Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/144 E. 2023/67 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/144 Esas
KARAR NO : 2023/67

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Marka Hükümsüzlüğü, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/01/2020
KARAR TARİHİ : 09/03/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Marka Hükümsüzlüğü, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; davacının tescilli “…” markası altında uzun yılar boyunca konaklama hizmeti verdiğini, davacı markanın tanınmışlığı ve ülke çapında ticari itibarı mevcut olduğu, davacının … 19. Noterliği’nin … yevmiyeli … tarihli ihtarnamesi ile tecavüzün durdurulması ve zararın tazmininin talep edildiğini, davalıca hem … A.Ş., hem de …. A.Ş. tarafından cevabi yazıda tecavüzün olmadığı, şirketlerin hizmetlerinin aynı sınıf içerisinde olsa da farklı hizmet gruplarında bulunduğu iddiasıyla taleplerini reddettiğini, aracılık görüşmelerinde her iki firmayla da anlaşma yönünden 07.11.2019 tarihinde son tutanak tutulduğunu, anlaşma sağlanamadığından işbu davanın açılma mecburiyeti doğduğunu, …” markasının 24.09.2013 tarihli başvuru ile 14.03.2011 tarihinden başlamak üzere 10 yıllık koruma alındığını, hak sahipliğinin … adına kayıtlı olduğunu, markanın … sınıfta kayıtlı olup sınıf içerisinde “geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı-kreş hizmetleri dahil) ve hayvan bakımı evleri hizmetleri” alanında kayıtlı olduğunu, davacının bu hizmetler kapsamında faaliyetlerini yürüttüğünü, davalılardan … A.Ş.nin “….” markasını kullanarak hotel, pansiyon, turizm, gezi gibi hizmetleri ve reklam hizmeti verdiğini, 27.11.2017 tarihli cevapta da otel odası, tur paketleri, rezervasyon hizmeti verdiklerini beyan ettiklerini, davalı … nın ise 2016 yılında yaptığı başvuru ile daha önce davacı adına kayıtlı … markasını … no’lu Nis sınıfta kaydettiğini, davacının ticari faaliyet niteliği restoran hizmetleri, seyahat ve tur paketleri ile bağlantılı olup davalıların markasının da davacı markası gibi … sınıfta kayıtlı olduğunu, davalıların markasının haksız kullanım sebebiyle davacının 11.000.000 TL zararı mevcut olduğunu belirterek markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, kararın ilanını, marka tecavüzünden davalıların ref’i ve men’i işaretin davalıların ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanmaması, haksız tescil edilen … markasının sicilden terkinini, ihtiyati tedbir kararı verilmesini, şimdilik 3.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … A.Ş. vekili 02.03.2020 alındı tarihli cevap dilekçesinde, usule ilişkin itirazlarında; davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, … markasının sahibinin … olup, … markasını TMPK nedinde 1991, 1998, 2007 ve 2016 yıllarında tescil ettirdiğini, diğer davalının …’un acentesi olmadığını, davalı şirketin pasif husumetinin olmadığını, esasa ilişkin olarak; davalı şirketin 1994 yılında kurulduğunu ve 14.01.1999 tarihinde rezervasyon ve tanıtım hizmetleri vermek amacıyla unvan değiştirdiğini, ticaret unvanının çekirdek unsuru olan “…” markasının gerçek hak sahibi haline geldiğini, 1999 yılından itibaren kullandığı … markasının fiilen kullanılmasının davacı tarafından engellenmeye çalışılmasının kabul edilemeyeceğini, asıl davacı tarafından gerçekleştirilenin marka hakkına tecavüz konusu olduğunu, … ve davacı markasının farklı mal/hizmet alt sınıflarında tescilli olup, davacının tescil tarihinden çok önceki tarihten başlamak üzere farklı mal/hizmet alt sınıflarında kullanıldığını, davalının kreş/gündüz bakım hizmetleri/hayvan bakım hizmetleri veya ilgili faaliyetleri olmadığını, davalının rezervasyon yazılım sistemi işletmek ve satmak faaliyeti olduğunu, … adına … markasının …tarihinde … no ile… sınıflarda,… no ile 03.11.1998 tarihinde … sınıflarda, … no ile 01.06.2007 tarihinde … Sınıflarda, … no ile 22.06.2016 tarihinde … sınıflarda, … no ile 11.12.2018 tarihinde … Sınıfta tescilli olduğunu, davalının ticaret unvanında kullandığı “…” ibaresini davacının markasının tescilli olduğu sınıflarda kullanmadığını belirterek davalı şirket bakımından husumet itirazının kabulü ile davanın usulden reddini talep etmiştir.
Davacı … vekili 16.07.2021 tarihli dilekçesinde özetle; davalı ve davacı markasının farklı mal/hizmet alt sınıflarında tescilli olup davacının tescil tarihinden çok önceki tarihten başlamak üzere farklı mal/hizmet alt sınıflarında kullanıldığını, …’un TMPK nezdindeki tescillerinin … tarihinde … no ile … Sınıflarda, … no ile 03.11.1998 tarihinde … sınıflarda, … no ile 01.06.2007 tarihinde …sınıflarda, …no ile 22.06.2016 tarihinde … sınıflarda, .. no ile 11.12.2018 tarihinde … sınıfta tescil edildiği, davalının ticaret unvanında kullandığı “…” ibaresini davacının markasının tescilli olduğu sınıflarda kullanmadığını, davacının tedbir talebinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliler toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememize sunulan 27/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; TTK m. 54, m. 55, SMK m. 25 çerçevesinde davalı ….’nın … no’lu “…” markasının hükümsüzlük şartlarının gerçekleştiği ve davalı … A.Ş.nin ticaret ünvanından “…” ibaresinin çıkarılması hususunda takdirin Mahkememize ait olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 01/02/2023 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ; davalı defter ve ticari belgelerini ibraz etmediğinden SMK 151/2-b kapsamına göre inceleme yapılamadığı, kök rapordaki görüşlerin tekrar edildiği bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
İşbu dava 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Marka Hükümsüzlüğü, Maddi ve Manevi Tazminat talepli davadır.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, davacı adına kayıtlı “…” markasının, … sınıf hizmetlerde “geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı-kreş) hizmetleri dahil hayvan bakım evleri hizmetleri” kullanılmak üzere … no ile …1 başvuru tarihi itibariyle 24.09.2013 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Hükümsüzlüğe konu davalı … adına, “…” markası (ticaret-hizmet) … Sınıf emtialarda (bilgisayar, web sitesi hizmetleri, reklamcılık, pazarlama, internet sitesi, kara-deniz-hava taşımacılığı hizmetleri, yiyecek-içecek hizmetleri, tur düzenleme, seyahat ile ilgili yer ayarlama, bilet sağlama hizmetleri v.s.) kullanılmak üzere 22.06.2016 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile tescil edildiği görülmüştür.
Hükümsüzlük Yönünden Yapılan İnceleme
6769 sayılı Kanun Madde 25 uyarınca; 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Markanın hükümsüzlüğü kanunda öngörülen hallerde, mahkeme kararıyla markanın koruma süresi sonra ermeden marka sicilinden silinmesidir. SMK md 6. maddesinde sayılan haller hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmişti. Bu madde kapsamında markanın hükümsüzlüğünün istenebilmesi markaların aynı veya benzer işareti içermesi, aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin olması ve iltibas tehlikesi oluşturmaları gerekir. Bir markanın benzeri aynı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği gibi, aynı markanın benzer mal ve hizmetlerde kullanılması, karıştırılma ihtimalini ortaya çıkarabilir. Karıştırılma ihtimali, bir yandan markaların karıştırılmasını, bir yandan da markaların temsil ettiği mal veya hizmetlerin karıştırılmasını ifade etmektedir (Hamdi Yasaman, Marka Hukuku, C.I, s.396).
Söz konusu hükme göre, markalar arasında iltibasın varlığından bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edildiği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
Markaların Aynılığı/Benzerliği Yönünden Yapılan İnceleme
Piyasada daha önceden aynı veya benzeri mal veya hizmetler için korunan ne kadar çok marka bulunuyorsa, yeni bir işaretin marka olarak tescili de o kadar zorlaşır. Marka olarak bir işaretin tescili için, o işaretin başka bir mal veya hizmeti ifade eden marka ile bir bağlantının mevcut olduğunu halkın zihninde uyandıracak derecede çağrıştırmaması gerekir. Aslında karıştırma ihtimalinin uç noktası, çağrıştırma ihtimalidir. Bir işaret, görsel, fonetik veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple müşteri gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden müşterinin mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir veyahut hükümsüz kılınabilir. Markaların esas itibariyle bir mal veya hizmeti diğer bir mal veya hizmetten ayırt etmek maksadıyla kullanılmaları esas ise de, bazen müşteriler, bir markayı sadece mal veya hizmet ile değil, o mal veya hizmeti sağlayan işletme ile de irtibatlandırabilirler. Müşteriler, markalı mal veya hizmeti, sırf onu arz eden işletmeye duydukları güven ve beğeni sebebiyle tercih etmiş olabilirler. İşletmelerin birbirinden farklı olduğu bilinse dahi, kullanılan işaretlerin benzerliği müşterinin bu işletmeler arasında ekonomik veya organik bir bağ olduğunu düşünmesine yol açıyorsa sonuç yine değişmeyecek ve markalar arasında benzerlik olduğu kabul olunacaktır.
SMK 6/1 maddesinde de belirtildiği üzere bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığının tespitinde “halk” tarafından karıştırılma ihtimali dikkate alınır. Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulmasıdır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir”.
Başka bir deyişle, karıştırma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Benzerlik değerlendirmesinde markalar bir bütün olarak değerlendirilmektedir. Markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı ve benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Çünkü markalar arasında benzerlik ve/veya iltibasın bulunup bulunmadığı hedef tüketici kitlesi dikkate alınarak tespit edilir.
Yargıtay 11. HD. 30/11/1999 5356 E., 9805 K. No.lu kararında “….markalar arasındaki benzerliğin markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki, alıcıların satın almayı düşündükleri yerine bir başka mal alacak durumda kalmaları halinde söz konusu olabileceği, markalar farklı unsurlardan oluşsalar dahi bütünü bakımından bıraktıkları etkinin diğer bir markayı çağrıştırmaması gerektiği, markalar esas unsurlarının benzer olması halinde, markanın genelinde etkisi az olan diğer hususlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabileceği…” şeklinde karar verilmiştir.
Mal ve hizmet sınıfları yönünden karşılaştırma Yargıtay kararlarına göre, birden ziyade kişiler adına tescilli ya da tescil başvurusu yapılan markaların kullanılacağı mal veya hizmetlerin benzer olup olmadıklarının tespitinde öncelikle TPMK tarafından yayınlanan sınıflandırmaya ilişkin tebliğler uygulanacaktır. Bu durum marka tescil ve sınıflandırmada belirlilik ve tescilli markanın koruma sınırının saptanmasında da birlik ve istikrarın koşuludur.4. Ancak sınıflandırma ürünlerin benzerliğinin tespiti noktasında bağlayıcı bir etkisi Bulunmamaktadır. Ürün benzerliği değerlendirmesinde halk nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Nitekim Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 11/4 hükmüne göre; “ mal veya hizmetlerin aynı sınıflarda yer almaları benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almaları da benzer olmadıklarına karine teşkil etmez”. Demektedir. Yargıtay, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında şu kriterleri göz önüne almakta ve her somut olay için araştırılması gerektiğini ifade etmektedir;
a)Piyasanın anlayışı,
b)Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
c)Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
d.)Mal vya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet etme olanaklarnın olup olmadığı,
e.)Birinin diğerini tamamlama imkanı olup olmadığı,
f.)Mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, kullanım yöntemleri-amaçları- hedeflenen halk kesiminin aynı olup olmadığı hususları dikkate alınır.
Yine aynı sınıfın farklı alt gruplarında yer alan mal veya hizmetlerin benzerlik araştırmasında: piyasanın bu konudaki anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirlerinin yerine ikame edilebilme ve vekalet etme olanaklarının ve birinin diğerini tamamlama imkanının bulunup bulunmadığı, dağıtım kanallarının, kullanım yöntemlerinin ve amaçlarının ortak olup olmadığı ölçütlerinin, hedeflenen halk kesimleri dikkate alınarak incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olaya dönüldüğünde, uyuşmazlığa konu markaların incelenmesinde, davacının … no’lu “…” markası ile davalı … adına tescilli …no’lu “…” markası aynı olup davacı markasının küçük harflerle davalı markasının büyük harflerle yazılmış olmasının ayniyeti ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Davacının …no’lu … hizmet markasının kullanılacağı emtia … sınıf geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı, kreş hizmetleri dahil), hayvan bakım evleri hizmetleridir. Davalı …’un … no’lu “…” ticaret-hizmet markasının kullanılacağı emtia da … sınıf emtilardır. Her iki yanın aynı ibareli (…) markalarının kullanılacağı emtia sınıfı … sınıf olarak aynıdır. Davacı markasının kullanıldığı emtia sınıfı … sınıfta geçici konaklama hizmetleri, hayvan bakım evleri hizmetleri, davalı markasının kullanılacağı emtia … sınıfta ve davalının cevap dilekçesinde de beyan ettiği üzere alt sınıflardan “geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleridir.” Yine davalı markasının kullanıldığı emtia … Sınıfta, seyahat acentaları, tur paketleri, araç kiralama ve rezervasyon hizmetleridir. Tarafların “…” ibareli markaların kullanılacağı … sınıf emtia özellikle geçici konaklama hizmetleri olmak üzere aynıdır. Davalının … sınıf emtia içerisinde davacının emtia sınıfı içerisinde yer alan hayvan bakım hizmetlerini vermemesi davacının “…” markası ile … Sınıfta vermiş olduğu hizmetlerden farklı hizmet vermiş olduğunu göstermemektedir. Öte yandan, davalı … A.Ş., 31.05.1994 tarihinde tescil edilmiş olup meslek grubu Yolcu Taşımacılığı ve Seyahat acenteleri (23) dir. Firmanın iş konusu, elektronik iletişim sistemleri vasıtasıyla hava, demiryolları, konaklama tesisleri ile sair turistik ürünlere yönelik rezervasyon ve tanıtım hizmetleri oluşturmaktadır. Eski unvanı .. A.Ş. olan şirketin hali hazır unvanı 1999 tarihinde tescil edilmiştir. Dolayısı ile SMK m. 6’da yer aldığı üzere davalı …’un “…” markasının davacının “…” markası ile aynılığı ve kullanılacağı sınıfın aynı/benzer olması karşısında SMK m. 25 uyarınca davalının “…” markasının hükümsüzlük şartının gerçekleşmiş olduğu sonucuna varılmıştır.
Marka Hakkına Tecavüz Yönünden Yapılan İnceleme Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller SMK’nın 29/1 maddesinde sayılmış olup, madde içeriği aynen şöyledir:
“Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek”
SMK 7/1-2 maddesi de aynen şöyledir.“Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.”
Kavram olarak “marka” bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan işaretlerdir. Marka’nın bir işaret olması yanında “ayırdedicilik” vasfı da taşıması gerekir (Yasaman/Yusufoğlu, Marka Hukuku, İstanbul 2004, s.15 vd.; Kaya, A.: Marka Hukuku, İstanbul 2006, s.32 vd.). Markanın ayırdedicilik niteliği taşıyan, özgün ve karakteristik kısmı asli (esaslı) unsuru olarak kabul edilirken, bu niteliği taşımayan ve herkesçe kullanılabilen unsurlarına tamamlayıcı unsur denilmektedir.
Başkasının hak sahibi olduğu bir markanın aynen kullanılması iktibas suretiyle marka hakkına tecavüz sayılır. Karıştırılma (iltibas) suretiyle marka hakkına tecavüz ise başkasının hak sahibi olduğu bir markanın alıcıların karıştırmalarına neden olacak surette benzerinin kullanılmasıyla vücut bulur.
Karıştırılma ihtimali, klasik ve geniş anlamda olmak üzere iki şekilde tanımlanmaktadır. Klasik anlamda karıştırılma ihtimali, bir mal veya hizmetin alıcısı durumunda bulunan kimselerin almayı düşündüğü, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı düşüncesiyle, başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi) ile karşı karşıya olması anlamına gelmektedir. Geniş anlamda karıştırılma ihtimali ise, markalar arasında herhangi bir şekilde bağlantı kurulması tehlikesini de içerir. Karıştırılma ihtimali kavramı zaman içerisinde, mahkeme kararları doğrultusunda, markalar arasında bağlantı olduğu ihtimalini de içerecek şekilde yorumlanarak genişletilmiştir.
Başka bir anlatımla karıştırılma (iltibas) iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Bozbel, S.: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Bu husus araştırılırken önce markalar arasında, daha sonra mal veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığına bakılmalı ve benzerliğin saptanmasında markaların bütün olarak bıraktıkları genel izlenim dikkate alınmalıdır (Teoman, : Yaşayan Ticaret Hukuku, C.1, Hukuki Mütalaalar, İstanbul 1992, s.34, 120 vd. – naklen: Cengiz, D.: Türk Hukukunda İktibas veya İltibas Suretiyle Marka Hakkına Tecavüz, İstanbul 1995, s.7,)
Benzerlik göreceli bir kavramdır. Tecavüzü oluşturan, alıcıların benzer markaları karıştırmaları ihtimalidir. Marka hakkının ihlalinden söz edebilmek için, iltibas tehlikesi gerekli ve yeterlidir (HGK’nın 09.03.2016 gün, 2014/11-842 E.-2016/288 K. sayılı kararı). Bu ihtimalin değerlendirilmesinde kıstas; bu işin ilgilisi veya uzmanı kimselerin değil, tüketicilerin algısı ve bakış açısıdır. Eğer tüketici konumundaki halk bu iki işaret arasında şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım gibi herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurabilecekse karıştırılma ihtimalinin varlığından söz edilebilir. Öğretide markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmektedir (Tekinalp, Ü.: Fikri Mülkiyet Hukuku, 5.b., İstanbul 2012, s.443)
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, hükümsüzlük iddialarına ilişkin yapılan değerlendirmede belirtildiği gibi taraflara ait markaların aynı olduğu (…), benzer mal ve hizmet sınıflarında faaliyet gösterdikleri, davacı kullanımlarının daha eskiye dayandığı gözetilerek tecavüz koşullarının somut olay bakımından gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Haksız Rekabet Bakımından Yapılan İnceleme Paris Sözleşmesi’nin 10. Maddesi gereği, ticari ve sınai konularda dürüst uygulamalara aykırı hareketleri ticari bir rakibin işletmesi, malları veya sınai ya da ticari faaliyetleri ile ilgili herhangi bir şekilde karışıklığa sebebiyet verecek nitelikteki hareketler haksız rekabet olarak kabul edilecektir.
İç hukukta ise haksız rekabet hususu Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olup TTK Md. 55/4 “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” hükmünü ihtiva etmektedir.
Somut olaya dönüldüğünde, davalı … A.Ş., 31.05.1994 tarihinde tescil edilmiş olup meslek grubu Yolcu Taşımacılığı ve Seyahat acenteleri (23) dir. Firmanın iş konusu, elektronik iletişim sistemleri vasıtasıyla hava, demiryolları, konaklama tesisleri ile sair turistik ürünlere yönelik rezervasyon ve tanıtım hizmetleri oluşturmaktadır. Eski unvanı …A.Ş. olan şirketin hali hazır unvanı 1999 tarihinde tescil edilmiştir. Bilindiği üzere, TTK m. 54 hükmünde aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar, ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırı olarak kabul edilmiş. TTK m. 55 hükmünde başlıca haksız rekabet halleri sayılmıştır. TTK m. 55/1/a/4 gereği, başkasının malları, ürünleri, faaliyetleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almak haksız rekabet teşkil eder. Davacının 2011 yılında davalı …’un 2016 yılında tescil edilen ve kullanılacağı emtia içerisinde … sınıf emtianın yer aldığı “…” markasının aynı olduğu gibi aynı emtia sınıfında kullanıldığı açıktır. Hal böyle olunca davalı kullanımlarının TTK m. 54, 55/1/a/4 gereği haksız rekabete yol açacağı kanaatine varılmıştır.
Ticaret Ünvanının Terkini Talebi Bakımından Yapılan İnceleme Tescilli ticaret unvanı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 50. Ve 52. maddeleri hükümleri ile korunmaktadır. Türk Ticaret Kanunumuzun 50. Maddesi;“Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir.”şeklinde,6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 52. Maddesi; “ Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir. Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir. ” Şeklinde olmak ile birlikte, ilgili düzenlemelerden de açıkça görülebileceği üzere; tescilli ticaret unvanı sahibi; kendi ticaret unvanı ile karıştırılabilecek ticaret unvanlarının tescili halinde, ilgili unvanların terkinini talep etme hakkını ve yetkisini haizdir.
6769 sayılı yasanın 7/3-e hükmü çerçevesinde marka sahibi “İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılmasını” yasaklayabilmektedir.
Somut olaya dönüldüğünde, davalının 1994 yılında tescil edilen ticaret unvanında davacının markası ile aynı olan “…” ibaresinin davacı markası ile aynılık taşıdığı, davalı …’un İTO kayıtlarına göre iş konusuna konaklama tesislerine yönelik tanıtım ve rezervasyon hizmetlerinin dahil olduğu, bu halin davacının tescilli markası “…” ile karıştırılmaya yol açacağı, davalı faaliyetlerinin davalı faaliyetinin davacı faaliyeti olarak karıştırılabileceği izahtan varestedir. Her iki ticaret unvanının ortak ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğu, Davacı yan ticaret unvanın da yer alan … ibaresinin bulunmasının, sonraki tescile konu edilen … unvanlı davalı ticaret şirketi ile benzer ve bağlantılı olduğu zannını uyandıracağı, davalı yanın ticaret unvanında yer alan … ibaresinin terkini koşullarının oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Tazminat Talepleri Yönünden Yapılan İncelemede
Her ne kadar davacı tarafça dava dilekçesinde maddi tazminat talebinde bulunulmuş ise de, 16/02/2023 tarihli celse de davacı vekili; “tazminat talebimizi yargılamanın gelmiş olduğu aşama göz önüne alınarak fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik atiye bırakıyoruz, tecavüzün tespiti ve men’ine ilişkin taleplerimizi yönünden davamızın kabulünü talep ederiz” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmakla maddi tazminat talepleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Davacı taraf aynı zamanda manevi tazminat talebinde de bulunmuştur. Marka hakkı tecavüze uğrayan kişi SMK m.l49/l/ç maddesinin TBK’nın 58. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda, şartların oluşması halinde manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Yukarıda da açıklandığı üzere, davalıların eylemlerinin, davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği yönündeki tespit ve değerlendirmeler ışığında manevi tazminata hükmedilebilmesi için aranan kusur şartının gerçekleştiği kabul edilmekle, marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, ,davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine keza manevi tazminatın maddi bir zenginleşme talebinden çok manevi tatmine yönelik bir talep olması, dolayısıyla somut olaya göre 10.000 TL manevi tazminat talebinin makul olduğuna kanaat getirilmiş, sebepsiz zenginleşmeye neden olmaması nedeni ile fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, alınan kök ve ek bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde davalı kullanımlarının davacıya ait marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile bunun önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli … ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinine, davalıya ait ticaret unvanının … ibaresinin terkinine, 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, maddi tazminat talebi bakımından bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalı kullanımlarının davacıya ait marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile bunun önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına,
2-Davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli … ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinine,
3-Davalıya ait ticaret unvanının … ibaresinin terkinine,
4-10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-Maddi tazminat talebi bakımından bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 683,10 TL karar harcından peşin yatırılan 990,50 TL’nin mahsubu ile kalan 307,40 TL bakiye karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen hükümsüzlük talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat miktarı yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
11-Maddi tazminat talebi yönünden vekalet ücreti konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
11-Davacı tarafından yapılan: 5.000,00 TL bilirkişi ücreti, 119,75 TL posta gideri olmak üzere toplam 5.119,75 TL’den kabul ve ret oranına göre hesap olunan 1.023,95 TL ve 737,50 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.761,45 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Davalı tarafından yapılan 93,00 TL posta gideri yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesap olunan 74,40 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.09/03/2023

Katip
e-imza

Hakim
e-imza