Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/32 E. 2021/18 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/32 Esas
KARAR NO : 2021/18

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Durdurulması, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/12/2016
KARAR TARİHİ : 23/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunanMarka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Durdurulması, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkilinin … hakim unsurlu markalar ile ev tekstili alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkiline ait … ibaresini içeren birçok tescilli markasının olduğunu; bu markalarının seri marka niteliğini taşıdığını; müvekkilinin bu marka ile sektörde tanınır hale geldiğini; davalıya ait… adlı internet sitesinin perde tekstili bölümünde müvekkiline ait ürünlerin taklitlerinin yoğun olarak satıldığını; müvekkili tarafından davalıya söz konusu hukuka aykırı kullanımların sonlandırılması için ihtarname gönderildiğini; davalının ihtarnameye yanıt vererek kendilerinin yalnızca pazarlamacılar ile tüketiciler arasında aracılık ettiklerini herhangi bir sorumlulukları bulunmadığını ancak sitede …/ … logolu satıcı ilanlarını askıya aldıklarını söylediklerini; söz konusu logoların kaldırılmasına karşın …/ … ibarelerinin halen ilan metinlerinde yer alması nedeniyle davalıya söz konusu hukuka aykırı kullanımlarda bulunan pazarlamacıların listesinin gönderildiğini ancak davalının söz konusu hukuka aykırı -kullanımları engellemediğini; davalının bu haksız kullanıma aracılık ederek haksız kazanç elde ettiğini; davalının taklit kumaşların pazarlanmasına ve tüketicinin aldatılmasına aracılık ettiğini; müvekkilinin zebra ve stor perdelere özel kesim maliyetleri ile kaliteli bir şekilde üreterek tüketicinin güvenini kazandığını ancak davalıya ait internet sitesinde tüketicilere kalitesiz ürünlerin … markası adı altında pazarlandığını ve tüketicinin aldatıldığını; müvekkilinin yetki verdiği firmalar dışındaki ilgili sitede satış yapan tüm firmaların haksız olarak markayı kullandıklarını; davalının bu haksız kullanımdan kazanç sağlama amacıyla kötü niyetli olarak aracılık faaliyetlerini sürdürdüğünü; söz konusu marka kullanımlarının 556 sayılı KHK ‘a aykırılık teşkil etmesinin yanı sıra haksız rekabet de yarattığını; bu kullanımların müvekkiline ait markalarla iltibas yaratacak nitelikte olduğunu; tecavüzden doğan tazminat hesaplamasında emsal lisans bedelinin esas alınması gerektiğini beyan ederek davanın kabulünü, marka tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin tespitini, men’ini, kaldırılmasını, sitesinin ilgili sayfalarına erişimin engellenmesini, 1.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; müvekkilinin Türkiye’nin önde gelen pazar yeri sitelerinden … adlı sitenin sahibi olduğunu; yer sağlayıcılığı hizmetiyle tüketiciler ve üye iş yerleri arasında aracılık gerçekleştirdiğini; müvekkilinin hiçbir şekilde satıcı ve alıcılar arasındaki ilişkinin tarafı olmadığını; müvekkili ile satıcılar arasında akdedilen sözleşmeye göre satıcılara internet sitesinde yer verildiğini; sitenin açık pazar modeliyle çalıştığını; müvekkili tarafından yalnız aracılık yapılıp stok tutma, bizzat satış yapma işlemlerine girişilmediğini; müvekkilinin satıcıların sayfalarındaki içeriklerinden sorumlu tutulamayacağına; satıcılara sağlanan şifreyle satıcıların kendi sayfalarında istedikleri ürünleri istedikleri görseller ile sergilediklerine; müvekkilinin yalnız satış üzerinden aracılık faaliyeti çerçevesinde komisyon aldığını; ürünlerin orijinal olması koşuluyla dileyenin dilediği gibi tükenme ilkesi kapsamında satış gerçekleştirdiğini; 6563 sayılı Kanun çerçevesinde müvekkilinin aracı hizmet sağlayıcı olarak faaliyet gösterdiğini; Kanun’un 9. maddesinde aracı hizmet sağlayıcıların içerik kontrol etmek içerikte yer alan mal ve hizmetlerle ilgili olarak hukuka aykırılık bulunup bulunmadığını araştırmakla hükümlü olmadıklarının düzenlendiğini; müvekkilinin de bu kapsamda ilgili sitede sergilenen ürünler çerçevesinde bir sorumluluğunun olamayacağını; Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmelik m. 6/4 uyarınca müvekkilinin içerikle ilgili herhangi bir araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını ve bu nedenle sorumluluğun olmayacağını; 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesine göre müvekkilinin içerik kontrol etme yükümlülüğünün olmadığını; 5651 sayılı Kanun m. 5/2 hükmüne göre müvekkilinin hukuka aykırı içerikten haberdar edilmesi durumunda ilgili içeriği yayından çıkarmakla yükümlü olduğunu; müvekkili tarafından içeriğin kaldırılabilmesi için söz konusu ürünlerin orijinal olmadıkları yönünde kendisine gerekli bilgi ve belgelerin verilmesi gerektiğini; müvekkilinin internet sitesinde yer alan satıcılardan yetkili olduklarını gösterir belge talep etme yükümlülüğünün bulunmadığını; ürünler orijinal olduğu sürece tükenme ilkesi kapsamında ürünlerin satışına müdahale edilemeyeceğini; müvekkili tarafından … marka ürün satan tüm mağazalara orijinal olmayan ürün satılamayacağı hususunda bildirimde bulunulduğunu; davacının şikayet ettiği bir takım satıcıların bizzat davacı tarafından yetkilendirilmiş ürünlerini davacıdan temin eden satıcılar olduklarını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyasında taraflarca sunulan tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Mahkememize sunulan 04/06/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; taraflar arasında davalının internet sitesinde davacıya ait markanın kullanıldığı içeriğe yer verildiği, bunların bir kısmının hukuka aykırı olabileceği, davacınım hukuka aykırı içerik ile ilgili davalıya bildirimde bulunduğu hususlarında bir uyuşmazlık olmadığı, .« Tükenme ilkesinin “…” internet sitesinde satış yapan kişilerin ürünleri doğrudan davacıdan veya yetkili satıcıdan temin etmemesi durumunda gündeme gelebileceği, dosya kapsamında davalıya ihtar edilen satıcıların ürünleri hukuka uygun tedarik edip etmediği hususunda, bir satıcı dışında, delil mevcut olmadığı, “…” adlı satıcının “…” sitesinde görünen temsilcisi … adına davacı tarafından yapıları perde satışları ve düzenlenen faturalar mevcut ise de 13.01.2016 tarihli ihtarnameden önce düzenlenmiş bir faturaya rastlanamadığından, bu tarihe kadar “…” adlı satıcı tarafından gerçekleşen kulianımın tükenme ilkesine girip girmediğinin tespit edilemediği, sonuç olarak ihtarnamede yer alan tüm satıcılar bakımından dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler çerçevesinde tükenme ilkesinin gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği, 5651 sayılı Kanun ve 6562 sayılı Karıuna göre yer sağlayıcısı/aracı hizmet sağlayıcı olarak faaliyet gösterenlerin kendiliğinden hukuka aykırı içeriği denetleme, araştırma yükümlülüğü bulunmadığı, davalı’nın yer sağlayıcı olup olmadığı hususunda heyetimizde görüş birliği bulunmadığı, eğer yer sağlayıcı olarak kabul edilir ise; 5651 sayılı Kanuna göre ise davalırın hukuka aykırı içerikten aynı Kantnun 8. ve 9, maddesinde belirtilen usulde haberdar olması durumunda söz konusu içeriği kaldırma yükümlülüğü altında oluğu, 8. ve 9. maddelerin belli suçları oluşturan ve kişilik haklarını ihlal eden içeriğin bulurnması durumunda belirli kurumlarca yapılan bildirimleri düzenlemekte olduğu, marka tecavüz iddiasımın 8. maddede sayılı suçlara dahil olmadığı gibi 9. madde çerçevesinde kişilik haklarına da aykırılık teşkil etmediği, Davacının doğrudan davalıya ihtamame ile bildirimde bulunmasının da 8. ve 9. maddede belirtilen usule uygun olmadığı, yer verilen mevzuata göre davalının somut olay bağlamında davacı tarafından haber verilen hukuka aykırı içeriği kaldırmak gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığı, davalının eylemlerinin KHK kapsamında doğrudan marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemler olmadığı, nitekim davalıya ait internet sitesinde gerçekleşen marka tecavüzlerinden de söz konusu içeriği sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin sorumlu olacağı, davalının ancak tecavüz fiiline iştirak boyutuna ulaşan bir davranış neticesinde sorumlu olacağı, davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamede yer alan iki satıcının halen “…” sitesinde markaya tecavüz teşkil edebilecek satışının devam ettiği, davalı tarafından mağazalara “…” markasını yetkisiz kullanılmaması yönünde bir bildirim yapıldığı, söz konusu satışların bu bildirimden sonra kaldırılıp tekrar konulmasının da mümkün olabileceği bu yönde bir tespitin dosya kapsamında yapılamadığı, mevzuat çerçevesinde davacınım yükümlülükleri gözetildiğinde gerekli uyarıyı da yapmış oluşu düşünülerek içerik sağlayıcıların marka tecavüzüne iştirak teşkil edecek boyutta bir davranışın bulunmadığı, dosyada tazminat hesaplanmasına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığından davacı tarafından talep edilen yoksun kalınan kazanç hesaplamasının yapılamadığı, görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 09/08/2019 tarihli ikinci bilirkişi raporunda özetle ; davalının yer sağlayıcı sıfatına sahip olduğu, davalıya ait internet sitesinde davacının … hâkim unsurlu markalarına karşı marka hakkına tecavüz eyleminin oluştuğu, bu neden ile davacının söz konusu tecavüz eylemlerinin men’i, durdurulması ve önlenmesini talep edebileceği, davalıya ait internet sitesinde davacının … hakim unsurlu markalarına yönelik olarak davalı tarafça haksız rekabet hükümlerinin ihlal edildiği, bu neden ile davacının söz konusu haksız rekabet eylemlerinin men’i, durdurulması ve önlenmesini talep edebileceği, davacının … uzantılı alan adları içinde tescilli markalarının bulunduğu sayfaların kaldırılmasını, erişimin engellenmesini, bunun teknik olarak mümkün olmaması halinde siteye erişimin tümden engellenmesini ve kayıtların iptalini talep edebileceği, maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için aranan kusur şartının gerçekleştiğinin kabul edilebileceği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 24/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; davalı şirketin yer sağlayıcı sıfatına haiz olduğunu, davalıya ait intermet sitesinde davacının … hakim unsurlu markalarına karşı marka hakkına tecavüz eyleminin oluştuğu, marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken Hisans bedeline göre değerlendirilmesi gerektiğini, davalının internet sitesinde (…) davacının … hakim unsurlu markalara karşı tecavüze yeltenen firmaların 2016-2017 cari hesap dökümleri bu zamana kadar davalı tarafından ibraz edilmediğini ve ibraz edilmesinin uzun süre alacağı nedeniyle davacının muhtemel zararımı (yoksun Kalınan Kazanç) miktarı yönünden hesaplama yapılamadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 16/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken İisans bedeline göre değerlendirilmesi gerektiğini, davalı şirket tarafından ibraz edilen hizmet alan firmaların dökümünde görüleceği üzere toplam 100.270,02 TL Yoksun Kalınan Kazanç tespit edildiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 01/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; SMK 151/2-c bendine göre, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken Lisans Bedeline göre bir hesaplama yapılırken, meydana getirilen tasarımın kârlılığının yanında, niteliği, önemi, orijinalliği, sektöre olan katkısı, tasarımcısının tasarımı yaratmada harcadığı zaman, yapmış olduğu masraflar, tasarımın meydana getirilmesinde harcanan emek, tasarlamış olduğu her bir ürünün piyasaya sunumu için yaptığı reklam ve tanıtımlar, ar-ge çalışmaları, kataloglar, ürünün kalitesi, tasarım tescil tarihi, tecavüz tarihi itibari ile tasarımın ilgili sektördeki konumu gibi pek çok farklı etkenin göz önüne alınması ve bununla beraber benzer mahiyetteki lisans sözleşmelerine konu edilip edilmediğinin önem arz ettiği, hesaplanacak Lisans Bedeli için, Davalı Şirket tarafından dava konusu ürünlerin 2016-2017 yıllarındaki satış tutarları toplamına İTO tarafından belirlenen oranın uygulanması sonucu hesaplanan tutarın 182.367,29-TL olduğu, davacı Şirketin 2016-2017 yıllarındaki satışlarının analiz edilmesi sonucu, yoksun kalman kazanç tutarı üzerinden hesaplanabilecek olan lisans bedeli tutarının ise minimum 104.976,51-TL olduğu, 3.maddede belirtilen minimum lisans bedeli haricinde lisans bedeli için gerekli olan tasarımın niteliği, önemi, orijinalliği, sektöre olan katkısı, tasarımcısının tasarımı yaratmada harcadığı zaman, yapmış olduğu masraflar, tasarımın meydana getirilmesinde harcanan emek, tasarlamış olduğu her bir ürünün piyasaya sunumu için yaptığı reklam ve tanıtımlar, ar-ge çalışmaları, kataloglar, ürünün kalitesi, tasarım tescil tarihi, tecavüz tarihi itibari ile tasarımın ilgili sektördeki konumu ve benzer mahiyetteki lisans sözleşmelerine konu edilip edilmediği gibi hususların dava dosyası münderecatından tespit edilemediği ve bu meyanda fiili imkânsızlık halinin hasıl olduğu, yukarıda hesaplanan lisans bedelleri haricinde, hesaplanabilecek kesin ve net lisans bedelinin takdirinin mahkememizin takdirinde olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
ISLAH
Davacı vekili 18/11/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerinin 181.367,29 TL artırarak, toplam 182.367,29 TL’ye yükselterek, davasını ıslah ettiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
İşbu dava 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, durdurulması, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat talepli davadır.
Davacıya ait olan “…” ibareli markayı taşıyan ürünlerin davalıya ait internet sitesinde satışa sunulduğu, nitekim söz konusu satışların bir kısmının davacıdan herhangi bir yetki alınmadan gerçekleştiği bu çerçevede davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, hukuka aykırı marka kullanımının engellenmesi için davacının davalıdan bir talep hakkı bulunup bulunmadığı ve davahnın da böyle bir durumda yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, davalının yer sağlayıcı sıfatı ile tecavüz konusu markalar bakımından sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosya kapsamında birden fazla rapor alındığı raporların takdiri delil niteliğinde olduğu, dava konusu uyuşmazlığın HMK 266. Maddesi uyarınca çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgi gerektiren bir durum olmadığı, hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olacağı gerekçesi ile alınan raporlara itibar edilmeyerek mahkememizce değerlendirme yapılmıştır.
Davalının ver sağlayıcı sıfatına sahip olup olmadığına ilişkin değerlendirme
T.C. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan alınan Yer Sağlayıcılığı Faaliyet Belgesinin davalı tarafından dosyaya sunulduğu görülmüştür. İşbu belge davalının yer sağlayıcı sıfatına sahip olduğunu göstermektedir. Davalı tarafından işletilen n11.com adlı internet sitesinde davalının verdiği hizmetin yer sağlayıcılığı olup olmadığının irdelenmesi için öncelikle yer sağlayıcılığı ile ilgili olarak mevzuata değinmek gerekecektir.
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (5651 sayılı Kanun) m. 2/1’de yer sağlayıcı, internet ortamında hizmet ve içeriklerini barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek ve tüzel kişiler olarak tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere yer sağlayıcı herhangi bir içerik üretmemekte, başkasına ait içeriği kullanılmak üzere hazır tutmaktadır. Yani üçüncü kişiye ait içeriği barındırmakta ve onları kullanılabilir hale getirmektedir.
Somut olayda da, davalının n11.com internet sitesinde içerikleri barındırmak için hosting hizmeti vermesi nedeni ile yer sağlayıcı sıfatına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yer sağlayıcı; hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişileri ifade eder.
Yer sağlayıcının hukuki sorumluluğu ilişkin değerlendirme
6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a göre, “aracı hizmet sağlayıcı” olarak tanımlanan gerçek ve tüzel kişilerin internet sitelerinde yayımlanan içerikler yönünden ortaya çıkabilecek sorumluluklarının kapsamını ve bu kişilerin sorumluluğuna başvurulabilmesi için aranan şartların incelenmesi gerekecektir.
6563 sayılı Kanun m. 1/f.1”e göre, Kanun’un kapsamı “Ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları” içine alacak şekilde belirlenmiştir. 6563 sayıtı Kanun m. 2/1-a bendinde, elektronik ticaretin “çevrim içi” iktisadi ve ticari faaliyetleri ifade ettiği belirlenmiştir. Bu bakımdan, kanun yalnızca çevrimiçi (online) ortamdaki faaliyetleri kapsamaktadır.
6563 sayılı Kanun’da aracı hizmet sağlayıcı, “Başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır (m. 2/1-d). 6563 sayılı Kanun anlamında “aracı hizmet sağlayıcı’, e-ticaret faaliyetlerine aracılık eden platformları sağlayan gerçek ve tüzel kişileri ifade etmektedir. Bunlar, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (“5651 sayılı Kanun”) anlamında “yer sağlayıcı’ kategorisine girmektedir. Bu kişilerin sağladıkları platformlar üzerindeki e-ticaret faaliyetleri bakımından sorumlulukları, Türk hukukunda, özellikle 5651 sayılı Kanun, FSEK, Sınai Mülkiyet Kanunu (Dava tarihi itibariyle mevcut olayda 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK) ve Kişisel Verilen Korunması Kanunu kapsamında gündeme gelebilecektir.
Aracı hizmet sağlayıcılarının sorumluluğu açısından AB ve ABD’deki yasal duruma ilişkin;
… sayılı Avrupa Birliği E-Ticaret Direktifi’nde (“AB Direktifi”), aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluğunun üç başlık altında incelendiği görülmektedir (m. 12-14), Bu kapsamda, AB Direktifi’nde, erişim hizmetleri sağlayanlar (m. 12), veriyi alıcıya ulaşması için geçici veya otomatik olarak depolayan hizmet sağlayıcılar (ön bellekleme) (m. 13) ve yer sağlayanlar (m. 14), aracı hizmet sağlayıcı kategorileri olarak belirlenmiştir. Böylece AB Direktifi’ndeki tanım, internet üzerinde alıcı ve satıcı arasındaki faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla platform sağlayan gerçek ve tüzel kişilerin yanı sıra, erişim sağlayıcıların ve internet sitesine erişim için ilgili veriyi geçici ya da otomatik olarak depolayanların sorumluluklarını da ele almaktadır. AB’de aracı hizmet sağlayıcısı olarak nitelendirilen kategori, 6563 sayılı Kanun’da yer verilenden daha geniştir. AB Direktifi’ne göre, aracı yer sağlayıcı, ancak şu iki şartın sağlanması durumunda, içerik yönünden sorumsuzluğunu ileri sürebilecektir (m. 14):
1) Aracı yer sağlayıcının hukuka aykırı içerikten fiilen bilgisi olmamalıdır ve tazminat sorumluluğu bakımından, içeriğin hukuka aykırılığının anlaşılabileceği olgu ya da durumlardan habersiz olmalıdır;
2) Aracı yer sağlayıcı, ilgili bilgi ya da haberi aldıktanı sonra derhal hukuka aykırı içeriği silmeli ya da ona erişimi engellemelidir.
Burada, ilk şart bakımından önemli olan, aracı hizmet sağlayıcı olarak faaliyet gösteren kişinin hukuka aykırılığa ilişkin fiili bilgisinin olup olmadığının ve basiretli bir tacir olarak hukuka aykırılığın anlaşılabileceği olgu veya durumdan habersiz olmasının olağan karşılanıp karşılanamayacağının değerlendirmesidir. Bu değerlendirme neticesinde, yer sağlayıcının içerikten haberdar olduğu ya da olması gerektiği sonucuna varılırsa, içerikten sorumluluğu gündeme gelebilecektir /Avrupa Birliği Adalet Divanı Büyük Daire (ABAD), … sayılı ve 12/07/2011 tarihli L’oreal v. eBay kararı (ABAD 2011)
Yüksek 11.HD’nin emsal 2016/1613 E. – 2017/6599 K., 2011/15509 E. – 2012/540 K. ve 2012/3350 E. – 2013/3597 K. sayılı ilamları ile Yargıtay HGK’nın 15.01.2014 tarih 1138/16 sayılı kararında da açıklandığı üzere, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesi ve 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9.maddesi ile yer sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların, tazminat sorumluluğu açısından, yayınlanan içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak marka hakkı sahibi, devam etmekte olan tecavüz ve haksız rekabet eylemleri yönünden, bu eylemlerin tespiti, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması davalarını herkese karşı yöneltebilecektir.
Yüksek mahkemenin yerleşik içtihatlarında ve 6563 sayılı Elektronik Ticaret Kanunu’nda da vurgulandığı üzere, içerik sağlayıcı sıfatı bulunmayan internet yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşların tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için, imkan sağladıkları içeriğin hukuka aykırı ve marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu bilmeleri gerekir. Bunun için de önceden hak sahipleri tarafından uyarılmaları ve hukuka aykırı içeriği makul süre içerisinde kaldırmalarını yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşlardan talep etmeleri gerekir. Ayrıca hak sahiplerinin, içeriğinin kaldırılmasını talep ederken, kendilerinin önceden elde edilmiş üstün hak sahibi olduklarını yaklaşık ispata yeterli delillerini de anılan kuruluşlara sunmuş olmaları gerekir.
Somut olay bakımından yapılan incelemede, her ne kadar davacı firma tarafından dava açılmadan önce, davalı firmaya … 7. Noterliğinin, …tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hukuka aykırı kullanımların sonlandırılmasına ilişkin ihtarat yapılmış ise de, ihtaratın incelenmesinde tecavüze konu ürünlere dair somut bilgilerin yer almadığı, hukuka aykırılığa ilişkin herhangi bir tespit raporunun bulunmadığı görülmektedir. 09/08/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirdiğinden bahisle davalının sorumlu olduğuna dair hukuki nitelendirme yapılmış olduğu görülsede, mahkememizce bu görüş uygun görülmemiş, günlük işlem hacmi kapsamında binlerce işleme aracılık eden davalı vb. firmaların, yalnızca ihtarname ile bildirildiği şekilde ürünlerin denetim ve tespitini gerçekleştirme ihtimalinin hayatın ve ticaretin olağan akışına uygun düşmeyeceği, 5651 sayılı kanunun “Yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir” şeklinde ki düzenleme dikkate alındığında, yer sağlayıcı sıfatına sahip e ticaret adreslerinin günlük işlem hacimleri dikkate alındığında kendilerine yapılacak bildirimin usuli bir bildirimden ziyade tecavüz tespitine ilişkin alınacak bir rapor ve tecavüz konusu ürünlerin somut bir biçimde bildirilmesi şeklinde ayrıntılı olarak yapılması gerekliliği, AB Direktiflerinin de bu şekilde yaklaşımlarda bulunduğu, internetin yapısı, internet ortamının teknik özellikleri ve işletilme koşulları itibariyle davalının yer sağlayıcı olduğu … ibareli sitede üçüncü kişilerce gerçekleştirilen tecavüzleri bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun kabulü mümkün olamayacağından; somut uyuşmazlıkta davalının sorumlu tutulabilmesi yönünden kusur şartının gerçekleşmediği, … ibareli e ticaret sitesinin içerik sağlayıcı olmadığı, yer sağlayıcı olduğu, e ticaretin doğası gereği davalı yanca ihbar edilen içerik yönünden kaldırma yapıldığı anda dahi farklı firmalarca gerek üyelik yoluyla gerekse üye olmayan şahıslar yoluyla e ticaret sitesine yükleme yapılabilmesinin imkan dahilinde olduğu, davalının ise kendisine yapılan tüm bildirimler sonrasında ihlal teşkil eden içerikleri kaldırdığı görülmekle marka hakkına tecavüz nedeni ile davalı firmanın sorumluluğunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Haksız Rekabet İddiasına İlişkin Değerlendirme
Bilindiği üzere haksız rekabet, TTK m. 54 vd maddelerinde düzenlenmiştir. TTK m. 54/1 hükmü haksız rekabet hukukunun amacını “Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.” şeklinde belirterek, bu kısma ilişkin hükümlerin yorumlanmasında dikkate alınacak temel ilkeyi vurgulamıştır. 2. Fıkrada ise Kanun Koyucu haksız rekabeti, Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde tanımlamıştır.
Haksız rekabetin genel tanımını veren bu hükmün yanı sıra, TTK m. 55 hükmü uygulamada sıkça karşılaşılan haksız rekabet hallerini sınırlayıcı olmayacak şekilde saymıştır. Bununla birlikte TTK m. 55’te sayılan haksız rekabet hallerinin sınırlayıcı olmadığı, sadece TTK m. 54/2’de belirtilen haksız rekabet eyleminin örnekseme yoluyla sayılmış örnekleri olduğu açıktır.
Somut olaya dönüldüğünde, yukarıda da ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere davalının aracı hizmet sağlayıcısı olduğu, içerik sağlayıcısı olmadığı, tecavüze ilişkin sorumlu tutulamayacağına ilişkin değerlendirmeler dikkate alındığında haksız rekabet koşullarının da oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, alınan raporlar, ilgili mevzuat ve Yargıtay kararları bir bütün olarak değerlendirildiğinde sübut bulmayan davanın reddi cihetine gidilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcının peşin ve ıslah ile yatırılan toplam 3.126,50 TL’nin mahsubu ile kalan 3.067,20 TL bakiye karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan: 100,00 TL yargılama gideri’nin (posta / tebligat gideri) davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23/11/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸