Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/272 E. 2022/106 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/272 Esas
KARAR NO : 2022/106

DAVA : Marka (Maddi ve Manevi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 01/03/2021
KARAR TARİHİ : 22/09/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi ve Manevi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkilinin Türk kozmetik piyasasında tanınmış bir firma olduğunu ,”…” ve “…” gibi pek çok markanın müvekkili adına TPMK nezdinde tescilli olduğunu, davalı tarafından müvekkilinin izni olmadan “…” markasının iltibas oluşturacak şekilde kullanıldığını, davalı hakkında … CBS… Soruşturma numaralı dosyasında yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporu neticesinde iddianame hazırlandığını, … 2. FSHCM’nin 12/11/2020 tarihli kararı ile sanığa adli para cezası ile cezalandırılması ve … kararı verildiğini, karara yapılan itirazın … 3. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiğini, davalı eylemlerinin müvekkilinin maddi ve manevi haklarını ihlal ettiğini belirterek, 100,00 TL maddi , 100,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalı tarafa tebliğ edildiği, herhangi bir cevap ve beyan sunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce bildirilen tüm deliller toplanmış, … 2.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin …Esas sayılı dosyası, davalıya ait 2017 tarihinden itibaren vergi beyannameleri, dosyamız arasına alınmış, zarar hesabına yönelik bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememize sunulan 18/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; SMK 151/2-b kapsamında elde edilen net kazanç 3.382,87 TL + 1.200,94 TL faiz olmak üzere toplam 4.583,81 TL tazminat hesap edildiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Davacı vekili 28/04/2022 tarihli talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 3.382,87 TL’ye artırdıkları anlaşılmşıtır.
KANAAT VE GEREKÇE
İşbu dava 6769 sayılı SMK kapsamında açılmış marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde davacıya ait … numara ile tescilli … ibareli markanın … Sınıfta, 08/05/2014 tarihinde tescil edildiği görülmüştür.
… Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosu’nun … Sr. Numaralı dosyasından alınan 08.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “…. şikayet dosyası kapsamında, müşteki … Hizmetleri San. Ve Tic. LTD. ŞTİ. Adına tescilli marka taklidi ürün, 25.01.2019 tarihinde, şüphelinin çalıştırdığı/ sorumluluğundaki ….com e-ticaret sitesi içindeki satışa sunulduğu platformdan sipariş verilerek elde edilmiştir. Taklit olduğu iddiasıyla dilekçe ekinde orijinal ürünle beraber incelenmek üzere T.C İstanbul Adli Emanet Deposuna kaydedilmiştir. Burada incelenen orijinal ve taklit Mattelook ürünü müştekinin marka hakkı ihlaline sebep olduğunu göstermektedir. Şüpheli ifadesinde, özetle … kelimesinin genel görünüm anlamına geldiğini özel bir ad ya da tescilli bir marka olamayacağını beyan etmiştir. Ancak net ortamında bu kelimelerin “mat görünüm” anlamında kullanılmadığı ve müştekiye ait bir marka ürün olarak yer aldığı görülmüştür. İncelenen taklit ürünün adı olan Utah Matte Look içinde müşteki tescilli markası … kelimesi vardır. Aynı sektörde aynı üründe bu tescilli kelime taklit edilmiştir. Bu kelimelerin müşteki … Tic. Ltd. Şti. Firması adına tescilli olan; TPE … nolu “…” emtia no:3 (emtia kapsamı içinde kozmetik mevcut) (koruma tarihi: 08.05.2014) yazısının aynısı olduğu, taklit olarak kullanıldığı ve müştekiye ait bu tescilli markanın iltibas ve iktibas edilmesi suretiyle kullanıldığı üründe, 10.01.2017 tarih ve 6769 nolu Sınai Mülkiyet Kanununun 29.ve 30.maddeleri kapsamında, marka hakkına tecavüz fiili işlendiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. ” denilmiştir.
… 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı kesinleşen mahkeme ilamında; “… sanığın olay tarihinde müdahilin tescilli markasına ait ürünleri internet üzerinden iktibas ve iltibas oluşturacak şekilde sattığı, sanığın savunmasının oluşa, dosya kapsamına, hayatın olağan akışına, hukuki ve ilmi verilere uygun görülen bilirkişi raporundaki tespitlere uygun olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu şekilde sanığın atılı suçu işlediği, sanığın tevil yollu savunması, hukuki ve ilmi verilere uygun görülen bilirkişi raporu, internet üzerinden alışverişi doğrular mahiyette dosyaya ibraz olunan bilgi ve belgeler, fatura örnekleri, TPK’dan gelen müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı ile anlaşıldığından sanığın başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek üretilen ürünleri ticari amaçla alım satımını yapmak suçunu işlediği anlaşıldığından eylemine uyan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 30/1 maddesi uyarınca, sanığın sosyal ve ekonomik durumu, suç işleme yönündeki eğilimi, suçun işleniş şekli ve önemi ile yakalanan ürün miktarı gözetilerek, takdiren 1 yıl hapis cezası ve 5 gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına, Sanığın, daha önceden kasıtlı bir suçtan dolayı mahkum olmaması ve kişilik özellikleri ile duruşmalardaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurulduğunda, yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkememizde olumlu kanaatin oluşmuş olması ve sanığın da …’ne karar verilmesini kabul etmiş olması nedeni ile 5271 Sayılı CMK’nın 5728 Sayılı Yasa ile değişik 231/5 maddesi uyarınca sanık hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” dair karar verildiği görülmüş, kararın 15/12/2020 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Dava dilekçesi, tensip zaptının usulüne uygun davalıya tebliğine rağmen davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamış, ancak alınan bilirkişi raporu sonrasında davaya ilişkin genel beyanların sunulması ve rapora itiraz şeklinde 03/03/2022 tarihli dilekçe sunulduğu görülmüştür.
Davalı tarafça her ne kadar kullanmama def’i ileri sürülmüş ise de, süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmadığından ilk itiraz mahiyetindeki bu husus ve zayıf marka, benzerlik vb. Esasa ilişkin diğer itirazlarda incelenmemiştir. Zira Yargıtay HGK’nun 20/04/2016 Tarih, 2014/2-695 Esas, 2016/522 Karar sayılı ilamında, süresi içerisinde cevap dilekçesi vermeyen davalının daha sonra delil göstermeye ilişkin talebinin kabul edilmesinin mümkün olmadığına dair kararı dikkate alınarak bu hususta eldeki somut deliller ışığında bir karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafından dosyaya sunulan dava dilekçesinde tespit isteminde bulunulmadığı, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemler nedeni ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulduğu görülse de, tazminat sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, şartların oluşup oluşmadığına dair tecavüz ve haksız rekabet olgusunun incelenmesi gerekecektir.
6769 sayılı SMK m.7/II’ye göre; Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahihine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması halinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
SMK m.29/I-c uyarınca markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka hakkına tecavüz sayılır.
6769 sayılı Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlığa yeniden dönüldüğünde, … Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosu’nun …Sr. Numaralı dosyasından alınan 08.07.2019 tarihli bilirkişi raporu ve 15/12/2020 tarihinde kesinleşen … 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin …Esas, … Karar sayılı ilamı dikkate alındığında davalı kullanımlarının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği sabit hale gelmiştir. Bilindiği üzere Ceza ve Hukuk Mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 74. (818 sayılı BK 53) maddesi hükmü hukuk hakimini, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından kural olarak bağımsız kılmaktadır. Ancak hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Her mahkumiyet kararı o eylemin hukuka aykırılığını tespit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir. Ceza hakiminin saptadığı maddi olaylar hukuk hakimini bağlar.Ceza yargılamasında da ürünlerin marka taklidi ürünler olduğu hususu tespit edilmiş olup, Markaya tecavüz davasında tazminata hükmedilebilmesi için davalının kastının değil kusurunun aranacağı, dolayısıyla maddi olay bakımından taklit olduğu saptanan ürünler bakımından davalının kastı olmasa da kusurunun bulunduğu sabit hale gelmiş, marka hakkına tecavüz koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Haksız Rekabet Bakımından Yapılan İnceleme
Bilindiği üzere Haksız rekabet, dürüstlük kuralına aykırı olara ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder.
ETTK m.56 haksız rekabeti: “aldatıcı hareket veya hüsniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali” olarak tanımlamıştı.
TTK m.54’te ise, haksız rekabete ilişkin kanundaki hükümlerin amacının, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rakebetin sağlanması olduğu vurgulanmış ve “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya diğer şekillerdeki dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar veya ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı” olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle haksız rekabeti dürüstlük kuralına aykırı olan ve rekabeti bozan davranışlar olarak tanımlayabiliriz.
Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına gerek yoktur.
Haksız rekabet, genel olarak birbirine rakip olanlar arasında ortaya çıkmaktadır. Ancak her haksız rekabet hali mutlaka rakipler arasında cereyan etmez. Bunun içindir ki ETTK, açıkça belirtilmemiş olsa da, haksız rekabet neticesinde fayda elde eden ile zarar gören arasında bir rekabet bağının varlığını şart koşmamıştır. Zira haksız rekabet hükümleri sadece rakiplerin ekonomik çıkarlarını değil rekabete dayalı ekonomik düzeninde korunmasını amaçlar…” demektedir.
Somut olaya dönüldüğünde yukarıda marka hakkına tecavüze ilişkin yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında; davalının, marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz teşkil eden ürünleri ticari amaçla piyasaya sunduğu, bunun TTK hükümleri uyarınca aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiği de izahtan vareste olup haksız rekabet koşullarının somut olay bakımından oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Tazminat Bakımından Yapılan İnceleme
6769 sayılı SMK’nun 151.maddesine göre; “(1) Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. (2) Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır:
a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.
b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.
c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.” hükmü amirdir.
Davacı tazminat seçim yöntemini 6769 sayılı SMK 151/2-b kapsamında talep etmiştir. Her ne kadar hesaplamaya ilişkin davacı tarafça kendi defterlerinin incelenmesi de talep edilmiş ise de, tazminat seçiminin SMK 151/2- b maddesi uyarınca davalının elde ettiği net kazanç üzerinden hesaplama yapılması gerekliliğine dair amir hüküm karşısında bu talep reddedilmiş, davalının kayıtlı olduğu Tuna Vergi Dairesine müzekkere yazılarak davalıya ait 2017 tarihinden dava tarihine kadar olan dönemi kapsar vergi beyannamelerinin celp edilmiştir. Muhasip bilirkişi tarafından yapılan incelemede, vergi kayıtları doğrultusunda birim satış fiyatından maliyet ve giderlerin çıkarılması ile satış adedi tutarınca davalının elde etmiş olabileceği net kazanç miktarının 3.382,87 TL olabileceği hesap edilmiştir.
Marka Hukukundan kaynaklanan davalarda, tazminat taleplerinin incelenebilmesi bakımından çoğu zaman defter incelemesinde ürünlerin alt gruplarının bulunmadığı, faturalarda ürün isimlerinin yer almadığı, elde edilen kazançlarda markanın etkisinin ne miktarda olabileceğinin tespitinin güç olduğu bilinen bir gerçek olup, bu husus yargılamada karışıklıklara sebebiyet vermekte, hesaplamanın yapılmasını oldukça güç bir hale sokmaktadır.
TTK’da tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri “basiretli olma” yükümlülüğüdür (TTKm.18/2). Bu hükme göre, bir tacir faaliyetinde kullanacağı markayı seçerken aynı sektörde üçüncü kişiler adına tescilli/kullanılan bir markanın aynı/benzerini kullanmaması beklenir.
Zararın belirlenmesi, davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacak şekilde geniş olarak yorumlanamayacağı gibi ihlal edeni mükafatlandırır nitelikte de olmamalıdır. Somut olayda davalının tacir olarak kusuru bulunduğundan tazminat hakkaniyete uygun olarak belirlenmelidir. Zira tazminatın gerek elde edilen kazanca gerekse lisansa göre belirlenmesinde sektörün genelindeki parametreler, davacının bilinirlik durumu, markasının zamana göre daralma yada artış göstermesi, ülke ekonomisinin koşulları da taraf ciroları kadar gözetilmelidir. Elbetteki bu açıklanan unsurların bir çoğu bilirkişilerce saptanamadığından bu durumda hakim Borçlar Kanunu’ nun 51. maddesine göre somut olayın özelliklerine, kusurun ağırlığına ve hakkaniyete göre zararı tespit edecektir.
Borçlar kanununun 51/1 maddesinde “Hakimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirleyeceği” , Türk Medeni Kanun’un 4. maddesinde de “Kanun’un takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini yada haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği” belirtilmiştir.
Somut olaya dönüldüğünde bilirkişi tarafından tespit edilen ve davacı tarafça ıslah edilen 3.382,87 TL tazminatın günün ekonomik koşullarına uygun, davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açmayacak bir tutar olduğu, yukarıda anılan gerekçeler mucibince bilirkişi tarafından tespit edilen tutarın mahkememizce de yerinde olduğu kanaati ile 3.382,87 TL maddi tazminatın ihtarname tarihi olan 28/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat miktarında ise tarafların ekonomik durumu, ihlal olunan hakkın mahiyeti, tecavüzün ulaştığı kitle ve ibraz olunan belgelerin kapsamına, eylemin niteliğine ve hakkaniyete göre davacının talebi doğrultusunda 100 TL manevi tazminat istemi günün ekonomik koşullarına göre manevi tatmin duygusu yönünden somut olayda davalının ekonomik verilerine ve eylemlerine göre uygun bir miktar olarak kabul edilmiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, … Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosu’nun… Sr. Numaralı dosyası, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dosyası , bilirkişi kök ve ek raporları bir arada değerlendirildiğinde sübut bulan davanın kabulü cihetine gidilmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE; 3.382,87 TL maddi tazminatın 28/01/2019 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-100,00 TL manevi tazminatın 28/01/2019 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 238,41 TL karar harcından, peşin ve tamamlama harcı ile yatırılan 116,30 TL’nin mahsubu ile kalan 122,11 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 3.382,87 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 184,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.934,00 TL ve 175,60 TL harç (peşin+başvuru+tamamlama) olmak üzere toplam 2.109,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.22/09/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza