzerleri de dahil olmak üzere müvekkilimizin …. ve “…” marka, ürün ve ambalajı, ticari takdim şekli, promosyon biçimi, tanıtım ve kampanya yöntemleri ile aynı ve/veya benzerini kullanmak, bu unsurları ve/veya benzerlerini taşıyan tüm unsurları kullanmak, üretmek, depolamak, satışa arz etmek, satmak, reklam ve tanıtımını yapmak suretiyle vaki fiillerinin haksız olduğunun ayrı ayrı hükmen tespitini, davalıya ait … adresli web sitesinde ve ınternetteki ve diğer mecralardaki davalıya ait … , … , … ve … ibareleri ve benzerleri de dahil olmak üzere, müvekkilimizin … ve “…” markaları ve ürünleri ile iltibas yaratacak şekildeki tüm ürün görselleri ve bunun diğer versiyonları dahil müvekkilimizin markasına ve fikri sınai haklarına tecavüz teşkil eden davalının tüm kullanımlarının çıkarılmasını, çıkarılması mümkün olmadığı takdirde söz konusu web sitelerine erişimin engellenmesini, davalıya ait sosyal medya hesaplarındaki, davalıya ait … , … , …ve … ibareleri ve benzerleri de dahil olmak üzere, müvekkilimizin … ve “…” markaları ve ürünleri ile iltibas yaratacak şekildeki tüm tanıtım ve kullanımlarının durdurulmasını; mütecaviz görüntülerin web sitesi ve sosyal medya hesapları içeriğinden çıkartılmasını, bu mümkün olmadığı taktirde davalıya ait sosyal medya hesaplarına erişimin tedbiren önlenmesini, dava konusu … sayılı ” …” ve … sayılı “…” marka tescillerinin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinini, mahkeme kararının, t.ticaret k.nun 59. maddesi ve 6769 sayılı smk’nın 149/1-g maddesi hükümlerine, ayrı ayrı istinaden, kesinleşmesinden sonra, masrafı davalıdan alınmak koşulu ile “başlangıç” ve “gerekçe” bölümlerinin sayın mahkemece tayin edilecek bir özetinin, “hüküm” fıkrasının tamamının, tirajı en yüksek gazetenin tüm türkiye’de yayınlanan nüshalarında ilanını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; Müvekkil şirket tarafından gerçekleştirilen haklı kullanımın davacı taraf markası ile iltibas yaratmadığını, müşteriler nezdinde müvekkil çatı markası ve tanınmış marka olan PETROL OFİSİ ve kurumsal kırmızı rengin, taraf markalarının aynı yerde görülme ihtimalinin imkansız olduğunu, sektördeki müşteri algısının tamamen çatı marka üzerinde olduğunu, müvekkil tarafından çatı marka olmaksızın hiçbir yerde ve hiçbir surette markanın kullanılmadığını, müvekkil marka başvurusuna yapılan davacı itirazının Türk Patent tarafından haksız bulunarak reddedildiğini, müvekkil markasının tescil edilmek üzere olduğunu, müvekkil markasının kullanımın bu çerçevede gerçekleştirildiği konularındaki açıklamaların da dikkate alınarak haksız markaya tecavüzün tespiti ve bağlantılı taleplerin reddini, müvekkil tarafından gerçekleştirilen kullanımın iltibas yaratmadığı yönündeki açıklamalar, müvekkil sloganın benzer olmadığını, davacı sloganından önce Türkiye’de kullanıma başlandığını, müvekkil tarafından ürün tanıtımında kullanılan ibarelerin tüm akaryakıt markaları tarafından kullanılan ifadeler olması yanında müvekkilin üzerinde ar-ge çalışmaları gerçekleştirdiğini, davacının Türkiye’de marka tanıtımının, marka kullanımının olmadığı da dikkate alınarak aslında Türkiye içerisinde davacı tarafın marka üzerinde bir itibarının olmadığını, asıl müvekkil tarafından marka tanıtımı için ciddi emek harcandığını, davacı tarafın bu emek üzerinden haksız kazanç elde etmeye çalıştığı konusundaki açıklamaların dikkate alınması suretiyle haksız rekabetin tespiti ve bağlantılı tüm taleplerin reddini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişiler mahkememize sundukları 20/03/2020 tarihli bilirkişi raporu ile; Davacı … firmanın ve davalı … firmanın “active” ibareli davalı tarafın kullanımlarının halkı yanıltacak şekilde benzerlik yarattığı ve Davalı firmanın marka da ayırt edici ibare katmaması ile haksız rekabet yarattığı kanaatine varılmıştır. Marka kullanımlarının iltibas düzeyinde benzerlik yarattığı kanaatine varılmıştır. Davacı firma kullanımlarının daha eskiye dayandığı ve birçok ülkede tescil ettirerek desteklediği bundan ötürü davalı tarafın kullanımının doğru olmadığı kanaatine varılmıştır. Yukarıda izah edilen sebepler ile markaların ortalama tüketici nezdinde karışıklık yaratacağı saptanmıştır. Bu sebeple markanın hükümden düşürülmesini, Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Bilirkişiler mahkememize sundukları 25/02/2022 tarihli bilirkişi raporu ile; Kötüniyetli tescile ilişkin hükümsüzlük talebinin; markasal benzerlik unsurunun gerçekleşmemesi, kötüniyet unsuruna ilişkin net delillerin bulunmaması nedeniyle koşullarının oluşmadığı, Davacı markaları ile davalı markaları da bu anlamda zayıf marka olduklarından ve davacı markalarındaki … ibaresi dışındaki unsurlar ile davalı markalarındaki … ibaresi dışındaki unsurlar farklı olduklarından markaların genel görünüm itibariyle söz konusu markaların alıcısı olan akaryakıt sektörü tüketicileri nezdinde davacı … davalı … ibareleri ile birlikte kullanılmaları da dikkate alındığında Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak kaydıyla karışıklığa sebep olmayacakları bu sebeple de marka tecavüzüne ilişkin koşulların oluşmadığı, haksız Rekabet Yönünden; Davalı reklamında kullanılan “bünyesinde” – kelimesinin bulunması nedeniyle söz konusu “hem benzin hem de dizelde bugüne kadar bünyesinde geliştirilmiş en yüksek teknolojiye sahip …” ifadelerinin davalının kendi ürün reklamında daha önce kendi ürünlerinden farklı şekilde ürettiği bir üründen bahsettiği bu nedenle de Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak kaydıyla haksız rekabetin unsurlarının oluşmadığı, Davacı sloganları ile davalı sloganlarının benzerlik olmalarına rağmen davacının … davalının olması ve tüketici nezdinde bu şirketlerin tanınmışlığının reklamlarda bu ibareleri kullanma nedeniyle iltibası engelleyeceği, tüketicinin ana markaları dikkate alarak ürünleri seçeceği, ayrıca ürünün özelliklerini ifade etme unsurunu içeren sloganlardaki benzerliğin davacı ve davalı markalarının tanınmışlığı dikkate alındığında tüketici tercihlerini etkilemeyeceğini, Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık davalı adına TPMK nezdinde … ve … numaraları ile tescilli …ve … ibareli markaların hükümsüzlüğü ile davalı kullanımlarının davacıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı oluşturması halinde bunun durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ile birlikte hükmün ilanı istemine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde davacı adına … tescil numaralı markanın 4. Sınıf hizmetler kapsamında 19/03/2018 tarihinde tescil edildiği, … tescil numaralı markanın … Sınıf hizmetler kapsamında 27/11/2015 tarihinde tescil edildiği, … tescil numaralı markanın … ve … Sınıflarda 12/03/2020 tarihinde tescil edildiği, hükümsüzlüğü talep edilen davalıya ait … ve … tescil numaralı markaların … ve … Sınıflar kapsamında 25.01.2019 tarihinde tescil edildikleri ve koruma sürelerinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir., yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Markalar arası karşılaştırma
Bilindiği üzere Karıştırılma (iltibas) terimi, ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya kanşınu ifade etmekte olup, satın alman iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir. (FRANKO, İltibas,116) İltibas doğrudan iltibas ve dolaylı iltibas olarak ikiye ayrılabilir, buna göre, kanşiklığı yaratan aynı veya benzeri bir işaret, bu işaretin hitap ettiği çevrede, söz konusu markanın kullanıldığı mal veya hizmetin, iltibasa maruz bırakılan mal ve hizmetle özdeşleştirilmesine yol açıyorsa doğrudan iltibas söz konusu iken, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir marka, bu markanın hitap ettiği çevrede, işaretler arasındaki farklılığı anlasalar bile benzerliğe dayalı olarak mal veya hizmetler arasında yanlış bağlantılar kurmasına yol açıyorsa dolaylı iltibas söz konusu olur. İltibas ihtimalinin tespitinde, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markanın sahip olduğu ayınm gücü, telaffuz, biçim ya da anlam itibariyle bıraktığı etki, markaların kullanılacağı mal/hizmet türlerinin birbirine yakın olup olmadığı’, markaların benzer ahcı çevrelerine hitap edip etmedikleri hususları dikkate alınmalıdır.
Dolayısıyla somut olayda üzerinde durulması gereken konular; markaların benzerliği ve kullanım alanlarındaki benzerlik, bu benzerliğin ortalama tüketici algısında karışıklığa yol açacak nitelikte olup olmadığıdır. Yargıtay ve doktrince kabul edilen görüşe göre; benzerliğin tespitinde markaların genel görünümleri dikkate alınarak, markalar arasında bütünsel benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Buna göre, markaların benzerlik değerlendirilmesi yapılırken herkesin kullanımına açık olan tenimi tanımlayıcı/ tasvir edici ibareler kapsam dışı bırakılmakta ve benzerlik değerlendirilmesi markanın esas/baskın unsuru baz alınmak suretiyle yapılmaktadır. Bununla birlikte, bir markanın farklı unsurlardan oluşmasına rağmen bütün itibariyle bıraktığı etki, diğer bir markayı çağrıştırabilmektedir. Bunun yanında markalar arasındaki benzerlik görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik şeklinde ortaya çıkabilir. Ancak bu tür benzerlik hallerinin hepsinin birden aynı somut olayda bulunması şart olmayıp, somut olaydaki özelliklere göre bunlardan birinin var olması karıştırma ihtimalinin mevcut olduğunun kabulü için yeterlidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, 09/02/2021 tarihli bilirkişi raporu ve çelişkileri giderir mahiyette alınan 25/02/2022 tarihli bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, taraf markalarındaki ana unsurun … ibareleri olduğu, bu ibarenin tasvir edici bir işaret olduğu, kelimenin Türkçe anlamının “etken”, “etkili” anlamlarını taşıdığı, … ibaresinin ortak unsur olarak kullanıldığı markaların yanındaki… ibarelerinin markalara ayırt edici fonksiyon yükledikleri, davacı ve davalı markalarının akaryakıt sektöründe ayrı ayrı tanınmış marka oldukları ve taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde bıraktığı genel intibanın farklı olduğu, … ibaresinin zayıf marka niteliğinde olduğu her ne kadar … ibaresi ortak unsur olsa da “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ve “…” gibi ibarelerle her bir markanın ayırt edici özelliğe sahip olduğu dolayısı ile tüm bu nedenlerle taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde karışıklığa sebebiyet vermeyeceği, görsel,işitsel, anlamsal ve genel izlenim itibari ile markaların farklı olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Mal ve hizmet sınıfları yönünden karşılaştırma Yargıtay kararlarına göre, birden ziyade kişiler adına tescilli ya da tescil başvurusu yapılan markaların kullanılacağı mal veya hizmetlerin benzer olup olmadıklarının tespitinde öncelikle TPMK tarafından yayınlanan sınıflandırmaya ilişkin tebliğler uygulanacaktır. Bu durum marka tescil ve sınıflandırmada belirlilik ve tescilli markanın koruma sınırının saptanmasında da birlik ve istikrarın koşuludur.4. Ancak sınıflandırma ürünlerin benzerliğinin tespiti noktasında bağlayıcı bir etkisi Bulunmamaktadır. Ürün benzerliği değerlendirmesinde halk nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Nitekim Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 11/4 hükmüne göre; “ mal veya hizmetlerin aynı sınıflarda yer almaları benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almaları da benzer olmadıklarına karine teşkil etmez”. Demektedir.
Yargıtay, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında şu kriterleri göz önüne almakta ve her somut olay için araştırılması gerektiğini ifade etmektedir;
a)Piyasanın anlayışı, b)Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, c)Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
d.)Mal vya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet etme olanaklarnın olup olmadığı,
e.)Birinin diğerini tamamlama imkanı olup olmadığı,
f.)Mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, kullanım yöntemleri-amaçları- hedeflenen halk kesiminin aynı olup olmadığı hususları dikkate alınır.
Yine aynı sınıfın farklı alt gruplarında yer alan mal veya hizmetlerin benzerlik araştırmasında: piyasanın bu konudaki anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirlerinin yerine ikame edilebilme ve vekalet etme olanaklarının ve birinin diğerini tamamlama imkanının bulunup bulunmadığı, dağıtım kanallarının, kullanım yöntemlerinin ve amaçlarının ortak olup olmadığı ölçütlerinin, hedeflenen halk kesimleri dikkate alınarak incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, davacının markalarının dahil olduğu … Sınıf ile davalının markalarının dahil olduğu … Sınıf bakımından ayniyet derecesinde benzerlik olduğu, davalı markasında yer alan … Sınıf bakımından da yukarıda belirtildiği şekilde 4. Sınıfta yer alan mal ve hizmetler bakımından benzerlik taşıdığı görülmektedir.
Davacının TPMK nezdinde tescilli markalarının mal ve hizmet sınıfları ile davalı markasının tescilli olduğu sınıflar açısından benzer mal ve hizmet sınıfının söz konusu olduğu görülse de, davacının tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması (SMK Madde 7/c) halinde bu fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır. Dolayısıyla her iki taraf marka kullanımı bu madde kapsamında değerlendirilmeli; tarafların Petrol Ofisi ve BP markalarının akaryakıt sektöründe tanınmış marka olmaları, Active ibaresinin tasvir edici nitelikte bir kullanım olması, davalının benzer marka kullanımıyla haksız yarar sağlayacağı veya tanınmış marka itibarına zarar vereceğine dair bulguların somut olay bakımından gerçekleşmediği değerlendirilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere mal ve hizmet sınıfları yönünden benzerlik olsa bile markasal açıdan benzerlik olmadığından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu çerçevesinde markaya tecavüz durumunun söz konusu olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kötüniyet İddialarına İlişkin Değerlendirme İyiniyet, bir hakkın ya da hukuki sonucun doğmasına engel bir nedenin varlığını bilmeme veya bilmesi de gerekememe halidir. Hukukumuzda iyi niyet asildir. TMK m. 3/f.l’de bu ilke, Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır şeklinde ifade edilmiştir. Bir hakkın veya hukuki işlemin doğumunda kişinin iyi niyetli olup olmadığını karşı tarafın iddia ve ispat etmesi gerekir. O halde iyi niyet kural ve karine, kötü niyet istisna ve ispata muhtaç kabul edilmekte, ispatın kötü niyet iddiasında bulunan kişi tarafından yapılması gerekmektedir.
Bu bağlamda marka tescil başvurusunda bulunan kişilerin iyi niyetli olduğu, dolayısıyla kötü niyetli olmadığı kabul edilmek zorundadır. Meğer ki başvuru veya marka sahibinin iyi niyetli olmadığı açıkça anlaşılsın. Dolayısıyla iyi niyetin esas olmasının bir diğer sonucu ise, başvuru sahibinin kötü niyetli olup olmadığının özenle tespit edilmesi ve mümkün olduğunca somut koşullara bağlanmasının gerekmesidir .( Şehirali Çelik, Feyzan Hayal, “İltibastan Kötüniyetli Tescile Paskalya Tavşanlarının Hikâyesi”, Batider 2011, C. XXVII, S. 3, s. 103.)
Türk yargı uygulaması, başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi halini kötü niyetin varlığında önemli görmektedir. Ancak başkasının markasının da ayırt edici olması; tanımlayıcı olmaması zorunludur. Zira serbest işaretlerin marka olarak tescilinde de kötü niyetli marka başvurusunu gündeme gelebilmektedir.(Bilgili, Fatih, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanımı, 1. Baskı, Ankara 2006, s. 124. )
Somut olay bakımından yapılan incelemede, davalı tarafın marka korumasının amacına aykırı şekilde kötüye kullanıldığına ilişkin somut bir delile rastlanmadığı, davacı yanın kötü niyet iddiasını ispatlayamadığı gerekçesi ile kötü niyet koşullarının somut olay bakımından oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Marka Hakkına Tecavüz Bakımından Değerlendirme
Marka hakkına tecavüz 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. ve 30 maddelerinde düzenlenmiştir. Mezkur Kanunun 29. maddesinde, “marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak sureliyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak dağıtmak başka bir şeklide ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş haklan izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller olarak sayılmıştır,
6769 sayılı Yasanın 7. maddesinde ise marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları düzenlenmiştir. Buna göre marka hakkı sahibi, izinsiz olarak yapılması halinde 2. fıkra kapsamında “Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması tescilli marka ile aynı veya benzer alan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer alan ve Türkiye de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikieki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması” fiillerinin önlenmesini talep etme hakkı düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere burada hem markalar arası aynılık/benzerlik hem de mal ve hizmet sınıflan arasında aynılık/benzerlik karşılaştırmasının yapılması ve iltibasın yani karıştırılmanın söz konusu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. İltibas değerlendirmesinin önce işaretlerin, sonra mal ve hizmetlerin benzerliği şeklinde bir sıralama yerine, her ikisinin bir arada ve birbirine nitelik olarak etkisi de gözetilerek birlikte yapılması gerekir.
Somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, yukarıda hükümsüzlük talebine ilişkin yapılan incelemede de belirtildiği üzere, … ibareli davacı markaları ile davalı markalarının zayıf marka oldukları, davacı markalarındaki … ibaresi dışındaki unsurlar ile davalı markalarında ki … ibaresi dışındaki unsurların farklı oldukları dikkate alındığında markaların genel görünüm itibari ile akaryakıt sektörü tüketicileri nezdinde davacı … ile davalı … ibareleri ile birlikte gerçekleştirilen kullanımlar dikkate alındığında karışıklığa sebebiyet vermeyeceği, bu suretle marka hakkına tecavüz koşullarının da oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Haksız Rekabet Değerlendirmesi
Bilindiği üzere Haksız rekabet, TTK m.54 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına ve tarafların rakip olmasına da gerek yoktur
Davacının haksız rekabete dayalı birinci iddiası davalı reklamlarında kullanılan; “hem benzin hem de dizelde bugüne kadar bünyesinde geliştirilmiş en yüksek teknolojiye sahip Active 3 teknolojili yakıtları geliştirmiştir” ibaresinin aldatıcı olduğuna yöneliktir. TTK 55/1-a-2 bendine göre; “kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” haksız rekabet sayılır.
Bu bent anlamında haksız rekabetin unsurları şunlardır ;
a. Ortada gerçek dışı veya yanıltıcı bir açıklama olmalı,
b. Bu açıklama, açıklamayı yapanın kendisi veya işletmesine ait işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında veya lehine açıklamada bulunduğu kişi veya işletmesine ait işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında olmalı,
c. Açıklama, açıklamayı yapanın alıcıların alım kararlarını etkilemeye yönelik olarak kendisi veya başkasını rekabette ön plana çıkarmak amacıyla yapılmalıdır.
Gerçeğe Aykırı Açıklamanın Özel Görünüş Şekli; Yanıltıcı (Aldatıcı) reklamlardır. Aldatıcı reklamlar, konusu ürünün, malın, faaliyetin vesairenin hedefi (muhatabı) olan ortalama tüketicide yanlış anlamalara, zanlara, algılamalara, düşüncelere yol açan açıklamalar, değerlendirmeler, yargılar vs. içeren reklamlar olup, yanıltma istatistiki bilgiler, temelleri farklı fiyatlar, önemli ve etkili olanın atlanılması, karşılaştırmanın ilgisiz ve önemsizler arasında yapılmasıyla gerçekleştirilir. Bir reklamda yer alan bilgi, gerçeğe uygun olsa da, veriliş biçimi itibarıyla tüketicilerde yanlış izlenim doğuruyorsa yanıltıcı başka bir deyişle aldatıcı sayılır. Bir reklamın aldatıcı olup olmadığının saptanmasında ortalama bilgi ve dikkate seviyesindeki tüketiciler dikkate alınır. Ayrıca reklam özel bir gruba hitap ediyorsa bu gruba dahil ortalama tüketicinin reklamdan çıkarttığı anlama göre aldatıcı olup olmadığı tespit edilir. Reklamlarda abartma yapılması kural olarak haksız rekabet sayılmaz. Zira abartı aslında reklamın bir gereğidir. (GÖLE, Ticaret Hukuku Açısından Aldatıcı Reklamlara Karşı Tüketicinin Korunması, sf. 79) Ancak abartılı reklamın reklamı yapılan ürün veya hizmetin ortalama düzeydeki tüketicisi yönünden aldatıcılık ihtimali varsa bu halde abartılı reklam haksız rekabet teşkil edebilecektir.
Somut olaya dönüldüğünde, davalı reklamında kullanılan “bünyesinde” kelimesinin bulunması nedeniyle söz konusu “hem benzin hem de dizelde bugüne kadar bünyesinde geliştirilmiş en yüksek teknolojiye sahip … teknolojili yakıtları geliştirmiştir” ifadelerinin davalının kendi ürün reklamında daha önce kendi ürünlerinden farklı şekilde ürettiği bir üründen bahsettiği bu nedenle de haksız rekabet koşullarının oluşmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Davacının haksız rekabete yönelik ikinci iddiası ise davacının kullandığı … (ilerlemeye devam et) sloganının davalı tarafça … (sen ilerle diye) şeklinde kullanılması ve yine davacının kullandığı … (…) sloganının davalı tarafça olduğu gibi kullanılması şeklindedir.
Bilindiği üzere TTK 55/1-a-4 bendine göre; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” haksız rekabet sayılır. Bu bent kapsamında haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için şu unsurların varlığı gerekir;
aa. sahipleri farklı iki mal, iş ürünü, faaliyet, iş vb olmalı,
bb. iki farklı mal, iş ürünü, faaliyet, iş vb.den birisinin daha önce meydana getirilmeli (öncelik unsuru),
cc. Sonradan meydana getirilen mal, iş ürünü, faaliyeti veya işlerin başkası tarafından önceden meydana getirilenler ile dış görünüş veya duyuruş yönünden aynı veya benzer olarak yaratılmalı,
dd. Eylemin başkasının mal, iş ürünü faaliyeti veya işleri ile karıştırılma yaratma niteliğinin bulunmalıdır.
Karıştırılma (iltibas), aynen veya benzerini kullanma şeklinde gerçekleşebilir. Serbest yararlanma ve benzetmenin, taklit ve halkı aldatıcı düzeydeki benzerlik boyutuna ulaşması ve bir işletmenin yıllar süren yatırımı ve özenli çalışması sonucunda oluşturduğu imajı simgeleştiren bir ürünün taklidi halinde haksız rekabet vardır. Dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşulu ile herkes başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkını haizdir. Ancak, dürüstlük kurallarının ihlal edildiği noktada koruma başlar. Haksız rekabet hukukunun konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ticaret yönetim ve uygulamalarına karşı işletmesel çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunmasıdır. ( Tekinalp, Fikri Mülkiyet, 1999, sf.37 )
Karıştırılmanın varlığının tespitinde ölçüt, söz konusu ürünün orta yetenekteki olağan müşteri ya da malın hitap ettiği alıcıların yanılma olasılıkları, bunların herhangi bir ürünün yerine diğerini satın almalarının söz konusu olup olmadığıdır.
Bu bilgiler çerçevesinde davacı sloganları ile davalı sloganlarının benzer olmalarına rağmen davacının … davalının … olması ve tüketici nezdinde bu şirketlerin tanınmışlığının reklamlarda bu ibareleri kullanma nedeniyle iltibası engelleyeceği, tüketicinin ana markaları dikkate alarak ürünleri seçeceği, ayrıca ürünün özelliklerini ifade etme unsurunu içeren sloganlardaki benzerliğin davacı ve davalı markalarının tanınmışlığı dikkate alındığında tüketici tercihlerini etkilemeyeceği kanaati ile haksız rekabet koşullarının somut olay bakımından gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında toplanan deliller, hükme esas alınan 25/02/2022 tarihli bilirkişi raporu uyarınca sübut bulmayan davanın reddi cihetine gidilmiş, aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 36,30 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan: 2.550,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.550,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.14/04/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸