Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/190 E. 2021/47 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/190 Esas
KARAR NO : 2021/47

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Ref’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 04/08/2020
KARAR TARİHİ : 30/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Ref’i, Maddi ve Manevi Tazminat talepli asıl ve Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkini, Manevi Tazminat birleşen davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkilinin … ve … markalarının TPMK nezdinde sahibi olduğunu, 5. ve 10.sınıflarda faaliyet gösterdiğini, piyasada yapılan araştırma sonucunda davalının müvekkiline ait marka konusu ürünleri taklit ettiğini, satışını ve dağıtımını yaptığını, ticari amaçla elde bulundurduğunu, kendi internet sitelerinde bu marka ile ile ilgili satış yapıldığını, … 1.FSHHM .. D. İş dosyası ile davalı işyerinde ürün bulunamadığını ancak internet sitesinde … marka kullanımlarının tespit edildiğini, davalının eylemlerinin marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilini zarara uğrattığını ve haksız kazanç elde edildiğini belirterek, marka tecavüzü, alan adı ihlali ve haksız rekabetin tespitine, men’ine, ref’ine, belirsiz alacak niteliğinde ilk olarak 100,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle ; dava konusu … markasının ilk olarak Kore’de yerleşik … şirketi tarafından piyasada maruf hale getirildiğini, 2018 yılının başından beri Türkiye’de bu ürünler sektörde kullanıldığını, davacının iddia ettiği şekilde ortada bir alan adı ihlali bulunmadığını, davacının kısmi dava mı, yoksa belirsiz alacak davası mı açtığının açıklanması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosya davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; Kötü niyetle TPMK nezdinde … no ile “…” ve … no ile “…” markalarının tescil kapsamlarında 05.sınıfta yer alan “Tıbbi ve eczacılık amaçlı enjekte edilebilir preparatlar; kırışıkların düzleştirilmesi ve enjekte edilen bölgenin hacimli hale getirilmesi için tıbbi ve eczacılık amaçlı enjekte edilebilir cilt dolguları, tıbbi amaçlı doldurulmuş şırıngalar, tıbbi amaçlı önceden doldurulmuş şırıngalar” emtiaları ile bu ürünler ile ilgili/benzer olan 10.sınıfta yer alan(Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Tıbbi ortopedik malzemeler: tıbbi korseler, ortopedik ayakkabılar, elastiki ve destekleyici bandajlar.) emtialar açısından hükümsüzlüğüne ve markalar sicilden terkinine, markaların 3. kişilere devrinin önlenmesini temin zımnında teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesine, tedbir kararının yargılama sonuna kadar devamına, müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz teşkil eden kötüniyetli eylemlerinden dolayı 25.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile beraber tahsiline, karar kesinleştikten sonra hükmün trajı en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına, ilan masrafının davalı şirket tarafından ödenmesine, davalı tarafından müvekkili aleyhine 04/08/2020 tarihinde … 2 FSHHM’ de … E. sayılı davanın açıldığını, davaların birbirleri ile ilgili ve sonuçlarının da birbirlerine etkili olması nedeniyle bu davanın, … 2. FSHHM’nin … E. sayılı davası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
… 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … Esas, …Karar ve 02/12/2020 tarihli kararı ile, dosyanın mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, … 1.FSHHM’nin … D. İş sayılı dosyası dosyamız arasına alınmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda özetle ; davacı birleşen davalının markayı kötü niyetli tescil ettiği ve gerçek hak sahibi olmadığı, … ile … markalarının gerçek hak sahibinin birleşen davacı ( alfa medikal-nurerdem ) olduğu, dava konusu … ve … markaların hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, davacının marka tecavüzü, men’i ve ref’i, alan adı ihlaline ilişkin taleplerinin ve haksız rekabet sebebiyle maddi zarar şartlarının oluşmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
GEREKÇE
Asıl dava, davalı kullanımlarının TPMK nezdinde davacı adına tescilli … ve … tescil numaralı … ve … ibareli Marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olduğu, birleşen … 1. FSHHM’nin …Esas sayılı davasının ise, asıl dosya davacısı- birleşen davalıya ait … ve … tescil numaralı markaların 05 ve 10. Sınıflardaki bir kısım emtialar yönünden kısmen hükümsüzlüğü ve sicilden terkini ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde uyuşmazlık konusu … tescil numaralı markanın 05 ve 10. Sınıflarda 08/05/2019 tarihinde asıl dosya davacısı adına tescil ettirildiği ve halen geçerli olduğu, … tescil numaralı markanın da yine 05 ve 10. Sınıflarda 08/05/2019 tarihinde asıl dosya davacısı adına tescil ettirildiği ve halen geçerli olduğu görülmüştür.
… 1. FSHHM’nin … D. İş sayılı dosyasının incelenmesinde asıl dosya davalısı’nın iş yerinde yapılan incelemede, davalı kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu görülmüştür.
Her ne kadar asıl dava marka tecavüzü ve haksız rekabet talebini içerse de, öncelikli olarak birleşen davadaki talepler yönünden hükümsüzlük koşullarının irdelenmesi gerekecektir. Zira markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde marka üzerinde tescille kazanılan hak son bulur. Hükümsüzlük kararı geçmişe etkili olarak sonuç doğurur. Dolayısı ile hükümsüzlük kararı, markanın tescil olunduğu tarihten başlayarak etkisini gösterir.
Bu bağlamda öncelikle birleşen … 1. FSHHM’nin …Esas, … Karar sayılı dosyası bakımından yapılan hükümsüzlük incelemesinde; dava tarihi itibari ile yürürlükte olan 6769 sayılı SMK hükümlerinin somut olay bakımından uygulama yeri bulacağı açıktır.
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Hükümsüzlük Hâlleri Ve Hükümsüzlük Talebi Başlıklı 25. Maddesi; “1)5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir”.2)Menfaati olanlar. Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. 3)Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. 4)Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. 5)Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. 6)Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 7)6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. ” hükümlerine amirdir.
Bu madde metninde atıf yapılan 5. ve 6. maddeler, marka tescilinde mutlak ve nispi red nedenleri başlıkları altında toplanmaktadır.
Kanunun “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6. Maddesine göre; “1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. 2)Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. 3)Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. 4)Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. 5)Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. (7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir. (9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükümlerine amirdir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
Gerçek Hak Sahipliği İddiası
Gerek mülga KHK gerekse 6769 sayılı SMK ile marka hukukumuzda tescil ilkesi kabul edilmiştir. Ancak tescil ilkesi kabul edilmesine rağmen sistemimiz getirilen istisnalar nedeniyle kullanma sistemine daha yakındır. Yargıtay da yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralını benimsemiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak adlandırmıştır. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez.
Tescil edilmemiş markaya SMK ile koruma sağlanmasının sebebi sadece tescilsiz marka sahibinin markayı ilk kez kullanmaya başlaması değildir. Aksine markanın kullanımını haklı kılacak daha temel ve önemli bir sebep bulunmalıdır. Bu da markanın belli bir yer, bölge ve piyasada bilinir hale gelmesidir.
Doktrinde marufiyet kuralı olarak isimlendirilen bu şart hem Türk Patent ve Marka Kurumu uygulamasında hem de Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş ve tescilsiz marka sahibinin kendisinden sonra yapılan tescilleri engelleyebilmesi veya hükümsüzlük davası açarak haksız yapılmış tescilleri ortadan kaldırabilmesi için tescilsiz markanın yoğun kullanımının kanıtlanması gerekmektedir.
Markayı tescil ettirmeden ilk defa kullanan ve maruf hale getiren kişinin “gerçek hak sahipliğine” dayalı olarak SMK’nın 6.maddesi hükmünden yararlanarak aynı markanın aynı tür mal ve hizmet için bir başka kişi adına tesciline itiraz edebilmesi veya hükümsüzlük davası açabilmesi için; 1.Davacıya ait markanın ayırt edicilik kazanmış olması, 2.Markanın, itiraz eden veya dava açan tarafından diğer haksız başvuru/tescil yaptığı iddia edilen kişinin başvurusundan önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması, 3.İtiraz sahibinin veya hükümsüzlük davası açanın üzerinde önceden kullanmaya dayalı hak sahibi olduğunu iddia ettiği ibare ile tescil başvurusu yapılan veya hükümsüzlüğü talep edilen markanın aynı veya benzer olması gerekmektedir.
Yargıtay 11. HD. 1998/1734 esas, 1998/5146 karar sayılı ve 06/07/1998 tarihli kararında, “İsviçre-Türk markalar hukuku, marka üzernideki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeye dayanır. Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı, ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir. Buna ‘gerçek hak sahibi’ denilir ve bu tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. Buna mukabil bir markayı ihdas etmeksizin seçip tescil ettiren kimsenin bu tescili kurucu etkiye sahiptir. Ancak, bu tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp bu markayı tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etkiye sahipliği devam eder. Çünkü, hakiki, gerçek hak sahipliği ikinci bir bağımsız ve münferit mülkiyete hak vermez. Markanın hakiki hak sahibi markasının aynısını veya tefrik edilemeyecek benzerini, her nasılsa marka olarak tescil ettiren kimsenin, sonradan tescil edilmiş markanın terkinin istenebileceği kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir.
Maddi anlamda hak sahipliği ilkesi de temel taş olarak kabul edildiği için tescilli hak sahipliğinin aksi ortaya konularak tescille elde edilen karinenin çürütülebilmesi mümkündür.” (Fatih BİLGİLİ, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanılması, Ankara, 2006, s. 92)
Somut olay bakımından mahkememizce atanan bilişim hukuku alanında uzman bilirkişi … tarafından yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda, davalı karşı davacı… Şirketinin uyuşmazlığa konu … ve … tescil numaralı … ve … ibareli Markaların, internet kullanımları dikkate alındığında 2018 tarihinden itibaren dava konusu markaları ilk olarak ihdas ve istimal eden gerçek hak sahibi olduğu kanaatine varılmıştır.
Kötüniyet İddiaları Bakımından Yapılan Değerlendirme
İyiniyet, bir hakkın ya da hukuki sonucun doğmasına engel bir nedenin varlığını bilmeme veya bilmesi de gerekememe halidir. Hukukumuzda iyi niyet asildir. TMK m. 3/f.l’de bu ilke, Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır şeklinde ifade edilmiştir. Bir hakkın veya hukuki işlemin doğumunda kişinin iyi niyetli olup olmadığını karşı tarafın iddia ve ispat etmesi gerekir. O halde iyi niyet kural ve karine, kötü niyet istisna ve ispata muhtaç kabul edilmekte, ispatın kötü niyet iddiasında bulunan kişi tarafından yapılması gerekmektedir.
Bu bağlamda marka tescil başvurusunda bulunan kişilerin iyi niyetli olduğu, dolayısıyla kötü niyetli olmadığı kabul edilmek zorundadır. Meğer ki başvuru veya marka sahibinin iyi niyetli olmadığı açıkça anlaşılsın. Dolayısıyla iyi niyetin esas olmasının bir diğer sonucu ise, başvuru sahibinin kötü niyetli olup olmadığının özenle tespit edilmesi ve mümkün olduğunca somut koşullara bağlanmasının gerekmesidir .( Şehirali Çelik, Feyzan Hayal, “İltibastan Kötüniyetli Tescile Paskalya Tavşanlarının Hikâyesi”, Batider 2011, C. XXVII, S. 3, s. 103.)
Türk yargı uygulaması, başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi halini kötü niyetin varlığında önemli görmektedir. Ancak başkasının markasının da ayırt edici olması; tanımlayıcı olmaması zorunludur. Zira serbest işaretlerin marka olarak tescilinde de kötü niyetli marka başvurusunu gündeme gelebilmektedir.(Bilgili, Fatih, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanımı, 1. Baskı, Ankara 2006, s. 124. )
Sonuç olarak kötü niyetli markada esas olan dürüstlük kuralına aykırı şekilde marka tescilinde bulunulmasıdır. Nitekim Türk yargı uygulaması, başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi halini kötü niyetin varlığında önemli görmektedir.
Örneğin, gerçek hak sahibi olmamakla birlikte başkasının ticaretinde kullandığı tescilsiz bir işareti, kendisinin hak sahibi olmadığını bile bile tescili için başvuruda bulunan kimse kötü niyetli sayılacaktır.
Somut olaya dönüldüğünde, davacı/ karşı davalı firmanın basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunmaktadır. Aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmalıdır. Davacı/karşı davalı’nın Türkiye”de davalı/karşı davacı firmanın markalarının tescil edilmemesinden yararlanarak 2019 yılında … ve … markalarını kendi adına tescilini yapması ve bu markalı ürünleri tüketicilere satışa arz eylemlerinin tüketicinin tercihlerini ve davalı/karşı davacıların pazar payını etkileyerek haksız rekabet oluşturacağı ihlalin intemet ortamında gerçekleşmesi nedeniyle çok sayıda tüketiciye ulaşması serbest rekabet koşulları sınırları içinde olmadığı dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğinin kabulü gerekecektir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2). Davalıların basiretli bir tacir olmasının beklenmesi nedeniyle de (TTK m. 18/2), kendisinin de içinde bulunduğu ilgili piyasada davaya konu markayı bildiğinin kabulünün gerektiği de açıktır. Bu nedenlerle davacı/ birleşen davalının … ve … tescil numaralı … ve … ibareli Markalar markaları kötü niyetli olarak tescil ettirdiği ve SMK md. 6/9 uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilebileceği kanaatine ulaşılmıştır.
Manevi Tazminat Talebi Bakımından Yapılan Değerlendirme
Türk Borçlar Kanunu (TBK) md. 58’de öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde de “manevi tazminat” talep edilebilir. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için şartlar “haksız fiil = marka tecavüzü”, “mütecavizin kusurlu olması” “zarar” ve “zarar ile marka tecavüzü fiili arasında illiyet bağıdır”. Marka hukuku anlamında manevi zararın tazmininden amaç, tecavüz dolayısıyla marka sahibinin ticari-kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılmasıdır. Ticari-kişisel varlık, marka sahibinin ticari işletmesinin ilgili piyasada sahip olduğu imge ve güvendir.
Hükümsüzlük taleplerine ilişkin davanın kabulü doğrultusunda manevi tazminat şartlarının da oluştuğu gözetilmekle eylemin ağırlığı hak ve nesafet gözetilerek takdiren 25.000,00 TL üzerinden manevi tazminatın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
ASIL DAVA BAKIMINDAN TECAVÜZ VE HAKSIZ REKABET İDDİALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ,
Her ne kadar … 1. FSHHM’nin … D. İş sayılı dosyasından alınan raporda aleyhine tespit istenen, işbu dosya davalısı, birleşen dosya davacılarından … şirketi tarafından gerçekleştirilen kullanımların tecavüz oluşturduğu tespit edilmiş ise de, tespit tarihi itibari ile açılan bir hükümsüzlük davasının olmadığı, tespitin salt benzerlik incelemesine tabi olarak yapıldığı, gerçek hak sahipliğinin irdelenmediği gözetildiğinde, dosyada bulunan bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere, birleşen dosya davacılarından …şirketi ile … şirketi arasında 01/09/2018 tarihli distribütörlük sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme mucibince davaya konu markaları taşıyan ürünlerin Türkiye’de ki tek yetkili distribütörü ve münhasır lisans sahibi olarak davalı, birleşen dosya davacılarından … şirketinin yetkili hale geldiği, mezkur firmanın satışlarını bu sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği, dolayısı ile hukuka uygun bir kullanım sonucu tecavüz ve haksız rekabet koşullarının somut olay bakımından oluşmadığı, birleşen dava bakımından hükümsüzlüğe dayalı taleplerin incelenmesi sonucunda varılan kanaat neticesinde davacının tecavüz ve haksız rekabet iddialarının da sübut bulmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller, hükme esas alınan alınan bilirkişi raporu ve ilgili mevzuat bir arada değerlendirildiğinde, birleşen dava yönünden davalı adına TPMK nezdinde … ve … numaraları ile 5.sınıfta tescilli “Tıbbi ve eczacılık amaçlı enjekte edilebilir pıreparatlar, kırışıklıkların düzleştirilmesi ve enjekte edilen bölgenin hacimli hale getirilmesi için tıbbi ve eczacılık amaçlı enjekte edilebilir cilt dolguları, tıbbi amaçlı doldurulmuş şırıngalar, tıbbi amaçlı önceden doldurulmuş şırıngalar” ile 10.sınıfta yer alan ” Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Tıbbi ortopedik malzemeler, tıbbi korseler, ortopedik ayakkabılar, elastiki ve destekleyici bandajlar” emtiaları bakımından kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, 25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hükümsüzlük şartlarının oluştuğu anlaşılmakla hükümsüzlük tescil tarihi itibarı ile sonuçlarını doğuracağından davacının tescil şartlarına haiz olmayan markaya dayalı olarak talep etmiş olduğu tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, durdurulması ve önlenmesine yönelik açmış olduğu asıl davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl dava yönünden davanın REDDİNE,
a-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 87,1 TL’den, hesap olunan 59,30 TL karar harcının mahsubu ile kalan 27,8 TL bakiye karar harcının davacıya iadesine,
b-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen talepler yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
c-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
d-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
e-) Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
2-Birleşen dava yönünden davanın KABULÜ İLE,
a-) Davalı adına TPMK nezdinde … ve … numaraları ile 5.sınıfta tescilli “Tıbbi ve eczacılık amaçlı enjekte edilebilir pıreparatlar, kırışıklıkların düzleştirilmesi ve enjekte edilen bölgenin hacimli hale getirilmesi için tıbbi ve eczacılık amaçlı enjekte edilebilir cilt dolguları, tıbbi amaçlı doldurulmuş şırıngalar, tıbbi amaçlı önceden doldurulmuş şırıngalar” ile 10.sınıfta yer alan ” Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Tıbbi ortopedik malzemeler, tıbbi korseler, ortopedik ayakkabılar, elastiki ve destekleyici bandajlar” emtiaları bakımından kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
b-) 25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c-) Hüküm özetinin Türkiyede yayın yapan tırajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına,
d-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.707,75 TL karar harcından peşin yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile kalan 1.653,35 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
e-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacılar vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacılara verilmesine,
f-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı yönünden davacılar vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacılara verilmesine,
g-) Davacılar tarafından yapılan: 108,8 TL harç (peşin+başvuru) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davalı-birleşen dosya davacısı vekilinin yüzüne karşı, davacı-birleşen dosya davalısının yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/11/2021

Katip
¸

Hakim

¸