Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/140 E. 2023/64 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/140 Esas
KARAR NO : 2023/64

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men’i, Ticari Unvanın Sicilden Terkini, Maddi ve Manevi Tazminat,
DAVA TARİHİ : 16/12/2019
KARAR TARİHİ : 28/02/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men’i, Ticari Unvanın Sicilden Terkini, Maddi ve Manevi Tazminat, davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava ve devamı dilekçelerinde özetle ; Müvekkiline ait “…” ve “…” markalarının …, … ve … no ile Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli olarak korunmakta olduğunu; Müvekkile ait “…” ve “…” markalarının taklit edildiğini; Davalı tarafından kendi unvanı ile benzer olan “…” ticaret unvanının kullanıldığını; Kendi internet sitesine benzer bir internet sitesi kurarak kendi tescilli marka itibarına zarar verildiğini ve haksız rekabet yaratıldığını; Davalı şirketin, müvekkilin tescilli markalarını taklit ederek haksız ticari kazanç elde etmekte olup haksız olarak da ticari faaliyetine aynı iş kolunda, müvekkile ait benzer marka ile devam etmekte olduğunu; Davalı şirketin internet sitesi kurmuş kurduğunu, internet sitesinin kendi internet siteleri ile birebir benzer özelliklere sahip olduğunu; Davalı şirketin iltibas yaratmak suretiyle kendilerinin haklı ürününden haksız yere ticari portföyünden faydalandığını; Davalı şirketin davacı şirket hakkında ticari çevrede yanılgı yaratarak hatta bazı fuarlarda stant dahi açarak haksız kazanç elde etme amacı taşıyıp halen daha haksız ve yanıltıcı eylemlerine devam ettiğini; Davalı eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini; marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, davalının ticaret unvanının terkini, internet sitesinin erişime engellenmesi, 3.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminata faizi ile birlikte hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap ve devamı dilekçelerinde özetle ; davalı dosyaya sunduğu dilekçeler ile; Müvekkili …. Şti.’nin ticaret unvanının 2014 yılında tescil edilmiş olduğunu ve kullanılmakta olduğunu; Davacının ticaret unvanı 2009 yılında tescil edilmiş olsa da davacının “…” ibareli markasını 2015 yılından beri kullanmaya başladığını; Oysa ki müvekkili şirketin 2014 yılından beri markalarını kullanmakta olduğunu; Ayrıca davacı şirketin durumdan haberdar olmasına karşın beş yıl boyunca müvekkile karşı dava açmadığını; Davacının dava açmadaki esas nedeninin, müvekkilin kendisine ait “…” ibareli ticaret unvan ve markasıyla dünyanın sayılı malzeme üreticilerinden biri haline gelmesinden ötürü haksız menfaat temin etme amacı olduğunu; Müvekkili şirketin yapmış olduğu marka başvurusuna davacı şirketin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil yönünden itirazda bulunmuş olduğunu; Davacı şirketin iddia ettiğinin aksine, tarafların markaları arasında ne bir şekil benzerliğinden ne sınıf benzerliğinden ne de ibare benzerliğinden bahsetmenin mümkün olmadığını; Zira davacı şirket adına 07 no.lu sınıfta tescil edilmiş hiçbir marka bulunmadığını; Davacının marka hakkına tecavüz yönünden bir talepte bulunamayacağı gibi haksız rekabet yönünden de bir talepte de bulunamayacağını; zira bir haksız rekabetin varlığının söz konusu olabilmesi için davacı şirketin “…” markası ile imalat yaptığının ve …sınıflarda üretim yaptığını ispatlaması gerektiğini; davacının piyasada hiçbir tanınırlığının bulunmadığını; Davacı şirketin aksine müvekkili şirketin Tübitak ve yatırım teşvik belgeli onaylı pek çok ürününün bulunduğunu; Davanın tarafı şirketlere ait markaların bir bütün olarak görünüş, yazı puntosu ve sair yönlerden birbirinden farklı olduğunu; haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliler toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememize sunulan 14/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … numara ile “ …”, … numara ile “…”, … numara ile “…” markalarının davacı adına tescilli olduğu, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … numara ile “… şekil”, … numara ile “…”, … numara ile “..”, .. numara ile “…” markalarının davalı adına tescilli olduğu, davalının internet sayfası, Instagram sayfası genelinde ve dosya kapsamında adına tescilli “implament” markasını kullandığı, söz konusu kullanımın davacı markalarıyla benzer olmaması sebebiyle davacının marka hakkına tecavüz teşkil etmediği, davalının Instagram hesabında sadece künye bölümünde “…” ibareli marka kullanımını davacının tescilli ” …” ve “…” ve “…” markaları ile ayırt edilemeyecek denli benzer olduğu bu sebeple iltibas yarattığı ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, eskiye dayalı kullanım sebebiyle Öncelikle hak sahipliğinin davalı tarafa ait olmadığı ” …” ibareli markaların gerçek sahibinin davacı taraf olduğu, “…” ibaresi ayırt ediciliği zayıf bir marka olmadığı, davacı şirketin yasal ticaret unvanının “… Şti” olduğu, davalının yasal ticaret unvanının ise “… Ltd Şti” olduğu, her iki Ticaret unvanı incelendiğinde unvanda bulunan ayırt edici “…” ibaresinin aynı olduğu, davacının huzurdaki uyuşmazlığa konu faaliyet konusunun “diş hekimliğinde tıpta ve diş laboratuarlarında gerekli olan diş hammaddesi sarf malzemeleri alet edavat ve araç gereçlerin imali, ithali, ihracı ve toptan perakende ticareti yapmak” olduğu, davalının hukuki uyuşmazlığa konu faaliyet konusunun “Her türlü dental implant, dental implant parçaları, dental implant ölçü alma……. Dental sektörlerde kullanılan ve kullanılacak olan alet edevat ve makine, cihaz ve malzeme, aksesuarlar ile her çeşit dişçi tornalarının, kompresörlerinin, ünit, fotöy ve röntgen cihazlarının, dişçilik ve modelcilikte kullanılan madde, malzeme, alet, edevat, aksam, makine, aksesuarlar ile şırınga ve iğnelerin, cerrahi ve tedavide kullanılan diğer alet, edevat, taşıyıcı, tarayıcı, kesici, sökücü, aşındırıcı, kopyalayıcı, aktarıcı, aydınlatıcı, form ve şekil verici, pişirici, sterilize edici, karıştırıcı, tanı koyucu, polimerize edici, tababet laboratuar malzeme, film, alet, edevat, makinelerinin, sistemlerinin, aksesuarlarının yapabilmek için ithalat, ihracat, montaj, imalat, alım ve satım faaliyetlerinde bulunacaktır” olduğu, davalının ürettiği implant ürünün sektörde “diş sarf malzemesi” olarak kullanılması sebebiyle davacının ticari faaliyet konusunda tescil tarihinden kaynaklanan öncelik hakkının bulunduğu, davacının internet sitesi incelendiğinde ithalatçı bir firma olduğu fiilen kendilerinin bir ürün üretmediği sektörde kullanılan ürünleri ithal ederek satışını yaptığı ve davalının bu eylemlerinin tescil ettirdiği faaliyet konusu ile örtüştüğü, davalının ise aynı sektörde ithalat ve ihracat alım ve satım yerine üretim ve imalat yaptığı henüz fiilen ithalat ve ihracat faaliyetlerinin bulunmadığından esas sözleşmesinde yer alan “Her türlü dental implant, dental implant parçaları, dental implant ölçü alma… sektörlerde kullanılan ve kullanılacak olan alet edevat ve makine, cihaz ve malzeme, aksesuarlar ile her çeşit dişçi tornalarının, kompresörlerinin, ünit, fotöy ve röntgen cihazlarının, dişçilik ve modelcilikte kullanılan madde, malzeme, alet, edevat, aksam, makine, aksesuarlar ile şırınga ve iğnelerin, cerrahi ve tedavide kullanılan diğer alet, edevat, taşıyıcı, tarayıcı, kesici, sökücü, aşındırıcı, kopyalayıcı, aktarıcı, aydınlatıcı, form ve şekil verici, pişirici, sterilize edici, karıştırıcı, tanı koyucu, polimerize edici, tababet laboratuar malzeme, film, alet, edevat, makinelerinin, sistemlerinin, aksesuarlarının yapabilmek için ithalat, ihracat, montaj, imalat, alım ve satım faaliyetlerinde bulunacaktır” ifadesinden ithalat, ihracat, montaj, imalat, alım ve satım faaliyetleri ibarelerinden kaynaklanan iltibas tehlikesinin bulunduğu görüş ve kanaatleri bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 22/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; … no.lu “…” markasının … sınıfta, … no.lu “…” markasının … sınıfta ve … no.lu “…” markasının … sınıflarda davacı adına tescilli olduğu; davacı adına tescilli markaların … sınıfta “diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar”, … sınıfta “diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar” ve 35. sınıfta “diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç); diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” dahil olmak üzere muhtelif mal ve hizmetlerde tescil edilmiş olduğu, davalının … internet sitesindeki kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği iddia edilmişse de belirtilen alan adlı internet sitesinin arşiv kaydı incelendiğinde dava konusu ”…” ibresinin kullanıldığına dair bir tespit yapılamadığı, İlgili alan adı ve sayfa içerisindeki markasal kullanım şeklinde olduğu; Davalının … alan adlı internet sitesinde kullandığı “…” markası ile davacının “…” esas unsurlu markaları arasında işitsel, fonetik açıdan benzer bulunmamakla, dava konusu … alan adlı ve site içeriğindeki kullanımların marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, alan adının erişime kapatılması şartlarının oluşmadığı, davalının instagram hesabı incelendiğinde, “…” ibareli instagram hesap adında “…” ibaresinin markasal etki yaratacak şekilde kullanıldığı; davacı adına … ve …. sınıflarda tescilli olan … tescil no.lu markası ile davalının instagram sayfasında şeklindeki markasal kullanımda esas unsurun “…” ibaresi olduğu; Taraf markalarının esas unsuru olan “…” ibaresi diş hekimliği/diş sağlığı sektöründe tanımlayıcı nitelikte bir ibare olmayıp ayırt ediciliğinin yüksek olduğu, “…” ibaresinin davacı adına tescilli olması ve aynı sektörde faaliyette bulunan davalı şirketin bu ibareyi instagram alan adı ve içeriğinde markasal etki yaratacak şekilde kullanması, tüketici nezdinde ürünlerin kaynağının aynı işletme olduğu veya birbiri ile bağlantılı işletmeler olduğu izlenimi yaratabileceğinden marka hakkına tecavüz koşullarının mevcut olduğu, davalı taraf markasal kullanımına … tescil no.lu “…” markasını dayanak olarak göstermişse de. SMK m. 155 uyarınca davalının dayanak yaptığı marka tescilinin davada savunma yapılmasının önünün kapatılmış olduğu, davalı ticaret unvanını dürüstlük kuralına uygun kullanıyor olduğundan, davacının marka hakkına tecavüz nedeniyle ticaret unvanının terkini koşullarının oluşmadığı, davalı eyleminin davacının marka hakkına tecavüz teşkil kanaatine varılacak olursa, aynı markanın taklit üründe kullanılması suretiyle bir çıkar elde etmiş olmanın TTK m. 55/1/a/4 uyarınca davacının emeğinden haksız faydalanma olarak haksız rekabet kapsamında değerlendirilebileceği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
İşbu dava 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış davalı şirketin, davacı şirket adına tescilli “…”, “…”, “…” markaları aleyhine yarattığı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, davalının ticaret unvanının terkini internet sitesinin erişime engellenmesi, maddi ve manevi tazminat talepli davadır.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, … numara ile “ …”, … numara ile “…”, … numara ile “…” markalarının davacı adına tescilli olduğu, … numara ile “… şekil”, …numara – …”, … numara ile “…”, … numara ile “… – …” markalarının davalı adına tescilli olduğu görülmüştür.
Bilişim Uzmanı bilirkişi tarafından yapılan incelemede, davalının … alan adı ve site içeriğinde “…” ibaresini markasal etki yaratacak şekilde bir kullanımının olmadığı, ancak davalının “…” adlı instagram hesap adında “…” ibaresinin markasal etki yaratacak şekilde kullanıldığı tespit edilmiştir.
Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabet Bakımından Yapılan İnceleme
Markaların karıştırılma ihtimalinde ölçüt “halk” olarak belirlenmiştir. Bir markanın diğer bir marka ile karıştırılma ihtimali bu malın uzman veya pazarlayıcıları nezdinde değil halk nezdinde araştırılacaktır’. Halk terimini belirlerken, malın veya hizmetin niteliği ve hedef aldığı halk kitlesini nazara almak gerekmektedir. Bazı mal ve hizmetler tüm halk kitlesine hitap edebileceği gibi bazıları sadece belli kesimler tarafından ilgi görür.
Doktrinde haklı olarak belirtildiği üzere markaların kapsadığı mal/hizmetler ne kadar yakın (benzer) olursa, iltibas (karıştırılma) ihtimalinin önlenebilmesi için yeni markanın eskisinden o kadar farklı olması gerekir ve iltibas tehlikesi geniş yorumlanmalıdır.
Nitekim Yüksek Mahkeme 07.04.1997 tarihli E. 1997/659; K. 1997/2470 sayılı kararında da belirttiği üzere, bir markanın bütün olarak bıraktığı genel intiba esas olduğu gibi, başkasına ait tescilli bir markaya, toplu olarak bıraktığı toplu intiba itibarıyla ilk bakışta kolayca tefrik edilemeyecek şekilde benzeyen ve bu suretle iltibasa sebebiyet verecek bir markayı kullanan kimse, markanın benzerinin kullanmış sayılır”, demektedir.
Tescilli marka ile kullanılan işaret arasında isterse görsel ve sesçil (fonetik) yönden benzerlik var olmasın, hatta genel görünüş açısından ayniyet veya benzerlik bulunmasın, halk bunlar arasında herhangi bir şekilde bağlantı kuruyorsa karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti kabul edilecektir. Dolayısıyla aralarında karıştırılma ihtimali olduğundan söz edilen işaretlerin bütün olarak değerlendirilmesi, görsel, fonetik, kavramsal yönleriyle benzerlik taşımaları aranmaktadır. Yahut bu benzerlikleri taşımıyorlarsa dahi iki marka arasında aynı işletmeye ait olabileceği, bu markaların seri markalar olabileceği türünde bir bağlantı kurulmasına sebep olması gerekmektedir. Kural olarak başvurusu yapılan işaretin bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, hedef kitlenin ortalaması bakımından tescilli bir marka veya başvurusu yapılmış bir işaret ile ilk bakışta ayırt edilemeyecek bir benzerliği ortaya koyuyorsa karıştırılma ihtimali var demektir.
Markalar iki unsurdan meydana gelir. Bunlar “esas unsur” ve “yardımcı unsur”dur. Esas unsur markada bulunması zorunlu bir unsur iken, yardımcı unsur için aynı zorunluluk yoktur. Markalar arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken markaların esas unsurları karşılaştırılır. Esas unsur, markadaki ayırt ediciliği sağlayan, özgün olan, fark yaratan işarettir. Esas unsur, bir kelime, resim, renk, şekilden oluşabileceği gibi, bunların iki ya da daha fazlasının kombine edilmesi ile de oluşturulabilir.
Yardımcı unsur ise, ayırt edici özelliği bulunmayan, herkesçe kullanılabilen unsurlardır. Markaların parçalara ayrılarak inceleme yapılmasına ve özellikle tek başlarına ayırt edici gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına gerek yoktur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi, markaların bütünü göz önünde bulundurularak, genel görünüş itibari ile yapılır. Bütünsel benzerlik değerlendirmesinde,markaların esas unsurları ön plana çıkarılarak, bu unsurların benzer olup olmadıkları, markanın bütününde fark yaratıp yaratmadıklarına bakılır: “Markalar arasında ayırt edicilik, markaların esas unsurlarının karşılaştırılması ile tespit edilmelidir. Markaların parçalara ayrılarak inceleme yapılmasına ve özellikle tek başlarına ayırt edici gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına gerek yoktur.
Taraflara ait markaların karşılaştırılmasında markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, taraf markalarının görsel, işitsel ve fonetik olarak benzer olduğu, markalarda yer alan “…” esas unsurunun ayırt edici gücünü tespit edilmesi gerekliliği anlaşılmaktadır.
Esasen güçlü marka ve zayıf marka ayırımının kanuni bir dayanağı bulunmamaktadır. Ancak bu ayırırım gerek öğreti gerekse yargı kararlarında markaya tanınacak korumanın kapsamının belirlenmesinde önemli bir ayırım olarak kabul edilmektedir. Uygulamada markalar sahip oldukları ayırt edici gücün ölçüsünde göre “güçlü marka” veya “zayıf marka” olarak nitelendirilmektedir. Bir markadaki ayırt edici unsurun gücü markaya sağlanan korumanın kapsamını genişletir veya daraltır. Bir markanın ayırt edici gücü yüksekse korumanın kapsamı genişler; ayırt edici gücü düşük olan markalarda korumanın kapsamı daralır.
Güçlü bir marka, esas unsuru daha ziyade fantezi ibarelerden oluşan, içinde yaratıcılık barındıran markadır. Tescilli olduğu mal veya hizmetle hiçbir ilgisi bulunmayan işaretler ile herhangi bir anlamı olmayan, türetilmiş işaretler güçlü markalardır”. Zayıf marka ise, bünyesinde ağırlıklı olarak serbest işareti veya günlük kullanımları barındıran ya da ilgili mal ve hizmetin tanımına veya özelliklerine yakın bir işaretin esas unsur olarak yer aldığı markadır.
Zayıf bir marka seçen kimse bunun hukuki sonuçlarına katlanmak durumundadır. Zayıf marka hak sahibine sınırlı bir koruma sağlar. Şöyle ki, tasviri/tanımlayıcı işaretlerin tek başına tescili mümkün değilken, zayıf ayırt ediciliğe sahip markalar SMK uyarınca tescil edilebilirler. Ancak, tescile rağmen, iltibas halinde hak sahibine çok sınırlı bir koruma sağlamaktadır”. Zayıf marka tescil edilmiş olması sahibine ayırt ediciliğin zayıf olduğu mal ve hizmetler için inhisari hak tanımaz. Yani zayıf markanın sahibi ilgili markanın normalde (ayırt edici gücü yüksek olsaydı) iltibas teşkil edebilecek bir benzerlerinin üçüncü kişilerce kullanılmasına tahammül etmek zorundadır. Aksi halde, zayıf markaya ayırt ediciliği yüksek markalara sağlanan korumanın sağlanacak olursa hem jenerik kavramı hem de sulandırma kavramı anlamını yitirecektir.
Somut olayda, teknik bilirkişilerce hazırlanan raporda da belirtildiği üzere, taraf markalarının esas unsuru olan “…” ibaresidir. Bu ibare diş hekimliği/diş sağlığı sektöründe tanımlayıcı nitelikte bir ibare değildir. Belirtilen sektörde “…” ibaresi özgün bir ibare olmakla, ayırt edici gücü yüksektir. Netice itibariyle, davacı şirket, diş alanına ilişkin sarf malzemeleri satmakta, tek kullanımlık dolgu temizleme, beyazlatma, dezenfekte etme maddeleri satışını yapmaktadır. Davacının diş hekimlerine sunduğu ürünler “sarf malzemesi” olarak nitelendirilen “ölçü malzemeleri, dezenfektan ürünler, el aletleri, endodonti” yani kanal tedavisinde kullanılan ürünler ve dolgu malzemeleri şeklindedir. Davalı şirket ise, … ürünlerinin üretimi/satışı ile implanta ilişkin yan ürünlerin satışını yapmaktadır. Davalı, diş hekimlerine “implant ve kaplama parçaları (… için özel olarak üretilen üst yapı)” ürünlerinin üretimini yapmaktadır. Özetle, davacı şirket ve davalı şirketin üretim ve/veya satışını yaptığı ürünler birebir aynı olmasa dahi bu ürünlerin aynı faaliyet alanında (diş hekimliği/diş sağlığı alanında) kullanılan ürünler olduğu anlaşılmaktadır. Markalar arsında bağlantı kurulması ihtimali dahi iltibasın varlığı için yeterli kabul edilmektedir. Bu kapsamda, “…” ibaresinin davacı adına tescilli olması ve aynı sektörde faaliyette bulunan davalı şirketin “…” ibaresini markasal etki yaratacak şekilde kullanması, tüketici nezdinde ürünlerin kaynağının aynı işletme olduğu veya birbiri ile bağlantılı işletmeler olduğu izlenimi yaratabilecektir. Davalının instagram alan adı ve içeriğinde “…” ibaresini markasal etki yaratacak şekilde kullanıyor olması marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davalı tarafça davalı şirketin markasal kullanımının tescile dayandığına ilişkin savunmada bulunulduğu görülse de, davalının savunmasına dayanak yaptığı …tescil nolu “…şekil” markasının …sınıflarda davalı adına tescil edildiği, marka tescil başvurusunun 16.09.2019 tarihinde yapılmış olduğu, 25.09.2020 tarihinde markanın tesciline karar verildiği görülmüştür. Davalının savunmasına dayanak gösterdiği … tescil no.lu “…” markası …. sınıfta “diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” için tescil edilmiştir. Davalının ürettiği/sattığı ürünler “diş hekimliği/diş sağlığı sektörü” ile ilgili ürünlerdir. SMK m. 155 uyarınca, önceki tescilli hak sahiplerinin açtıkları tecavüz davasında sonraki tescilin dayanak savunma yapılmasının önü kapatılmıştır. Buna ilişkin Yargıtay kararında, “SMK’nın 155. maddesinde, marka, patent veya tasarım hakkı sahibinin, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceği düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde de açıklandığı üzere bu madde ile başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz ettikleri tespit edilen kişilerin, o sınai mülkiyet hakkından daha sonraki bir tarihte kendi adlarına yapılan tescile dayanmalarının önü kapatılmıştır. Diğer bir deyişle sonraki tarihli tescil, bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmemiştir. Bu durumda, yukarıda da açıklandığı üzere, SMK’nın yürürlük tarihi olan 10/01/2017 tarihinden sonraki dönem için davalının tescilli markası ve bunu kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturacağı ve haksız rekabet yaratacağı, SMK’nın yürürlük tarihinden önceki dönem için ise yukarıdaki bentte de açıklandığı üzere markanın tescil edildiği şekliyle kullanılmamasının davacının markasına tecavüz teşkil ettiği kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalının kullanımının tescilli olduğundan bahisle aksi kanaate ulaşılması da doğru bulunmamıştır. ” kararı ile de bu husus vurgulanmıştır. Dolayısı ile davalı, “…” esas unsurlu markayı “diş hekimliği/diş sağlığı ile ilgili ürünler” alnında davacının marka tescillerinden daha önceki tarihlerde kullandığını ispat eder bir delil de ibraz etmediğinden, davacının belirtilen faaliyet alanında “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğu sonucuna varılmıştır.
Haksız rekabet yönünden yapılan incelemede ise, rekabetin, doğruluk ve kalitesini yükseltmek, işletmelerin verimini arttırmak ve fiyatları düşürücü etkisi olduğu tartışmasızdır. Ancak bu durumun kötüye kullanılmaması, doğruluk ve dürüstlük çerçevesinde rekabetin gerçekleştirilmesi, değişen teknoloji ve ekonomik şartlar, firmalar arasındaki piyasadan büyük pay alma hırsı nedeniyle mümkün olmadığından TTK’da düzenleme yapılmıştır. Kişinin kendi emeği ve çabasına dayanması halinde rekabet, ilgili piyasayı olumlu yönde etkileyecek ve daha iyiye ulaşmak için diğer firmaları teşvik edecektir. Bu şekilde olmadan başkasının emeğinden ve çabasından yararlanmaya çalışmak suretiyle rekabet yapılması ise haksız rekabet teskil edecektir.
TTK m. 54 uyarınca, rakipler veya tedarikçilerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı davranış ve ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Bu kapsama giren her türlü fiil haksız rekabet olarak nitelenir. TTK 54’de genel bir haksız rekabet tanımı verilmiş olup, uygulamada çok sık rastlanan bazı haksız rekabet hallerine TTK m. 55. maddede özel olarak yer verilmiştir.
Somut olayda, davalı eyleminin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini iddia edilmektedir. Marka hakkına tecavüz, doğrudan doğruya ilgili işareti korumaktadır. Haksız rekabet ise, bu işaretlerin kullanılması sonucunda emeğin haksız olarak kullanılmasını önlemeye yaramaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca, rakipler veya tedarikçilerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı davranış ve ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Bu kapsama giren her türlü fiil haksız rekabet olarak nitelenir. TTK 54. maddesinde genel bir haksız rekabet tanımı yapılmış olup, uygulamada çok sık rastlanan bazı haksız rekabet hallerine TTK 55. maddede özel olarak yer verilmiştir. TTK 55. maddede, örnek olmak üzere (sınırlayıcı nitelikte olmadan) haksız rekabet sayılan haller:
(1) dürüstlük kurallarına aykırı reklâm ve satış yöntemleri ve diğer hukuka aykırı davranışlar, (2) sözleşmeyi ihlâle ve sona erdirmeye yöneltmeler, (3) başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma, (4) üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etme, (5) iş şartlarına uymama ve (6) dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartları kullanma olmak üzere altı ana başlık altında sayılmıştır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, Kanunun 55. maddesinde sayılan bu haller sınırlı sayıda değildir.
TTK m. 55/1/a/4 bendi uyarınca “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” iyi niyet kurallarına aykırı bir davranıştır ve haksız rekabet hali olarak nitelendirilir. Madde hükmüne göre, karışıklığa yol açabilecek benzerliklere sebebiyet vermek bir haksız rekabet halidir. Zikredilen madde de sayılan eylemlere bakıldığında bir kişiye ait olan ürün, faaliyet veya işleri ile ilgili olarak üçüncü kişinin karışıklığa yol açacak davranışlarında bulunması halinin haksız rekabetin varlığından söz edebilmek için yeterli olduğunu ve bunun bilerek veya bilmeyerek yapılmasının haksız rekabetin varlığını etkilemeyeceği belirtmiştir.
Haksız rekabetin varlığından bahsedebilmek için, kullanımın “haklı bir nedene dayanmaması” ve karıştırılma tehlikesinin olması yeterlidir!. Benzerliğin teknik bir zorunluluktan kaynaklanması haklı bir neden olarak kabul olunabilir. Ancak, teknik zorunluluktan kaynaklanmayan benzerliklerde haksız rekabetin varlığı kabul olunur.
Karıştırılma nedeniyle haksız rekabetin tespitinde, normal ve orta seviyedeki alıcıların iltibasa konu olan ürün/hizmet nedeniyle yanılma ve aldanmaya düşüp düşmeyecekleri ölçü alınır. Davalı eyleminin davacının “…” esas unsurlu markasından doğan haklara tecavüz teşkil ettiğine dair yukarıda yapılan tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında benzer markanın kullanılması suretiyle bir çıkar elde etmiş olmak TTK m. 55/1/a/4 uyarınca davacının emeğinden haksız faydalanma olarak haksız rekabet kapsamında değerlendirileceğinden somut uyuşmazlıkta haksız rekabet koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Ticaret Ünvanı Terkini Yönünden Yapılan İnceleme
Marka ve ticaret unvanı ticari hayatta kullanılan ve farklı fonksiyonları olan ayırt edici işaretlerdir. Marka mal ve hizmetleri diğerlerinden ayırt eder. Ticaret unvanı ise, taciri diğer tacirlerden ayırt eder. TTK m. 50 vd. maddelerinde “ticaret unvanı” ve “işletme adı”nın korunması sistemi getirilmiştir. Bir tüzel kişinin ticaret unvanı Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmişse, bu unvanın diğer bir unvandan ayırt edilmesi için sonradan tescil edilen tüzel kişi ortaklığın unvanına gerekli ekleri yapması zorunludur (TTK m.45). Ticaret unvanının daha önceden tescil edilmiş bir ticaret unvanı ile iltibas yaratacak şekilde kullanımı hâlinde, ticaret unvanını ilk tescil ettiren kişinin bu kullanıma son verilmesini mahkemeden talep etme hakkı vardır (TTK m. 52).
Davacı, davalı şirket unvanında “…” ibaresinin kullanılmasına muvafakatlerinin bulunmadığını; davalı şirket unvanından “…” ibaresinin terkinini talep etmektedir. Dava dilekçesinin incelenmesinde TTK m. 52’ye dayalı bir talep olmadığı görülmektedir. Davacı, davalının markaya tecavüzünün bir başka tezahürünün davalının unvanı olduğunu belirterek davalı şirket unvanından “…” ibaresinin terkinini talep etmektedir. Bu nedenle davacının talebi doğrultusunda yalnızca SMK hükümleri kapsamında inceleme yapılmıştır.
Mülga 556 sayılı MarKHK döneminde bu yönde açık bir hüküm olmasa da SMK’da işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması marka hakkına tecavüz hallerinden biri olarak düzenlenmiştir (SMK m.7/3/e). Marka sahibi, markasının üçüncü kişilerce ticaret unvanı veya işletme adı olarak kullanılmasını yasaklama hakkına sahiptir. Bu hüküm ile amaçlanan, doğrudan markasal olarak kullanılmasa dahi markasal etki doğurabilecek ticaret unvanı veya işletme adlarını kullanılmasını önlemektir. Bu halde, ticaret unvanı ve işletme adının fiilen kullanılması yasaklanabileceği gibi, ticaret unvanı ve işletme adının terkini de talep edilebilir'”.
Somut olay açısından inceleyecek olursak, davacı şirket adına tescilli olup esas unsuru “…” ibaresi olan markalar Nice … sınıfta “diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar”, … sınıfta “diş hekimliği ve veterinerlik sınıfta “diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) diş hekimliği ve veterinerlik için alet,cihaz ve mobilyalar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” dahil olmak üzere muhtelif mal ve hizmetlerde tescil edilmiştir. Davalı şirket unvanındaki çekirdek unsur “…” ibaresidir. Davalı şirket “… ŞTİ.” unvanı ile 12.09.2014 tarihinde kurulmuştur. 2018 yılında şirket unvanı “…ŞTİ.” olarak değiştirilmiştir. Şirketin faaliyet konusu“her türlü dental implant, dental implant parçaları, dental implant ölçü alma… sektörlerde kullanılan ve kullanılacak olan alet edevat ve makine, cihaz ve malzeme, aksesuarlar ile her çeşit dişçi tornalarının, kompresörlerinin, …. kesici, sökücü , aşındırıcı, kopalayıcı, aktarıcı…. Labortuar malzeme, film, alet, edevat, makinelerinin, sistemlerinin, aksesuarlarının, akamlarının ve tüm bunların bilgisayar yazılımlarını, ….yapabilmek için ithalat, ihracat, montaj, imalat, alım ve satım faaliyetlerinde bulunacaktır” vs. Konulardır. Davacı adına tescilli olan markaların esas unsuru “…” ibaresi ve davalı şirket unvanının ek unsuru “…” ibaresi olmakla söz konusu ibarelerin benzer olduğu görülmektedir. Bu benzerlik nedeniyle, SMK m. 7/3/e uyarınca davalı şirket unvanından “…” ibaresinin terkini şartlarının mevcut olduğu kabul edilebilir. Ancak davacı ve davalı şirketler “turizm, eğitim, taşımacılık” gibi doğrudan bir hizmet sektöründe faaliyet göstermemektedir. Yani, ürün üretim ve/veya satışı vs. alanında faaliyet göstermektedirler. Bir hizmet sektöründe (turizm, eğitim, taşımacılık gibi) faaliyet gösteren işletmelerde ticaret unvanı, taciri tanıtma özelliğinin yanı sıra, müşteriler nezdinde ilgili hizmet ile de bağdaşarak işletmeyi tanıtıma, hizmet markası olarak tanıtıma yaptığı katkı göz ardı edilmemektedir. Bu hallerde, ticaret unvanı tüketiciler nezdinde “markasal etki” yaratabilmektedir. Hizmet sektörü dışındaki faaliyet alanlarında ise, bir ticaret unvanı dürüst şekilde kullanılıyorsa üçüncü kişinin markasını ihlal etmediği kabul edilir. Somut olayda, davalının ticaret unvanı “… LTD. ŞTİ.”dir ve davalının ürünlerinde kullandığı marka “…*şekil” markasıdır. Davalı ticaret unvanını dürüstlük kuralına uygun kullanıyor olduğundan, davacının marka hakkına tecavüz nedeniyle ticaret unvanının terkini koşulları oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tazminat Talebi Bakımından Yapılan İnceleme
Yine 6769 sayılı Kanunun “Tazminat” başlıklı 150. Maddesine göre “(1)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
(2)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.
(3)Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
“Yasanın “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151-
(1)Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
(2)Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.” hükümlerine amirdir.
Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Markaya tecavüz nedeniyle marka sahibinin uğradığı maddi kayıp, fiili zarar ve yoksun kalınan kazançtan oluşmaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir.
Davacı yanın dosyaya sunmuş olduğu beyanlar ve deliller kapsamında bu hesaplama usullerinden hangisini seçtiği hususunda bir açıklamada bulunmadığı görülmüştür. Dava dilekçesinde, “…Davalı bu suretle haksız rekabette bulunup, haksız kazanç elde etmekte ve 556 sayılı KHK’ye İmuhalefet eden davalı müvekkiti maddi ve manevi zarara uğratmaktadır. Bu nedenle haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00-TL maddi ve 5.000,00-TL manevi İ avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talebimiz bulunmaktadır. KHK’nin 66. Maddesinde, marka tecavüzüne dayalı yoksun kalınan kazancın saplanma usulleri belirtilmiştir. Bu düzentemeye göre marka sahibinin elde edeceği muhtemel gefir, tecavüz edenin elde ettiği kazanç veya lisans bedeli, yoksun kalınan kazanç karşılığı olarak düzenlenmiştir. Bu nedente davalı tarafından müvekkil adına marka hakkına tecavüz eden davalının rekâbeti olmasaydı, müvekkilin markalarını kullanması ite elde edebileceği muhtemel gelire göre fazlaya filişkim haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000,00-TL yoksun kalınan kazancın ticari avans faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir.” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüş ise de 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında hangi hesaplama yöntemini tercih edildiğine dair beyanda bulunulmadığı görülmüştür. Mahkememizce 05/01/2023 tarihli duruşmada bu hususta davacı yana beyanda bulunması için süre verilmiş ancak herhangi bir beyanda bulunulmadığı görülmekle ispatlanamayan zarar nedeni ile tazminat taleplerinin reddi cihetine gidilmiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde, davalının … ibareli markasal kullanımlarının davacıya ait marka hakkında tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile bu tecavüzün menine ve bu bağlamda davalıya ait İnstagram hesabında yer alan … ibaresinin çıkarılmasına, Ticaret unvanının terkinine ilişkin talebin reddine, Tazminat taleplerinin reddine, davalı eylemi, aynı zamanda haksız fiil teşkil ettiğinden hüküm özetinin kararın kesinleşmesine müteakip Türkiye de yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeten birinde masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının … ibareli markasal kullanımlarının davacıya ait marka hakkında tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile bu tecavüzün menine ve bu bağlamda davalıya ait İnstagram hesabında yer alan … ibaresinin çıkarılmasına,
2-Ticaret unvanının terkinine ilişkin talebin reddine,
3-Tazminat taleplerinin reddine,
4-Hüküm özetinin kararın kesinleşmesine müteakip Türkiye de yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeten birinde masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 179,90 TL karar harcından peşin yatırılan 170,78 TL’nin mahsubu ile kalan 9,12 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan: 4.500,00 TL bilirkişi ücreti, 94,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 4.594,00 TL’den dava kısmen kabul kısmen ret olduğundan takdiren %50’si 2.297,00 TL ve 215,18 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.512,18 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
10- Davalı tarafından yapılan: 1.500,00 TL bilirkişi ücreti yargılama giderinden dava kısmen kabul kısmen ret olduğundan takdiren %50’si 750,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmının davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.28/02/2023

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza