Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/139 E. 2023/3 K. 05.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/139 Esas
KARAR NO : 2023/3

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
DAVA TARİHİ : 08/12/2019
KARAR TARİHİ : 05/01/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2016 ile 2019 yılları arasında belli aralıklarla davalı …Tic. Ltd. Şti’nde servis elemanı olarak çalıştığını, Eylül 2019 tarihinde müvekkil bir arkadaşının kendisine çok benzeyen birinin televizyonda gördüğünü söylemesiyle müvekkil “…” isimli iki dakikalık reklam filminde yer aldığını öğrendiğini, reklam filmi 14/02/2017’den – 05/10/2019 tarihleri arasında davalı şirketlerin şubelerinde yer alan televizyonlarda, Youtube, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya adreslerinde, ayrıca Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirliklerindeki şubelerinin sosyal medya adreslerinde yayınlandığını, müvekkilin bilgisi, izni ve rızası olmadan reklam filminde oynatıldığını, şimdilik 5.000-TL manevi ve 500-TL maddi tazminatın davalılardan alınarak taraflarına verilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ticaret Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …, müvekkil şirket bünyesinde 2016 – 2019 tarihleri arasında servis elemanı olarak çalıştığını, davacının iddia ettiği çekim kesinlikle müvekkil şirket tarafından yapılmamış olup davacı ile müvekkil şirketin reklam tanıtımına ilişkin bir anlaşması bulundığını, davacı ile müvekkil şirket arasındaki tek ilişki iş ilişkisi olduğunu, ayrıca müvekkil şirket ile 3. Davalı şirket … Ticaret Anonim Şirketi arasında hiçbir hukuki ve fili irtibat bulunmadığını, bu yüzden dava konusu videonun kaydı fiilinden sorumlu şirket olmadığını, davacı her ne kadar 2016 yılı itibariyle izni, rızası ve yazılı onayı olmaksızın bilgisi dışında tanıtım videosu çekildiğini iddia etmiş ise de söz konusu video kaydı izlendiği zaman, çekim için teknik ekip ve kast oluşturulduğunun açıkl olduğunu, dolayısı ile davacının, tanıtım videosu çekilirken, bu durumdan haberdar olmaması mümkün olmadığını, kıyafetler ve kurgusu ile rutin bir iş günü olmadığı ortalama düzey bir insan tarafından dahi hiçbir tespit olmadan anlaşılabilecek durumda olduğunu, bu yüzden temelini Borçlar Kanunu’ndan alan ve haksız fiile dayalı olan işbu uyuşmazlıklara en önemli husus ‘rıza’ hususu olduğunu, eğer rıza var ise artık iddia sahibi işbu kanundan kaynaklı talepte bulunamayacağını, haksız ve hukuki mentenne yoksun ikame edilen işbu davanın öncelikle pasif husumet yokluğundan ve zaman aşımı itirazları yönünden usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte olması halinde esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ….Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …söz konusu videonun çekildiği sırada video kaydının yapıldığından ve ayrıca bu videonun bazı platformlarda yayınlanmak suretiyle tanıtımının yapılacağından haberdar olduğunu, ayrıca bu duruma açık rıza gösterdiğini, keza dava dilekçesinde de video çekimi yapılması için servis yaptığını belirten davacı ardından söz konusu videodan uzun yıllar sonra 2019 yılında haberdar olduğunu iddia ettiğini, ayrıca davacının iddiasına göre video gün boyunca, davacının 2016 – 2019 yılları arasında çalışmış olduğu …Ltd, Şti şubesinde de yayınlandığını, kendisine video çekimi için servis yapması talimatı verilen ayrıca 3 yıl boyunca çalıştığı şubede ekranda gün boyu kendi görüntüsünün yayınlandığını iddia etmesine rağmen davacının videodan haberi yokmuş gibi yıllar sonra bir arkadaşının uyarısı üzerine reklam filminde kendisinin bulunduğu öğrenmiş olduğunu iddia etmesi hiçbir surette gerçekçi ve inandırıcı olmadığını, dava konusu olay nedeniyle maddi zararı bulunmayan davacının maddi tazminat talep edebilmesi mümkün olmadığını, davacı tarafından açılan haksız ve kötü niyetli davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliler toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememize sunulan 02/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; “davacının yer aldığı videonun yayınlanmasına yönelik davacının açık bir rızasının bulunduğuna yönelik herhangi bir delilin sunulmadığı, aralarında işçi-işveren ilişkisi bulunan … ile davacı arasındaki hukuki iş ilişkisini düzenleyen iş sözleşmesinin dosya içeriğinde yer almadığı, …’in emir ve talimatları çerçevesinde videosunda davacının yer aldığı, iş bu durumda davacının açık rızası bulunmadan içeriğinde aldığı videonun çeşitli araçlar ile paylaşılmasının hak ihlali olarak değerlendirilebileceği durumdan da işvereni görünen …’in de sorumlu olduğu, Davacının talep edebileceği maddi tazminatın 2016 Dönem Net 1/2 Asgari Ücret 650,50-TL olabileceğine, Manevi tazminat isteminin değerlendirilmesinin Sayın Mahkemeye ait olduğu Sonuç ve kamaatlerine ulaşılmıştır.”… görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık davacıya ait fotoğrafın izinsiz kullanılarak video çekilmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Toplanan deliller, davacı iddiası, davalılar savunması, sunulu CD, HMK 266. Madde kapsamında denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişilerin kök ve ek raporları bir arada incelendiğinde; dava konusu videonun eser niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davaya konu video ve içinde yer alan davacı görüntüsü eser olarak nitelendirilmese bile FSEK kapsamında korunması gerekmektedir.
FSEK md 86’da yer alan ilgili düzenlemeye baktığımızda aşağıdaki hükümleri kapsadığı görülmektedir;
Madde 86 – Eser mahiyetinde olmasalar bile, resim ve portreler tasvir edilenin, tasvir edilen ölmüşse 19 uncu maddenin birinci fıkrasında sayılanların muvafakati olmadan tasvir edilenin ölümünden 10 yıl geçmedikçe, teşhir veya diğer suretlerle umuma arzedilemez.
Birinci fıkradaki muvafakatin alınması:
1. Memleketin siyasi ve içtimai hayatında rol oynıyan kimselerin resimleri;
2. Tasvir edilen kimselerin iştirak ettiği geçit resmi veya resmi tören yahut genel toplantıları gösteren resimler;
3. Günlük hadiselere mütaallik resimlerle radyo ve filim haberleri; için şart değildir.
(Değişik üçüncü fıkra: 23/1/2008-5728/145 md.)Birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında Borçlar Kanununun 49 uncu maddesi ile koşulları varsa, Türk Ceza Kanununun 134, 139 ve 140 ıncı maddeleri hükümleri uygulanır.
Değişik dördüncü fıkra: 23/1/2008-5728/145 md.)Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yayımın caiz olduğu hâllerde de Türk Medenî Kanununun 24 üncü maddesi hükmü saklıdır.
FSEK md. 86 hükmü olmasa dahi tasvir edilenler kişilik haklarına ilişkin hükümler çerçevesinde de koruma bulurlar. Resim ve portrelere , keza dava konusu olayda ise video içinde kendi görseli de bulunan davacının dış görünüşleri üzerinde kişilik hakkına sahip olduğu bilinmektedir. Türk Medeni Kanununun 24’üncü maddesi; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” hükümlerini haizdir.
Yukarıda yer alan 86. Madde bir görselin kullanımı ile ilgili yasal sınırlılıkları belirtir. “Eser mahiyetinde olmasa bile…” şeklinde başlayan açıklamada vurgulanan şey paylaşılmış olan videonun eser olup olmamasının önemli olmadığı anlaşılsa da reklam öğesine dönüşüp dönüşmediğidir.
Somut olay bakımından yapılan incelemede, “…” isimli videonun pastane içinde yer alan ekranda, İnstagram adresinde ve YouTube kanalında yayınlandığı görülmektedir. Umuma arz edilen yöntemlerde geleneksel reklam yayınlama yöntemleri olan televizyon reklamları, sinema salonu reklamları, Açık hava panoları reklamları, havalimanı-otogar-metro durakları içindeki ekranlardaki reklamlar veya toplu taşıtlarda yer alan ekranlardaki reklamlar olmayıp YouTube ve İnstagram kanallarının tercih edildiği, videoların izlenme ve beğenilme sayıları dikkate alındığında hedef kitlenin dar tutulduğu görülmüştür.
Oyuncu sözleşmesi, Türk Borçlar Kanununda veya başka bir kanunda düzenlenmediği için isimsiz sözleşmeler arasında yer alır. Bununla birlikte hangi tip isimsiz sözleşme sayılacağının tespiti için sözleşmenin unsurlarının değerlendirilmesi gerekecektir. Sözleşme, oyuncunun sinema eserini icrası yönüyle bir iş görme faaliyetinin konusudur. İcranın, senaryoya uygun olarak yerine getirilmesi amaçlanarak sonucun da taahhüt edildiği dikkate alındığında, bu iş görmenin eser sözleşmesi niteliği taşıdığı kabul edilmelidir(Emre Gökyayla, Film Yapım Sözleşmesi, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2015, s. 85)
Uyuşmazlığa konu reklamın yayınlandığı mecra ulusal veya yerel bir televizyon kanalı olmadığı, kamunun geneline hitap etmemekte olduğu görülmektedir. Reklamın yayınlanmış olduğu mecra Sütiş’in bir kısım şubelerinde video gösterimleri ile Sütiş’e ait olduğu sosyal medya alanları üzerindedir. Bu kapsamda, Sütiş’in şubelerini ziyaret edenler ile sosyal medya hesaplarını takip edenlerin görebilme ihtimalinde bulunulan bir videodur. Dosya içeriğinde davacının yer aldığı videonun yayınlanmasına yönelik davacının açık bir rızasının bulunduğuna yönelik herhangi bir delilin sunulmadığı, dolayısı ile davacının herhangi bir sözleşme yapılmadan reklam/ tanıtım filminde oynatılmasının FSEK md. 86 bağlamında hukuka aykırılık teşkil ettiği dolayısı ile hak ihlalinin oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, hükme esas alınan bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde, davacının yer aldığı videonun yayınlanmasına yönelik davacının açık bir rızasının bulunduğuna yönelik herhangi bir delilin sunulmadığı, aralarında işçi-işveren ilişkisi bulunan Taksim Sütiş ile davacı arasındaki hukuki iş ilişkisini düzenleyen iş sözleşmesinin dosya içeriğinde yer almadığı, Taksim Sütiş’in emir ve talimatları çerçevesinde tanıtım videosunda davacının yer aldığı, iş bu durumda davacının açık rızası bulunmadan içeriğinde yer aldığı videonun çeşitli araçlar ile paylaşılmasının hak ihlali oluşturduğu,, iş bu durumdan da işvereni görünen Taksim Sütiş’in de sorumlu olduğu, TBK md. 481 uyarınca “Eserin bedeli önceden belirlenmemişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir” şeklindeki madde hükmüne göre dosya içerisinde bulunan dava konusu tanıtım videosunun yayın alanları, kamunun geneline hitap etmemeiş olması, hedeflenen kitle ile davacı davalılar arasında kabul edilen iş sözleşmenin devam ettiği hususu , video içerisinde davacının görünme süresi ve sektörel uygulamalar gözetildiğinde davacının talep edebileceği maddi tazminatın 2016 Dönem Net 1/2 Asgari Ücret tutarı olan 650,50-TL olabileceği kanaatine varılmıştır. Davacı aynı zamanda manevi tazminat talebinde bulunmuş olup, FSEK m.86 kişilik hakkının korunmasına yönelik olduğundan ve olayda manevi tazminata hükmetmenin şartlarıda gerçekleştiğinden, ihlalin yayın alanları, kamunun geneline hitap etmemiş olması, hedeflenen kitle ile davacı davalılar arasında kabul edilen iş sözleşmenin devam ettiği hususu , video içerisinde davacının görünme süresi TV ortamında herkese ulaşacak ulusal bir kanal ortamında gerçekleşmemesi gibi kriterler gözetildiğinde talep edilen manevi tazminat miktarının somut olaya göre 4000- TL olabileceği değerlendirilmiştir. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca; manevi tazminatın, ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Mahkememizce 4000 TL’nin izinsiz yayının süresine, tarafların ekonomik durumlarına göre manevi huzuru gerçekleştirecek şekilde ancak sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak şekilde tespit ve takdir edilmiş ve somut uyuşmazlık açısından 4.000 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun bulunduğu kanaatine varılmış, fazlaya ilişkin tazminat istemlerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, 650,50 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine
2-4.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 317,65 TL karar harcından peşin yatırılan 93,93 TL harç ile 2,56 TL ıslah harcı toplamı 96,49 TL’nin mahsubu ile kalan 221,16 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 maddesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 650,50 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 maddesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 4.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 maddesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebi yönünden davalılar vekili yararına hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara 1/2 oranında hesaplanılarak verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan: 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 360,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.860,50 TL ve 140,89 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 4.001,39 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 3.401,19 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar yargılama masrafı yapmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.05/01/2023

Katip Hakim
E-İmzalıdır E-İmzalıdır