Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/206 E. 2022/21 K. 22.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/206 Esas
KARAR NO : 2022/21

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men’i, Ortadan Kaldırılması,
DAVA TARİHİ : 11/09/2018
KARAR TARİHİ : 22/02/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men’i, Ortadan Kaldırılması, talepli asıl ve Marka Hükümsüzlüğü, Maddi ve Manevi Tazminat talepli karşı davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; “…” markası … no ile … / … / … , … no ile … / …, “…” markası da … no ile … /… / … sınıflarda müvekkil şirket adına tescilli olduğunu, ayrıca, müvekkil şirket adına “…” , “…, …, …, …” … / … ve … sınıflarda Türkiye de ve uluslararası platformda tescili olduğunu ve dünya çapında saygın bir üne sahip olduğunu, müvekkili şirketin “…” dahil bu markaları 1986 yılından bu yana Türkiyede ve uluslararası platformda organizasyonlar yaparak tanınmış hale getiren … A.Ş. şirketinden devraldığını, “…” markası kendilerine ait olmamasına, müvekkil şirket ve devraldığı şirket adına tescil edilmiş olmasına rağmen, davalıların “…” markasıyla mükerrer ve defalarca yarışma organize ettiklerini, tüm yazılı ve görsel medya olanaklarını kullandıkları gibi, basın toplantıları düzenleyerek, yapacakları organizasyonların reklâmlarını yaptıklarını ve internet ortamında “…” markasının kendi adlarına tescilli ve ait olduğunu iddia ederek tanıtım yaptıklarını, davalıların, bu davranışlarının, üçüncü kişilerin müvekkil şirket markasına bakışını, yaklaşımını ve değerlendirmelerini olumsuz yönde etkilediğini, hatta müvekkili firmanın büyük masraflar yapmasına rağmen, yapmış olduğu organizasyonları iptal etmesine, bu atılımlardan vazgeçmesine sebep olduklarını, davalıların müvekkilini telafisi zor, ağır zararlara uğrattıklarını, davalıların …’da yaptıkları tanıtımla 2017-2018 yılı “…” organizasyonunu yapacaklarını öğrendiklerinde kendilerine ihtarname yollayarak, bu korsan organizasyona son vermelerini, “…” markasını kullanmamalarını, tanıtım ve internetten kaldırmalarını ihtarname bildirmelerine rağmen, davalılar internetten bu organizasyonu yapacaklarına ilişkin tanıtımı kaldırmadıkları gibi, ihtarnamede ki taleplerini de yerine getirmediklerini, bu eylemleri ile müvekkilinin uzun yıllarını verdiği ve yatırım yaparak kamuoyu nezdinde tanınır hale getirip itibar kazandırdığı markasını, müvekkil şirketten izin almadan ve kamuoyunu yanıltarak, kendilerine ait markaymış gibi kullanmalarının müvekkili şirket ve markasının itibarına maddi ve manevi zarar verdiğinden bahisle; davalıların bu organizasyonu yapmaktan vazgeçtiklerini beyanlarıyla birlikte, müvekkil şirketin markasına tecavüzün durdurulmasına ve ileride önlenmesine karar verilmesini, üçüncü kişiler aleyhine markamız veya markamıza benzer isimlerle değişik organizasyon yapılmaması, durdurulması ve önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini,davalıların eyleminin, müvekkili şirketin markasına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, önlenmesine ve kaldırılmasına, devamlı aynı suçu işlemesi nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına, Davalıların bugüne kadar yapmış oldukları bu gayrikanuni işlem, müvekkil şirketin markasına tecavüz nedeniyle müvekkil şirketin uğramış olduğu zararların 556 sayılı KHK.nın 66. c. fıkrasına göre ödenmesine, dvalıların kaçak ve korsan kullandığı “…” ibaresinin, davalılara ait tüm internet, sanal, görsel yazılı yayınlar ile web sayfasından çıkartılmasına ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının Orta Amerika ülkelerinden olan , vergi cenneti ve … şirketleriyle bilinen … orijinli … ismiyle tüzel kişiliği haiz olup olmadığı şüpheli olan paravan bir şirket görünümünde olduğunu, yabancılık unsuru olduğundan öncelikle MÖHUK M.48 gereği davacı şirketten müvekkilinin uğrayacağı zarar ve ziyanları nazara alınarak en az 30.000,00 TL yabancılık teminatı alınması gerektiğini, müvekkilinin gerek geçmişe dayalı üstün ve gerçek hak sahipliğinden gerekse de …sınıfta “… + Şekil” şeklinde TÜRKPATENT nezdinde tescile dayanan (ekte sunulmuştur) marka hakkından kaynaklanan dava konusu marka üzerinde mutlak hakka sahip olduğunu, davacının markaya tecavüz, men ve tazminat talepli davasının hukuka aykırı olduğunu, dava konusu markanın son yüzyılın ilk güzellik yarışması olduğunu ve 1925 yılında ortaya çıkarılan bir organizasyon olduğunu, bu yarışmanın bütün haklarının müvekkili …’a ait olduğunu, müvekkilinin bu markmayı tüm ticari faaliyetlerinde kullandığını, … ile “… ” markasının özdeşleştiğini, davacı şirketin Marka Şantajcılığı organizasyonu yapan paravan bir şirket olduğunu, davacının kütö niyetli tesciline dayanarak yaptığı eylemlerin haksız rekabet ve marka tecavüzü oluşturduğunu, davacının müvekkiline ait “… ” markasını kullanarak değil müvekkilinin kullanmasına engel olarak markaya tecavüz ettiğini, müvekkilinin dava konusu “…+Şekil” markasını TÜRKPATENT nezdinde ….Sınıfta … (01/10/2007 Koruma Tarihi) ; … (12/07/2010 Koruma Tarihi); … ( 01/03/2013 Koruma Tarihi) ile tescil ettirdiğini, “…” markasının tescilli olarak korunduğunu ve sahibi olan müvekkiline bu tescilin sağladığı tüm hukuki imkanları mutlak olarak sağladığını ayrıca aynı markaya ilişkin … 1.FSHHM’nin …esas sayılı dosyası ile devam eden hükümsüzlük davasının halen derdest olduğundan bahisle, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine; MÖHUK m.48 ‘ in amir hükmü dolayısıyla, davacı … paravan offshore şirketinden miktarı en az 30.000,00-TL olmak üzere yargılama öncesinde teminat alınmasına aksi takdirde davanın esasa girilmeksizin reddine; … FSHHM …Esas Nolu dava ile huzurdaki davanın HMK m.166 f./2’ye göre birleştirilerek görülmesine ve devamında o davadaki kullanmamaya dayanan markanın iptali talebinin kabulüne, davacının hukuki dayanaktan yoksun davasının REDDİNE, karşı davanın kabulüne; davacı/karşı davalının, karşı davamızda kötüniyetli tescile dayanan tescil ve işlemleri dolayısıyla şantaj amaçlı kullandığı “…” …sınıf yönünden … no, … no ve … nolu markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine , aksi halde kullanmama nedeniyle iptaline, karşı dava yönünden; karşı davalının müvekkiline ait “…” markasına tecavüzünün tespitine, men’ine bu kabul görmezse haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, müvekkilin yoksun kalınan kazancının, uğratıldığı maddi zararın tespit edilerek , SMK m.151/2-a ‘da belirlenen esas doğrultusunda bu şekilde kabul edilmezse genel haksız rekabet ve haksız fiil hükümleri doğrultusunda hesaplanana kadar HMK107.madde kapsamında şimdilik 1.000,00-TL ( bin türk lirasi) maddi tazminatın davacı/karşı davalı şirketten alınarak, tehdit amaçlı ihtarnamenin çekildiği tarihten başlayarak mevduata uygulanan en yüksek faizle, bu faiz kabul görmezse aynı tarihten başlayan avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine; müvekkilinin şahsi itibarında ve uzun yıllardır sektörde edindiği güvenilirliğinde yaratılmaya çalışılan tahribat dolayısıyla ve ayrıca asılsız suç duyuruları, ihtarnameler ile kişilik haklarına yapılan saldırı dolayısıyla, 10.000,00-TL (on bin türk lirası) manevi tazminatın davacı/karşı davalı şirketten alınarak müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davacı karşı davalı vekilinin cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle ; davalının mahkemeyi yanıltmayı amaçladığını, … tescil edilen “…” markası ile Türkiye’de güzellik yarışmaları organizasyonu düzenleyemeyeceğini, davalının beyanlarının gerçek dışını olduğunu belirterek asıl davanın kabulünü karşı davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememize sunulan bilirkişi raporunda özetle ; davacı karşı davalının “…” ibaresi üzerindeki marka haklarının hükümsüzlüğü halinde hüküm geriye etkili olduğundan, markaya tecavüzün söz konusu olmayacağı, bu nedenle tecavüzden doğan hakların da doğmayacağı, davalı karşı davacının “…” ibaresi üzerinde öncelik hakkı olduğu, davacı karşı davalıdan önceki tarihli kullanan kişinin halefi olduğu, dolayısıyla davacı-karşı davalıya ait …, …(bu marka zaten …sınıfta tescilli değil), … markalarının … Sınıfta güzellik yarışmaları bakımından hükümsüzlük sebebi doğduğu, karşı davada; davalı-karşı davacının tazminat talep hakkı oluşmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Asıl dava konsuu uyuşmazlık, davalı kullanımlarının, davacıya ait marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığının tespiti, tespit halinde bunun men’i, ref’i istemine ilişkin olduğu, karşı dava yönünden ise, davacının markalarının … numaralı emtia sınıfı yönünden hükümsüzlük istemine ilişkindir.
TPMK kayıtlarına göre davacı (karşı davada davalı) …adına; … markasının … no ile ….sınıflarda 13.04.2001 tarihinden itibaren, … markasının … no ile …. Sınıflarda 15.04.2009 tarihinden itibaren, … markasının … no ile …. Sınıflarda 23.09.2011 tarihinden itibaren, tescilli olduğu görülmüştür. Davalı (karşı davada davacı) … adına; … International markasının … no ile …sınıfta kısmen (Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.) 01.10.2007 tarihinden itibaren tescil edilmiş olduğu, … International markasının … no ile …sınıfta kısmen (Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.) başvurulmasına rağmen müddet olduğu, Ulusal küre güzeli yarışması türkiye örgütü … türkiye markasının … No … Sınıfta başvurulmasına rağmen ret edilmiş olduğu görülmüştür.
Dosya içeriğindeki taraf beyanlarında her iki taraf da … esas unsurlu markayı kullandığını beyan etmektedir. Öncelikle karşı dava bakımından hükümsüzlük taleplerinin incelenmesi gerekmektedir, zira markanın hükümsüz kılınması halinde tecavüz unsurları oluşmadığından ayrıca inceleme yapılmasına da gerek kalmayacaktır.
Karşı Dava Bakımından Hükümsüzlük Taleplerinin Değerlendirilmesi
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Hükümsüzlük Hâlleri Ve Hükümsüzlük Talebi Başlıklı 25. Maddesi; “1)5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir”.2)Menfaati olanlar. Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. 3)Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. 4)Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. 5)Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. 6)Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 7)6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. ” hükümlerine amirdir.
Bu madde metninde atıf yapılan 5. ve 6. maddeler, marka tescilinde mutlak ve nispi red nedenleri başlıkları altında toplanmaktadır.
Kanunun “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri” başlıklı 5. Maddesine göre ; “Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez: a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler. b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler. c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler. d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler. g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler. ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler. h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler. ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez. (3) Bir marka başvurusu, önceki marka sahibinin başvurunun tesciline açıkça muvafakat ettiğini gösteren noter onaylı belgenin Kuruma sunulması hâlinde birinci fıkranın (ç) bendine göre reddedilemez. Muvafakatnameyeilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.” hükümlerine amirdir.
Buna göre mutlak red nedeni olarak tescili yasaklanmış işaretlerin ayırt etme gücüne sahip olmamaları veya herkesin kullanımına açık olmaları sebebiyle kamu menfaati gözetilerek tescil edilmeleri mümkün değildir.
Kanunun “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6. Maddesine göre; “1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. 2)Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. 3)Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. 4)Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. 5)Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. (7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir. (9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükümlerine amirdir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
Gerçek Hak Sahipliği İddiası
Gerek mülga KHK gerekse 6769 sayılı SMK ile marka hukukumuzda tescil ilkesi kabul edilmiştir. Ancak tescil ilkesi kabul edilmesine rağmen sistemimiz getirilen istisnalar nedeniyle kullanma sistemine daha yakındır. Yargıtay da yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralını benimsemiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak adlandırmıştır. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez.
Tescil edilmemiş markaya SMK ile koruma sağlanmasının sebebi sadece tescilsiz marka sahibinin markayı ilk kez kullanmaya başlaması değildir. Aksine markanın kullanımını haklı kılacak daha temel ve önemli bir sebep bulunmalıdır. Bu da markanın belli bir yer, bölge ve piyasada bilinir hale gelmesidir.
Doktrinde marufiyet kuralı olarak isimlendirilen bu şart hem Türk Patent ve Marka Kurumu uygulamasında hem de Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş ve tescilsiz marka sahibinin kendisinden sonra yapılan tescilleri engelleyebilmesi veya hükümsüzlük davası açarak haksız yapılmış tescilleri ortadan kaldırabilmesi için tescilsiz markanın yoğun kullanımının kanıtlanması gerekmektedir.
Yargıtay 11. HD. 1998/1734 esas, 1998/5146 karar sayılı ve 06/07/1998 tarihli kararında, “İsviçre-Türk markalar hukuku, marka üzernideki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeye dayanır. Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı, ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir. Buna ‘gerçek hak sahibi’ denilir ve bu tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. Buna mukabil bir markayı ihdas etmeksizin seçip tescil ettiren kimsenin bu tescili kurucu etkiye sahiptir. Ancak, bu tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp bu markayı tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etkiye sahipliği devam eder. Çünkü, hakiki, gerçek hak sahipliği ikinci bir bağımsız ve münferit mülkiyete hak vermez. Markanın hakiki hak sahibi markasının aynısını veya tefrik edilemeyecek benzerini, her nasılsa marka olarak tescil ettiren kimsenin, sonradan tescil edilmiş markanın terkinin istenebileceği kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir.
Maddi anlamda hak sahipliği ilkesi de temel taş olarak kabul edildiği için tescilli hak sahipliğinin aksi ortaya konularak tescille elde edilen karinenin çürütülebilmesi mümkündür.” (Fatih BİLGİLİ, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanılması, Ankara, 2006, s. 92)
Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, davalı- karşı davacı, “…” markasını güzellik yarışmaları alanında yıllardır kullandığını ve ülkemize ilk getiren ve kullanan olduğunu, hatta karşı tarafın markayı kullanmadığını ileri sürmektedir. Bilişim uzmanı bilirkişiler vasıtası ile önceye dayalı kullanımın tespiti açısından yapılan incelemede, davalı- karşı davacı … adına ilk web kaydının, 2003 yılında missglobe international kaydıyla, 2008 yılında ise missglobe turkey adıyla başladığı görülmektedir Bunların içeriğinde “güzellik yarışmaları” alanında … ibarelerinin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak davacı-karşı davalının ilk marka tescilinin 2001 yılına dayandığı görüldüğünden davalı- karşı davacının daha eski kullanımlarının olup olmadığı önem taşımaktadır. Buna göre davalı-karşı davacı tarafça sunulan deliller incelenmesinde, 1997 yıllarından başlayarak (1999 yılında da) gazete haberlerinde sıklıkla … güzellik yarışmasından söz edildiği, bu haberlerde davalı-karşı davacı adının yer almadığı, ancak otel, sanatçı vb. adlarının yer aldığı, Flash bellek içindeki kayıtlarda; 2011,2014 yıllarındaki yarışma haberleri içinde … adının da yer aldığı, 1988-1993,1998-2000 yılları arasındaki haber arşivlerinde yine … güzellik yarışmasının yer aldığı, düzenleyici adı yer almadığı, wikipedia kayıtlarında … yarışmasının ülkemizde ilk kez 1925 yılında yapıldığı, … adına kayıtlı olduğu bilgisinin verildiği, gerçek adı … olan … marka kurucusunun vekili olarak … adının yer aldığı görülmektedir. Dolayısıyla … ibaresinin ülkemizde yoğun olarak 1990’lı yılların başından beri kullanıldığı, bu kullanımın da … Sınıftaki güzellik yarışmalarında olduğu açıktır. Her ne kadar en eski tarihli haberlerde davalı-karşı davacı adı geçmiyor ise de, davacı-karşı davalının da adı geçmemekte ve davacı-karşı davalı bu yarışmaları kendisinin düzenlediğine dair hiçbir kayıt sunamamaktadır. Kaldı ki, davalı-karşı davacı … yarışmasında adı geçen kişilerle (… ve … ) bağını kanıtlayabilmektedir. Bu bağda, davalının iddiasındaki “… tarafından … markasının ABD’de tescil ettirdiğini, güzellik yarışmasının Türkiye’de 1988 yılında yapılmaya başlandığını, yetkili kişinin ise … olduğunu, 2003 yılında daha önceleri yarışmaların basın işlerini yürüten … tarafından devralındığını, devrin 2004 yılında yapıldığını, güzellik yarışmalarının düzenlenmesinde de bu markanın kullanıldığını, devrin ABD’de gerçekleştiğini, markanın tescilinde ulusal sınıf 100,1001,107 ve uluslararası sınıf … şeklinde iki tescil olduğunu doğrulamaktadır. Dolayısıyla davalı-karşı davacının, … markasını güzellik yarışmaları alanında davacı- karşı davalıdan çok önce kullanan kişilerden devralarak kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı-karşı davacının … ibaresi üzerinde güzellik yarışmaları alanında öncelikli hak sahipliği olduğu değerlendirilmektedir. Buna göre, davacı/ karşı davalının; …, …,… markalarının … Sınıfta güzellik yarışmaları bakımından hükümsüzlük koşullarının oluştuğu sonucuna varılmaktadır.
Asıl dava bakımından yapılan incelemede ise, davacı karşı davalının … ibaresi üzerindeki marka haklarının hükümsüzlüğüne dair karşı dava bakımından yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda marka tecavüzünün ve buna bağlı tazminat taleplerinin de oluşmayacağı kanaatine varılmakla asıl dava yönünden davanın reddi cihetine gidilmiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde, toplanan deliller, hükme esas alınan denetime elverişli bilirkişi raporu bir arada değerlendirildiğinde, asıl davanın reddine, karşı Davanın kısmen kabulü ile, davacı- karşı davalı adına TPMK nezdinde tescilli … ve … sayılı markaların …sınıfta yer alan “güzellik yarışma hizmetleri” bakımından kısmen hükümsüzlüğüne, … tescil numaralı markanın … Sınıfta güzellik yarışma hizmetleri bakımından kayıtlı olmadığı gerekçesi ile bu marka yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl Davanın REDDİNE,
1-b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 44,80 TL bakiye karar harcının davacı karşı davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
1-c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı karşı davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı karşı davacıya verilmesine,
1-d)Davacı karşı davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
2-Karşı Davanın KISMEN KABULÜ İLE, Davacı-karşı davalı adına TPMK nezdinde tescilli … ve … sayılı markaların …sınıfta yer alan …” bakımından kısmen hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin diğer taleplerin reddine,
2-b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin olarak yatırılan 187,85 TL’den hesap olunan 80,70 TL karar harcının tahsili ile kalan 107,15 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davalı karşı davacıya iadesine,
2-c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen talepler yönünden davalı karşı davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı karşı davacıya verilmesine,
2-d)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen talepler yönünden davacı karşı davalı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı karşı davalıya verilmesine,
2-e) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden davacı karşı davalı vekili yararına hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı karşı davalıya verilmesine,
2-f) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davacı karşı davalı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı karşı davalıya verilmesine,
2-g) Davalı karşı davacı tarafından yapılan: 2.129,90 TL bilirkişi ücreti, 40,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.170,40 TL’den dava kısmen kabul kısmen ret olduğundan takdiren 1/2’si 1.085,20 TL ve 187,85 TL harç (karşı dava harcı ) olmak üzere toplam 1.273,05 TL yargılama giderinin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine, kalan kısmının davalı karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/02/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸