Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/255 E. 2023/422 K. 23.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/255 Esas
KARAR NO : 2023/422

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/04/2013
KARAR TARİHİ : 23/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Davalı bankanın … A.Ş. … Şubesi nezdinde değerlendirilmek üzere 09.12.1999 tarihinde %85 faiz ile 35 gün vadeli 8,148,44 TL para yatırıldığını, bankanın hesap cüzdanını ve havale dekontunu kendisine verdiğini, bu arada davalı Mülga … A.Ş. ‘ne (21.12,1999) el konulduğunu, akabinde … güvencesi kapsamında olmadığı gerekçesi ite parasının ödenmediğini, … Sultanhamam Şubesi personeli davacıya sormadan ve talimatını almadan parayı … Ltd. gönderdiklerini, davacının bu bankanın ismini dahi bilmediklerini, davalı banka adı geçen kıyı bankasının ismini kullanarak yurtiçi bankaların vermedikleri yüksek oranda faiz vermeyi taahhüt ettiğini, bu şekilde kendisini kandırdıklarını, daha sonra bahse konu bankanın bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak davalı … Bank ile birleştirildiğini, off shore bankası ile hiçbir bilgisi bulunmayan parasının davalı banka (Mülga … A.Ş.) yöneticilerinin hileli davranış ve yönlendirmeleri ile bankalara olan güvenin kötüye kullanılması sonucu, sigorta kapsamı dışında bulunan bir … bankasına yatırıldığını, dolayısıyla bu durumun dava dışı … Ltd. ‘ten bir sonuç alınamayacağını gösterdiğini, …bank üzerinden yapılan işlemlerin kanuna karşı hile olduğunu, bankalara olan güvenin kötüye kullanıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, belirtilen sebeplerle davalı bankaya yatırılan 8.148,44 TL tutarındaki mevduatın 09.12.1999 tarihinden dava tarihine kadar değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine talep ve beyan etmiş, … 41 Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas…karar sayılı kararı Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2014/17214 esas 2015/2361 karar sayılı ilamı ile bozulmakla mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
Davalı … Bank AŞ vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Davacının parasını davalı bankanın devraldığı … A.Ş.’nin … Şubesi aracılığı ile ….Bank Ltd. nezdinde açılan hesaba yatırıldığını, davacının imzaladığı havale talimatına istinaden paranın … yerleşik … Ltd. isimli bir bankaya gönderildiğini, davacı ilgili dönemde yüksek miktarda fahiş faiz geliri elde etmek için … güvencesinde olmayan … bank hesabına yatırdığını ve bunu kendi talep ve imzası ile tevsik ettiğini, dolayısıyla davacı kendi istem ve kusuruyla zararın oluşmasına sebep olduğunu, belirtilen sebeplerle davanın reddine karar verilmesi talep ve beyan etmiştir.
Fer’i Müdahil … vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; husumet, zamanaşımı, hak düşürücü süre yönünden itirazlarda bulunarak davacının kendi kusur ve iradesiyle parasını devlet güvencesi altında bulunmayan off shore hesabına yatırdığını, dava konusu alacağa ilişkin vadesiz mevduat faizinin uygulanabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Fer’i Müdahil … vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; müvekkilinin dava konusu alacağa ilişkin sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkememizin 26/12/2013 tarihli ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere bankacı bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından ibraz edilen raporda özetle; güven ve itibar kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olduklarını, objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlardan dahi sorumlu olduklarını, özellikle bir güven müessesesi olan bankaların TTK 20/2 maddesine göre de tüm işlemlerinde basiretli bir tacir gibi davranmak zorunda olduklarını, Ayrıca 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10/3.madde hükmü uyarınca “ mevduat sahiplerinin mevduatlarını geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz ” şeklindeki açık hükmü gereği, davalı bankanın (Mülga … A.Ş.) davacının mevduatını koruma borcu altında olduğunu,Davalı Kıyı Bankasının kuruluş amacı yukarıda ayrıntılı biçimde arz edilmeye çalışıldığı gibi, Kanuni yükümlülüklerden muaf, tamamen kamu otoritesinin denetimi dışında kaynak toplayıp, … grubu firmalarına fon sağlamak gayesiyle kurulduğu yönünde çok ciddi bulgu ve Mahkeme kararları bulunduğunu,Kıyı Bankasının bankacılık lisansının iptal edildiğini,Nakde tahvil edilebilecek hiçbir mal varlığının bulunmadığının da … olduğunu, bu nedenle dava dışı … Bank’ın davacının alacağını karşılaması ya da tazmin etmesi olanağının bulunmamadığını,Dava dışı … Bank Ltd. namına, havale görüntüsü adı altında toplanan mevduat yurt dışına çıkarılmadığı için, adeta yurt içi bankalara yatırılan mevduat hesabı gibi değerlendirilmesi gerektiğinin mütalaa edildiğini,Dosya içeriğindeki mevcut delillere göre, davalı bankanın olayda tam kusurlu olduğu kanısına varıldığını,Çünkü, aktif-pasif kalitesi bozulan bankaların durumları rutin olarak murakıplar kurulunca raporlanmasına rağmen özellikle kamu otoritesi bunun gereğini zamanında yapamadığını,Adeta bankaların yerli/yersiz kaynak toplama yarışına seyirci kalındığını,yani kamu otoritesi bankaların usulsüz kaynak toplamasına deyim yerinde ise adeta “ çanak “ tutulduğunu,Davalı bankada bu denetim muafiyetinden istifade ederek, kendilerine güven duyan mudilerin iyiniyetlerini istismar ettiğini, bunun sonucunda kaynak maliyetini minimize etmek ve kamu denetiminin tamamen dışında mevduat/kaynak toplamak maksadıyla Off Shore hesaplan aracı kılınmak suretiyle mudilerin kandırıldıklarını,Bu kanaldan sağlanan kaynaklar başta Bankacılık Kanunu olmak üzere diğer yasalar da ihlal edilerek, grubun kendi şirketlerine aktarıldığını, Mudinin bir bankadan yüksek getiri/faiz beklentisi içinde olması son derece doğal karşılanmasının gerektiğini,Elbette ki, serbest piyasa koşulları içinde en yüksek faiz veren bir banka tercih sebebi sayılabildiğini, Böyle bir tercihin müterafik kusur olarak addedilmesi yatırım felsefesine ve ekonomik kurallara ters düşeceğini,dolayısıyla davalı banka ve kamu otoritesinin yukarıda belirtilen bu tutumu karşısında mudiye yüklenebilecek bir müterafik kusurdan söz edilemeyeceğinin düşünüldüğünü, Davalı banka kayıt ve çeşitli hesap ekstresi dökümlerine göre davacının tespit edilen alacağı; Davacının 8.000,44 TUYTL tutarında vadeli mevduat hesabı bulunduğunu,Davacı Ese davasında 8.148,44 TL (8.148,442 TL) Asıl alacak talebinde bulunduğunu, Ayrıca işlemiş faizi ile birlikte hesap bakiyesinin 48.762.-TL ulaştığının belirtildiğini,Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; tespit edilen 8.000,44 TUYTL asıl alacağa, hesabın açıldığı ya da en son vade temdit günü 10.12.1999 tarihinden başlamak üzere, 3095 sayılı yasanın 272 m. hükmü uyarınca, yıllık %80 ve değişen oranlarda işleyecek AVANS faizi ile birlikte davalı bankadan {…) istenilebileceğinin sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Bilirkişiden alınan 11/06/2014 havale tarihli ek rapordan özetle; bilindiği üzere Yargıtay’ın yerleşik GÜNCEL kararlarında hesabın açıldığı ya da bankaya el konulmadan önceki en son temdit tarihinden başlamak üzere değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte alacağın tahsili yönünde muhtelif onama kararları bulunduğunu, Buna mukabil davacı dava tarihine kadar işlemiş faiz talebinde de bulunduğunu,Yargıtay’ın yerleşik kararları karşısında takdiri tamamen sayın Mahkemeye ait olmak üzere ara karar uyarınca dava tarihine kadar işlemiş faiz hesabının da yapıldığını,dava tarihi itibariyle işlemiş 48.697,69 TL olarak hesaplandığını,Davacı ise davasında işlemiş faiz dahil 48.762.-TL talepte bulunduğunu,64,31 TL fazla talebin yerinde olmadığını,Değişen Oranlarda Avans Faizi hesabı yönünden farklı bir hesaplama yapılamadığını,Diğer hususların aynen kök raporda belirtildiği gibi olduğunu beyan etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda Mahkememizin (Kapatılan 41 ATM.nin) 10/07/2014 tarih ve … Esas, … karar sayılı kararımız ile; Davanın kısmen kabülü ile 8.000,44 TL nin dava tarihine kadar işlemiş 48.697,69 TL faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 8.000,44 TL asıl alacak yönünden dava tarihi itibaren değişen oranlarda Avans faizi uygulanmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay’a gönderilmiş olup Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 23/02/2015 tarih ve 2014/17214 Esas, 2015/2361 Karar sayılı bozma ilamı ile; “2- Ancak dosyaya ibraz edilen hesap cüzdanı ve hesap dökümanları ile bilirkişi raporundan; davacının 27.03.1999 tarihinde 6.000,00 TL tutarındaki mevduatını … A.Ş. aracılığıyla off shore bankasına havale ettiği, 6.000,00 TL tutarlı hesabın 35 günlük vade sonunda 542,78 TL işlemiş faiziyle birlikte 35 gün vadeyle yeniden temdit edildiği, vade sonu işlemiş 506,30 TL faiziyle birlikte hesap bakiyesinin 7.049,08 TL’ye ulaştığı, hesaptan 49,08 TL çekilerek bakiye bedel üzerinden 35 gün vadeyle hesabın tekrar temdit edildiği, vade sonu işlemiş 557,12 TL işlemiş faiziyle birlikte 7.557,13 TL tutarındaki mevduatın 35 gün vadeyle bir kez daha temdit edildiği, vade sonunda işlemiş 591,31 TL faiziyle birlikte hesap bakiyesinin 8.148,44 TL’ye ulaştığı, bu tarite hesaptan 148,00 TL çekildiği ve böylece hesap bakiyesinin 8.000,44 TL’ye düştüğü, bakiye miktarın 10.12.1999 tarihinden başlamak üzere 35 gün süreyle temdit edildiği, bu sırada bankaya davalı … tarafından el konulduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere davacı, mevduatının davalıya devir edilen banka yönetici ve çalışanlarının telkin ve talimatları ile iradeleri sakatlanarak …hesabına aktarıldığı iddiasındadır. O halde, davanın yasal dayanağını somut olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı BK’nın 41, 55 ve 6762 sayılı TTK’nın 321. maddeleri oluşturmaktadır. Davalı bankanın davacıya karşı olan sorumluluğunun akdi ilişkiden kaynaklanmamasına göre davacı ancak paranın …bankasına gönderildiği tarihten itibaren avans faizi ile birlikte tahsilini isteyebilecektir. Bu itibarla mahkemece, davacının yatırdığı meblağlar ile davacıya ödenen meblağ gözetilerek davalı bankanın sorumlu olduğu miktar belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeyip yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-Kabule göre de, davacı ana para olarak belirttiği 8.148,44 TL’nin dava tarihine kadar işleyecek avans faizi tutarını hesaplayıp müddeabih haline getirmek suretiyle toplamda 48.762,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda üzerine faiz işletilmesi gereken ana para miktarının 8.000,44 TL olduğu belirtilerek ana para da dahil olmak üzere bu miktarın dava tarihine kadar işlemiş faizinin 48.697,69 TL olacağı belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilmesine ve bilirkişi raporunda ana para dahil toplam alacak miktarını 48.697,69 TL olduğu belirtilmesine karşın, bu miktara ek olarak 8.000,44 TL ana paranın da mükerrer tahsilat oluşturacak biçimde davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle de temyiz eden davalı ve fer’i müdahil yararına bozulması gerekmiştir.” değerlendirmesiyle Mahkememizce verilen karar bozularak dosya Mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 23/02/2015 tarih ve 2014/17214 Esas, 2015/2361 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda Mahkememizin 11/10/2016 tarih ve 2016/451 Esas, 2016/671 Karar sayılı kararımız ile; “1-Davanın Kısmen Kabulüne, dava tarihi itibari ile ana para ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 48.697,69 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, 2-8.000,44 TL asıl alacağa dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca avans faizi uygulanmasına” dair karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamı üzerine verilen kararın temyiz edilmesi neticesinde dosya Yargıtay’a gönderilmiş olup Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 12/12/2018 tarih, 2017/2333 Esas ve 2018/7874 Karar sayılı ilamıyla; “1- Dosyadaki yazılara mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı … BANK A.Ş. vekilinin ve fer’i müdahil … vekilinin aşağıdaki (2) numaralı bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava off shore hesabına yatırılan paranın dava tarihine kadar işlemiş avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece bozma kararına uyularak 48.697,69 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Mahkemece Dairemizin 23.02.2015 tarihli bozma kararına uyulmasına rağmen bozma kararının gereği yerine getirilmemiştir. Dairemizin 23.02.2015 tarihli bozma kararının 2. bendinde davacının paranın … Bankasına gönderildiği tarihten itibaren avans faizi ile tahsilini talep edebileceği, davacının bankaya yatırdığı meblağ ve davacıya banka tarafından ödenen meblağlar gözetilerek davalı bankanın sorumlu olduğu miktarın belirlenmesi gerekirken davacının yatırdığı ana paraya işletilen faizlerin de hesaba katılarak davalı bankanın sorumlu olduğu miktarın belirlenmesinin hatalı olduğu belirtilmiştir. Bozma kararı gereğince mahkemece davacının yatırdığı ana para ve banka tarafından davacıya ödenen meblağlar dikkate alınarak bilirkişiden ek rapor alınıp davalı bankanın sorumlu olduğu miktarın belirlenmesi gerekirken anılan bozma nedeni hususunda hiçbir gerekçe gösterilmeden eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle Mahkememizce verilen kararın bozulmasına karar verilerek dosya Mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce verilen 11.10.2016 gün ve 2016/451 – 2016/671 sayılı kararı bozan Daire’nin 12.12.2018 gün ve 2017/2333 – 2018/7874 sayılı kararı aleyhine davalı banka vekili ile feri müdahil … vekili tarafından karar düzeltilmesi isteği talebi üzerine dosya yeniden Yargıtay’a gönderilmiş olup Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 26/10/2022 tarih, 2019/2150 Esas ve 2022/7418 Karar sayılı ilamıyla; ” Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 22/04/2022 Tarihli ve 2021/7 Esas, 2022/2 Karar sayılı kararı gereğince, mudilerin off shore alacaklarının tahsiline yönelik açtıkları davalarda zamanaşımının başlangıcının tespitinde off shore hesabına aktarma tarihi esas alınarak, daha önceden temyiz incelemesinden geçmiş dosyalar bakımından içtihadı birleştirme kararının, usuli kazanılmış hakkın istisnalarından biri olduğu gözetilerek, zamanaşımına ilişen temyiz itirazları konusunda bir değerlendirme yapılması ve davalı tarafça zamanaşımı hususunda bir temyiz sebebi ileri sürülmemiş olsa dahi, feri müdahil tarafından temyiz nedeni olarak getirilmek kaydıyla davalı yönünden zamanaşımı incelemesinin yapılması, dava konusu olay bakımından ceza mahkemesince banka yöneticilerinin eyleminin dolandırıcılık olarak nitelendirildiği gözetilerek uzamış ceza zamanaşımı süresinin bu suça göre belirlenmesi ve uzamış ceza zamanaşımı süresinin 10 yıllık zamanaşımı süresinden kısa olması halinde her halükarda 10 yıllık zamanaşımı süresinin esas alınması, zamanaşımı durduran ve kesen sebeplerden davacı tarafça daha önce açılmış olan bir dava bulunması halinde zamanaşımı süresinin, o davanın kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıl olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa gelindiğinde, davacının bankaya 1999 yılında para yatırdığı ve aynı yıl paranın …hesabına aktarıldığı, işbu davanın ise 2013 yılında 10 yıllık zamanaşımı süresinden sonra açıldığı, bu itibarla davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından dairemizin 12.12.2018 tarih 2017/2333 Esas, 2018/7874 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
(2) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin ve feri müdahil … vekilinin tüm, feri müdahil … vekilinin sair karar düzeltme itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir…” gerekçesiyle mahkememizce verilen kararın bozulmasına karar verilerek dosya Mahkememize gönderilmiş ve Mahkememizin 2023/255 Esasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 26/10/2022 tarih, 2019/2150 Esas ve 2022/7418 karar sayılı sayılı bozma ilamına uyularak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Davanın haksız fiil sorumluluğundan kaynaklandığı konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı yanın 18.12.1999 tarihinde Bankaya yatırdığı parasının banka yetkilileri tarafından KKTC’de kurulan paravan … Ltd. kıyı bankası hesabına aktarıldığı, işbu davanın ise 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 08/04/2013 tarihinde açıldığı anlaşıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 832,75-TL harçtan mahsubu ile geriye kalan 652,85 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı yana iadesine,
3-Davalı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4 gereğince hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 463,04-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin, davalı vekilinin ve Feri Müdahil … vekilinin yüzüne karşı, Feri Müdahil … vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde Temyiz Yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 23/05/2023

Katip
✍e-imzalı

Hakim
✍e-imzalı