Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/135 E. 2022/13 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/135 Esas
KARAR NO : 2022/13

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2014
KARAR TARİHİ : 15/02/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; müvekkili …(…)’ın besteci kimliğiyle tanınan bir müzik adamı olduğunu, …, …, …gibi sanatçılara orkestra şefliği yaptığını, dava konusu eser harici …, …, … gibi önemli eserlere imza attığını, … isimli müzik eserinin de bestecisi olarak eser sahibi olduğunu, davalı parti tarafından 2002 yılından bu yana şarkının kongre, grup toplantıları gibi yerlerde kullanıldığını, partinin resmi şarkısı haline geldiğini, müvekkilinin söz yazarı ile yapılan telif anlaşmasının kendisiyle de yapılacağını beklediğini ancak bunca zaman kendisine bir teklif olmaksızın izinsiz kullanıldığını, sözlü başvurular yapıldığını ancak yoğun gündemde duyulan saygı gereği yasal işlem başlatılmadığını, … tarihinde … 10. Noterliği’nin … yevmiye no-lu ihtarı ile telif ödemesi ihtarı yapıldığını, ancak cevap verilmediğini, partiyle özdeşleşen ve slogan halıne gelen şarkının 2014 seçimlerinde de kullanıldığını, 12 yıl boyunca eserin yoğun olarak kullanıldığını, halen de kullanılmaya devam edildiğini, FSEK m.68 kapsamında her yıl için izin alınsaydı rayiç bedelin 3 katı tazminat isteme hakkı doğduğunu, bu eserde rayicin yüksek olduğunu, emsal bedellerin yıllık 100.000.TL olduğunu, 12 yıldır şarkının kullanıldığını, bu durumda bedelin asgar’i 1.000.000.TL olması gerektiğini, bu nedenle markalarda kullanılan müziklerin rayiçlerde dikkate alınması gerektiğini, …, … gibi markaların reklam olarak kullandığı eserlere ödenen yıllık ücretlerin emsal olması gerektiğini, eserin parti müziği olarak kullanılmasının eser sahibince başka mecralarda kullanılmasını engellediğini, ayrıca manevi hakların da zarar gördüğünü, geçmiş kullanımların yanı sıra gelecekte de kullanımın engellenmesini talep ettiklerini belirterek eser davalı parti tarafından kullanılmakta olduğundan ve de eseri izinsiz kullanmaya devam edeceği yönünde kuvvetli karine olduğundan tecavüzün ref’i ve men’ini, ihtiyati tedbir kararı verilmesini , 25.000.TL manevi tazminatın ve sonradan artırılmak ve ıslah edilmek kaydıyla FSEK m.68 kapsamında 25.000.TL maddi tazminatın ihbarın tebliğ tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize verdiği 13/12/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; Belirsiz alacak olarak açtıkları davada daha önce 600.000 TL’ye çıkarmış oldukları talebi ıslah ederek talep miktarını 900.000 TL çıkartıklarını beyan etmiştir.
Davalı vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; müvekkili partinin toplumun yarısından fazla kabul gören bir parti olduğunu, propaganda süreçlerinde profesyonel ekiplerle çalıştığını, bu bağlamda şarkı, reklam ve tanıtımlarda …Ltd.Şti. ile değişik tarihlerde anlaşma imzalayarak reklam ve tanıtım konusunda bu firma ile çalışma yaptıklarını, haklarında herhangi bir karar verilmesi halinde hükmolunacak miktarın bu şirkette rücu edilecek olması sebebiyle davanın … Tic.Ltd.Şti.ne ihbar edilmesini, “…” isimli eserin hiçbir zaman müvekkili tarafından seçim şarkısı olarak davacının bestelediğini iddia ettiği şekilde kullanılmadığını, eserin şarkı olarak …’nin resmi internet sitesinde dahi yer almadığını, dava konusu eserin sadece sözlerinin müvekkili tarafından kullanıldığını, kullanılan sözlerden dolayı davacının da dilekçesinde ikrar ederek kabulünde olduğu gibi … ile telif anlaşması yapıldığını ve reklam ajansı tarafından da telif ücretlerinin ödendiğini, yine kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafından talep edilen miktarların fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesine istemiştir.
İhbar olunan…Ltd.Şti. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin reklam ve organizasyon sektöründe ulusal ve uluslararası alanda birçok başarı elde ettiğini ve sektöründe tanınmış bir firma olduğunu, …’nin bu güne kadar geçirmiş olduğu bütün seçimlerdeki tanıtımlarını üstlendiğini, bu süreç içerisinde yürütülen reklam faaliyetlerinde telif konusu olabilecek tüm hak sahiplerinden gerekli izinlerin alındığını, dava konusu şarkının söz yazarı olan…’ya telif ücretlerinin ödendiğini, müvekkili tarafından kullanılmayan beste sebebiyle davacıya tazminat ödenmesini hukuka ve adalete aykırı olduğunu ayrıca davacı tarafça talep edilen tazminat ücretlerinin de fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bilirkişiler mahkememize sundukları 05/11/2020 tarihli bilirkişi raporu ile; “…” isimli bestenin şekillendirme, seslerin birbirini izlemesindeki üslup, birbirine bağlanış ve ritminin hususiyet taşıdığı bu çerçevede FSEK 3 anlamındaki musiki eseri olduğu, davacının davaya konu bestenin eser sahibi olduğuna ilişkin herİıangı bir belge veya delile rastlanmadığından davacının eser sahipliği sıfatının değerlendirilemediği , davacının eser sahibi olduğunu ispatlaması ihtimalinde dava konusu olaydaki vaki kullanımın FSEK 24’te düzenlenen temsil hakkının ihlali olabileceği, dosyada her ne kadar … AŞ’nin emsal bedel yazısı mevcut ise de bu yazıda televizyon reklamlarındaki kullanımlara ilişkin bedel tespitinde bulunulduğu dikkate alındığında bu emsal bedel yazının somut uyuşmazlıktaki kullanım için uygulanamayacağı , ayrıca bir eserin bir kez kullanılması halinde dahi hak ihlali gerçekleşeceğinden ve yıllara sari izinsiz kullanımlarda hangi yıl kaç kez kullanımın gerçekleştiğinin tespitti de zor olacağından somut uyuşmazlık yönünden dava tarihinden geriye 10 yıllık süre için yıl bazında değil tek bir telif bedeli tespitinin uygun düşeceği, 10 yıllık sürenin telif bedelinin tespitinde “ihlalin yoğunluğu” kriteri doğrultusunda dikkate alınması gerekeceği, bu çerçevede de somut olaydaki ihlalin yoğunluğu, miktarı, kullanımın şekli göz önüne alındığında maddi tazminatın indirmek ve arttırmak hususundaki takdirin mahkememize ait olmak üzere davacının talep edebileceği bedelin 150.000 TL olabileceği, FSEK 68 çerçevesinde bu bedelin 3 katına kadar hükmedilip hükmedilemeyeceği hususunun mahkememize ait olacağı yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Bilirkişiler mahkememize sunduğu 15/11/2021 tarihli bilirkişi raporu ile; Davacının davaya konu müzik parçası söz ve bestelerinin “eser” niteliğine haiz olduğu, davacının FSEK’den kaynaklanan mali haklarının ihlal edildiği, kullanımların besteyi de içerdiği, kullanımların kendiliğinden gelişen bir kullanım olmayıp devamlılık arz eden bir duruma dönüştüğünu, bu nedenle partinin yüzü haline dönüştüğünü , davacıya ait eserin beste olarak 10 yıl için toplam 300.000.TL bedel hakkı olduğu ve davacının bu bedelin FSEK 68 çerçevesinde 3 katını talep hakkının bulunduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Mahkememiz dosyasının kaldırmadan önce 2014/204 esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada; davanın reddine karar verilmiş davacı vekilinin istinaf talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesinin 11/10/2019 tarih ve 2017/2446 Esas-2019/2088 Karar sayılı ilamı ile mahkememiz kararı kaldırılarak dosyamızın yargılaması 2021/135 esas sayılı dosyası üzerinden yapılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davacı müteveffanın bestecisi olduğu “…” isimli müzik eserinin, davalı siyasi parti tarafından 2002 yılından dava tarihine kadar izinsiz olarak ve telif ödenmeksizin kullanıldığı iddiasına dayalı tecavüzün ref’i, men’i ile birlikte FSEK md. 68 bağlamında maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir
Mahkememizce kaldırma kararı öncesinde yapılan yargılamada, dosya kapsamında sunulan gazete, dergi haberleri, usb bellek içerisinde yer alan miting videoları ve tüm deliller dikkate alındığında dava konusu müzik eserinin söz yazarı olan … ile davalı siyasi parti arasında telif anlaşması yapıldığı, bu anlaşma şartları uyarınca telif ücretinin ödendiği, dava konusu müzik eserinin davalı siyasi parti tarafından yalnızca güftesinin kullanıldığı, bestesi ile birlikte kullanılmadığı bu nedenlerle FSEK md. 68 bağlamında bir ihlal ve tazminat yükümlülüğünün bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2017/2446 Esas, 2019/2088 Karar sayılı ilamında ise, davacının mali haklarının ihlal edilip edilmediği hususunda FSEK md. 9 kapsamında müşterek eser sahipliği çerçevesinde değerlendirme yapılması gerektiği, besteci ve güfte sahibi kişiler yönünden ayrı ayrı inceleme yapılmasının tartışılması bakımından kararın kaldırıldığı görülmüştür.
İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2017/2446 Esas, 2019/2088 Karar sayılı ilamında belirtilen kaldırma gerekçeleri doğrultusunda yapılan incelemede, alınan bilirkişi raporlarından da anlaşıldığı üzere, dava konusu “…” isimli müzik eserinin söz yazarının …, bestesinin ise müteveffa davacı …’e ait olduğu, dava konusu müzik eserinin FSEK md. 3 anlamında musiki eseri olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Kaldırma kararı sonrasında alınan bilirkişi raporlarında, kaldırma öncesinde verilen karar ve davalı yanın savunmalarının aksine dava konusu müzik eserinin yalnızca sözlerinin kullanılmadığı, kullanımların yüksek oranda şarkı olarak kullanıldığı, kullanımların düzenli olarak bir parti yüzü ve ifadesi olarak belirginleştiği, dosya kapsamında yer alan haber görüntülerinde parti toplantılarına katılan kişilerin şarkıya eşlik ettiği, şarkı kullanımının parti ile özdeşleştiği bu nedenlerle kullanımların kendiliğinden gelişen kullanımı aştığı dolayısı ile kullanımların beste sahibi bakımından ihlale sebebiyet verecek kullanımlar haline geldiği yönünde rapor tanzim edildiği görülmüştür.
Öncelikle kaldırma ilamında işaret edilen mevzuat bakımından bir değerlendirme yapmak gerekirse, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 9/1. Maddesinde ” Birden fazla kimselerin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması mümkünse, bunlardan her biri vücuda getirdiği kısmın sahibidir” hükmüne havidir. Kanun metninden de anlaşıldığı üzere, müşterek eser sahipliğinde ortak yaratılan bir eser bulunmakta, bu eser kısımlara ayrılabilmekte ve bu kısımlar eser niteliğinde olup diğer eser kısımlarından bağımsız olarak kullanılabilmektedir. Somut olay bakımından yapılan incelmede de güftesi dava dışı …’ya, bestesi müteveffa davacı …’e ait işbu dava konusu eserinde müşterek eser niteliği taşıdığı görülmekle birlikte aynı kanunun 2. Fıkrasında “Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, eseri birlikte vücuda getirenlerden her biri bütün eserin değiştirilmesiveya yayınlanması için diğerlerinin iştirakini isteyebilir. Diğer taraf muhik bir sebep olmaksızın iştirak etmezse, mahkemece müsaade verilebilir. Aynı hüküm mali hakların kullanılmasında da uygulanır” demektedir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere müşterek eserlerde eser sahipleri arasında başka şekilde bir anlaşma bulunmaması halinde müşterek eserin bütünü üzerinde ortak hareket etme durumları bulunmaktadır. Eser sahipleri, eseri değiştirmek veya yayımlamak üzerinde tasarrufta bulunabilmek için birlikte hareket etmek zorundadırlar.
Müşterek eser sahipliğinin, FSEK md. 10 kapsamındaki iştirak halindeki eser sahipliğinden farkı, birliğe dahil olanların her birinin, eser üzerindeki paylarının belli olmasıdır. Çünkü her müşterek eser sahibi, başlı başına eser niteliğini haiz bir fikri çalışmayı, birlikte hazırlanan esere dahil etmektedir. Bu bakımdan müşterek esere dahil edilen bağımsız kısım üzerinde, daha önce borçlandırıcı veya tasarrufi işlemler yapmış olabilir. Bağımsız eser üzerinde daha önceden bu tür işlemlerin yapılmış olması, onun müşterek esere dahil edilmesine engel teşkil etmez. Müşterek eserler üzerinde yapılacak işlemler, iştirak halindeki eserlerin durumundan farklı değildir. Eser sahiplerinin oy birliği ile hareket etmeleri gerekir. Müşterek eser sahiplerinden biri, haklı bir sebep olmaksızın yapılacak işleme izin vermezse mahkemeye başvurabilir ( FSEK md. 9/2) Mahkemenin vereceği karar, haklı sebep olmaksızın rıza göstermeyen kişinin izni yerine geçer, Müşterek eser sahiplerinin yapacakları diğer tasarruflar ve ihlal halinde, eser sahiplerinin durumu hakkında , iştirak halinde eser sahipliği ( FSEK md.10) hükümleri uygulanır. (Gökyayla, K. Emre, Telif Hakkı ve Telif Hakkının Devri Sözleşmesi, Yetkin Yayınları, Mayıs 2001, sf.203-210)
Somut olaya dönüldüğü vakit yasal mevzuat ve doktrin ışığında dava konusu uyuşmazlığa konu eser bakımından müşterek eser mi, yoksa iştirak halinde esere ilişkin hükümlerin uygulanacağı sorusu ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar bilirkişi raporlarında bu hususların ayrıntılı olarak tespit edilemediği görülse de, BAM kaldırma ilamında FSEK md. 9/2 bakımından değerlendirme yapılması gerekliliği hususundaki gerekçe içeriği dikkate alınarak mahkememizce yapılan değerlendirmede, dava konusu müzik eserini oluşturan güfte ve bestenin eserin bütünü anlamında, katkılarının birbirinden ayrılmaz nitelik taşıyıp taşımadığı hususunun da irdelenmesi gerekeceği değerlendirilmiştir. Nitekim bu konuda kaldırma ilamı sonrası alınan ilk bilirkişi raporunun dördüncü sayfasında “…Ancak davaya konu olan müzik eserinde güfte ile beste özdeşleşmiş durumdadır. Müzik eserinin sadece sadece sözleri söylendiğinde bile akla hemen davacının bestesi gelmektedir.” şeklinde bir değerlendirmede bulunulduktan sonra müşterek eser sahipliği bakımından hak ihlali oluştuğu sonucuna varıldığı görülmüşse de, mali hakların kullanımı bakımından eser sahiplerinin FSEK md. 9/2 yollaması ile FSEK md. 10 kapsamında birlikte hareket edip etmeme zorunluklarının tartışılmadığı, salt TMK 688 vd. maddeleri uyarınca FSEK md.9/1’e kıyasen uygulanan paylı mülkiyet hükümleri şeklinde ayrı ayrı tarafların dava ve tazminat taleplerinde bulunabileceğine ilişkin tespitlerle yetinildiği görülmüştür. FSEK md. 9 bağlamındaki müşterek eserlerin ve bu tür eserlerin sahipleri arasındaki hukuki ilişkinin TMK md. 688 vd. Kapsamındaki paylı mülkiyet ilişkisine benzetilmesi doğru değildir.( Kılıçoğlu, Fikri Haklar, sf. 222) Buradan hareketle dava konusunun, bir eşya olmayıp, duygu ve düşünce ürünü olarak müteveffa davacı … ve dava dışı … tarafından meydana getirilen, topluma mal olmuş değerli bir eser olduğu izahtan varestedir. Bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere güfte ile beste özdeşleşmiş durumdadır ve şarkı sözleri mırıldanıldığında akla hemen bestesi de gelmektedir. O halde müşterek eser sahipliği ilişkisinin her somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Müşterek eserlerde her eser sahibinin kendi yarattığı kısmın sahibi sayılması ( FSEK md. 9/1) sebebi ile her eser sahibi kural olarak kendisine ait olan bağımsız eser üzerindeki hakları, aksi kararlaştırılmadıkça dilediği gibi kullanmakta ve eserinde ayrıca faydalanmakta serbesttir. ( Wandtke/ Bullinger, s9, UrhG, sf. 179, 186, par. 5, 21; Rehbinder, s21, sf. 104, par. 270 ) Buna karşılık bazı hallerde müşterek eser sahipleri bağımsız eserlerinin zarar görmemesi adına birlikte hareket etme adına ayrı bir anlaşma veya bir ortaklık ilişkisi kurulması ya da bazı özel durumlarda TMK md. 2/1 kapsamında sadakat yükümlülüğüne bağlı eserin zarar görmemesi adına birlikte hareket etmeleri gereken durumlar da olabilecektir. Örneğin söz ile müziğin bir araya getirilmesi ile oluşturulan bir sözlü müzik eserinin oldukça popüler, başka bir ifade ile kamu tarafından yaygın şekilde bilinir olması veya bu bağlı eseri oluşturan bağımsız eserlerin birbirinden ayrı okunduğunda ya da dinlendiğinde bile birbirini anımsatıyor olması gibi istisnai hallerde mümkün olabilir. ( Rehbinder, s21, sf.105, par.270; Hubman s21, sf. 117, par. II/2, Bozbel, sf.92, Ceren Demirel, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 10. Maddesi Bağlamında Birden Fazla Eser Sahibi Tarafından Meydana Getirilen Eserler ve Eser Sahipleri Birliği, Savaş Yayınevi, Nisan 201/, sf. 52)
Katkıların Birbirinden Ayrılmaz Niteliği Bakımından Yapılan Değerlendirme
Birden fazla eser sahibi tarafından meydana getirilen eserlere ilişkin yasal düzenlemede, böyle bir eserin FSEK m.10 kapsamında iştirak halinde eser sayılması için bu eserin ayrılmaz bir bütün oluşturması gerektiğine (FSEK m. 10/I); buna karşılık, eserin kısımlara ayrılması mümkün olduğu takdirde, bu eserin FSEK m.9 kapsamında bir müşterek eser sayıldığına işaret edilmiştir (FSEK m.9/I). Ancak, birlikte eser ile bağlı eseri birbirinden ayırt eden temel kriter olan “kısımlara ayrılabilirlik” kriteri, Kanun’da tanımlanmış değildir. Bu sebeple söz konusu kriterin doğru şekilde anlaşılabilmesi için doktrinde bu hususa ilişkin yapılan açıklamaların incelenmesi gerekmektedir
Kısımlara ayrılabilirlik kavramı değerlendirilirken esas alınması gereken, eser sahiplerinden birinin fillen ayrılabilir nitelikteki katkısının çıkarılmasının sonunda eserin tahrip olup olmadığı, nitelik kaybına uğrayıp uğramadığı ve geri kalanının o şekliyle tamamlanmaya muhtaç eksik bir eser haline gelip gelmediğidir, bu hususta söz konusu eserde her bir eser sahibinin özelliğinin belirgin olup olmaması önem taşımaz. Nitekim birlikte eserin mevcut olduğu bir durumda, eser sahiplerinin tamamının fikri çabasının bir araya gelmesiyle eser niteliği taşıyan bir ürün ortaya çıkmış demektir. Bu birlikte eseri meydana getiren katkıları birbirinden bağımsız birden fazla eserden oluşmadığı; diğer bir deyişle, eserin bir bütünlük oluşturabilmesi bakımından birden fazla eser sahibinin eserdeki katkısının birbirine dahili bağımlılık gösterdiği hallerde, bağlı eserin değil, birlikte eserin varlığı söz konusudur. Buna göre, sadece eser sahiplerinin satır satır birlikte yazdıkları ve bu sebeple katkılarının birbirinden ayrılması fiilen değil ; aynı zamanda eser sahiplerinin aralarında bölümlerini paylaşmak suretiyle yazdıkları bir kitapta veya sahnelerini paylaşarak yazdıkları bir senaryoda da, hangi eser sahibinin kitabın hangi bölümünü veya senaryonun hangi sahnesini yazdığı tespit edilebilir durumda olmasına rağmen, birlikte (iştirak halinde) eser sahipliği söz konusu olur. ( Ceren Demirel, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 10. Maddesi Bağlamında Birden Fazla Eser Sahibi Tarafından Meydana Getirilen Eserler ve Eser Sahipleri Birliği, Savaş Yayınevi, Nisan 2017,sf.104, Allfed s6 LUG, sf.85, par.1; Begr. UrhG,IV/270 )
Doktrinde bu hususa ilişkin yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında, somut olay bakımından dava konusu eser her ne kadar şeklen müşterek eser ise de, kamu tarafından yaygın şekilde bilinir olması ve bu bağlı eseri oluşturan bağımsız eserlerin, bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere birbirinden ayrı okunduğunda ya da dinlendiğinde bile birbirini anımsatıyor olması gibi istisnai haller kapsamında kabul göreceği izahtan vareste olup, dava konusu olay bakımından yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ( FSEK md. 9/2 yollaması ile FSEK md. 10/2-4) ve doktrinde belirtilen ilkeler nazara alındığında iştirak halinde eserlere ilişkin hükümlerin somut olay bakımından uygulama yeri bulacağı sonucuna varılmıştır. Bu meyanda FSEK md. 10/2-4 uyarınca eser sahipleri yönünden TBK md. 620 vd. Hükümleri uyarınca adi şirket hakkındaki hükümlerin kıyasen uygulanması gerektiği ve Yargıtay’ın emsal kararları ile sabit olduğu üzere tüm eser sahiplerinin birlikte hareket etmesi gerektiği, bazı eser sahiplerinin buna yanaşmaması halinde mahkemeden müsaade istenebileceği, eser sahiplerinden birinin münhasıran kendi payına düşecek hisse yönünden tek başına maddi tazminat davası açmasının mümkün olmayacağı ( Yargıtay 11. HD, 2019/439 E, 2019/7767 K., Yargıtay 11. HD., 2017/238 E, 2018/7933 K. ) bu nedenle davanın aktif dava ehliyeti bakımından usulden reddi gerekeceği kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde yukarıda ayrıntılı olarak ifade edildiği şekilde toplanan deliller, yasal mevzuat, Yargıtay İçtihatları ve doktrin görüşleri dikkate alındığında davanın aktif dava ehliyeti noksanlığı gözetilerek usulden reddine dair karar vermek gerekmiş , aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70*3=242,10 TL karar harcından peşin yatırılan 16.263,90 TL harcın mahsubu ile kalan 16.021,80 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan 1.051,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.15/02/2022

Katip … Hakim …