Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/50 E. 2023/793 K. 24.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/50 Esas
KARAR NO : 2023/793

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/01/2023
KARAR TARİHİ : 24/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Taraflar arasında, davalıya ait … için 13.06.2019 tarihinde, …Yönetimi Programı Kullanım Taahhütnamesi sözleşmeleri imzalandığını, sözleşmelere göre müvekkili şirketin “servis sağlayıcısı”, davalının ise “otel” ismi ile belirtildiğini, taraflar arasında yapılan … Online Rezervasyon Sistemleri Kullanım Sözleşmesi gereğince, müvekkili şirketin, davalıya ait otel için özel olarak dizayn edilmiş otellere ve otel gruplarına çevrimiçi otel rezervasyon dağıtım sistemine erişim için gerekli kurulumları yaptığını, bu sistem üzerinden davalı otel işleteninin, Otel’e ait bilgilerini (otel özellikleri, kontenjan, fiyat vb.) sisteme yükleyerek rezervasyonlarını takip ettiğini, … online rezervasyon sistemleri kullanım sözleşmesi ile otelin internet sitesine Online Rezervasyon Motoru sistemi kurmak ve otel bilgilerini girebilecekleri, rezervasyonları takip edebilecekleri kendilerine ait bir kontrol paneline erişim imkanı sağlamak olduğunu, bu şekilde davalıya ait otelin, hem kendi internet sitesi üzerinden, hem de davacının organizasyonunda bulunan diğer satış ve dağıtım kanalları aracılığıyla online rezervasyon alması amaçlandığını, sözleşmenin, davalı tarafından, Bakırköy 40. Noterinin, 08.10.2021 tarih ve 22743 yevmiye nolu ihtarnamesi ile yeni dönemde yenilenmeyeceğini müvekkiline bildirildiğini, davalı ihtarnamesin de, açıkça taraflar arasında 13.06.2019 tarihinde yapılan … Online Rezervasyon Sistemleri Kullanım Sözleşmesinin, 7. Maddesine göre, bu sözleşme yönünden yenilenmeyeceği ihbarında bulunduklarını belirttiklerini, sözleşmenin farklı hizmetlere yönelik yapılmakta olduğunu, müvekkili tarafından, davalıya, söyleşmeye uygun hizmetler verilmekte iken davalı şirket tarafından hizmet bedellerinin ödenmediğini, davalının fatura bedellerini ödememesi nedeni ile 10.08.2022 tarihinde ihtarname ile taraflar arasında devam eden … Hotel Kanal Yönetimi Programı Kullanım Taahhütnamesi sözleşmesinin haklı nedenle feshi ve sözleşmeler doğrultusunda ödenmesi gereken kalemlerin davalıya bildirildiği, taraflar arasında yapılan iş bu sözleşmenin yeni dönemde yenilenmeyeceğine dair bir ihtar olmadığı gibi taraflar arasında yapılan … Hotel Kanal Yönetimi Programı Kullanım Taahhütnamesi sözleşmesi yönünden ise davalı tarafından gönderilmiş bir ihtar bulunmadığını, müvekkili şirketin göndermiş olduğu fesih ihtarı ile taraflar arasındaki … Sözleşmesinin de sona erdiğini, taraflar arasında imzalanan … Hotel Kanal Yönetimi Programı Kullanım Taahhütnamesinin 12. – Maddesinde, sözleşmenin erken feshi durumunda, davalının, hizmetler karşılığı borçlarına ilave olarak, davacıya senelik otel başı 3.000 (Üç Bin)Euro cezai şart bedellerinin ödenmesi taraflarca kabul edilmiş olduğundan, sözleşme süresi üç yıl olduğundan, davalının 9.000 Euro cezai şart bedelini ödemesi gerektiğini, bu nedenlerle davalının … 30. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyalarındaki takiplere yapılan itirazların iptali ile takiplerin devamını, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına, avukatlık ücreti ve mahkeme masraflarının davalı tarafa hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; 13.06.2019 tarihli Hotel Kanal Yönetimi Programı Kullanım Taahhütnamesinin 12. Maddesine göre sözleşme geçerlilik süresinin “Bu sözleşmenin geçerlilik süresi imza tarihinden itibaren üç (3) yıldır. Bu süre sonunda eğer taraflardan herhangi birinin sözleşme sona erme tarihinden 90 gün öncesine kadar noter kanalı ile bildirimde bulunmaması halinde, Sözleşme üç (3) sene daha uzar.” şeklinde belirtildiğini, yine mezkur dava dilekçesinin eklerinde yer alan 08.10.2021 tarihli davacı firmaya çekilen ihtarnamede; “Anılan sözleşme 13.06.2022 tarihinde sona erecek olup müvekkilimiz bu tarihten itibaren sözleşmeyi devam ettirmek istememektedi, Bu nedenle, 13.06.2022 tarihi itibariyle 13.06.2019 tarihli “… Online Rezervasyon Sistemleri Kullanım Sözleşmesi’ nin sona ereceğini, sözleşmenin müvekkili tarafından ya da kendiliğinden yenilenmeyeceğini, ihtara rağmen hizmet sağlamaya devam etmeniz halde mali ve hukuki sonuçlarından tarafınızın sorumlu olacağını, müvekkilinin hiçbir şekilde sorumlu olmayacağını ihtaren bildiririz.” şeklinde beyanda bulunarak sözleşmenin süresi içerisinde fesih edildiğinden, erken fesih sebebiyle cezai şart ödemenin ortada erken fesih söz konusu olmadığı için mümkün olmayacağını ve icra takibine konu 9.000 Euro cezai şart bedelinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının, müvekkili firmaya kesmiş olduğu haklı fatura bedellerinin ödendiğini, müvekkili firmanın 3 yıllık hizmet alım yılının hizmet bedelinin her yıl 750 Eurodan toplamda 2.250 Euro ödeme yaptığını, davacıya son taksidi ödeyen müvekkillerinin dekontu şirket yetkilisine ilettiğinde cezaları kabul etmediklerini de bildirdiklerini, davacının icra takibine konu ettiği 750 Euro 4. Yıl için istenen bir miktar olup, sözleşmenin müvekkilince yenilenmediğinden ve yenilenmeyeceği de ihtar edildiğinden 4. Yıl için bir hizmet bedeli ve faturası kesilebilmesinin mümkün olmadığını, 3 yıllık sözleşmenin 3 yılının 750’şer Euro hizmet bedelinin zaten davacının muhasebe kaydında dahi ödenmiş gözüktüğünü, davacının icra takibine konu ettiği 18.06.2022 tarihinde kesilen 4.yıl için olan 750 Euroluk fatura sözleşme taraflarınca yenilenmediğinden ödenmesinin hukuka aykırı olduğunu bu nedenlerle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli icra takibi sebebiyle %20den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların bildirdiği deliller toplanmış, icra dosyasının UYAP kayıtları, bilirkişi raporu dosyamız arasına alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflarca imzalanan 13/06/2019 tarihli sözleşmelerde belirtilen edimlerin taraflarca gereği gibi yerine getirilip getirilmediği, davacı tarafından sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı, ceza-i şart ve fatura bedellerinin ödenmesinin talep edilip edilemeyeceği, çıkacak sonuca göre davacının … 30. İcra Dairesinin… Esas sayılı dosyası kapsamında davalıdan alacaklı olup olmadığı ve miktarı hususunda toplanmaktadır.
… Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 06/02/2023 tarihli müzekkere cevabında davalı …’un gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
… Vergi Dairesi Müdürlüğünün 03/02/2023 tarihli müzekkere cevabında, …’un 2. Sınıf tacir olmasından dolayı işletme hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiği görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre, bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
TTK’nın 5/1.maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olacağı düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanı düzenlenmiş olup madde metnine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olacağı hüküm altına alınmıştır.
Görevle ilgili değerlendirmenin 6102 Sayılı TTK’nun 4 ve 5.maddesindeki düzenlemeler gözetilerek yapılması gerekir. 6102 Sayılı Kanun’un 19.maddesi ”ticari iş karinesi” başlığını taşımakta olup, bu maddenin 2.fıkrasında yer alan ”Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” hükmünün, görevli mahkemenin belirlenmesinde dikkate alınması mümkün değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/15-440 esas 2015/1769 karar sayılı ilamı).
Yapılan açıklamalar ışığında somut olayda, davacı taraf tacir ise de Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğünün müzekkere cevabında, davalı …’un 2. Sınıf tacir olmasından dolayı işletme hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiği, yazı ekindeki beyannamelerden davalının faaliyetlerinin VUK’nun 177. maddesindeki esnaf faaliyeti sınırını aşmadığının anlaşıldığı, buna göre eldeki davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili nispi ticari dava olarak nitelendirilmesinin de mümkün olmadığı, mahkememizin mutlak ve nispi ticari dava niteliği taşımayan işbu davaya bakmakla görevli olmadığı, bu durumda tüketici sıfatını da haiz olmayan davalı ile davacı arasındaki uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği nazara alınarak dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç, vekalet ücreti, arabuluculuk gideri, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için başvurulmadığı taktirde harç ve yargılama gideri konusunda ek karar yazılmasına, ,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 24/10/2023

Katip …
✍e-imzalı

Hakim …
✍e-imzalı