Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/94 E. 2022/97 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/94 Esas
KARAR NO : 2022/97

DAVA : Fsek’ten Kaynaklanan İsim Kullanımının Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/05/2019
KARAR TARİHİ : 15/09/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Fsek’ten Kaynaklanan İsim Kullanımının Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkilinin babasının 70’ye yakın eseri Türkçe’ye çeviren önemli bir çevirmen olduğunu, davaya konu …’un yazarı olduğu “…” adlı kitabını da 1975 yılında ilk kez Türkçe’ye çeviren kişinin de müvekkilinin babası olduğunu, Fransızca çeviriden çevrilen kitaba … adı verildiğini, …’in çevirisi olan kitaplarla ilgili telif haklarının müvekkili ile … tarafından temsil edildiğini, davalı ….’un yazarı olduğu “…” adlı kitabını müvekkilinin … ile olan sözleşmesi devam ederken Eylül 2018 tarihinde bu kez davalı … çevirisi ile yayınlandığını, davalı yayınevinin … 09/06/2017 tarihinde yaptığı 3 yıl süreli sözleşme devam ederken … adını kullanarak … çevirisi ile 131. Baskı yaptığını ve akabinde de 22/10/2018 tarihli bildirimle sözleşmeyi feshettiğini, davalıların Fsek’e aykırı eylemleri nedeniyle İhtarname keşide edildiğini ve … adının kullanılmasına son verilmesi talep edildiğini, davalıların ihtarnameye cevap vermediğini ve yayınlarını sürdürmesi nedeniyle arabulucuk başvurusu yapıldığını, ancak sürecin anlaşmama ile sonlandığını, davalıların eylemlerinin hukuka açıkça aykırı olduğunu belirterek, davalıların … adının her türlü mecrada kullanılmasının, önüne ardına eklemeler yapılarak kullanılmasının önlenmesine, 1.000,00 TL maddi, 130.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle ; müvekkili yayınevinin 1981 yılında kurulduğunu, dava konusu … başlıklı çeviri eserin, Türkiye’de çoğaltılıp yayımlanması haklarını tam ruhsat şeklinde hak sahibinden aldığını, kitabı Türkiye’de çoğaltıp yayımlamaya yetkili tek kişi olduğunu, işleme eser sahipliğinin ancak asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak kaydıyla mümkün olduğunu, bir işlenmenin sahibi kendisine bu sıfatla tanınan mali hakları, işleme hususunun serbest olduğu haller dışında, asıl eser sahibinin müsaade ettiği nispette kullanabildiğini, “…”nın … tarafından yaratılmış özgün bir ad olmadığını, başlığın …’e ait bir eser olmadığını, eserin Fsek m.83’te belirtilen yararlanmasının mümkün olmadığını, davacının tedbir, maddi ve manevi tazminat ve dava sonucu taleplerinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde ; “…” başlığının kitabın orijinal adından farklı olmadığını ve çevirmenin hususiyetini taşımadığını, bu nedenle Fsek hükümleri gereği korumanın gündeme gelmeyeceğini, davacının tazminat taleplerinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Mahkememize 11/09/2020 tarihli sunulan çoğunluk bilirkişi raporunda özetle; davacının murisinin esere verdiği “…” isminin kitabın orijinal adına ve içeriğine uygun bir ad olduğu, ayırt edici niteliği ve yaratıcılık açısından yeterli düzeyi taşımayan, çevirinin özü itibariyle bir dilden bir dile aktarım niteliği dikkate alındığında kitabın orijinal adından bütünüyle ayrı bir ad olarak yaratılmasının zaten mümkün olamayacağı, kaldı ki eserin orijinal adından uzaklaşıp başka bir şekilde adlandırma yapılmasının da bağlı eser olan çevirinin mahiyetine uygun düşmediği, çevirinin asıl esere bağlılık esasının diğer işlenme eser türlerine göre daha sıkı olduğu da dikkate alındığında “…” isminin asıl eserin isminden uzaklaşmadığı ve adın anlamını değiştirip yaratıcı bir forma sokmadığı bu nedenlerle de FSEK m.83’e aykırılığın söz konusu olmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 29/03/2022 tarihli çoğunluk bilirkişi raporunda özetle ; davacının murisinin esere verdiği “…” isminin kitabın orijinal adına ve içeriğine uygun bir ad olduğu, ayırt edici niteliği ve yaratıcılık açısından yeterli düzeyi taşımayan, çevirinin özü itibariyle bir dilden bir dile aktarım niteliği dikkate alındığında kitabın orijinal adından bütünüyle ayrı bir ad olarak yaratılmasının zaten mümkün olamayacağı, kaldı ki eserin orijinal adından uzaklaşıp başka bir şekilde adlandırma yapılmasının da bağlı eser olan çevirinin mahiyetine uygun düşmediği, çevirinin asıl esere bağlılık esasının diğer işlenme eser türlerine göre daha sıkı olduğu da dikkate alındığında “…” isminin asıl eserin isminden uzaklaşmadığı ve adın anlamını değiştirip yaratıcı bir forma sokmadığı bu nedenlerle de FSEK m.83’e aykırılığın söz konusu olmadığı, FSEK m. 83/1 kapsamındaki “Bir eserin ad ve alametleri ile çoğaltılmış nüshaların şekilleri, ilibasa mevdan verebilecek surette diğer bir esevrde veva çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz” şeklindeki hükmüyle çeviri eserler için de sağlanan korumanın … çevirisi “…” kitabının adı için yeterli olamayacağı, dolayısıyla davacının murisine ait işlenme eser adının ayrıca bir eser olarak korunamayacağı, davalılar tarafından izinsiz olarak ve tecavüz oluşturacak şekilde kullanımın olmadığı, dolayısıyla bir zarar oluşmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi heyeti ayrık bilirkişi raporunda özetle ; kitabın özgün başlığının Portekizceden Türkçe’ye doğrudan çevirisine dair iki güçlü olasılı olduğunu bunların “… ” ve “…” şeklinde olduğunu, bu çevirilerin hiçbirinde “…” sıfatının kullanılmadığını, Türkçe “…” başlığında ise “…” iyeliği veya veya ağaç refaransı gibi kitabın özgün başlığındaki diğer unsurlar kultanılmamıştır. Dolayısıyla. yargı düs) sında “…“nın başka bağlamlarda kullanıldığını ifade cden belgeler almasına ve hatta Türkiye’de bu tür portakal türünc, fidanına atıfta bulunulmasına rağmen, kilabın “…” başlığının, …’un yazdığı kitabu özgü edebi bağlamında anlaşılarak yapılmış alan örijinal bir çevirisi olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava Fsek hükümleri uyarınca açılmış Fsek’ten Kaynaklanan İsim Kullanımının Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat talepli davadır.
Davacı, dava konusu … adının, … bağımsız bir ad olduğunu, kitabı Portekizce aslından çeviren davalı çevirmen …’nin çevirisinde kitabın orjinal adını kullanmak yerine … tarafından yaratılmış, sahibinin hususiyetini taşıyan özel ve özgün bir ad olan “…” adını kullanması ve davalı yayınevi tarafından davacı ile yapılan sözleşme devam ederken Eylül 2018 tarihinde davacının murisi … tarafından yaratıldığı iddia olunan özgün “…” adı kullanılarak 131. Baskı ve devamı baskılarda davalı çevirmenin adının geçtiği, … adının kullanılmasının FSEK md. 83’e aykırılık teşkil edeceği, bu nedenle haksız rekabet teşkil eden bu kullanımların önlenmesi ile birlikte tazminat taleplerinde bulundukları görülmüştür.
Uyuşmazlık konusu olan husus davaya konu eserin adı olan “…” isminin çevirmen tarafından yaratılıp yaratılmadığı, sahibinin hususiyetini taşıyıp taşımadığı, özgün ve özel bir ad olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Eser adları FSEK 83 hükmüne göre “eser” vasfında değillerdir. Başka bir deyişle FSEK sistematiğinde bir eserin adı “eser” sayılmaz. Zira FSEK m.1/B hükmüne göre eser; onu yaratanın hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi, fikir ve sanat eserleri hukukunun himaye konusu, sanat, bilim ve edebiyat alanında özellik taşıyan yaratmalardır. Başka bir söyleyişle eseri, kişinin duygu ve düşünceleri aracılığıyla yaratıcı bir faaliyet sonucu meydana getirdiği, hukuki bakımdan değer ifade eden ve toplumun kültürünü zenginleştiren ürünler olarak tanımlanabilir.
FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “ kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “ hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu bağlamında bir eserden bahsedebilmek için eserin, onu yaratının fikri emeğinin ürünü olması, yaratıcı, orijinal ve üslupsal farklılıklar göstermesi gerekir. Eser sayılabilmede ikinci şart olan objektif unsur gereğince ise, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir , kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Yani Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku çerçevesinde korunan husus, düşünceler ve fikirler değil bunların ifade şeklidir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinden de görüleceği üzere, fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer . Yani Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku çerçevesinde korunan husus, düşünceler ve fikirler değil bunların ifade şeklidir. Fikri çalışmanın eser olarak korunabilmesi için fikir düzeyini aşmaları gerekir. Herkes tarafından ileri sürülebilecek, yeterince detaylandırılmamış, insanlığın ortak malı niteliğinde kalmış ve özgünleşmemiş fikirler eser olarak korunmazlar.
Somut olaya dönüldüğü vakit, davacı murisi davaya konu … isimli eserin çevirmenidir. FSEK 6/1 hükmüne göre tercümeler(çeviriler) işlenme eser sayılmaktadır. Bilindiği üzere işlenme eserler; mevcut bir fikir ve sanat ürününden faydalanılarak meydana getirilen, fakat tamamıyla asıl eserden bağımsız olmayan, ancak işleyenin de hususiyetini taşıyan fikir ve sanat ürünleridir”. İşlenme eserlerde var olan bir eser başka bir formata sokulmaktadır. Tercüme, ilim ve edebiyat eserlerinin içeriğinde herhangi bir değişiklik olmaksızın, bir dilden başka bir dile aynen dönüştürülmesidir. Bir tercüme eserin varlığı öncelikle kendisine esas teşkil eden bağımsız bir eserin varlığını gerektirir. Tercümede kullanılan dilin eski ya da yeni olması önemli olmamakla birlikte, eserin aslı değiştirilmeden çevrilmesi gerekmektedir. Her dilin başka bir dile kolayca çevrilemeyen kelime kalıpları, deyimleri vardır. Bu bağlamda tercümelerde önem arz eden husus, kelimelerin tam olarak karşılığını bulmak değil, anlatılmak isteneni başka bir dile çevirerek, yazarın anlatmak istediğini ifade etmektir. Bir eserin daha önce tercüme edilmiş olması daha sonra tercüme edilemeyeceği anlamına gelmez. Bu nedenle aynı eserin birden fazla kişi tarafından tercüme edilmesi mümkündür. Nitekim zaman itibariyle daha sonra yapılan tercüme de sahibinin özelliğini taşıyacağından, işleme eser olarak hukuken korunacaktır. İşlenme eserler de eserdir: dolayısıyla, işleyen, FSEK’in m. 13 vd. da eser sahibine tanıdığı bütün haklardan yararlanır. Bu çerçevede davacının çevirisini yaptığı kitabın çevirinin adı olan “…” “eser” olarak değil “işlenme eser adı” olarak FSEK 83 çerçevesinde haksız rekabet hükümleri çerçevesinde TTK 54 anlamında “iş ürünü” çerçevesinde korunacaktır.
FSEK m.83 hükmüne göre; Bir eserin ad ve alametleriyle çoğaltılmış nüshaların şekilleri, illbasa meydan verecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz. 1 inci fıkra hükmü umumen kullanılan ve ayırt edici bir vasfı bulunmayan ad, alamet ve dış şekiller hakkında uygulanmaz. Bu maddenin uygulanması Kanunun birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerindeki şartların tahakkukuna bağlı değildir. Basın kanununun 14 üncü maddesinin mevkute adları hakkındaki hükmü mahfuzdur. Tecavüz eden tacir olmasa bile, birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında haksız rekabete müteallik hükümler uygulanır” Eserin ad ve alametinin yahut çoğaltılmış nüshalarının şekillerinin korunması haksız rekabet yasağı ilkesine dayanmakla birlikte, bunlar üzerindeki hak mali olmaktan çok eser sahibinin kişilik haklarından doğan fer’i ve manevi bir hak niteliğindedir”. Esere verilen ad, eserin ticari başarısında önemli bir etkendir. Bu nedenle bu adın başka bir eserde kullanılması, alıcıyı yanıltır ve eser sahibinin ticari çıkarlarını zedeler. Bunun sonucu olarak da, ad ve alametin, çoğaltılmış nüshaların şekillerinin korunması “haksız rekabet yasağı” ilkesine dayandırılmıştır”. Bu hususla ilgili olarak, tanınmış bir eserin şöhretinden istifade ederek reklam yapmak ve bu yolla kazanç elde etmek amacıyla yanıltıcı bir. tekzip tarzı kullanılarak kulağı veya gözü aldatmak da mümkün olabilmektedir.
FSEK.m.83/ll’ye göre; “1 inci fikra hükmü, umumen kullanılan ve ayırt edici bir vasfı bulunmayan ad, alamet ve dış şekiller hakkında uygulanmaz”. Bu hükmün gereği olarak, esere konulan ad veya alametin veya çoğaltılmış nüshaların şekillerinin korunması, ancak o eser bakımından ayırt edici niteliği bulunan ve genel olarak herkes tarafından kullanılmayan ad ve alametler için söz konudur.
HMK md. 266 uyarınca çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerden olması nedeni ile dosya mahkememizce 1 FSEK Uzmanı, 1 kitap yayıncılığı sektöründe uzman bilirkişi ve 1 Portekiz Dili ve Edebiyatı alanında uzman bilirkişilerden oluşan heyete tevdi edilerek, davacının murisinin yapmış olduğu çeviride eserin adının ayrıca bir eser adı olarak korunup korunamayacağı, eser vasfının bulunup bulunmadığı, davalılar tarafından izinsiz olarak tecavüz oluşturacak nitelikte bir kullanım olup olmadığına dair rapor tanzimi istenilmiş olup, 11/09/2020 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde,”… davacının murisinin esere verdiği “…” isminin kitabın orijinal adına ve içeriğine uygun bir ad olduğu, ayırt edici niteliği ve yaratıcılık açısından yeterli düzeyi taşımayan, çevirinin özü itibariyle bir dilden bir dile aktarım niteliği dikkate alındığında kitabın orijinal adından bütünüyle ayrı bir ad olarak yaratılmasının zaten mümkün olamayacağı, kaldı ki eserin orijinal adından uzaklaşıp başka bir şekilde adlandırma yapılmasının da bağlı eser olan çevirinin mahiyetine uygun düşmediği, çevirinin asıl esere bağlılık esasının diğer işlenme eser türlerine göre daha sıkı olduğu da dikkate alındığında “…” isminin asıl eserin isminden uzaklaşmadığı ve adın anlamını değiştirip yaratıcı bir forma sokmadığı bu nedenlerle de FSEK 83’e aykırılığın söz konusu olmadığı” tespit edilmiştir.
Portekiz Dili ve Edebiyatı alanında uzman mütercim tercüman tarafından verilen ayrık raporda ise, “…, oldukça düşük düzeyde asit içeren meyvelerdir. ABD’de “Sweat Orange”, Fransa’da “Douce”, İspanya’da “Sucrena”, İtalya’da “dolce ya da maltese”, Kuzey Afrika’da “meski”, Türkiye’de “…”, Mısır’da “succari”, Brezilya’da “Lima” olarak bilinir. Asidin az oluşu, çabuk bozulmasına yol açtığından işlenmeye müsait portakal türü değildir. Bu nedenle sıkmalık değil yemeklik olarak kullanılır. Kitabın orjinal adı “…” diğer dillerde “…” diye çevrilmiştir. Ben bir tercüman olarak söylüyorum ki, orjinal adının çeviriside tam olarak budur ancak, birinci çevirmen bunu “…” olarak çevirerek, özgün ve kendine ait bir çeviri yapmıştır.” demekle … isminin hususiyet arz ettiğine dair tespitlerde bulunmuş ancak raporun oluşturuluş şekli itibari ile geri kalan kısımlarının dava konusu uyuşmazlık dışında kalan konulara temas ettiği, sektörel anlamda genel eleştirilerde bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizce rapor içerisindeki ayrıklığın giderilmesi, davacı yanın itirazları ve .. Üniversitesi Subtropik Meyveler Araştırma ve Uygulama Merkezinden …’nın türüne ilişkin bilgi mahiyetindeki müzekkere cevabı dikkate alınarak dosya yeni bir heyetten rapor aldırılmak üzere yeniden bilirkişilere tevdi edilmiş, bu doğrultuda Ankara Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine yazılan Talimat yazı cevabında bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen raporda, “……” isminin Türkiye’de umumen kullanılan ve ayırt edici bir vasfı bulunmayan bir ad olduğu, bu adın …, varis veya temsilcileri tarafından ayrıca tescil edilmediği, çok bilinmesi, akılda kalması yönüyle markalaşmış olduğu iddia edilse bile hukuki anlamda bir marka olmadığı, FSEK 83/1 kapsamındaki “Bir eserin ad ve alametleri ile çoğaltılmış nüshaların şekilleri, ilibasa meydan verebilecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz” şeklindeki hükmüyle çeviri eserler için de sağlanan korumanın … çevirisi “…” kitabının adı için yeterli olamayacağı, dolayısıyla davacının murisine ait işlenme eser adının ayrıca bir eser olarak korunamayacağı, davalılar tarafından izinsiz olarak ve tecavüz oluşturacak şekilde kullanımın olmadığı, dolayısıyla bir zarar oluşmadığı” şeklinde ilk alınan rapor ile uyumlu yeni bir rapor hazırlandığı görülmüştür.
Alınan ikinci raporda da mütercim tercüman bilirkişisi ayrık görüş bildirmiş olup, “….. başlığının, …’un yazdığı kitaba özgü edebi bağlamında anlaşılarak yapılmış olan orjinal bir çevirisi olduğu şahsımın bilirkişi görüşüdür” demiştir.
Mahkememizce alınan iki raporda da çoğunluk görüşü dava konusu … isminin asıl eserin isminden uzaklaşmadığı ve adın anlamını değiştirip yaratıcı bir forma sokmadığı bu nedenlerle de FSEK 83’e aykırılığın söz konusu olmadığına ilişkin olup mahkememizce de çoğunluk görüşüne itibar edilmiştir.
Portekiz Dili ve Edebiyatı alanında uzman bilirkişi raporlarının incelenmesinde, özellikle ilk alınan heyet raporunda ki ayrık raporun, bilimsellik içermediği, Portekizceye dair herhangi bir karşılaştırma yapılmadığı, dava konusu olmayan başka eser ve çevirilerden bahsedildiği, rapor işleyiş tarzının usule uygun olmadığı görülmekle, mezkur rapor dikkate alınmamıştır.
Alınan raporlardaki çoğunluk görüşü dikkate alındığında, dava konusu romanda “…” bir tür adı olarak kullanıp işlense de, kitap adı olarak kapakta ön plana çıktığında özel bir ad olarak algılanması doğal olmasına rağmen, bütün dillerdeki çevirilerde çok küçük nüans farkı ile kitabın adı “…”, “… ” olarak tercüme edildiği görülmektedir. Nitekim. davaya konu kitabın adının orijinal dilindeki ve çevirisi yapılmış farklı dillerdeki Türkçe karşılıkları “Portekizce: “ …” ( …)”, “Fransızca: “…” ( …)”, “İngilizce: “ …” ( …)”, “Almanca: “ …” ( …)” şeklindedir. Bu adı da kitabın yazarı, metinde de ifade edildiği gibi …’un koyduğu görülmüştür. Kitabın içeriği incelendiğinde, …’in kişisel yorumuyla oluşturulduğu, yaratıcı bir düşünsel özelliği olmadığı, kitabın içeriğinden istifade edilerek ön plana çıkartılıp kitaba ad olduğu, diğer dillere çeviri yapan yazarların da küçük nüans farkları ile çevirilerine ad olarak kullandıkları anlaşılmaktadır.
Bu çerçevede davacının murisinin esere verdiği “…” isminin kitabın orijinal adına ve içeriğine uygun bir ad olduğu, ayırt edici niteliği ve yaratıcılık açısından yeterli düzeyi taşımayan, çevirinin özü itibariyle bir dilden bir dile aktarım niteliği dikkate alındığında kitabın orijinal adından bütünüyle ayrı bir ad olarak yaratılmasının mümkün olamayacağı, kaldı ki eserin orijinal adından uzaklaşıp başka bir şekilde adlandırma yapılmasının da bağlı eser olan çevirinin mahiyetine uygun düşmediği, çevirinin asıl esere bağlılık esasının diğer işlenme eser türlerine göre daha sıkı olduğu da dikkate alındığında “…” isminin asıl eserin isminden uzaklaşmadığı ve adın anlamını değiştirip yaratıcı bir forma sokmadığı bu nedenlerle de FSEK 83’e aykırılığın söz konusu olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, birbiri ile uyumlu bilirkişi raporları dikkate alındığında, FSEK 83/1 kapsamındaki “Bir eserin ad ve alametleri ile çoğaltılmış nüshaların şekilleri, ilibasa meydan verebilecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz” şeklindeki hükmüyle çeviri eserler için de sağlanan korumanın … çevirisi “…” kitabının adı için yeterli olamayacağı, dolayısıyla davacının murisine ait işlenme eser adının ayrıca bir eser olarak korunamayacağı, davalılar tarafından izinsiz olarak ve tecavüz oluşturacak şekilde kullanımın olmadığı gözetilerek sübut bulmayan davanın reddine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 2.237,16 TL’den, hesap olunan 80,70 TL karar harcının mahsubu ile kalan 2.156,46 TL bakiye karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen Fsek m.83 talepleri yönünden davalılar vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat talepleri yönünden davalılar vekili yararına hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davalılar vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
6-Davalı … tarafından yapılan: 152,00 TL posta gideri olmak üzere yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı Can Sanat Yayınlarına verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.15/09/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza