Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/449 E. 2023/733 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/449 Esas
KARAR NO : 2023/733

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 10/07/2023
KARAR TARİHİ : 04/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 10/07/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …adresinde mukim, … ve … markalarının yetkili satıcısı ve servisi olduğunu, dava dışı üçüncü kişi konumunda olan … adına kayıtlı … plakalı aracını müvekkil şirketten yeni alacağı araca takas karşılığında satmak için davacı şirket ile anlaştığını, davacı şirketin çalışanlarına aracın devrinin davacı şirkete yapılabilmesi için satış vekaleti verdiğini, bunun karşılığında yeni bir araç satın aldığını, davacı şirketin ise henüz … adına kayıtlı takasa bu aracın devrin, üzerine alamadan davalının bu araç ile bir trafik kazasına karıştığını, kaza sonrasında davacı şirketin henüz devrini üzerine alamadığından dolayı açılan davaların tamamının ruhsat sahini adına açıldığını, dava dışı …’in davalı …A’nın kusurlu olarak sebebiyet verdiği bu trafik kazası sebebiyle tazminat ödemelerine mahkum edildiğini, dava dışı …’in … 1. Tüketici Mahkemesi’nin … Esas sayılı 2020/308 Karar sayılı kararı ile istinaf incelemesinden geçerek kesinleşen ilamını, … 26. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takibe koyduğunu, davacı şirketin de bu icra dosyasını ödemek zorunda kaldığını, plakası anılan dava dışı … adına kayıtlı …plakalı bu aracın anılan mahkeme ilamı ile davacı şirkete ait olduğu tespitine karar verildiğini, ancak anılan tescil işlemine idari bir işlem olduğundan mahkemem ilamı akabinde devir işlemi yapılmak işlenmiş ise de davalının yaptığı kaza sonrasında aracın hangi yediemin otoparkına çekildiği tespit edilemediğinden aracın devrini halen alamadıklarını, açıklanan bu nedenlerle; davalının .. 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası tahtında başlatılan icra takibine vaki haksız, hukuki mesnetten yoksun ve kötü niyetli itirazın iptali ve takibin devamını, takip konusu alacaklarına takip taleplerinde açıklandığı gibi faiz uygulaması taleplerinin de kabulüne, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı nedeni ile alacağın likit olduğu da nazara alınarak %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, her halükarda haklı davalarının kabulünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 06/08/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının iddiaları kabul etmediklerini, dava konusu haksız fiil niteliğinde kazanış oluş tarihinin 16/05/2004 olduğunu, kaza tarihi de dikkate alındığında yasada öngörülen zamanaşımının üst sınırı olan 10 yılın dahi geçtiğini, dava konusu aracı davacıya satan dava dışı … tarafından davacıya satış vekaletnamesi verildiğini, ancak davacının aracın tescilini kötü niyetli olarak kendi adına yapmadığını, daha sonrasında ise davacı söz konusu aracı davalıya sattığını, müvekkili tarafından aracın bedelinin davacıya ödenmesine ve aracın müvekkiline fiiline teslim edilmesine rağmen aracın tescilinin haksız ve kötü niyetli olarak müvekkiline verilmediğini, müvekkili tarafından bu konuda davacıya sürekli sebepte olunmasına rağmen davacının aracın resmiyette satışını müvekkiline vermekten sürekli kaçındığını, açıklanan bu nedenlerle; davanın öncelikle yetkisiz mahkemede açıldığından yetkisilik nedeniyle reddini, davacının talepleri zamanaşımına uğradığından zamanaşımı nedeni ile reddini, davacının haksız ve kötü niyetli davasının tümden reddini, davacının il bu davayı açmakta kötü niyetli olduğundan dolayı alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla kötğ niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: … 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, Gelir İdaresi Başkanlığı cevabi yazısı, Tüketici Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası, Araç Takyidat Bilgisi, Arabuluculuk Anlaşamama Tutanağı, taraf beyanları ve tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE: Dava, haksız fiil nedeni ile ödenen tazminat nedeni ile rücuen alacak kapsamında başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemlidir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamaktadır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez (Ankara BAM 4.Hukuk Dairesinin 25/01/2023 Tarih, 2021/1268 Esas ve 2023/198 Karar sayılı kararı).
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde Ticaret Mahkemesi varsa Asliye Hukuk Mahkemesi’nin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 3. maddesinde, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinde “Birinci Sınıf Tüccarlar” sayılmış olup bu maddedeki birinci sınıf tacirlerle ilgili şartları taşımayanlar ise ikinci sınıf tacir sayılırlar. İkinci sınıf tacirler ise ticari işletme hesabına göre defter tutarlar.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlar ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukukî işlemin veya fiilin olması gerekir (İstanbul BAM 8.Hukuk Dairesinin 13/07/2023
Tarih, 2023/1459 Esas ve 2023/1272 Karar sayılı kararı, Ankara BAM 4.Hukuk Dairesinin 25/01/2023 Tarih, 2021/1268 Esas ve 2023/198 Karar sayılı kararı ile Samsun BAM 2.Hukuk Dairesinin 13/07/2023 Tarih, 2023/965 Esas ve 2023/782 Karar sayılı kararı).
Dava, haksız fiil nedeni ile ödenen tazminat nedeni ile rücuen alacak kapsamında başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Yargılama konusu uyuşmazlığın, doğrudan Türk Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenen bir husustan doğmadığı, hal böyle olunca da davanın, TTK’nın 4.maddesi kapsamında mutlak ticari dava olmadığı, davacı tacir olmakla birlikte aracın hususi araç olduğu ve davalının aracı binek araç olarak kayıtlı olmakla birlikte davalının gerçek kişi tacir olmadığı, GİB tarafından gönderilen 18/07/2023 tarihli cevabi yazıdan davalının işletme esasına göre defter tuttuğu, Vergi Usul Kanunu 177/1 maddesindeki limitlerini aşmadığı için esnaf işletmesi düzeyinde gelir sağladığı, bu durumda TTK’nın 4/1.maddesi kapsamında nispi ticari davadan da söz edilemeyeceği, hal böyle olunca da, aşaması itibariyle somut olayda mutlak ya da nispi ticari dava bulunmadığı gözetilerek, davanın niteliği itibari ile 6102 Sayılı Kanunun 4-5.md kapsamında kalmadığı bu haliyle 6100 Sayılı Kanunun 2.maddesinde yer alan ”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir.” hükmü gereğince davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğundan davanın görev nedeni ile reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın talep halinde ve karar kesinleştiğinde, yetkili ve görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, mahkememiz kararının kesinleşme tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi durumunda DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
3-Harç, vekâlet ücreti, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Davacı tarafından, HMK 20/1 maddesi gereğince işlem yapılmaz ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilirse; davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/10/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır