Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/24 E. 2023/2 K. 05.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/24
KARAR NO : 2023/2

DAVA : Menfi Tespit (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : Asıl Dava: 03/06/2013 , Birleşen Dava: 21/01/2014
KARAR TARİHİ : 05/01/2023

Davacılar tarafından davalılar aleyhine İstanbul 29.Asliye Ticaret Mahkemesinde açılarak görevsizlik kararı nedeniyle İstanbul 2.FSHHM’sine gelen dava dosyası, mahkemenin 2014/150 Esasına kaydı yapılmış ve yapılan yargılamasında 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/259 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin bu dosya üzerinden verdiği tefrik kararı ile İstanbul 2.FSHHM’sinin 2014/150 esas sayılı dosyası, İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/259 esas sayılı dosyasından ayrılıp, aynı mahkemenin 2017/466 sayılı esasını alarak İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir. Dava dosyası İstanbul 2.FSHHM”sinin 2017/105 esasına kaydı yapılmış ve mahkemelerin ayrılması ile birlikte 2017/105 esas sayılı dava dosyası mahkememize gönderilmiş ve yukarıdaki esasa kaydı yapılarak yargılamasına devam olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin “…”nin yayıncısı olduğunu ve yayın hakkını davalılar ile müvekkilleri arasında imzalanan 01.03.2011 tarihli Lisans Devir Sözleşmesi ile devraldığını, sözleşme kapsamında 30.12.2011 düzenleme tarihli 300.000 TL bedelli çekin teminat olarak verildiği ve 30.12.2011 tarihinde 100.000 TL ödenmesi durumunda çekin iade edileceğinin kararlaştırıldığı, aynca yine teminat amacıyla 31.03.2011 düzenleme tarihli 500.000 TL bedelli senet düzenlendiği, iadesi gereken teminat amaçlı çek ile senedin 200.000 TL’lik kısımları için icra takibine girişildiğini müvekkilleri tarafından çek ve senedin bedelsizliğinin tespiti için dava açılıp ihtiyati tedbir kararı alındığı, 16.11.2012 tarihinde taraflar arasında imzalanan protokol ile yeni bir ödeme planı çıkarılarak senetlerin iadesinin ve müvekkillerinin ibrasının ayrıca açılan menfi tespit davalarından feragat edilmesinin kararlaştırıldığı, müvekkillerinin protokol gereğim yerine getirmelerine rağmen senedin iade edilmediğini, ayrıca çekin icra müdürlüğü kasasından iade edilmek üzere teslim alındığını, protokolün yerine getirilmesi talebiyle 20.03.2013 tarihinde müvekkilleri tarafından davalılara ihtar keşide edildiğini, iddia ederek, ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve çek ile senedin bedelsizliğinin tespitini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili 19.11.2014 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın kötüniyetli bir şekilde mal kaçırmak amacıyla ihtiyati tedbir istemli, tarafları ve konusu olan birçok dava açtığını, dava konusu çekin davacılara iadesi amacıyla davalılar tarafından icra müdürlüğünden teslim alındığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, müvekkillerinin lisans devir sözleşmesinin tarafi olmadıklarını, bu nedenle davanın kendilerine karşı açılamayacağını, 16.11.2012 tarihli protokol çerçevesinde kararlaştırılan ödemelerin davacı tarafça zamanında yapılmadığını, 95.500 TL ödenmesi gerekirken 45.500 TL ödendiğini, söz konusu protokole aykırı olarak müvekkillerine karşı açılan ceza davalarında davacıların şikayetlerini geri almadıklarını çıkan beraat kararını temyiz ettiklerini, dava konusu senet ve çekin teminat senedi olmadığını zira bu yönde herhangi bir belge veya sözleşme de bulunmadığını, senetlerin alacak karşılığında verildiğini, kaldı ki 16.11.2012 tarihli protokolde senetlerin teminat için verildiğine dair bir ibare bulunmadığını, ve söz konusu protokolün bir borç ikrarı niteliğinde olduğunu, protokole göre davacıların ödemesi gereken harçları ödemediklerini, ödenen 45.500 TL’nin protokolde öngörülen tarihten sonra ödendiğini, kalan 50.000 TL’nin ise …’ya ödenmesi gerekirken bir üçüncü kişiye ödendiğinin iddia edildiğini, davacı tarafin ödendiği iddia edilen 50.000 TL’lik kısım için protokolün tarafı olmayan … isimli şahıstan ibraname aldıklarını ve bu ibranameyi delil olarak sunduklarını, yapıldığı iddia edilen ödemenin davalıların rızası ve bilgisi dışında yapıldığını beyan ederek, tedbir talepleri ve davanın reddine karar verilmesini ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir.
Mahkememizin Birleşen 2014/31 Esas sayılı dosyasında davacılar vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesi ile; Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirketin RTÜK’ün 23/09/2011 tarihli izni ile yayın yapan “…” isimli tv kanalının yayıncısı olduğunu, devir hakkını müvekkilleri ile davalıların yetkilisi olduğu şirket arasında imzalanan 01/03/2011 tarihli lisans devir sözleşmesi ile devraldığını, müvekilleri ile davalıların yetkilisi bulunduğu şirket olan … A.Ş. arasında imzalanan sözleşme hükümlerine göre 300.000 TL’lik 30/12/2011 tarihli çekin teminat olarak verildiğini, bu tarihte 100.000 TL ödenmesi halinde çekin davacılara iade edileceğinin yine sözleşmede yer aldığını, lisans sözleşmesinde belirtilen ödeme ve teminatların yanısıra 31/03/2011 düzenleme tarihli 500.000 TL’lik bir senedin de teminat amaçlı teslim edildiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra gerekli ödemelerin yapılmasını takiben sözleşme hükümlerine aykırı olarak 300.000 TL’lik çekin 200.000 TL’sinin … 5.İcra Müdürlüğü’nün…sayılı dosyasından teminat olarak verilen 500.000 TL’lik bononun 200.000 TL’lik kısmının ise … 3.İcra Müdürlüğü’nün … dosyasından takibe konduğunu, bu takip işlemlerine yönelik … Asliye 8.Ticaret Mahkemesi’nin… esasına kayıtlı çek ve senedin bedelsizliğinin tespitine ilişkin açılan davada anılan mahkemece 09/07/2012 tarihinde icra takiplerinin tedbir yolu ile durdurulmasına karar verildiğini, bu karardan sonra tarafların bir araya gelerek 16/11/2012 tarihinde protokol yaparak ödeme planı düzenlendiğini, müvekkillerinin bu protokole uygun hareket etmesine karşın … 5.İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasındaki çekin müvekkillerine iade edilmediğini, davalıların protokol kapsamında sorumluluklarını yerine getirmeleri için 20/03/2013 tarihinde ihtarname gönderilmesine karşın sonuç alınamadığını bildirerek, 16/11/2012 tarihli protokole konu edilen bedeli ödenmiş 30/12/2011 keşide tarihli, 300.000 TL’lik çek ile 31/03/2011 düzenleme tarihli 500.000 TL’lik bononun bedelsizliğinin tespitine karar verilmesi ile … 3.İcra Müdürlüğü’nün … ve … 5.İcra Müdürlüğü’nün …sayılı dosyalarından takibe konmuş alacağın tahsili tehlikesi nedeniyle bu dosyalara yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
… 14.İcra Hukuk Mahkemesi … Esasındaki dosyanın 20.05.2016 tarihli … numaralı kararında; “25.500 TL dışında kalan ödemeler açısından ise dava ve takip dışı 3. Kişi konumunda olan ve makbuzlarda açıkça …’ya olan borca mahsuben ödendiği yazılı olan belgelerin iş bu takip dosyasına mahsuben alındığı kabul edilemediğinden bu kısma ilişkin şikayetlerin de reddine karar verilerek; davanın reddine” hüküm kurulduğu görülmüştür.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, asıl dava ve birleşen davada televizyon yayıncılığı lisans hakkının devri sözleşmesi gereği teminat olarak verilen çek ve senetlerin iade edilmemesi nedeni ile bedelsiz olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Dava dosyasında mübrez 01.03.2011 tarihli… Aş. arasında imzalanan 6 maddelik sözleşme ile 16.11.2012 tarihli 5 maddelik protokol ve protokol gereği yapılan ödemelerin incelenmesinde dava konusu bedelsizliğinin tespiti istenen 300.000,00 TL değerindeki çek/senedin teminat olarak (Lisans Sözleşmesinde) verildiği, yine dava konusu bedelsizliğinin tespiti istenen 500.000,00 TL değerindeki çek/senedin teminat olarak ne protokolde ne de sözleşmede lafzının geçmediği, Protokolde ödenmesi kararlaştırılan 95.500,00TLnin 45.500,00 TL lik kısmının …’e listelendiği şekilde ödendiği, bu ödemenin 25.500,00TL.sine karşılık gelen kısmında İcra dairesi alacağına mahsuben yapıldığı bilgisinin yer aldığı, 3.kişi konumunda olan …’in icra takibi başlattığı 50.000,00 TL bedelli senedin …, …’ya iade edilene kadar protokolde …’ya ödenmesi gereken 50.000,00 TL nin ödemesinin yapılmayacağının … tarafından protokolde kabul edildiği görülmüştür.
Uyuşmazlık 50.000,00 TL bedelli senet için düzenlenen 04.11.2013 tarihli Protokol ve İbraname’nin Lisans Sözleşmesinin ardından yapılan protokol gereği,… tarafından, …’ya yapılması gereken 50.000,00 TL nin ödemesi olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce ilk olarak 20/07/2016 tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; “Somut uyuşmazlığın Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile bağlantısı olmadığı, dolayısıyla kambiyo hukuku çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerektiği, uyuşmazlık konusu senetlerin teminat senetleri olduğu ve senet borçlularının temel ilişkiden doğan edimlerini yerine getirdikleri takdirde bedelsiz kalacakları, taraflar arasında 95.500 TL bedelin ödenmesi ile protokolde öngörülen diğer şartların yerine getirilmesi durumunda senetlerin iade edilmesi ve davacıların herhangi bir borcu kalmaması hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, davalılar vekilince de kabul edildiği üzere 45.500 TL’lik ödemenin yapılmış olduğu ve protokolün gereğinin yerine getirildiği, ödemedeki gecikmelerin ise bu davanın konusu olmadığı, dava dışı üçüncü kişiye ödenen ve protokolde öngörülen meblağ ile davalı alacaklıya ödenmesi gereken kalan meblağın 50.000 TL olduğu, ancak protokol hükmünden söz konusu ödemenin davalı tarafa olan 95.500 TL borcun bir kısmına mahsuben mi yapılacağının anlaşılamadığı, mahkemenin takdiri/değerlendirmesi doğrultusunda bu yönde bir yorum yapılması halinde davacıların edimlerini yerine getirdiği ve senetlerin bedelsiz kaldığını kabul edilmesi gerektiği” kanısına ulaşıldığı görülmüştür.
Davalı yanın itirazları doğrultusunda 24/04/2018 tarihli celsede dosyanın itirazların değerlendirilmesi bakımından yeni bir bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiş, bu minvalde yeni bir heyetten alınan 04.09.2018 tarihli Bilirkişi Rapor Sonuç bölümünden özetle;“Davacılar …, … Aş. ve … Aş’nin 16.11.2012 tarihli protokolden doğan edimlerini yerine getirmedikleri dolayısıyla 30.12.2011 düzenleme tarihli 300.000 TL bedelli çek ile 31.03.2011 düzenleme tarihli 500.000 TL bedelli senetten dolayı borçlu bulunmadıkları ileri süremeyecekleri” kanısına ulaşıldığı görülmüştür.
Dosya kapsamında alınan iki rapor arasında çelişki bulunduğu görülmekle mahkememizce 25/11/2020 tarihli duruşmada raporlar arasında bulunan çelişkinin giderilmesi maksadı ile televizyon yayına ilişkin lisans hakkının devrinden dolayı teminat olarak verildiği iddia olunan çek ve senetlere ilişkin davacının borcunun bulunup bulunmadığı, dava dışı üçüncü kişi …’e yapılan 50.000,00 TL’lik ödemenin taraflar arasında imzalanan 16/11/2012 tarihli protokol gereği ödenmesi gereken 95.500,00 TL’lik borcun bir kısmına mahsuben yapılıp yapılmadığına dair iki rapor arasında çelişkiye düşülen bu husus bakımından ayrıntılı gerekçeli rapor tanzimi istenilmiş, mahkememizce de hükme esas alınan son 22/04/2022 tarihli …, Dr. Öğretim Üyesi …ve Mali Müşavir …tarafından hazırlanan heyet raporunda; …’in alacaklı olduğu takibin konusu senetle, protokole göre davacının ödemesi gereken miktarın ilişkili olduğunun tespit edilemediği, bu takipte yapılan ibranamenin geçerli bir temsil ilişkisi olmadığından bahisle …’yı bağlamayacağı, davacının protokolden doğan …’ya ifa etmesi gereken edimini ifa etmediği, diğer yandan davalının protokolde senedi iade taahhüdünü yerine getirmediğinden davacının ödeme yapmamakta haklı sebebinin bulunduğu, dava konusu menfi tespit davasının feragatin kesin hüküm etkisi sebebiyle usulden reddedilmesi gerektiği” sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı vekili her ne kadar 21/08/2017 tarihli dilekçe ile …’in tanık olarak dinlenilmesini talep etmiş ise de, davalı tarafça, davacının delil listesinde tanık isminin yer almadığından tanık dinlenilmesine muvafakat etmediğine dair itirazlarda bulunulduğu, ayrıca HMK md. 200 gereği bedel konusunda da tanık dinlenemeyeceğine dair itirazlarda bulunulduğu görülmüş, mahkememizin 26/12/2017 tarihli celsesinin 1 numaralı ara kararı gereği davalı yanın itirazları haklı görülerek tanık dinlenilmesinden vazgeçildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında yer alan protokol, mahkeme dışında yapılmış bir sulh sözleşmesi olup borçlar hukuku hükümlerine tabidir. Bu sözleşmenin 3/a maddesinde …ve …tarafından … ve … adına 95.500,00 TL’lik ödemenin yapılması hususunda anlaşılmıştır. 3/b’de ise 95.5000 TL’nin 50.000 TL’sinin …’ya yapılacağı hususu açıkça ifade edilmiştir. Söz konusu protokolün 3/e maddesinde alacaklısı … olan senedin … tarafından icra takibine konulduğu yer almaktadır. Bu husus dışında söz konusu kişinin protokolde adının geçtiği bir yer bulunmamaktadır. Bununla birlikte …’in … 30. İcra Müdürlüğü …dosyasındaki icra takibindeki alacağı bakımından…’ı ibra ettiğine yönelik bir protokol dosya kapsamında mevcuttur. Bu belgede …’ya yapılması gereken ödemeyle ilgili herhangi bir husus yer almadığı gibi, …’in … adına ibrada bulunduğu, onun temsilcisi olduğu gibi bir ibare de bulunmamaktadır.
İfa borçlamlan edimin yerine getirilmesi olup, borç kural olarak alacaklıya veya alacaklının yetkili kıldığı bir kişiye ifa edilmelidir. Ancak bu takdirde geçerli bir ifa söz konusu olur ve borcun sona ermesi/borçlunun borcundan kurtulması sonucu sağlanır”. Alacaklıdan başka bir kimseye geçerli bir ifa yapılabilmesi esas olarak alacaklının rızasına dayanır. Kanunun öngördüğü bazı durumlarda, alacaklının rızası aranmaksızın borçlu borcu alacaklıdan başka bir kimseye ifa imkanına sahip olur. Öyleyse alacaklı ifaya kendi yerine katılması ve verilecek şeyi ifa olarak kabul etmesi için üçüncü kişiye temsil yetkisi vermiş ise temsilciye yapılan ifa geçerlidir. Alacaklının temsilcisi olarak davranan kimsenin tahsil yetkisi yoksa yetkisiz temsil hükümleri uygulanır ve ancak alacaklının onayı ile ifa geçerli olur. …’in kim olduğu, …’nın yetkilisi olup olmadığı, ona temsil yetkisi verilip verilmediği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Davalı vekili bu kimseye yapılan ifaya rızaları olmadığını açıkça cevap dilekçesinde ifade etmektedir. Diğer yandan …’ya ifa edilmesi gereken 50.000 TL’lik borcun …’e ifa edilmesi de söz konusu değildir. Kaldı ki bu şekilde bir ifa olsaydı da bu ifa borcu sona erdiremezdi. Çünkü bu kimse …’nın temsilcisi olmadığı, alacaklının da bu ifaya rıza vermediği anlaşılmaktadır. Davacı HMK m. 190 gereğince, bu kimse ile … arasında geçerli bir temsil ilişkisinin olduğunu yahut …’nın bu ibranameye rıza verdiğini ispat etmelidir. Bu yönde bir ispat faaliyetinin yapılamadığı tespit edilmiştir.
Dosya kapsamında …’ten alınan bir ibraname mevcuttur ve bu ibraname ile davacının …’ya 50.000 TL’yi ifa borcunun sona erdiği iddiası söz konusudur. Belirtilmelidir ki bu ibraname ile davacının …’ya olan borcu sona ermez. Çünkü bu ibranameyi … adına yapabilmek için …’in yetkili temsilci olması gerekir. Hâlbuki ibraname incelendiğinde … adına yapılan bir ibradan da bahsedilemez. Temsilci, sözleşmeyi başkası adına yapmamışsa temsilden, dolayısıyla yetkisiz temsilden söz edilemez.O halde burada yetkisiz temsil dahi bulunmamaktadır. İbranın dayanağı olan takibe ilişkin senet her ne kadar … ile davacı arasında düzenlenmiş olsa da bu bonoda …’e yapılan bir ciro bulunmamaktadır. Takipte taraf durumu ayrı bir sorun olmakla birlikte, sırf bu senedi takibe koyduğu gerekçesiyle …’nın alacağının tahsili bakımından bu kimseye yetki verildiği sonucu yine çıkarılamaz. Keza kambiyo ilişkisiyle sözleşmeden ayrı soyut bir ilişki doğmaktadır, bu kambiyo senedine dayanarak …’in … adına alacağını tahsil etmesi için yine yetkili temsilci olması gerekir. Ancak bunun için ortaklıklar hukuku anlamında yetkili organ sıfatı dışında, alacağın devri, senedin devri vs. gibi bir işlem olmadan …’in …’yı takipte temsilinden de bahsedilemez. Çünkü davalarda olduğu gibi takiplerde de temsil yetkisi Avukatlık Kanunu m. 35 gereğince avukatlara münhasırdır. Protokolün 3/e maddesinde 50.000 TL değerindeki senedin … tarafından icra takibine konu yapıldığı belirtilmiş olması ve aynı protokolde …’ya 50.000 TL ödenmesinin yer alması bu iki hususu ilişkili hale getirmez. Keza menfi tespit davasına konu olan 50.000 TL alacakla …’in alacaklı olduğu takibin dayanağı olan 50.000 TL değerindeki senedin aynı alacak olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Senedin iade edilmesi şartıyla 50.000 TL’nin ödenmesi aralarında bir bağlantı olduğunu gösterse de buna hukuki sonuç bağlamanın mümkün olmadığı düşünülmektedir. Çünkü kambiyo senedi, temeldeki hukuki ilişkiden soyut bir borç ilişkisi oluşturur. ve temelindeki hukuki ilişkinin ve bu hukuki ilişki ile kambiyo ilişkisinin bağlantısının ispatı kesin delille yapılmak gerekir. Bu yönde bir ispat faaliyetinin dosya kapsamında yer almadığı tespit edilmiştir. Bu açıdan da takip konusu senetle ilgili yapılan bir işlem protokolde yer alan 50.000 TL için sonuç doğurmaz. Geçerli bir ibra yapılmış olsa bile kambiyo senedine yönelik alacağın sona ermesi söz konusu olabilirken; temeldeki alacağın sona ermesi yine mümkün olmaz. Protokolde “Borçluları … ve SesaMedya, alacaklısı … olan 30.07.2012 vade tarihli 50.000 TL bedelli senet protokolün tarafi olmayan 3.kişi … tarafından … 30.İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasından icraya konulmuştur. İcra dosya masrafı, feragat/tahsil harcı, cezaevi harçları, vekalet ücreti … tarafından icra dosyasına ödenmesi şartıyla … senet aslını … veya …’ya işbu sözleşme kapsamında teslim etmeyi Kabul ve taahhüt etmiştir.” hükmü yer alsa da bu hükümden yola çıkarak da takip ve edim ilişkilendirilemez. Ayrıca …’le … arasında ilişki olduğu hükmün devamındaki “Protokolde yazılı olan … ‘ya ödemesi taahhüt edilen 50.000 TL, icra takibine konu 50.000 TL bedelli senedin …, … iade edilene kadar …’ya ödemesi yapılmamasını … Kabul etmiştir”düzenlemeden anlaşılsa da bu borçlar hukuku anlamında geçerli bir temsil ilişkisinin olduğunu ibra bakımından göstermez. Ancak ifade edilmelidir ki bu hükümden, ibra yapılan takip bakımından senedin davacıya iadesi gerektiği anlaşılmaktadır. Hâlbuki bu senedin davacıya iade edildiği ispat edilememiştir. O hâlde davacının 50.000 TL’yi …’ya ödememekte, senet iade edilmediği için haklı bir sebebi bulunmaktadır. Ayrıca eklemek gerekir ki, ibra gibi tasarruf işlemlerinin yorumında, geniş yorum değil dar yorum yapılır. Bir hakkı sona erdirmeye yönelik/bir haktan vazgeçmeye yönelik işlemler dar yorumlanır. Bu meyanda, ibraya konu/vazgeçmeye konu işlemlerin kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta düzenlenmesi beklenir. Aksi durumda, ibranın kapsamı/ibrayla ilgili işlemler dar yorumlanır. Protokolün uygulama başlıklı 4. maddesinde, “İş bu protokolün imzalanmasını müteakiben ve bu sözleşme ile belirlenen taahhütler yerine getirildikten sonra taraflar birlikte imzalayacakları bir dilekçe ile yukarıda belirtilen dosyaları/davaları icra takip dosyalarını takip etmeyeceklerini beyan ederek, dosyanın feragatle işlemden kaldırılmasını talep edeceklerdir.” Bu hükme göre öncelikle taahhütlerin yerine getirilmesi gerekmekte olup feragat işlemleri daha sonra yapılmalıdır. Davacıve davalı taahhütlerini tam olarak yerine getirmediklerinden, takiplerden ve davalardan feragatin yapılmamış olması sözleşmeye aykırılık teşkil etmez. Ancak davacı taraf, … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin ve … 29. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyalarından feragat etmiştir.
… 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen menfi tespit davasının konusu, … şubesine ait … numaralı 30.12.2011, 300.000 TL bedelli teminat çeki karşılığında ödenmesi gereken 100.000 TL’nin dışında kalan 200.000 TL bakımından – borçlu olmadıklarının” tespitine yöneliktir. … 29. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen menfi tespit davasının konusu, 30/12/2011 keşide tarihli 300.000 TL’lik çek ile 31/03/2011 keşide tarihli 500.000 TL’lik bononun bedelsizliğinin tespiti talep edilmiştir. Her iki dava birleşmiştir. Davacılar …, …, …; davalılar …, …Davacı vekili, … 8 ATM, … Esas ve … 29 ATM …Esas dosyalarından feragat ettiğine ilişkin dilekçeyi 04/12/2012 tarihinde sunmuştur.
Davadan feragat, davacının, talep sonucunun bir kısmından yahut tamamından, onu bir daha dava etmemek üzere vazgeçmesidir (HMK m. 307). Feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur (HMK m. 311, c. 1). Bununla, davacı davasını kaybetmiş gibi olur. Feragat nedeniyle sona eren dava, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeniden açılamaz; eğer açılacak olursa, kesin hüküm (dava şartı) sebebiyle (HMK m. 114, 1-i) usulden reddedilir. Somut olayda … 8 ATM ve 29 ATM’de görülen menfi tespit davalarının konusu, bilirkişi raporuna konu olan dava konusu (30/12/2011 tarihli 300.000 bedelli çek ve 31/03/2011 tarihli ile 500.000 TL bedelli bono bedelsizliği) aynıdır. Her iki davanın talep sonucu ve tarafları da aynıdır. Davacı bu senetlere ilişkin borçlu olmadığına yönelik talebinden feragat ederek, bu talebi tekrar dava konusu yapamaz hale gelmiştir. Dolayısıyla somut olayda kesin hüküm sebebiyle menfi tespit davasının reddi gerekir. Son olarak ifade edilmelidir ki, protokoldeki anlaşmaya aykırı hareket edilmesi yahut protokolde yeni edimler kabul edilmesi, ilk feragati geçersiz kılmadığı gibi feragat edilse bile o talebin yeniden dava konusu yapılmasını sağlamaz bu nedenle asıl dava ve birleşen davalar yönünden davaların reddi cihetine gidilmiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller 20/07/2016 tarihli bilirkişi raporu ile 24/04/2018 tarihli bilirkişi raporu arasında oluşan çelişkiyi giderir mahiyette alınan 22/04/2022 tarihli rapor hükme esas alınmış, asıl dava ve birleşen davaların reddine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl ve birleşen davanın AYRI AYRI REDDİNE,
2-Asıl ve Birleşen davada yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 179,90+179,90 TL olmak üzere toplam 359,80 TL harcın asıl ve birleşen davada peşin alınan 1.630,95+1.630,95=3.261,90 TL harçtan düşülerek geriye kalan 2.902,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı …’a iadesine,
3-Asıl ve Birleşen davacı … A.Ş (şimdiki ünvanı Kapatılan … A.Ş yerine geçen Maliye Hazinesi) tarafından yatırılan 12.031,00 TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde bu davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca asıl ve birleşen davada davalı … ve davalı … Ltd.Şti yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin asıl ve birleşen davacılardan alınarak bu davalılara verilmesine,
5-Asıl ve Birleşen davalı … Ltd.Şti tarafından yapılan 1.132,30 TL yargılama giderinin asıl ve birleşen davacılardan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Asıl ve Birleşen davalı…A.Ş tarafından yapılan 143,30 TL yargılama giderinin asıl ve birleşen davacılardan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair huzurda bulunan taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.05/01/2023

Katip
e-imza

Hakim
e-imza