Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/253 E. 2022/40 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/253 Esas
KARAR NO : 2022/40

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 26/01/2021
KARAR TARİHİ : 22/03/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerden …, … ve …’ün mirasçıları oldukları …’nın isminin ve …’ya ait olan ve Müvekkillerden …’nin mali ve komşu haklar sahibi olduğunu, eserlerin davalı tarafından izinsiz ve hukuka aykırı bir şekilde yapıldığını, “…” isimli olduğu sinema filmi kapsamında kullanılması nedeniyle mirasçı Müvekkillerin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 77. Maddesi kapsamında gecikmesinde sakınca bulunduğunu, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …Değişik İş sayılı dosyası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ve dışında tamamının veya belli bir kısmının televizyon, internet, sosyal medya ve sair her türlü görsel medya ve kitle iletişim mecralarında gösterime girmesini, umuma arz edilmesini, filmin dijital, fiziki ve sair ortamlarda çoğaltılmasını ve dağıtılmasını tedbiren durdurulduğunu, esasa ilişkin dava ile FSEK’in 69. maddesi uyarınca Müteveffa … adına kullanma hakları olan manevi ve mali hakları ile Müvekkillerinden …’in hak sahipliğinden kaynaklanan mali haklarına yönelik tecavüzün men’i ile manevi ve mali hakları kullanma yetkilerinin ve FSEK’in 80. maddesinden kaynaklanan komşu haklarının ihlal edildiğini, davalının … ve eserlerine dair FSEK kapsamında ihlal sayılabilecek tüm eylemlerden süresiz olarak men edilmesi gerektiğini, söz konusu haksız ve hukuka aykırı filmin umuma arz edilmek suretiyle yayınlanması ve çoğaltılmasının önlenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yapımcılığını müvekkil şirketinin üstlendiğini, hala taslak halde bulunun Son Şarkı isimli sinema filmi, merhum sanatçı …’nın sanat hayatı içeresinde uğradığını, haksızlıklara rağmen mücadelesinden hiçbir zaman vazgeçmemesini, bu durumu en iyi anlatan sahne ülkesini terk zorunda kalan …’nın Paris sokaklarında gezerken memleketinden kareler aradığı sahne olduğunu, filmin …’nın hayatını doğru ve eksiksiz anlatmak gibi bir amacı bulunmadığını, …’nın sanat mücadelesinden esinlenerek ortaya çıkarılan eser sanat özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, dava konusu sinema eserinde …’nın eserlerine yer verildiğini, bu eserlerden faydalandığı iddiası asılsız olduğunu, …’nın gerçek görüntülerine yer verilmesinin FSEK hükümlerine aykırılık oluşturmadığını, ihtiyati tedbir koşulları oluşmadığını, tedbir kararının devamı müvekkil şirketin telafisinin mümkün olmayacak ölçüde zarara uğramasına sebebiyet vereceğini, davanın tüm talepler bakımından davanın reddini, tüm yargılama masrafları ve yasal vekalet ücretinin davacılar üzerine bırakılmasını savunmuştur.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava, … mirasçıları tarafından, … isminin ve eserlerinin, davalı yapım şirketi tarafından izinsiz ve hukuka aykırı şekilde “…” isimli filmde kullanıldığı iddiasına dayalı Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi istemine ilişkindir.
Mahkememizin 30/11/2021 tarihli ön inceleme duruşmasının 3 numaralı ara kararı uyarınca uyuşmazlığın çözümü bakımından dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verilmiş ise de, davacılar vekili tarafından daha sonra dosyaya sunulan 28/01/2022 tarihli dilekçe de ” Tarafımıza söz konusu bilirkişi ücreti için kesin süre verilmesine rağmen dosyaya bilirkişi ücretinin süre geçesine rağmen depo edilememiştir. İşbu dilekçemiz ile bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçtiğimizi beyan etme gerekliliği hasıl olmuştur. Bilirkişi ücretinin yatırılmamış olmasına ve dosyada yeterli gider avansı bulunmamasına karşın bilirkişiye teslim edilen dosyanın, bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş olmamız sebebi ile, bilirkişi heyetinden iade alınmasını talep ederiz” şeklinde beyan ve talepte bulunduğu, davacı taraflar ve vekilinin 22/03/2022 tarihli duruşmaya da katılmadıkları görülmüştür.
Davalı vekilinin 22/03/2022 tarihli celsede, davayı takip etmek istediklerine dair beyanda bulunduğu, davacının davasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddini talep ettiği görülmüş, davalı vekili tarafından davaya devam edeceklerine dair sunulan beyan karşısında HMK md. 150/2 uyarınca davaya devam edilmiştir.
İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre “(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Yukarıda anılan yasal düzenlemeler dikkate alındığında ispat yükünün somut uyuşmazlıkta davacılara ait olduğu izahtan varestedir.
Haklılığın ispatını sağlamaya yönelik bir diğer delil de bilirkişi incelemesidir. Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde taraflardan birinin talebi üzerine bilirkişinin görüşünün alınmasına karar verebileceği gibi ihtiyaç duyulduğunda kendiliğinden de bu yola başvurabilecektir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz (HMK, m. 266).
Taraflar arsında uyuşmazlığa konu dava FSEK mevzuatından kaynaklanan bir dava olup, bu tür uyuşmazlıklarda çoğunlukla içerisinde FSEK Uzmanı, Yapımcı-Yönetmen/Senarist, Söz-Müzik-Beste yazarı gibi teknik bilirkişilerin dahil olduğu heyetlerden rapor alınmakta, mahkemece alınan raporların diğer delillerin de bir arada değerlendirilmesi sureti ile denetime elverişli bulunup bulunmadığı tartışılmakta hatta çoğu zaman ikinci ve üçüncü heyetlerden de yeni raporlar alınabildiği gerçeği karşısında .yukarıda ifade edildiği şekilde çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren haller kapsamında sayılan işbu dava yönünden de HMK md. 266 uyarınca bilirkişi raporu alınması gerekmekte ise de, davacı vekilinin 28/01/2022 tarihli dilekçesinde belirtmiş olduğu şekilde bilirkişi incelemesinden vazgeçilmesine dair beyan doğrultusunda bu hususta artık inceleme yapılmamış, dosyanın geldiği aşama itibari ile karar verilmesi gerekmiş, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. Maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. Fıkrası uyarınca ispat külfeti davacıya ait olduğu göz önüne alındığında, ispatlanamayan davanın reddine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 21,40-TL eksik harcın davacılardan müştereken müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 7.375,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/03/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸