Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/71 E. 2021/19 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/71
KARAR NO : 2021/19

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/09/2018
KARAR TARİHİ : 23/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesi ile ; müvekkil şirketin bilgi güvenliği sektöründe, faaliyet gösterdiğini 2015 yılından itibaren her yıl ” …” ismi ile sektöründe uluslararası katılımlı etkinlik düzenlendiğini, “…” etkinliğinin kurumsallaştırılması, isminin dijital ve basılı mecraya dönüşmesi iin 2017 de düzenlenen 3…. Etkinliği’nde yeni bir çalışma başlattıklarını, bu bağlamda davalı … ile irtibata geçirildiğini, ortağı/yöneticisi olduğu diğer davalı …Ltd.Şti (…), ile “…” ismi altında bilgi güvenliği konulu yayın yapılmasına ilişkin görüşme yapıldığını, v 2017 yılında çalışmalara başlandığını, fakat … markasına ilişkin broşür ve planların 29/09/2017 tarihine kadar gönderilmesi gerektiğini halde müvekkil şirket tarafından düzenlenen … etkinliğine 6 gün kala 15/11/2017 tarihinde istenilen özelliklere sahip olmayan bir içeriğin müvekkile teslim edildiğini, müvekkil şirketin “…” markasının tanınır bir marka ve sektöründe önce gelen bir isim olması için TPE’ye 06/12/2017 tarihinde başvuru yapıldığını, TPE tarafından Nis Anlaşmasında belirlenen .., …, …, sınıflarda tescillendiğini, davacının bazı hizmetlerden çıkarılan unsurlara ilişkin itirazın devam ettiğini ve tescil süresinin sürdüğünü, müvekkilin marka başvuru süreci devam ederken davalılardan …’in 25/12/2017 tarihinde “…” markasını kendi adına tescil ettirmek için TPE’ye başvuruda bulunduğunu, haksız ve hukuka aykırı olarak … Ve … Sınıflarda marka tescilinin yaptırıldığını, davalılar … ve …’nın ilerleyen zamanlarda ….com.tr ve … Türkiye twitter hesabı ile bilgi güvenliği alanında … isimli dergiyi pazarlayıp yayınladıklarını, davacının davalının bu haksız eylemlerine son vermesi için … 9.Noterliği … tarih ve … yevmiye numarasıyla ihtarname gönderdiklerini, fakat davalının 0… tarih ve … 20.Noterliği … yevmiye numarasıyla marka devri yapmayacaklarına dair ihtarname gönderdiğini ve haksız eylemine devam ettiğini, davalıların … markasını … adına tescil ettirmelerine rağmen davacı …’ya ait olduğunun TPE tarafından tescil edildiğini, dolayısıyla müvekkilin marka haklarına ve hukuka açıkça tecavüz edildiğini iddia etmek suretiyle … markasının hükümsüz kılınmasına, 10.000 TL maddi, 40.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesi ile, … etkinliği ve ….com.tr yayın olarak tamamen farklı alanlardaki faaliyetler olduğunu, bu faaliyetlerin müvekkili tarafından davacı şirkete önerildiğini, projenin tasarımı ve içeriğinin tamamen müvekkiline ait olduğunu, … markasının müvekkili adına online ve basılı yayınlar için tescil edildiğini, ….com.tr alan adının da müvekkili tarafından ilk başvurularak alındığını, müvekkillerinin faaliyetlerinin davacının marka hakkına tecavüz oluşturmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememize sunulan 30/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda; www…..com.tr web sitesi, …/… turkey hesabı,… hesabı, dergilik uygulamasında bulunan … Dergisi/Dergileri kontrol edildiğinde belirlenen link ve adreslerde Bilgi Güvenliği konusunda/konularında paylaşımların/bilgilerin olduğu, www…..com.tr alan adı sahibi/yetkisi kontrol edildiğinde ise alan adının 25/12/2017 tarihinde alındığı görülmüş olduğu, mal çıktılarının kontrol edildiğinde maillerin kimden kime gittiği bilgileri başta olmak üzere net olarak görülmediğinden / olmadığından mailin/maillerin sağlıklı bir şekilde kontrol edilebilmesi için kimden kime gittiği (mail adresleri görünecek şekilde) tarih ve saat, mail içeriği görünecek şekilde olması gerektiği, belirtilen bilgilerin görüneceği şekilde delillerin sunulması haline mailler kontrol edilebileceği, dava konusu ve davacı talebi olan… kod numaralı … ibareli markanın 16.sınıftan ve 38.sınıftan emtiaları yönünden iptal hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, dava konusu ve davacı talebi olan 6769 sınai Mülkiyet Kanunu Kapsamınca marka hakkında tecavüz şartlarının oluştuğu, dava konusu ve davacı talebi olan 6102 TTK kapsamınca haksız rekabet şartlarının oluştuğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Mahkememize sunulan 14/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda; davalı kullanımlarının davacının tescilli markası kapsamına giren kullanımlar olduğu, tarafların markalarının yüksek benzerlik derecesi dikkate alındığından tarafların markalarını tescil ettirdiği mal ve hizmetler arasındaki benzerliğin SMK m.25 ve 6 uyarınca davalı markasının hükümsüzlüğü sonucunu doğurduğu, taraflar arasındaki yazışmalardan, davalı tarafın marka tescilini gerçekleştirdiği dönemde, davacının … markası altında gerçekleştiği hizmetlerden haberdar olduğu, bu sebeple davalının marka tescilini kötü niyetli şekilde gerçekleştirdiği sonuç ve kanaatine varmışlardır.
Mahkememize sunulan 17/05/2021 tarihli bilirkişi raporu ile; davalı yanın, dosyaya konu “Güvenlik” bahsinde, haber yayıncılığı alanında faaliyette bulunduğunu, yazılım ve benzer bir teknoloji geliştirme bulgusuna rastlanmadığı, Davalı-Site alan adının 25/12/2017 tarihinde tescil edildiği ve yanı gün davalının marka tescil başvurusunda bulunduğu, davacının aynı ay içinde olmakla 06/12/2017 tarihinde marka tescil başvrusunda bulunduğu, dosyaya sunulmuş taraflar arasında e-posta etkileşimine göre, dosyaya konu etkinlik kapsamında tarafların çalışmasındaki uyumun Ekim/2017 itibariyle bozulup bu tarihten sonra davalı yanın iletişiminden imtina ettiğinin gözlendiği, Davalı-Site internet alan adı tescilinin davacı bilgisi dışında gerçekleştiğinin anlaşıldığı, 6769 sayılı SMK md.151/c bendi uyarınca “varsayımsal ” lisans bedelinin 25.576,31 TL olabileceği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli … ibareli markanın hükümsüzlüğü ile davalı kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edip etmediğinin tespiti, tespit edilmesi halinde bunun durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde hükümsüzlüğü talep edilen davalıya ait … tescil numaralı … ibareli markanın 16 ve 38. Sınıflarda, davalılardan … adına 27/04/2018 tarihinde tescil edildiği, davacıya ait … tescil numaralı … ibareli markanın ise .., … ve …. Sınıflarda davacı adına 28/01/2019 tarihinde tescil edildiği koruma sürelerinin halen devam ettiği görülmüştür.
Hükümsüzlük nedenleri Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) 25. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre SMK’nın 6. maddesindeki nispi ret nedenlerinin varlığı birer hükümsüzlük nedenidir. SMK m.6/1’e göre, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Söz konusu hükme göre, markalar arasında iltibasın varlığından bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edildiği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir. Bu kapsamda öncelikle mal ve hizmetler arasındaki benzerlik daha sonra ise marka işaretleri arasındaki benzerlik incelenmelidir. Akabinde, marka işaretleri arasındaki benzerlik derecesi ile mal ve hizmetler arasındaki benzerlik derecesi arasındaki ilişki de dikkate alınarak markalar arasında, uyuşmazlık konusu mal veya hizmetler yönünden iltibas oluşup oluşmadığı tespit edilmelidir.
Malların/ Hizmetlerin Aynılığı/Benzerliği Yönünden Yapılan İnceleme
Türkiye’nin de taraf olduğu Nis Anlaşması’nın 2/1 hükmü uyarınca, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin benzer olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kurallar içermemektedir. Nitekim, SMK m.11/4’de de, mal veya hizmetlerin aynı sınıfta yer almalarının benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almalarının da benzer olmadıklarına karine teşkil etmeyecekleri hükme bağlanmıştır.
Yerleşik içtihatlarda; halk tarafından teşebbüsler arasında ekonomik bir bağlantının var olduğunu düşünme riski olması durumunda, karşılaştırmaya konu mal veya hizmetlerin aynı teşebbüsten geldiğini ya da ekonomik bağlantılı teşebbüslerin malları olduğu kararına varabileceği, dolayısıyla teşebbüslerin karıştırılma olasılığının bulunduğu kabul edilmektedir. Aynı içtihatla; karıştırılma olasılığının global olarak değerlendirilmesi gerekliliğine işaret edilmekte ve davanın koşulları ile ilgili tüm faktörlerin dikkate alınarak, özellikle işaretler arasındaki benzerliğin, tetkike konu mal ve hizmetlerin değerlendirmesinde de dikkate alınması gerektiğini vurgulanmaktadır.
Somut olaya dönüldüğünde, davacıya ait …/…/… Sınıflarda tescilli … markası ile davalıya ait … ve … Sınıflarda tescilli … ibareli markalarının karşılaştırılmasında her ne kadar tescil kayıtlarındaki sınıflar farklı olsa da, yukarıda da ifade edildiği üzere markaların farklı sınıflarda yer almalarının benzer olmadıklarına karine teşkil etmeyeceğine dair düzenleme dikkate alındığında bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, davacı ile davalıların aynı hizmet alanında faaliyet gösterdikleri, benzer tüketici kitlesine hitap ettikleri, taraflara ait ürün ve mal hizmet gruplarında özellikle organizasyon, seminer, yayın mühendislik, eğitim ve bilişim gibi gruba hitap eden sınıflarda olduğu ve hizmet alacak tüketicide bu durumun karışıklığa sebebiyet verebileceği, tüketicilerin teşebbüsler arasında ekonomik bir bağlantının var olduğunu ya da olabileceğini düşünebileceği, davalı markasının, davacı markasının seri markası gibi algılanabileceği nitekim taraf markaları farklı sınıflarda tescilli olsa da davalıya ait … tescil numaralı … ibareli markanın 16.sınıfta yer alan “Basılı yayınlar, basılı evrak; kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar,” emtiaları ile 38. Sınıfta yer alan “Radyo ve televizyon yayın hizmetleri, haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil) haber ajansı hizmetleri” emtiaları bakımından yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda işbu mal ve hizmet sınıfları yönünden hükümsüzlük şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
SMK’nın m.6/1 anlamında benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu olan markaların tescilli oldukları malların birbirine benzerliği koşulunun gerçekleştiğine ilişkin kanaatten sonra markalar arasında iltibas koşullarının oluşup oluşmadığının da irdelenmesi gerekecektir.
Markaların Aynılığı/Benzerliği Yönünden Yapılan İnceleme
Piyasada daha önceden aynı veya benzeri mal veya hizmetler için korunan ne kadar çok marka bulunuyorsa, yeni bir işaretin marka olarak tescili de o kadar zorlaşır. Marka olarak bir işaretin tescili için, o işaretin başka bir mal veya hizmeti ifade eden marka ile bir bağlantının mevcut olduğunu halkın zihninde uyandıracak derecede çağrıştırmaması gerekir. Aslında karıştırma ihtimalinin uç noktası, çağrıştırma ihtimalidir. Bir işaret, görsel, fonetik veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple müşteri gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden müşterinin mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir veyahut hükümsüz kılınabilir. Markaların esas itibariyle bir mal veya hizmeti diğer bir mal veya hizmetten ayırt etmek maksadıyla kullanılmaları esas ise de, bazen müşteriler, bir markayı sadece mal veya hizmet ile değil, o mal veya hizmeti sağlayan işletme ile de irtibatlandırabilirler. Müşteriler, markalı mal veya hizmeti, sırf onu arz eden işletmeye duydukları güven ve beğeni sebebiyle tercih etmiş olabilirler. İşletmelerin birbirinden farklı olduğu bilinse dahi, kullanılan işaretlerin benzerliği müşterinin bu işletmeler arasında ekonomik veya organik bir bağ olduğunu düşünmesine yol açıyorsa sonuç yine değişmeyecek ve markalar arasında benzerlik olduğu kabul olunacaktır.
SMK 6/1 maddesinde de belirtildiği üzere bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığının tespitinde “halk” tarafından karıştırılma ihtimali dikkate alınır. Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulmasıdır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir”.
Başka bir deyişle, karıştırma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Somut olaya dönüldüğünde yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca markaların görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel bakımdan birbirleri ile aynı olduğu benzerlikten çok iki markanın da aynı ibareden oluştuğu görülmekle bu hususta ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmeden davalı markasının davacı markası ile SMK md. 6/1 kapsamında iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olduğu kanaat ile belirtilen mal ve hizmet sınıfları bakımından hükümsüzlük koşullarının oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Marka Tecavüzü Yönünden Yapılan İnceleme
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Somut olaya dönüldüğünde hükümsüzlüğe ilişkin yukarıda yapılan tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda, tarafların aynı müşteri portföyüne sahip oldukları, aynı ürün gruplarında hizmet verdikleri, davalı ve davacı arasında delillerden anlaşıldığı üzere önceye dayalı iş ilişkisinin bulunduğu, davalının davacı markasından haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, davalının marka başvuru tarihinin davacının başvuru tarihinden hemen sonra olduğu, markalar arsında karıştırılmaya sebebiyet verecek derecede benzerlikten ziyade markaların neredeyse aynı olduğu, davacının marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğuna dair tespit ve değerlendirmeler ışığında bilirkişi raporu ile de desteklendiği üzere davalı kullanımlarının davacıya ait marka hakkına tecavüz oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Davalının Kötü Niyetli Olup Olmadığının Değerlendirilmesi Bakımından Yapılan İnceleme (SMK m.6/9)
Davacı aynı zamanda davalının kötü niyetli hareket ettiğini ve SMK md. 6/9 kapsamında hükümsüzlük talebinde bulunduğu görülmüştür.
SMK m.6/9 kötü niyetli marka başvurusunu nispi ret nedeni saymış ve bir hükümsüzlük nedeni olarak kabul etmiştir. Ancak tek başına bir markanın benzerinin ya da aynısının tescil ettirilmesi kötü niyetli marka tescili olarak yorumlanamaz. İyi niyet asıl olduğu için, kötü niyetin varlığı, davacı tarafından ispat edilmelidir.
Marka hukukunda kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı şekilde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yarar elde etmek, markayı gerçekte kullanmayıp yedeklemek, marka ticareti yapmak, gerçek hak sahibinin piyasaya girişini engellemek, gerçek hak sahibine maddi veya manevi zarar vermek amaçlarına veya şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir.
Davacı kendi markasının benzerinin davalı tarafından tescil ettirilmesinin kötüniyetli tescil olduğunu iddia etmişse de, davacının bu iddiaları SMK m. 6/1 uyarınca yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere incelenmiştir. Ancak SMK m.6/9 kapsamında kötüniyetli tescilin tespit edilebilmesi için davacı tarafından davalının markayı kötü niyetle tescil ettirdiğine dair delil sunması gerekmektedir. Bu hususta ispat yükü davacıya aittir. Dosya içerisinde bulunan delil listesi ve tüm dosya münderecatında bu iddiayı ispatlar nitelikte herhangi bir delil veya belge görülmemekle davacının bu iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmıştır. Kötü niyet halinin varlığından bahsedebilmek için, marka sahibinin tescil başvurusunu; rekabete adil biçimde katılmak amacıyla değil, üçüncü kişilerin çıkarlarının aleyhine dürüst olmayan biçimde veya özel bir üçüncü kişiyi gözetmeksizin, bir markayı işlevlerine uygun olmayacak şekilde kullanma niyetiyle elde etme amacıyla yapması gerekmektedir. Marka tescilinde kötü niyet yerleşik Yargıtay kararlarında “tescil ile sağlanan korumanın amacına aykırı kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yarar sağlamak” şeklinde ifade edilmektedir. Tüm bu açıklamalar uyarınca davacı tarafından ispat edilemeyen davalının markayı kötü niyetle tescil ettirdiğine dair iddia yerinde görülmemiş, bilirkişi raporunda belirtilen görüşe itibar edilmeyerek SMK md. 6/9 kapsamındaki talebin reddi gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiası bakımından yapılan değerlendirmede; Haksız rekabet, TTK m.54 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Diğer bir deyişle haksız rekabet, rakipleri ezmek ve onlan iktisadi faaliyet alanından uzaklaştırmak amacıyla ve hüsnüniyet kurallarına aykırı suretlerle başvurulan, kanuna, nizama, adaba ve teamüle göre teviz edilemeyecek hareketlerin kaffesidir. ( Örs Halil, Türk Hususi Hukukunda Haksız Rekabet, Ankara, 1958 sf.13 ) Bu bağlamda başkasının serbestçe ifaya hakkı olduğu rekabet hareketini mene veya onu rekabet sahasından çıkarmaya ve kendi edalarını daha avantajlı göstermeye yarayan yasal olmayan vasıtaları kullanan kişi haksız rekabet fiilini işlemiş olur . Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına gerek yoktur .( Erdil Engin, Haksız Rekabet Hukuku, 2. Bası, Ankara, sf. 31 vd. )
TTK 55/l-a-4 bendine göre “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” haksız rekabet sayılır. Karıştırılma(iltibas), ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya karışımı ifade etmekte olup, satın alman iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir. İltibas doğrudan iltibas ve dolaylı iltibas olarak ikiye ayrılabilir. Buna göre, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir işaret, bu işaretin hitap ettiği çevrede, söz konusu işaretlerin kullanıldığı mal veya hizmetin, iltibasa maruz bırakılan mal ve hizmetle özdeşleştirilmesine yol açıyorsa doğrudan iltibas söz konusu iken, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir işaret, bu işaretin hitap ettiği çevrede, işaretler arasındaki farklılığı anlasalar bile benzerliğe dayalı olarak mal veya hizmetler arasında yanlış bağlantılar kurmasına yol açıyorsa dolaylı iltibas söz konusu olur. Karıştırılmanın (iltibasın) varlığının kabul edilebilmesi için, davacının tanıtma işaretini davalıdan önce “haklı olarak kullanmış ” olması zorunludur. Kanştırılmanın(iltibasın) varlığı için, tanıtma işaretlerinin aynı tür emtialar için kullanılmasına, taraflar arasında bir rekabet ilişkisinin olmasına gerek yoktur. İltibasın arzu edilmiş olması veya meydana gelmiş olunmasının önemi yoktur, önemli olan objektif bakımdan tehlikenin mevcut olmasıdır .
Yukarıdaki açıklamalar ışığında davalı ile davacının aynı tüketici kitlesi ve aynı ürün grubuna hitap ettikleri, tarafların birbirinden haberdar oldukları, önceye dayalı iş ilişkilerinin bulunması, ortalama tüketicinin, davalı kullanımlarını, davacının olduğunu düşünmesi ve yanılma ihtimalinin yüksek olması ve bu durumun karıştırılmaya sebebiyet vereceği gözetilerek TTK md. 54/2 ve 55/4 kapsamında haksız rekabet koşullarının somut olay bakımından oluştuğuna kanaat getirilmiştir.
Tazminat Talepleri Bakımından Yapılan İnceleme
Davacı yan tazminat seçim yöntemini SMK 151/2-c kapsamında lisans seçeneğine belirlenmesini talep etmiştir. Ancak dosyaya herhangi bir emsal lisans sözleşmesi sunulmamıştır.
Davacıya ait ticari defterlerin muhasip bilirkişi tarafından incelenmesinde “…” ibaresi geçen bir gelir hesabının bulunmadığı, 2017 yılına ait ticari defter kayıtlarında etkinlik gelirleri alt hesabına gelir kaydının yapılmış olduğu ve toplam cironun 255.763,08 TL olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, Lisans Sözleşmelerinde ödenecek bedelin hesaplanmasında sabit lisans bedeli, parça ya da satışa göre lisans bedeli tiplerinden birisinin uygulanması gerekeceği, dosya kapsamında sunulan delillere göre parça ya da satışa göre bir lisans bedeli hesaplamanın mümkün olmadığı, 2017 ticari kayıtlarına göre elde edilen etkinlik gelirlerinden elde edilen cironun belirli bir yüzdesinin lisans bedeli olarak hesaplanabileceği tespit edilmiştir. Her ne kadar hesaplamada davalı yana ait ticari defterlerinde incelenmesi gerekir ise de, davalı taraf ticari defter ve kayıtlarını dosyaya sunmaktan imtina ettiğinden bu hususta bir değerlendirilme yapılamadığı anlaşılmaktadır.
Muhasip bilirkişi Hüseyin Teke ve Bilişim Uzmanı sektör bilirkişisi … tarafından hazırlanan 17/05/2021 tarihli raporda yukarıda belirtildiği şekilde davacıya ait ticari defter ve kayıtlar üzerinden yapılan inceleme sonucunda, varsayımsal lisans bedelinin davacı yanın elde etmiş olduğu cironun, sektörel saptamalara göre %10’u olabileceği, davacının varsayımsal lisans bedeli olarak talep edebileceği tazminat tutarının SMK md. 151/2-c maddesi uyarınca 25.576,31 TL olabileceği tespit edilmiştir.
Bilindiği gibi marka hukukundaki tazminat davalarında davacının uğradığı zarar/karşı tarafın elde ettiği kazanç, yada sunulan emsal lisans sözleşmeleri kapsamına göre davacının talep edilebileceği lisans yapılan yargılamada tam olarak tespit edilemiyorsa mahkeme tarafından dosyaya sunulu deliller kapsamına göre borçlar kanunu hükümlerine göre de mahkemece res’en değerlendirme yapabilmektedir.
Lisans seçeneğinde tarafların mali kapasitesi 1. derecede etken ise de tek başına lisans ücreti belirleme de bir kriter değildir. Lisans seçeneğine göre bir tazminat seçimi salt taraf cirolarından yada sattığı ürün sayısından hareket ile hesaplanamaz, zira tüketicinin marka olarak bildiği bir ürün /sunulan hizmet yönünden aldandığı varsayımı ile bir lisans bedeli belirlenmektedir.. Dolayısıyla zararın belirlenmesi davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacak şekilde geniş olarak yorumlanamayacağı gibi ihlal edeni mükafatlandırır nitelikte de olmamalıdır. Somut olayda davalının tacir olarak kusuru bulunduğundan tazminat sorumluluğunun doğduğu açıktır. Davalının bir lisans sözleşmesi yapması halinde ödemesi gereken bedelin hakkaniyet gereği belirlenebileceğine kanaat getirilerek bu bakımdan bilirkişi raporu ile tespit edilen 25.576,31 TL’nin makul olabileceği gözetilerek, TBK md. 51 uyarınca maddi tazminat talebinin bu yönde kabulüne karar verilmiştir.
Davacı manevi tazminat da talep etmiştir. Manevi tazminat yönünden marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, ,davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine keza manevi tazminatın maddi bir zenginleşme talebinden çok manevi tatmine yönelik bir talep olması, dolayısıyla somut olaya göre davalının davacı markasını iltibas yaratacak ve haksız rekabete neden olacak şekilde izinsiz olarak kullandığı ,dolayısıyla eyleminde kusurlu olduğu gözetilerek, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik durumlarına göre 40.000- TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren ticari işlere uygulanacak avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, hükme esas alınan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı kullanımlarının, davacıya ait … tescil numaralı … + şekil ibareli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile, bu tecavüz ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu suretle davalıların tecavüz teşkil eden … marka kullanımlarının yer aldığı tanıtım vasıtalarına el konulmasına, hükmün kesinleşmesine müteakip imhasına, internet sitelerinde … ibareli kullanımların çıkarılmasına, çıkarılmaması halinde erişimin engellenmesine, davalıya ait TPMK nezdinde … tescil numaralı … ibareli markanın …sınıfta yer alan “Basılı yayınlar, basılı evrak; kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar,” emtiaları bakımından hükümsüz kılınmasına, fazlaya ilişkin kısmın reddine, …sınıfta kayıtlı tüm emtialar bakımından hükümsüz kılınmasına, maddi tazminat talebinin kabulü ile 25.576,31 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari işlere uygulanacak avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin kabulü ile 40.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari işlere uygulanacak avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalı kullanımlarının, davacıya ait … tescil numaralı … + şekil ibareli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile, bu tecavüz ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu suretle davalıların tecavüz teşkil eden … marka kullanımlarının yer aldığı tanıtım vasıtalarına el konulmasına, hükmün kesinleşmesine müteakip imhasına, internet sitelerinde … ibareli kullanımların çıkarılmasına, çıkarılmaması halinde erişimin engellenmesine,
2-Davalıya ait TPMK nezdinde … tescil numaralı … ibareli markanın 16.sınıfta yer alan “Basılı yayınlar, basılı evrak; kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar,” emtiaları bakımından hükümsüz kılınmasına, fazlaya ilişkin kısmın reddine, 38.sınıfta kayıtlı tüm emtialar bakımından hükümsüz kılınmasına,
3-Maddi tazminat talebinin kabulü ile 25.576,31 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari işlere uygulanacak avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Manevi tazminat talebinin kabulü ile 40.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari işlere uygulanacak avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 4.479,52 TL karar harcından peşin yatırılan 1.120,88 TL’nin mahsubu ile kalan 3.358,64 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen hükümsüzlük talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan hükümsüzlük talebi yönünden davalılar vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
11-Davacı tarafından yapılan: 3.600,00 TL bilirkişi ücreti, 211,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.811,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesap olunan, 2.859,00 TL ve 1.156,78 TL harç (ıslah+peşin+başvuru) olmak üzere toplam 4.015,78 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı … Ltd. Şti tarafından yapılan 1.500,00 TL (bilirkişi ücreti) yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesap olunan 375,00 TL’nin davacıdan alınarak davalı … Ltd.Şti’ne verilmesine, kalan kısmın üzerinde bırakılmasına,
13-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/11/2021

Katip

Hakim

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.