Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/109 E. 2023/63 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/109 Esas
KARAR NO:2023/63

DAVA:Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ:05/07/2019
KARAR TARİHİ:28/02/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Mark (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin “…” markasının ülkemizde ve dünyada çok tanınan bir marka olduğunu, şirketiyle özdeşleştiğini, kremin ambalajında şekil markasının bulunduğunu, müvekkiline ait “…” krem ambalajının aynısını ve markasının çok benzerini taşıyan yine krem cinsinden ürünlerin davalı tarafından promosyonu yapıldığı ve satıldığını, davalının ürününün ambalajının dizaynı, ambalajdaki renk kullanımı ve görsellerin birebir aynı olduğunu, marka kelimesinin benzer olduğunu ve müvekkilinin üzerindekiyle aynı şekilde konumlandırıldığını, markanın altındaki çizginin ürünün cinsine göre olan renginin birebir kopyalandığını, bunların davalı tarafın kötü niyetinin göstergesi olduğunu, bu benzerliklerin davalının ürünlerinin müvekkilinin ürünleriyle ilişkilendirilmesine sebep olabilecek nitelikte olduğunu, tanınmış markanın çok benzerini aynı hizmetler için kullanan davalının müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmak niyetinde olduğunu, tanınmış markanın hazır tüketicisinden faydalanmaya çalıştığını, bu davranışlarının iyi niyet kuralına aykırı nitelik taşıdığını, müvekkilinin “…” markasını 3. ve 5. Sınıftaki mallar için tescil ettirmiş olduğunu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalının basiretli bir tacirin göstermesi gereken özeni göstermek zorunda olduğunu, müvekkilinin tescilli markasını ve ürünlerini bilmediğinin düşünülemeyeceğini, basiretli davranma yükümlülüğüne aykırı davranışının kötü niyet olarak değerlendirilmesinin gerektiğini, davalı taraf kasıtlı ve kötü niyetli davrandığından “…” ibareli ürünlerin üretilmesi, pazarlanması ve satılmasının müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini ve haksız rekabet yarattığını, yaz dönemi yaklaşmakta olduğundan ve yaz döneminde nemlendirici ürünlerin kullanımı arttığından davalı tarafın “…” ürünün satışının müvekkilinin “…” ürününün satışını olumsuz etkileyeceğini, tüketicinin yanılarak müvekkilinin ürünü yerine davalı tarafın ürününe yönelebileceğini, bu ürünlerin sadece eczanede satılmadığını, intenet üzerinden de sipariş verilebildiğini bu sebeplerle, müvekkilinin “…” markasından doğan haklara tecavüz ve haksız rekabetin oluşturan fiillerin tespitini, durdurulmasını ve engellenmesini, davalı şirketin “…” adıyla yaptığı üretiminin, pazarlanmasının ve piyasaya sunulmasının ihtiyaten durdurulmasını, davalı şirketin internet sitelerine erişimin engellenmesini, bu ürünlerin üretilmesinin ve piyasaya sunulmasının durdurulması için teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … yönünden davanın husumetten reddinin gerektiğini, verilen tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, huzurdaki davanın davacısı aleyhine müvekkili tarafında …. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde huzurdaki davayı etkileyecek davanın ikame edildiğini, bu dava dosyasının huzurdaki dava dosyasının içine alınması gerektiğini, bu dosyanın kesinleşmesinin beklenmesi talep ettiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak verilen tedbir kararı sebebiyle davalı tarafın müvekkilinin uğradığı zarara karşılık 1.000.000 TL teminat yatırılmasını talep ettiğini, “…” kelimesinin iltibasa yol açacak şekilde ayırt edici bir kelime olmadığını, bu kelimenin ülkemizde ve dünyada yaygın kullanılan kökeni “…” isimli … vitamininden alan bir ibare olduğunu ve bu nedenle salt “…” kelimesinin ortak olmasının iltibas yol açacak surette benzerliğe neden olmadığını, “…” kelimesini bir markanın aidiyetinde olmadığını bilimsel bir ifade olduğunu, İçerisinde “…” ve benzeri ibareler geçen ve Kurul tarafından tescil edilen ve … markasıyla aynı sınıfta olan birçok marka bulunduğunu, müvekkilinin marka başvurusunun emtia listesinde kullanılacak alanların belirtilmiş olduğu itiraz eden markanın emtia listesindeki alanlarla doğrudan bir benzerliği olmadığı için iltibasa yol açacak bir durum olmadığını, iddia edildiği gibi itiraz eden markanın tanınmışlığından yararlanarak yeni bir marka oluşturma amacı olmadığını, emtia listelerindeki alanlarda kendilerine özgü bir marka tescil edilmek istendiğini, müvekkilinin kötü niyetinden söz edilemeyeceğini, iddia edildiği gibi bir faydalanma kastı olmadığı “…” markasının “…” markası ile işitsel ve görsel olarak yanılgıya düşülmeyecek derecede farklılık arz etmekte olduğunu ve kullanım alanlarının da farklılık gösterdiğini, bu nedenle tecil başvurusunda kötü niyetli olmadığını, müvekkiller aleyhine ikame edilen haksız ve hukuka aykırı davada, öncelikle müvekkillerimin ilerde telafisi imkansız zararlarının oluşacağı gerekçesiyle aleyhlerinde verilen tedbir kararlarının açıkça hukuka aykırı oluşu sebebiyle kaldırılmasını, aksi halde açılacak tazminat davaları ve diğer haklarımızı saklı tuttuğumuzu, davacının teminat bedelinin artırılmasını, davanın usul, esas ve re’sen gözönüne alıacak sebeplerle reddini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliler toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememize sunulan 05/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; Davacı tarafından tespiti için bahsi geçen “…, … ve …” internet web sitelerinin güncel olarak kullanımda ve aktif olduğu, web siteleri içerisinde güncel olarak dava konusu “… …” ibareli ürünlerin bulunmadığı, Tespiti için bahsi geçen “www.sahegrup.com.tr” internet web sitesinin güncel olarak kullanımda ve aktif olduğu, web sitesi içerisinde güncel olarak dava konusu “… …” ibareli 2 adet ürün bulunduğu, İlgili ürünlerin tanıtımı yapıldığı, fakat internet sitesi üzerinden satışının yapılmadığı, görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 29/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; Davalı … Grup şirketine ait “…” ve “… …” adlı ürünlerinin, Davacının … tescil nolu “…” ile … nolu şekil markalarına karşı SMK 29/1 VE 7/2-B MADDELERİ GEREĞİNCE MARKA HAKKINA TECAVÜZ OLUŞTURULDUĞU, Marka hakkına tecavüz tespiti karşısında, marka hakkı sahibi davacının SMK 149/1 maddesi kapsamındaki talepleri ileri sürebileceği, Haksız rekabet açısından yapılan değerlendirmede; marka hakkına tecavüz oluşturan eylemlerin aynı zamanda TTK 55/1-A-4 MADDESİ ANLAMINDA HAKSIZ REKABET OLUŞTURACAĞI, Bununla birlikte; 2018 … tescil nolu “… …” markasının hükümsüzlüğü talebi açısından davacı markasının işbu rapor hazırlandığı tarihte Tanınmış Marka olarak tescil edilmediği
ve/veya Tanınmış marka olarak kabul edildiğine dair dosyaya belge sunulmadığından dava konusu tescilli markalar arasında ürün ve hizmet benzerliği bulunmadığından SMK 25/1 MADDESİ UYARINCA HÜKÜMSÜZLÜK KOŞULLARININ OLUŞMADIĞI, görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememize sunulan 22/12/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; Emtialar açısından 03, 05, 35. sınıflardan aynı benzer türdeş emtialar arasında olduğu, … markasının tanınmış bir marka olduğu, Bu noktada ilgili emtia ve sınıflara ilişkin davalının davacının markasına tecavüzünün bulunduğu, Ortalama – tüketicinin markayı karıştırması konusunda bir tereddüt yaşanmaması, dürüstlük kuralına aykırılık ve kötüniyetin bölünme: ilkeleri uyarınca, belirtilen sınıflar kapsamında davalının davacı markasına tecavüzü bulunduğu, Belirtilen sebeplerle davalı markasının ilgili sınıflarda (03,05,35) hükümsüz olduğu, görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davalı kullanımlarının davacıya ait … ibareli markasından kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığının tespiti ile, davalıya ait 2018/… numaralı … markasının hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, davacıya ait … ibareli markanın 132577 numara ile 28/04/1992 tarihinde tescil edildiği, davalıya ait markanın ise, 2018/… tescil numarası ile 13/01/2020 tarihinde tescil edildiği görülmüştür.
Marka Tecavüzü ve Haksız Rekabet Yönünden Yapılan Değerlendirme
Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller SMK’nın 29/1 maddesinde sayılmış olup, madde içeriği aynen şöyledir:
“Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek”
SMK 7/1-2 maddesi de aynen şöyledir.“Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.”
Kavram olarak “marka” bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan işaretlerdir. Marka’nın bir işaret olması yanında “ayırdedicilik” vasfı da taşıması gerekir (Yasaman/Yusufoğlu, Marka Hukuku, İstanbul 2004, s.15 vd.; Kaya, A.: Marka Hukuku, İstanbul 2006, s.32 vd.). Markanın ayırdedicilik niteliği taşıyan, özgün ve karakteristik kısmı asli (esaslı) unsuru olarak kabul edilirken, bu niteliği taşımayan ve herkesçe kullanılabilen unsurlarına tamamlayıcı unsur denilmektedir.
Başkasının hak sahibi olduğu bir markanın aynen kullanılması iktibas suretiyle marka hakkına tecavüz sayılır. Karıştırılma (iltibas) suretiyle marka hakkına tecavüz ise başkasının hak sahibi olduğu bir markanın alıcıların karıştırmalarına neden olacak surette benzerinin kullanılmasıyla vücut bulur.
Karıştırılma ihtimali, klasik ve geniş anlamda olmak üzere iki şekilde tanımlanmaktadır. Klasik anlamda karıştırılma ihtimali, bir mal veya hizmetin alıcısı durumunda bulunan kimselerin almayı düşündüğü, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı düşüncesiyle, başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi) ile karşı karşıya olması anlamına gelmektedir. Geniş anlamda karıştırılma ihtimali ise, markalar arasında herhangi bir şekilde bağlantı kurulması tehlikesini de içerir. Karıştırılma ihtimali kavramı zaman içerisinde, mahkeme kararları doğrultusunda, markalar arasında bağlantı olduğu ihtimalini de içerecek şekilde yorumlanarak genişletilmiştir.
Başka bir anlatımla karıştırılma (iltibas) iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Bozbel, S.: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Bu husus araştırılırken önce markalar arasında, daha sonra mal veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığına bakılmalı ve benzerliğin saptanmasında markaların bütün olarak bıraktıkları genel izlenim dikkate alınmalıdır (Teoman, : Yaşayan Ticaret Hukuku, C.1, Hukuki Mütalaalar, İstanbul 1992, s.34, 120 vd. – naklen: Cengiz, D.: Türk Hukukunda İktibas veya İltibas Suretiyle Marka Hakkına Tecavüz, İstanbul 1995, s.7,)
Benzerlik göreceli bir kavramdır. Tecavüzü oluşturan, alıcıların benzer markaları karıştırmaları ihtimalidir. Marka hakkının ihlalinden söz edebilmek için, iltibas tehlikesi gerekli ve yeterlidir (HGK’nın 09.03.2016 gün, 2014/11-842 E.-2016/288 K. sayılı kararı). Bu ihtimalin değerlendirilmesinde kıstas; bu işin ilgilisi veya uzmanı kimselerin değil, tüketicilerin algısı ve bakış açısıdır. Eğer tüketici konumundaki halk bu iki işaret arasında şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım gibi herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurabilecekse karıştırılma ihtimalinin varlığından söz edilebilir. Öğretide markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmektedir (Tekinalp, Ü.: Fikri Mülkiyet Hukuku, 5.b., İstanbul 2012, s.443)
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, dava konusu ürünlerin karşılaştırılması sonucunda davalı … Grup şirketine ait “…” ve “… …” adlı ürünlerin ambalajı olan kutu tasarımının büyük oranda davacıya ait “…” ve “… …” adlı ürünlerin kutu tasarımına benzediği, aynı renk kombinasyonlarının kullanıldığı, marka yazım puntolarının yüksek düzeyde benzediği, marka kelime unsurlarının da benzerlik gösterdiği, davacı adına tescilli “…” markası içeriğinde geçen “…” kelimesinin davacı tarafından üretilmiş, ayırt ediciliği yüksek bir kelime olduğu, bu ibarenin davalı tarafından aynen alınarak başına “…” kelimesi eklenerek kullanıldığı, ürünlerin aynı emtia grubunda olduğu, davacıya ait “…” kelime markasının ve ambalaj şekillerinin davacı adına tescilli olduğu, bu sebeplerle ambalaj tasarımı, sunum şekli ve marka kullanımı açısından ürünler arasında yüksek oranda benzerlik bulunduğu, ambalajlar ve marka kullanımı arasındaki görsel benzerlik nedeniyle de son tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu, tüketici gözünde davacı ile davalı arasında ticari ilişki var olduğu algısını yaratabileceği karşısında tüketicide oluşacak bu karıştırılmanın davacı markasına zarar vereceği ve “marka hakkına tecavüz” oluşturacağı kanaatine varılmıştır.
…. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasına sunulan 24.06.2021 tarihli Bilirkişi Raporunun incelenmesinde, karşılaştırılan markaların benzer olduğu, markalarda kullanılan ibarelerin ilacın etken maddesinin adı olmadığı, “…” ibaresinin davacı tarafından üretilmiş olduğu, taraf markaları arasında bazı emtialar açısından iltibas tehlikesinin kısmen bulunduğu, markanın kısmen reddedildiği tüm emtialar açısından tesciline engel etkisi olabileceği sonuç ve kanaatine varıldığı görülmüştür.
Haksız Rekabet Yönünden Yapılan Değerlendirme
Bilindiği üzere Haksız rekabet, TTK 54. maddesi vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Diğer bir deyişle haksız rekabet, rakipleri ezmek ve onları iktisadi faaliyet alanından uzaklaştırmak amacıyla ve hüsnüniyet kurallarına aykırı suretlerle başvurulan, kanuna, nizama, adaba ve teamüle göre teviz edilemeyecek hareketlerin tamamıdır. Bu bağlamda başkasının serbestçe ifaya hakkı olduğu rekabet hareketini mene veya onu rekabet sahasından çıkarmaya ve kendi edalarını daha avantajlı göstermeye yarayan yasal olmayan vasıtaları kullanan kişi haksız rekabet fiilini işlemiş olur.
TTK 55/1-a-4 bendine göre “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” haksız rekabet sayılır. Karıştırılmaliltibas), ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya karışımı ifade etmekte olup, satın alınan iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir.
Somut olaya dönüldüğünde, dava konusu ürünlerdeki yüksek orandaki benzerlik dikkate alındığında, davacıya ait tescilli markalara ve sunulan ürünlere yüksek oranda benzer ürün davalı tarafından satışa sunulmuştur. Bu yüksek oranda benzerlik nedeniyle tüketici gözünde davacı ile davalı … Grup şirketi arasında ticari ilişki var olduğu algısını yaratabileceği karşısında tüketicide oluşacak bu karıştırılmanın TTK 55/1-a-4 maddesi anlamında haksız rekabet oluşturacağı kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı Kanun Madde 25 uyarınca; 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Markanın hükümsüzlüğü kanunda öngörülen hallerde, mahkeme kararıyla markanın koruma süresi sonra ermeden marka sicilinden silinmesidir. SMK md 6. maddesinde sayılan haller hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmişti. Bu madde kapsamında markanın hükümsüzlüğünün istenebilmesi markaların aynı veya benzer işareti içermesi, aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin olması ve iltibas tehlikesi oluşturmaları gerekir. Bir markanın benzeri aynı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği gibi, aynı markanın benzer mal ve hizmetlerde kullanılması, karıştırılma ihtimalini ortaya çıkarabilir. Karıştırılma ihtimali, bir yandan markaların karıştırılmasını, bir yandan da markaların temsil ettiği mal veya hizmetlerin karıştırılmasını ifade etmektedir (Hamdi Yasaman, Marka Hukuku, C.I, s.396).
Söz konusu hükme göre, markalar arasında iltibasın varlığından bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edildiği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
Markaların Aynılığı/Benzerliği Yönünden Yapılan İnceleme
Piyasada daha önceden aynı veya benzeri mal veya hizmetler için korunan ne kadar çok marka bulunuyorsa, yeni bir işaretin marka olarak tescili de o kadar zorlaşır. Marka olarak bir işaretin tescili için, o işaretin başka bir mal veya hizmeti ifade eden marka ile bir bağlantının mevcut olduğunu halkın zihninde uyandıracak derecede çağrıştırmaması gerekir. Aslında karıştırma ihtimalinin uç noktası, çağrıştırma ihtimalidir. Bir işaret, görsel, fonetik veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple müşteri gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden müşterinin mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir veyahut hükümsüz kılınabilir. Markaların esas itibariyle bir mal veya hizmeti diğer bir mal veya hizmetten ayırt etmek maksadıyla kullanılmaları esas ise de, bazen müşteriler, bir markayı sadece mal veya hizmet ile değil, o mal veya hizmeti sağlayan işletme ile de irtibatlandırabilirler. Müşteriler, markalı mal veya hizmeti, sırf onu arz eden işletmeye duydukları güven ve beğeni sebebiyle tercih etmiş olabilirler. İşletmelerin birbirinden farklı olduğu bilinse dahi, kullanılan işaretlerin benzerliği müşterinin bu işletmeler arasında ekonomik veya organik bir bağ olduğunu düşünmesine yol açıyorsa sonuç yine değişmeyecek ve markalar arasında benzerlik olduğu kabul olunacaktır.
SMK 6/1 maddesinde de belirtildiği üzere bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığının tespitinde “halk” tarafından karıştırılma ihtimali dikkate alınır. Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulmasıdır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir”.
Başka bir deyişle, karıştırma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Benzerlik değerlendirmesinde markalar bir bütün olarak değerlendirilmektedir. Markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı ve benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Çünkü markalar arasında benzerlik ve/veya iltibasın bulunup bulunmadığı hedef tüketici kitlesi dikkate alınarak tespit edilir.
Yargıtay 11. HD. 30/11/… … E., … K. No.lu kararında “….markalar arasındaki benzerliğin markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki, alıcıların satın almayı düşündükleri yerine bir başka mal alacak durumda kalmaları halinde söz konusu olabileceği, markalar farklı unsurlardan oluşsalar dahi bütünü bakımından bıraktıkları etkinin diğer bir markayı çağrıştırmaması gerektiği, markalar esas unsurlarının benzer olması halinde, markanın genelinde etkisi az olan diğer hususlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabileceği…” şeklinde karar verilmiştir.
Somut olaya dönüldüğünde, uyuşmazlığa konu markaların incelenmesinde, karşılaştırılan işaretlerin her ikisinin de renk ve şekil unsurlarından yoksun birer kelime markası olduğu, markaların genel görünümleri ve kompozisyonları itibari ile yakın, benzer oldukları, her iki markada da ayrı ayrı puntolarla/ karakterlerle yazılmış kelimelerin bir bütün olarak algılandığı, davacının markasında bütün olarak algılanan … ve davalının markasında bütün olarak algılanan … … ibarelerinde … İbaresinin ortak olduğu, … ve … ibarelerinin işaretlere katmakta olduğu ayırt ediciliğin … ibaresinin ortaklığının yaratmış olduğu benzerliğin önüne geçebilecek kuvvette bir ayırt edici etkiye sahip olmadığı dolayısı ile davacıya ait … markasını gören ve bilen bir tüketicinin davalıya ait marka ile karşılaştırma yaptığında bu markaları görsel ve işitsel açıdan benzer bulacağı ve karıştırma ihtimali oluşacağı kanaatine varılmıştır.Kavramsal açıdan inceleme yapıldığında, …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda Farmasötik Teknoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. … tarafından yapılan tespitler bir arada değerlendirildiğinde, taraf markalarında geçen ibarelerin jenerik veya tasviri nitelikte birer kelime ya da ilacın etken maddesi olmadığı, markasal hüviyette kullanılabilecek, yani ayırt ediciliğe haiz kelimeler olduğu, ilaç adı olarak bu ibarelerin kullanılmasının teknik bir zorunluluk olmadığı, tanımlayıcı bir ibare olmadıkları, dolayısı ile karşılaştırılan işaretlerde … ibaresini ihtiva eden yakın benzer kelimeler kullanılmış olmasının, markaların hitap ettiği tüketicilerin zihninde oluşan ilk algının benzer olmasına sebebiyet verebileceği, tüm sayılan nedenlerle taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve genel görünümleri itibari ile benzerlik koşullarının oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Mal ve hizmet sınıfları yönünden karşılaştırma
Yargıtay kararlarına göre, birden ziyade kişiler adına tescilli ya da tescil
başvurusu yapılan markaların kullanılacağı mal veya hizmetlerin benzer olup
olmadıklarının tespitinde öncelikle TPMK tarafından yayınlanan sınıflandırmaya ilişkin
tebliğler uygulanacaktır. Bu durum marka tescil ve sınıflandırmada belirlilik ve tescilli
markanın koruma sınırının saptanmasında da birlik ve istikrarın koşuludur.4. Ancak
sınıflandırma ürünlerin benzerliğinin tespiti noktasında bağlayıcı bir etkisi
Bulunmamaktadır. Ürün benzerliği değerlendirmesinde halk nezdinde karıştırılma
ihtimalinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Nitekim Sınai Mülkiyet
Kanunu’nun 11/4 hükmüne göre; “ mal veya hizmetlerin aynı sınıflarda yer almaları
benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almaları da benzer olmadıklarına karine teşkil
etmez”. Demektedir.
Yargıtay, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında şu
kriterleri göz önüne almakta ve her somut olay için araştırılması gerektiğini ifade
etmektedir;
a)Piyasanın anlayışı, b)Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, c)Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
d.)Mal vya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet etme
olanaklarnın olup olmadığı,
e.)Birinin diğerini tamamlama imkanı olup olmadığı,
f.)Mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, kullanım yöntemleri-amaçları- hedeflenen halk kesiminin aynı olup olmadığı hususları dikkate alınır.

Yine aynı sınıfın farklı alt gruplarında yer alan mal veya hizmetlerin
benzerlik araştırmasında: piyasanın bu konudaki anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap
edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirlerinin yerine ikame edilebilme
ve vekalet etme olanaklarının ve birinin diğerini tamamlama imkanının bulunup
bulunmadığı, dağıtım kanallarının, kullanım yöntemlerinin ve amaçlarının ortak olup
olmadığı ölçütlerinin, hedeflenen halk kesimleri dikkate alınarak incelenmesi ve
değerlendirilmesi gerekmektedir.

Somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, karşılaştırılan markalar kapsamına giren emtialardan, 03. Sınıfta yer alan “Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil, ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Diş bakım ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları”, 05. Sınıfta yer alan; “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlikamaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı radyoaktif kimyasal maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler, insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda besin takviyeleri, zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar, bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Hijyen sağlayıcı ürünle, pedler tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Dezenfektanla, antiseptikler, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları ve sayılan bu emtiaların 35. Sınıf altında ” Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.” perakende/ toptan satışı / mağazacılık hizmetlerinin aynı/ benzer emtialar olduğu, davaya konu emtiaların hitap ettiği tüketici kitlesinin markaların kapsamına giren emtialar açısından farklılık gösterdiği, bu yüzden de bunların bilinç/ dikkat seviyeleri hususunda bir genelleme yapılamayacağı, taraf markaları arasında 3 numaralı bentte sayılan emtialar açısından karıştırılma ihtimalinin kısmen bulunduğu, diğer emtialar açısından ise karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmış Marka Olup Olmadığı Bakımından
Davacı yan özellikle markasının tanınmış marka olmasa da, halk tarafından bilinirliği, markanın gücünün önem arz ettiği bu hususta dosyaya deliller sunulduğu, Türk Marka Patent kurumunda tutulan tanınmış markalar sicilinin açıklayıcı etkiye sahip olduğu, kurucu etkiye sahip olmadığını beyan etmiştir.
TÜRKPATENT tarafından tutulan tanınmış markalar sicili tanınmışlığın tespiti bakımından mahkemeler nezdinde takdiri delil olarak değerlendirilebilir. Ancak bu Jistelerin tek başına tanınmışlık göstergesi olarak kabul edilmeleri mümkün değildir (Nitekim tanınmışlığın mutlak red nedeni olmaktan çıkarılması dolayısıyla TÜRKPATENT’in tanınmış marka listesini de hazırlamasına gerek olmadığı yönünde bkz. Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Bası, s. 353).
Tanınmış markalara ilişkin mevzuatımızda ve uluslararası düzenlemelerde tanım yapılmamıştır. Bunun temel sebebi ise tanınmışlığın her somut olayda farklılık gösterebilmesi ve zamanla değişebilmesidir. Tanınmışlığın tespiti hususunda WIPO Ortak Kararı’nda ve ulusal olarak da TÜRKPATENT nezdinde çeşitli kriterler belirlenmiştir.
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) nezdinde oluşturulan Uzmanlar Komitesi tarafından hazırlanan tanınmış markaların korunması ile ilgili metnin 2. maddesi ile somut olayın özellikleri çerçevesinde tanınmış markaların tespitine yönelik bazı kriterler oluşturulmuştur. Buna göre, markanın ilgili toplumsal çevrede tanınmış olup olmadığının belirlenmesinde,
– İlgili toplum sektöründe markanın tanınma derecesi: Markanın tanınma oranı tüketici nezdinde yapılan anketler ve sondajlar ile tespit edilir. Tanınmış markalarda, malın veya hizmetin yöneldiği çevrede yapılacak anket ve sondajlarda, markanın bilinmesi oranının yaklaşık 96 80 civarında olması gerektiği belirtilmektedir.
– Markanın kullanım süresi, kapsamı ve coğrafik alanın genişliği: Bir malın yaygın olarak kullanılması ve satış cirosunun yüksek olması markanın yayılmasına ve bilinirliğinin artmasına hizmet eder.
– Fuar ve sergilerde ürünlerin sergilenmesi, reklam ve diğer tanıtım faaliyetlerinin süresi kapsamı ve coğrafi genişliği: Tanınmışlığın yaygınlaştırılması ve zihinlerde yer etmesi için reklamların çok önemli bir rolü vardır. Özellikle görsel medyada yapılan reklamlar ile bir marka kısa sürede tanıtılabilmektedir.
-Markanın ekonomik değeri; Markayı taşıyan ürünün piyasadaki yeri, cirosu, işletmenin önemi, Müşteri çevresi, gibi unsurların değerlendirilmesi yolu ile markanın değeri hesaplanabilir. Ortaya çıkan değer yüksek ise, markanın tanınmışlığı sağlanmış demektir.
– Süre ve coğrafi alanı kapsayan her türlü tescil veya tescil başvurusu: Her zaman belirleyici olmamakla birlikte, bir markanın tescilinin çok eski olması ve markanın uzun müddetten beri kullanılması, tanınırlık ve bilinirlik konusunda önemli bir unsurdur.
– Marka hakkının etkili bir biçimde korunduğunu gösteren belgeler ile markanın herkes tarafından bilindiğini kabul eden mahkeme veya yetkili diğer makamların kararlarının dikkate alınması gerekmektedir.
Ancak burada sayılan kriterlerin zorunlu olarak bulunması gerekmeyip, somut olayın özelliklerine göre markanın tanınmışlığının tespit edilebilmesi için birkaç kıstasın yeterli olabileceği gibi, bazen bu kriterlerin tamamının bulunması gerekebilir.
Bu kriterlerle ilgili açıklamalarda, tanınmış markadan söz edebilmek için, ilgili toplumsal çevrede marka konusunda genel bir bilginin bulunması gerekli olup; markanın, ülkede yaşayan herkes tarafından bilinme zorunluluğu olmadığı; bu açıdan bakıldığında, ilgili toplumsal çevrenin, markanın kullanıldığı mal veya hizmetlerin güncel veya potansiyel alıcıları, dağıtım ağını oluşturan kişiler, markanın konulduğu mal veya hizmetlerle ilgili ticari çevreyi ifade ettiği; markanın bir üye devlette en az bir ilgili toplumsal çevrede bilinmesi durumunda markanın tanınmış sayılacağı ve markanın tanınmışlığının tespitinde, markanın ilgili ülkede tescilli olması veya başvurusunun yapılmış olması yeterli olup kullanılmasının zorunlu olmayacağı belirtilmiştir (Tanınmış Markanın Korunması, 2003 Ankara, s. 55, dn. 161).
Tekinalp, dünya çapında maruf olmasa bile Paris sözleşmesine üye ülkelerde, hatta üye ülkelerin bazılarında bilinen markanın tanınmış marka kategorisinde sayılacağını belirtmiştir (Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 1999, s. 379). Arkan da, aynı şekilde, markanın koruma istenilen ülkede 0 mal veya hizmetle ilgili çevrenin büyük bir kesimince bilinmesinin Paris Anlaşması” nın 6. Maddesinin uygulanması için yeterli olacağını belirtmektedir (Arkan, Sabih; Marka Hukuku, C I, Ankara 1997, s. 93). Dirikkan’a göre, markanın tanınmışlığından söz edebilmek için, bir ülkede yaşayanların tamamının söz konusu markayı bilmesi zorunlu olmayıp; marka sahibinin hedef kitlesinin esas alınması gerekir. Bir ülkede yaşayan herkes, her türlü mal veya hizmetle ilgilenmediğinden, ilgisiz grupların tanınmışlık kavramının belirlenmesinde dikkate alınması uygun değildir (Dirikkan, Tanınmış Markanın Korunması, s. 46). Yasaman ise Paris Sözleşmesi anlamında “umumen malum marka” ile “toplumda tanınmışlık düzeyine” ulaşmış markanın hemen hemen aynı hatta özdeş olduğunu, bu sebeple de umumen malum markaya tanınan korumayı “toplumda tanınmışlık düzeyine” ulaşmış markalara da tanımak gerektiğini belirtmektedir (Yasaman, Marka Hukuku Şerhi, s. 263).
Yargıtay 11. HD.’nin 3.3.2021 tarihli kararı şu şekildedir: “Tanınmış marka, gerek tüketici kitlesi, gerekse dağıtım kanalları itibariyle toplumun zihnine yerleşmiş olan, o markaya konu ibare veya işaret zikredildiğinde veya görüldüğünde her hangi bir zihinsel faaliyet gerektirmeden derhal çağrışım yaparak akla gelen yüksek ayırt edicilik düzeyi olan işaretlerdir. Her markanın belirli düzeyde ayırt edicilik ve reklam işlevi bulunmakla birlikte bu düzey tanınmış markalarda daha yüksektir. Her bir tanınmış markanın tanınmışlık düzeyi diğerinden farklı olabilir. Markanın tanınmışlığı, belirli bir sektörel çevre ile sınırlı olabileceği gibi, tüm sektörleri, hatta bir ülkeyi veya dünyayı kapsayacak düzeyde de olabilir. Markanın tanınmışlık düzeyinin tespitinde, markanın reklam yoluyla tanıtımına yapılan masraf, emek, yoğunluk, zaman, aldığı kalite ödülleri, sağlanan başarı, markanın tescilli olduğu süre, tanınmışlık ileri sürülen ürünün ne kadar süredir üretildiği, sağlam ve amaca uygunluğu, sunulduğu ortam ve sunuluş şekli, satış adedi ve hitap ettiği müşteri kitlesinin boyutu, markaya konu işaretin özelliği, marka koruma bilinci gibi nedenlere göre değişiklik gösterebilir. Markanın tanınmışlığı sabit ve statik bir olgu olmayıp, uzun yıllardır tescilli olan bir marka hiç tanınmamış olabileceği gibi, yeni tescil edilmiş bir marka ise kuvvetli tanıtım ve “yoğun reklamlar sayesinde kısa süre içerisinde tanınmış hale getirilebilir. Öte yandan bir dönem tanınmış marka olan bir işaret, üretim ve tanıtımın devamına ve yoğunluğuna bağlı olarak zaman içerisinde tanınmışlığını da yitirebilir. Bir markanın tanınmış olup olmadığı ve tanınmışlık düzeyi, sonraki tarihli markanın başvuru tarihi esas alınarak, her bir dosyada bunu ileri süren tarafça ve dosyaya sunulacak delillerle ispat edilmelidir. Bir veya birkaç ülkede tanınmış olan markanın, diğer tüm ülkeler yönünden de tanınmış olduğu kabul edilemez. Bu anlamda, markanın bir çok başka ülkede tescil edilmiş olması da tek başına yeterli değildir. Markaların ülkeselliği ilkesi itibariyle, hangi ülkede markanın tanınmışlığına dayanılmış ise o ülkedeki ilgili çevre yönünden tanınmışlık ispat edilmelidir (Y…. HD., 2020/…E., 2021/…, ).
Bir markanın tanınmış sayılabilmesi için markanın konulduğu malın veya hizmetin hedef aldığı tüketici çevresinde ve ilgili sektörde tanınması yeterlidir. Burada ilgili çevreden anlaşılması gereken; hâlihazır veya potansiyel tüketiciler, ilgili malın veya hizmetin dağıtım kanalları ve pazarlanmasıyla uğraşan kimseler ile ilgili mal ve hizmetlerle ilişkili diğer çevrelerdir.
Bir markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen unsurların dikkate alınması gerekmektedir. Olayın mahiyetine göre, bazen belirtilen unsurlardan birinin ya da birkaçının tanınmışlığın tespitinde yeterli olabilmektedir.
Yukarıda verilen kriterler doğrultusunda somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davacının … markasını 28.04.1992 yılında 3 ve 5. Sınıflarda tescil ettirdiği, … markasının dünya genelinde tescilli 38 adet tescilinin bulunduğu, tanınmış marka olmak üzere 17.09.2021 tarihinde başvuru yapıldığı ancak henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki markanın tescilinin eski olması, uzun süredir kullanılması, dünya genelinde çok sayıda tescilinin bulunması markanın tanınmış marka olduğuna ilişkin önemli hususlardır. Ayrıca … markasının tüketici nezdinde bilinirliği, … aramalarından reklam harcamalarının yoğunluğunun anlaşıldığı ve çok fazla sayıda sonucun mevcut olması karşısında … markasının tanınmış bir marka olduğu kanaatine varılmış, bu nedenle benzer olmayan emtialar bakımından da hükümsüzlük şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, her iki raporda da tecavüz ve haksız rekabete ilişkin yapılan değerlendirmelerin benzer olduğu, hükümsüzlük talepleri bakımından farklı değerlendirmelerde bulunulduğu, ilk alınan heyet raporunda markalar arasında karıştırtılma ihtimaline dair tespit yapılmasına rağmen sonuç kısmında salt tanınmışlık nedeni ile hükümsüzlük koşullarının oluşmadığına dair yapılan tespitin isabetsiz olduğu, raporun açıklama kısmında karıştırılma ihtimalinin varlığına dair yapılan tespitler uyarınca SMK md. 6/1 kapsamında hükümsüzlük değerlendirmesinin yapılmamasının hukuka uygun olmadığı, tanınmışlık iddiası bakımından alınan ikinci heyet raporunun kapsamlı ve itirazları karşılar nitelikte olduğu ayrıca …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasına sunulan 24.06.2021 tarihli Bilirkişi Raporu ile de uyumlu olduğu, bu nedenlerle de mahkememizce 22/12/2022 tarihli rapora itibar edildiği anlaşılmakla sübut bulan davanın kabulü cihetine gidilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE; davalı adına TPMK nezdinde 2018/… numara ile tescilli … ibareli markanın hükümsüzlüğüne,
2-Davalılar tarafından gerçekleştirilen kullanımlarının davacı adına kayıtlı … ibareli markadan kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına ve engellenmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 179,90 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 135,50 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen talepler yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan …’dan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen talepler yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan … SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.’den alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 7.000,00 TL bilirkişi ücreti, 331,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 7.331,80 TL ve 88,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 7.420,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Sair hususların gerekçeli kararda yazılmasına,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.28/02/2023

Katip …

Hakim …