Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2023/400 Esas
KARAR NO:2023/666
DAVA:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:14/06/2023
KARAR TARİHİ:19/09/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; …. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasından yürütülen takibin durdurulması/icranın taliki ve icra dosyasına yatacak paraların davalı alacaklıya ve/veya vekiline ödenmemesine dair tedbir kararı verilmesine, icra dosyasına kapak hesabına karşılık gelecek gayri nakdi banka teminat mektubu karşılığında icra dosyasından yapılmış olan tüm hacizlerin fekkine ve icra dosyasına yatacak bedelin dava kesinleşinceye kadar davalı alacaklıya ve/veya vekiline ödenmemesine dair tedbir kararı verilmesini, ileride istirdat davası açma hakları saklı kalmak kaydıyla, haksız ve hukuka aykırı suretle …. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasından başlatılan takip neticesi müvekkilinin borçlu olmadığının ve takibe konu çekin hamili görünen davalının kötü niyetli olduğunun tespiti ile haklı hamil yedinde kaybolmuş olan çekin iptaline, bu taleplerinin kabul görmediği takdirde çekin yazı ile yazan 125,00-TL si için geçerli olduğunun tespit ve kabulüne, kötü niyetli olarak haksız icra takibi başlatan davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, belirtilen çekin iyi niyetli meşru hamili olduğunu, çeki para alacağına karşılık çekin arkasında cirosu olan …’dan ciro yoluyla aldığını, çekteki, ilk cironun davacı şirketin, sonraki cironun … Gıda … Şti., sonraki cironun … … … Şti.’nin sonraki cironun …, sonraki cironun … ve onlardan sonra müvekkilinin 5. sırada cirosu bulunduğunu, davacının çekteki imzaları kabul etmediğini, müvekkilinin ticari defter tutma yükümlülüğünün bulunmadığını, çekin yazı ile yazan 125,00-TL için geçerli olduğunun tespitini, davasını açmadan önce dava şartı olan arabuluculuk yoluna başvurmadan bu davayı açtığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, müvekkilinin dava konusu çeki, kötüniyetle veya ağır kusur ve iktisap ettiği ispat edilmediğinden, çekin kayıp olduğu iddiası ile ilgili hiçbir bilgi ve sorumluluğu olmadığından, sırf çekteki yanlış yazımdan kaynaklanan durumdan davacının yarar sağlamasının kabulünün aşırı şekilcilik olacağı ve ağır hak kaybına sebep olacağından, çekin illetten mücerret olma özelliği olduğundan, ciro silsilesi bozulmadığından, müvekkilinin şahıs olduğu için ticari defter tutma yükümlülüğü olmadığından, çekin, davalı müvekkiline geçmesini sağlayan ciroların alacağın temliki mahiyetinde olduğundan, davacının sebepsiz zenginleştiğinden, davanın esastan reddine, davacının açtığı çek iptali davasının usulden, husumetten ve esastan reddine, dava konusu çekle ilgili icra dosyasında icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda tedbiren durdurma kararına itiraz ettiklerini ve kararın kaldırılmasını, …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra dosyasına tedbirin kaldırıldığına dair müzekkere yazılmasını,
icra takibinin tedbiren durdurulduğundan, davacının, davaya konu çekin bedelinin %20 si oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, menfi tespit ve çek iptali davası, bu talepleri kabul olmaz ise çekin yazı ile yazan 125-TL için geçerli olduğunun tespiti, davalarının reddi ile ayrı ayrı yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 20/06/2023 tarihli ara karar gereği “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden İİK 72/3 maddesi uyarınca davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine,
…. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibe konu alacağın takdiren %15’i kadar nakit teminat yatırıldığında veya bu değerde banka teminat mektubu ibraz edildiğinde icra veznesine yatırılacak borca ilişkin paranın alacaklıya ihtiyati tedbir yolu ile ÖDENMESİNİN ENGELLENMESİNE,” dair karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davaya konu …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra dosyasının UYAP kayıtları dosyamız arasına alınıp incelendiğinde; davalı tarafından müştereken ve müteselsilen taraf olan davacı tarafa 10/03/2023 günlü çek için ilamsız takipte bulunduğu görülmüştür.
… Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 29/08/2023 tarihli müzekkere cevabında …’ın sicilde ortağı, yetkilisi ya da sahip olduğu herhangi bir şirket kaydına rastlanılmadığının bildirildiği görülmüştür.
Gelir İdaresi Başkanlığının 31/08/2023 tarihli müzekkere cevabında, davalının gerçek usulde vergi mükellefiyeti, şirket ortaklığı, yöneticilik ve sorumlu kayıtların bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre, bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-… E. 2015/… K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
TTK’nın 5/1.maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olacağı düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanı düzenlenmiş olup madde metnine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olacağı hüküm altına alınmıştır.
Görevle ilgili değerlendirmenin 6102 Sayılı TTK’nun 4 ve 5.maddesindeki düzenlemeler gözetilerek yapılması gerekir. 6102 Sayılı Kanun’un 19.maddesi ”ticari iş karinesi” başlığını taşımakta olup, bu maddenin 2.fıkrasında yer alan ”Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” hükmünün, görevli mahkemenin belirlenmesinde dikkate alınması mümkün değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/15-440 esas 2015/1769 karar sayılı ilamı).
Yapılan açıklamalar ışığında somut olayda, dava konusu çekin süresinde ibraz edilmemesi nedeniyle kambiyo vasfını yitirdiği, …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında da kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulmayarak ilamsız takip yoluna başvurulduğu, davacı taraf tacir ise de Gelir İdaresi Başkanlığı ve Ticaret Sicil Müdürlüğü ile yapılan yazışmalar sonucunda davalı tarafın tacir olmadığının anlaşıldığı, buna göre eldeki davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili nispi ticari dava olarak nitelendirilmesinin de mümkün olmadığı, Mahkememizin mutlak ve nispi ticari dava niteliği taşımayan işbu davaya bakmakla görevli olmadığı, uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği nazara alınarak dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç, vekalet ücreti, arabuluculuk gideri, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Tedbire ilişkin itirazın görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 19/09/2023
Katip …
✍e-imzalı
Hakim …
✍e-imzalı