Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/90 E. 2022/74 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/90 Esas
KARAR NO : 2022/74

DAVA : Tasarım Hakkına Tecavüzün Men’i, Ref’i ve Tazminat
DAVA TARİHİ : 03/05/2019
KARAR TARİHİ : 02/06/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tasarım Hakkına Tecavüzün Men’i, Ref’i ve Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkilinin kendisine ait özgün tasarımları olan dekoratif metal dekorasyon ürünlerinin tasarımcısı, üreticisi, satıcısı, TPE ve WIPO tescillerinin sahibi olduğunu, kendi tasarımı olan metal aksesuar ürünlerini yine kendisine ait tescilli … markasıyla www…com ve www…co internet siteleri şirkete ait yurtiçi ve yurtdışı satış noktaları ve yurtdışı bayileri aracılığıyla tüm dünyada satışa sunduğunu, müvekkili tarafından tasarlanıp üretilerek satışa sunulmuş “…” ve “…” isimli metal dekorasyon ürünlerinin davalı tarafından taklit olarak üretilerek herhangi bir izin alınmaksızın … internet sitesi üzerinden satışa sunulduğunu, davalının müvekkiline ait “…” isimli tasarımı ismi de dahil olmak üzere birebir aynen, “…” isimli tasarımı ise sadece ortadaki gezegen figürünün içini doldurmak suresiyle, tüketiciyi kendi tasarımıymış gibi aldatacak şekilde piyasaya sunduğunu, … isimli ürün müvekkili tarafından 129,00 TL’ye satılırken davalının 152,22 TL’ye sattığını, Müvekkilinin “…” isimli tasarımı 25.10.2016, “…” isimli tasarımı ise 25.07.2017 tarihinde piyasaya sunduğunu, dava konusu tasarımların tescilli olamamasına rağmen 6769 sayılı SMK kapsamında korunduklarını, davalının ayrıca haksız rekabete giriştiğini, davalının müvekkilinden izin almaksızın müvekkiline ait tasarımların üretim ve satışını yaparak dürüstlük kuralına aykırı davrandığını belirterek, dava konusu dekorasyon ürünlerinin üretim ve satışı devam ettiğinden söz konusu ürünlerin üretim ve satışının durdurularak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, taklit ürünlerin üretim ve satışının durdurularak söz konusu tecavüzün men’i ve ref’ine, Söz konusu dekorasyon ürünlerinin bulunduğu davalıya ait stokta bulunan taklit ürünlerin imha edilmesine, Dava tarihinden itibaren uygulanacak ticari faiziyle birlikte; 6769 Sayılı SMK 151/2/a ve 151/4 maddelerince, davalıya ait ticari defterlerin incelenmesi ve hazırlanacak bilirkişi raporu ile hesaplanacak tazminattan fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın 03.05.2019 tarihinde … Tic. A.Ş. adına açıldığını, işbu dava açılmadan önce de …. A.Ş.’ye karşı arabulucuya başvurulduğunu, husumetin yöneltildiği …Tic. A.Ş. nin vekil eden … A.Ş. den bağımsız ayrı bir tüzel kişilik olduğunu, …Tic. A.Ş. nin2011 yılında unvan değiştirdiğini, en son 21.12.2016 yılında … A.Ş. unvanını aldığını, davanın bu değişikliklerin gerçekleşmesinden 3 yıl sonra açılmasına rağmen 8 yıl önceki …Tic. A.Ş. adına arabulucuya başvurarak davayı açtığını, 05.04.2019 tarihinde arabuluculuk süreci başladığında … A.Ş. nin bağımsız bir tüzel kişiliği varken bu şirket adına arabulucuya gidilmeden ikame edilen davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, müvekkilinin aracı hizmet sağlayıcı olarak faaliyet gösterdiğini, dava konusu ürünlerin satıcısı olmadığını, satıcının … olduğunu, müvekkilinin internet sitesine eklenen ürünleri tek tek kontrol ederek hukuka aykırı kullanım olup olmadığının araştırılması ve takibinin yapılmasının mümkün olmadığını, ancak 3. Kişilerden gelen uyarıları takip ettiğini, müvekkilinin dava ile konudan haberdar olduğunu, öncesinde davacının ihtarname ya da yazılı bildirim bulunmadığını, dava ile gerekli incelemenin yapılarak ürünlerin siteden kaldırıldığını, husumetin … a yöneltilmesi gerektiğini, davanın ihbarını talep ettiklerini, davacının tescilsiz tasarımlarının yenilik ve ayırtedicilik şartlarına haiz olmayıp anonim olduğunu, Davacının “…” isimli tescilsiz tasarımı origami tekniği kullanılarak metal parçaların bir araya gelmesiyle oluştuğunu, ayrıca origami sanatında turna kuşu ve flamingonun en çok tercih edilen figürler olduğunu, internette yapılacak basit bir araştırmayla bunun tespit edilebileceğini, davalının ilk kez kendisi tarafından kullanıldığı, yeni ve ayırt edici olduğunu iddia ettiği flamingo figürünün aslında origamide anonim bir figür olduğunu, bu görselin çizimlerle sınırlı kalmadığını bir çok firma tarafından gerek ilüstrasyon gerekse de duvar süsü olarak piyasaya sürüldüğünü, davacının ilk defa kendisi tarafından 25.10.2016 tarihinde kullanıldığını iddia ettiği figürün aynısının kendi kullanımından 1 yıl önce yani 3 Kasım 2015 tarihinde kullanıldığı tespit edildiğini, (sayfa 15 alt resim), davacının figürünün yeni olmadığını, … isimli tescilsiz tasarım da yeni ve ayırt edici nitelikte olmadığını, bu görselin eskiden beri güneş sistemini tanımlayan modellerde kullanılmakta olup, internetten “…” ve “…” ibareleriyle davacının bu ürünün piyasaya sürdüğü tarih olan 25.07.2015 tarihinden önceki kullanımlarına ilişkin yapılacak arama sonuçlarında herkes tarafından kullanılabilir nitelikte olan bir figürden oluştuğunu, dava konusu üründeki figürün aynısı resim formatında … sitesinde satıldığını, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği tescilsiz tasarımların yeni ve ayırt edici olmadığını, bu ürünlere dayanarak tasarımdan doğan hakka tecavüz iddialarını ileri sürme imkanı olmadığını belirterek, davacı tarafından arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden dava şartı yokluğundan,Dava konusu ürünlerin satıcısı vekil eden olmadığından ve vekil edenin yer sağlayıcı konumunda olduğu dikkate alınarak pasif husumet yokluğundan, Davaya konu ürünlerin satıcısı olan … adresine mukim … ‘a davanın ihbar edilmesine, Davacının tescilsiz tasarımları yenilik ve ayırt edicilik kriterini taşımadığından haksız ve hukuka aykırı nitelikteki davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Mahkememize sunulan 10/03/2021 tarihli bilirkişi kök ve 18/11/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ; davacı tarafın “…” ve “…” isimli tasarımları ile Davalının fiili kullanımının bilgilenmiş kullanıcı nezdinde benzer oldukları, davacı tarafın “…” ve “…” isimli tasarımlarının yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine sahip olmadığı, bu sebeple haksız rekabet oluşturmadığı, husumete itirazlarına ilişkin değerlendirme heyetimizin uzmanlık alanı dışında olduğu görüş ve kanaatleri bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davacı şirkete ait olduğu iddia olunan tasarımların, davalıya ait … alan adlı internet sitesinde “…” ve “…” başlığı altında satışa sunulan metal dekorasyon ürünler üzerinde izinsiz kullanıldığı, bu suretle tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluştuğunun tespiti, men’i, ref’i ile birlikte SMK md. 151/2-a uyarınca maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, müvekkili tarafından tasarlanıp üretilerek satışa sunulmuş “…” ve “…” isimli metal dekorasyon ürünlerinin davalı tarafından taklit olarak üretilerek herhangi bir izin alınmaksızın … internet sitesi üzerinden satışa sunulduğunu, müvekkilinin “…” isimli tasarımını 25.10.2016, “…” isimli tasarımını ise 25.07.2017 tarihinde piyasaya sunduğunu, dava konusu tasarımların tescilli olamamasına rağmen 6769 sayılı SMK kapsamında korunduklarını, davalının ayrıca haksız rekabete giriştiğini, davalının müvekkilinden izin almaksızın müvekkiline ait tasarımların üretim ve satışını yaparak dürüstlük kuralına aykırı davrandığını belirterek tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile tazminat talebinde bulunduğu görülmüştür.
Davalı tarafça da , müvekkilinin aracı hizmet sağlayıcısı olarak faaliyet gösterdiğini, dava konusu ürünlerin satıcısı olmadığını, satıcının … olduğunu, müvekkilinin internet sitesine eklenen ürünleri tek tek kontrol ederek hukuka aykırı kullanım olup olmadığının araştırılması ve takibinin yapılmasının mümkün olmadığını, ancak 3. Kişilerden gelen uyarıları takip ettiğini, müvekkilinin dava ile konudan haberdar olduğunu, öncesinde davacının ihtarname ya da yazılı bildirim bulunmadığını, dava ile gerekli incelemenin yapılarak ürünlerin siteden kaldırıldığını, husumetin … a yöneltilmesi gerektiğini, davanın ihbarını talep ettiklerini, davacının tescilsiz tasarımlarının yenilik ve ayırtedicilik şartlarına haiz olmayıp anonim olduğunu, davacının “…” isimli tescilsiz tasarımı origami tekniği kullanılarak metal parçaların bir araya gelmesiyle oluştuğunu, ayrıca origami sanatında turna kuşu ve flamingonun en çok tercih edilen figürler olduğunu, internette yapılacak basit bir araştırmayla bunun tespit edilebileceğini, davalının ilk kez kendisi tarafından kullanıldığı, yeni ve ayırt edici olduğunu iddia ettiği flamingo figürünün aslında origamide anonim bir figür olduğunu, bu görselin çizimlerle sınırlı kalmadığını bir çok firma tarafından gerek ilüstrasyon gerekse de duvar süsü olarak piyasaya sürüldüğünü, davacının ilk defa kendisi tarafından 25.10.2016 tarihinde kullanıldığını iddia ettiği figürün aynısının kendi kullanımından 1 yıl önce yani 3 Kasım 2015 tarihinde kullanıldığı tespit edildiğini, davacının figürünün yeni olmadığını, … isimli tescilsiz tasarım da yeni ve ayırt edici nitelikte olmadığını, bu görselin eskiden beri güneş sistemini tanımlayan modellerde kullanılmakta olup, internetten “…” ve “…” ibareleriyle davacının bu ürünün piyasaya sürdüğü tarih olan 25.07.2015 tarihinden önceki kullanımlarına ilişkin yapılacak arama sonuçlarında herkes tarafından kullanılabilir nitelikte olan bir figürden oluştuğunu, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği tescilsiz tasarımların yeni ve ayırt edici olmadığını, bu ürünlere dayanarak tasarımdan doğan hakka tecavüz iddialarını ileri sürme imkanı olmadığı savunmalarında bulunarak öncelikle davanın husumetten aksi halde esastan reddini talep ettiği görülmüştür.
Dava, dava dışı … isimli şahsa ihbar olunmuş, ancak herhangi bir beyanda bulunulmadığı görülmüştür.
Öncelikle davalı şirket tarafından, davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmektedir. Gerçekten de esas uyuşmazlık konusuna geçmeden önce uygulamada tartışmalı olan yer sağlayıcının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, hangi hallerde sorumlu olup olmadığı, sorumlu olmaması halinde davanın esastan mı yoksa usulden mi reddedilmesi gerekeceğinin tartışılması gerekmektedir.
Davalı … A.Ş.’ne ait … adlı sitenin genel yapısı incelendiğinde bu sitenin yer sağlayıcı olduğu firmalara sanal satış yerleri temin ettiği anlaşılmıştır.
6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a göre, “aracı hizmet sağlayıcı” olarak tanımlanan gerçek ve tüzel kişilerin internet sitelerinde yayımlanan içerikler yönünden ortaya çıkabilecek sorumluluklarının kapsamını ve bu kişilerin sorumluluğuna başvurulabilmesi için aranan şartların incelenmesi gerekecektir.
6563 sayılı Kanun m. 1/f.1”e göre, Kanun’un kapsamı “Ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları” içine alacak şekilde belirlenmiştir. 6563 sayıtı Kanun m. 2/1-a bendinde, elektronik ticaretin “çevrim içi” iktisadi ve ticari faaliyetleri ifade ettiği belirlenmiştir. Bu bakımdan, kanun yalnızca çevrimiçi (online) ortamdaki faaliyetleri kapsamaktadır.
6563 sayılı Kanun’da aracı hizmet sağlayıcı, “Başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır (m. 2/1-d). 6563 sayılı Kanun anlamında “aracı hizmet sağlayıcı’, e-ticaret faaliyetlerine aracılık eden platformları sağlayan gerçek ve tüzel kişileri ifade etmektedir. Bunlar, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (“5651 sayılı Kanun”) anlamında “yer sağlayıcı’ kategorisine girmektedir. Bu kişilerin sağladıkları platformlar üzerindeki e-ticaret faaliyetleri bakımından sorumlulukları, Türk hukukunda, özellikle 5651 sayılı Kanun, FSEK, Sınai Mülkiyet Kanunu ve Kişisel Verilen Korunması Kanunu kapsamında gündeme gelebilecektir.
Aracı hizmet sağlayıcılarının sorumluluğu açısından AB ve ABD’deki yasal duruma ilişkin;
2000/31/EC sayılı Avrupa Birliği E-Ticaret Direktifi’nde (“AB Direktifi”), aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluğunun üç başlık altında incelendiği görülmektedir (m. 12-14), Bu kapsamda, AB Direktifi’nde, erişim hizmetleri sağlayanlar (m. 12), veriyi alıcıya ulaşması için geçici veya otomatik olarak depolayan hizmet sağlayıcılar (ön bellekleme) (m. 13) ve yer sağlayanlar (m. 14), aracı hizmet sağlayıcı kategorileri olarak belirlenmiştir. Böylece AB Direktifi’ndeki tanım, internet üzerinde alıcı ve satıcı arasındaki faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla platform sağlayan gerçek ve tüzel kişilerin yanı sıra, erişim sağlayıcıların ve internet sitesine erişim için ilgili veriyi geçici ya da otomatik olarak depolayanların sorumluluklarını da ele almaktadır. AB’de aracı hizmet sağlayıcısı olarak nitelendirilen kategori, 6563 sayılı Kanun’da yer verilenden daha geniştir. AB Direktifi’ne göre, aracı yer sağlayıcı, ancak şu iki şartın sağlanması durumunda, içerik yönünden sorumsuzluğunu ileri sürebilecektir (m. 14):
1) Aracı yer sağlayıcının hukuka aykırı içerikten fiilen bilgisi olmamalıdır ve tazminat sorumluluğu bakımından, içeriğin hukuka aykırılığının anlaşılabileceği olgu ya da durumlardan habersiz olmalıdır;
2) Aracı yer sağlayıcı, ilgili bilgi ya da haberi aldıktanı sonra derhal hukuka aykırı içeriği silmeli ya da ona erişimi engellemelidir.
Burada, ilk şart bakımından önemli olan, aracı hizmet sağlayıcı olarak faaliyet gösteren kişinin hukuka aykırılığa ilişkin fiili bilgisinin olup olmadığının ve basiretli bir tacir olarak hukuka aykırılığın anlaşılabileceği olgu veya durumdan habersiz olmasının olağan karşılanıp karşılanamayacağının değerlendirmesidir. Bu değerlendirme neticesinde, yer sağlayıcının içerikten haberdar olduğu ya da olması gerektiği sonucuna varılırsa, içerikten sorumluluğu gündeme gelebilecektir /Avrupa Birliği Adalet Divanı Büyük Daire (ABAD), C- 324/09 sayılı ve 12/07/2011 tarihli L’oreal v. eBay kararı (ABAD 2011)
Yüksek 11.HD’nin emsal 2016/1613 E. – 2017/6599 K., 2011/15509 E. – 2012/540 K. ve 2012/3350 E. – 2013/3597 K. sayılı ilamları ile Yargıtay HGK’nın 15.01.2014 tarih 1138/16 sayılı kararında da açıklandığı üzere, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesi ve 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9.maddesi ile yer sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların, tazminat sorumluluğu açısından, yayınlanan içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak marka hakkı sahibi, devam etmekte olan tecavüz ve haksız rekabet eylemleri yönünden, bu eylemlerin tespiti, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması davalarını herkese karşı yöneltebilecektir.
Yüksek mahkemenin yerleşik içtihatlarında ve 6563 sayılı Elektronik Ticaret Kanunu’nda da vurgulandığı üzere, içerik sağlayıcı sıfatı bulunmayan internet yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşların tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için, imkan sağladıkları içeriğin hukuka aykırı ve marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu bilmeleri gerekir. Bunun için de önceden hak sahipleri tarafından uyarılmaları ve hukuka aykırı içeriği makul süre içerisinde kaldırmalarını yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşlardan talep etmeleri gerekir. Ayrıca hak sahiplerinin, içeriğinin kaldırılmasını talep ederken, kendilerinin önceden elde edilmiş üstün hak sahibi olduklarını yaklaşık ispata yeterli delillerini de anılan kuruluşlara sunmuş olmaları gerekir.
Yer sağlayıcı olarak davalının hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ile dava açılış tarihi itibari ile davalı şirketin taraf sıfatına sahip olup olmaması netice itibari ile usul ve esas bakımından farklı hukuki sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Yer sağlayıcının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirip getirmediğinin tespiti ancak tahkikat aşamasına geçilerek anlaşılabilecektir. Nitekim yukarıda da ifade edildiği üzere, Yüksek 11.HD’nin emsal 2016/1613 E. – 2017/6599 K., 2011/15509 E. – 2012/540 K. ve 2012/3350 E. – 2013/3597 K. sayılı ilamları ile Yargıtay HGK’nın 15.01.2014 tarih 1138/16 sayılı kararında da görüleceği üzere, “marka hakkı sahibi, devam etmekte olan tecavüz ve haksız rekabet eylemleri yönünden, bu eylemlerin tespiti, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması davalarını herkese karşı yöneltebilecektir” demektedir. O halde davalının HMK md. 114/1-d uyarınca taraf sıfatına sahip olduğu, kendisine karşı dava yönetilmesinde herhangi bir hukuka aykırılığın söz konusu olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu kez davalı yer sağlayıcının tecavüz iddiasına konu eylem bakımından hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekecektir. Bu meyanda cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi ve taraflarca dosyaya sunulan delillerin incelenmesinde, davaya konu ürünler bakımından davacı şirket tarafından, davalı şirkete gönderilen herhangi bir yazılı bildirim veya ihtarname görülmemiştir. Dosya kapsamında davalı şirketin tecavüz iddiasına konu ürünleri dava tarihinden sonra yayından kaldırdığı anlaşılmaktadır.
5651 sayılı kanunun “Yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir” şeklinde ki düzenleme dikkate alındığında, yer sağlayıcı sıfatına sahip e ticaret adreslerinin günlük işlem hacimleri dikkate alındığında hak sahibi iddia olunan kişilerce kendilerine yapılacak bildirimlerin tecavüz tespitine ilişkin alınacak bir rapor ve tecavüz konusu ürünlerin somut bir biçimde bildirilmesi şeklinde ayrıntılı olarak yapılması gerekeceği, AB Direktiflerinin de bu şekilde yaklaşımlarda bulunduğu, internetin yapısı, internet ortamının teknik özellikleri ve işletilme koşulları itibariyle davalının yer sağlayıcı olduğu … ibareli sitede üçüncü kişilerce gerçekleştirilen tecavüzleri bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun kabulü mümkün olamayacağı, kaldı ki bu yönde davacı tarafça herhangi bir bildirimde dahi bulunulmadığı göz önüne alındığında, somut uyuşmazlıkta davalının sorumlu tutulabilmesi yönünden kusur şartının gerçekleşmediği, davalı e ticaret sitesinin içerik sağlayıcı olmadığı, yer sağlayıcı olduğu, e ticaretin doğası gereği davalı yanca ihbar edilen içerik yönünden kaldırma yapıldığı anda dahi farklı firmalarca gerek üyelik yoluyla gerekse üye olmayan şahıslar yoluyla e ticaret sitesine yükleme yapılabilmesinin imkan dahilinde olduğu, davalının ise dava açıldıktan sonra ürünlerin tecavüz teşkil edip etmediğine dair bir inceleme yapılmasını beklemeden ihlal teşkil ettiği iddia olunan içerikleri kaldırdığı görülmekle tasarım hakkına tecavüz nedeni ile hukuki sorumluluğunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde davalı yer sağlayıcının hukuki sorumluluğunun bulunmadığına dair yapılan tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında, davacıya ait tescilsiz ürünlerin yenilik ve ayırt edicilik kriterlerine haiz olup olmadığı, tecavüz koşullarının oluşup oluşmadığı yönündeki inceleme konsunun bu aşamada gerekli görülmediği, zira davacı tarafça davalı olarak yalnızca yer sağlayıcı davalı şirketin gösterildiği, dava konusu ürünlerin tedarikçisi olduğu iddia ve ihbar olunan …’a husumet yöneltilmediği görülmekle sübut bulmayan davanın reddine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 161,40 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 117,00 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen tecavüz talepleri yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.02/06/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza