Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/104 E. 2022/14 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/104 Esas
KARAR NO : 2022/14

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 27/06/2019
KARAR TARİHİ : 15/02/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkil markasının 1967 yılında yaratıldığını, …’nin en büyük perakende satış mağazalarından biri olduğunu, müvekkile ait markalar ile davalının tescilli markalarının benzer olduğunu ve aynı emtiaları kapsadığını, müvekkili markasının Paris sözleşmesi ve SMK m.6/4 ve m.6/5 kapsamında tanınmış marka olduğunu, davalının basiretli bir tacir gibi davranmadığını ve kötü niyetli olduğunu belirterek, davalı adına TPMK nezdinde tescilli …, …, … ve … tescil numarası ile kayıtlı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle ; 2002 yılında ticaret hayatına atıldığını, … olarak markasını yaratıp 2009 yılında TPE nezdinde başvurup markasını tescil ettirdiğini … sporuna ilişkin olarak at üstünde cirit benzeri değnek tutan binici görseli için Türk Patent’ten tescil ve koruma hakkı aldığını … sporunun evrensel bir spor olduğunu, bunun resmedilmesi ve markaya eklenmek suretiyle kullanılmasının bir engel teşkil etmediğini belirterek davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Mahkememize sunulan 24/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; davacı markasının davalı markasının tescilinden önce olduğu, davalının markasının davacı markası ile benzerlikleri söz konusu olduğunu, tüketiciler nezdinde iltibasa sebebiyet vereceğini, bu yönünden davacının marka hakkına tecavüz söz konusu olduğu, 22/11/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda da kök rapordaki tespitleri değiştirecek bir hususa rastlanmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davalı adına TPMK nezdinde …, …ve …ve … numara ile tescilli …, … ibareli ve … oynayan atlı şahıs şekilli markaların hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde davacı …’ye ait “…” markasının dünya genelinde tescil kayıtları ile koruma altında olduğu, TPMK nezdinde … numaralı “…” ibareli markanın …sınıfta, … numaralı “…” ibareli markanın …sınıfta,… numaralı “…” ibareli markanın …sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın…sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın …sınıflarda,… numaralı “… ibareli markanın …sınıflarda,… numaralı “… görselini ihtiva eden” markanın …sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın ….sınıfta, … numaralı “…” ibareli markanın …sınıfta, … sayılı “…” ibareli markanın…sınıfta, … sayılı “…” ibareli markanın …sınıfta, … sayılı “…” ibareli markanın …sınıfta, …sayılı “…” ibareli markanın …sınıfta, .. sayılı “…” ibareli markanın … sınıflarda, … sayılı “… + şekil” ibareli markanın….sınıfta, … numaralı “…” ibareli markanın …sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın …sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın ….sınıflarda, … sayılı “…” ibareli markanın …sınıfta, … numaralı ” …görselini ihtiva eden” markanın ….sınıfta, … numaralı”… ” numaralı markanın …sınıfta, … numaralı “… ” markanın …sınıfta davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Hükümsüzlüğü talep edilen davalının … markasını …tescil nosu ile bunun yanında birleşik şekilde yazılı halde … markasını … nolu emtia sınıfı için 02/07/2009 tarihi itibari ile …tescil nosu ile öte yandan …emtia sınıfları yönünden… tescil nosu üzerinden 1 1.06.2010 tarihinden itibaren tescil ettirdiği görülmektedir. Yine üzerinde … figürü olan şekil markasını ise … no üzerinden … nolu emtia sınıfı üzerinden tescil ettirdiği görülmektedir.
SMK 25. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir.
SMK. m.6/1′ e göre tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
SMK m.6/1 kapsamında öncelikle markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi yapılması gerekmektedir. Dosya içerisinde bulunan davacı markalarına ilişkin marka tescil belgeleri incelendiğinde, davacının … ibaresini içeren birçok markasının bulunduğu görülmektedir. Bu markalarda … ibaresi …, … veya şekil unsuru ile birlikte kullanılmaktadır. Marka bütünü incelendiğinde … ibaresi söz konusu markalarda esas unsur olarak kullanıldığı görülmektedir.
Davalı markası …, … isim markası ve … figürlü şekil markalarından oluşmaktadır. Davalı markası içerisindeki … ibaresi davacı markalarındaki … ibaresi ile ayniyet göstermektedir. Her ne kadar “…” ve “…” harfleri ile … ibareli markaya eklemeler yapılmış ise de, markanın bütünü itibari ile bu eklemelerin ayırt edicilik unsuru sağlamadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca her iki figürde de topa vurmak için top peşinde koşan, havaya sopa kaldıran polocu figürü bulunmaktadır. İki figür arasında ufak tefek farklılıklar olsa da bu farklılıklarında ayırt ediciliği ortadan kaldırmadığı, marka isimleri ve polocu figürlerinin birbirlerine ayniyet derecesinde benzer oldukları, markanın tescil edildiği emtia sınıfları da dikkate alındığında markaların benzer olduğu ve ortalama kullanıcı algısı dikkate alındığında karıştırılabilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmaktadır.
SMK m.6/1 kapsamında incelenmesi gereken diğer husus, markaların tescil edildiği emtia sınıfları arasındaki benzerlik durumudur. Davacı tarafın … ibareli markalarının, davalınında tescilli olduğu … sınıf da dahil birçok sınıfta tescil edildiği görülmektedir. Taraflar aynı sektörde faaliyet gösterdiklerinden mal ve hizmet sınıfları açısından markaların aynı/ benzer olduğunun kabulü ile davalı markalarının SMK m.25/1 ve 6/1 uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilebileceği kanaatine varılmaktadır. Kaldı ki davalı markaları ile davacı markalarının aynı mal ve hizmet sınıflarında tescilli olmamaları halinde dahi aşağıda incelenecek tanınmışlık iddiaları kapsamında davacının tanınmışlığına karar verilmesi halinde SMK md. 6/4 kapsamında tüm emtia sınıfları bakımından davalı markalarının hükümsüz kılınacağı da izahtan varestedir.
Tanınmışlık İddiası Bakımından Yapılan İnceleme
Davacı taraf … ibareli markalarının tanınmış marka niteliğinde olduğunu ve bu sebeple SMK m.6/4 ve 5 uyarınca ayrı bir değerlendirme yapılması gerektiğini ifade etmektedir. SMK m.6/4 uyarınca Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. Yine SMK 6 uyarınca tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
6769 sayılı SMK’nın 6 ıncı maddesinin (4) üncü bendinde, “Paris Sôzleşmest’nin 1. mükerrer 6. maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvurulan, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir” ifadesi yer almaktadır. Tanınmış markalardan söz eden bir başka hüküm de 6769 sayılı SMK m. 6/5’tir. Söz konusu maddede tanınmış marka ibaresi yer almasa da “tanınmışlık düzeyine erişmiş marka” şeklindeki ifade ile tanınmış markalar açısından bir düzenleme getirilmektedir.
Tanınmış marka, bir kişi ya da teşebbüse sıkı şekilde bağlı; garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren; müşteri ve diğer sübjektif ilgi ve ilişkiler aynını yapılmaksızın coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir yüksek çağrışımdır Markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde 1997 tarihli WIPO kriterlerinden faydalanılır.
Marka koruması mal ve hizmetler için öngörülmektedir ve doğal olarak bu mal ve hizmetlerin hitap ettiği toplum kesimleri de farklı farklıdır. Bu nedenle tanınmış marka olarak değerlendirmeye alınacak markalar için mal ve hizmetleri ne olursa olsun aynı seviyede bir tanınmışlık derecesi aramak uygun bir yaklaşım değildir. Tanınmış markalardan söz edilebilmesi için, bir hizmet veya ticaret markasının toplumun ilgili kesiminde tanınmış olması gerekir. Yargıtay tarafından ilgili kesim; markanın kullanıldığı ürün ve hizmetlerin Türkiye’deki gerçek ve potansiyel alıcıları, bu alandaki iş çevreleri ve markanın kullanılacağı ürün ve hizmetlerin dağıtım kanallarında yer alan kişiler ve satıcılar olarak tanımlanmaktadır. Markanın pek çok mal ve hizmet grubunda tescilli olması durumunda, tanınmışlığın her mal ve hizmet için arı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Yapılan incelemede markanın tescile bağlanmış olan bazı mal ve hizmetler açısından tanınmış olduğunun tespit edilmesi durumunda, tanınmış marka korumasının yalnızca söz konusu mal ve hizmetler açısından sağlanması gerekmektedir. Koruma kapsamının farklı mal ve hizmetlere genişletilmesi konusunda ise, 6769 sayılı SMK m. 6/5 hükmünde sayılan koşulların varlığı ayrıca aranacaktır.
Markanın, korumanın talep edildiği ülkede tanınmışlığa sahip olması gerekir. Bu anlamda ilgili coğrafi alanda tanınmış olma, tüm ülke genelinde bilinir olmayı değil, ilgili ülkenin önemli bir kısmında bilinirliğe sahip olmayı ifade eder.
Tanınmışlık, çeşitli faktörlerin etkisiyle (piyasa koşullan, tanıtım faaliyetleri, pazar payı vs.) zaman içinde değişkenlik gösteren bir olgudur. Tanınmışlığın belirlenmesinde önemli olan tanınmışlık iddiasının ortaya atıldığı zamana göre değerlendirme yapılmasıdır. örneğin, itiraz sahibi, itiraz edilen markanın başvuru tarihinde tanınmışlığa sahip olduğunu göstermek zorundadır. Tanınmışlığa ilişkin delillerin de itiraz edilen markanın başvuru tarihinde markanın tanınmış olduğunu gösterir nitelikte olması gerekir. Bir markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu bilinirlik düzeyi, dikkate alınması gereken kriterlerden biridir.
Somut olaya dönüldüğünde; Davacı adına tescilli “…” ve “ şekil ” markalarının tanınmış marka olduğuna dair TPMK kararı, … 1.FSHHM’nin …E. …K. 13/03/2018 tarihli, … 2. FSHHM ‘nin … E. … K. 04/03/2015 ve … E. … K. 21/12/2016 tarihli, … 3. FSHHM’ nin … E. … K. 13/05/2014 tarihli kararları incelenmiştir.
Marka tescil belgelerine göre davacının, davalıdan çok önce marka tescilinin bulunduğu, yurt dışında da tescilli markalarının bulunduğu, tanıtım ve reklam için ciddi yatırım yaptıkları, tanınmışlıkla ilgili mahkeme kararları da dikkate alındığında davacı markasının Yargıtay içtihatları ile tespit edilen keza WİPO kriterleri ile belirlenen tanınmış marka olma kriterlerini sağladığı davacı tarafa ait … ibareli markaların markasının tekstil sektöründe oldukça yaygın olarak kullanılan bir marka olduğu ve bilinirlik düzeyinin yüksek olduğu, yukarıda sayılan kriterler ışığında değerlendirme yapıldığında tanınmış marka olarak kabul edilebileceği kanaatine ulaşılmıştır.
Kötüniyet İddiaları Bakımından Yapılan Değerlendirme
İyiniyet, bir hakkın ya da hukuki sonucun doğmasına engel bir nedenin varlığını bilmeme veya bilmesi de gerekememe halidir. Hukukumuzda iyi niyet asildir. TMK m. 3/f.l’de bu ilke, Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır şeklinde ifade edilmiştir. Bir hakkın veya hukuki işlemin doğumunda kişinin iyi niyetli olup olmadığını karşı tarafın iddia ve ispat etmesi gerekir. O halde iyi niyet kural ve karine, kötü niyet istisna ve ispata muhtaç kabul edilmekte, ispatın kötü niyet iddiasında bulunan kişi tarafından yapılması gerekmektedir.
Bu bağlamda marka tescil başvurusunda bulunan kişilerin iyi niyetli olduğu, dolayısıyla kötü niyetli olmadığı kabul edilmek zorundadır. Meğer ki başvuru veya marka sahibinin iyi niyetli olmadığı açıkça anlaşılsın. Dolayısıyla iyi niyetin esas olmasının bir diğer sonucu ise, başvuru sahibinin kötü niyetli olup olmadığının özenle tespit edilmesi ve mümkün olduğunca somut koşullara bağlanmasının gerekmesidir .( Şehirali Çelik, Feyzan Hayal, “İltibastan Kötüniyetli Tescile Paskalya Tavşanlarının Hikâyesi”, Batider 2011, C. XXVII, S. 3, s. 103.)
Türk yargı uygulaması, başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi halini kötü niyetin varlığında önemli görmektedir. Ancak başkasının markasının da ayırt edici olması; tanımlayıcı olmaması zorunludur. Zira serbest işaretlerin marka olarak tescilinde de kötü niyetli marka başvurusunu gündeme gelebilmektedir.(Bilgili, Fatih, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanımı, 1. Baskı, Ankara 2006, s. 124. )
Sonuç olarak kötü niyetli markada esas olan dürüstlük kuralına aykırı şekilde marka tescilinde bulunulmasıdır. Nitekim Türk yargı uygulaması, başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi halini kötü niyetin varlığında önemli görmektedir.
Somut olay bakımından yapılan incelemede, davacı markasının ulaştığı tanınmışlık olgusu dikkate alındığında davalının marka tescilinin kötü niyetli olduğu, zira dava konusu at üzerinde … oynayan insan figürü şekil markasını, uzun yıllardır 25. sınıflar kapsamında yer alan emtialar üzerinde davacının kullandığı, TTK.’nun 18 maddesi kapsamında tacirin basiretli hareket etme yükümlülüğü altında olduğu, tacirin kendi sektöründe faaliyet gösteren orijinal nitelikli belli oranda tanınan bir markayı herhangi bir zorunluluğu olmamasına karşın tercih edip Türkiye’de kendi adına tescil ettirmiş olmasının kötü niyetle hareket etmiş olduğununa dair mahkememizce kanaat oluşmuş, bu nedenle dava konusu markaların SMK md. 6/9 uyarınca da hükümsüzlük koşullarının gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, TPMK kayıtları, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu, özellikle tanınmışlık iddiaları bakımından emsal nitelik taşıyan BAM ve İlk Derece Mahkeme kararları dikkate alındığında, davanın kabulü cihetine gidilerek davalı adına TPMK nezdinde tescilli …, …, …, … sayılı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE, davalı adına TPMK nezdinde tescilli …, …, …, … sayılı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 36,30 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 155,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.155,20 TL ve 88,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 3.244,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.15/02/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza