Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/187 E. 2022/25 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/187 Esas
KARAR NO : 2022/25

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 22/07/2020
KARAR TARİHİ : 01/03/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesi ile; “… ismimin marka olarak tabelalarında kullandığını, basılı evraklarında; kataloglarında, internet sitelerinde, ve benzeri mecralarda logo ve işaret olarak kullandığı tespit edildiğini, davalıya söz konusu tecavüze son vermesi için ihtarname gönderildiğini fakat davalı tarafından cevap verilmediği gibi söz konusu tecavüz devam ettiğini, müvekkilinin Türkiye çapında tanınmış bir firma olup, uzun yıllar boyunca bu alanda hizmet verdiğini, müvekkilinin uzun yıllar kuyumculuk sektöründe hem imalat he de satış yapan birçok kuyumcuya ürün tedarik eden bir firma olduğunu, bu sebeple de müvekkili şirketin uzun yıllardır bu alanda faaliyet göstermekte olup kendini bu hizmet dalında kanıtlamış, tanınan bir firma olduğunu, … markası … ve … başvuru numaralarıyla müvekkil adına tescillendiğini, davalının müvekkili sektördeki ününü ve tecrübesini kullanarak marka hakkına tecavüz ettiğini, Türk Patent Enstitüsü nezdinde müvekkilim şirket adına tescilli bulunan markasını izinsiz olarak kullandığını, aleyhine tespit istenen şirketin, tespit istenen adreste kuyumculuk sektöründe faaliyet göstermekte ve ekte sunduğumuz delillerden de görüldüğü gibi … ibaresini tescilli markaymış gibi tüm sosyal mecralarında kullandığını, belirterek müvekkiline ait markaya tecavüzün önlenmesine, men’ine, davalı yanca müvekkile ait tescilli markanın kullanıldığını tabelaların sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasına, internet ve sosyal medya hesaplarından … ibaresinin kaldırılmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6769 sayılı yasa Uyarınca hesaplanarak şimdilik 500 TL maddi tazminatın ticari faiziyle davalıdan tahsiline, 60.000 TL manevi tazminatın ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; davaya konu işaretin daha önce tescil edilmiş marka ile aynı olması, karşılaştırılan işaretlerin özdeş, farksız, tıpa tıp taklit, aynen veya birebir kopya olmalarını ifade eder. Aralarında küçük de olsa farklılık bulunan markaların aynı olduğundan bahsedilemeceğini, aynılık kriterinde dikkate alınacak hususun birebirlik ve tıpatıplık olduğunu, davacının markasının … olduğunu, buna karşılık müvekkilinin kullanmış olduğu markanın ise … olduğunu, birbiri ile hiç benzeşmeyen markalar arasında bu nedenle aynılık olmadığının açık ve net olduğunu, markalar arasında mutlak red nedeni sayılabilecek derece benzerlik bulunmadığından SMK 5/1-ç maddesine aykırılığın da oluşmadığını, davacının bu yöndeki iddiasının haksız olduğunu, markalar arasındaki benzerlik unsurunun bulunmadığını, benzerliğin “ortalama tüketici tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunması” anlamında olup bu durum marka sahibine bazı haklardan yararlanma fırsatı sunduğunu, ancak benzerlik iddiası değerlendirilirken markanın tüm unsurlarının kümülatif bir değerlendirme ile ortalama tüketicide bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerektiğini, davacının markası …unsurlarını ihtiva etmekte olmasına karşın müvekkilimize ait marka ise … şekil unsurlarını ihtiva ettiğini, tarafların markada kullanmış olduğu şekiller birbirinden farklı olduğunu, müvekkilinin markasında önce çıkan husus … ibaresi olduğunu, bu hususunda müvekkili markasının davacının markasından ayırdığını, davacının … adını kullanmasına karşın müvekkilimizin … adını kullandığını, markalar arasında … adı dışında benzerlik bulunmadığını, … adının da münhasıran davacıya özgülenemeyeceği gerçeği göz önüne alınınca markalar arasında iltibas oluşturmadığını, müvekkilimizin soy ismi …’ olduğunu, kendi işletmesinde kendi soyadını kullanması kadar hayatın olağan akışına uygun başkaca bir davranış olmadığını, müvekkilinin aile geleneğine, soy ismine duyduğu saygı ve sevgi nedeniyle işletmesinde ve markasında bu adı mevcut tescilli markalardan farklılık oluşturacak unsurlar katarak kullanmakta olduğunu, davacının markasının Türkiye’de tanınan bir marka olmadığını, davacının iddialarının soyut olduğunu, müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, davacıya maddi bir zarar verme kastı bulunmadığını, şehirlerin , müşteri fortföyünün , hizmet alanlarının farklı olduğunu, müvekkilinin de davacının da yerel firmalar olup yalnızca küçük ve sınırlı çevrelere hizmet sunduklarını , tüketicilerin birbirleri ile karşılaşma ihtimallerinin bulunmadığını belirterek haksız açılan davanın, maddi ve , manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Talimat mahkemesince aldırılan ve dosyamıza yönelik olarak sunulan 13/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı ” … adresinde mukim “…” isimli mağazada yapılan incelemelerde ; mağazanın tabelalarında, camekanlarında, vitrinlerinde muhtelif yerlerde “…” marka ibarelerin gözlemlendiğini, davacı tarafa ait marka ile davalı tarafa ait uyuşmazlık konusu olan logolu markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, markaların hitap ettiği sektördeki ortalama tüketici kitlesi tarafından benzer marka olarak algılanacağını ve iltibasa sebebiyet verebilecek düzeyde benzerlik yaratacağı kanaatinde olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
Bilirkişiler mahkememize sundukları 18/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı yana ait olan tescilli “…” markasının davacıya ait olan veya olmayan herhangi bir internet sitesinde yayınlanmamakta olduğunu, davalı tarafa ait … markasının kendilerine (ait … alan adlı e-ticaret sitesinde de kullanılmakta olduğunu), davalı kullanımlarının, davacı adına tescilli …markası ile görsel ve işitsel olarak benzerliğinin bulunduğunu, tarafların iştigal alanların aynı sektöre yönelik olduğunu, davalı kullanımında yer alan … ibaresinin veya davacı ve davalı kullanımlarında yer alan … unsurunun tanımlayıcı unsur olduğunu, davalı kullanımına yeterli ayırt edici nitelik kazandırmadığını, davalı kullanımlarının davacının tescilli … markasına tecavüz teşkil ettiğini ve haksız rekabete sebebiyet verebileceğini, ancak davalı şirket kurucularının …,… ve …soyadının … olduğunu ve odaya kayıt tarihinin davacının … markasının başvuru tarihinden önce olduğunun tespiti ile, davalı kullanımlarının 6769 sayılı SMK ‘nın 7/5 maddesi kapsamında dürüst kullanım olarak adledilmesinin mümkün olduğunu, kuyumculuk sektöründe aile soyadının işletme adı ve marka olarak kullanımının oldukça yaygın olduğunu ve davacı markası bakımından, davlının marka tanınmışlığından açıkça faydalanma kastının bulunmadığını, bu kapsamda davalı kullanımlarının 6769 sayılı SMK ‘nın 7/5 maddesi kapsamında markaya tecavüz ve haksız rekabet halinin istisnasını oluşturduğu yönünde görüş oluşturmuşlardır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davalı kullanımlarının davacıya ait marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığının tespiti istemine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, davacıya ait … başvuru ve tescil numaralı … ibareli markanın 35. Hizmet sınıfı kapsamında 02/10/2018 tarihinde tescil edildiği, … başvuru ve tescil numaralı … ibareli markanın da 14. Hizmet sınıfı kapsamında 14/01/2021 tarihinde tescil edildiği, davalı adına başvurusu gerçekleştirilen …başvuru numaralı … ibareli kullanımlarında … ve … Sınıfları kapsadığı, başvurunun davacı tarafça itiraz edilmesi üzerine tescil işleminin reddine karar verildiği görülmüştür.
Dosya kapsamında davacı tarafça talep edilen tespit kapsamında davalıya ait iş yerinde yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda, davalı kullanımları ve davacı markasının karşılaştırılması sonucunda markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi, markaların hitap ettiği sektördeki ortalama tüketici kitlesi tarafından benzer marka olarak algılanacağı ve iltibasa sebebiyet verecek düzeyde olduğuna dair rapor tanzim edildiği görülmüştür.
Davalı yanın uzun yıllardır sektörde bu isimle faaliyet gösterdiklerini, Vergi kayıtları ve Ticaret Odası kayıtları dikkate alındığında ilgili markanın 1999 yılından beri kullanıldığını, bu anlamda gerçek hak sahipliğine ilişkin itirazları kapsamında esas dosya üzerinden oluşturulan bilirkişi heyetine dosya tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda, davalı şirket kurucularının …, … ve … soyadının … olduğunu ve odaya kayıt tarihinin davacının … markasının başvuru tarihinden önce olduğunun tespiti ile, davalı kullanımlarının 6769 sayılı SMK ‘nın 7/5 maddesi kapsamında dürüst kullanım olarak adledilmesinin mümkün olduğunu, kuyumculuk sektöründe aile soyadının işletme adı ve marka olarak kullanımının oldukça yaygın olduğunu ve davacı markası bakımından, davlının marka tanınmışlığından açıkça faydalanma kastının bulunmadığını, bu kapsamda davalı kullanımlarının 6769 sayılı SMK ‘nın 7/5 maddesi kapsamında markaya tecavüz ve haksız rekabet halinin istisnasını oluşturduğu yönünde görüş bildirdikleri görülmüştür.
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Somut olaya dönüldüğünde, dosya kapsamında alınan ilk tespit raporu ve daha sonra alınan heyet raporunda da tespit edildiği üzere, davalı kullanımlarının davacı adına tescilli … numara ile tescilli … ibareli marka ile görsel ve işitsel benzerliklerinin bulunduğu, tarafların faaliyet alanalarının aynı olduğu, her iki firmanın da kuyumculuk sektöründe olduğu, davalı kullanımında yer alan kuyumculuk ibaresinin veya davacı ve davalı kullanımlarında yer alan … unsurunun davalı kullanımına yeterli ayırt edicilik unsuru kazandırmadığı, … ibaresinin markalarda esas unsur olduğuna dair bütünsel anlamda markalar arasında yapılan karşılaştırma sonucu davalı kullanımlarının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüz oluşturduğunun kabulünü gerektirse de, davalı yan uzun yıllardır işbu dava konusu markayı kullandığını, aile firması olduklarını, babalarının isimlerinin … olduklarını, … – … işletmesinin 14/01/1999 tarihinde … Vergi Dairesine sicil kaydının yaptırıldığını, 21/12/1999 tarihinde işletmenin Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini bu nedenle … ismi bakımından kullanımlarının haklı sebebe dayandığını, kullanımların hukuka uygun olduğuna dair savunmada bulunduğu görülmüştür.
Bu doğrultuda uyuşmazlık konusu Baran ibareli marka kullanımlarının SMK md. 7/5 kapsamında dürüst kullanım olup olmadığı, somut olay özelinde hukuka uygunluk sebeplerinin bulunup bulunmadığının tartışılması gerekmektedir.
6769 sayılı SMK m. 7/5 ile marka sahibi tarafından SMK 7. maddesi doğrultusunda üçüncü kişinin kullanımına müdahale edemeyeceği durumlardan ilki, üçüncü kişinin kendi ad ve adresidir. Tescilli marka sahibi üçüncü kişinin kendi adı veya adresini ürün veya hizmetlerini ayırt ederken kullanımını SMK m. 7/5 hükmüne dayanarak engellenecektir.
Gerçek kişi tacirler için ticaret ünvanı bakımından ad ve soyad kullanımı TKKm. 41/1 kapsamında yasal bir zorunluluktur. Buna göre, gerçek kişi tacirin ticari faaliyetlerde bulunabilmesi için ticaret unvanının zorunlu çekirdeğinin kendi isim ve soyisminden oluşması gerekmektedir. Ancak tanınmış markalarda, markanın tanınmışlığından açıkça faydalanma kastının bulunduğu zamanlarda gerçek kişi tacirin ad soyadından oluşan markaların tescillerinde dürüst kullanımdan bahsetmek mümkün değildir.
Yargıtay 11. HD, 16.12.2003 T, 2003/5564 E, 2003/11974 K sayılı kararında “… 556 sayılı KHK’nın dürüst kullanım ilkesinin düzenlendiği 12. maddesi gereğince, davalı marka sahibinin soyadının … olması nedeniyle, davalının bu adını markasında kullanmış olmasının kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı..” şeklinde karar verilmiş olduğu görülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde, davalı şirket kurucularının soyadlarının … olduğu ve odaya kayıt tarihinin davacının… markasının başvuru tarihinden önce olduğunun tespiti ile, davalı kullanımlarının 6769 SMK’ nın 7/5 maddesi kapsamında somut olay özelinde dürüst kullanım olarak değerlendirilmesi gerekeceği, bilirkişi raporunda sektörel anlamda yapılan değerlendirmede de, kuyumculuk sektöründe aile soyadının işletme adı ve marka olarak kullanımının oldukça yaygın olduğuna dair tespit ve görüşler, davacı markası bakımından, davalının marka tanınmışlığından açıkça faydalanma kastının bulunmadığı kanaatine varılmakla tecavüz koşullarının oluşmadığı, buna bağlı olarak bir zararın da meydana gelmemiş olduğu anlaşılmakla tazminat taleplerinin de reddi cihetine gidilmiştir.
Tüm bu açıklamalar karşısında toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve mevzuat hükümleri bir arada değerlendirildiğinde sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 242,10 TL karar harcından peşin yatırılan 1.033,19 TL harcın indirimi ile geriye kalan 791,09 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına markaya tecavüz yönünden hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 maddesi uyarınca davalı vekili yararına maddi tazminat yönünden hesap olunan 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10/3 maddesi uyarınca davalı vekili yararına manevi tazminat yönünden hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafça yargılama masrafı yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.01/03/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸