Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/76 E. 2022/173 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/76 Esas
KARAR NO : 2022/173

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men’i, Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/10/2018
KARAR TARİHİ : 21/12/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men’i, Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … markasının müvekkilinin kuruluşundan bu yana kullandığını, TPMK nezdinde müvekkili adına tescilli olduğunu, davalı yanın müvekkili ile aynı alanda ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, davalıya ait … sözcüğü ve … yazılı şekilde oluşan markalarının müvekkilinin markası ile karıştırılmaya sebebiyet vereceğini ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini belirterek, davalıya ait markaların hükümsüzlüğüne, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine ve durdurulmasına ve 300.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; davacının iddialarının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, marka hakkına tecavüz ve markalar arasında benzerlik iddialarının asılsız olduğunu,…markasının gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davacının tazminat taleplerinin de haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliler toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememize sunulan 20/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; … sayılı markanın hükümsüzlüğü koşullarının doğduğu, markanın hükümsüzlüğüne karar verildiği takdirde karar geriye etkili olacağından davalı kullanımının ortalama tüketici kitlesi üzerinde karıştırılma ihtimaline sebebiyet verip vereceği, buna bağlı olarak haksız rekabet koşullarının oluştuğu, davacının yoksun kaldığı kazancın değerlendirilmesi bakımından davalı tarafta ticari defter incelemesi yapıldığı ancak davacı tarafta inceleme yapılamadığından bu hususta değerlendirme yapılamadığı, davacının haksız rekabet nedeniyle oluşan ve delile dayanmayan mali talepleri ile ticari itibar kaybı taleplerinin Mahkemeniz takdirinde olduğu, görüş ve kanaati bildirildiği, alınan ek raporlarda da aynı görüş ve kanaatlerin bildirildiği anlaşılmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesine yazılan talimat bilirkişi raporunda özetle ; davacının yerinde inceleme anında ibraz edilen yasal defterleri ve rapora ek yapılan kurumlar vergisi beyannamesine göre 2015/2020 yılları arasındaki sürede … markası adı altında 612.480.580,76 TL tutarında gelir edildiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması ve bu nedenle maddi- manevi tazminat istemi ile birlikte, davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli … ibareli markanın hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, davacıya ait …, …, …, …, …+ şekil ibareli … ve …. Sınıflarda tescilli birden fazla markanın bulunduğu, hükümsüzlüğü talep edilen davalıya ait … ibareli markanın da … Sınıfta, 23/06/2010 tarihinde tescil edildiği görülmektedir.
Hükümsüzlük Talepleri Bakımından Yapılan Değerlendirme
Davacı tarafça SMK md. 6 kapsamında davalı adına tescilli …numara ile tescilli markanın hükümsüzlüğü talep edilmiştir.
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Hükümsüzlük Hâlleri Ve Hükümsüzlük Talebi Başlıklı 25. Maddesi; “1)5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir”.2)Menfaati olanlar. Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. 3)Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. 4)Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. 5)Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. 6)Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 7)6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. ” hükümlerine amirdir.
Bu madde metninde atıf yapılan 5. ve 6. maddeler, marka tescilinde mutlak ve nispi red nedenleri başlıkları altında toplanmaktadır.
Kanunun “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri” başlıklı 5. Maddesine göre ; “Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez: a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler. b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler. c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler. d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler. g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler. ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler. h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler. ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez. (3) Bir marka başvurusu, önceki marka sahibinin başvurunun tesciline açıkça muvafakat ettiğini gösteren noter onaylı belgenin Kuruma sunulması hâlinde birinci fıkranın (ç) bendine göre reddedilemez. Muvafakatnameyeilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.” hükümlerine amirdir.
Buna göre mutlak red nedeni olarak tescili yasaklanmış işaretlerin ayırt etme gücüne sahip olmamaları veya herkesin kullanımına açık olmaları sebebiyle kamu menfaati gözetilerek tescil edilmeleri mümkün değildir.
Kanunun “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6. Maddesine göre; “1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. 2)Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. 3)Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. 4)Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. 5)Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. (7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir. (9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükümlerine amirdir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
Markaların Aynılığı/Benzerliği Yönünden Yapılan İnceleme
Piyasada daha önceden aynı veya benzeri mal veya hizmetler için korunan ne kadar çok marka bulunuyorsa, yeni bir işaretin marka olarak tescili de o kadar zorlaşır. Marka olarak bir işaretin tescili için, o işaretin başka bir mal veya hizmeti ifade eden marka ile bir bağlantının mevcut olduğunu halkın zihninde uyandıracak derecede çağrıştırmaması gerekir. Aslında karıştırma ihtimalinin uç noktası, çağrıştırma ihtimalidir. Bir işaret, görsel, fonetik veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple müşteri gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden müşterinin mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir veyahut hükümsüz kılınabilir. Markaların esas itibariyle bir mal veya hizmeti diğer bir mal veya hizmetten ayırt etmek maksadıyla kullanılmaları esas ise de, bazen müşteriler, bir markayı sadece mal veya hizmet ile değil, o mal veya hizmeti sağlayan işletme ile de irtibatlandırabilirler. Müşteriler, markalı mal veya hizmeti, sırf onu arz eden işletmeye duydukları güven ve beğeni sebebiyle tercih etmiş olabilirler. İşletmelerin birbirinden farklı olduğu bilinse dahi, kullanılan işaretlerin benzerliği müşterinin bu işletmeler arasında ekonomik veya organik bir bağ olduğunu düşünmesine yol açıyorsa sonuç yine değişmeyecek ve markalar arasında benzerlik olduğu kabul olunacaktır.
Markaların benzerliğinin değerlendirilmesi, markada yer alan kelime veya şekil unsurlarının birbirlerinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil, markanın tüm unsurlarının birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılmalıdır. Bir markada birden fazla unsurun bulunması durümünda – önceki markalarla ayniyet veya benzerlik açısından yapılan değerlendirme, bu unsurların tümünün birlikte yarattığı görünüm, ses veya anlam çerçevesindeki izlenim doğrultusunda gerçekleştirilmelidir. Bununla birlikte, markayı oluşturan unsurlardan birisinin diğerlerine göre görsel veya işitsel olarak daha baskın unsur konumunda olması veya tüketici algısının markadaki unsurlardan birisi üzerinde yoğunlaşması ihtimalinin bulunması veya ayırt edici gücü veya bilinirlik düzeyi yüksek önceki markayla başvurudaki unsurlardan birisinin benzerliğinin bulunması hallerinde, benzerlik incelemesi markalardaki benzer unsur ön plana çıkartılarak yapılabilecektir.
Karıştırılma tehlikesi/olasılığının belirlenmesi için görsel, işitsel, anlamsal benzerlik incelemesini içerecek şekilde, 2 markanın bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakılmalıdır. Taraflara ait marka tescil belgelerinde de görüldüğü üzere her iki markada da ortak ibare … ibaresi olup her iki marka da … Sınıfta tescillidir. Davalının markasında “…” ibaresinin yanı sıra “…” ibaresi yer almaktadır. Bu ibare yanına geldiği kelimenin baskınlığını artırmakta, onunla olan bağını kurmaktadır. Özellikle süt ürünlerinin çiftlik üretimi olması yaygın bir üretim biçimi olduğundan kullanılan bu ibarenin “…” markasının üretim yerini işaret ettiği görüntüsü oluşmaktadır. Başka deyişle “…” ibaresine eklenen “…” ibaresi markaya bir ayırt edicilik katmamakta, “..” ibaresine atfı güçlendirerek tüketicide bu markayla bağlantı olduğu izlenimi vermektedir. Davalı markasında ek olarak “…” ibaresi yer almaktadır. Bu tip tarih eklemeleri pek çok markada yaygın olarak kullanılmakta ve markanın ait olduğu işletmenin tarihi kökenini göstererek kalite işlevine işaret etmektedir. Ancak aynı ibareli markalara farklı tarihler koymak ya da tarih eklemek marka algısını değiştirmemektedir. Davalı markasında logo yer almaktadır. Logo kavramı, bazı durumlarda kelimelerin önüne geçip ayırtedicilik sağlarken bazı markalarda zihinde kalmayı kolaylaştırıcı işlev görür. Eğer orijinal bir şekil, renk vs. içeriyorsa ayırtedicilik görevi güçlenir. Davalı markasındaki logoda yaşlı ve şapkalı bir erkek figürü görülmekte, özel tonları olmayan bir renk kullanımı ile fonda çiftlik izlenimi veren bina resimleri seçilmektedir. Başka deyişle logoda da çiftlik ve üretim kavramlarına atıf yapılmıştır. Bu halde, logonun ibareyi desteklemek dışında ayırt edici bir izlenim yaratmadığı, “… markasının çiftliği” görüntüsünü devam ettirdiği sonucuna varılmaktadır. Şekil ve sözcüklerden oluşan kompozit markalarda karıştırılma ihtimali değerlendirilirken kural olarak sözcüğe ağırlık verilmesi gerekmektedir. Zira sözcük markaları hem sözle hem yazı ile kolayca ifade edilebilmektedir. Kompozit markalarda şekil unsuru ne kadar belirgin olursa olsun, bir sözcük markası ile kıyaslandığında genellikle sözcük unsuru karıştırılma ihtimalinin belirlenmesinde daha fazla ağırlığa sahip olmaktadır. ( Çolak Uğur, Türk Marka Hukuku, 2018, sf. 256). Bilirkişi raporunda görsel,işitsel ve anlamsal anlamda yapılan benzerlik incelemesi mahkememizce de isabetli görülmüş ise de, değerlendirmenin sonuç bölümünde yer alan “davacının “…” ibaresi ile davalının “…” ibareli markası arasında tüketicide karıştırılmaya sebebiyet verecek şekilde benzerlik taşıdığı sonucuna varılmıştır.” kısmı yönünden mahkememizce anılan rapora itibar edilmemiştir. Şöyle ki; bilirkişi heyeti tarafından benzerlik incelemesinde halk tarafından karıştırılma ihtimali tartışılmamış, tüketici kitlesinin ortalama ve/veya bilinçli tüketici mi olup olmadığı da tartışılmamış, salt benzerlik incelemesi ile SMK md.6/1 kapsamında sonuca varılmıştır. SMK 6/1 maddesinde de belirtildiği üzere bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığının tespitinde “halk” tarafından karıştırılma ihtimali dikkate alınır. Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulmasıdır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir”. Başka bir deyişle, karıştırma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Somut olaya dönüldüğünde, mahkememizce yapılan tespit ve değerlendirmeler ışığında davacıya ait … ibareli marka Türkiye’de satışı yaygın olarak gerçekleştirilen, önde gelen marketlerde satılan bir marka olup, ülkemizde uzun süreli kullanımı, kuvvetli reklam, kaliteli ve yaygın dağıtım kanalları ile tanınmışlığı işbu dava konusu değilse de peynircilik sektöründe bilinen marka vasfı kazandığı değerlendirilmektedir. Davacının markasının bilinirliği nedeni ile benzerlik incelemesi yapılırken, davalının, davacının markasından tanınmışlığından faydalanarak, hiçbir masraf ve çaba göstermeden markanın bilinirliğinden haksız olarak yararlanma ihtimalinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ortalama dikkat düzeyindeki kullanıcı gözünden markalar karşılaştırıldığında; davacı markasında yer alan … kelimesinin markanın bilinirlik düzeyi sebebiyle ön plana çıkmakta ve daha hızlı algılanmaktadır. Tüketicinin hafızasında bilinen … markası var iken market reyonunda …markası ile karşılaşması durumunda markanın davacı tarafın markasının seri markası olduğunu düşünmesi ihtimalinin zayıf olduğu değerlendirilmektedir.. Sözcük markalarında markaların hafıza da güçlü yer edinmiş olmaları sebebiyle markalar ile farklı zamanlarda karşılaşılsa dahi, markalar arasında iltibas ihtimalinin oluşmayacağı, tüketicinin bilinen marka olarak hafızasında yer eden … markası yerine … markalı ürün alması ihtimalinin düşük olduğu kanaatine varılmıştır. Ayrıca her ne kadar tüketici kitlesi bakımından ortalama tüketici olarak değerlendirme yapılmış ise de, doktrinde de belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde halktan kasıt, potansiyel müşteri kitlesine göre belirlenecek ortalama tüketicidir. ( Çolak Uğur, sf. 238-246) Özellikle son zamanlarda internet kullanımlarının yaygınlaşması ve tüketici kitlesindeki farkındalık düzeyinin arttığı, ürünlerin tüm detaylarına hakim bir tüketici kitlesinin oluştuğu gerçeği karşısında, marketlerde fiyat bağlamında tüketicilerin ciddi karşılaştırmalar yaparak ürünleri satın aldıkları dikkate alındığında, tüketicilerin yukarıda da ifade edildiği üzere sektörel anlamda bilinen … markası ile … markalarını karıştırma ihtimallerinin düşük olduğu, özellikle mutfak ve gıda ürünlerine ilişkin işbu ürünler bakımından dikkat düzeyinin daha yüksek olması gerekeceği, böylece karıştırılma ihtimalinin daha az olacağı kanaatine varılmış ve SMK MD. 6/1 kapsamında hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine varılarak, bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir.
Mal ve Hizmet Sınıfları bakımından da karşılaştırılma yapılması gerekirse, her iki markanın da … Sınıfta tescilli olmaları ve peynir ürünleri satıyor olması karşısında taraf markalarının mal ve hizmet sınıfları bakımından aynı olduğu izahtan vareste olup, bu hususta ayrıca bir incelemeye gerek görülmemiştir.
Gerçek Hak Sahipliği İddiası Gerek mülga KHK gerekse 6769 sayılı SMK ile marka hukukumuzda tescil ilkesi kabul edilmiştir. Ancak tescil ilkesi kabul edilmesine rağmen sistemimiz getirilen istisnalar nedeniyle kullanma sistemine daha yakındır. Yargıtay da yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralını benimsemiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak adlandırmıştır. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez.
Tescil edilmemiş markaya SMK ile koruma sağlanmasının sebebi sadece tescilsiz marka sahibinin markayı ilk kez kullanmaya başlaması değildir. Aksine markanın kullanımını haklı kılacak daha temel ve önemli bir sebep bulunmalıdır. Bu da markanın belli bir yer, bölge ve piyasada bilinir hale gelmesidir.
Doktrinde marufiyet kuralı olarak isimlendirilen bu şart hem Türk Patent ve Marka Kurumu uygulamasında hem de Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş ve tescilsiz marka sahibinin kendisinden sonra yapılan tescilleri engelleyebilmesi veya hükümsüzlük davası açarak haksız yapılmış tescilleri ortadan kaldırabilmesi için tescilsiz markanın yoğun kullanımının kanıtlanması gerekmektedir.
Yargıtay 11. HD. 1998/1734 esas, 1998/5146 karar sayılı ve 06/07/1998 tarihli kararında, “İsviçre-Türk markalar hukuku, marka üzernideki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeye dayanır. Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı, ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir. Buna ‘gerçek hak sahibi’ denilir ve bu tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. Buna mukabil bir markayı ihdas etmeksizin seçip tescil ettiren kimsenin bu tescili kurucu etkiye sahiptir. Ancak, bu tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp bu markayı tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etkiye sahipliği devam eder. Çünkü, hakiki, gerçek hak sahipliği ikinci bir bağımsız ve münferit mülkiyete hak vermez. Markanın hakiki hak sahibi markasının aynısını veya tefrik edilemeyecek benzerini, her nasılsa marka olarak tescil ettiren kimsenin, sonradan tescil edilmiş markanın terkinin istenebileceği kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir.
Maddi anlamda hak sahipliği ilkesi de temel taş olarak kabul edildiği için tescilli hak sahipliğinin aksi ortaya konularak tescille elde edilen karinenin çürütülebilmesi mümkündür.” (Fatih BİLGİLİ, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanılması, Ankara, 2006, s. 92)
Somut olaya dönüldüğünde Davacının “…” ibaresi üzerindeki marka hakkının, tescil tarihi itibariyle …olduğu kayıtlıdır. Davalının “…” ibareli markası …’dur. Bununla birlikte davalı,“…”nin … yılında kurulduğunu savunmaktadır. Buna ilişkin delillerde … tarihli ISO 9001 belgeleri,99 tarihli marka tescil belgesi, 1997 tarihli işyeri ruhsatı sunulmuş olup, bu belgelerin tarihi davacının marka tescili olan 1995 sonrası olduğundan öncelik değerlendirmesinde esas alınmamıştır.Buna karşılık 1988 tarihli …kuruluş Ticaret Sicil gazetesi, 1988 tarihli sicil tasdiknamesi, 1992 ve 1994 tarihli …adı taşıyan makbuz, … tarihli elektrik tutanağı görülmektedir. Bu belgeler davalının işletme olarak 1995 tarihinden önce kurulduğunu göstermektedir. Ayrıca davalı tarafından dosyaya sunulan USB içerisinde yer alan 26/10/1994 tarihli …’de yayınlanan “…” isimli programın içerisinde yer alan video ve görüntülerden de anlaşıldığı üzere, davalı iş yerinde … ibaresi taşıyan ürün ambalajlarının bulunduğu, …. ibaresinin Tv programının yayınlandığı 26/10/1994 tarihinden önce markasal olarak kullanılmış olduğu 02/11/2022 tarihli ek bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir.
Her ne kadar bilirkişi heyeti tarafından davalının kendi markası için tescil öncesi kullanım iddialarını yeteri kadar ispatlayamadığı, marka üzerindeki hakkının başlangıcı 23.06.2010 tarihi olarak kabul edilebileceğini bu nedenle de davalının “…” ibaresi üzerinde bir öncelik hakkı bulunmadığına dair değerlendirmelerde bulunulmuş ise de, Marka hukukundaki genel ilkeye göre bir markayı ihdas ve istismar eden kimse o markanın gerçek sahibidir ve açıklayıcı etkiye sahip tescile karşı üstün ve öncelikli hak sahibidir. Eskiye dayalı kullanım yoluyla gerçek hak sahipliği söz konusu olabilmesi için bu kullanımın markasal nitelikte olması gerekli değildir. Ticaret sırasında, tanıtımda kullanılmış olsa bile bu yeterlidir. Gerçek hak sahipliği hem hükümsüzlük sebebi hem de şeklen hak sahibinin tescile güvenerek açacağı davalarda bir def’i sebebidir. Davalıya ait …ibareli marka kullanımlarının, süt işletmesi, peynircilik mal ve hizmetlerine ilişkin ve tescilli işletme adına uygun kullanım niteliğinde bulunduğundan, bu kullanımları gerçek hak sahipliğine uygun kullanımlardan olduğu, tüketicilerin yukarıda da ifade edildiği üzere sektörel anlamda bilinen … markası ile … markalarını karıştırma ihtimallerinin düşük olduğu, özellikle mutfak ve gıda ürünlerine ilişkin işbu ürünler bakımından dikkat düzeyinin daha yüksek olması gerekeceği, böylece SMK md. 6/1 kapsamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davalı delillerinin (1988 tarihli .. kuruluş Ticaret Sicil gazetesi, 1988 tarihli sicil tasdiknamesi, 1992 ve 1994 tarihli …adı taşıyan makbuz, 1993 tarihli elektrik tutanağı, ekran görüntüleri ) davacının tescil tarihinden önce oluşturulduğu görülmektedir. Bu deliller, bilirkişi raporunda belirtilen görüşlerin aksine davalının … ibaresini uzun yıllardır kullandığını ispatlamaktadır. Dolayısıyla davacının iddia ettiği tarihten daha önce … ibaresi ile davalının uzun yıllardır faaliyette bulunduğu, dolayısıyla davacının gerçek hak sahipliği iddialarına dayalı hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabet Bakımından Yapılan İnceleme
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde bulundurulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımının tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara, 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde tüketiciler tarafından karışıklığa sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde yukarıda hükümsüzlük incelemesine dayalı olarak yapılan tespit ve değerlendirmeler ışığında, davalının markasını tescilli olduğu mal ve hizmetlere ilişkin ve tescilli işletme adına uygun kullanımları, uzun yıllardır sektörde faaliyette bulunması, her ne kadar … ibaresi ortak olsa da, davacıya ait … ibareli markanın Türkiye’de satışı yaygın olarak gerçekleştirilen, önde gelen marketlerde satılan bir marka olduğu, ülkemizde uzun süreli kullanımı, kuvvetli reklam, kaliteli ve yaygın dağıtım kanalları ile peynircilik sektöründe tanınmış marka vasfı kazandığı, davalının ticaret sicil kayıtları ve marka kayıtlarının oluşturulduğu tarih itibari ile davalının, davacının markasının tanınmışlığından faydalandığı ve haksız olarak bu markadan yararlandığından bahsedilemeyeceği, Tüketicinin hafızasında bilinen … markası var iken market reyonunda … markası ile karşılaşması durumunda markanın davacı tarafın markasının seri markası olduğunu düşünmesi ihtimalinin zayıf olduğu, sözcük markalarında markaların hafıza da güçlü yer edinmiş olmaları sebebiyle markalar ile farklı zamanlarda karşılaşılsa dahi, markalar arasında iltibas ihtimalinin oluşmayacağı, tüketicinin bilinen marka olarak hafızasında yer eden … markası yerine … markalı ürün alması ihtimalinin düşük olduğu ayrıca her ne kadar tüketici kitlesi bakımından ortalama tüketici olarak değerlendirme yapılmış ise de, doktrinde de belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde halktan kasıt, potansiyel müşteri kitlesine göre belirlenecek ortalama tüketicidir. ( Çolak Uğur, sf. 238-246) Özellikle son zamanlarda internet kullanımlarının yaygınlaşması ve tüketici kitlesindeki farkındalık düzeyinin arttığı, ürünlerin tüm detaylarına hakim bir tüketici kitlesinin oluştuğu gerçeği karşısında, marketlerde fiyat bağlamında tüketicilerin ciddi karşılaştırmalar yaparak ürünleri satın aldıkları dikkate alındığında, tüketicilerin yukarıda da ifade edildiği üzere sektörel anlamda bilinen … markası ile … markalarını karıştırma ihtimallerinin düşük olduğu, özellikle mutfak ve gıda ürünlerine ilişkin işbu ürünler bakımından dikkat düzeyinin daha yüksek olması gerekeceği, böylece karıştırılma ihtimalinin daha az olacağı kanaatine varılmakla marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet ile birlikte buna bağlı tazminat koşullarının da somut olay bakımından oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, kısmi olarak hükme esas alınan bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde, SMK md.6/1 ve 6/3 kapsamında hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, davalının tescilli markasını tescilli olduğu hali ile uzun süredir kullandığı, somut olayda marka hakkını ihlal ve haksız rekabetin söz konu olmadığı anlaşıldığından sübut bulmayan davanının esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin olarak yatırılan 5.123,25 TL’den, karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL’nin mahsubu ile kalan 5.042,55 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan: 116,20 TL posta gideri yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.21/12/2022

Katip
e-imza

Hakim
e-imza